Etiket: türkiye

  • ERDOĞAN, MACARİSTAN’DA SIRBİSTAN CUMHURBAŞKANI ALEKSANDAR VUCİC İLE GÖRÜŞTÜ

    ERDOĞAN, MACARİSTAN’DA SIRBİSTAN CUMHURBAŞKANI ALEKSANDAR VUCİC İLE GÖRÜŞTÜ

    Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Macaristan’ın kuruluş günü kutlamaları ve Dünya Atletizm Şampiyonası etkinliklerinin bir bölümüne katılmak üzere gittiği Budapeşte’de Sırbistan Cumhurbaşkanı Aleksandar Vucic ve beraberindeki heyet ile bir araya geldi. İletişim Başkanlığı, görüşmede Türkiye-Sırbistan ilişkileri ve bölgesel konular ele alındığını bildirdi.

    Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, bugün Macaristan devletinin kuruluş günü kutlamaları ve Macaristan’ın ev sahipliğinde düzenlenecek Dünya Atletizm Şampiyonası etkinliklerinin bir bölümüne katılmak üzere Macaristan’ın başkenti Budapeşte’ye gitti.

    Erdoğan, burada Sırbistan Cumhurbaşkanı Aleksandar Vucic ve beraberindeki heyet ile görüştü. İletişim Başkanlığı, görüşmeye ilişkin şu açıklamayı kaydetti:

    “Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan, Macaristan Devleti’nin Kuruluş Günü kutlamaları dolayısıyla bulunduğu Macaristan’ın başkenti Budapeşte’de, Sırbistan Cumhurbaşkanı Aleksandar Vucic ve beraberindeki heyet ile bir araya geldi.

    Görüşmede, Türkiye-Sırbistan ilişkileri ve bölgesel konular ele alındı.

    Cumhurbaşkanı Erdoğan, Balkanlar’ın barış ve istikrarı bakımından Sırbistan’ı anahtar ülke olarak gördüğünü belirterek, Türkiye-Sırbistan ilişkilerinin tarihin en üst noktasına ulaştığını ifade etti.

    Cumhurbaşkanı Erdoğan’a, Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Alparslan Bayraktar, Gençlik ve Spor Bakanı Osman Aşkın Bak, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mehmet Fatih Kacır, Ticaret Bakanı Ömer Bolat, İletişim Başkanı Fahrettin Altun, Cumhurbaşkanı Dış Politika ve Güvenlik Başdanışmanı Akif Çağatay Kılıç ve Cumhurbaşkanı Başdanışmanı Sabri Demir de eşlik etti.”

  • CUMHURBAŞKANI ERDOĞAN, BUDAPEŞTE’DE MACARİSTAN BAŞBAKANI ORBAN İLE GÖRÜŞTÜ

    CUMHURBAŞKANI ERDOĞAN, BUDAPEŞTE’DE MACARİSTAN BAŞBAKANI ORBAN İLE GÖRÜŞTÜ

    Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Macaristan Devleti’nin Kuruluş Günü kutlamaları ve Macaristan ev sahipliğinde düzenlenecek Dünya Atletizm Şampiyonası etkinliklerinin bir bölümüne katılmak üzere gittiği Budapeşte’de Macaristan Başbakanı Viktor Orban ile görüştü. 

    Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, bugün Macaristan Devleti’nin Kuruluş Günü kutlamaları ve Macaristan’ın ev sahipliğinde düzenlenecek Dünya Atletizm Şampiyonası etkinliklerinin bir bölümüne katılmak üzere Macaristan’ın başkenti Budapeşte’ye gitti. Macaristan Başbakanı Viktor Orban ile ikili görüşmenin ardından Erdoğan, heyetler arası görüşmelere katıldı. 

    İletişim Başkanlığı’nın sosyal medya paylaşımında görüşmeye ilişkin şunlar kaydedildi:

    “Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan, Macaristan Devleti’nin Kuruluş Günü kutlamaları dolayısıyla bulunduğu Macaristan’ın başkenti Budapeşte’de, Macaristan Başbakanı Viktor Orban ve beraberindeki heyet ile bir araya geldi. 

    Cumhurbaşkanı Erdoğan’a, Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Alparslan Bayraktar, Gençlik ve Spor Bakanı Osman Aşkın Bak, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mehmet Fatih Kacır, Ticaret Bakanı Ömer Bolat, İletişim Başkanı Fahrettin Altun, Cumhurbaşkanı Dış Politika ve Güvenlik Başdanışmanı Akif Çağatay Kılıç, Türkiye’nin Macaristan Büyükelçisi Gülşen Karanis Ekşioğlu ve Cumhurbaşkanı Başdanışmanı Zafer Çubukçu da eşlik etti.

    Görüşmede, Türkiye-Macaristan ilişkilerinin yanı sıra Türkiye’nin Avrupa Birliği’ne tam üyelik süreci ile bölgesel ve küresel gelişmeler ele alındı.”

     

     

  • YOZGAT ÇAMLIĞI MİLLİ PARKI’NDA ULUSLARARASI DAĞ BİSİKLETİ YARIŞLARI DÜZENLENDİ

    YOZGAT ÇAMLIĞI MİLLİ PARKI’NDA ULUSLARARASI DAĞ BİSİKLETİ YARIŞLARI DÜZENLENDİ

    SEYFİ ÇELİKKAYA

    Türkiye’nin ilk milli parkı 1600 rakımlı Yozgat Çamlığı’nda Uluslararası Dağ Bisikleti Yarışları düzenlendi. Yarışlara, Türkiye, Macaristan, Almanya ve İran’dan toplam 182 sporcu katıldı.

    Yozgat Çamlığı Milli Parkı’nda bu yıl uluslararası düzeyde organize edilen Uluslararası Dağ Bisikleti Yarışları, büyük erkek-bayan, genç erkek-bayan, U17 erkek-bayan, U15 erkek-bayan, U12 erkek-bayan, master erkek 35+, master erkek 40+, master erkek 45+, master bayan-erkek 50+, master erkek 55+, master erkek 60+ kategorilerinde yapıldı. 182 sporcunun katılımı ile düzenlenen Ulusal Dağ Bisikleti yarışları kapsamında ilk müsabaka şehir merkezinde gerçekleştirildi. Daha sonra milli park çamlıkta belirlenen parkurda bisikletçiler derece yapabilmek için ter döktü. Piknikçilerin arasından geçip, dağlık alanlarda pedal çeviren bisikletçiler çamlığın eşsiz manzarası eşliğinde yarışmanın mutluluğunu, heyecanını yaşadı. Türkiye Bisiklet Federasyonu Dağ Bisikleti Teknik Kurulu üyesi Ali Yılmaz, parkur uzunluğunun 5 kilometre olduğunu, çeşitli kategorilerde tur hesabı olarak tur atılacağını söyledi. Yılmaz, “En az atan iki tur en fazla atan 7 tur beş kilometreyi tur atarak tamamlayacaklar. Macaristan var, Almanya var, bir de İran’dan sporcularımız var. Geri kalan bütün sporcular Türk asıllı” dedi.

    “PARKURUN MÜTHİŞ BİR DOĞASI VAR”

    Uluslararası Bisiklet Federasyonu görevlisi/Komiseri Gürol Çaydaş da Yozgat çamlığının çok güzel olduğunu, diğer bölgelerin sıcaktan kavrulduğu bir dönemde, serin ve doğal güzellikler arasında yarışların yapıldığını anlattı ve şöyle konuştu:

    “Bu sene ilk defa geldim, parkuru gezdim. Muhteşem bir parkur var. Çok güzel bir doğa. Dilerim bu yarış daha uzun süre devam eder ve her sene biz de geliriz. Yarışmacılar da çok memnun. Parkurun müthiş bir doğası var. Buranın vakit de çok güzel seçilmiş. Türkiye’de her yer sıcaktan kavrulduğu halde burada serin havada bir yarış yapıyoruz. Çok memnunuz. 182 kayıt aldık. Dünkü startımızda, şehir içinde 27 kişi yarıştı. Bugün çeşitli kategorilerde 182, 12 yaş altı dahil ki; bu Türkiye’deki ilklerden biridir, küçük kategorisine önem verme açısından. Yozgat’a teşekkür ederiz. Bunun daha fazla olmasını dileriz. 12 yaş altı dahil, 50 yaş üstüne kadar çeşitli yaşlarda sporcularımız var.”

    “TAM BİR TATİL BELDESİ GİBİ, GÜZEL BİR YERE GELDİK”

    Ankara’dan gelen yarışçı Enes Çelebi de şunları anlattı:

    “Yozgat ilindeki dağ yarışına geldik. Çok güzel bir parkur, ormanların içinde, havası temiz bir ilimiz. Geldiğimde çok hoşuma gitti, hayran kaldım şehre. Özellikle Ankara’nın kalabalığından gelince buranın farkını gördük. Gerek şehir insanları gerek şehir yapısı esnaf, yani tam bir tatil beldesi gibi, güzel bir yere geldik. Parkur da çok güzel, bol oksijenli, Yozgat’a yakışır bir yerde seçilmiş. İki tane yokuşumuz var güzel, zorlu, eğlenceli. Bu gençlerin olduğu, sporun olduğu bir parkur…”

     

  • TUNÇ SOYER: “İZMİRLİ KÜÇÜK ÜRETİCİMİZ ARTIK AMERİKA VE KANADA İHRACATÇISI”

    TUNÇ SOYER: “İZMİRLİ KÜÇÜK ÜRETİCİMİZ ARTIK AMERİKA VE KANADA İHRACATÇISI”

    8 bin yıllık geçmişe sahip karakılçık buğdayından yapılan ve İzmirli markasıyla satışa sunulan makarna ile keçi ve koyun sütünden üretilen dört ayrı çeşit peynir Amerika’ya ve Kanada’ya ihraç edildi. İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer, “İzmirli küçük üreticimiz artık Amerika ve Kanada ihracatçısı. Çiftçilerimizin bin bir emekle ürettiği ürünler, İzmirli markası altında kıtalararası ilk yolculuğunu yaptı. Bu gurur hepimizin” dedi.

    Başkan Soyer’in “Başka Bir Tarım Mümkün” vizyonuyla oluşturulan tarım projeleriyle küçük üretici artık ihracatçı olma yolunda ilerliyor. 8 bin yıllık İzmirli karakılçık buğdayı sağlıklı ve lezzetli bir makarna olarak okyanusu aşıp Amerika ve Kanada’ya ulaştı. Tüm süt alımlarının, kooperatif üyelerinden ve aile işletmelerinden yapılarak küçük üreticinin desteklendiği “Mera İzmir” projesinin nihai ürünü olan İzmirli markasının peynirleri de yurt dışı pazarına çıktı. 

    Başkan Soyer, “Çiftçilerimizin bin bir emekle ürettiği ürünler, İzmirli markası altında kıtalararası ilk yolculuğunu yaptı. Önümüzdeki dönemde İzmirli markalı ürünlerin dünyanın pek çok kentinde marketlerde yer alması için ihracat çalışmalarımız devam edecek” diye konuştu. 

    12 BİN DÖNÜME ULAŞILDI

    Et ve süt ürünlerinde olduğu gibi karakılçık buğdayında da alım garantili sözleşme yaparak üreticilere ücretsiz tohum desteği veren Büyükşehir Belediyesi, projenin yaygınlaşması için “iki katı fiyat” politikasını devreye aldı. 80 ton atalık karakılçık ve saz çavdarı tohumu 2022 yılı içinde 4 bin dekar alana ekildi ve çiftçiye yaklaşık 4 milyon liralık destek sağlandı. 2022 yılının hasadında 350 tonluk ürün elde edilerek bu tohumların bir kısmıyla yaklaşık 12 bin dönüme ekilmek üzere 2023 üretim sezonu için karakılçık tohumu dağıtıldı.

    2023 yılı için 500’ü aşan üreticiyle 12 bin dönüme ekilen karakılçık buğdayının hasat döneminde rekor bir sayıya ulaşılarak bin 500 tonun üzerinde ürünle Türkiye’nin en büyük yerel tohum hareketine imza atıldı. 

    Soyer’in başlattığı Mera İzmir projesiyle de 2023 yılının ilk üç ayında 5 milyonluk süt alımı yapılarak küçük üreticiye destek olundu. Bu yıl ise 32 milyon liralık süt toplanacak. Mera İzmir projesi kapsamında kooperatifler aracılığıyla üreticilerle sözleşmeli süt üretim anlaşması imzalanıyor. Üreticilerden ise Başka Bir Tarım Mümkün kriterlerine uygun, doğa dostu ve sağlıklı sütler üretmeleri isteniyor. 

    Üreticiden alınan sütler, UHT süt kutu, UHT süt poşet, pastörize süt cam, İzmir mozerellası, burrata peyniri, beyaz peynir, feta peyniri, kaşar peyniri, örgü, dil, tulum, kaşkaval/gravyer peyniri, dondurma, kaymak, tereyağı ve yoğurt ve benzeri ürünlere dönüştürülerek İzmirli markasıyla yurt içi ve yurt dışındaki tüketiciyle buluşturulmaya devam edecek. Sütler, gelecek günlerde Büyükşehir Belediyesi tarafından kurulan Bayındır Süt İşleme Fabrikası’nda işlenmeye başlanacak. Günlük 100 ton süt işleme kapasitesine sahip Süt İşleme Fabrikası’nda 10 milyon litresi koyun, keçi ve manda sütü olmak üzere yılda yaklaşık 35 milyon litre süt işlenecek. İzmirli markasıyla satışa sunulan tüm süt ve et ürünlerine de Halkın Bakkal’larında ve izmirliden.com web sitesinden ulaşılabilecek. 

  • EKREM İMAMOĞLU: CUMHURİYET, BU TOPRAKLARDAKİ EN BÜYÜK VE EN SAĞLAM KARDEŞLİK PROJESİDİR

    EKREM İMAMOĞLU: CUMHURİYET, BU TOPRAKLARDAKİ EN BÜYÜK VE EN SAĞLAM KARDEŞLİK PROJESİDİR

    HABER: MERVE GÜVEN- KAMERA: MEHMET MEHMETLİOĞLU

    İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu, 60. Ulusal 34. Uluslararası Hacı Bektaş Veli Anma Törenleri ve Kültür Sanat Etkinlerinde; “Bu ülkenin bütün vatandaşlarını eşit hak ve özgürlüklere sahip bireyler olarak tanımlayan Cumhuriyet, bu topraklardaki en büyük ve en sağlam kardeşlik projesidir. Cumhuriyete hep birlikte sonuna kadar sahip çıkacağız. Hiçbir kişi ya da gruba ayrıcalık yapılamayacağı fikrine dayanan Cumhuriyet, hiçbir kişi veya gruba resmen ya da fiilen, daha az hak ve özgürlükler tanınmasını da asla kabullenmez. Türkiye Cumhuriyeti, hiçbir vatandaşına ‘haksızlığa, ayrımcılığa uğruyorum’ hissi yaşatmamak için kurulmuştur. Çünkü Cumhuriyet, kimsesizlerin kimsesidir. Çünkü cumhuriyet bu ülkede yaşayan 86 milyon insanını bu ülkeye eşit hissedar yapar. Çünkü bizi birbirimize bağlayan bu aziz vatan hepimizindir. Hep birlikte bu milletin birer parçasıyız. Asli parçasıyız. Bunu kimse unutmasın” dedi.

    İBB Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu, bugün Nevşehir’de 60. Ulusal 34. Uluslararası Hacı Bektaş Veli Anma Törenleri ve Kültür Sanat Etkinlerine katıldı. İmamoğlu, Hacıbektaş’ta Karacaahmet Dergahı, Garip Dede Cemevi ve Bağcılar Cemevi’ni de ziyaret etti. Vatandaşlara da hitap eden İmamoğlu konuşmasında şunları söyledi:

    “ULU BİR AĞACIN, HACI BEKTAŞ-I VELİ’NİN HUZURUNDAYIZ”

    “Bir kez daha bu aziz topraklarda sizlerle buluşmanın onurunu, mutluluğunu yaşıyorum. Hünkar Hacı Bektaş-ı Veli’nin yolunda siz değerli dostlara kavuşmanın da ferahlığını hissediyorum. Çok derin bir felsefenin olduğu, Anadolu’nun köklerinin ne kadar kuvvetli bir temele dayandığının hissettiği, hissedildiği çok özel yerler vardır. Onlardan birisi de burasıdır. Bir kuru dalın sevgiyle, saygıyla özenle kök salıp hayat bulduğu, hayat verdiği yerdeyiz. Gölgesi altında herkese yer sunan, yer olan ulu bir ağacın, Hacı Bektaş-ı Veli’nin huzurundayız.

    “BU TOPRAKLARIN TARİHSEL, TOPLUMSAL, KÜLTÜREL BİRİKİMİ YOK SAYILMAYA ÇALIŞILIYOR”

    Hacı Bektaş’ı derinden ve gerçekten hissetmek, başlı başına bir nefs terbiyesidir. Kerameti kendimizden bilip, başkasından hürmetimizi esirgediğimizde… Kendimiz için istediğimiz hak ve adaleti başkası için de talep etmekten geri durduğumuzda, gerçek anlamda insan olmaktan uzaklaşırız. Başkalarının düşüncelerini, inançlarını ifade edip yaşamalarının altında bir fitne aramak, bir düşmanlık bulup çıkarmak, bizi toplum olmaktan, millet olmaktan uzaklaştırır. Bugün maalesef böyle bir anlayış geçerli olsun isteniyor. Devlet ve toplum katında muteber olan ve olmayan düşünceler, inançlar tarif edilmeye çalışılıyor. Buna asla müsaade etmeyeceğiz. Dışlanmış, yok sayılmak istenmiş kesimlere yönelik, sorunun özüne dokunmayan düzenlenmelerle, sureti haktan görünüp, adaletsizliğin devam etmesi isteniyor. Düşünceye, inanca, ibadete hukuk ve demokrasi dışı sınırlar çekiliyor. Bu toprakların tarihsel, toplumsal, kültürel birikimi yok sayılmaya çalışılıyor.

    “CUMHURİYET, BU TOPRAKLARDAKİ EN BÜYÜK VE EN SAĞLAM KARDEŞLİK PROJESİDİR”

    Cumhuriyet’in 100’üncü yılına yakışmayan tablolarla karşı karşıya olunduğunu söyleyen İmamoğlu, sözlerine şöyle devam etti:

    “Bu ülkenin bütün vatandaşlarını eşit hak ve özgürlüklere sahip bireyler olarak tanımlayan Cumhuriyet, bu topraklardaki en büyük ve en sağlam kardeşlik projesidir. Cumhuriyete hep birlikte sonuna kadar sahip çıkacağız. Hiçbir kişi ya da gruba ayrıcalık yapılamayacağı fikrine dayanan Cumhuriyet, hiçbir kişi veya gruba resmen ya da fiilen, daha az hak ve özgürlükler tanınmasını da asla kabullenmez. Türkiye Cumhuriyeti, hiçbir vatandaşına ‘haksızlığa, ayrımcılığa uğruyorum’ hissi yaşatmamak için kurulmuştur. Çünkü Cumhuriyet, kimsesizlerin kimsesidir. Çünkü cumhuriyet bu ülkede yaşayan 86 milyon insanını bu ülkeye eşit hissedar yapar. Çünkü bizi birbirimize bağlayan bu aziz vatan hepimizindir. Hep birlikte bu milletin birer parçasıyız. Asli parçasıyız. Bunu kimse unutmasın.

    “BEN İMAM, PAPAZ, HAHAM, PEDER VE ALEVİ DEDELERİNİN GÖREV YAPTIĞI BİR İNANÇ MASASI KURMUŞ BİR BELEDİYE BAŞKANI OLARAK KARŞINIZDAYIM”

    Benim için, Hacı Bektaş’ı hissetmek, başkaları için emek harcamanın, kendini insana ve insanlığa adamanın eşsiz hazzını yaşayabilmek demektir. İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ndeki tüm çalışma arkadaşlarımla birlikte, Hünkar Hacı Bektaş’ın ilim yuvasına ve Hacıbektaş ilçemize hizmet edebilmiş olmanın onurunu yaşıyoruz. 4 yılda ilçemizin yaşadığı pek çok soruna karşı elimizden geldiğince çözüm ürettik. Hacıbektaş ilçemizin her alanda hak ettiği konuma ulaşabilmesi için destekler sunduk. Yaptıklarımız bana gurur ve mutluluk veriyor. Ama İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı olarak siyasi görüş, etnik köken, din ve inanç ayrımı yapıyor olsaydım, inanın sizlerin karşısına çıkma cesaretini kendimde bulamazdım. Ben, imam, papaz, haham, peder ve Alevi dedelerinin görev yaptığı bir İnanç Masası kurmuş bir belediye başkanı olarak karşınızdayım. 

    “CAMİ, CEMEVİ, KİLİSE VE SİNAGOGLARIN İHTİYAÇ DUYDUĞU BAKIM, ONARIM VE TAMİRAT İŞLERİNİN HİÇBİR AYRIM GÖZETİLMEDEN YAPILMASINI SAĞLAMIŞ BİR YÖNETİCİ OLARAK KARŞINIZDAYIM”

    İnanç Masası aracılığıyla farklı inanç ve mezhepten vatandaşlarımızın ibadetlerini eksiksiz yerine getirmelerine destek sunma gayreti içerisindeyiz. Cami, cemevi, kilise ve sinagogların ihtiyaç duyduğu bakım, onarım ve tamirat işlerinin hiçbir ayrım gözetilmeden yapılmasını sağlamış bir yönetici olarak karşınızdayım. Bu ve benzeri işlere imza atmamış olsaydım, bağnazlığa, hoşgörüsüzlüğe karşı tutulmuş bir akıl ve sevgi ışığı olan Hacı Bektaş’ın huzuruna çıkmaktan utanırdım,  cesaretini kendimde bulamazdım. İnsanın içindeki iyi özü temel alan, eşitliğin, adaletin hakim olduğu, kardeşçe bir hayatı kurmak hedefiyle yola koyulmuş herkes, bu yolun ne kadar zor ve meşakkatli ve ne kadar zor olduğunu da iyi bilir. Bu güzel memleketimizde Anadolu’da bu cesur hareketleri milletimizin hakkını, hukukunu, adaleti koruma konusunda özenli davrananı ve bu topraklara çok derin ve kuvvetli iz bırakan vicdanını öylesine bu topraklara işletmiş ki bana göre 86 milyon insanımızın birliği beraberliği ve bütünlüğüne teminat olan insanlar vardır. Bu yolculuğu Anadolu’da sürdüren bizler şanslı bireyleriz. İşte Hacı Bektaş gibi, Mevlana gibi, Yunus Emre gibi, Mustafa Kemal Atatürk gibi rehberlerimiz var. Burada olmaktan onur duymaktayım.

    “BEN DE DİYORUM Kİ MUSTAFA KEMAL ATATÜRK’ÜN YOLUNDA OLMAK VAR GÜCÜMÜZLE ÇALIŞMAK DEMEKTİR”

    İmamoğlu, yurttaşlar tarafından “Mustafa Kemal’in askerleriyiz” sloganları atılması üzerine konuşmasını şu sözlerle tamamladı:

    “Ben de diyorum ki Mustafa Kemal Atatürk’ün yolunda olmak, izinde olmak, onun ilkelerini, değerlerini bize emaneti olan cumhuriyeti ve demokrasiyi geliştirmek, kalkındırmak ve daha ileriye götürmek için var gücümüzle çalışmak demektir. Eğer çalışıyorsak hakkını veriyorsak onun yolunda yürüyoruz demektir. Bu bağlamda sorumluluğumuz çok büyük.

    “MAKAMIMIZ NE OLURSA OLSUN HACI BEKTAŞ’A GELECEĞİM”

    Burada bulunmaktan onur duyuyorum. İnşallah gelecekte konumumuz, makamımız ne olursa olsun hiçbir makamımız olmasa da sen öbür taraftan her daim Hacıbektaş’a gelerek bir hemşehriniz olarak buranın o güzel manevi havasını solumaya devam edeceğim. Çünkü buranın bana kattığının farkında olan birisiyim. Umut ediyorum ki Hacı Bektaş-ı Veli’nin ilmine, yaşama dair bugünkü ismiyle, laikliğe dair, irfana dair hangi emaneti varsa, bütün emanetlerine sahip çıkma yolculuğunda umuyorum hepimize ışık olur, bana da ışık olur. Bu duyguyla hepinizi sevgiyle, saygıyla selamlıyor. Umut ediyorum nice yıllar burada güzel buluşmalarda beraber oluruz. Kalın sağlıcakla.”

     

     

  • İZMİR’DEKİ “HAVLU HAREKETİ”, ÇEŞME’NİN ARDINDAN FOÇA’DA: “SAHİLLER HALKA KAPATILAMAZ”

    İZMİR’DEKİ “HAVLU HAREKETİ”, ÇEŞME’NİN ARDINDAN FOÇA’DA: “SAHİLLER HALKA KAPATILAMAZ”

    İzmir’in Çeşme ilçesinde geçtiğimiz hafta yurttaşların plajların ücretsiz halk plajlarına çevrilmesini karşı başlattıkları eylemler bu kez Foça ilçesinde gerçekleştirildi. Yurttaşlar adına basın açıklamasını okuyan Foça’nın Sesi Yardımlaşma ve Dayanışma Platformu üyesi Yıldız Tüm, anayasanın 46’ncı maddesini hatırlatarak “Sahiller halka kapatılamaz. Halkımızın sağlıklı bir çevrede yaşama hakkı vardır. Denize girmemizi kimse engelleyemez. Kıyılara, plajlara, denize ücretsiz ulaşmak Anayasal hakkımızdır” dedi.

    Foça’nın Sesi Yardımlaşma ve Dayanışma Platformunun “Kıyılar Halkındır Engellenemez” sloganıyla yaptığı çağrı ile Yeni Foça Atatürk Meydanı’nda bir araya gelen STK temsilcileri ve yurttaşlar plajların ücretsiz halk plajı olmasını talep etti.

    “ÖRGÜTLÜ MÜCADELEMİZDEN BİR AN OLSUN VAZGEÇMEYECEĞİ”

    Yurttaşlar ve STK’lar adına basın açıklamasını okuyan platform üyesi Yıldız Tüm şunları söyledi:

    “Yunanistan’da başlayan, Çeşme’de devam eden ve biz Foçalıların da son derece mustarip olduğu “Foça Havlu Hareketi’ni bugün burada başlatmış bulunuyoruz. Sahiller, doğanın bizlere sunduğu cömert bir hediyedir ve herkesin eşit şekilde paylaşması gereken bir kaynaktır. Anayasanın 46’ncı maddesine göre sahiller halka kapatılamaz. Halkımızın sağlıklı bir çevrede yaşama hakkı vardır. Denize girmemizi kimse engelleyemez. Kıyılara, plajlara, denize ücretsiz ulaşmak Anayasal hakkımızdır. Engellenemez. Ne yazık ki Türkiye’nin birçok sahil şeridinde olduğu gibi Foça’da da sahilden yararlanma hakkımıza tecavüz ediliyor. Ne yerel yönetimler ne de merkezi hükümet buna müdahale etmiyor. Aksine bu tecavüzü destekliyor. Bizler bu güzel ülkenin, yurtsever ve demokratik insanları olarak özgür irademizle kendi haklarımızı savunuyor, bu alanları işgal edenlerin kıyıları halka terk etmesi talebimizi dile getiriyoruz. Foça’nın Sesi Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Platformu olarak “Tarlada izi olmayanın, harmanda yüzü olmaz” diyerek sadece klavye başında yazışarak değil, haksızlığın olduğu her yerde örgütlü mücadelemizden bir an olsun vazgeçmeyeceğimizi bildirmek istiyoruz ve kıyılar halkındır, engellenemez diye haykırıyoruz”

    SLOGANLARLA VE DÜDÜKLERLE PLAJA YÜRÜDÜLER

    Basın açıklamasının ardından yurttaşlar sahil boyunca ellerinde “Kıyılar Halkındır”, “Bu ne ‘beach’im iş!”, “Biz koruduk biz koruyacağız”, “Her yer foça her yer direniş” ve “Sahiller, kıyılar bizim, işgaliyeye son” yazılı pankartlarla yürüyerek ücretli olan plajlara yürüdüler.Yurttaşlar, ücretli plajlara geldiklerinde de ellerindeki havluları plaja yayarak oturdular. 

  • KEMAL KILIÇDAROĞLU: “BU YIL SADECE TEMMUZ VE AĞUSTOS AYLARINDA KUR KORUMALI MEVDUAT SAHİPLERİNE 410 MİLYAR TL ÖDENECEK… SARAY DEVLETİ BİR AVUÇ VARSILA ÇALIŞIYOR”

    KEMAL KILIÇDAROĞLU: “BU YIL SADECE TEMMUZ VE AĞUSTOS AYLARINDA KUR KORUMALI MEVDUAT SAHİPLERİNE 410 MİLYAR TL ÖDENECEK… SARAY DEVLETİ BİR AVUÇ VARSILA ÇALIŞIYOR”

    CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, “Bu yıl sadece temmuz ve ağustos aylarında kur korumalı mevduat sahiplerine 410 milyar TL ödenecek… Saray Devleti bir avuç varsıla çalışıyor” dedi.

    CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, kur korumalı mevduat hesapları için yapılan ödemeleri eleştirdi. Kılıçdaroğlu, Twitter hesabından,”Bu yıl sadece Temmuz ve Ağustos aylarında kur korumalı mevduat sahiplerine 410 milyar TL ödenecek… Saray Devleti bir avuç varsıla çalışıyor” notuyla yaptığı paylaşımda ‘Yönetilemeyen Türkiye’ başlıklı bir afiş yayınladı.

    Afişte, şu ifadeler yer aldı:

    “Yönetilemeyen Türkiye! Bu yıl sadece Temmuz ve Ağustos aylarında kur korumalı mevduat sahiplerine 410 milyar TL ödenecek. Bu rakam Ocak-Temmuz döneminde devletin tahsil ettiği tüm ÖTV gelirleri toplamından (408 milyat TL) fazla… Yani KKM saçmalığı olmasa tüm mallarda ÖTV’yi sıfırlamak mümkün olabilirdi. Saray devleti, bir avuç varsıla çalışıyor.”

     

  • AVCILAR BELEDİYESİ 17 AĞUSTOS’UN 24. YILINDA İLÇEDEKİ 1999’UNCU RİSKLİ BİNAYI DA YIKTI

    AVCILAR BELEDİYESİ 17 AĞUSTOS’UN 24. YILINDA İLÇEDEKİ 1999’UNCU RİSKLİ BİNAYI DA YIKTI

    Avcılar’da 17 Ağustos Depremi’nin 24. yılında kentsel dönüşüme giren 2006 binadan 1999’uncusu da yıkıldı. Kentteki riskli binaları yıkarak hayat kurtarıklarını belirten Avcılar Belediye Başkanı Turan Hançerli, “Riskli hiçbir bina kalmayana kadar gece gündüz çalışacağız” dedi.

    17 Ağustos 1999 Marmara Depremi’nin 24’üncü yılında depremde hayatını kaybeden vatandaşlar Avcılar’da düzenlenen bir dizi programla anıldı. Anma töreni öncesinde depremde çekilmiş fotoğraf ve gazete manşetlerinden oluşan serginin açılışı yapıldı. Sergi sonrasında Avcılar Belediye Başkanı Turan Hançerli ve AFAD İstanbul Deprem Müdürü Kemal Duran ile söyleşi programı gerçekleştirilerek vatandaşlar acil durum ve deprem hakkında bilgilendirildi.

    24 yıl önce binlerce vatandaşın hayatını kaybettiği Marmara Depremi’nin ardından yaralar sarılmaya devam ediyor. Kentsel dönüşüm çalışmalarına hız kesmeden sürdüren Avcılar Belediyesi de 17 Ağustos 1999 depreminin 24. yılında kentte yenilenme sürecine giren 2006 binadan 1999’uncusunun yıkımını gerçekleştirdi. 

    Büyükşehir Belediyesi Genel Sekreter Yardımcısı Buğra Gökçe ile birlikte yıkımlara katılan Avcılar Belediye Başkanı Turan Hançerli, Avcılar’da devam eden kentsel dönüşüm çalışmalarında toplamda 100 bin vatandaşın riskli yapılardan kurtarıldığını belirtti. Depreme dayanıklı bir kent için hızla yol aldıklarını dile getiren Hançerli konuşmasına, şöyle devam etti: 

    “Yıkacağımız 1999. bina, hemen akabinde 2 bini de ekleyeceğiz. Bugün yıktığımız binada 17 dairede yaklaşık 70 insan yaşıyor. 70 Avcılarlı riskli ve tehlikeli bir yapıdan çıktı, güvenli yerlerde yaşamaya başladı. Tabii 1999-2000 binayı  düşündüğümüzde ve bu sayılar 100 bine yaklaştı ve 100 bin kişinin hayatını kurtardık. Depreme hazırlıkta asıl mesele risk yönetimi. İşte bu çalışma risk yönetimdir. Riski azaltmaya yönelik çalışmalar aradan geçen 24 yılda açık söylemek gerekirse tüm Türkiye‘de yeterince hazırlık, yeterince çalışma yapılmamış olduğu Kahramanmaraş depreminde tekrar kanıtlandı. Türkiye’mizin ivedi bir şekilde hazırlanması lazım. İşte bunun için Ekrem Başkan’ımızın ifade ettiği bir seferberliğe ihtiyacımız var. Kamunun, merkezi hükümetin, yerel yönetimlerin ve diğer dün paydaşların işbirliği halinde ortak çalışmamıza acil ihtiyaç var. Elimizden geleni yapıyoruz var gücümüzle çalışıyoruz ve merkezi yönetimde doğru yöntemlerle çalışmaya, doğru çözümler üretmeye ihtiyacımız var. 17 Ağustos’u hayat kurtararak anıyoruz, binalar yıkarak ve dolayısıyla insanları yaşama bağlayarak anıyoruz . Bu kentte riskli  hiçbir bina kalmayana kadar çalışmaya devam edeceğiz.”

     

  • TANZANYA’DAKİ DEMORYOLU İNŞAATINDA ÇALIŞIRKEN İŞTEN ÇIKARILAN İŞÇİLER İSTANBULDA EYLEMDE: “İNŞAAT İŞÇİSİ KÖLE DEĞİLDİR”

    TANZANYA’DAKİ DEMORYOLU İNŞAATINDA ÇALIŞIRKEN İŞTEN ÇIKARILAN İŞÇİLER İSTANBULDA EYLEMDE: “İNŞAAT İŞÇİSİ KÖLE DEĞİLDİR”

    EDDA SÖNMEZ 

    Afrika ülkesi Tanzanya’da bin kilometrelik demiryolu projesinin yapımını üstlenen Yapı Merkezi isimli firmada çalışan işçiler 7 aydır maaşlarını alamıyor. İşçilerin Tanzanya’da başlattığı grev 12’nci günüde sürerken, işten çıkarıldıkları halde maaş ve tazminat alacaklarını alamayan işçiler ise Üsküdar’daki Yapı Merkezi Holding önünde direnişe geçti. Dün eyleme başlayan işçiler bugün de baretlerini yere vurup ses çıkararak “İnşaat işçileri köle değildir” dediler.

    Tanzanya’da bin kilometrelik demiryolu projesini yapan Yapı Merkezi firmasında çalışan yaklaşık 2 bini aşkın Türkiye vatandaşı demiryolu işçisi, maaşlarını alamadıkları gerekçesiyle başlattıkları grevi 12 gündür sürüyor.

    Öte yandan, bu süreçte işten çıkarılan ya da istifa eden işçilerin geriye dönük alacak ve tazminatları da ödenmedi. Geçen hafta şirket yönetiminin “2 aylık maaşınızı ay sonuna, kalanını da taksitle ödeyelim” teklifini kabul etmeyen işçiler, Dev Yapı-İş Sendikası’nın öncülüğünde şirketin Üsküdar’daki binası önündeki eylemlerinin ikinci gününde basın açıklaması yaptı.

    İşçiler, talepleri karşılanana kadar eylemlerini sürdüreceklerini bildirdiler. İşçiler, baretlerini yere vurup ses çıkararak “İnşaat işçileri köle değildir” dediler.

    Eylemde konuşan Dev Yapı-İş Sendikası Genel Başkanı Özgür Karabulut da daha fazla para kazanmak için evlerinden kilometrelerce uzakta çalışmaya giden işçilere aylardır verilen sözlerin tutulmadığını söyledi. Tanzanya demiryolu inşaatında çalışan işçilerin tüm hakları ödeninceye kadar mücadelelerini devam edeceğini belirten Karabulut, şunları söyledi:

    “FİRMA, DÜNYANIN DÖRT BİR YANINDA TÜRKİYE’DEN AKTARDIĞI UCUZ İŞGÜCÜ İLE ÇARKLARINI DÖNDÜRÜYOR: Türkiye’nin en büyük inşaat şirketlerinden Yapı Merkez firmasında 7 aydır maaşları ödenmeyen işçiler greve başladı. Çanakkale Köprüsü, Avrasya Tüneli, TOGG gibi projelerin ortağı olan firma, dünyanın dört bir yanında Türkiye’den aktardığı ucuz işgücü ile çarkları döndürmeye devam ediyor. Slovenya, Casablanca, Dubai, Suudi Arabistan gibi ülkelerde de projeler yapan firma, Tanzanya’da çalışan yaklaşık 3 bin işçinin 7 aydır maaşlarını ödemiyor. Tanzanya’da çalışmaya devam eden işçiler greve başlarken, süreç içerisinde istifa eden, istifaya zorlanan ve işten çıkarılan işçiler ise İstanbul’da emeklerinin karşılığını almak için holding binası önünde nöbete başladılar.

    BEYAZ YAKALILARIN İLK 6 AY, MAVİ YAKALILARIN İSE İLK BİR TÜRKIYE’YE GELIŞLERİNE İZİN VERİLMİYOR: Tanzanya’da, ailelerinden kilometrelerce uzakta, bin kilometrelik tren hattının yapımında çalışan işçiler, hattın belirli bölgelerinde kurulmuş kamp alanlarında yaşamlarını sürdürmeye çalışıyor. Sözleşmeye göre, 8+2 saatlik mesai süresinin sonunda, kamp alanlarına dönen işçiler sadece iki haftada bir izin kullanabiliyorlar. Beyaz yakalıların ilk 6 ay, mavi yakalıların ise ilk bir yıl hiçbir şekilde Türkiye’ye gelişlerine izin verilmiyor. Eğer gelmek isterlerse, saatliği 4-6 dolar arasındaki ücretlerinden, 3 bin dolarlık kesinti yapılacağı için gelemiyorlar.”

    İNŞAAT MÜHENDİSİ ÖNDER CİNDİOĞLU: ÇOK BÜYÜK BİR MAĞDURİYET YAŞAMAKTAYIZ

    Eylemde konuşan inşaat mühendisi Önder Cindioğlu, Tanzanya’daki demiryolu projesinde üretim beton şefi olarak çalıştığını belirterek, şunları dile getirdi:

    “Pandemiden sonra almakta olduğumuz maaşlarımız sekteye uğradı. Daha sonra sekteye uğrayan maaşlarımız giderek artmaya başladı. Dört maaş, 5 maaş, 6 maaş derken şu anki durumda da 7 maaşa ulaştı. Arkadaşlarla Yapı Merkezi’nin önüne tepki göstermeye, eylem yapmaya geldik. Sabah firma yetkileriyle sendika eşliğinde görüştük, kendilerine durumuzu anlattık. Kendilerinden sadece gün veremedikleri tarihlerle beraber 2 maaş ve akabinde takip ödemeler için söz verdiler. Ve bunlarla ilgili kesin ve garanti hiçbir şeyde bulunamadılar. Daha sonar biz kendilerine bütün alacaklarımızı almak için geldiğimizi söyledik. Tamamen hepsini almak istiyoruz. Zaten kredi kartlarımız, çekmiş olduğumuz kredilerimiz, bankalarımız hepsi blokeli. Kimimiz hastasına bakamıyor, kimimiz çocuklarına bakamıyor, kimimiz ev kirasını ödeyemiyor, hatta depremden dolayı mağdur olmuş arkadaşlarımız var. Hep beraber çok büyük bir mağduriyet yaşamaktayız. Şu anda Tanzanya’da greve devam eden arkadaşlarımız da var. Onlar orada bizler burada sesimizi duyurmak istedik. Gasp edilen hakkımızı aramak istedik. Bunun için buradayız.”

    İŞÇİ MUSTAFA YILMAZ: HAKKIMIZI İSTİYORUZ, KİMSEDEN SADAKA TALEP ETMİYORUZ

    Tanzanya’da 5,5 yıl Mustafa Yılmaz da şunları söyledi:

    “2018’in şubat ayının 1’inde burada sözleşme imzalayarak Tanzanya’ya gönderildik. 5,5 sene orada görev yaptım. Ve buraya geri döndüğümde mayısın 5’inde izne geldim. İzine geldiğimde seçimlerden sonra 15 Mayıs sabahı benim çıkışım verildi. Daha sonra Yapı Merkezi’ne geldim, burada bilirkişi aracılığıyla sözleşme imzaladım 15 Haziran ve 30 Haziran’da ödemelerim yapılacaktı. Ama söz verdikleri tarihlerde ödemelerim yapılmadı. Şu anda da 1,5-2 ay geçmesine rağmen hiçbir ödeme yapılmadı. Yapı Merkezi’ni aradığımızda hiçbir muhatap bulamıyoruz ve bize sadece ‘İcraya verin, mahkemeye verin, onu deneyin, bunu deneyin’ diye söylüyorlar. Biz de bugün arkadaşlarla toplandık hakkımız olan parayı almaya geldik. Biz buraya sadaka almaya gelmedik. Bizim hakkımız olan para neyse biz onu talep ediyoruz. Sadaka hiç kimseden talep etmiyoruz. Ben 5,5 sene çalıştığım haklı paramı istiyorum.” 

    İŞÇİ MURAT YÜCE: SÖZ VERDİKLERİ TARİHTE ÖDEME YAPILMADI, KARŞIMIZDA MUHATAP BULAMADIK

    Tanzanya’da demiryolu projesinde çalışan işçi Murat Yüce de 19 Mayıs’ta ödeme yapılacağı söylendiği halde yapılmadığını ve karşılarında muhatap bulamadıklarını belirterek, şöyle konuştu:

    “2020 yılının ocak ayında bin bir umutla Tanzanya’ya Türkiye’den götürüldük, Yapı Merkezi tarafından çalışmak için. Bir-iki ay düzenli maaş verildi, sonrasında pandemi bahane edilerek maaşlarda gecikme olmaya başladı. İlk başta yüzde 30 verildi, geri kalanı içeride tutuldu. Bunlar 2 maaş, 3 maaş, 4 maaş derken artmaya başladı ve şu anda 7 maaşa ulaştı. Sonra Türkiye’ye geldik. Türkiye’ye geldikten sonra bize vaat edilen tarih 19 Mayıs’tı. 19 Mayıs’ta maaşlarımızın ödeneceği söylendi ama ödeme yapılmadı, karşımızda muhatap bulamadık. Hala bir cevap verilmedi. Biz de Yapı Merkezi önünde eyleme başladık. Hakkımızı alana kadar da bu eyleme devam edeceğiz.”  

  • KESK, İKTİDARIN TOPLU SÖZLEŞME İÇİN ZAM TEKLİFİNE KARŞI ÜLKE GENELİNDE İŞ BIRAKTI: “HÜKÜMETİN BİZLERİ YOK SAYAN İLK TEKLİFİNE İLK UYARIMIZI YAPIYORUZ”

    KESK, İKTİDARIN TOPLU SÖZLEŞME İÇİN ZAM TEKLİFİNE KARŞI ÜLKE GENELİNDE İŞ BIRAKTI: “HÜKÜMETİN BİZLERİ YOK SAYAN İLK TEKLİFİNE İLK UYARIMIZI YAPIYORUZ”

    Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu (KESK), kamu toplu sözleşme görüşmelerinde iktidarın zam teklifini protesto etmek ve taleplerine dikkat çekmek için 1 günlük iş bırakma eylemi yaptı. Eğitim Sen 3 Nolu Şube Başkanı Ayfer Koçak, eylem dolayısıyla Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı İstanbul Bölge Müdürlüğü önünde yapılan basın açıklamasında, “Hükümet 6 milyonu aşkın kamu emekçisi ve emekliye, bizlere toplu sözleşme teklifini açıkladı. Buna göre hükümet bizlere altışar aylık dilimler halinde 2024 yılı için yüzde 14 + yüzde 9 maaş artışı, 2025 yılı için ise yüzde 6+ yüzde 5 maaş artışı teklif etmiştir. Şaka gibi ama ne yazık ki gerçek. Hükümetin bizleri yok sayan ilk teklifi için ilk uyarımızı yapıyoruz” dedi.

    KESK, toplu sözleşme görüşmeleri devam ederken taleplerine dikkat çekmek için ülke genelinde 1 günlük iş bıraktı. KESK, “Gerçek Bir Toplu Sözleşme İstiyoruz” sloganı ile Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı İstanbul Bölge Müdürlüğü önünde basın açıklaması yaptı. 

    Eğitimsen 3 Nolu Şube Başkanı Ayfer Koçak burada yaptığı açıklamada, hak ve özgürlüklerine sahip çıkan kamu emekçileri olarak, KESK’liler olarak bugün Türkiye’nin dört bir yanında alanlarda, sokaklarda olduklarını belirterek, şunları söyledi:

    “ŞAKA GİBİ AMA NE YAZIK Kİ GERÇEK: Sadece kendimiz için değil, göz göre göre sefalete itilen, verdikleri emekler yok sayılan 12 milyon emeklinin hakkını da savunmak için, nitelikli ücretsiz kamu hizmeti hakkı yok sayılan tüm bu ülkenin tüm insanları için grevdeyiz. Alanlarda omuz omuzayız. Ne yazık ki ülkemizde çok uzun süredir gecenin karanlığı hâkim. Üstelik ülkeyi yönetenler attıkları her adımda üzerimize çöken karanlığı daha da zifiri hale getirmeye çalışıyor. İki gün önce yine böyle bir adım atıldı. Hükümet 6 milyonu aşkın kamu emekçisi ve emekliye, bizlere toplu sözleşme teklifini açıkladı. Buna göre hükümet bizlere altışar aylık dilimler halinde 2024 yılı için yüzde 14+ yüzde 9 maaş artışı, 2025 yılı için ise yüzde 6+ yüzde 5 maaş artışı teklif etmiştir.  Şaka gibi ama ne yazık ki gerçek.

    İKTİDAR TEKLİFİYLE HEPİMİZLE AÇIKÇA ALAY ETMİŞTİR: İktidar, Merkez Bankası’nın hedeflediği, ama her zamanki gibi tutmayacağı bugünden belli olan enflasyon oranlarının bile altındaki teklifiyle hepimizle açıkça alay etmiştir. Üstelik, hükümetin tırnak içinde teklifinde tüm kamu emekçilerinin ortak taleplerine ve 11 hizmet kolunun taleplerine dair tek cümle edilmemiştir. Tüm bunlar ‘müzakereler devam ediyor’ denilip geçiştirilmiştir. Kısacası ilk toplantının yapıldığı 1 Ağustos’tan iki hafta sonra gelinen yerde dağ fare doğurmuştur. Günlerdir yapılan açıklamaları tüm kamuoyu takip ediyor. Çalışma Bakanı haftalardır ‘müzakerelerimizin tüm tarafları memnun edecek şekilde hayırla sonuçlanacağını ümit ediyorum’ açıklaması yapıyor.

    TEKLİFTE KAMU EMEKÇİSİNİ, EMEKLİSİNİ MEMNUN EDECEK NE VAR: Biz de buradan soruyoruz, bu teklifte 4 milyonu aşkın kamu emekçisini, 2 milyonu aşkın kamu emeklisini memnun edecek ne vardır? İnsanca yaşamaya yetecek bir ücret artışı var mı? Yok. Taban aylığımıza yansımayan 8 bin 77 lira tutarındaki ilave seyyanen ödeneğe ilişkin bir adım var mı? Yok. Barınma hakkı kapsamında konutu olmayan kamu emekçisine kira yardımı var mı? Yok. Hangi ad altında olursa olsun emekli maaşlarımızı adeta kemiren, tüm ek ödemelerin taban aylığımıza, emekliliğimize yansıtılması var mı? Yok.

    BÜYÜMEDEN PAY VAR MI? YOK: Büyümeden, refahtan pay var mı? Yok. Yıllardır maaşlarımızı dilim dilim buharlaştıran Gelir Vergisi adaletsizliğine son verilmesi var mı? Yok. Ücretsiz servis, yemek, ulaşım taleplerine ilişkin bir adım var mı? Yok. Vekil, ücretli, taşeron, sözleşmeli, İHS’li gibi farklı adlar altında sürdürülen güvencesiz istihdama son verilmesi, güvencesiz istihdam edilenlerin kadrolu-güvenceli istihdama geçirilmesi var mı? Yok. Kamu kurumlarında ücretsiz kreşler açılması, söz konusu kreşler açılıncaya kadar kreş yardımı verilmesi var mı? Yok.

    MÜLAKATIN KALDIRILMASI VAR MI? YOK: Kayırmanın, torpilin kapısını sonuna kadar açtığını kabul ettiğiniz, seçim öncesi sözünü verdiğiniz mülakatın kaldırılması var mı? Yok. Kadın kamu emekçilerine; çalışma yaşamında uygulanan, cinsiyetçiliğin, ayrımcılığın, mobbingin son bulması var mı? Yok. OHAL ve KHK’leri ile sorgusuz-sualsiz işinden ekmeğinden edilen kamu emekçilerinin görevine iadesi, 7 yıldır yaşadıkları zulme son verilmesi var mı? Yok. Bizim için en önemlisi grev hakkı ile tamamlanmış gerçek toplu sözleşme sistemi, demokratik bir çalışma yasasına ilişkin tek bir cümle var mı? Yine yok. Çünkü aslında ortada bir toplu sözleşme teklifi yok.

    DAHA FAZLA YOKSULLUK, DAHA FAZLA SEFALETLE TEHDİT VAR: Peki, ne var? 4 milyonu aşkın kamu emekçisini çalışırken daha fazla yoksullukla, 2,5 milyon emekliyi ise daha fazla sefaletle tehdit var.

    BİZ BİLE BU KADARINI TAHMİN ETMİYORDUK: Biz KESK olarak en başından beri kamu işvereni olan hükümetin, geçtiğimiz 6 dönem boyunca yaptığı gibi bu dönem de masaya, tutmayan enflasyon hedeflerini, TÜİK sahte enflasyon rakamlarını temel alan bir maaş artışı teklifi ile gelmesi durumunda üretimden gelen gücümüzü kullanacağımızı ilan ettik.  Ne yazık ki hükümet bu kez bizi yanılttı. Açıkçası biz bile bu kadarını tahmin etmiyorduk. Enflasyon hedeflerinin bile altında artışları teklif diye sundu. Biliyorsunuz, daha 18 gün önce Merkez Bankası yüzde 8,8 olan 2024 yılı enflasyon hedefini yaklaşık dört kat artırarak yüzde 33’e çıkardığını açıkladı. Ama AKP manidar bir şekilde 23. yaşına girdiği 14 Ağustos’ta bize 2024 yılı için taban aylığımıza yansıtılmayan ilave seyyanen ödenek dahil toplamda yüzde 23 maaş artışı teklif ediyor.  Merkez Bankası 2025 yılı hedefini şimdiden yüzde 15’e çıkardı. Ama iktidar bize 2025 yılı için yüzde 11 artış teklif ediyor. İktidarın enflasyon hedeflerini her sene revize adı altında artırdığı bir ülkede yaşıyoruz. Çünkü orta vadeli planlarla, bütçelerle açıklanan enflasyon hedefleri hiç tutmuyor. İktidar her defasında (Bu yıl enflasyon hedefimiz yüzde 5′ diyor. Ama daha birkaç iyi içinde bu hedef ikiye, üçe katlanıyor.

    DÖRT KİŞİLİK BİR AİLENİN YOKSULLUK SINIRI TEMMUZ 2023 İTİBARİ İLE 38 BİN TL’YE ULAŞMIŞTIR: Bakın 2018’e yüzde beş enflasyon hedefi ile başladılar. İlk üç ayın sonunda yüzde 8’e, sonra yüzde 12’ye çıkardılar. Ama 2018 yılında gerçekleşen enflasyon TÜİK’in sanal rakamlarına göre bile yüzde 20,3 oldu. 2021’de yine enflasyon hedefimiz yüzde 5 dediler. Yılın daha başlarında hedefi yüzde 8’e çıkardılar. Ama 2021 yılını yüzde 36 resmi TÜİK enflasyonu ile kapattık.  2022’de orta vadeli programa göre yine yüzde 5 olarak belirlenen enflasyonu yüzde 9,8 olarak güncellediler. Ama 2022 yılında enflasyonda yüzde 64 ile TÜİK rakamlarına göre son 21 yılın rekorunu yaşadık. Üstelik sıraladığımız gerçekleşen enflasyon rakamları toplum nezdinde hiçbir karşılığı kalmayan çarşıda, pazarda, mutfakta yaşadığımız gerçek enflasyonu en az yarı yarıya yutan, sahte TÜİK rakamlarıdır.  Dört kişilik bir ailenin yoksulluk sınırı Temmuz 2023 itibari ile 38 bin TL’ye ulaşmıştır. Buna rağmen kamu işvereni 2 gün önce açıkladığı teklifi ile mevcutta 22 bin TL olan eşi çalışmayan, iki çocuklu en düşük kamu emekçisi maaşının (15/1 hizmetli) tam iki yıl sonra 30 bin 425 TL olmasını vaat ediyor. Yine bugün 20 bin 350 TL olan bekar, en düşük kamu emekçisi maaşının ise iki yıl sonra 28 bin 145 TL olmasını vaat ediyor.

    BİRİLERİ İSE ÇIKMIŞ HALA ‘HÜKÜMETİN TEKLİFİNİ REVİZE ETMESİNİ BEKLİYORUZ’ DİYE DEM VURUYOR: Üstelik iki yıl sonrasına havale edilen bu rakamların içinde taban aylığımıza yansıtılmayan, dolayısıyla emekli aylıklarımıza yansıtılmayan ilave seyyanen ödenek tutarlarının olduğunu açıklıyor. Birileri ise çıkmış hala ‘hükümetin teklifini revize etmesini bekliyoruz’ diye dem vuruyor. Bizleri bu kadar aşağılayan bir teklifi üç beş puan artırarak revize etmek mümkün değildir. İktidarın kendi enflasyon hedeflerinin bile altında kalan, TÜİK’in sanal rakamlarına dayalı bu teklif bizim için yok hükmündedir. Buradan tüm kamu emekçilerine, emeklilere sesleniyoruz. Kamu işvereni olan iktidarın toplu sözleşmeye ilişkin ilk teklifini hepiniz duydunuz, öğrendiniz. Yıllardır önümüze konulan bu tutmayan hedeflerin, suni TÜİK rakamlarına dayalı bir elin parmak sayısını geçmeyen yüzdelik artışların faturasını hepimiz maaşlarımızda her yıl daha fazla erime, daha fazla yoksullaşma, daha fazla güvencesiz hale getirilme ile ödedik. Ödemeye de devam ediyoruz.

    TEMMUZ’DA ALDIĞIMIZ MAAŞ ARTIŞLARI BİR AY GEÇMEDEN ERİDİ: Seçimden önce ‘En düşük memur maaşı 22 bin TL olacak, artışlar emekli maaşlarına da yansıtılacak’ sözü verdiler. Ancak verdikleri sözü arkadan dolanma yöntemleri ile tutmadılar. İlave seyyanen ödenek adı altında hepimizin yıllardır yaşadığı kayıpları daha da artıracak yeni bir maaş-ücrete rejimi getirdiler. Bugün için ortalama 13 bin TL’lik bir tutarı emekli aylığı bağlama tutarımızdan düştüler. Böylece emekli maaşlarımızın kısa vadede çalışırken aldığımız maaşın üçte birine uzun vade de ise beşte birine kadar düşeceği bir tuzak kurdular. Ne yazık bizim dışımızda, KESK dışında diğer konfederasyonlar bu tuzağa dikkat çekmedi. Görmezden geldiler. Hala görmezden gelmeye devam ediyorlar.  Son bir ayda akaryakıt ve doğalgazda ÖTV artışı, hemen her şeyin KDV oranlarının artırılması, TL’nin döviz karşısında değer yitirmesi ile hızlanan zam kasırgası zincirleme bir şekilde iğneden ipliğe tüm ürünlere yansımaya devam ediyor. Bu durumda 2023 yılı için yüzde 58 olarak ‘güncellenen’ enflasyon hedefi daha şimdiden kâğıt üzerinde kalmıştır. Temmuzda aldığımız maaş artışları bir ay geçmeden eridi. Hepimize dayatılan bu yoksulluğa dur deme vakti gelmedi mi?

    BU SEFALETE ‘DUR’ DEME VAKTİ GELMEDİ Mİ: Temmuz maaş artışlarında en büyük darbe sizlere vuruldu. 12 milyon emekli gözlerinin içine baka baka aldatıldı. Milyonlarca emekli kök aylığı 6 bin TL’nin altında kaldığı için yüzde 25’lik artıştan bile yararlanamadı, aylıkları bir kuruş bile artmadı. Üstelik emekliye verilen yüzde 25 maaş artışından 12 gün sonra çıkıp dalga geçer gibi ‘2023 enflasyonunu yüzde 58 olarak güncelledik’ açıklaması yapıldı. Bu sefalete ‘Dur’ deme vakti gelmedi mi? Bugün ya bizleri yok sayan bu yoksulluk, sefalet, güvencesizlik teklifine boyun eğeceğiz ya da hangi sendikaya üye olursak olalım kamu emekçisi ile emeklisi ile ‘hak verilmez mücadele ile alınır’ diyerek ortak sorunlarımız, taleplerimiz için mücadeleyi yükselteceğiz.

    HÜKÜMETİN İLK TEKLİFİNE İLK UYARIMIZI YAPIYORUZ: Bizler sustukça, yetkimizi başkalarına teslim ettikçe başımıza nelerin geldiğini geçtiğimiz 6 toplu sözleşmede (TİS) gördük. Kamu işvereni olan hükümetin sesimize kulaklarını kapatamaması, üzerinde pazarlık yapılabilecek yeni ve gerçek bir teklif sunması bizlere bağlı. Bunun için KESK olarak hükümetin hepimize sefalet-yoksulluk ve güvencesizlik dayatan ilk teklifine karşı ilk uyarımızı yapıyoruz. Üretimden gelen gücümüzü kullanıyoruz. Bu daha başlangıç, mücadeleye devam diyoruz. Unutmayalım ki, mücadele edenler her zaman kazanamasa da kazananlar hep mücadele edenlerdir. Bizleri yıllardır siyasi iktidarın ve yine bu iktidarın Hakem Kurulu’nun iki dudağı arasından çıkacak kararlara mahkûm eden bu garabet sisteme karşı hangi sendikanın üyesi olursa olsun tüm kamu emekçilerini ‘yoksulluk sınırı üzerinde insanca yaşamaya yetecek bir ücret, güvenceli istihdam demokratik bir çalışma yaşamı, grev hakkı ile tamamlanmış gerçek toplu sözleşme sistemi’ için her adımda omuz omuza vermeye davet ediyoruz.”