Blog

  • AİLE VE SOSYAL HİZMETLER BAKANI MAHİNUR ÖZDEMİR GÖKTAŞ: “GELİN HEP BİRLİKTE ŞİDDETE DUR DİYELİM. ÇÜNKÜ ŞİDDET UZAKLAŞTIRIR”

    Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı Mahinur Özdemir Göktaş, “Kadına karşı şiddet, bir insanlık suçudur. Nedeni, bahanesi, hafifletici unsuru yoktur, olamaz. Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı olarak şiddetle mücadelemizi bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da büyük bir kararlılıkla sürdürmeye devam edeceğiz. Gelin hep birlikte şiddete dur diyelim. Çünkü şiddet uzaklaştırır” dedi.

    Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı Mahinur Özdemir Göktaş, 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü kapsamında sosyal medya hesabı X’ten açıklama yaptı. Bakan, Özdemir Göktaş’ın açıklaması şöyle:

    GELİN HEP BİRLİKTE ŞİDDETE DUR DİYELİM. ÇÜNKÜ ŞİDDET UZAKLAŞTIRIR”

    Kadına karşı şiddet, bir insanlık suçudur. Toplumun tüm kesimlerinin topyekûn mücadelesini gerektiren bir suçtur. Nedeni, bahanesi, hafifletici unsuru yoktur, olamaz. Sorumlusu, uygulayıcısı kim olursa olsun en ağır cezayı hak eder. Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı olarak şiddetle mücadelemizi bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da büyük bir kararlılıkla sürdürmeye devam edeceğiz. Hayalim tüm kadınların mutlu ve güvende olduğu, kadına karşı şiddetin hiçbir türünün yaşanmadığı günleri görmek. Bu hayali gerçekleştirmek hepimizin elinde. Gelin hep birlikte şiddete dur diyelim. Çünkü şiddet uzaklaştırır.”

  • AKHİSAR BELEDİYESİ VEZNELERİ HAFTASONUDA AÇIK OLACAK

    AKHİSAR BELEDİYESİ VEZNELERİ HAFTASONUDA AÇIK OLACAK

    Akhisar Belediyesi, vatandaşlara, 2023 yılı Emlak Vergisi, İlan ve Reklam Vergisi ile Çevre Temizlik Vergisi 2. taksit ödemelerinin son gününün 30 Kasım olduğunu hatırlattı. Vergisini ödemek isteyen vatandaşlar için Akhisar Belediyesi tahsilat bürolarının hafta sonu da açık olacağı belirtildi.

    Akhisar Belediyesi, vatandaşlarına vergi ödemeleri konusunda hatırlatmada bulundu. 2023 yılı için Emlak Vergisi, İlan ve Reklam Vergisi, Çevre Temizlik Vergisi ikinci taksit ödemelerinin son gününün 30 Kasım 2023 Perşembe olduğunu duyurdu.

     

    Vergi ödemesi yapmak isteyen vatandaşlar için hafta sonu Akhisar Belediyesi’ne ait Tahsilat Bürosu vezneleri açık olacak. Ayrıca  ‘http://webportal.akhisar.bel.tr/web/guest/71 web’ adresi üzerinden de ödemeler gerçekleştirilebilecek.

  • ATAŞEHİRLİ ÖĞRETMENLER İÇİN ÖĞRETMENLER GÜNÜ KOKTEYLİ DÜZENLENDİ

    ATAŞEHİRLİ ÖĞRETMENLER İÇİN ÖĞRETMENLER GÜNÜ KOKTEYLİ DÜZENLENDİ

    Ataşehir Belediyesi, 24 Kasım Öğretmenler Günü’nde öğretmenlere özel bir kokteyl düzenledi. Sanatçı Kubat’ın sevilen şarkı ve türküleriyle renk kattığı gecede, Ataşehirli öğretmenler doyasıya eğlendiler.

    Ataşehir Belediye Başkanı Battal İlgezdi ile eşi ve CHP İstanbul Milletvekili Gamze Akkuş İlgezdi, birlikte katıldıkları gecede öğretmenlerin masalarını ziyaret ederek, onlarla sohbet ettiler.

    Kısa bir konuşma yapan Başkan İlgezdi, eğitimin önemini ve öğretmenlerin sorunlarını vurguladı. Eğitime sahip çıkmanın en önemli unsurunun öğretmenlere sahip çıkmak olduğunu belirten Başkan İlgezdi, Ataşehir Belediyesi olarak, eğitimin ve eğitimcilerin yanında olmaya devam edeceklerini belirtti. Tüm öğretmenlerin Öğretmenler Günü’nü kutlayan Başkan İlgezdi, “Ülkemizin geleceği olan çocuklarımızın elleri kalem tutsun, yarınlara daha umutla bakabilsinler diyerek çok çalışan emek veren tüm öğretmenlerimize şükranlarımı sunuyorum. Öğretmenlerimize yılın bir günü değil, her gün şükran borçluyuz” dedi.

    Sanatçı Kubat’ın seslendirdiği şarkı ve türkülerle eğlenen öğretmenler, kendilerini unutmayan Ataşehir Belediyesi’ne ve Başkan İlgezdi’ye teşekkürlerini ilettiler. Gecenin sonunda Başkan Battal İlgezdi tarafından Kubat’a minyatür Atatürk heykeli hediye edildi.

     

  • CHP GENEL MERKEZİ’NDEN CHP’Lİ BELEDİYELERE KADINA ŞİDDETİ ÖNLEMEK VE TOPLUMSAL CİNSİYET EŞİTLİĞİNİ SAĞLAMAK AMACIYLA POLİTİKA BELGESİ… NAZLIAKA: “EŞİTLİK MÜCADELEMİZDEN ASLA VAZGEÇMEYECEĞİZ”

    CHP GENEL MERKEZİ’NDEN CHP’Lİ BELEDİYELERE KADINA ŞİDDETİ ÖNLEMEK VE TOPLUMSAL CİNSİYET EŞİTLİĞİNİ SAĞLAMAK AMACIYLA POLİTİKA BELGESİ… NAZLIAKA: “EŞİTLİK MÜCADELEMİZDEN ASLA VAZGEÇMEYECEĞİZ”

    CHP Aile ve Sosyal Hizmetlerden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı ve Kadın Kolları Genel Başkanı Aylin Nazlıaka, partisinin belediyelerine kadına şiddetin önüne geçmek ve toplumsal cinsiyet eşitliğini sağlamak için politika belgesi sunduklarını açıkladı. Nazlıaka; “Bu anlayışla, Yerel Eylem Eşitlik Planı hazırlamayı, hayata geçirmeyi ve veri toplamayı kabul ediyoruz diyor yerel yönetimlerimiz. Şiddet mağduru çalışan talep ederse ücretsiz hukuki, psikolojik destek hizmetini yerel yönetimler tarafından temin edebilecek. Belediye çalışanlarının istihdamında yüzde 50 cinsiyet kotası hedeflenecek” dedi. Nazlıaka, “Bizler eşitlik mücadelemizden asla vazgeçmeyeceğiz. ‘Kadınlar Vardır, Kadınlar Her Yerde’ diye sesimizi de sözümüzü de yükseltmeyi sürdüreceğiz” diye konuştu.

    CHP Kadın Kolları Başkanı, Aile ve Sosyal Hizmetler Gölge Bakanı Aylin Nazlıaka, 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü kapsamında 81 il, 973 ilçe kadın kolu başkanı ile eş zamanlı basın açıklaması yaptı. Nazlıaka, şunları ifade etti:

    KADIN CİNAYETLERİNİ SADECE SAYI OLARAK GÖREN İKTİDAR ÇARPITTIĞI VERİLERLE ŞİDDETİN AZALDIĞI İDDİASINDA BULUNUYOR

    “İsminde adalet kelimesi olan AKP iktidarının döneminde adaleti mumla arar hale geldik. Gün geçmiyor ki bir kadın katliamı olmasın, bir çocuğa yönelik istismar vakası basına düşmesin. Her gün en az 2 kız kardeşimiz yaşamdan koparılıyor. Kadın cinayetlerini sadece sayı olarak gören iktidar çarpıttığı verilerle şiddetin azaldığı iddiasında bulunuyor. Hayattan koparılanın bir anne, evlat, kardeş, arkadaş, yakın olduğu gerçekliğini yok sayıyor. Cinayetlerin üzeri şüpheli ölüm adı altında kapatılmak isteniyor. İstismara uğrayan çocukların davaları, çocuğun rızasından bahsedilerek kapatılmaya, dosyalar sumen altı edilmeye çalışılıyor. Kadına ve çocuğa yönelik şiddet uygulayanlar cezasızlık politikasıyla ödüllendiriliyor.

    LAİKLİKLE DERDİ OLANIN KADINLARLA DERDİ VARDIR”

    Cumhuriyetin biz kadınlar için en önemli kazanımı olan Medeni Kanun ile de uğraşıyorlar. Şu anda Medeni Kanun üzerinde bazı değişiklikle yapmayı tasarladıkları kulağımıza geliyor ama bizler buna asla izin vermeyeceğiz. Anayasa değişikliği adı altında kadınların yaşam tercihleri kadınların hayatı ile ilgili birtakım konular tartışma konusu haline getirildi, kadınlar gene hedefte. Laiklikle derdi olanın kadınlarla derdi vardır. Biz toplumsal cinsiyet eşitliği ana akımlaşsın derken onlar adeta bu kelimeyi yasaklı hale getiriyor. Kadınların çalışma hayatı içinde olmasını teşvik edecek politikalar uygulamak yerine çalışmak isteyen kadınların Türkiye’de işsizlik oranını artırdığını iddia ediyor. Kadınların siyasete aktif olarak katılmasının önüne sürekli birtakım engeller konulmaya çalışılıyor. Erken yaşta ve zorla evlilikler meşrulaştırılmaya çalışılıyor. İktidarın kadınların hayatını cehenneme çeviren politikaları say say bitmiyor.

    ALO ŞİDDET HATTIN AMACININ DIŞINDA KULLANILMASINA İTİRAZIMIZ VAR”

    Biz bu uygulamalar karşısında sesimizi de sözümüzü de her fırsatta yükseltiyoruz. AKP karanlığını aydınlığa çevirmek için kadın hareketiyle sımsıkı kenetlenerek olanca gücümüzle kenetleniyoruz. Bir Alo Şiddet Hattı var, 183, bu Alo Şiddet Hattı, sadece şiddet mağdurlarına değil engellilere, gazilere, yaşlılara da hizmet verir hale getirildi. Her biri bizim başımızın tacı ancak ölümle burun buruna gelen bir kadının aradığı şiddet hattının farklı amaçlar için kullanılmasına itiraz ediyoruz. Bu hattın amacının dışında kullanılmasına itirazımız var.

    KADIN CİNAYETLERİ POLİTİKTİR, NOKTA”

    2002 yılından bu yana kadına şiddet vakalarında katlanarak bir artış var. Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu’nun verilerine göre, 2002 yılında 66 kadın erkek şiddeti nedeniyle hayattan koparıldı. Bugün geldiğimiz noktada, yılın 10 ayında 194’ü şüpheli olmak üzere 447 kız kardeşimiz erkek şiddeti nedeniyle öldürüldü. Şüpheli kadın ölümü yoktur, etkin yürütülmeyen bir soruşturma vardır. Kadın cinayetleri politiktir, nokta.

    AİLE BAKANLIĞI’NIN BÜTÇESİNDEN KADINI GÜÇLENDİRMEK İÇİN AYIRDIKLARI PAY YÜZDE 1 BİLE DEĞİL, BİNDE 8,6”

    Bu arada AKP’den medet falan ummuyoruz. Neden medet umalım? Çarşamba günü Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı’nın bütçesi görüşüldü. Bir kez daha gördük ki her şey sözde kalıyor. Bütçe görüşmelerinde kadını güçlendirme diye bir hedefleri yok. Koskoca Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı’nın bütçesinden kadını güçlendirmek için ayırdıkları pay yüzde 1 bile değil, binde 8,6. Bütçeden kadının payına yine yoksulluk düştü. Bakanlık verilerine göre; 2018 yılında sosyal yardım alan hane sayısı 3 milyon 494 bin 931 iken 2023 itibarıyla 4 milyon 400 bin haneye ulaştı. Üstelik sosyal yardımlardan yararlandırılan toplam 4,4 milyon haneden 3,5 milyonu ‘düzenli sosyal yardımlar’ kapsamında yer alıyor.

    “YOKSULLUKLA BURUN BURUNA YAŞAYAN BİR KADIN BU SİGORTA PRİMİNİN GERİ KALAN 3’TE 2’SİNİ NASIL ÖDEYECEK”

     Son günlerde gündemde olan bir konu var; ev kadınlarının isteğe bağlı olarak sigortalı olarak sosyal güvenceye kavuşturulacağı haberleri ile ilgili. Aile ve Gençlik Bankası’nın kurulmasından bahsediliyor. Bu bankanın devreye girmesi sonrasında sigorta primlerinin 3’te 1’inin devlet tarafından yatırılması koşuluyla ev kadınlarına emeklilik hakkı tanınacağından bahsediliyor. 3’te 1’inin devlet tarafından verileceği ortamda yoksullukla burun buruna yaşayan bir kadın bu sigorta priminin geri kalan 3’te 2’sini nasıl ödeyecek, bu konuya hiç kafa yordular mı?

    YEREL BELEDİYELERİMİZE ÖNEMLİ BİR POLİTİKA BELGESİ SUNDUK”

    Bugün yerel belediyelerimize önemli bir politika belgesi sunduk. Bu politika belgesi İLO 190 rehberliğinde hazırlanmış bir belgedir. Biz hep Türkiye’nin bu sözleşmeyi imzalamasını dile getiredurduk, ne yazık ki iktidar bunu yapmadı. Ne kapsıyor bu politika belgesi; çalışma hayatına dönük bazı iradeler ortaya koyuyor.

    1-İstanbul Sözleşmesi’nin, diğer ülkemizin taraf olduğu uluslararası sözleşmelerin, Anayasal ve diğer mevzuat hükümlerinin öngördüğü toplumsal cinsiyet eşitliğine yönelik tüm düzenlemeleri belediyelerimiz esas alacak. Her türlü ayrımcılığın dün olduğu gibi bugün de yarın da karşısında duracak. Bu anlayışla, Yerel Eylem Eşitlik Planı hazırlamayı, hayata geçirmeyi ve veri toplamayı kabul ediyoruz diyor yerel yönetimlerimiz.

    2-Belediye çalışanlarına toplumsal cinsiyet eşitliği konusunda bir farkındalık yaratmak, bu konudaki bilinci yükseltmek amacıyla eğitimler verilecek. Bu eğitimleri çalışma süresinden sayılacak.

    3-İş yerinde şiddetin ve ayrımcılığın ortadan kalkması için şiddet mağduru çalışanı daima gözeteceğiz.

    4-Kadınlara yönelik cinsel taciz ve cinsel saldırı vakalarında adli makamlara yansıyan durumları esas kabul edeceğiz ve gerekli her türlü tedbiri alacağız, gerekli adımları ivedilikle atacağız. Bu süreçleri şiddet mağduru olan kişinin gizlilik esasına dayalı haklarını gözeterek yürüteceğiz.

    5-Şiddet mağduru çalışan talep ederse ücretsiz hukuki, psikolojik destek hizmetini yerel yönetimler tarafından temin edebilecek.

    6-Belediye çalışanlarının istihdamında yüzde 50 cinsiyet kotası hedeflenecek.

    7-25 Kasım Kadına Yönelik Şiddet ve Mücadele Gününde etkinliklere katılan kadın çalışanlara işini aksatmamak kaydıyla idari izin verilir diyor belediyelerimiz.

    AİLE VE SOSYAL HİZMETLER BAKANLIĞI’NIN CHP’DEKİ KARŞILIĞI KADIN VE EŞİTLİK BAKANLIĞI”

    Kurultayımızın ardından Aile ve Sosyal Hizmetlerden Sorumlu Gölge Kabine’de görev aldım. CHP’de bu bakanlığın karşılığı Kadın ve Eşitlik Bakanlığı’dır. AKP’nin baktığı gibi kadını aile içinde eriten değil, birey olarak güçlendiren bir bakış açısını esas alır. Toplumsal cinsiyet eşitliğinin ana akımlaştırılmasını ve tüm kırılgan grupların güçlendirilmesini hedefler. Yurttaşlarımızın sosyal yardıma muhtaç hale gelmeyeceği şekilde yoksulluğun yok edilmesini arzular. Yurt dışında ikamet eden yurttaşlarımızın hak gaspına uğramaması için gerekli çalışmalar uluslararası standartlar kapsamında gerçekleştirilecektir. Çocuğa yönelik istismar ve kadına yönelik şiddete karşı sıfır toleransla yaklaşılacak, İstanbul Sözleşmesi yeniden yürürlüğe girecektir. Kadına yönelik şiddet ve çocuk istismarı davalarına müdahil olunacak.

    EŞİTLİK MÜCADELEMİZDEN ASLA VAZGEÇMEYECEĞİZ”

    Bizler eşitlik mücadelemizden asla vazgeçmeyeceğiz. ‘Kadınlar Vardır, Kadınlar Her Yerde’ diye sesimizi de sözümüzü de yükseltmeyi sürdüreceğiz. Kıyafetimizle, kahkahamızla, kaç çocuk doğuracağımızla, ne zaman evleneceğimizle her türlü yaşam tercihimize karışanlara karşı dimdik duracak onlara geçit vermeyeceğiz. Kadına yönelik şiddeti de kadın cinayetlerini de sonlandıracağız. Biz kadınlar vardık, varız ve var olacağız. Çok kararlıyız, yaşasın dayanışma.”

     

  • EĞİTİM-İŞ GENEL BAŞKANI ÖZBAY: EĞİTİM EMEKÇİSİNİN SEFALETİNİ GÖRMEZDEN GELEN, ÇOCUKLARIN KARNININ GURULTUSUNU DUYMAZDAN GELEN BİR BAKANLIK DÜŞÜNÜN, TERZİLİĞE SOYUNMUŞ ÖNLÜK DİKİYOR

    Eğitim-İş Genel Başkanı Kadem Özbay, 24 Kasım Öğretmenler Günü dolayısıyla Ankara Anıtpark’ta düzenlenen mitingde; “Eğitim emekçisinin yaşadığı sefaleti görmezden gelen, çocukların karnının gurultusunu duymazdan gelen bir Bakanlık düşünün, terziliğe soyunmuş önlük dikiyor. Titanik batarken şarkıya devam eden müzisyenler gibi, geminin çoktan su aldığının farkında değiller, tutturmuş bir türkü gidiyorlar. Gemi batıyor efendiler, eğitim çöküyor! Parlak bir gelecek ülkemizden günbegün uzaklaşıyor. Ülkede ciddi bir okul ve derslik sayısı eksiği var ama biz yazlık kışlık saraylar ve millet bahçeleri inşa ediyoruz. Ülkede ciddi bir öğretmen açığı var ama biz atanmayan öğretmenler ordusunu her gün biraz daha büyütüyoruz, onların inşaatlarda ölümüne ya da intihar haberlerine şahitlik ediyoruz” dedi.

    Eğitim-İş, 24 Kasım Öğretmenler Günü dolayısıyla bugün Ankara Anıtpark’ta miting düzenledi. Eğitim-İş Genel Başkanı Kadem Özbay, şöyle konuştu:

    “ÜLKEMİZ SOSYAL ADALETSİZLİĞİN DERİNLEŞTİĞİ, HAKSIZLIĞIN, HUKUKSUZLUĞUN ARTTIĞI BİR LEKEYE DÖNÜŞMÜŞ DURUMDA”

    “Bugün burada sadece eğitim emekçilerinin değil, tüm emekçilerin, emeklilerin, işçilerin, işsizlerin, eğitimin ve geleceğimiz olan çocuklarımızın sorunlarını ve taleplerini anlatmak için bir aradayız. Kamu yönetimindeki çöküş, üretene ve emekçiye yaşatılan sefalet artık bir memleket meselesi hâline gelmiş durumda.

    20 yılı aşkın süredir cumhuriyet dersi eksik olan siyasal İslamcı ve piyasacı anlayış tarafından sosyal devlet ilkesini hiçe sayarak yönetilen ülkemiz, ne yazık ki sosyal adaletsizliğin derinleştiği, haksızlığın, hukuksuzluğun, keyfiliğin arttığı bir ülkeye artık bir hayatta kalma parkuruna dönüşmüş durumdadır.

    Baştan, temelden başlamak gerekirse, temel bir hak olan eğitim, yani okumak bu ülkede artık paralı hâle gelmiştir. Parası olanın parası kadar eğitime ve sağlığa ulaşabildiği bir ülke hâline dönüşmüştür. Eğitim maalesef ki bu ülkede herkesin eşit ve nitelikli bir şekilde ulaşabildiği temel bir hak olmaktan çıkmış artık bir ayrıcalık hâline dönüşmüştür. Eğitimin velilerin üstüne yıkıldığı bir sistem kuruldu. Devletin okullarında okumak bile artık ciddi bir yük. Kendilerini ve tarikatları hoş etmek için bilimsel dersleri azaltıp, gericileştirdikleri müfredat, son yıllardaki sınavlar ve sonuçlar gösteriyor ki, temel bilgi ve becerileri, hatta konuştuğu Türkçeyi bile öğretebilmekten acizler.

    “EĞER KYK’LARDA YER BULACAK KADAR ŞANSLIYSANIZ DA ASANSÖR KAZALARINDAN, TACİZLERDEN, ZEHİRLENMELERDEN KURTULMANIZ GEREK”

    İmam hatip dayatmaları, protokol adı altında okullarınızda cirit attırılan tarikatlar, medreseleştirilmiş eğitim sistemden de kurtulmanız gerekiyor. Bunu da başardınız diyelim, üniversite kazandınız. Kendinize kalacak bir yer bulmanız lazım çünkü yöneticiler, sırf tarikat yurtları dolup taşsın diye yeteri sayıda yurt açmamak konusunda ısrarcı. Ha, eğer KYK’larda yer bulacak kadar şanslıysanız da asansör kazalarından, tacizlerden, zehirlenmelerden, kapı önlerinde cirit atmasına göz yumulan mafyatik yapılardan kurtulmanız gerek. Üniversitede de yemekhanelerdeki pahalılığı protesto etmek gibi doğal ve demokratik, merak ettiğiniz ancak iktidarın fikriyatıyla çatışan bir alanda araştırma yapmak gibi üniversiteli olmanın doğasına uygun şekilde faaliyet gösterirseniz eğitim hakkınızın gasp edilmesi an meselesidir. Diyelim ki bundan da kurtuldunuz. Sizi bunca yıl okutmak için fedakarca çalışan ailenizin durumu yok, çünkü yılların emeğine rağmen onlara da bir gelecek verilmemiş. Bu kez burs bulmanız lazım. Şanslıysanız büyükşehirlerde yaşamaya yetmeyen bir 3 kuruş burs buluyorsunuz ve devleti yönetenler size diyor ki ‘Gel sana kredi verelim. Nas mas boşver, onlar büyük şirketlerin faiz borcu silinirken önemli, sen bana faiziyle öde.’

    “DİPLOMALI İŞSİZLİĞİ ÇIĞ GİBİ BÜYÜTEN BİR ZİHNİYETİN YÖNETİMİNDE İŞ BULMAYA ÇALIŞACAKSINIZ”

    Diyelim ki, bunların da hepsini hallettiniz ve mezun oldunuz. Böyle uzun bir maratondan sağ çıktığınız için artık bir geleceği hak ettiğinizi düşünmeyin. Çünkü yönetenler öyle düşünmüyor. Utanmadan ‘Her üniversite bitiren iş bulacak diye bir şey yok’ diyen, yandaşlara ve zenginlere unvan ve diploma dağıtmak için ardı arkası kesilmeyen vakıf üniversiteleri kuran, üniversite bölümleri açarken mezun sayısı hesaplaması yapmadığı için diplomalı işsizliği çığ gibi büyüten bir zihniyetin yönetiminde iş bulmaya çalışacaksınız. Diyelim ki, KPSS’ye girip derece yaptınız ve memur olmaya çalışıyorsunuz. Bu kez de önünüze torpil mekanizması ve mülakat denen kadrolaşma sistemi çıkacak.

    Hadi diyelim, bunları da atlatabilen sayılı azınlığa dahil oldunuz. ‘Artık kamuda çalışıyorum. Devlet sırtını bana ben de devlete yaslanacağım’ diye düşünmeyin. Çünkü bugün itibariyle kamu emekçisinin durumu şu: Açlık sınırının çok az üstünde, yoksulluk sınırının çok çok altında bir ücret alacaksınız. Daha ay başında ay sonunu kara kara düşünmeye, borçlanarak ayı kurtarmaya çalışacaksınız.

    Liyakatsizce atanan, çoğu sizden daha az eğitimli ve işinin ehli olmayan yöneticilerin baskılarına, mobbingine, angaryalarına ve hatta kimi zaman keyfi disiplin soruşturmalarına maruz kalacaksınız. Enflasyonu matematiğe ihanet edercesine yanlış belirleyen TÜİK, iktidardan aferin almak için çırpınan sarı sendikalar ve ‘sanki bütün gün ne yapıyorlar ki’ diyen hükümet temsilcilerinin TİS adı altında kurduğu müsamere masasında her gün biraz daha fakirleştirileceksiniz.

    Onca yıl okuyup, onca yıl çalışıp orta hâlli bir araba, başınızı sokacak bir ev almak için bile şanslı olmanız gerek çünkü aldığınız düşük ücretin zaten yarısından fazlası kiraya gidecek. Diyelim ki, bu koşullardan da sağ çıktınız. Yani, artık kendi imkanlarıyla yıllarca okumuş, sonra devlette on yıllarca emek vermiş bir emeklisiniz. Bu kez de maaşınızın birden üçte bir oranında ödenmeye başladığını göreceksiniz. Ailenizle bir kez bile bir tatile çıkamayacaksınız. Artık bayramlarda torunlarına harçlık bile veremeyecek şekilde devam edeceksiniz.

    “EĞİTİMCİNİN EN BÜYÜK SORUNLARINDAN BİRİ ÖĞRENCİLERİNİN ÇARESİZLİĞİNİ GÖRMEK”

    Dün ülke genelinde iş bıraktık ve basın açıklaması yaptık. Bu acı tabloyu anlattık. Çığ gibi büyüyen sorunlar ve gittikçe derinleşen sefalete karşı üç maymunu oy maymunu oynayıp önlük gibi icatlar peşinde koşan MEB’in önüne giderek önlükleri bıraktık. ‘Alın bu önlükler sizin olsun!’ deyip elimizdeki boş tabldotları ve su şişelerini verdik. ‘Okuldaki yoksulluk eğitimi de vurur hale geldi. Çocuklar derse aç giriyor, teneffüslerde musluklardan temiz olmayan suyu içiyor. Siz önce çocuklarımıza bir öğün yemek vermeyi becerin, içme suyu tedarik edin’ dedik. Neden? Çünkü eğitimcinin en büyük sorunlarından birisi öğrencilerinin çaresizliğini görmek ve yeterince el uzatamamaktır.

    “ATATÜRK’ÜN KİMSESİZLERİN KİMSESİ OLSUN DİYE KURDUĞU BU CUMHURİYET’TE EMEKÇİNİN YOKSUL HAKSIZ BIRAKILMASI ASLA KABUL EDİLEMEZ”

    Bu anlattığım bir Türkiye hikayesidir. Artık eğitim görmenin, alanında uzmanlaşmanın, çok çalışmanın makbul sayılmadığı, iş bulmaya ve hayata tutunmaya yetecek kadar gelir sağlamaya yetmediği yeni Türkiye’dir. Bu kabul edilebilir mi? Bu geleceksizlik, bu ülkenin çalışanına reva görülen değersizlik kabul edilebilir mi? Asla kabul etmiyoruz, reddediyoruz. Bir öğretmen olarak söylüyorum ki, bunların cumhuriyet dersi eksiktir. Çünkü cumhuriyet aynı zamanda tüm yurttaşların devlet imkânlarından eşit şekilde faydalandığı sistemin adıdır. Büyük önder Atatürk’ün kimsesizlerin kimsesi olsun diye kurduğu bu Cumhuriyet’te emekçinin yoksul, haksız, hukuksuz imkânsız bırakılması asla kabul edilemez.

    Eğitim emekçisinin yaşadığı sefaleti görmezden gelen, çocukların karnının gurultusunu duymazdan gelen bir Bakanlık düşünün, terziliğe soyunmuş önlük dikiyor. Titanik batarken şarkıya devam eden müzisyenler gibi, geminin çoktan su aldığının farkında değiller, tutturmuş bir türkü gidiyorlar. Gemi batıyor efendiler, eğitim çöküyor! Parlak bir gelecek ülkemizden günbegün uzaklaşıyor. Ülkede ciddi bir okul ve derslik sayısı eksiği var ama biz yazlık kışlık saraylar ve millet bahçeleri inşa ediyoruz. Ülkede ciddi bir öğretmen açığı var ama biz atanmayan öğretmenler ordusunu her gün biraz daha büyütüyoruz, onların inşaatlarda ölümüne ya da intihar haberlerine şahitlik ediyoruz.

    “KADINI EVE KAPATMAK, KIZ ÇOCUKLARINI HAREMLİK SELAMLIK OKUTMAK İSTEYEN ZİHNİYETİN YÖNETTİĞİ BU ÜLKEDE HER GÜN KADINA ŞİDDET VE KADIN CİNAYETLERİ HABERLERİYLE UYANIYORUZ”

    Bugün aynı zamanda kadına şiddetle mücadele günü. Peki birçok Avrupa ülkesinden bile önce kadına seçme ve seçilme hakkı başta olmak üzere her alanda eşitlik sağlayan bu ülkede şimdi nasıl bir noktadayız? Kadını eve kapatmak, kız çocuklarını harem selamlık okutmak isteyen, cinsiyet eşitliğini derslerinde bile bu yüzden tahammül edemeyip eğitimden çıkartan bir zihniyetin yönettiği bu ülkede istisnasız her gün kadına şiddet ve kadın cinayetleri haberleriyle uyanıyoruz. Yani eğitime vurulan her darbe, ülkeyi her alanda çağın çok gerisine atıyor. O yüzden eğitim sadece eğitim emekçisinin sorunu değildir. O yüzden eğitim emekçisinin sorunları aynı zamanda bir ülke meselesidir. O yüzden bu ağır enkazı ancak ve ancak toplumsal bir mücadeleyle kaldırmak mümkündür. Örgütlü kötülüğe, örgütlü gericiliğe karşı örgütlü bir aydınlanma mücadelesi vermemiz gerekiyor. İyileri kötüler kadar güçlü ve cesur yapmanın tek reçetesi örgütlü mücadele ve dayanışmadır. Eğitim-İş olarak kurulduğumuz günden bu yana bu amaç için mücadele ettik ve sonuna kadar da devam edeceğiz. Başaracağız! Sizlerin, tüm emekçilerin, halkımızın sayesinde başaracağız.

    Tüm eğitim emekçilerinin ortak mücadele çatısı olan Eğitim-İş olarak ne diyoruz: Eğitim bir ekip ve süreç işidir; idari personelinden akademisyenine, yöneticisinden öğretmenine kadar hepsinin değer kattığı bir süreçtir. Eğitimi, eğitimden intikam alırcasına yöneten iktidar sayesinde sadece öğretmenler değil tüm eğitim emekçileri bitmeyen bir mağduriyet döngüsüne sokulmuş durumda. Tepeden inme yöneticilerin parti komiseri gibi dikildiği; aklın, bilimin ve sorgulamanın merkezi olması gereken üniversiteler susturulduğu, birçok haklarından mahrum edilen akademisyenlerin üzerinde düzenli bir siyasi baskı var. Üniversitenin idari personeli, iş tanımında olmayan angaryalarla, mesai kavramı da katledilerek sömürülüyor.

    “KAMU YÖNETİMİNDE ADALETİ ÖLDÜRDÜLER”

    Son yıllarda dünyanın 500 üniversitesi listesine girebilen doğru düzgün devlet üniversitemiz yok. Kamu yönetiminde liyakati öldürdüler. Tepeden inme, siyasi kriterlerle atanan yöneticilerin baskısına, mobbingine maruz kalan kamu emekçisi için iş yaşamı bir huzursuzluk kaynağına dönüştü. Kamu yönetiminde adaleti öldürdüler. Eşit işe eşit ücret gibi en insani, güvenceli istihdam gibi Anayasa’nın emri olan haklar bile tırpanlandı. Keyfi soruşturmalar, cezalar, sürgünler için var olan itiraz mekanizması çalışmaz duruma getirildi. Eşlerin aynı ilde çalışabilmesi bile torpil gerektirir hâle geldi.

    Hâl böyleyken, halkı yoksulluğa mahkum ederken kendi lükslerini devletin itibarı diye izah edenlere sormak lazım, nedir devlet? Ben cevap vereyim. Devlet okuldaki öğretmendir, hastanedeki hemşiredir, milli eğitim müdürlüğündeki idari personeldir. Devleti temsil eden emekçilerin haklarının teslim edilmediği, kendisinin ve ailesinin hayatını idame ettirecek kadar ücret alamadığı bir düzende devletin itibarı olmaz.

    Yöneticilere şunu sormak gerekir Çok yorgun, kafası hep geçim derdinde olan bir pilotun kullandığı uçağa biner misiniz? Kendini değersiz hissetmesine yol açtığınız, haklarını vermediğiniz için sürekli düşünceli olan bir doktora ameliyat olmak ister misiniz? Cevap hayır ise ülkenin geleceğini inşa eden eğitim emekçilerini neden kendini işine adayamayacak kadar beter bir yoksulluk ve yoksunluk kuyusuna atıyorsunuz? Devleti temsil eden emekçileri, yani doğrudan halk için emeğini veren milyonları neden derin bir geçim sıkıntısına, ağır bir değersizliğe itiyorsunuz. Kamu hizmeti almaya çalışan bu halk, sizden değersiz mi?

    Bu böyle gidemez, gitmeyecek. Haklarımızı saraylarda fısıldayarak değil, meydanlarda haykırarak alacağız. Birlikte, örgütlü davranarak alacağız. Omuz omuza vererek, örgütlü bir halkın en büyük güç olduğunu, emeğin en yüce değer olduğunu göstererek alacağız.”

    Mitingin ardından öğretmenler, Anıtkabir’i ziyaret etti.

  • DEVA PARTİLİ BURAK DALGIN: “CUMHURBAŞKANLIĞI BÜTÇESİ İTİBARI YANLIŞ YERDE ARIYOR. İTİBAR HUKUK VE DEMOKRASİMİZİN KALİTESİNDE… ”

    DEVA Partisi Genel Başkan Yardımcısı Burak Dalgın, dün TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu’nda Cumhurbaşkanlığı bütçesini değerlendirdi. Dalgın, “Cumhurbaşkanlığı bütçesi itibarı harcamada, şatafatta, algı yönetiminde arıyor. Halbuki itibar hukuk ve demokrasimizin kalitesinde, millî paramızın, pasaportumuzun değerinde. Kadınların iktisadi ve toplumsal hayata katılımında. İtibar, gençlerin yarınlarını ülkemizde aramasındadır” dedi.

    DEVA Partisi Genel Başkan Yardımcısı ve Balıkesir Milletvekili Burak Dalgın, dün TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu’nda Cumhurbaşkanlığı ve Cumhurbaşkanlığına bağlı kurumların bütçesine ilişkin konuştu. Dalgın, şunları söyledi:

    “Cumhurbaşkanlığı bütçesi denince çoğumuzun aklına ‘itibar’ kelimesi geliyor. Hem Cumhurbaşkanlığı devletimizin en üst makamı. Hem de malum, ‘itibardan tasarruf olmaz’. Peki itibar ne demek? İn mi cin mi? Nerede bulunur? Kaf dağının ardında mı? Önümüzdeki bütçe maalesef itibarı yanlış biliyor, o yüzden de yanlış yerde arıyor. Harcamada arıyor. Şatafatta arıyor. Algı yönetiminde arıyor. Halbuki itibar hukuk ve demokrasimizin kalitesinde. İtibar milli paramızın ve pasaportumuzun değerinde. İtibar kadınların iktisadi ve toplumsal hayata katılımında. İtibar gençlerin yarınlarını ülkemizde aramasında.

    Harcamayla itibar gelmez. Cumhurbaşkanlığı bütçesi 2023’te 6,6 milyar liraydı, 2024’te 12,3 milyara çıkarılıyor. Neredeyse iki kat! Peki, ‘kemer sıkın’ denen asgari ücretlilerimizin, emeklilerimizin, orta direğimizin maaşı da iki katına çıkacak mı? Şatafatla, lüks makam araçlarıyla, özel uçaklarla, dev binalarla itibar gelmez. Sadece Ekim ayında Cumhurbaşkanlığı bütçesinden taşıt kiralarına ödenen tutar 275 milyon lira. Uçak kiralamalarına ödenen tutar 478 milyon lira. Ocak-Ekim döneminde uçak kiralamalarına ödenen tutar 4 milyar liranın üzerinde.

    Algı yönetimiyle itibar gelmez. Gelirse de sanal itibar olur. İletişim Başkanlığına 2024 bütçesinde 4,1 milyar lira ayrılıyor. 2023’e göre 2,5 kat artış var. Her Allah’ın günü 10 milyon liralık ne iletişimi yapılacak? Muhalefet partilerine adeta ambargo uygulayan TRT’nin adaletsiz tutumunu da bu vesileyle hatırlatayım.

    İtibar performans ile gelir. Performansı anlamak için dürüstçe aynaya bakmamız lazım. ‘Küresel kantara çıkınca’ ne görüyoruz? İlk Cumhurbaşkanlığı kabinesi açıklandığı gün dolar kuru 4,6 lira. Bugün 28,9. Yani altı yıl olmadan milli paramızın değeri altıda bire inmiş. Kişi başına milli gelirimiz dünya ortalamasının altında. On sene öncenin gerisinde. 15-29 yaş arası 10 gencimizden 3’ü ‘ne işte ne okulda’. OECD’ye göre 10 kişiden 4’ü okuduğunu anlamıyor. Çeşitli araştırmalar, gençlerimizin yarıdan fazlarının yarınlarını yurtdışında aradığını gösteriyor. Demokraside ve hukukun üstünlüğünde dünyada ilk 100’de değiliz. Basın hürriyetinde ilk 150’de değiliz. Ayinesi iştir kişinin, lafa bakılmaz.

    İtibar tutarlılık ile gelir. Vatandaşa ‘tasarruf edin’ diyorsanız, işe kendi bütçenizi kısarak başlamalısınız. ‘Faiz enflasyona yol açar’ diye bir teoriniz varsa, seçim sonrasında faizi neden beşe katladığınızı izah etmelisiniz. Sözümüzün gücü olsun istiyorsanız, yarın yüz yüze bakacağınız devlet başkanlarına hakaretler savurup sonra da hiçbir şey olmamış gibi davranmamalısınız. Kurumlarımıza saygı duyulmasını hedefliyorsanız, alelacele kararnameler çıkarıp, ardından bir sürü düzeltme kararnamesi yayınlamamalısınız.

    İtibar iyi yönetişim prensipleriyle, özellikle şeffaflık ve hesap verebilirlikle gelir. Varlık Fonu’nu ele alalım. Biliyorsunuz burası Vakıfbank’tan THY’ye, BOTAŞ’tan Türk Telekom’a, ÇAYKUR’dan Eti Maden’e kadar çeşitli kamu şirketlerini bünyesinde barındıran bir holding. Sayın Cumhurbaşkanı bu holdingin yönetim kurulu başkanı. Böyle iş olur mu? Cumhurbaşkanlığı makamı ticaretin tam ortasına konur mu? Biliyorsunuz Sayın Cumhurbaşkanının “Ülkeyi şirket gibi yöneteceğiz” sözü vardı. Varlık Fonu’nun yaklaşık 400 milyar liralık öz kaynağı, 30 şirketi ve en önemlisi 85 milyon hissedarı var. Dünyanın çeşitli ülkelerinde 20 yıldan fazla yatırım sektöründe çalışmış bir arkadaşınız olarak söyleyeyim. Kimse hiçbir yönetime bu kadar büyük bir yetkiyi hesapsız, kitapsız, denetimsiz şekilde vermez.

    İtibarımızı nasıl artırabiliriz? İtibarı; yasaklar ve kısıtlar getirerek değil, geniş hürriyetleri savunarak, vasatlığa teslim olarak ve içe kapanarak değil dünyayla yarışarak, hamaset ve kimlik siyaseti yaparak değil, milletimizi tüm unsurlarıyla kucaklayarak, kuralları şahıslar etrafından tasarlayarak değil kurumları güçlendirerek artırabiliriz.”

  • BANKOĞLU: “İKTİDARIN ŞİDDETTEN, ŞİDDETİN İKTİDARDAN BESLENDİĞİ BİR DÖNEMİN İÇİNDEYİZ”

    BANKOĞLU: “İKTİDARIN ŞİDDETTEN, ŞİDDETİN İKTİDARDAN BESLENDİĞİ BİR DÖNEMİN İÇİNDEYİZ”

    CHP Bartın Milletvekili Aysu Bankoğlu, 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddet Karşı Uluslararası Mücadele Günü dolayısıyla yaptığı açıklamada; “İktidarın şiddetten, şiddetin iktidardan beslendiği bir dönemin içindeyiz. Son seçimlerde ‘kutsal aile’, ‘6284 zulmü’, ‘süresiz nafaka kaldırılsın’ gibi söylemlerle; son haftalarda ise ‘Yeni Anayasa’ diyerek kadınların temel haklarını dahi tartışmaya açan bir iktidar anlayışıyla karşı karşıyayız. Aile anlayışını evli ve çocuklu kadınlar üzerinden tanımlayan bu zihniyet, boşanmayı zorlaştıran yaklaşım ve uygulamaları ile kadınların hayatını tehlikeye atmaktan, varsa çocukların da can güvenliğini ve ruhsal durumlarını hiçe saymaktan vazgeçmiyor” değerlendirmesini yaptı.

    CHP Bartın Milletvekili Aysu Bankoğlu, 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddet Karşı Uluslararası Mücadele Günü dolayısıyla açıklama yaptı. Bankoğlu, şu değerlendirmeleri yaptı:

    “Kadına yönelik şiddetin sıradanlaştığı, olağan hale geldiği, tam da bu nedenle her gün daha fazla şiddet olaylarının gerçekleştiği bir ülkede yaşıyoruz. Bianet’in verilerinde yıl başından bugüne en az 288 kadının öldürdüğünü, sadece güvenlik güçlerine bildirilmiş 350 kadına taciz ve yine sayısız cinsel şiddet, istismar vakalarının yaşandığını görüyoruz. Şiddet sadece şiddete maruz kalanların değil; tüm toplumun sorunu olduğu ölçüde politik bir boyut da taşıyor. Özellikle siyasi alanda cinsiyetçi politikalar ve söylemler üreten, kadını eve hapseden, kadın bedeni üzerinde tahakküm kurmayı hedefleyen, kadını yaşamın her alanında engelleyen, özgürlüğünü kısıtlayan girişimler şiddetin sıradanlaşmasına neden oluyor. Siyasi alanda başlayan ayrımcılık, toplumsal alana da nüfuz ederek sosyal politikalardan medyaya, hukuki düzenlemelerden eğitim müfredatına kadar birçok alanda şiddetin sıradanlaşmasına, hatta kurumsallaşmasına neden oluyor. Bu yönüyle kadına yönelik şiddetin bu denli artmasında İstanbul Sözleşmesi’nden ‘ben yaptım oldu’ diyerek bir kararla çıkan ‘tek adam’ zihniyetinin de payı bulunmaktadır.

    Kadına yönelik şiddet, birçok farklı dinamiği içinde barındıran kapsamlı bir durum. ‘Kadına yönelik şiddet de kadın cinayetleri de politiktir’ derken politik olanı ekonomiden ve toplumsal ilişkilerden bağımsız düşünmemek gerekiyor. İş yerinde, sokakta, günlük yaşamda ülkenin dört bir yanında her gün onlarca şiddet olayıyla karşılaşıyoruz. Türkiye bir şiddet sarmalına sıkışmış durumda. Ekonomik buhran içinde hayatta kalmaya çalışanların maruz kaldığı ekonomik şiddet, patronun işçisine uyguladığı sınıfsal şiddet, sokak hayvanlarına uygulanan şiddet, çocuk istismarı gibi güçsüz olan ne varsa ona yönelen şiddet tam da bu sarmalın işaretlerini bizlere sunuyor. Bu aşamada her şey, muktedir olanın keyfi şiddet uygulamayı kendinde hak görmesiyle başlıyor. Hukukun, yazılı kuralların, evrensel normların geçerliliğini yitirdiği bir ortamda ne yazık ki en büyük acıyı kadınlar yaşıyor. Yüzlerce cinayete, istismara ve suçlara rağmen iktidar, şiddete göz yumuyor, hatta yer yer şiddetin savunucusu olarak karşımıza çıkıyor.

    “İKTİDARIN ŞİDDETTEN, ŞİDDETİN İKTİDARDAN BESLENDİĞİ BİR DÖNEMİ YAŞIYORUZ”

    İktidarın şiddetten, şiddetin iktidardan beslendiği bir dönemin içindeyiz. Son seçimlerde ‘kutsal aile’, ‘6284 zulmü’, ‘süresiz nafaka kaldırılsın’ gibi söylemlerle; son haftalarda ise ‘Yeni Anayasa’ diyerek kadınların temel haklarını dahi tartışmaya açan bir iktidar anlayışıyla karşı karşıyayız. Aile anlayışını evli ve çocuklu kadınlar üzerinden tanımlayan bu zihniyet, boşanmayı zorlaştıran yaklaşım ve uygulamaları ile kadınların hayatını tehlikeye atmaktan, varsa çocukların da can güvenliğini ve ruhsal durumlarını hiçe saymaktan vazgeçmiyor. Seçim kazanmak için koalisyon oluşturduğu partilerin de kadına bakışı ortadadır. Dolayısıyla karşımızda sadece cumhuriyetin 100 yıllık kazanımlarını değil, özellikle kadınların kazanımlarını hedef alanlarla kol kola bir AKP bulunmaktadır. 2023 Mayıs’ından itibaren kadınların hayatı ve geleceği daha büyük tehlike altındadır.”

    “KADINLARIN CAN GÜVENLİĞİ SAĞLANMIYOR”

    Kadını çalışma hayatında eşitsizliğe maruz bırakıp eve hapseden ve kadını sadece çocuk bakmakla görevlendiren, çocuk yaşta evliliği ‘çocuğun rızası’ olarak nitelendiren bu bakış açısı da ne yazık ki kadına yönelik şiddetin artmasına neden oluyor. Benzer şekilde İstanbul Sözleşmesi’nden çıkılmasının akabinde faillere karşı, onlarca tehdit almasına ve şikâyet etmesine rağmen kadını korumayan yönetim anlayışı; yani kadınların can güvenliğini sağlamayan bir iktidar var. Yine kadın katillerinin haksız tahrik başta olmak üzere çeşitli cezai indirim veya aflardan yararlanıp elini kolunu sallayarak salıverilmesi, cezasız bırakılması, şiddeti bu failler nezdinde, üzülerek söylüyorum, teşvik etmektedir. Öyle ki, şartlı tahliyesinde ‘yarım bıraktığı işi tamamladığını’ söyleyen ya da bir aşka kadını öldüren örnekler ne yazık ki var.  Konya’da 1,5 yaşındaki kızının ve eşinin üzerine kaynar su döken ve cezası iyi hal indirimiyle 3 yıla indirilen Ali Ay’ın ‘şimdi seni öldürsem 5 yıl alırım, 3 yıl yatar çıkarım’ sözleri hala hepimizin kulaklarında.

    “YÜZLERCE KADIN CİNAYETİ VE FAİLLERİN CEZASIZ KALDIĞI ÜLKE: TÜRKİYE”

    Adalet kavramının yok edildiği ülkemizde en büyük acıyı kadınlar yaşıyor. Yüzlerce kadın cinayetlerde yaşamını yitiriyor. Failler cezasız kalıyor. Bu kahredici tabloda yine Anayasa değişikliği gerekçesiyle kadınların kazanılmış haklarını hedef alanlara karşı topyekûn mücadele etmemiz gerekiyor. Sokakta, iş yerinde ve günlük yaşamda şiddete karşı birlik ve dayanışma içinde olmak yine en temel sorumluluklarımızdan biridir. Fiziksel, psikolojik ne olursa olsun her türlü şiddete karşı en net ve en sert duruşu göstermemiz gerekiyor. Bu düşüncelerle 25 Kasım Uluslararası Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele Günü’nde şiddete hayatının bir döneminde maruz kalmış tüm kadınları dayanışmaya çağırıyorum. Biz CHP olarak iktidarın şiddet diline, ayrıştırıcı ve ayrımcı sözlerine ve kadını hedef alan tüm eylem ve tutumuna karşı tüm gücümüzle mücadele etmeye devam edeceğiz.”

  • DEVA PARTİSİ: “MESELE KADINA ŞİDDETSE BUNUN GEREKÇESİ, HAFİFLETİCİ SEBEBİ OLAMAZ”

    DEVA PARTİSİ: “MESELE KADINA ŞİDDETSE BUNUN GEREKÇESİ, HAFİFLETİCİ SEBEBİ OLAMAZ”

    DEVA Partisi’nden, 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü dolayısıyla yapılan açıklamada; “Mesele kadına şiddetse bunun gerekçesi, hafifletici sebebi olamaz. Ne kanun ne de uluslararası anlaşma tanımayan iktidar nedeniyle ülkede yükselen şiddet eğiliminin kurbanları yine kadınlar ve çocuklar oluyor. İlk günden buyana savunduğumuz ve ülkelerin şiddeti önlemeye yönelik etkin önlemler almasını öneren İstanbul Sözleşmesi’ne tekrar taraf olunmalıdır” denildi.

    DEVA Partisi’nden, 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü dolayısıyla yazılı bir açıklama yapıldı. Açıklama şöyle:

    “Ne yazık ki Cumhuriyetin 100. Yılını kutladığımız 2023 yılının 10 aylık verilerine göre 253 kadın eş ya da sevdiklerinin öldürmesi sonucu, 194 ü şüpheli ölüm olmak üzere toplam 447 kadın hayatını kaybetmiştir. Hayatlarını kaybeden kadınlara Allah’tan rahmet, kalanlarına sabır diliyoruz. 

    DEVA Partisi olarak kuruluşumuzdan bu yana tutumumuz çok net. Mesele kadına şiddetse bunun gerekçesi, hafifletici sebebi olamaz. Ne kanun ne de uluslararası anlaşma tanımayan iktidar nedeniyle ülkede yükselen şiddet eğiliminin kurbanları yine kadınlar ve çocuklar oluyor. 

    Kadın cinayetleri ve kadına yönelik şiddet etkin koruyucu önleyici tedbirlerle engellenmeli, durdurulmalı ve asla cezasız kalmamalıdır.  6284 sayılı koruma kanunu bütün yetkili kurum ve kuruluşlarca etkin bir şekilde uygulanmalıdır.

    Kamu yönetimi, kadına karşı şiddeti önlemek için elindeki tüm hukuksal araçları en etkin şekilde kullanmalı, güvenlik güçleri kadını koruyacak tedbirlerle ilk basamak görevlerini etkin bir şekilde yerine getirmelidir ve her zaman teyakkuzda olmalıdır.

    İlk günden buyana savunduğumuz ve ülkelerin şiddeti önlemeye yönelik etkin önlemler almasını öneren İstanbul Sözleşmesi’ne tekrar taraf olunmalıdır. 

    DEVA Partisi olarak biz kadınlar üzerinden değil, kadınlar için siyaset yapmak adına yola çıktık. Bu minvalde şiddetin her türüne karşıyız ve şiddeti önlemek için kadın erkek tüm gücümüzle çalışıyoruz, çalışmaya da devam edeceğiz.

     

     

  • ABB’DEN BEYPAZARI AİLE YAŞAM MERKEZİ’NDE ÖĞRETMENLER İÇİN ÖZEL ETKİNLİK

    ABB’DEN BEYPAZARI AİLE YAŞAM MERKEZİ’NDE ÖĞRETMENLER İÇİN ÖZEL ETKİNLİK

    Ankara Büyükşehir Belediyesi, “24 Kasım Öğretmenler Günü” nedeniyle özel bir kutlama programı düzenledi. Beypazarı Aile Yaşam Merkezi’nde gerçekleştirilen etkinlikte Beypazarılı öğretmenlere çeşitli hediyeler takdim edilirken Kent Orkestrası da bir konser verdi.  

    Ankara Büyükşehir Belediyesi, “24 Kasım Öğretmenler Günü”nü çeşitli etkinliklerle kutladı.   

    Beypazarı ilçesine kazandırılan yeni Aile Yaşam Merkezi’nde (AYM) öğretmenler için özel bir kutlama programı gerçekleştirildi.

    862 ÖĞRETMEN VE AİLELERİ DOYASIYA EĞLENDİ

    Büyükşehir Belediyesi Aile Yaşam Merkezleri ve BELMEK’lerde eğitmenlik yapan öğretmenler ile Beypazarı’nda bulunan okullarda görev yapan öğretmenler, Beypazarı Aile Yaşam Merkezi’nde düzenlenen “24 Kasım Öğretmenler Günü’ne Özel Program”da bir araya geldi.

    Etkinliğe katılan öğretmenler aileleri ile birlikte Kent Orkestrası’nın verdiği konserde doyasıya eğlendi. Beypazarı AYM Koordinatörü Nejat Uzunoğlu gerçekleştirilen etkinlikle ilgili olarak, şunları söyledi:  

    “24 Kasım Öğretmenler Günü’ne binaen öğretmenlerimiz için bir organizasyon gerçekleştirdik. Beypazarı ilçemizde yaklaşık 32 okuldan 862 öğretmenimize ulaştık. Güzel bir katılım oldu. Ankara Büyükşehir Belediyesi olarak tüm öğretmenlerimizin Öğretmenler Günü’nü kutluyoruz.”  

    ÖĞRETMENLERDEN BÜYÜKŞEHİR BELEDİYESİ’NE TEŞEKKÜR

    En özel günlerinde Büyükşehir Belediyesi’nin yanlarında olmasından dolayı duydukları mutluluğu dile getiren öğretmenler, şöyle konuştu:

    -Damla Arslan: “Büyükşehir Belediyemiz Öğretmenler Günü’nü unutmadı. Böyle güzel bir organizasyon düzenledi. Onlara çok teşekkür ediyoruz. Bütün öğretmenlerin Öğretmenler Günü Kutlu Olsun.”

    -Gamze Yurdabakan: “Beypazarı Aile Yaşam Merkezi’nde matematik öğretmeni olarak çalışıyorum. Öğretmenlerimizle Beypazarı ilçesinde bir araya gelmek büyük bir mutluluk. Tüm öğretmen arkadaşlarıma burada eğlencemize katıldıkları için teşekkür ediyorum.”

    -Gülşah Büşra Karaçam: “Büyükşehir Belediyemizin düzenlemiş olduğu programda Beypazarı’ndaki bütün öğretmenlerimizle bir arada eğlenceli vakit geçirdik. Emeği geçenlere teşekkür ediyoruz. Başta Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere bütün öğretmenlerimizin Öğretmenler gününü kutluyorum.”  

     

     

  • KARŞIYAKA BELEDİYESİ GENÇLERE GERİ DÖNÜŞÜM BİLİNCİ AŞILIYOR

    KARŞIYAKA BELEDİYESİ GENÇLERE GERİ DÖNÜŞÜM BİLİNCİ AŞILIYOR

    Karşıyaka Belediyesi, sürdürülebilir bir dünya hedefi doğrultusunda geri dönüşüm kültürünü yaygınlaştırmak için çalışmalarını sürdürüyor. Bu kapsamda çevre temizliği etkinliğinde öğrencilerle buluşan İklim Değişikliği ve Sıfır Atık Müdürlüğü uzmanları, geri dönüştürülebilir atıklar hakkında önemli bilgiler aktardı. Karşıyaka Belediye Başkanı Cemil Tugay, “Geri dönüşüm bilincinin erken yaşlarda edinilmesi gerektiğine inanıyor, bu yolda bize umut veren çocuklarımızla gurur duyuyoruz” dedi.

    Her yıl tonlarca atığı geri dönüşüme kazandırarak çevreye ve ekonomiye önemli katkılar sağlayan Karşıyaka Belediyesi, çeşitli etkinlik ve eğitim çalışmalarıyla toplumsal bilincin güçlenmesine de destek veriyor. İklim Değişikliği ve Sıfır Atık Müdürlüğü bünyesinde yürütülen hizmetler yoğun şekilde devam ederken, Avrupa Atık Azaltım Haftası dolayısıyla gençlere yönelik farkındalık yaratan bir çevre temizlik çalışmasına imza atıldı.

    HEM TEMİZLİK HEM EĞİTİM

    Müdürlükte görevli uzmanlar, İzmir Bilfen Fen Lisesi öğrencileri ile birlikte Bostanlı’da temizlik çalışması yaparak geri dönüştürülebilir atıkları topladı. Daha sonra da bunları gruplandırarak Gode Cengiz Parkı’nda bulunan geri dönüştürülebilir atık toplama kumbaralarına attı. Uzmanlar, çalışma boyunca öğrencilere geri dönüşümün önemi ve atık türleri konusunda önemli bilgiler verdi. Çevre konusundaki duyarlılıklarını uygulamalı eğitimle güçlendirme imkânı bulan öğrenciler ve velileri, Karşıyaka Belediyesi’ne teşekkür etti.

    SÜRDÜRÜLEBİLİR BİR DÜNYA İÇİN

    Geri dönüşüm konusuna hem kurumsal hem de toplumsal boyutta büyük önem verdiklerini vurgulayan Karşıyaka Belediye Başkanı Cemil Tugay, “Geri dönüşüm kültürünü yaygınlaştırarak ve kaynak tüketimini azaltarak sürdürülebilir bir dünya hedefine ulaşmak mümkün. Biz bu anlayışı en etkin şekilde kurum içi uygulama ve hizmetlerimize yansıtıyor, aynı zamanda vatandaşlarımızı da bilinçlendirerek bireysel katkılarını arttırmalarına destek veriyoruz. Elbette geri dönüşüm bilincine sahip bir toplumun anahtarı çocuk ve gençlerdir. Geri dönüşüm bilincinin erken yaşlarda edinilmesi gerektiğine inanıyor, bu yolda bize umut veren çocuklarımızla gurur duyuyoruz” dedi.