Avrupa kentleşmede nerede hata yaptı

Avrupa kentleşmede nerede hata yaptı
Birleşik Krallık Brexit referandumuyla Avrupa Birliği’nden ayrılma kararı verdi

Avrupa Birliği (AB) özelinde düşünüldüğünde Maastricht Anlaşması’na giden süreçte ve sonrasında neredeyse otuz yıldan fazla bir süredir, küreselleşmenin siyasi ve yönetsel ayağının ulus-ötesi oluşumlar tarafından gerçekleştirileceği hatta gelecekte bir vakit dünyanın tek bir devlet altında birleşebileceği rüyası ile birlikte, bu hedefin ana omurgasını kozmopolitleşmiş, çeşitliliği, demokrasiyi, katılımı ve farklılıkları benimsemiş kentler ve bu kentlerden oluşan bir ağ tarafından oluşturulacağı öngörüsü ciddi bir darbe aldı.

İngiltere’nin AB’den çıkması ile sonuçlanan referandumdan tüm Avrupa’da güvenlik ve istikrarın zedelenmesine, terör saldırılarına kadar birçok gelişmeyi Avrupa’nın kentsel alanda yaşadığı krizlerle ilişkilendirmek mümkün. Zira bu gelişmeleri salt diplomasi ve iktisadi yapı odaklı analizlerle açıklamaya çalışmak yetersiz kalabilir. Göz ardı edilen mekânsal boyut ve Avrupa kentlerinin durumu üst ölçekte uluslararası dinamikleri inşa eden ve belirleyen çok önemli etkenleri oluşturuyor.

AB’nin son yirmi yıldaki en önemli meydan okuması Avrupalılaşma değil, evrenselleşme, kimlik siyasetinden mümkün olduğu kadar arındırılmış bir dünya düzeni kurma mücadelesiydi. Bunun iki sebebi vardı. Birincisi, Avrupa kentlerinin yaşadıkları demografik dönüşüm ve bunun karşısında istikrarsızlaşan Orta Doğu.

Yakın coğrafyasındaki gelişmeleri yönlendirmede başarılı olamayan AB, dış ve iç dinamiklerin baskısı altında alışılageldik kalıpların dışında Avrupa çapında geçmişten çok daha farklı bir kentleşme süreci yaşadı. Bu süreç, Avrupa kentlerini demografik, iktisadi ve göç hareketlerinin etkisi altında şekillendirdi.

Avrupa kentleşmesi nerede çıkmaza girdi?

Aslında Avrupa kentleşmesi merkez ülkelerde İkinci Dünya Savaşı sonrası 1970’lerde büyük ölçüde tamamlanmıştı. Avrupa’nın çevre ülkelerinde ise 1990’ların sonuna kadar devam etti. Ama Avrupa kentlerinin önemli bir kısmında yaşlanan, doğum oranlarının düşmesi sebebiyle gerileyen bir nüfus yapısı ortaya çıktı. Bu değişim, ekonomik dinamizmi koruma kaygıları ile bir araya geldi.