Etiket: ceza

  • ULUSLARARASI SEÇİM GÖZLEM HEYETİ’NİN 14 MAYIS SEÇİMLERİNE İLİŞKİN ÖN BULGULAR RAPORU YAYINLANDI… “DEMOKRATİK BİR SÜREÇ İÇİN KİLİT NİTELİKTEKİ TEMEL ÖZGÜRLÜKLER İLE YARGININ BAĞIMSIZLIĞI KONUSUNDAKİ ENDİŞELER BU SEÇİM DÖNEMİN

    ULUSLARARASI SEÇİM GÖZLEM HEYETİ’NİN 14 MAYIS SEÇİMLERİNE İLİŞKİN ÖN BULGULAR RAPORU YAYINLANDI… “DEMOKRATİK BİR SÜREÇ İÇİN KİLİT NİTELİKTEKİ TEMEL ÖZGÜRLÜKLER İLE YARGININ BAĞIMSIZLIĞI KONUSUNDAKİ ENDİŞELER BU SEÇİM DÖNEMİN

    Haber: MELİS YILDIRIM

    Uluslararası Seçim Gözlem Heyeti’nin 14 Mayıs seçimlerine ilişkin ön bulgularının yer aldığı raporda; “Demokratik bir süreç için kilit niteliğinde olan temel özgürlükler toplanma, örgütlenme ve ifade özgürlüğü ile yargının bağımsızlığı konularında uzun süredir var olan endişeler bu seçim döneminde de ele alınmamıştır” değerlendirmesi yapıldı. 6 Şubat depremlerinin etkilediği bölgedeki yurttaşların oy kullanma süreçlerine ilişkin ise, “Bazı sivil toplum kuruluşlarının ve siyasi partilerin bu seçmenlere ücretsiz ulaşım sağlama çabalarına rağmen, çok sayıda seçmen oy kullanma haklarından mahrum bırakılmıştır” ifadelerine yer verildi. Raporda ayrıca, “Seçim döneminde, Cumhurbaşkanı, resmi görevlerini ifa ederken sık sık kampanya faaliyetlerine yer vermiş; diğer pek çok görevdeki kamu görevlisi de büyük altyapı projelerinin açılış törenlerini seçim propagandası yapmak için kullanmışlardır” denildi.

    Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı (AGİT) Demokratik Kurumlar ve İnsan Hakları Bürosu, AGİT Parlamenterler Asamblesi (AGİT PA) ve Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi’nden oluşan Uluslararası Seçim Gözlem Heyeti’nin 14 Mayıs’ta yapılan Cumhurbaşkanlığı ve 28. Dönem Milletvekili Genel Seçimleri kapsamında hazırladığı ön bulgular ve değerlendirmeler ile ilgili raporu dün yayınlandı. Rapordan öne çıkan başlıklar şöyle:

    “DEMOKRATİK BİR SÜREÇ İÇİN KİLİT NİTELİKTEKİ TEMEL ÖZGÜRLÜKLER İLE YARGININ BAĞIMSIZLIĞI KONUSUNDAKİ ENDİŞELER BU SEÇİM DÖNEMİNDE DE ELE ALINMAMIŞTIR”

    “-Demokratik bir süreç için kilit niteliğinde olan temel özgürlükler toplanma, örgütlenme ve ifade özgürlüğü ile yargının bağımsızlığı konularında uzun süredir var olan endişeler bu seçim döneminde de ele alınmamıştır. Anayasal bir güvence olsa da yargının bağımsızlığı konusunda uluslararası aktörler ve Uluslararası Seçim Gözlem Heyeti’nin görüştüğü çeşitli muhataplarının endişeleri devam etmektedir. Temmuz 2018’de yapılan yasal değişiklik ile daha önceleri yalnız olağanüstü hâl ilan edilen dönemlerde kamu düzeni ve emniyeti muhafaza etmek amacıyla belirli hak ve özgürlükleri 15 güne kadar süreler ile kısıtlayabilme yetkisi valilere de verilmiştir.

    – Mart 2022’de AK Parti ve MHP’nin teklifi üzerine çeşitli kanunlara getirilen düzenlemeler seçim çerçevesinde önemli değişikliklere yol açmıştır. Bu değişiklikler kapsayıcı olmayan bir süreç ile apar topar kabul edilmiştir. Demokratik Kurumlar ve İnsan Hakları Bürosu, Venedik Komisyonu ve Avrupa Konseyi Parlamenter Meclis’inin daha önce paylaştığı Meclis’e girme barajının alçaltılarak siyasi partilerin Meclis’te temsil edilebilir olmalarını öngören tavsiyesi ile görme engelli seçmenler için seçime katılmanın kolaylaştırılmasına yönelik tavsiyesi olumlu bir şekilde dikkate alınmıştır.

    -Seçim çevreleri arasındaki koltuk dağılımı, siyasi partilerin seçime katılabilme koşulları, seçme ve seçilme hakkı, ifade özgürlüğü, seçim kampanyası yürütülmesi ve finansmanına yönelik düzenlemeler, bir partiye bağlı olmayan gözlemcilerin bulunabilmesi ve seçim uyuşmazlıklarının çözümü de dahil olacak şekilde yasal çerçevedeki önemli eksikliklerin giderilerek uluslararası standartlarla uyumlaşmanın sağlanması için Demokratik Kurumlar ve İnsan Hakları Bürosu ve Avrupa Konseyi Venedik Komisyonu’nun uzun süredir beklemede olan tavsiyelerinin yanı sıra, çok sayıda önemli Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) kararı dikkate alınmamıştır.

    -Mart 2023’te YSK seçim çevrelerinde sandalye dağılımlarının 2022 nüfus verisine göre yeniden yapılması konusunda bir karar yayınlamıştır. YSK’nın uyguladığı yasalaşan formül ile Demokratik Kurumlar ve İnsan Hakları Bürosu ve Avrupa Konseyi Venedik Komisyonu’nun uzun süredir bekleyen tavsiyesine rağmen, verilen oyların eşitliği önemli ölçüde etkilenmiş ve 87 seçim çevresinin 39’unda ortalama vatandaş sayısından yüzde 15’in üzerinde bir sapma yaşanmıştır. Bunların da yarısından çoğunda yüzde 30 üzerinde bir sapma ile söz konusu durum uluslararası iyi uygulama ile ters düşmektedir.

    “YSK ALDIĞI DÜZENLEYİCİ KARARLAR İLE MEVZUATI TAMAMLAYICI ROLÜNÜ YETERİNCE İCRA ETMEMİŞTİR”

    -Yasal olarak öngörülen yapısının aksine, YSK 11 üyeli bir organ olarak hareket ederek tüm yedek üyelerin oturumlara katılmasına ve oy kullanmasına müsaade etmiştir.

    -YSK’nın düzenlediği oturumlar halka açık değildir ve alınan tüm kararları yayınlama yükümlülüğü olmasına rağmen, alınan kararların yalnız yaklaşık yüzde 11’i yayınlanmış, bu ise çalışmalarının şeffaflığını önemli ölçüde azaltmıştır. YSK, yasal yetkisi uyarınca seçim sürecini denetlemekten ve düzenlemekten sorumludur; ancak YSK’nın bu seçimlerde aldığı kararların büyük bir kısmı hali hazırda mevcut yasal hükümleri tekrar eder nitelikte olduğundan YSK aldığı düzenleyici kararlar ile mevzuatı tamamlayıcı rolünü yeterince icra etmemiştir.

    “DEPREM BÖLGESİNDEKİ ÇOK SAYIDA SEÇMEN OY KULLANMA HAKLARINDAN MAHRUM BIRAKILMIŞTIR”

    -Depremler nedeniyle tahminen 2 milyon seçmenin yerinden olmasına rağmen, yetkililer adres değişikliklerini kolaylaştırmak ve etkilenenlerin oy kullanabilmesi için sınırlı önlemler almıştır. İçişleri Bakanlığı Demokratik Kurumlar ve İnsan Hakları Bürosu Seçim Gözlem Heyeti’ne, yüzde 70’i oy verme yaşında olan yaklaşık 453 bin vatandaşın depremden etkilenen bölgelerden başka illere kaydolmak için ikamet adreslerini değiştirdiğini bildirmiştir. Yasaya göre, deprem nedeniyle yerinden olanlar da dahil olmak üzere ikamet değiştiren kişiler, sadece yeni ikamet ettikleri yerdeki siyasi partilere ve adaylara oy verebilirler. Deprem nedeniyle yer değiştiren bu vatandaşların önemli bir kısmı ise ancak kayıtlı ikametgâhlarına dönerek oy kullanabileceklerdir. Bazı sivil toplum kuruluşlarının (STK) ve siyasi partilerin bu seçmenlere ücretsiz ulaşım sağlama çabalarına rağmen, çok sayıda seçmen oy kullanma haklarından mahrum bırakılmıştır.

    -Demokratik Kurumlar ve İnsan Hakları Bürosu’nun daha önceki tavsiyesine rağmen, kadın sığınma evleri ve hastaneler gibi geçici adreslerde kalanlara oy kullanma olanağı sağlamak için özel hükümler getirilmemiştir. STK’ların taleplerine rağmen kırsal kesimde ikamet eden yatağa bağlı seçmenler için bir düzenleme yapılmamış, yalnız kentsel alanlarda yaşayan yatağa bağlı 11 bin 196 seçmenin için seyyar sandık imkânı sağlanmıştır.

    -YSK’nın yönetimindeki adayların teknik olarak kayıt altına alınması süreci kapsayıcı bir şekilde yürütülmüştür. Ancak, ikinci en büyük muhalefet partisi hakkında başlatılan kapatma davasının devam etmesi bu siyasi partinin seçime katılmasını ve tanınmış bazı muhalif siyasetçilere karşı açılan ceza davaları bazı adayların seçim yarışına katılmasına engel oluşturmuş olabilir. YSK dört adet Cumhurbaşkanı adayını kayıt altına almıştır. 11 Mayıs tarihinde Memleket Partisi’nin desteklediği bağımsız Cumhurbaşkanı adayı Muharrem İnce adaylıktan çekildiğini ilan etmiş, ancak bu durumla ilgili kanunda bir düzenleme bulunmadığından Sayın İnce oy pusulalarından çıkarılmamıştır. Dahası, milletvekili genel seçimleri için 24 siyasi partiden gelen bin 849 aday ile 151 bağımsız aday YSK tarafından kayıt altına alınmıştır.

    -YSK adayların kayıt altına alınmasına ilişkin alınan kararlar dahil itirazların çoğunu yayınlamayarak şeffaflıktan uzaklaşmıştır. Sayısı kamu ile paylaşılmayan itirazlardan sadece üç Cumhurbaşkanı adayının seçime katılma yeterliliğine karşı yapılan itiraza yönelik verdiği dört kararı paylaşmış ve bu itirazların tamamı reddedilmiştir. 200’den fazla vatandaş görevdeki Cumhurbaşkanı’nın adaylığı kendisinin üçüncü dönemi olacağı ve anayasaya aykırı olduğu gerekçesi ile bu adaylığa itiraz etmiş, AİHM’e de bu hususta bir başvuru yapılmıştır.

    “MUHALEFET PARTİLERİNİ, ADAYLARINI VE DESTEKÇİLERİNİ HEDEF ALAN İFADE ÖZGÜRLÜĞÜNE MÜDAHALELER GÖZLEMLENMİŞTİR”

    -Seçim kampanyaları esnasında, göze çarpan birkaç istisna dışında, toplanma ve örgütlenme özgürlüklerine genel olarak saygı gösterilmiştir. YSP kampanya etkinliklerini ve destekleyicilerini hedef alan büyük bir baskı ve gözdağı ile karşılaşmış ve gözaltına alma vakaları sıklıkla yaşanmıştır. Demokratik Kurumlar ve İnsan Hakları Bürosu Seçim Gözlem Heyeti olağanüstü halden kaynaklı özgürlükler üzerinde bir kısıtlama gözlemlememiş olsa da valilerin terörle mücadele kapsamında hak ve özgürlükleri kısıtlama yetkisine başvurması Güney ve Güneydoğu Anadolu’da seçim kampanyası yapma fırsatına olumsuz etki etmiştir. Bunların yanı sıra, muhalefet partilerini, adaylarını ve destekçilerini hedef alan ifade özgürlüğüne müdahaleler de gözlemlenmiştir.

    -Seçim kampanyaları bir hayli kutuplaşmış olup sıklıkla negatif ve kışkırtıcı bir ton benimsenmiş, taraflar birbirlerini terör ve aşırıcılıkla suçlamışlardır. Demokratik Kurumlar ve İnsan Hakları Bürosu Uzun Dönem Gözlemcileri tarafından takip edilen seçim kampanyalarında öne çıkan kampanya başlıkları ekonomi, deprem sonrası yeniden yapılanma çabaları, uluslararası meseleler ile Türkiye’deki mültecilerin durumu olmuştur. Çok sayıda üst düzey kamu görevlisi LGBTİ topluluğuna ilişkin ayrımcı beyanlarda bulunmuş, muhalefeti bu toplulukla ilişkilendirmiştir.

    “KAMPANYA DÖNEMİNDE İDARİ KAYNAKLARIN KÖTÜYE KULLANILMASINA İLİŞKİN ÖRNEKLER GÖZLEMLENMİŞTİR”

    -Seçim döneminde, Cumhurbaşkanı, resmi görevlerini ifa ederken sık sık kampanya faaliyetlerine yer vermiş; diğer pek çok görevdeki kamu görevlisi de büyük altyapı projelerinin açılış törenlerini seçim propagandası yapmak için kullanmışlardır. Uluslararası iyi uygulamaların aksine bu dönem süresince önemli sosyal yardım programları açıklanmış ya da uygulamaya alınmıştır. Kampanya döneminde idari kaynakların kötüye kullanılmasına ilişkin diğer bazı örnekler de gözlemlenmiştir. Bu uygulamalar eşit şartlarda rekabeti ortadan kaldırmış, iktidarın kanunsuz bir şekilde durumdan faydalanmasına imkân tanımış ve 1990 Kopenhag Belgesi’nin 5.4 maddesiyle zıt düşerek siyasi parti ve devlet arasındaki çizgiyi belirsizleştirmiştir.

    -Kampanya harcama limitlerinin getirilmesi, kampanya finansmanının şeffaflığının artırılması ve gözetim mekanizmasının etkinliğinin artırılması da dahil olmak üzere Demokratik Kurumlar ve İnsan Hakları Bürosu ve Avrupa Konseyi Yolsuzluğa Karşı Devletler Grubu’nun (GRECO) daha önceki tavsiyeleri dikkate alınmamıştır.

    “YASAL ÇERÇEVE, OTOSANSÜRE KATKIDA BULUNMAKTA VE SEÇMENLERİN BİLİNÇLİ BİR SEÇİM YAPMA FIRSATINI SINIRLAMAKTADIR”

    -Medya piyasası, kritik yayın organlarının aleyhine olan hükümet ve devlete bağlı reklamlar tarafından çarpıtılmıştır. Ayrıca, çoğu medya kuruluşunun kamu satın alımlarına bağımlı olması bu kuruluşların yayın politikalarını etkilemektedir. Gazeteciler, özellikle Türkiye’nin güneydoğusunda, seçim dönemi de dahil olmak üzere, haberlerine dayanarak sıklıkla terör suçlamalarıyla karşı karşıya kalmışlardır. Pek çok gazeteci ve medya kuruluşu da muhalif ve eleştirel medyaya karşı ayrımcılık yapıldığı iddiasıyla, Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı tarafından verilen basın kartlarının alınabilmesi süreci hakkında endişe duyduklarını ifade etmişlerdir. Gazetecilerin tutuklanması ve yargılanması vakaları, kamu ilanlarının seçici bir üslupla dağıtılması ve basın kartlarının keyfi olarak tahsis edilmesiyle birleştiğinde yasal çerçeve, otosansüre katkıda bulunmakta ve seçmenlerin bilinçli bir seçim yapma fırsatını sınırlamaktadır.

    -Demokratik Kurumlar ve İnsan Hakları Bürosu Seçim Gözlem Heyeti’nin yürüttüğü medya izleme çalışmasının sonuçları, devlete ait Türkiye Radyo ve Televizyon Kurumu’nun (TRT), TRT-1 ve TRT Haber’in, ağırlıklı olarak olumlu bir üslupla olmak üzere, siyasi içerikli haberlerin toplamda yüzde 44 ve 55’sini alan, Cumhur İttifakı ve Sayın Erdoğan‘a yer vererek taraflı davrandığını göstermiştir. Bu kanallar, Sayın Erdoğan’a yer verirken görevdeki Cumhurbaşkanı ya da seçimde aday olarak yer vermek arasında bir ayrım yapmamış, genellikle kampanya faaliyetlerini Cumhurbaşkanı hakkında haber yapmak niteliğinde sunarak bir kamu görevlisinin olağan faaliyetleri hakkında bilgi verme ihtiyacının ötesine geçmiştir. Buna karşılık, Millet İttifakı ve Sayın Kılıçdaroğlu toplam yüzde 28 ve 25’lik pay alırken, Emek ve Özgürlük İttifakı yüzde 7 ve 3 oranında haber yayınında yer almış ve bunların tamamı ağırlıklı olarak olumsuz bir ton içermiştir.

    -Özel bir kanal olan ATV, neredeyse tamamen olumsuz olan yaptıkları haberlerin yüzde 41’ini Millet İttifakı’na ve yüzde 10’unu Emek ve Hürriyet İttifakı’na ayırırken, Sayın Erdoğan ve Cumhur İttifakı, ağırlıklı olarak olumlu bir tonda olup toplam haberlerin yüzde 37’sinde yer almıştır. Özel Fox TV ve Halk TV de ağırlıklı olarak Sayın Erdoğan ve Cumhur İttifakı’na yönelik olumsuz haberlerle taraflı bir tutum sergilerken, Millet İttifakı olumlu bir şekilde resmedilmiştir. Kanal D, Show TV ve Star ağırlıklı olarak Cumhurbaşkanı ve Cumhur İttifakı’na olumlu yer vermiş ancak Millet İttifakı ve Sayın Kılıçdaroğlu’nun kampanya faaliyetlerinde daha dengeli bir tutum seyretmiştir. Haber içeriğinin yüzde 9’unu Sayın İnce’ye ayıran ve CHP ve Sayın Kılıçdaroğlu’na eleştirilerde bulunması için seçimden çekilmesine kadar Sayın İnce’ye bir platform sağlayan Kanal D dışında, çoğu yayın kuruluşu, kampanya ile ilgili yaptıkları haberlerde gerçekleri ve görüşleri birbirine karıştırmış ve diğer iki cumhurbaşkanı adayının faaliyetlerini büyük ölçüde göz ardı etmiştir.

    -Kanuna uygun olarak, TRT seçimdeki tüm adaylara serbest yayın süresi sağlamış olsa da bu sürenin büyük bir kısmı ‘prime time’ dışı saatlerde tahsis edilmiştir. Yarışmacılara kamu ve özel medyada siyasi reklamlar yapmak için eşit koşullarla yayın süresi satın alma hakkı verilirken, CHP ücretli süre sağlamadığı için TRT’ye çok sayıda şikâyette bulunmuş, bu şikayetler seçim gününden önce hâlâ çözüme kavuşturulmamıştır.

    “OY VERME SAATLERİ İÇERİSİNDE 14 VAKADA SANDIK MERKEZLERİ ÇEVRESİNDE KAMPANYA FAALİYETLERİ YAPILDIĞINI GÖZLEMLENMİŞTİR”

    -Seçim günü, oy verme merkezlerinde ve çevrelerinde yaşanan birkaç olaya rağmen, büyük ölçüde barış içinde geçmiştir. Seçimlerden bir gün önce ve oy verme gününde propaganda faaliyetleri kanuna göre yasak olmasına rağmen, Sayın Erdoğan, AK Parti, Demokrat Parti (DP), DEVA ve Memleket Partisi dışındaki birçok cumhurbaşkanı adayı ve siyasi parti, sosyal ağlarda kampanya yürütmeye devam etmiş ve Uluslararası Seçim Gözlem Heyeti, oy verme saatleri içerisinde 14 vakada sandık merkezleri çevresinde kampanya faaliyetleri yapıldığını gözlemlemiştir.

    -Uluslararası Seçim Gözlem Heyeti, 132 sandıkta sandıkların açılış işlemlerini gözlemlemiştir. Oy verme merkezlerinin çoğu zamanında açılmış veya küçük gecikmeler yaşanmıştır. Gözlemlenen açılış işlemlerinin 118’i olumlu görülmüştür. Ancak, oy pusulalarının (8 vaka) veya zarfların (5 vaka) sayısının tutarlı bir şekilde kaydedilmemesi gibi usule ilişkin hususlar da gözlemlenmiştir. Dahası, yasal gerekliliklerin aksine, 35 sandıkta açılıştan önce tüm oy pusulaları damgalanmamış ve 11 sandıkta ise zarfların tamamı damgalanmamıştır.

    “GÖZLEMCİLER, ZİYARET EDİLEN SANDIK MERKEZLERİNİN YÜZDE 6’SINDA GRUPLARIN VEYA AİLELERİN BİRLİKTE OY KULLANDIĞINI BİLDİRMİŞTİR”

    -Gözlemciler, gözlemlenen 991 oy verme merkezinin yüzde 96’sında oy verme sürecinin olumlu olduğu yönünde bir değerlendirme yapmış, sürecin genel olarak iyi organize edilmiş ve sorunsuz olduğu belirtilirken, olumsuz değerlendirmelere Güneydoğu’da ve depremlerden etkilenen bölgelerde daha sık rastlanmıştır. Başkanların yüzde 27’si dahil olmak üzere, Sandık Kurulu üyelerinin yüzde 37’si kadındır. Oy verme prosedürlerine büyük ölçüde sadık kalınmış; ancak, sürecin dürüstlüğü ile ilgili bazı önemli güvenceler, çoğunlukla Sandık Kurulu üyelerinin prosedürleri anlamaması nedeniyle tutarsız bir şekilde uygulanmıştır. Yapılan gözlemlerin yüzde 4’ünde oy sandıklarının uygun olmayan bir şekilde mühürlendiği ve yüzde 2’sinde seçmen kimliğinin resmi bir kimlikle karşılaştırılarak kontrol edilmediği görülmüştür. Ayrıca, yapılan gözlemlerin yüzde 40’ında Sandık Kurulu üyeleri, seçmenlere oy pusulalarını katlamaları ve zarfı mühürlemeleri için yeterli talimat vermemiştir. Oy verme yeri düzeni, yapılan gözlemlerin yüzde 2’sinde oyların gizli kullanılmasını sağlar nitelikte olmamıştır. Uluslararası Seçim Gözlem Heyeti gözlemcileri, ziyaret edilen sandık merkezlerinin yüzde 6’sında grupların veya ailelerin birlikte oy kullandığını bildirmiştir.

    -Gözlemlenen sandıkların yüzde 60’ında siyasi parti temsilcisi ve aday gözlemciler bulunurken, parti temsilcisi olarak akredite edilmiş veya akreditasyona sahip olmayan vatandaşlardan gözlemciler izlenen sandıkların yüzde 15’inde bulunarak şeffaflığa katkı sağlamışlardır. En az 36 sandıkta, Uluslararası Seçim Gözlem Heyeti gözlemcilerinin sandıklara erişimi polis memurları, sandık kurulu başkanları ve yetkisiz kişiler tarafından engellenmiştir.

    “OY KULLANMA YERLERİNİN YÜZDE 12’SİNDE YETKİSİZ KİŞİLERİN VARLIĞI KAYDEDİLMİŞTİR”

    -Oy kullanma yerlerinin yüzde 12’sinde yetkisiz kişilerin varlığı da kaydedilmiştir. Yapılan gözlemlerin yüzde 5’inde, başta parti gözlemcileri olmak üzere Sandık Kuruluna mensup olmayan kişilerin oy verme sürecine doğrudan müdahale ettiği görülmüştür. Seçim günü medyada STK’lar ve muhalefetteki siyasi partilerin temsilcilerden alınan bir bilgiye göre, Gaziantep’teki birkaç bin seçmenin gizlice Sandık Kurulu üyesi olarak kaydettirildiği ve bu kişilerin normalde ikametleri gereği kayıtlı oldukları sandıklarda oy kullanmalarının engellendiği yönünde bir iddia yer almıştır.

    -Oy kullanma yerlerinin sadece yüzde 50’si engelli seçmenlerin yardım almadan erişimine uygun görülmüş ve yüzde 77’sinin iç düzeni bu seçmenler için uygun bulunmuştur.

    -Oy sayımı, Uluslararası Seçim Gözlem Heyeti tarafından ziyaret edilen 120 sandık merkezinden 104’ünde genel olarak olumlu olarak değerlendirilmiş ve çoğunlukla sorunsuz ve etkin olarak nitelendirilmiştir. Bununla birlikte, birkaç önemli prosedür hatası rapor edilmiş ve öngörülen sandık kapatma prosedürleri, gözlemlenen sandıkların yaklaşık yarısında sayım başlamadan önce doğru bir şekilde tamamlanmamıştır. Sandık Kurulları 12 vakada seçmen listelerindeki imza ve parmak izlerini tutarlı bir şekilde saymamış veya 38 örnekte bu sayıları tutanaklara geçmemiştir. 23 olayda kullanılmayan zarflar ve oy pusulaları sayılmamıştır.

    “10 ÖRNEKTE TÜM VERİLER TUTANAĞA DOĞRU BİR ŞEKİLDE GİRİLMEMİŞTİR”

    -Yasada söylenilenin aksine, 55 vakada, zarflar iki kez sayılmamış, 27 vakada zarfların geçerliliği sürekli olarak kontrol edilmemiş veya 23 vakada tutanaklara bu kayıtlar geçirilmemiştir. 27 örnekte, her bir parti için kullanılan tüm oy pusulaları düzgün bir şekilde sayılmamış ve ayrılmamıştır ve 10 örnekte tüm veriler tutanağa doğru bir şekilde girilmemiştir. Uluslararası Seçim Gözlem Heyeti gözlemlerinin biri hariç hepsinde, oy pusulalarının geçerliliği tutarlı bir şekilde tayin edilmiştir. 18 vakada, sayıma Sandık Kurulu üyeleri dışındaki kişilerin katılması sayımın dürüstlüğüne ilişkin endişeleri artırmıştır. Resmi tutanaklar, 15 durumda Sandık Kurulu üyeleri tarafından önceden imzalanmıştır. Gözlemlenen 21 sandıkta Sandık Kurulu, sonuç tutanağındaki sonuçlar için uzlaşma sağlamakta güçlük çekmiştir.”

    ULUSLARARASI GÖZLEM HEYETİ HAKKINDA

    AGİT Özel Koordinatörü ve Kısa Dönem Gözlem Heyeti Lideri Michael Georg Link, AKPM Heyet Başkanı Frank Schwabe, AGİT Parlamenter Asamblesi Heyet Başkanı Farah Karimi ve AGİT Seçim Gözlem Heyeti Başkanı Büyükelçi Jan Petersen, dün Ankara’da bir basın toplantısı düzenleyerek, kendi değerlendirmeleriyle birlikte, raporda yer alan bulguları aktarmışlardı.

    Uluslararası gözlemciler, raporlarını nihai olarak seçimin ikinci turunu takip ettikten sonra yayınlayacak. Bu çerçevede AGİT Demokratik Kurumlar ve İnsan Hakları Bürosu raporunu seçim sürecinin tamamlanmasından yaklaşık 8 hafta sonra yayınlayacak. AGİT PA, raporunu bir sonraki toplantısında sunacak. AKPM’nin hazırladığı rapor ise Haziran 2023’te Strasburg’daki ara oturumda sunulacak.

    Seçim günü, Demokratik Kurumlar ve İnsan Hakları Bürosu’nun görevlendirdiği 28 uzun dönem ve 213 kısa dönem gözlemci ile birlikte AGİT PA’dan 98 kişilik bir heyet ve AKPM’den 38 kişilik bir heyet dahil olmak üzere 40 ülkeden 401 gözlemci görevlendirildi. Gözlemciler ülke genelinde 132 sandık merkezinde açılış, 999 sandıkta ise oy kullanma işlemini takip etti. Uluslararası Seçim Gözlem Heyeti ayrıca 120 sandık merkezinde sayım ve 97 ilçe seçim kurulunda birleştirme aşamasını da gözlemledi.

     

  • ESKİ BEŞİKTAŞ BELEDİYE BAŞKANI MURAT HAZİNEDAR HAKKINDA TAHLİYE KARARI VERİLDİ

    ESKİ BEŞİKTAŞ BELEDİYE BAŞKANI MURAT HAZİNEDAR HAKKINDA TAHLİYE KARARI VERİLDİ

    SİNEM NAZLI DEMİR

    Eski Beşiktaş Belediye Başkanı Murat Hazinedar’ın da aralarında bulunduğu 17 sanığın ‘irtikap’ ve ‘rüşvet’ suçlarını işlediği gerekçesiyle yargılandığı davada mahkeme heyeti, tutuklu sanıklar Murat Hazinedar, Çetin Kirişgil ve Hüseyin Avni Sipahi hakkında tahliye kararı verdi.

    Eski Beşiktaş Belediye Başkanı Murat Hazinedar’ın da aralarında bulunduğu Beşiktaş Belediyesi çalışanlarının ‘irtikap’ ve ‘rüşvet’ suçlarını işlediği gerekçesiyle yargılandığı davanın duruşması 9-12 Mayıs tarihleri arasında İstanbul 31. Ağır Ceza Mahkemesi’nde yapıldı. Duruşmaya, tutuklu sanık Murat Hazinedar Ses ve Görüntülü Bilişim Sistemi (SEGBİS) aracılığıyla katıldı. Bazı tutuksuz sanıklar ve taraf avukatlarıyla izleyiciler de salonda hazır bulundu.

    “BU İTİBAR SUİKASTININ ÖTESİNDE HAYSİYET CELLATLIĞIDIR”

    Duruşmada iki gün boyunca savunma yapan sanık Murat Hazinedar, “Beşiktaş’ta çok müteahhit vardır. Ben oturup 110 bin binaya mı bakacağım? Bana bu soruları sormanız hakarettir” ifadelerini kullandı.

    İddianameye bir süs verildiğini iddia eden Hazinedar, ortada bir suçun olmadığını ancak suçlamanın olduğunu belirtti. Hazinedar “Ben güvendiğim bir belediye meclis üyesine yetki veririm, sorarım. Rüşvetin bana bir tane belgesini gösterin. Delil var mı? Hiçbir belge olmadan bir yargılama yapılıyor. Ben kimseden bir şey almadım. Bu itibar suikastının ötesinde haysiyet cellatlığıdır. Ortada rüşvet alan da veren de yok. Savcı açıkça bir belgeden bahsediyor, suç uydurulmuş” dedi.

    “MAL VARLIĞINDA HERHANGİ BİR ARTIŞ OLMADI”

    Tutuklu sanık Hazinedar’ın avukatı Özlem Hazinedar duruşmada söz aldı ve “Bağış istemek, bağış almak belediye başkanının sorumluluğunda ve yasal. Rüşvet veren yok alan yok” diye konuştu.

    Tutuklu sanık Hüseyin Avni Sipahi’nin avukatı Volkan Bahadır da “Rüşvet aldığı ve verdiği iddiasına yönelik rüşvet alanla veren aynı kişi olabilir mi? Akrabasına neden rüşvet versin. İrtikap suçunun müvekkil yönünden oluşma şansı yok, çünkü imza atma yetkisi yok. En fazla mecliste oy kullanıyor kendisi. Mal varlığında gözle görülür herhangi bir artış olmadı” ifadelerini kullandı ve Sipahi’nin tahliyesini talep etti.

    3 SANIK HAKKINDA TAHLİYE KARARI VERİLDİ

    Mahkeme heyeti, tutuklu sanıklar Murat Hazinedar, Çetin Kirişgil ve Hüseyin Avni Sipahi hakkında yurt dışına çıkış yasağı şeklinde adli kontrol uygulayarak tahliye kararı verdi.

    OLAYIN GEÇMİŞİ

    İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı Terör ve Örgütlü Suçlar Soruşturma Bürosu tarafından, Beşiktaş Belediyesi’nde 2014-2018 yılları arasını kapsayan döneme ilişkin yolsuzluk ve rüşvet yapıldığına dair iddialara ilişkin yürütülen soruşturma kapsamında, eski Belediye Başkan yardımcıları Rıfat Örnek ile Hüseyin Avni Sipahi ve mevcut Zabıta Müdürü Selçuk Bartınlı’nın da aralarında bulunduğu 16 kişi, 13 Aralık 2022 tarihindeki operasyonla gözaltına alındı. Soruşturma kapsamında hakkında yakalama kararı bulunan ve 2019 yılında CHP’den istifa eden eski Beşiktaş Belediye Başkanı Murat Hazinedar da aynı gece Kastamonu’nun Tosya ilçesinde gözaltına alınarak tutuklandı.

  • Kılıçdaroğlu Yargı Sistemine İlişkin Soruları Yanıtladı: “HSK, Bu Tahribatın Yaşandığı En Önemli Kurum”

    Kılıçdaroğlu Yargı Sistemine İlişkin Soruları Yanıtladı: “HSK, Bu Tahribatın Yaşandığı En Önemli Kurum”

    Kaynak: halktv.com.tr/Seyhan Avşar

    Türkiye tarihinin en kritik seçimine sayılı günler kaldı. 13. Cumhurbaşkanı, Millet İttifakı’nın adayı Kemal Kılıçdaroğlu mu olacak, yoksa halk mevcut Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’la mı yola devam edilmesine karar verecek? On milyonlarca insanın nerdeyse tek gündemi bu. Olası bir değişim halinde Türkiye’yi bazı büyük dönüşümlerin beklediği ise bilinen bir gerçek. Özellikle yargı sistemi ilk elden el atılmaya mahkûm olunan alanlardan birisi. 20 yıllık AKP iktidarı döneminde yargının geldiği içler acısı halin nasıl düzeltileceği ise merak edilen başka bir konu.

    Yargıda da, kamu görevlisi olarak görev yapan hâkim ve savcıların merak ettiği pek çok konu başlığı bulunuyor. Bu söyleşi de tam olarak o noktada ortaya çıktı. Sık sık ziyaret ettiğim, konuştuğum hâkim savcıların da, Kemal Kılıçdaroğlu’nun seçilmesi halinde merak ettiği bir dizi konu var. Yargıçlara yaptığım hemen her ziyarette aramızda değişmeyen gündem konusu bu oluyor. Ben ise bu soruların muhatabının ben olmadığımı belirterek “İsterseniz siz yazın ben sorayım” diyerek yola çıktım. Aralarında yüksek yargı mensuplarının da bulunduğu 8 hâkim ve savcı, Kılıçdaroğlu’na, aracılığımızla 8 soru yöneltti. Soruları soran hakim ve savcılardan bazıları isimlerinin açık açık yazılmasını bazısı ise isminin gizli tutulmasını istedi. Ancak pek çoğunun “İsmim gizli tutulsun.” talebi üzerine isimleri yazmamaya karar verdik.

    İşte aralarında yüksek yargı üyelerinin de olduğu hakim ve savcıların sorularına Sayın Kılıçdaroğlu’nun verdiği yanıtlar:

    ‘HSK tahribatın yaşandığı en önemli kurumlardan’

    -HSK seçim sistemi hususunda ne düşünüyorsunuz? Şimdiki sistemde üyeleri Meclis ve Cumhurbaşkanı seçiyor. Bu durum siyasetin yargıya doğrudan müdahalesi niteliğinde değil mi?

    Mevcut sistem yargı bağımsızlığını ve tarafsızlığını yok etmiş durumda. Hâkimler ve Savcılar Kurulu da bu tahribatın yaşandığı en önemli kurumlardan biri. Kurul, Cumhurbaşkanına tanınan doğrudan ve dolaylı atama yetkisi yoluyla vesayet altına alındı, hâkimlik teminatı ortadan kalktı. En kısa sürede geçeceğimiz Güçlendirilmiş Parlamenter Sistemle birlikte yargı bağımsızlığı ve tarafsızlığını tam anlamıyla sağlayacağız. Bu kapsamda Hâkimler ve Savcılar Kurulu yeniden yapılandırılacak. Yargı sistemi içerisinde farklı görevlere ve konumlara sahip olan hâkimlik mesleği ile savcılık mesleği birbirinden ayrılacak, Hâkimler Kurulu ve Savcılar Kurulu şeklinde iki farklı kurul oluşturulacaktır. Böylece her bir meslek grubu için görevin gereklerine uygun ayrı düzenlemeler ve güvenceler öngörülecektir. Bu kurullara seçimler de yeniden düzenlenecek. Hâkimler ve Savcılar Kurulu’nun da arasında bulunduğu Yüksek Yargı Kurullarına üye seçiminde çoğulculuk, hesap verebilirlik ve demokratik meşruiyet öncelikli kriterler olacak. Bu kapsamda üyelerin yarısının Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından üçte iki nitelikli çoğunlukla seçilmesini öngörüyoruz. Üyelerin diğer yarısının da Yargıtay, Danıştay, Türkiye Barolar Birliği, adli ve idari yargı birinci sınıf hâkim ve savcılar tarafından, kendi mensupları arasından doğrudan seçilmesini öngörüyoruz. Bağımsızlık ilkesinin güçlendirilmesi için Adalet Bakanı ve Müsteşarı, Hâkimler Kurulu’nda yer almayacak. Hukuk devleti olmanın gereği olarak Yüksek Yargı Kurullarının disiplin kararları da yargı denetimine açık hale getirilecektir.

    ‘AKP yargısı yerine kendi yargımızı kurmak gibi bir durum söz konusu olamaz’

    -Muhalefetin sürekli kullandığı bir dil var. “İktidara gelince Demirtaş ve Kavala’yı serbest bırakacağız.” şeklinde. Bu kişileri iktidarınız mı bırakacak, yargı mı bırakacak? Yargı bırakacaksa yargı adına neden konuşuluyor? Buradan mevcut AKP yargısı yerine kendi yargı sisteminizi kuracağınızı düşünebilir miyiz?

    Selahattin Demirtaş ve Osman Kavala’yı serbest bırakacak olan siyaset kurumu değildir. Demirtaş ve Kavala’yla ilgili kararı alacak olan yargının kendisidir. Dolayısıyla yeniden yargı bağımsızlığı ve tarafsızlığı konusuna geliyoruz. Yargının tarafsızlığını ve bağımsızlığını kaybetmiş olması, hâkimleri anayasaya aykırı kararlar alma noktasına getirdi. Avrupa İhsan Hakları Mahkemesi ve Anayasa Mahkemesi kararlarının uygulanmadığı bir dönem yaşıyoruz. Oysaki bu kararlara uyulması, kararların uygulanması anayasal bir zorunluluk. Örneğin, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararları, Anayasamızın 90. maddesine göre bağlayıcı. Dolayısıyla özgürleşen, siyasi baskılardan kurtulan yargı, hukukun bir gereği olarak hem Demirtaş hem Kavala dosyalarını yeniden ele almak durumunda. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin ilgili dosyalarla ilgili kararları var. Yoksa yargı makamları yerine geçilerek herhangi bir işlem yapılma iradesi ortaya konulamaz. AKP yargısı yerine kendi yargı sistemimizi kurmak gibi bir durum söz konusu olamaz. Sadece yargının siyasi baskılardan arınması ve yargıçların hukukun üstünlüğü ilkesi gereğince yargısal değerlendirme yapabileceği bir sistem kurulması, yargının tarafsızlığının ve bağımsızlığının sağlanmasıdır hedefimiz.

    ‘İktidarımızda bu kişilerle ilgili bir tasarrufta bulunmayacağız’

    -Siyasi parti temsilcisi olup hâkim ve savcı yapılanlar hakkında ne düşünüyorsunuz? Olası bir değişiklik sonrası hâkim ve savcı olarak kalmaya devam edecekler mi?

    Bu sorunuzun yanıtı da yargının bağımsızlığı ve tarafsızlığıyla ilişkili. Örneğin, milletvekili adaylığı için görevlerinden istifa eden yargı mensupları, aday gösterilmemeleri halinde görevlerine dönemiyor. Çünkü ilgili kanun, yargı mensuplarının adaylık gerekçesiyle istifalarını yargı bağımsızlığına aykırı görüyor. Hal böyleyken, çok sayıda kişi bir siyasi partinin temsilcisi veya yöneticisiyken hâkim ve savcı yapıldı. Dediğim gibi, buna tenezzül edilmesi yargı bağımsızlığını ve tarafsızlığını ortadan kaldıran en net adımlardan biriydi. Ancak iktidarımızda halen savcı ve hâkim olarak görev yapan bu kişilerle ilgili bir tasarrufta bulunmayacağız. Biz ivedilikle yargı bağımsızlığını ve tarafsızlığını sağlayacağız. Bunun sağlandığı gün itibariyle hala birileri yargı bağımsızlığı ve tarafsızlığına aykırı tutum ve kararların altına imza atmak isterlerse eğer o zaman yine hukuk içinde gerekli müdahaleler yapılır. Ve bu tavır tüm yargı mensupları için geçerli olacak. Hangi gerekçeyle olursa olsun, kimin tarafından ve kimin döneminde atanmış olursa olsun, kimsenin yargı bağımsızlığını ve tarafsızlığını zedeleyecek adımlar atmasına izin vermem.

    İsim isim saydı… İrfan Fidan, Akın Gürlek ve Hasan Yılmaz

    -Hükümet, talimatları doğrultusunda hareket eden çok sayıda hakim ve savcıyı koruma altına alma ve ödüllendirme maksadıyla yüksek yargı mensubu yaptı. Bazıları teamüllere aykırı şekilde kritik noktalara getirildi. Bu kişiler hakkında hukuk aracılığı ile gasp, yargı borsası oluşturma iddiaları var. Bir kısmı İstanbul grubu adıyla biliniyor. Yine bazı tarikat ve grupların da yüksek yargıda kadrolaştığı biliniyor. Seçimin kazanılması halinde yüksek yargı üyelikleri gözden geçirilecek mi? Anayasal ve yasal düzenlemeler yapılacak mı? Yüksek yargının bağımsızlığı nasıl sağlanacak ?

    Yakın süreçte siyasi iktidarın talimatlarına uyan, siyasi tasarrufla hareket eden, daha ötesi hukuksuzluk yapan hakim ve savcıları koruma altına aldığı, bunları ödüllendirdiği ve bu kişileri liyakat gözetilmeksizin yüksek yargı mensubu olarak atandığı bilinmektedir. İrfan Fidan, Akın Gürlek ve Hasan Yılmaz örnekleri bilinmektedir. Bu durumun bir daha gerçekleşmemesi anlamında gerekli önlemler elbette alınacaktır. Türkiye de hiçbir yargıç ve hiçbir savcı bu tür hukuksuzluklara araç olarak kendisinden hesap sorulmayacağını düşünmemelidir. Hukukun işlemesi ile yaptırımlar söz konusu olacağından bir daha bu tür yollara yargıçlar ve savcıların başvurmaması elbette sağlanacaktır. Yargı borsası, hukuk aracılığı ile gasp gibi hukuksuzluklara karışan, bilinen avukatlar ve yargı mensupları ile ilgili mutlak bir şekilde yaptırım uygulanması sağlanacaktır. Zira yargının bağımsızlaşıp tarafsızlaşması ile birlikte suç işlemiş olan yargı mensubu ve avukatlar yine yargı tarafından yaptırıma tabi tutulacaktır. Yüksek yargıya seçilmek, orada görev yapmak herhangi bir şekilde bir gruba, oluşuma mensubiyetle ilişkili olmamalıdır. Yüksek yargıda liyakate göre seçilmeyenler, daha ötesi hukuksuzluk yapanlar yargısal düzenlemeler gereğince değerlendirmelere tabi tutulabilecektir. Bu konudaki değerlendirme elbette ileriki süreçte yapılacaktır. Ne var ki amaç her halükarda yüksek yargının bağımsızlığının sağlanması kapsamında olacaktır.

    ‘Yeni bir yükseköğrenim planlaması yapılacak’

    -Neredeyse artık 81 ilin tamamında hukuk fakültesi fazlalığı var. Fakültelerin artması kalifiye hukukçuların oranını düşürmüş durumda. Bu konuda siz ne düşünüyorsunuz? Üniversitelerdeki hukuk fakültelerine ilişkin bir çalışma yapmayı planlıyor musunuz?

    Türkiye’nin her ilde, her üniversitede bir hukuk fakültesine değil, hukukun kendisine ihtiyacı var. Nitelikli hukuk fakültelerine ve her alanda olduğu gibi bu fakültelerde görev alacak nitelikle hukukçulara, bilim insanlarına ihtiyaç var. Bu hedef doğrultusunda gerekli değerlendirmeler elbette yapılacaktır. Yeni bir yükseköğrenim planlaması çerçevesinde hukuk fakülteleri yeniden ele alınacaktır.

    ‘Cumhuriyet savcıları soruşturacak’

    -Olası bir iktidar değişiminde meslektaşlarımızdan bazı itirafların geleceğini düşünüyorum. Mesela, “Şu kararı X şahıs (siyasetçi) baskı kurduğu için vermek zorunda kaldım” şeklinde. Bu tarz itiraflar gelirse o X şahıslar hakkında herhangi bir soruşturma vs. yapılacak mı?

    Suç işlemiş olanlarla ilgili soruşturma yapılması iradesi Cumhuriyetin savcılarına ait olmalı. Eminiz ki bağımsızlaşan yargı mensupları bu kapsamda gerekli değerlendirmeleri yapacaklardır. Hiç kimse suç ve cezadan bağışık değildir. Dolayısıyla itiraflar ya da başka şekilde suç verileri açığa çıktığında siyasi baskı gereği söz konusu olmaksızın ilgili Cumhuriyet Savcılıkları gerekli soruşturmaları yapıp gerektiğinde ceza davalarının açılmasını sağlayacaktır.

    ‘Mescitleri kapatmayacağım, iyi yerlere taşıyacağım’

    -30 yıllık Hakimin. Daha önceden adliyelerde mescit yoktu. Namaz kılamıyorduk ya da kılmak için cami arıyorduk. Bu mescitler açık tutulacak mı?

    Elbette açık tutulacak. Sadece yargı mensuplarının değil, tüm vatandaşlarımızın inanç özgürlükleri konusundaki hakları korunacaktır. İbadetlerini özgürce yapmaları hususunda engelleyici tek bir adımın dahi atılmasına izin vermem. Hatta daha da ileri götüreyim. Pek çok kamu kuruluşunda mescitler bodrum katlarında bulunuyor. İbadetlerini yapmak isteyen kamu çalışanları ve vatandaşlarımız sağlıksız koşullara mahkûm ediliyor. Bu mescitlerin, kamu binalarının daha iyi yerlerine taşınması gerekir.

    -Adliye içerisinde pek çok hukuksuz karar verildiğine tanık oluyoruz. Yeniden yargılamaların yolu açılacak mı? Sizin bir planlamanız var mı?

    Yeniden yargılamanın yolu hukuk mevzuatı çerçevesinde ilgili yargıçlar tarafından değerlendirmeye tabi tutulacaktır.

  • İZMİR’DE MÜZİSYENLER, CİHAN AYMAZ CİNAYETİNİ PROTESTO ETTİ

    İZMİR’DE MÜZİSYENLER, CİHAN AYMAZ CİNAYETİNİ PROTESTO ETTİ

    KERİM UĞUR

    İzmir’de müzisyenler, sokak sanatçısı Cihan Aymaz cinayetini protesto etti. Turizm Eğlence ve Hizmet İşçileri Sendikası (TEHİS) İzmir Sözcüsü Okan Kılıç, “Sahne emekçilerine karşı nefret ve şiddet kültürünün öldürdüğü Regaip Vatansever, Sarp Öztürk, Onur Şener, Zehra Bayır ve daha nice müzisyenlerin acılarını hâlâ yüreklerimizde hissederken Cihan Aymaz’ı da aynı şekilde kaybetmemiz bizlerin öfkesini büyütüyor” dedi.

    İzmir’de TEHİS üyesi müzisyenler, bugün Alsancak Kıbrıs Şehitleri Caddesi’nde bir araya gelerek, geçen hafta İstanbul Kadıköy’de öldürülen Cihan Aymaz’ı andı ve Aymaz cinayetini protesto etti.

    “Hayatımız, emeğimiz, sanatımız değersiz değil” yazılı pankart açan İzmirli müzisyenler, ellerinde “Cihan Aymaz isyanımızdır”, “Katledilen her müzisyen için hesap soracağız”, “Katledilen müzisyenler isyanımızdır” yazılı dövizler taşıdı. Müzisyenler adına açıklamayı, TEHİS İzmir Sözcüsü Okan Kılıç yaptı. Kılıç, şunları söyledi:

    “1 Mayıs’ın üzerinden bir gün geçmesinin ardından işçi katliamı devam ediyor. Genç müzisyen arkadaşımız Cihan Aymaz, Kadıköy rıhtımda sanatını icra ederken ırkçı faşist bir saldırı sonucunda öldürüldü. Bugünlerde davası olan, yine aynı şekilde öldürülen Onur Şener’in katillerinin henüz ceza almamasının bu cinayetlerin önünü açtığını biliyoruz. Sahne emekçilerine karşı nefret ve şiddet kültürünün öldürdüğü Regaip Vatansever, Sarp Öztürk, Onur Şener, Zehra Bayır ve daha nice müzisyenlerin acılarını hâlâ yüreklerimizde hissederken Cihan Aymaz’ı da aynı şekilde kaybetmemiz bizlerin öfkesini büyütüyor.

    “MÜZİK EMEKÇİLERİ, ÇETELEŞMİŞ ZİHNİYETİN HER ZAMAN HEDEFİ HALİNE GELİYOR”

    Sahne aldıkları mekanlarda patronlar tarafından dövülen, emeklerinin karşılığını alamayan, enstrümanları kırılıp gasp edilen, sigortasız çalıştırılan müzik emekçileri, çeteleşmiş zihniyetin her zaman hedefi haline geliyor. Ölümlerin, tehditlerin ve tacizlerin mağduru olan müzik emekçileri, katillerini tanıyor, biliyor. Kapitalist sistemin kölesi olan çeteleşmiş zihniyetten hesap soracağız. Gerek meslekleri gerek cinsiyetleri gerekse kimliklerinden dolayı her zaman tacize ve ölüme mahkum edilen müzik emekçilerinin elbette ki asıl sorumluları devlet ve sermaye düzenidir. Pandemide, deprem sürecinde, kısacası her felakette işsiz ve mağdur olan biz müzik emekçileri, bu hak ihlallerine karşı ‘artık yeter’ diyoruz. Bu cinayetlere, şiddete boyun eğmeyeceğiz, mücadelemizi büyüteceğiz. Müzik emekçilerinin haklarını istiyoruz. Müzik emekçilerini katlettiğiniz faşist düzeninizden tek tek hesap soracağız. Yargılanacaksınız.”

    Açıklamanın ardından müzisyenler, şarkı söyleyerek basın açıklamasını sona erdirdi.

  • AGİT SEÇİM GÖZLEM HEYETİ’NİN ARA RAPORU YAYINLANDI: “ÖNCEKİ TAVSİYEYE RAĞMEN, MEVZUAT, DEMOKRATİK SEÇİMLERİN YÜRÜTÜLMESİ İÇİN TEMEL HAK VE ÖZGÜRLÜKLERİ KISITLAMAYA DEVAM ETMEKTEDİR “

    AGİT SEÇİM GÖZLEM HEYETİ’NİN ARA RAPORU YAYINLANDI: “ÖNCEKİ TAVSİYEYE RAĞMEN, MEVZUAT, DEMOKRATİK SEÇİMLERİN YÜRÜTÜLMESİ İÇİN TEMEL HAK VE ÖZGÜRLÜKLERİ KISITLAMAYA DEVAM ETMEKTEDİR “

    MELİS YILDIRIM  

    Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı (AGİT) Demokratik Kurumlar ve İnsan Hakları Bürosu’nun (DKİHB) 14 Mayıs seçimleri kapsamında görevlendirdiği Seçim Gözlem Heyeti’nin ara raporu yayınladı. Raporda, “DKİHB’nin daha önce paylaştığı tavsiyesine rağmen, mevzuat, demokratik seçimlerin yürütülmesi için temel hak ve özgürlükleri kısıtlamaya devam etmektedir ve mevzuatın ek kısıtlamalar getirmesine izin verilmektedir” denildi.

    AGİT Demokratik Kurumlar ve İnsan Hakları Bürosu’nun 14 Mayıs 2023 tarihinde yapılacak Cumhurbaşkanlığı ve 28.dönem milletvekili genel seçimi kapsamında görevlendirdiği Seçim Gözlem Heyeti’nin ara raporu bugün yayınlandı. Norveç’ten Büyükelçi Jan Petersen’in başkanlık ettiği heyet, 29 Nisan 2023 tarihinde göreve başlamıştı.  

    Heyetin çekirdek grubu çalışmalarını Ankara’dan sürdürürken, 7 Nisan’da uluslararası uzmanlar ve 28 uzun dönem gözlemci görevlerine başladı. AGİT ayrıca üye devletlerden, seçimden birkaç gün önce 350 kişiden oluşan kısa süreli gözlemci talebinde bulundu. 

    Seçime 16 gün kala yayınlanan raporda, heyetin gözlemlerine, güncel gelişmelere, demokratik seçimler için önerilere ve daha önce yapılan önerilerin ne ölçüde hayata geçirilip geçirilmediğine ilişkin değerlendirmelere yer verildi. Rapordan öne çıkan başlıklar şöyle: 

    “ADAYLAR KIŞKIRTICI MESAJLAR VERMEKTE VE SERT BİR DİL KULLANMAKTADIRLAR” 

    – DKİHB SGH’nin görüştüğü tüm muhatapları, seçimlerin seçmenlere siyasi alternatifler arasından gerçek bir seçim yapma olanağı sağladığı konusunda hemfikirlerdir. Siyasi partiler, ülke genelinde aktif olarak kampanya yürütmektedirler ve deprem sonrası iyileşme, milli savunma ve ekonominin durumu gibi kampanya mesajlarını duyurmak için sosyal ağları kullanmaktadırlar. Siyasi yelpazenin dört bir tarafından seçime katılan adaylar, çevrimiçi de dahil olmak üzere, karşılıklı olarak kışkırtıcı mesajlar vermekte ve sert bir dil kullanmaktadırlar. DKİHB SGH’nin Türkiye’nin güneydoğusunda görüştüğü bazı siyasi parti muhatapları, kampanya faaliyetlerine karşı fiziksel ve idari engeller gösterildiğinin yanı sıra devlet yetkililerinin destekçileri üzerinde baskı uyguladığını da iddia etmişlerdir. 

    – Mevzuat, ifade ve medya özgürlüğü getirmekte ve seçime katılan adayların seçim kampanyalarının tarafsız bir şekilde yayınlanmasını sağlamaktadır. Ancak, DKİHB SGH’nin görüştüğü pek çok muhatap, web sitelerinin sık sık engellendiğine, içerik kaldırma taleplerine ve ifade özgürlüğüne ilişkin yasal kısıtlamaların kullanıldığına dikkat çekmiştir. DKİHB’nin daha önceki bir tavsiyesine rağmen hakaret ceza gerektiren bir suç olmaya devam etmektedir ve çoğunlukla terörle ilgili suçlamalarla bağlantılılandırılarak eleştirel gazetecilere karşı sıklıkla kullanılmaktadır. DKİHB SGH’nin görüştüğü pek çok muhatap, son yıllarda ağırlıklı olarak muhalefetle bağlantılı medya kuruluşlarına yönelik orantısız ve seçici yaptırımların uygulandığını iddia ederek, Radyo ve Televizyon Üst Kurulu’nun (RTÜK) bağımsızlığı ve tarafsızlığıyla ilgili endişelerini dile getirmişlerdir. 

    “HÜKÜMET 2018’DE KADININ GÜÇLENDİRİLMESİNE İLİŞKİN STRATEJİ BELGESİ VE EYLEM PLANINI KABUL ETMİŞTİR. TÜRKİYE, 20 MART 2021’DE İSTANBUL SÖZLEŞMESİ’NDEN ÇEKİLMİŞTİR” 

    – Türkiye, demokratik katılımı artırmak için gerekli yasal değişiklikleri yapmak üzere Mart 2021’de bir Ulusal İnsan Hakları Eylem Planı uygulamaya koymuştur. Bununla birlikte, birçok uluslararası kuruluş başta toplanma ve örgütlenme özgürlüklerine getirilen sınırlamalar ile ifade ve medya özgürlüğü ve internet kullanım özgürlüğü de dahil olmak üzere medeni ve siyasi haklara saygı gösterilmesi konusundaki endişelerini dile getirmeye devam etmiştir. Anayasa ile güvence altına alınmasına rağmen, uluslararası aktörler ve DKİHB SGH’nin görüştüğü çeşitli muhatapları, yargının bağımsızlığına ilişkin endişelerini dile getirmeye devam etmektedir. Bazı DKİHB SGH muhatapları muhalefet partilerine ve destekçilerine, özellikle de Halkların Demokratik Partisi’ne (HDP), yönelik sistematik hedef alma olarak algıladıkları durumla ilgili endişelerini dile getirmişlerdir.  HDP hakkında Mart 2021’de başlatılan kapatma davası hâlâ devam etmektedir. 

    – Anayasa kadın erkek eşitliğini garanti altına almaktadır. Lakin, kadınlar siyasette ve liderlik pozisyonlarında hala yeterince temsil edilmemektedirler. Mevcut mecliste 577 vekilin 100’ü (yüzde 17) kadınlardan oluşmaktadır. 17 bakandan sadece biri kadındır. Belediye başkanlarının sadece yüzde 3’ü, muhtarların yüzde 2’si ve yerel meclis üyelerinin ise yüzde 11’i kadındır. 2018’de hükümet, toplumsal yaşamın her alanında toplumsal cinsiyet eşitliğini desteklemek için Kadının Güçlendirilmesine ilişkin Strateji Belgesi ve Eylem Planını kabul etmiştir. Türkiye, 20 Mart 2021’de Kadına Yönelik Şiddet ve Aile İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye İlişkin Avrupa Konseyi Sözleşmesi’nden (İstanbul Sözleşmesi) çekilmiştir. 

    “MEVZUAT, DEMOKRATİK SEÇİMLERİN YÜRÜTÜLMESİ İÇİN TEMEL HAK VE ÖZGÜRLÜKLERİ KISITLAMAYA DEVAM ETMEKTEDİR” 

    – DKİHB’nin daha önce paylaştığı tavsiyesine rağmen, mevzuat, demokratik seçimlerin yürütülmesi için temel hak ve özgürlükleri kısıtlamaya devam etmektedir ve mevzuatın ek kısıtlamalar getirmesine izin verilmektedir. 

    – Mart 2022’de AK Parti ve MHP’nin teklifi üzerine TBMM’de 7393 sayılı Kanun kabul edilmiş olup söz konusu Kanun, seçimlerin yasal çerçevesinde bazı önemli değişiklikler getirmiştir. … Yapılan bu değişiklikler DKİHB’nin daha önce paylaştığı Meclis’e girme barajının düşürülmesi ve görme engelli seçmenlerin katılımını kolaylaştırmaya ilişkin tavsiyelerini dikkate almıştır. Ancak, seçim çevreleri arasındaki koltuk dağılımı, seçmen ve aday hakları, kampanya finansmanı düzenlemesi, partizan olmayan gözlem ve seçim uyuşmazlıklarının çözümü ile ilgili DKİHB’nin tavsiyeleri de dahil olmak üzere, Büronun verdiği ve uzun zamandır bekleyen tavsiyelerinin çoğu dikkate alınmamıştır. 

    – Seçimlerin yürütülmesi ve sürecin düzenlenmesi konusunda yegane denetim sorumluluğu YSK’ye aittir. YSK her biri birinci sınıf (kıdemli) hakimler arasından altı-yıllık süre ile atanan yedi asil ve dört yedek üyeden oluşan daimi bir kuruldur. Tüm YSK üyeleri erkek üyelerdir. … Yedi üyeden oluşan İlçe Seçim Kurullarına bir hakim başkanlık etmekte ve Kurul iki devlet memuru ve dört siyasi parti temsilcisinden oluşmaktadır. 2022’de yapılan yasal değişiklikler ile İl ve İlçe Seçim Kurulları’nının üyelerinin yargıdan seçilme yöntemi değiştirilmiştir. DKİHB Seçim Gözlem Heyetinin bazı görüşmelerinde yeni atama usulünün yargı üyelerinin siyasi etki altında kalma olasılığını artırabileceği konusunda endişeler dile getirilmiştir. 

    “YSK DEPREM BÖLGESİNDE DENETİM YAPMIŞ VE SEÇİMLERİN YÜRÜTÜLMESİNİN ÖNÜNDE BÜYÜK BİR ENGEL OLMADIĞI SONUCUNA VARMIŞTIR” 

    – Şu ana kadar seçim idaresi uyulması gereken yasal sürelerin çoğuna sadık kalmış olup yalnız seçmen listelerinin kesinleştirilmesi ve oy kullanma yerlerinin belirlenmesi konularında belirlenen sürelere uyulmamıştır. Mart ve Nisan aylarında YSK depremden etkilenen illerde altyapının aldığı hasarı tespit etmek için denetim yapmış ve seçimlerin yürütülmesinin önünde büyük bir engel olmadığı sonucuna varmıştır. Ancak seçim idarelerine ait tesislerin 15 ilçede yerinin değiştirilmesi gerekmiş ve pek çok oy kullanma yeri için alternatif lokasyonlar belirlenmeye çalışılmıştır. Yasal yükümlülüğüne rağmen YSK aldığı tüm kararları kamuoyu ile paylaşmamıştır.  

    – DKİHB’nin yaptığı görüşmelerde pek çok kez deprem sebebiyle yer değişikliği yapan seçmenlerin büyük bir kısmının adres değişikliğini yapmamış olma ihtimali konusunda endişeler paylaşılmış, bazı görüşmelerde kayıt süresi daha uzun olsaydı daha fazla sayıda yer değişikliği yapmış seçmenin adreslerini güncelleyebilecek olabileceği ifade edilmiştir. Bazı siyasi partiler ve sivil toplum kuruluşları DKİHB SGH’yi depremden etkilenen seçmenlere seçim gününde ikamet adreslerine dönebilmeleri için ulaşım imkanı sağlama planları konusunda bilgilendirmiştir. Dahası, Yükseköğretim Kurulu’nun 30 Mart tarihli ülke genelinde yüz yüze eğitime geri dönme kararı ve etkilenen öğrencilerin bu durumda okudukları illere ikametlerini taşımak için yalnız üç gününün kalması konusunda endişeler de dile getirilmiştir. 

    “ADAY LİSTELERİNDE 372 (YÜZDE 20) KADIN ADAY BULUNMAKTADIR” 

    – 31 Mart olarak tayin edilen son tarih itibari ile YSK dört adet cumhurbaşkanını adayı kayıt altına almıştır. Kayıt altına alınan adaylardan hiçbiri kadın değildir. Milletvekili genel seçimleri için 24 siyasi partiden gelen 1.849 aday ile 151 bağımsız aday YSK tarafından kayıt altına alınmıştır. Adaylık için kayıt niteliklerine haiz olmadıkları gerekçesiyle YSK yedi cumhurbaşkanlığı aday adayı ile sekiz bağımsız milletvekili adayının kayıt başvurularını reddetmiş; dokuz cumhurbaşkanlığı adayının ise gerekli destek imza sayısına ulaşamaması gerekçesi ile reddetmiştir. 13.037 milletvekili adayının içinden yüzde 25 kadarı kadındır. Aday listelerinde 372 (yüzde 20) kadın aday bulunmaktadır. 

    “GÖREVDEKİ CUMHURBAŞKANI ÖNEMLİ PROJELERİN AÇILIŞINDA KAMPANYA UNSURLARINI İÇEREN ÇEŞİTLİ KONUŞMALAR YAPMIŞ VE CHP’Lİ ANKARA BELEDİYE BAŞKANI DA KAMPANYA İÇİN AÇILIŞLARI KULLANMIŞTIR” 

    – Tüm büyük siyasi partiler, depremde hayatını kaybedenlere saygı göstermek amacıyla daha sakin bir kampanya yürütme niyetlerini ifade etmişlerdir. Ancak, hüküm süren kutuplaşmayı yansıtan kampanyanın tonu, çevrimiçi olanlar da dahil olmak üzere, genellikle çatışmacı olmuştur. Siyasi yelpazeden çeşitli adaylar karşılıklı olarak kışkırtıcı ve sert bir dil kullanmışlar, görevdeki Cumhurbaşkanı diğer adaylara ve muhalefet partilerine defalarca terör destekçisi olarak atıfta bulunmuş ve bazı muhalif politikacılar mevcut hükümeti ‘faşist’ olarak yaftalamışlardır. Mevzuat devlet ve yerel yönetimin kaynaklarını kampanya amacıyla kullanmasını yasaklarken, görevdeki Cumhurbaşkanı önemli kamu ve altyapı projelerinin açılışında kampanya unsurlarını içeren çeşitli konuşmalar yapmış ve CHP’li Ankara Belediye Başkanı da kampanya için kamu altyapı açılışlarını kullanmıştır.  

    – YSP ve TİP adayları dışında, DKİHB SGH gözlemcileri tarafından izlenen mitinglerin çoğunda kadın adaylar belirgin bir şekilde yer almamaktadır. Bazı iktidar partisi ve üst düzey hükümet yetkilileri, ayrımcı bir dil kullanarak muhalefet ittifakına atıfta bulunmakta ve ittifakı LGBT topluluğu ile ilişkilendirmektedirler. CHP, YSP, DEVA ve İYİ Parti gibi bazı siyasi partiler, kadın eşitliğini savunma, kadına yönelik şiddetle mücadele ve İstanbul Sözleşmesi’nden çekilmeye gönderme yapan mesajlarla kadınları hedef almaktadır.  

    “KAMPANYA FİNANSMANINA İLİŞKİN ÖNCEKİ TAVSİYELER DİKKATE ALINMAMIŞTIR” 

    – Kampanya finansmanı, Siyasi Partiler Kanunu ve Cumhurbaşkanlığı Seçimi Kanunu ile düzenlenmektedir ve YSK düzenlemeleri ile desteklenmektedir. Kampanya finansmanını düzenleyen yasal çerçeve, son seçimlerden bu yana değişmemiş ve kampanya harcama limitlerinin getirilmesi, kampanya finansmanının şeffaflığının artırılması ve gözetim mekanizmasının etkinliğinin artırılması da dahil olmak üzere DKİHB ve Yolsuzluğa Karşı Devletler Grubu’nun (GRECO) daha önceki tavsiyeleri dikkate alınmamıştır. 

    “MEDYA ORTAMI KUTUPLAŞMIŞTIR” 

    – Medya ortamı çeşitlilik gösteriyor olsa da kutuplaşmıştır. DKİHB SGH’nin görüştüğü pek çok muhatap, yayın, basılı ve çevrimiçi kuruluşların ezici çoğunluğunun iktidardaki nizamı kayırdığına dair endişelerini dile getirmiştir. Çevrimiçi medya ve sosyal ağlar, DKİHB SGH muhatapları tarafından geleneksel medyaya kıyasla daha bağımsız olarak algılanmakla birlikte, birçoğu web sitelerini ve tek tek sayfaları engellemeye yönelik uygulama ve ayrıca seçim idaresi de dahil olmak üzere 25’in üzerinde idari ve yargı birimi tarafından verilen web sitelerinden ve sosyal ağlardan içeriğin kaldırılmasına yönelik resmi talepler hakkında endişelerini dile getirmiştir. 

    – Ceza Kanunu’nda yer alan hakaret hükümleri, kamu görevlilerine, Cumhurbaşkanı’na ve devlet sembollerine hakaret için ağır cezalar içermektedir. Son yıllarda, AGİT Medya Özgürlüğü Temsilcisi (RFoM ), bu tür hükümlerin terör suçlamalarıyla bağlantılı olarak mevcut düzeni eleştiren gazetecilere karşı düzenli olarak uygulandığı yönündeki endişelerini defalarca dile getirmiştir. DKİHB SGH’nin görüştüğü pek çok muhatap, Ekim 2022’de basın kanunlarında ve Ceza Kanununda yapılan ve kamu barışını bozmaya elverişli şekilde halkı galeyana getirmeyi amaçlayan gerçeğe aykırı bilgilerin yayılmasına hapis cezası getiren değişiklikleri, iktidar partisini eleştiren haberlere karşı caydırıcı bir etkiye sahip olmakla eleştirmiştir. Söz konusu değişiklikler, Venedik Komisyonu ve AGİT Medya Özgürlüğü Temsilcisi tarafından da endişeyle karşılanmıştır. 

    – DKİHB SGH’nin görüştüğü pek çok muhatap, son yıllarda ağırlıklı olarak muhalif medya kuruluşlarını hedef alan orantısız ve seçici yaptırımlar olduğunu iddia ederek, kurumun bağımsızlığı ve tarafsızlığına ilişkin endişelerini dile getirmiştir. Yetkililere göre, RTÜK kararlarını tarafsız bir şekilde ve yasalara uygun olarak almaktadır. … 14 Nisan’da CHP, TRT’yi partiye taraflı haber yapmak ve eşit olmayan muamelede bulunmakla suçlayarak savcılığa suç duyurusunda bulunmuştur. 

    – DKİHB’nin uzun süredir tekrar ettiği tavsiyesine rağmen, anayasal olarak korunan haklar ve kesinleşmiş seçim sonuçlarıyla ilgili olanlar da dahil olmak üzere, Anayasa uyarınca YSK kararlarına karşı yargıya gitme yolu açık değildir. Yasal çerçeve, kampanyayla ilgili şikayetlerin yapılabilmesi için bir sistem oluşturmamaktadır. Uygulamada, bu tür başvuru dilekçeleri seçim organlarına, Valiliklere, kolluk kuvvetlerine ve mahkemelere sunulabilmektedir.” 

    Raporun tamamına https://www.osce.org/odihr/elections/turkiye/542502 adresi üzerinden ulaşılabilir. 

     

  • TÜGVA BELGELERİ DAVASINDA RAMAZAN AYDOĞDU’YA 2 YIL 1 AY HAPİS CEZASI VERİLDİ, HÜKMÜN AÇIKLANMASI ERTELENDİ

    TÜGVA BELGELERİ DAVASINDA RAMAZAN AYDOĞDU’YA 2 YIL 1 AY HAPİS CEZASI VERİLDİ, HÜKMÜN AÇIKLANMASI ERTELENDİ

    SİNEM NAZLI DEMİR

    Türkiye Gençlik Vakfı’na (TÜGVA) ait belgelerin sızdırıldığı iddiası ile gazeteci Cihan Yücel ve Ramazan Aydoğdu hakkında açılan davada İstanbul 22’nci Asliye Ceza Mahkemesi, Aydoğdu’yu 2 yıl 1 ay hapis cezasına çarptırdı. Duruşmalara katılmayan firari Cihan Yücel’in dosyası ise ayrıldı.

    TÜGVA’nın ordu, emniyet ve diğer kamu kurumlarında yüzlerce kişiyi işe yerleştirdiği, bu kişilerle ilgili sicil listeleri tuttuğu ve birçok birimdeki kadrolaşmayı gösteren listeler olduğu belirtilen yayınlar Twitter’da Metin Cihan ismini kullanan Cihan Yücel tarafından paylaşılmıştı. Polisin yaptığı ev aramalarının ardından hazırlanan iddianamede; Ramazan Aydoğdu’nun TÜGVA verilerini ele geçirdiği ve bunları Cihan Yücel’e gönderdiği belirtilerek 3 yıl ila 10 yıl 6’şar ay arasında hapisle cezalandırılmaları talep ediliyordu.

    İstanbul 22’nci Asliye Ceza Mahkemesi’nde bugün yapılan karar duruşmasına “verileri hukuka aykırı olarak verme veya ele geçirme” ve “sistemi engelleme, bozma verileri yok etme veya değiştirme” suçlarından tutuksuz yargılanan Ramazan Aydoğdu katıldı. Firari sanık gazeteci Cihan Yücel ise duruşmaya gelmedi.

    Mahkeme, Ramazan Aydoğdu’yu “Verileri hukuka aykırı olarak verme veya ele geçirme” suçundan 1 yıl 8 ay, “sistemi engelleme, bozma verileri yok etme veya değiştirme” suçundan da 5 ay olmak üzere toplam 2 yıl bir ay hapis cezasına çarptırdı. Mahkeme bu cezanın hükmünün açıklanmasının geri bıraktı. Mahkeme Cihan Yücel’in dosyasının da ayrılmasına karar verdi.

     

  • MALTEPE BELEDİYESİ’NİN 23 NİSAN ŞENLİĞİ’NDE, YÜZLERCE ÇOCUĞUN BULUNDUĞU ALANDA BIÇAK ÇEKEREK SAHNEYE ÇIKAN, ZABITA GÖREVLİLERİNE SALDIRAN KİŞİ TUTUKLANDI

    MALTEPE BELEDİYESİ’NİN 23 NİSAN ŞENLİĞİ’NDE, YÜZLERCE ÇOCUĞUN BULUNDUĞU ALANDA BIÇAK ÇEKEREK SAHNEYE ÇIKAN, ZABITA GÖREVLİLERİNE SALDIRAN KİŞİ TUTUKLANDI

    Maltepe Belediyesi’nin 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı dolayısıyla düzenlediği şenlikte, kalabalığın arasından bıçak çekerek sahneye çıkan, yüzlerce çocuğun bulunduğu alanda kendisini durdurmaya çalışan zabıta görevlilerine saldıran Emre Baynaz adlı kişi, tutuklandı. Edinilen bilgiye göre, saldırgan, Anadolu Adliyesi’nde savcılığa verdiği ifadede “Oyunda Şamanizm söylemleri vardı, bundan rahatsız oldum” dedi.

    İstanbul‘un Maltepe ilçesi 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı dolayısıyla birçok etkinliğe sahne oldu. İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) sahildeki etkinlik alanında karnaval düzenlerken, Maltepe Belediyesi de Altayçeşme Mahallesi’nde bir şenlik düzenledi. Programda sihirbaz, jonglör, köpük ve balon gösterileri, animasyonlar ve tiyatro oyunu gibi etkinlikler yer aldı. Şenlikte çocuk tiyatrosunun oynandığı sırada bir kişi kalabalık arasında bıçak çekerek sahneye çıktı. Burada kendisini durdurmaya çalışan zabıta ekiplerine bıçak sallayan, daha sonra sahneden inerek yüzlerce çocuğun arasında görevlileri kovalayan kişi etkisiz hale getirilerek gözaltına alındı. İsminin Emre Baynaz olduğu belirtilen şüphelinin emniyette susma hakkını kullandığı öğrenildi.

    “BELİMDEKİ EKMEK BIÇAĞINI MEMURA SALLADIM”

    Edinilen bilgiye göre, bugün Anadolu Adliyesi’ne sevk edilen Emre Baynaz, savcılıkta verdiği ifadede, belediyenin 23 Nisan etkinliğinde, sahnedeki kişinin “Güneşten, ağaçtan dilek dileyin” söylemlerinden rahatsız olduğunu söyledi. Bu söylemin Şamanizm söylemlerine dayandığını belirten Emre Baynaz, bu durumun zoruna gittiğini aktardı. Sahneye atladığını ve oyunculardan birinin elinden mikrofonunu aldığını anlatan şüpheli, ifadesinde olayın geri kalanını şöyle anlattı:

    “Mikrofonda bu söylemlerin Şamanizm söylemi olduğunu söyledim. Bu esnada zabıta görevlisi geldi. Belimdeki ekmek bıçağını çıkartarak memura doğru salladım. Bunun üzerine memur sahneden aşağıya atladı. Oradan bana hakaretler etti. Ben de aşağıya atladım. Zabıta memurunu korkutmak amacıyla bıçak salladım. Sonra yanımıza polis gelince ben de teslim oldum. Beni etkisiz hale getirerek olay yerinden götürdüler. Söyleyeceklerim bundan ibarettir.”

    Şüpheli Emre Baynaz, savcılık ifadesinin ardından çıkarıldığı nöbetçi sulh ceza hakimliğince tutuklandı. 

  • RTÜK, KIZILCIK ŞERBETİ DİZİSİNİN DURDURDU… DİZİNİN BAŞROL OYUNCULARINDAN EVRİM ALASYA: “KADINA ŞİDDETTEN RAHATSIZ OLANLAR, GERÇEK HAYATTAKİ KADINA ŞİDDETTEN DE BU KADAR RAHATSIZ OLUYORLAR MI?”

    RTÜK, KIZILCIK ŞERBETİ DİZİSİNİN DURDURDU… DİZİNİN BAŞROL OYUNCULARINDAN EVRİM ALASYA: “KADINA ŞİDDETTEN RAHATSIZ OLANLAR, GERÇEK HAYATTAKİ KADINA ŞİDDETTEN DE BU KADAR RAHATSIZ OLUYORLAR MI?”

    Radyo ve Televizyon Üst Kurulu (RTÜK), Show TV’de yayınlanan ‘Kızılcık Şerbeti’ dizisinin yayınını “Toplumsal cinsiyet eşitliğine ters düşen, kadınlara yönelik baskıları teşvik eden ve kadını istismar eden programlar içeremez” ilkesinin ihlali gerekçesiyle durdurdu. Dizinin başrol oyuncularından Evrim Alasya “Kadına şiddetten rahatsız olanlar, gerçek hayattaki kadına şiddetten de bu kadar rahatsız oluyorlar mı? Bir sürü insanı bir anda işsiz bıraktılar. Vebali büyük” diye tepki gösterdi.

    RTÜK, Show TV’de yayınlanan ‘Kızılcık Şerbeti’ dizisinin yayınını 6112 sayılı Kanun’un 8’inci maddesindeki “Toplumsal cinsiyet eşitliğine ters düşen, kadınlara yönelik baskıları teşvik eden ve kadını istismar eden programlar içeremez” ilkenin ihlali nedeniyle bu akşam durdurdu. Show TV’nin resmi Twitter hesabından yayınlanan açıklamasında, “Radyo ve Televizyon Üst Kurulu’nun 2023/12 sayılı toplantısında alınan 15 No’lu kararı uyarınca, ‘Kızılcık Şerbeti’ dizimizin yayını durdurulmuş ve yerine RTÜK tarafından kanalımıza yayınlanmak üzere gönderilen belgeseller yayına alınmıştır” denildi.

    Yayınlanan İslamofobi konulu belgesel ise Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın “Koronavirüs kadar tehlikeli olan, İslam düşmanlığı virüsüdür. Bu virüs özellikle Avrupa ülkelerinde hızla yayılıyor” sözleriyle başladı.

    Show TV tarafından bu akşam yapılan yazılı açıklama ise şöyle:

    “Bilindiği üzere Show TV’de yayınlanan Kızılcık Şerbeti dizisi ile ilgili olarak RTÜK tarafından ‘Kadına şiddeti özendirme ve cinsiyet ayrımcılığı’ gerekçeleriyle 5 program durdurma cezası verilmiştir. Bu cezaya karşı kanalımız tarafından açılan iptal davasında bölge idare mahkemesince idarenin savunması alınıncaya kadar yürütmeyi durdurma kararı verilmiş bulunmaktaydı. Söz konusu yürütmeyi durdurma kararı uyarınca kanalımız, dizinin yayınına devam ederken, RTÜK tarafından yürütmeyi durdurma kararına yapılan itirazın Ankara 23. İdare Mahkemesince kabul edildiği ve yürütmeyi durdurma kararının kaldırıldığı RTÜK yetkililerince şifahen şirketimize iletilmiş, kararın bugün mesai saatinin bitiminden sonra UYAP’a yüklendiği ifade edilmiştir.

    “GEÇERLİ BİR TEBLİGAT DA MEVCUT OLMADIĞI İÇİN YAYINLAMAKTA OLDUĞUMUZ DİZİNİN YAYINI RTÜK YETKİLİLERİNİN ŞİFAHİ BİLDİRİMİNE İSTİNADEN MUTTALİ OLDUĞUMUZ MAHKEME KARARININ VE RTÜK KARARININ GEREĞİNİN YAPILMASINI TEMİNEN ŞİRKETİMİZCE DURDURULMUŞTUR”

    Yayın saati itibarıyla yürütmeyi durdurma kararının kaldırıldığına dair mahkemece şirketimize e-tebligat sisteminden yapılmış bir tebligat bulunmadığı, başkaca da tebligat kanunu uyarınca yapılmış geçerli bir tebligat da mevcut olmadığı için yayınlamakta olduğumuz dizinin yayını RTÜK yetkililerinin şifahi bildirimine istinaden muttali olduğumuz mahkeme kararının ve RTÜK kararının gereğinin yapılmasını teminen şirketimizce durdurulmuştur. Kızılcık Şerbeti dizimizin yayını yerine RTÜK tarafından kanalımıza yayınlanmak üzere gönderilen belgeseller yayına alınmıştır. Söz konusu karara karşı gerekli yasal itirazların yapılacağını değerli izleyicilerimizin bilgisine saygıyla sunarız.”

    “KAN KUSUP KIZILCIK ŞERBETİ İÇMEK. TAM DA BUNU ANLATMAK İSTEMİŞTİK”

    Dizinin oyuncuları ve pek çok oyuncu yayın durdurma cezasına tepki gösterdi. Oyuncuların tepkileri ise şöyle:

    Evrim Alasya: “Kadına şiddetten rahatsız olanlar, gerçek hayattaki kadına şiddetten de bu kadar rahatsız oluyorlar mı? Bir sürü insanı bir anda işsiz bıraktılar. Vebali büyük.”

    Müjde Uzman: “Önce son dk yasak, sonra tamam yayınlayın, sonra ne alakaysa ‘İslamofobi’ konulu, belgesel demeye dilimin varmadığı bir yayın? Propagandaya karşıyız deyip üstelik? Hem de zorla hem de ülke dingonun ahırıymış gibi kararsız kararlarla? Müdahale mi deseydim yoksa!”

    Barış Kılıç: “Kan kusup Kızılcık Şerbeti içmek. Tam da bunu anlatmak istemiştik.”

    Sıla Türkoğlu: “Her gün yüzlercesine maruz kalınan, defaatle sessizleştirilen bir halk yaşanırken; üstelik safi anlatılan, her karakterinde birilerinin hikayesini bulduğu, aksine dayatılan her düşünceyi bir arada yaşamaya, yaşarken varolmaya, anlatmaya çalışan ekibimiz ve bizimle bu yola gönül vermiş, zaman ayırmış olan izleyicilerimizin bu yaptırıma maruz bırakılmasını kabul etmiyoruz. Emek verilen her şey değerlidir. Sanat ve sanatçı cezalandırılamaz. Bu değersizleştirilmeyi hak etmiyoruz.”

    Doğukan Güngör: “Türk Televizyon tarihinde kara leke.”

    Ceren Karakoç: “14 Nisan 2023. Bugünü de unutmayacağız.”

    Füsun Demirel: “5 bölüm ücret alamayacak Kızılcık Şerbeti emekçilerinin yanındayız. Bunun vebali üzerinizde RTÜK.”

    Nurgül Yeşilçay: “Kızılcık Şerbeti’ne dayatılan uygulanan her neyse utanç verici! Bu halk bunu unutmaz.”

    Pınar Deniz: “O kadar insanı ekmeğinden ediyorsunuz. Yazık gerçekten. Kızılcık Şerbetine Dokunma.”

    NE OLMUŞTU?

    Show TV’de yayımlanan, başrollerini Sıla Türkoğlu, Doğukan Güngör, Evrim Alasya, Barış Kılıç, Sibel Taşçıoğlu, Settar Tanrıöğen ve Ceren Karakoç’un paylaştığı dizinin 18’inci bölümünde; ailesi tarafından istemediği erkekle zorla evlendirilen Nursema karakteri, evlendiği erkek tarafından camdan aşağı atılmıştı. Kadına karşı şiddetin özendirildiğini söyleyen izleyiciler, diziye tepki göstermişti.

    RTÜK Başkanı Ebubekir Şahin, “SHOW TV medya hizmet sağlayıcısında Kızılcık Şerbeti isimli dizide kadına karşı şiddet ve kadınlara baskıyı teşvik etmeye yönelik yayınlara ilişkin inceleme başlatılmıştır” açıklamasını yapmıştı.

    RTÜK üyesi İlhan Taşcı ise “RTÜK, sorumluların deprem sonrası istifa etmemesini eleştiren Ali Sunal’ın sunucusu olduğu Güldür Güldür’e ceza veremeyince programın yayıncısı Show TV’ye bir dizideki kadına şiddetten yüzde 5 para 5 kez de program durdurma cezası verdi. Oysa TRT’de kadına şiddetin alası var” demişti.

    RTÜK, Show TV’ye Kızılcık Şerbeti dizisinde yer alan ‘kadına karşı şiddet’ sahneleri nedeniyle 5’er kez yayın ve program durdurma ile üst sınırdan idari para cezası vermişti.

  • KIRMIZI BÜLTENLE ARANIRKEN YAKALANAN SUÇ ÖRGÜTÜ LİDERİ ÜRFİ ÇETİNKAYA TUTUKLANDI

    KIRMIZI BÜLTENLE ARANIRKEN YAKALANAN SUÇ ÖRGÜTÜ LİDERİ ÜRFİ ÇETİNKAYA TUTUKLANDI

    SİNEM NAZLI DEMİR

    Uyuşturucu ticareti suçundan kırmızı bültenle aranırken dün yakalanan, hakkında 24 yıl kesinleşmiş hapis cezası bulunan suç örgütü lideri Ürfi Çetinkaya, adliyedeki işlemlerinin ardından tutuklanarak Metris Cezaevi’ne gönderildi.

    İstanbul Emniyet Müdürlüğü, dün yaklaşık 10 yıldır firari olan Ürfi Çetinkaya’nın Sarıyer’de kaldığı villaya Terörle Mücadele ve Narkotik Suçlarla Mücadele birimlerince düzenlenen operasyonla gözaltına alındığını duyurmuştu. Operasyon sırasında Çetinkaya’nın saklandığı evde dışarı çıkmamak için kendine özel bir diş muayenehanesi yaptırdığının belirlendiği, Narkotik Daire Başkanlığı’nın ilk defa bu operasyonda Köpek Eğitim Akademisi’nde yetiştirilen teknoloji arama köpekleri Rio ve Atena’nın kullanıldığını duyurmuştu. Rio ve Athena sayesinde villadaki tuvaletlerde duvarların arkasında gizlenen telefonlar bulunduğu belirtilmişti.

    GENİŞ GÜVENLİK ÖNLEMLERİ ALINDI

    Ürfi Çetinkaya ile gözaltına alınan ve örgüt üyesi olduğu belirtilen 5 kişi, bugün Bayrampaşa Devlet Hastanesi’nde sağlık kontrolünden geçirildi. Sağlık kontrolünün ardından İstanbul Emniyet Müdürlüğü Vatan Yerleşkesi’ne getirilen Çetinkaya ve beraberindekiler, işlemlerinin ardından Çağlayan’da bulunan İstanbul Adliyesi’ne sevk edildi.

    Çetinkaya, ilk olarak çevik kuvvet polislerinin geniş güvenlik önlemleri altında eski İçişleri Bakanı Sadettin Tantan’a hakaret ettiği iddiasıyla yargılandığı İstanbul 59. Asliye Ceza Mahkemesi’ne çıkarıldı. Hakkında yakalama kararı bulunan Çetinkaya, savunmasını verdikten sonra Artvin Ağır Ceza Mahkemesi’nde yargılandığı ‘uyuşturucu ticareti’ davası kapsamında talimat yoluyla ifadesi alınmak üzere İstanbul 6. Ağır Ceza Mahkemesi’ne çıkarıldı.

    KESİNLEŞMİŞ HAPİS CEZASI NEDENİYLE TUTUKLANDI

    Ses ve Görüntülü Bilişim Sistemi (SEGBİS) aracılığıyla ifadesi alınan Çetinkaya’nın yargılandığı bu suçtan tutuklanmasına ve dosyanın da Artvin’deki mahkemeye gönderilmesine karar verildi.

    Çetinkaya, son olarak da 24 yıllık kesinleşmiş hapis cezası nedeniyle İnfaz Savcılığı’na çıkarıldı. Savcılıkta işlemleri tamamlanan Ürfi Çetinkaya tutuklanarak Metris Cezaevi’ne gönderildiği öğrenildi.

  • EKREM İMAMOĞLU: “BİZ; EŞİMİZLE, DOSTUMUZLA, DAMADIMIZLA ÇALIŞMIYORUZ. BİZ, BU MİLLETİN EVLATLARIYLA ÇALIŞIYORUZ”

    EKREM İMAMOĞLU: “BİZ; EŞİMİZLE, DOSTUMUZLA, DAMADIMIZLA ÇALIŞMIYORUZ. BİZ, BU MİLLETİN EVLATLARIYLA ÇALIŞIYORUZ”

    İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın kendisi için söylediği “Çivi bile çakamadı” sözüne yanıt vererek, “Onu anlıyorum. Onlar, Ekrem İmamoğlu ve ekibinin 4 yılda ortaya koyduğu performanstan biraz sıkıntı çekiyorlar. Çünkü onların misli misli fazlası iş yaptık. Niye anlayamıyorlar biliyor musunuz? Bizim iş yapma biçimimiz farklı. Biz; eşimizle, dostumuzla, kızımızla, damadımızla, oğlumuzla çalışmıyoruz. Biz, bu milletin evlatlarıyla çalışıyoruz. Orası, milletin malı. Arkadaş, üzülmeyin; milletin malı yine millette. Sadece sizi beğenmediler, yolladılar. 14 Mayıs günü size aynen ‘güle güle’ diyecekler” dedi.

    Ekrem İmamoğlu, bugün Tokat’ta düzenlenen Halk Buluşması’nda konuştu. İmamoğlu, şunları söyledi:

    “BEN MUSTAFA KEMAL ATATÜRK’TEN İLHAM ALDIM, MİLLETİMİN GÖZÜNE ONUN GİBİ BAKIYORUM”

    “Hatırlarsanız, İstanbul’da büyük bir demokrasi mücadelesi verdik. Önce seçimi kazandık, hilelere başvurdular, seçimi elimizden almaya kalktılar. Onları yuhalamayın, onlar zaten iyi bir demokrasi tokadı yediler, hâlâ kendilerine gelemediler. Sonra tabii orada bir görev yaptıktan sonra, o görevimiz elimizden alınınca oraya vekaleten atanan kişi gelecek diye, benim makamımın arkasına astığım ve ta Beylikdüzü’nden beri yanımda taşıdığım portreyi kaldırdılar. O portrede Mustafa Kemal Atatürk, bir köylüyle konuşuyor. O köylü Tokatlı, Turanlı. Mustafa Kemal Atatürk, 1930’larda yaşanan ekonomik buhranla beraber Tokat ziyaretinde insanları, dertlerini dinliyor. Ve bu Tokatlı hemşerimizle bir araya geldiğinde dertlenmiş, biraz da zayıf bir insan, Ata’mızla konuşuyor. Diyor ki ‘İlacımız yok, ekecek tohumumuz yok. Ne yapacağız biz?’ Mustafa Kemal Atatürk, hemen talimat veriyor ve Ziraat Bankası üzerinden çiftçiye destek paketi ve bir kısım borçların silinmesiyle ilgili hamle yapıyor. O fotoğrafı gözünüzün önüne getirin, o işçi Atatürk tarafından nasıl dinleniyor? Mustafa Kemal Atatürk, vatandaşın, o köylü insanın gözünün içine bakıyor. Ben, hepinizin gözünün içine bakıyorum. Ben, Mustafa Kemal Atatürk’ten ilham aldım, milletimin gözüne onun gibi bakıyorum.

    “HALKÇI, DEMOKRAT, ÇİFTÇİSİNİ DÜŞÜNEN MİLLET İTTİFAKI GELİYOR”

    Yaklaşık 90 küsür yıl önce, Mustafa Kemal Atatürk’ün burada tarıma ne kadar önem verdiğini biliyoruz. Buraya gelirken beni karşılayan dostlarımın hemen yanında bir metruk bina gördüm; eski tütün fabrikası. Aslında Tokat, bir tarım şehri. Tokat, şu anda Türkiye’nin en fazla göç veren şehri. Tokat, bunu hak etmiyor. Tokat’ın verimli, bereketli toprakları, ovaları var. Tokat’ta tarımı hep birlikte ayağa kaldıracağız. Hep birlikte çiftçimizi var edeceğiz. İstanbul’da sadece 4 yıl içinde ortaya koyduğumuz destekle ve yaptığımız yatırımlarla, çiftçimize koyduğumuz fide yardımından mazot yardımına birçok hamleyle çiftçilik yapan insan sayımızı tam 12 kat artırdık. Siz çiftçiye fırsat verin, destek olun, o zaman bu çiftçi hem üretir hem kazanır hem kazandırır. Biz bunu yapacağız, bunu en iyi bilen biziz. Halkçı, demokrat, çiftçisini düşünen Millet İttifakı geliyor.

    “100 BİN ÖĞRETMEN ATAMASINI GÖREVE GELDİĞİMİZDE HEMEN YAPACAĞIZ”

    Öğretmenlere atama; evet, bizim taahhütlerimizden birisi. Biz, 100 bin öğretmen atamasını göreve geldiğimizde hemen yapacağız. Biz, şehirlerimizde ayrım yapmayacağız. Ben, İstanbul Belediye Başkanı’yım. İstanbul’umuzun 39 ilçesi var, Tokatlılar bilirler çünkü her Tokatlının İstanbul’da bir akrabası vardır. Ben, hangi ilçeye gidersem gideyim, o ilçenin belediye başkanını mutlaka davet ederim, mutlaka sahayı onunla gezerim. Gelirlerse, gelmezlerse onu bilmem. Ama belediye başkanıyla konuşurum, seçilmiş bir belediye başkanıdır, halk ona oyunu vermiştir, benim başımın tacıdır. Onun için biz, Tokat Belediye Başkanı kimmiş, Maraş Belediye Başkanı kimmiş, İstanbul Belediye Başkanı kimmiş, ayırt etmeksizin hepsine hizmet edeceğiz. Bu memleketteki bu ayrımcılığı ortadan kaldıracağız. Partizanlığı devletimizin bütün birimlerinde ortadan kaldıracağız.

    “14 MAYIS’TA HANIMEFENDİLERE ANNELER GÜNÜ HEDİYESİ VERMEYE GELİYORUZ”

    Ben, hanımefendilere birkaç soru sormak istiyorum. Ey hanımefendiler; bayram yaklaşıyor, bu bayramda gönlünüzden geçecek şekilde çocuklarınıza bir bayram alışverişi yapabilecek misiniz? Bizim geleneğimizde kadınlar, özellikle misafir ağırlarlar. Evlerine dostlarını davet ederler, onlara geniş bir sofra kurarlar. Ama bunun için alışveriş yapması lazım. Peki hanımefendiler, doya doya gidip alışveriş yapabiliyor musunuz? Hanımefendileri koruyan, çiftçilik yapan kadınların sosyal güvencesini veren, kadın haklarıyla ilgili mücadeleyi sonsuz derecede yüksek yapan, kadınlara şiddete karşı asla ve asla taviz vermeyen, kadın hakları meselesi üzerinden siyasi pazarlık yapmayan bir dönemi size getirecek olan Millet İttifakı iktidarı geliyor. 14 Mayıs’ta biz, hanımefendilere Anneler Günü hediyesi vermeye geliyoruz.

    “BU ÜLKENİN GENCİ, HAYALLERİNİ BU ÜLKEDE KURACAK”

    Sevgili gençler; bu ülkede emek, liyakat zinciri ne yazık ki kopmuştur. Biz, bunu yerine oturtacağız. Gençlere soruyorum; bir dayısı, bir tanıdığı yoksa, o partiye gidip üye olmamışsa işe girebilir mi? Gençler, işte bu düzeni ortadan kaldıracağız. Bu ülkenin genci, hayallerini bu ülkede kuracak. Bu ülkenin genci, hayallerini Tokat’ta kuracak. Erbaa’da, Reşadiye’de, Zile’de kuracak. Bizim gençlerimiz hayatı doya doya yaşamalılar; gülmeliler, eğlenmeliler, iyi eğitim almalılar. Gençleri özgür bırakmalısınız, gençleri üretime davet etmek için onlara iyi meslek sahibi yapacak fırsatlar tanımalısınız. Sevgili gençler; yüzünüzü güldürecek bir dönem getiriyoruz.

    “BU MİLLETİN ZENGİNLİĞİNİ 86 MİLYON İNSANLA PAYLAŞACAĞIZ”

    Sizlere, bu sürecin önderi, Millet İttifakı’nın kurucusu, Millet İttifakı ile demokrasi mücadelesinin başlangıcına imza atan 13. Cumhurbaşkanı’mız Sayın Kemal Kılıçdaroğlu’nun selamını getirdim. İşte Genel Başkan’ımız, cumhurbaşkanı adayımız ve inşallah 13. Cumhurbaşkanı’mız, sizlere söylediğim ve birçok daha fazla maddesi olan taahhütleri bir araya getirme konusunda güçlü bir masa kurdu. Altılı Masa kafa karıştırırmış, iş yapamazmış, sorun çıkarırmış. Hayır. Sorun ne, biliyor musunuz? Az önce size sordum, ekonomiden sağlığa… Bakın, toplumun yüzde 85’i eğitimden mutlu değil. Eğitimden gençlerin haklarına hukukuna, kadınlara, bütün konularda ülkemiz bugün sorunlu ise kaynağı, bugünün hükümeti ve bu hükümetin anlayışı. ‘Ben bilirim, ben her şeyi bilirim, benim başkasının aklına ihtiyacım yok, ben ne dersem o olur, ben ne dersem ona göre hareket edeceksiniz’ diyen; hak, hukuk, adaletin bütün zincirlerini kıran bu anlayışa karşı biz diyoruz ki güçlü bir demokrasi getireceğiz. Halkımızla birlikte konuşacağız, düşüneceğiz, üreteceğiz. Ve bütün bu milletin zenginliğini 86 milyon insanımızla paylaşacağız. Ama bunların dönemi, bir avuç insanla paylaşma dönemi. Biz diyoruz ki 86 milyon insanımızla paylaşacağız.

    “BU SEÇİMİ İLK TURDA KAZANACAĞIZ. İKİNCİ TUR YOK”

    İstanbul’da bir seçim yaşadık. Bu seçimi elimizden almak için bütün gayretleri gösterdiler. Yetinmediler, yüzlerce müfettiş yolladılar seçildikten sonra. Yetinmediler, uydurma bir dava açtılar. Yetinmediler, bu davada, olmayan bir suç üzerinden rekor bir ceza verdiler. Efendim neymiş, bu seçimi kazanacaklar ve seçimden sonra Ekrem İmamoğlu’nu siyasi yasaklı hale getirecekler. Mahkemeyi bir hâkime veriyorlar, hâkime hükmedemedikleri için, hâkim adaletli davranma çabasında olduğu için, -ki kendisi bu yörelerin gencidir- o hâkimi orada tutmuyorlar, sürüyorlar. Onun yerine başka bir hâkim getiriyorlar. O hâkimin de sözü onların elinde, o hâkimi başka taraftan köşeye sıkıştırılmışlar ve hâkim üzerinden bize ceza vermek ve bu seçimi kazandıktan sonra sözüm ona siyasi yasaklı hale getirmek için yol yürüyorlar. Ben, buradan bütün Tokatlı hemşerilerime söylüyorum; o bir avuç insan ve tabii ki Sayın Cumhurbaşkanı ne demişti? ‘İstanbul’u kazanan, Türkiye’yi kazanır’ demişti. Yetinmedi, ne dedi? ‘İstanbul’u kaybeden, Türkiye’yi kaybeder’ demişti. Son zamanlarda ilk kez doğruyu gördü. Bu seçimi kazanacağız. Bu seçimi ilk turda kazanacağız. İkinci tur yok, ilk turda kazanacağız.

    “KAZANANLAR KULÜBÜ DEĞİŞTİ”

    Bizim milletçe sevdiğimiz bir söz var; ‘Bugünün işini yarına bırakmayacaksın’. Biz, Millet İttifakı olarak, bugünün işini yarına bırakmayacağız, sandıklarda oy patlaması yapacağız. Ve İstanbul’da nasıl hep birlikte sandığa koştuk, sandığa sahip çıktık, Türkiye’de de aynısını yapacağız ve milletçe kazanacağız. 86 milyon insanımız kazanacak. Bunların kazanma dönemi bitti. Kazananlar kulübü değişti. Bir avuç insanın kazanan kulübü vardı, şimdi 86 milyon insanımızın kazanma zamanı geldi. Doğusundan batısına, güneyinden kuzeyine kazanma vakti geldi.

    “GENÇLER DİYOR Kİ ‘SESİMİZİ KISMAYIN, TWİTTER’IMIZLA UĞRAŞMAYIN”

    Tokatla ilgili çok güzel sözler vardır. Bir başka söz daha var; ‘Sen sırtını Tokatlıya yasla, başka bir şey düşünme’. Tokatlı, sözünün eri ve sürece aklı başında bakan, sadakati yüksek, vatanperver insanlardır. Gençleri çok seviyorum ve gençlere çok güveniyorum. Güzel kızlarımız, oğullarımızdan çok şey beklediğimizi onlar da biliyor ama diyorlar ki ‘Bize destek olun, bizim önümüzü açın, bizi mutlu edin, bize iyi eğitim verin, sosyal yaşamımızı kısmayın, özgürlüklerimizi kısıtlamayın, sesimizi hiç kısmayın, bizim Twitter’ımızla uğraşmayın kardeşim, uğraşmayın’. Bizi bölmeyin. Gençlerin önyargısı yok, bu ülkenin geçlerinin tarih yazdığı anlar vardır. Kınalı Ali’yi bilirsiniz, Tokat’ın bir kahramanlık hikayesidir. Kınalı Ali, o küçücük yaşında, 17 yaşında askere gider ve askerde saçı kınalı diye asker arkadaşları ona güler. Komutanı sorar, ‘Niçin kına var?’ Der ki ‘Bilmiyorum, annem kına yaktı, saçıma sürdü’. Annesine mektup yazar, annesi cevap verir. Der ki ‘Kına gelinlere yakılır, gitsin yuvasına, çocuklarına kurban olsun diye. Kına koça yakılır, yaratana kurban olsun diye. Ben sana kına yaktım, vatanına kurban ol diye.’

    “ASLA BÖLÜNMEYECEĞİZ. GENÇLER, BÖLÜNMEK YOK DEĞİL Mİ”

    İşte bu ülkenin yiğit gençleri, kızlarımız, oğullarımız diyorlar ki ‘Biz, 21. yüzyılın gençleriyiz, biz teknolojinin gençleriyiz, üretiriz, yaratıcı gücümüz yüksek, engellerimizi kaldırın’. Kaldıracağız, bu ülkenin teminatı olan gençlerimizi ayağa kaldıracağız. Burada 30 bine yakın üniversiteli gencimiz var. İşte o gençlerimizi bilimle, ilimle, teknolojiyle buluşturacağız. Onlara fırsat tanıyacağız. Genç Kartlarıyla beraber fırsatları büyüteceğiz. Onların sosyal yaşamlarını güçlendireceğiz. Ve göreceksiniz, onlar yine bu millete ve memlekete, 21. yüzyılın diliyle ve usulüyle kurban olmaya devam edecekler. Onlar bu memlekete kurbanlar zaten, bu millete kurbanlar. Ben de sırtımı bu güzel ülkenin gençlerine yaslamaktan çok onur duyuyorum. Kendimi çok güçlü görüyorum. Özellikle gençlere diyorum ki bu seçim, sizin seçiminiz. Bu seçimde geleceğinize oy vereceksiniz. Bu seçim, 21. yüzyılın seçimi. Bu seçim, önümüzdeki yüzyılın seçimi. Cumhuriyet’in 100. yılın seçimi. Cumhuriyet’in 2. yüzyılının seçimi, dolayısıyla doğru karar vereceğiz. Asla bölünmeyeceğiz. Gençler, bölünmek yok değil mi? Asla ayrışmayacağız. Hedefimiz tek, bugünün işini yarına bırakmayacağız. Birliğin gücüne oy vereceğiz.

    “KILIÇDAROĞLU VE AKŞENER YAN YANA GELDİ Mİ NASIL BİR GÜÇ YARATTIKLARINI BEN BİLİYORUM”

    2019’da Millet İttifakı’nın belki de güçlü o seçim mücadelesini nasıl kazandığını en iyi bilen benim. Çünkü İstanbul’da hep birlikte kazandık. 2019’daki o seçimde Millet İttifakı’nın gücünü ben biliyorum. Özellikle cumhurbaşkanı adayımız, 13. Cumhurbaşkanı’mız Sayın Kemal Kılıçdaroğlu ile İYİ Parti Genel Başkanı Sayın Meral Akşener yan yana geldi mi nasıl bir güç yarattıklarını ben biliyorum. O fotoğraf şimdi büyüdü. Hem 6 lider bir arada hem de genel başkanım, 13. Cumhurbaşkanı’mız dedi ki ‘İstanbul’un Belediye Başkanı, sen de bizim yanımızda ol’.  Dedi ki ‘Mansur Bey, sen de yanımızda ol’. Gücümüzü büyütelim, milletimize dönelim ve milletçe 15 Mayıs sabahı itibarıyla ayağa kalkalım.

    “15 MAYIS SABAHI KALKTIĞINIZDA HAVA SİZE BİR BAŞKA GÜZEL GELECEK”

    15 Mayıs sabahı çok önemli. Size söz veriyorum; Allah bizi mahcup etmeyecek, biliyorum. 15 Mayıs sabahı kalktığınızda hava size bir başka güzel gelecek, yüzünüz gülecek, artık televizyonlarda saat başı konuşan yüzü asık bir insan görmeyeceksiniz. 15 Mayıs sabahı itibarıyla her gün vatanı ve milleti için çok çalışan bir heyeti görevde göreceksiniz. Biz, işimizi, görevimizi yapıyoruz.

    “BİZ; EŞİMİZLE, DOSTUMUZLA, DAMADIMIZLA ÇALIŞMIYORUZ. BİZ, BU MİLLETİN EVLATLARIYLA ÇALIŞIYORUZ”

    Sabah akşam, akıllarında Ekrem İmamoğlu. İstanbul’u kaybetmeye hâlâ alışamadılar. Öyle bir demokrasi tokadı yediler ki bir daha toparlanamadılar. En son İstanbul’da bir açılışta, Sayın Cumhurbaşkanı benimle ilgili, ‘Bir çivi çakamamışlar’ dedi. Onu anlıyorum. Onlar, Ekrem İmamoğlu ve ekibinin 4 yılda ortaya koyduğu performanstan biraz sıkıntı çekiyorlar. Çünkü onların misli misli fazlası iş yaptık. Bakıyorlar ki ‘Bunlar nasıl başardılar?’ Niye anlayamıyorlar biliyor musunuz? Bizim iş yapma biçimimiz farklı. Biz; eşimizle, dostumuzla, kızımızla, damadımızla, oğlumuzla çalışmıyoruz. Biz, bu milletin evlatlarıyla çalışıyoruz. Orası, milletin malı. Arkadaş, üzülmeyin; milletin malı yine millette. Sadece sizi beğenmediler, yolladılar. 14 Mayıs günü size aynen ‘güle güle’ diyecekler.

    “GÖREVİ BAŞINDAYKEN EN FAZLA İZİN KULLANAN SAYIN CUMHURBAŞKANIDIR”

    Bir de diyorlar ki ‘Ekrem İmamoğlu anca gezer. Anadolu’nun her yerine gider’. Gideceğim, çünkü ben demokrasi mücadelesi veriyorum. Çünkü ben neferim, milletin neferi. ‘Çok çalışacağım’ dedim. Beni gördükçe sizi yoracağım. O kadar çok çalışacağım ki siz beni izlerken yorulacaksınız. Aramızda kalsın; İstanbul’da en fazla gezmiş belediye başkanı kim sizce? Anladınız siz kim olduğunu. Adalet biraz şüpheli bir şey. Başınıza gelir, ben söyleyeyim. Görevi başındayken en fazla izin kullanan, gezen, Sayın Cumhurbaşkanı. Bizde belgesi var. Biz boşuna gezmiyoruz. Biz, şu anda bir demokrasi seferberliği başlattık ve onun için vatanın her köşesini dolaşacağız, sizinle dertleşeceğiz. Bu seçimi kazanmak zorundayız ve kazanacağız. Herkesle konuşmaya, farklı düşünen vatandaşlarımızı, komşularınızı, eşinizi, dostunuzu, akrabalarınızı ikna etmek için var gücünüzle çalışmaya var mısınız? Hep birlikte 14 Mayıs günü sandıklara koşup oy rekoru kırmaya var mısınız? Hep birlikte sandıklara sahip çıkmak için ama Millet İttifakı’nın partilerine, ama Türkiye gönüllülerine katılarak görev almaya var mısınız? O zaman bundan sonra, her şey çok güzel olacak. Tokat diyorsa olur.”