Blog

  • ÇORUM’DA ŞİDDETLİ FIRTINA AĞAÇLARI DEVİRDİ, ÇATILARI UÇURDU

    ÇORUM’DA ŞİDDETLİ FIRTINA AĞAÇLARI DEVİRDİ, ÇATILARI UÇURDU

    ERKAN KARACA

    Çorum’da şiddetli rüzgar nedeniyle ağaçlar devrildi, bir binanın çatısındaki aydınlatma camları boş araziye savruldu.

    Meteoroloji Genel Müdürlüğü tarafından turuncu kodla şiddetli rüzgar uyarısı verilen Çorum’da bir binanın çatısı uçtu. Fen Lisesi Caddesi üzerinde bulunan Hitit Gğrenci Yurdu önündeki ağaç, fırtınanın şiddetine dayanamayarak ikiye bölündü. Devrilen ağaç bir süre trafiğin kapanmasına neden oldu.

    Ağaç parçalarının ekipler tarafından yoldan kaldırılmasının ardından yol yeniden trafiğe açıldı.

    Çorum’da fırtınanın akşam saatlerine kadar etkili olması bekleniyor.

  • SAMSUN KADIN DAYANIŞMASI: “KADINLAR VE ÇOCUKLAR ERKEK DEVLET ŞİDDETİNİN ALTINDA HER GEÇEN GÜN AĞIR BEDELLER ÖDÜYOR”

    SAMSUN KADIN DAYANIŞMASI: “KADINLAR VE ÇOCUKLAR ERKEK DEVLET ŞİDDETİNİN ALTINDA HER GEÇEN GÜN AĞIR BEDELLER ÖDÜYOR”

    MEHMET REBİİ ÖZDEMİR

    Samsun Kadın Dayanışması, Samsun İlkadım’da ’25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü’ nedeniyle dün basın açıklaması yaptı. Açıklamada, “Kadınlar ve çocuklar erkek devlet şiddetinin altında her geçen gün ağır bedeller ödüyor. Evde, işte, okulda, sokakta, sosyal medyada, dijital platformlarda erkek şiddetine maruz bırakılıyoruz. Erkek şiddetine dair veriler iktidarlar tarafından açıklanmıyor. Şiddet vakalarının üstü örtülmeye çalışılıyor. 2022 yılında erkek şiddeti 334 kadını öldürdü” denildi.

    ’25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü’ nedeniyle Samsun Kadın Dayanışması, dün akşam Bulvar AVM girişi önünde açıklama yaptı. Açıklama Dayanışma adına Esra Marta, Emel Çakır, Eda Efil, Dilan Taşdelen ve Burcu Kavalcı tarafından bölümler halinde okundu. Açıklama şöyle:

    “Bu yıl başta Gazze olmak üzere Ortadoğu ve dünyada savaşların sebep olduğu yıkımlar, dokuz ay önce, 6 Şubat depreminde enkaz altında kalan iktidarın yeni yıkımlara yol açacak özelleştirme politikaları, kadın düşmanlığını meclise taşıyan kadın düşmanı koalisyonlar, hukuk sisteminin çöktüğünün teyidi bir yargı krizinin yanında büyük bir ekonomik krizle girdiğimiz bu 25 Kasım’da biz kadınlar; erkek devlet şiddetine, yoksulluğa, emek düşmanlığına, savaşlara karşı barışı, hayatlarımızı ve haklarımızı savunuyoruz şiarını yükseltiyoruz. Erkek egemen siyasetin politikaları, kapitalizmin, milliyetçi ve tekçi ideolojilerin saldırılarına hizmet ederken eşitsizlikleri yeniden üretmeye devam etmekte ve erkek devlet şiddetini meşrulaştırmaktadır. Bu nedenle kadınlar olarak erkek devlet şiddetine karşı her alanda yürüttüğümüz mücadeleyi emek, barış ve demokrasi mücadelesinden ayrı düşünmüyoruz. Kadınlar ve çocuklar erkek devlet şiddetinin altında her geçen gün ağır bedeller ödüyor. Evde, işte, okulda, sokakta, sosyal medyada, dijital platformlarda erkek şiddetine maruz bırakılıyoruz. Erkek şiddetine dair veriler iktidarlar tarafından açıklanmıyor. Şiddet vakalarının üstü örtülmeye çalışılıyor. 2022 yılında erkek şiddeti 334 kadını öldürdü. Sadece 2022 verilerine baktığımızda bile şiddetin hedefi haline gelen kadınların sayısının arttığını görüyoruz.

    “DEPREMİN İLK GÜNÜNDEN İTİBAREN KADINLAR PLANSIZLIK NEDENİYLE BARINMA ISINMA VE HİJYEN SORUNU YAŞIYOR”

    LGBTİ artı örgütlerinden gelen raporlar nefret söyleminin de her geçen gün arttığını gösteriyor. İktidar ve iktidar yöneticileri tarafından hedef alınan LGBTİ artılar bu nefret söylemleri sebebi ile her gün ötekileştiriliyor ve ölümle karşı karşıya bırakılıyor. Aynı zamanda bu nefret söylemleri transların en temel sağlık hizmetlerine erişememelerine, güvenceli bir iş ve barınacak bir yer bulamamalarına hatta ölümlerine yol açıyor. AKP-MHP iktidarı ise sorun çözmek yerine kadın düşmanı siyasetine ve nefret söylemlerine yenilerini eklemeye devam etmektedir. Baskı mekanizmalarını tümüyle seferber ederek kadın kazanımlarını zayıflatmaya, kadınları eve mahkûm etmeye ve kamusal alanda iradesizleştirmeye dönük politikalarına hız veriyor.

    6 Şubat’ta Maraş’ta meydana gelen ve en az 11 kent ile Suriye’yi etkileyen depremlerin üzerinden 9 ay geçti. Kadınlar ilk günden beri koordinasyonsuzluk ve plansızlık nedeniyle barınma, ısınma ve hijyen sorunlarıyla karşı karşıya bırakıldı. İktidar ise depremi bir felaket değil Allah’ın bir lütfu diyerek üzerine düşen her türlü sorumluluktan kaçtı. Mevcut afet müdahale eylem planında kadının adı dahi geçmiyor, devletin kadınların ve LGBTİ artıların ihtiyaçlarına göre tasarlanmış toplumsal cinsiyete duyarlı bir müdahale stratejisi yok. Kurulan çadır kentlerde yeterli ışıklandırma olmadığı için kadınlar çocuklarını akşamları tuvalete götürürken dahi kendilerini güvende hissetmiyor. Temiz suya, sabuna erişimin kısıtlı olduğu, tuvaletlerin temizlenemediği bu ortamda kadınların özellikle regl dönemlerinde sağlıklarının tehlikeye de girdiğini biliyoruz. Erkek egemen devletlerin çıkardığı savaşlar yüzünden kadınlar ya ölüme terk edilmekte yada göçe zorlanmaktadır. AKP- MHP iktidarı ülke içerisinde milliyetçilik naraları atarken göçmen kadınları hedef gösteriyor ve güvencesiz bırakıyor. Her yerde karşımıza çıkan erkek egemen devlete karşı kadın mücadelemiz ve dayanışmamızdan vazgeçmiyoruz.

    Karma eğitimi hedef alan AKP- MHP iktidarı yoksullukla mecbur edildiğimiz KYK yurtlarında giriş çıkışlarımızı denetlemeye özen gösterdiği kadar güvenceli ve sağlıklı bir barınma hakkı sunsaydı bugün Zeren Ertaş ve diğer kadın arkadaşlarımız aramızda olacaklardı. Biz genç kadınlar özgür ve demokratik bir yaşamı inşa etmekten asla vazgeçmeyeceğiz. Ücretsiz kreş imkanına erişilemezken çocuklar ve kadınlar için tek seçenek haline getirilen küçük yaşta çocukların ve kadınların istismar edildiği dini vakıf ve tarikat yapılarında karşımıza çıkan erkek devlet şiddetine göz yummayacağız. Yıllardır sürdürdüğümüz mücadeleyle elde ettiğimiz en önemli kazanımlarımızdan biri olan kadına yönelik şiddetin toplumsal cinsiyet eşitsizliğinden doğduğu yaklaşımı üzerine inşa edildiği için oldukça önemli olan İstanbul Sözleşmesi bir gecede feshedilmiştir. AKP bu yolla erkek şiddetini ve erkek egemen zihniyeti değiştirme yükümlülüğünü almayacağını açıktan duyurmuştur. Şimdi ise 6284 sayılı yasayı tartışmaya açarak eril yargının cezasızlık politikalarını meşrulaştırmaktadır. Tüm bunlara rağmen haklarımız ve hayatlarımız için İstanbul Sözleşmesi’nden vazgeçmeyeceğiz. Sözleşme yeniden yürürlüğe girene, gereği yerine getirilene ve 6284 sayılı yasa etkin bir biçimde uygulanana kadar mücadele etmeye devam edeceğiz.

    “İKTİDAR GÜNDEMİNE KADIN İŞSİZLİĞİ VE YOKSULLUĞUNU ALMAMAKTADIR”

    AKP/MHP iktidarının sermayeden, savaştan ve ranttan beslenen bütçe politikaları ile ekonomik kriz derinleşmektedir. Kadın emeğini güvencesizleştirecek politikalarına hız veren iktidar 2024 bütçesinde kadını güçlendirmeye sadece her yüz lirada 53 kuruş ayırmakta, gündemine ise kadın işsizliği ve yoksulluğunu almamaktadır. Tüm bunların yanında iktidar örgütlü kadın mücadelesini hedef alan baskı, gözaltı ve tutuklamaları hız kesmeden sürdürerek, anayasal haklarımızı, toplantı, gösteri ve yürüyüş hakkımızı engelleyerek de kadına yönelik şiddeti farklı biçimlerde sürdürmektedir. Açıkça kadınların hayatına kastederek erkek egemen sistemi tüm mekanizmaları ile korumaya kararlı olduğunu göstermektedir. İktidar, KHK’lar ile kadınları haksız ve hukuksuz işten çıkarmış hatta özgürlüklerini ellerinden almıştır. KHK ile ihraç edemediklerinde de mobbing, sürgün ve şiddetle görevden el çekmeye zorlamaktadır.  Ekonomik ve sosyal güvenceden yoksun bırakılmayı, yoksullaşmayı, bize dayatılan kimliklerle yaşamayı, güvencesiz- kayıt dışı çalıştırılarak sömürülmeyi, şiddet ve istismar tehdidi altında yaşamayı reddediyoruz. Biz kadınlar tüm bu sorunlara çözüm üretecek politikaların yapılmasını, kadına yönelik şiddetin tüm biçimleri ortadan kalkmasını istiyoruz. Ve kadınların eşitlik ve özgürlük sorunu çözülmeden siyasi, medeni, sosyal ve ekonomik haklara erişimden bahsedilemeyeceğinin altını özelikle çiziyoruz.  Varız! Diyoruz. Vardık ve hep var olacağız. Hayatlarımıza, haklarımıza ve emeğimize sahip çıkacağız.”

  • REMZİ ÇAYIR’DAN 50 ARTI 1 DEĞİŞİKLİĞİ TEPKİSİ: “ERDOĞAN’IN AMACI 2025 BİLEMEDİNİZ 2026’DA BU DEĞİŞİKLİĞİ YAPARAK MİLLETİN HUZURUNA YENİDEN CUMHURBAŞKANI ADAYI OLARAK ÇIKMAK. İKTİDARI NASIL DEVAM ETTİRİRİM, KAYGI BU”

    Milli Yol Partisi Genel Başkanı Remzi Çayır, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın cumhurbaşkanlığı seçiminde yüzde 50 artı 1 kuralının değiştirilmesi yönündeki açıklamasına ilişkin; “Yüzde 50 artı 1 Cumhurbaşkanlığı yönetim sisteminin temel ölçeği ve temel direği. Şimdi çıkmış diyor ki ‘Bu olmaz kimin eli kimin cebinde belli değil.’ Bizim cepte hiçbir el yok, bizim de kimsenin cebinde elimiz yok seninkini bilmiyorum. Bu hareketin mensuplarının cebinde kimsenin eli yok. Senin elin hangi cebe girdi onu bilmiyoruz. Sen biliyorsun demek ki bir şeyler yaşamış ki söylüyor. Bunun çözümün 50 artı 1’den vazgeçmek mi yoksa başka bir amacı mı var? Recep Tayyip Erdoğan’ın amacı 2025, bilemediniz 2026’da bu değişikliği yaparak milletin huzuruna yeniden Cumhurbaşkanı adayı olarak çıkmak. Yoksa millete daha demokratik bir anayasa yapayım, herkesin eşit olduğu bir anayasa yapayım, farklı insanları, toplumdaki farklı kültür ve anlayışların kendisine yer bulduğu bir anayasa yapayım diye bir kaygısı yok. Ne kaygısı var? Hükümeti nasıl devam ettiririm, iktidarı başkasına teslim etmeden devam edeyim…Kaygı bu. Şimdi MHP ile iş birliği yapıyor eğer şartlar değişirse HEDEP’le de iş birliği yapar. Ölçü bu. Yapmadı mı yaptı. Yarın da yapar” dedi. 

    Milli Yol Parti Genel Başkanı Remzi Çayır, bugün Ankara Kızılcahamam’daki Yerel Seçim Kampı’nda konuştu. Çayır, 31 Mart 2024’de yapılacak yerel seçim partisinin çalışmaları başlattığını duyurdu.

    TÜRKİYE’NİN AMERİKA’NIN ÇIKARLARINI KORUMAK ÜZERE BİR GÖREVİ OLAMAZ”

    Çayır, toplantıda yaptığı konuşmada, Türkiye’deki ABD üsleri değindi. Çayır, “Ey Türk milleti ve ey Müslümanlar diye haykırasım geliyor. Ey Türk milleti ve Müslümanlar siz nasıl bir imana sahipsiniz ki topraklarınızda Amerika’nın askeri, Amerika’nın üssü bulunmakta. Amerikan askerinin İncirlik’te veya Kürecik’te ne işi var? Bizim ülkemizde Amerikan üssünün, askerinin, uçağının, ordusunun ne işi var? Denebilir ki soğuk savaş döneminde Sovyet Rusya’ya karşı, komünizme karşı bir barikat oluşturulmuştu. Türkiye NATO ülkesidir, bu anlamda bir görevi vardı. Asla. Türkiye’nin Amerika’nın çıkarlarını korumak üzere bir görevi olamaz” dedi.

    SEN BİR TANE YERE DÜŞMÜŞ ADAMDAN BAHSEDİYORSUN, MİLYONLARCA YERE DÜŞMÜŞ ZOR DURUMDA”

    Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın bir kiracı ile ev sahibini yaşadığı diyaloğu aktarmasını da hatırlatan Çayır, “Başımızda şu an 22 yıldır ülkeyi yöneten, dersini iyi çalışmış, ezberini iyi yapmış bir şahsiyet var. Millete bütün olumsuzların adresinin kendisi olmadığı, yapılan yanlışların kendisiyle alakası olmadığını, ülkeyi iyi yere götürmek istediğini ama içeride ve dışarıda bazılarının kendisine engel olduğunu 22 yıl sonra söylüyor. 22 yıl ülkeyi yöneteceksin sonra döneceksin diyeceksin ki ‘Bu kira artışlarını kim yapıyor olur mu böyle. Beni bir kiracı aradı’ diyor, telefonla konuşmayı anlatıyor milletin gözüne içine baka baka utanmadan. Diyor ki ‘Benim kiram 2 bin 500 lira şimdi ev sahibi 7 bin 500 lira ben ne yapacağım?’ ‘Vicdansız ev sahiplerine bak. Belediye başkanımı aradım bizim TOKİ’lerde bir şey var mı?’ Tamam da sen bir tane yere düşmüş adamdan bahsediyorsun, milyonlarca yere düşmüş zor durumda ve perişan olan insanlar var. Onunla ilgili çözüm var mı” diye konuştu.

    RECEP TAYYİP ERDOĞAN’IN AMACI 2025 BİLEMEDİNİZ 2026’DA BU DEĞİŞİKLİĞİ YAPARAK MİLLETİN HUZURUNA YENİDEN CUMHURBAŞKANI ADAYI OLARAK ÇIKMAK”

    Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde yüzde 50 artı 1 barajının değiştirilmesi gerektiğine yönelik açıklamasını hatırlatan Çayır, şunları söyledi:

    “Durduk yerde bundan 5-6 yıl önce Cumhurbaşkanlığı yönetim sistemi getirdik. Ana direği ne? Baraj. Yüzde 10 barajının yanında ikinci bir baraj yüzde 50 artı 1. Cumhurbaşkanlığı yönetim sisteminin temel ölçeği ve temel direği. Şimdi çıkmış diyor ki ‘Bu olmaz kimin eli kimin cebinde belli değil.’ Bizim cepte hiçbir el yok, bizim de kimsenin cebinde elimiz yok seninkini bilmiyorum. Bu hareketin mensuplarının cebinde kimsenin eli yok. Senin elin hangi cebe girdi onu bilmiyoruz. Sen biliyorsun demek ki bir şeyler yaşamış ki söylüyor. Bunun çözümün 50 artı 1’den vazgeçmek mi yoksa başka bir amacı mı var? Recep Tayyip Erdoğan’ın amacı 2025, bilemediniz 2026’da bu değişikliği yaparak milletin huzuruna yeniden Cumhurbaşkanı adayı olarak çıkmak. Yoksa millete daha demokratik bir anayasa yapayım, herkesin eşit olduğu bir anayasa yapayım, farklı insanları, toplumdaki farklı kültür ve anlayışların kendisine yer bulduğu bir anayasa yapayım diye bir kaygısı yok. Ne kaygısı var? Hükümeti nasıl devam ettiririm, iktidarı başkasına teslim etmeden devam edeyim…Kaygı bu. Şimdi MHP ile iş birliği yapıyor eğer şartlar değişirse HEDEP’le de iş birliği yapar. Ölçü bu.Yapmadı mı yaptı. Yarın da yapar. İktidarı elde tutmak için her yol mübah diyen bir anlayışla karşı karşıyasınız.”

    Çayır, emeklilere 5 bin lira ikramiye verilmesini de eleştirerek, “Çıkmış emeklilere hakaret ediyor. ‘Bir sefer 5 bin lira verdim idare edin’ diyor. Bir sefer 5 bin lira verecekmiş 7 bin 500 lira alan vatandaş hayatının kolaylaştıracak. İnsanın içinde bulunduğu şartlarla alay eden bir anlayışla karşı karşıyayız. Soruyorlar ya oy verecek kim var? ‘Kötüsünün iyisine veriyoruz’ genellikle bu yaklaşım dile getiriliyor. Hayır kötünün iyisi olmaz. İyinin iyisine verin. Bu iyinin iyisi de Muhsin Yazıcıoğlu’nun yol arkadaşları, o yüreklere verin diyeceksiniz” değerlendirmesini yaptı.

    “‘MİLLET ANAYASASINI YAPIYOR’ KAMPANYASINI BAŞLATACAĞIZ”

    Yeni anayasa için taslak bir çalışma planı yapmayı düşündüklerini belirten Çayır, “Arkadaşlarımızla bir çalışma başlatacağız. Bu çalışmayı sokaklara ve caddelere yayabilirsek bir anayasa taslağı üzerinde çalışacağız. Bu çalışmayı en kısa zamanda siyasi partilere, sivil topluma ve TBMM’ye sunacağız. ‘Millet anayasasını yapıyor’ kampanyasını başlatacağız” dedi.

  • BURHANİYE’DE KABARAN DENİZ SOKAKLARA TAŞTI, BAZI EVLERİ SU BASTI

    BURHANİYE’DE KABARAN DENİZ SOKAKLARA TAŞTI, BAZI EVLERİ SU BASTI

    SEFER TALAY

    Balıkesir’in Burhaniye ilçesinde dün gece yaşanan fırtına sırasında kabaran deniz sokaklara taşarken; yazlıkları su bastı ve bazı evlerde ise elektrikler kesildi.

    Dün gece yaşanan fırtına Burhaniye’de hayatı olumsuz etkiledi. Öğretmenler Mahallesi Plajı’ndan fırtınanın etkisiyle kabaran deniz suları, plajı aşarak sokaklara taştı. Bazı araçlar sular içinde kaldı. Belediye ekipleri iş makineleri ile plaja kumdan set yapmaya başladı. Ören Plajı’nda ise bazı büfeler sular altında kalırken, bazı yazlıkların çevresi de sularla kaplandı. Gece saat 01.00 sıralarında ise fırtınanın etkisi ve kabaran denizle birlikte Orjan ve Haberkent siteleri sular altında kaldı.

    Orjan Tatil Sitesi İşletme Müdürü Şaban Özinan, “Bugüne kadar ben 26 senedir buradayım. Denizin bu şekil kabardığını ve geldiğini hiç görmedim. Bir çok yerde elektriğimiz yok. UEDAŞ’ın elektrik panoları ve sayaç panolarını birçoğu yandı. Geceden beri buralardayım. Dolaşıyorum. Yardıma muhtaç üyelerimiz var. Bir çoğunun da şu an elektriği yok. Isınma problemi var. Onları çözmeye çalışıyoruz. UEDAŞ’a ulaşamıyorum. Yani yapabildiğimizi kendi imkanlarımızla yapmaya çalıyoruz” dedi.

     

  • AYLİN NAZLIAKA’DAN ERDOĞAN’IN ‘KADINA YÖNELİK ŞİDDETLE MÜCADELE GENELGESİ’NE İLİŞKİN AÇIKLAMA: “GENELGEYE GÖSTERMELİK ÜÇ-BEŞ İYİ MADDE EKLENEREK BİZİM GÖZÜMÜZÜ BOYAYAMAZ”

    AYLİN NAZLIAKA’DAN ERDOĞAN’IN ‘KADINA YÖNELİK ŞİDDETLE MÜCADELE GENELGESİ’NE İLİŞKİN AÇIKLAMA: “GENELGEYE GÖSTERMELİK ÜÇ-BEŞ İYİ MADDE EKLENEREK BİZİM GÖZÜMÜZÜ BOYAYAMAZ”

    CHP Genel Başkan Yardımcısı Aylin Nazlıaka, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan imzasıyla yayınlanan “Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele” genelgesine ilişkin, “Erdoğan, kadına yönelik şiddetle etkin mücadele etmek istiyorsa bunun yolu bellidir. İstanbul Sözleşmesi, vakit kaybetmeksizin yeniden yürürlüğe konulmalıdır. 6284 Sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun’un yükümlülükleri budanmaya çalışılmaksızın uygulanmalıdır. Genelgeye göstermelik üç-beş iyi madde eklenerek bizim gözümüzü boyayamaz. Kendisi kandırılmış olabilir ama biz kandırılmayız. 2002 yılından bu yana yapılmayanlar, şimdi bize müjde diye sunulamaz” açıklamasını yaptı.

    “Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele ile İlgili 2023/16 Sayılı Cumhurbaşkanlığı Genelgesi”, 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü’nde Resmi Gazete’de yayımlandı. CHP Aile ve Sosyal Hizmetlerden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı ve Kadın Kolları Genel Başkanı Aylin Nazlıaka, genelgeye ilişkin yazılı açıklama yaptı. Nazlıaka’nın açıklaması şöyle:

    “İKTİDAR, ‘KADININ BEYANI ESASTIR’ İLKESİNİ ALENEN YOK SAYIYOR”
    “Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın imzasıyla 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü’nde ‘Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele’ ile ilgili 2023/16 Sayılı bir Genelge yayımlandı. Yine bir gece yarısı yayımlanan 17 maddelik genelgeyi incelediğimizde, özellikle 6’ncı maddede yer alan, ‘Kadına yönelik şiddetle mücadele alanında kanıta dayalı politikaların geliştirilmesine temel oluşturulacak’ ifadesi dikkati çekiyor. Bu maddede iktidar, ‘Kadının beyanı esastır’ ilkesini alenen yok sayıyor. Erdoğan sosyal medya hesabından yaptığı paylaşımda, 6284 Sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun’un ‘zihinlerde gerçekleştirilen bir dönüşüm’ olduğunu iddia ederken 6284’ün yükümlülüğünü askıya alıyor. AKP, yıllardır uyguladığı politikalarla ve söylemleriyle ‘kadının beyanı esastır’ ifadesini hep çarpıttı. Şimdi de hedefine ulaşmak için bu genelgeyi yayımlandı. İktidarın medya gücünü kullanarak karaladığı ‘kadının beyanı esastır’ ifadesinin kapsamı nedir?

    “YASADA ‘MASUMİYET KARİNESİNE’ AYKIRI BİR DURUM YOK”
    Birlikte inceleyelim: ‘Tüm yasaların önceliği suçu önlemektir. Önleyemiyorsa mağduru korumak ve faili cezalandırmak ve caydırıcı tedbirler almaktır. Bu yasa, cinsel şiddete maruz kalan ya da tehdit altında olan mağdurun beyanı üzerine uzaklaştırma kararı verilmesine olanak sağlıyor. Böylece, suçun önlenmesi ve mağdurun korunması amaçlanıyor. Mağdur bir erkek de olabilir. Önemli olan şiddeti önlemektir. Cinayet işlenmeden durdurmak gereklidir. Bazıları ‘ya beyan yalansa’ diyerek yasayı tartıştırıyor. Oysaki bir çocuğun ya da kadının ifşa aşamasına gelmesi ancak çok ağır bir şey yaşadığında mümkün oluyor. Bu yasada mağdurun, yaşadıklarını dile getirmesi konusunda cesaretlendirilmesi amaçlanıyor. Bu düzenleme, özellikle ensest vakalarında hayat kurtarıyor. Kaldı ki mağdurun beyanı körü körüne esas alınmıyor; yargılama sırasında hayatın olağan akışına uygun, samimi, tutarlı ve istikrarlı bir tutum sergilemesi gerekiyor. Fail ile mağdur arasında menfaate dayalı bir husumet olmaması gözetiliyor. Diyelim ki sanık, tanıklar ve doktor raporları ile desteklenen belgelere rağmen iddiaları çürüttü. O zaman kadının beyanı esas alınmıyor. Kısacası yasada ‘masumiyet karinesine’ aykırı bir durum yok.’

    “AİLE VE SOSYAL HİZMETLER BAKANLIĞI’NIN GÖREV VE YETKİ ALANINA DİYANET İŞLERİ’NİN DE EKLENMESİ YETKİ GASBIDIR”
    Genelge’de yer alan bir başka husus ise ‘Kadına Yönelik Şiddet İzleme Komitesi’nin adının ‘Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele Koordinasyon Kurulu’na dönüştürülmesi ve üyeleri arasına Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş’ın da eklenmesidir. Türkiye Cumhuriyeti, laik bir ülkedir ve Diyanet’in yetki ve sorumlulukları bellidir. Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı’nın görev ve yetki alanına Diyanet İşleri’nin de eklenmesi yetki gasbıdır. Laikliğe savaş açmaktır.

    “ERDOĞAN, GENELGEYE GÖSTERMELİK ÜÇ-BEŞ İYİ MADDE EKLENEREK BİZİM GÖZÜMÜZÜ BOYAYAMAZ. KENDİSİ KANDIRILMIŞ OLABİLİR AMA BİZ KANDIRILMAYIZ”
    Erdoğan, kadına yönelik şiddetle etkin mücadele etmek istiyorsa bunun yolu bellidir. İstanbul Sözleşmesi, vakit kaybetmeksizin yeniden yürürlüğe konulmalıdır. 6284 Sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun’un yükümlülükleri budanmaya çalışılmaksızın uygulanmalıdır. Genelgeye göstermelik üç-beş iyi madde eklenerek bizim gözümüzü boyayamaz. Kendisi kandırılmış olabilir ama biz kandırılmayız. 2002 yılından bu yana yapılmayanlar, şimdi bize müjde diye sunulamaz.”

  • ÖZGÜR ÖZEL’DEN CHP İL BAŞKANLARINA: “100’ÜNCÜ YILDA ÜYE KAMPANYASI BAŞLATIYORUZ. GÖNLÜNDE ATATÜRK OLAN, GÜÇLÜ BİR TÜRKİYE İÇİN GÜÇLÜ BİR CHP’DE OLMAK İSTEYENLERİN GÖZÜNDEKİ IŞIĞI GÖRÜN, ONLARI BABA EVİNE GETİRİN”

    ÖZGÜR ÖZEL’DEN CHP İL BAŞKANLARINA: “100’ÜNCÜ YILDA ÜYE KAMPANYASI BAŞLATIYORUZ. GÖNLÜNDE ATATÜRK OLAN, GÜÇLÜ BİR TÜRKİYE İÇİN GÜÇLÜ BİR CHP’DE OLMAK İSTEYENLERİN GÖZÜNDEKİ IŞIĞI GÖRÜN, ONLARI BABA EVİNE GETİRİN”

    CHP Genel Başkanı Özgür Özel, “İl başkanlarımdan iki hususta çalışmalarını ve üzerine çok titizlenmelerini istiyorum. Bunlardan bir tanesi, önümüzdeki hafta başlatacağımız üye kampanyası. Geçtiğimiz hafta, Örgütten Sorumlu Genel Başkan Yardımcımız Sayın Ensar Aytekin, MYK sunumunda 14 Mayıs’tan sonra üye kaybının durduğunu bir hafta önce müjdelemişti. ‘Artıdayız’ demişti. Geçtiğimiz hafta, çok sayıda üye kaydı oldu, sevindik ama esas sevindiğimiz; yeni gelen üyelerin yüzde 73’ü 30 yaş altı kadın ve erkekler. Hoş geldiniz gençler. CHP olarak 100’üncü yılda üye kampanyası başlatıyoruz. Genel Merkez’den hedefler belirlemeyeceğiz. Kendi gerçekçi hedeflerinizi belirleyin. Sınırlarınızı biliyorsunuz, kendinizi zorlayın. Sakın ha sakın ‘Ne olursa olsun üye yapın’ deyip AK Parti’nin düştüğü ve bu ülkenin insanlarını düşürdüğü duruma düşmeyin. Gönlünde Atatürk olan, güçlü bir Türkiye olan; güçlü bir Türkiye için güçlü bir CHP’de olmak isteyenlerin gözündeki ışığı görün, onları baba evine getirin, Atatürk’ün partisine kaydedin” dedi.

    CHP Genel Başkanı Özgür Özel, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu ve CHP İstanbul İl Başkanı Özgür Çelik ile CHP İl Başkanları İstanbul Buluşması programına katıldı. Burada konuşan Özel, şunları söyledi:

    “FATİH SULTAN MEHMET’TEN GAZİ MUSTAFA KEMAL ATATÜRK’E KADAR, BU ŞEHRİ BİZİM YAPANLARA VE BU ŞEHRE HİZMET EDENLERE SAYGILARIMI SUNUYORUM”

    “Dün Saraybosna’daydım. İçinden nehir geçen çok kadim bir medeniyet, çok güzel bir şehir. Düşündüm, dünyada içinden nehir geçen şehirler, hep çok prestijli şehirler, kentler. Herkesin gitmek istediği, orada olmak istediği, orada yaşamak istediği kentler. Oradan, bugün sabahki toplantı için İstanbul’a, içinden deniz geçen bir şehre geldim. Bu güzel şehirde olmamıza katkı sağlayan Fatih Sultan Mehmet’ten Gazi Mustafa Kemal Atatürk’e kadar, bu şehri bizim yapanlara ve bu şehre hizmet edenlere saygılarımızı, sevgilerimizi, minnetlerimizi; aramızda olmayanlara da rahmetlerimizi sunuyorum. Allah rahmet eylesin.

    “KONGREMİZİ GERÇEKLEŞTİRDİĞİMİZDEN BERİ ÜÇÜNCÜ KEZ BİR ARADAYIZ. ÜÇ HAFTADA ÜÇÜNCÜ İL BAŞKANLARI TOPLANTISINI YAPIYORUZ”

    Kongremizi gerçekleştirdiğimizden beri üçüncü kez bir aradayız. Üç haftada üçüncü il başkanları toplantısını yapıyoruz. Bugünkü toplantının basına kapalı kısmında, değerli İl Başkanımız Özgür Çelik, bir sunum gerçekleştirdi. Yapılan oturumlar ve onların bir sonuç bildirgesi ve Genel Merkez’den taleplerin ortaklaştırıldığı bir kısa ama özlü, etkili bir özetti. Bir dijital anketle başlandı, anketin Türkiye’nin sorunları nasıl görünüyor, örgütümüz nerede duruyor, yerel seçimlere nasıl bakıyoruz ve burada hangi güçlü söylemlere ihtiyaç var ve nerelere dikkat etmeliyiz konusunda aslında gündemi yakalayan, sorunu ve çözüm önerilerini doğru yerden tarif eden güçlü bir sunumla başladı. Merkez Yönetim Kurulu (MYK), Parti Meclisi (PM) ile örgütümüzün ilişkileri açısından ortaya konan talepler, öneriler son derece kıymetliydi. Yaklaşan yerel seçimle ilişkili olarak da ortaya konan vizyonu sahiplendiğimi, çok değerli bulduğumu ifade etmeliyim. Yarım saatlik bir özetti ama İl Başkanımızın ifade ettiği gibi, yapılan toplantıyı ve ortaya çıkan raporu bütün ayrıntılarıyla hem ben hem ilgili genel başkan yardımcılarım, önümüzdeki hafta içinde dikkatle inceleyeceğiz. Önerilerinizi teker teker değerlendirip o konuda gerekli çalışmaları, görevlendirmeleri ve gereken alanlarda size geri dönüşleri sağlayacağız.

    “BİLGE KRAL ALİYA IZZETBEGOVİÇ’İN EBEDİ İSTİRAHATGAHINI ZİYARET ETTİK VE ORADA ŞU CÜMLEYİ BÜTÜN DÜNYAYA HATIRLATMA GEREĞİ DUYDUK: ‘UNUTULAN KATLİAMLAR TEKRARLANIR’”

    Borsna Hersek’e gittik. Başta Dış Politikadan Sorumlu Genel Başkan Yardımcımız; Gölge Kabinemizin Dışişleri Bakanı, Adalet Bakanı yanımızda olmak üzere o bölgede etkili olan milletvekillerimizle, genel başkan yardımcılarımızla birlikte oradaydık. Resmi temaslarda bulunduk, ilk ziyareti Sayın Büyükelçimize gerçekleştirdik. Sosyal Demokrat Parti’nin (SDP) de Genel Başkanı olan Başbakanımızla görüştük. Cumhurbaşkanlığı Konseyi üyeleriyle, dönüşümcü cumhurbaşkanlığı yapan ve Boşnak Cumhurbaşkanı Yardımcımızla bir araya geldik. Ardından dün, gün boyunca hem çok duygulandığımız hem de hatırlamamız ve hatırlatmamız gereken bir ziyaretler zincirini gerçekleştirdik. En sonunda, cumhurbaşkanlığı resepsiyonuyla bitti ama sabah erken saatlerden itibaren örneğin; 1600 tane bebeğin mezarının olduğu bir yere gittik, şehitliklere gittik. Sonra Bilge Kral Aliya Izzetbegoviç’in ebedi istirahatgâhını ziyaret ettik ve orada şu cümleyi hatırladık ve bütün dünyaya hatırlatma gereği duyduk: ‘Unutulan katliamlar tekrarlanır.’

    “SONRADAN BUNU BİR İNSANLIK SUÇU İLAN ETMEK, SOYKIRIM KABUL ETMEK, GİDİP ORALARDA NUTUKLAR ATMAK DEĞİL; KATLİAMA ENGEL OLMAK İÇİN BÜTÜN DÜNYANIN HAREKETE GEÇMESİ GEREKİYOR”

    1992-1995 arası, Bosna Hersek’te CHP doğru yerde duruyordu, Türkiye Cumhuriyeti doğru yerde duruyordu. Ama gelişmiş dünya, uluslararası örgütler durmaları gereken yerde durmuyorlardı. Onlar sonradan yas tutarken yanımızdaydı. Ama ‘Katliam olmasın, bu iş bir soykırıma dönüşüyor, dönüşmesin’ diye bütün dünyaya biz seslenirken dünya ağırdan alıyordu. O yüzden Bosna Hersek’te yan yana 1600 tane bebek mezarı var. Kızını çağırıp ‘Gel, burası güvenli’ diye seslenen babanın gözünün önünde, başından vurulmuş kızının anıtı var. Çok sayıda şehit mezarlığı var ve bugünlerde de Filistin’de yaşananlar var. O yüzden, ‘Katliamlar unutulursa tekrarlanır’ ve tekrarlanıyor. Bosna’dan seslendik, buradan bir kez daha seslenelim. 1992-1995 arası Bosna’nın sesini duymayanlara, Türkiye’nin sesini duymayanlara, o dönemin Dışişleri Bakanı Hikmet Çetin’in yaptığı diplomasiye yeterli reaksiyonu zamanında vermeyenlere, o günlerde orayı görünür kılmak için Bosna’ya giden Genel Başkanımız Deniz Baykal’ın çağrılarını dinlemeyenlere, bir kez daha sesleniyoruz: Sonradan bunu bir insanlık suçu ilan etmek, soykırım kabul etmek, gidip oralarda nutuklar atmak değil; katliama engel olmak için bütün dünyanın, başta Avrupa’nın derhal harekete geçmesi, Birleşmiş Milletler’in (BM) çok daha net pozisyon alması ve bu mezalime ‘dur’ denmesi gerekiyor.

    “SOLCULARA, SOSYAL DEMOKRATLARA, SOSYALİSTLERE; SAVAŞA, KANA, GÖZYAŞINA SUSMAK DEĞİL, ENGEL OLMAK YARAŞIR”

    Ben CHP Genel Başkanı olarak 120 siyasi akrabamıza, bir metin kaleme alarak bir mektup yolladım. Bunlardan 12 tanesi hükümet başkanı, aralarında cumhurbaşkanları var, başbakan var, çok sayıda bakan var. Ana muhalefette olanlar var, ülkelerinin muhalefet partileri olanlar var. Onları, Bosna’dan seslendiğimiz söylemi tekrarlayarak Filistin’in sesini duymaya davet ettik. Onlara diyoruz ki ülkenizde bu meseleyi anlatın, birlikte üyesi olduğumuz uluslararası kuruluşlarda bu meseleyi anlatalım. Solculara, sosyal demokratlara, sosyalistlere; savaşa, kana, gözyaşına susmak değil, engel olmak yaraşır. Ve CHP olarak başkenti Doğu Kudüs olan, 1967 sınırlarında, bütün dünyanın ortaya koyduğu ve bizim sahiplendiğimiz bu kabule sahip çıkmaya ve Filistin’de akan kanı durdurmaya, İsrail’in ortaya koyduğu sivillere karşı ayrım gözetmeksizin şiddete ‘dur’ demeye davet ediyoruz. CHP olarak bir kez daha, Filistin halkıyla dayanışma duygularımızı bu salondan da ifade ediyoruz.

    “NİHAYET YANLIŞTAN DÖNÜLDÜ. DÖNÜLEN İŞ, 5 BİN LİRAYI BÜTÜN EMEKLİLERE VERMEK. OYSA BUNUN DERHAL MAAŞLARA YANSITILMASI GEREKİYOR”

    Enflasyon, emekli maaşlarını kuşa çevirdi. Bizim bütün kanun tekliflerimize, mücadelelerimize rağmen en düşük emekli maaşı 7 bin 500 lira gibi komik bir noktada. Emeklileri açıklıkla sınayan bir noktada. Bunun en az asgari ücret seviyesine çıkarılması gerekiyor. Seçim döneminde en düşük emekli maaşından iyileştirme yapacağını söyleyenler, seçimden sonra bu işi sanki Cumhuriyet Bayramı ikramiyesine çevirdiler ve ancak kasım ayından ödemeleri yapılan, bir kereye mahsus, 5 bin lira gibi hiçbir yaraya merhem olmayacak bir düzenleme yaptılar. Bunda da çalışan emeklileri dışarıda bıraktılar. Oysaki bir emekli niye çalışır diye oturup düşünmediler. İtiraz ettik, ses yükselttik, biz konuştuk, siz konuştunuz, ilgili genel başkan yardımcımız konuştu. Nihayet bu yanlıştan dönüldü. Dönülen iş, 5 bin lirayı bütün emeklilere vermek. Oysa bunun derhal maaşlara yansıtılması gerekiyor. Vatandaşlara şunu hatırlatıyoruz: Sizden oy isterken bunu söylememişlerdi. ‘Bir kerelik size 5 bin lira vereceğiz. Sonra sizi açlığa terk edeceğiz’ dememişlerdi.

    “CUMHURBAŞKANINA HATIRLATIYORUZ: KANUNA UYMAYANLARA ŞAŞIRMAK VE KIZMAK İÇİN ÖNCE SENİN ANAYASA’YA UYMAN LAZIM”

    Hem emeklilerin hem çalışanların, evlenmeyi düşünenlerin, devlet memurlarının en önemli sorunu kiralardaki fahiş artışlar, ev sahibiyle kiracının karşı karşıya gelmesi. Cumhurbaşkanı, cuma günü, fiyat artışlarından dolayı kira artışlarına şaşırmış ve kızmış; ‘2 bin 500 liradan kirayı 7 bin 500 liraya çıkartıyorlarmış’ diyor. Şaşırdıkları şey; kendi çıkarttıkları, bizim ‘Bu çözüm olmayacak. Etkili, doğru tedbirler alınmazsa kiracı-ev sahibi kavgaları olur’ dediğimiz ve maalesef kavgaların çok daha vahim sonuçlar doğurarak bizi doğruladığı bir süreçteyiz. Dönüyor, diyor ki ‘Bu konuda kanun var.’ Yani itiraf ediyor, çıkardığı kanuna uyan yok. Bundan daha normal bir şey yok, bunu hep söyledik. Çünkü devletin elini taşın altına koymadan ve gerçekten iki tarafı da düşünmeden yapılacak hiçbir düzenleme doğru değildir. Burada yapılan iş, ev sahibiyle-kiracıyı karşı karşıya getirmektir. Biz bu kira artışlarının altında ezilen insanlara mutlaka sosyal devletin doğru yerden bir müdahale, bir destekte bulunması gerektiğini düşünüyoruz. Ve Cumhurbaşkanına da şunu hatırlatıyoruz: Kanuna uymayanlara şaşırmak ve kızmak için önce senin Anayasa’ya uyman lazım. Anayasa’ya uymayan birisinin çıkarılmış bir kanuna vatandaşın uymadığına şaşırması, burayı kanun devleti olmaktan, anayasal bir devlet olmaktan çıkarmanın en basit sonuçlarına bile katlanmanın bu kadar zor olduğu bir yerde, bundan sonra ortaya çıkacak vahim sonuçların tekrar göz önünde bulundurulması gerektiğini ifade ediyorum.

    “KOYDUĞUNUZ BU ENFLASYON HEDEFİNE İNANIYORSANIZ ÖNCE SAMİMİYETİ KENDİNİZ GÖSTERECEKSİNİZ”

    Yeniden değerleme oranıyla bütün vatandaşları yoksul, işsiz diye ayırmadan etkileyecek bir artışla karşı karşıyayız; o da vergi ve harçlardaki yüzde 58,5’lik yeniden değerleme oranındaki artış. Burada cumhurbaşkanının bir yetkisi var, bunu yüzde 50 oranında artırmaya ve azaltmaya yetkili kendisi. Ve 2024 enflasyon hedefi, yüzde 36. Siz, koyduğunuz bu enflasyon hedefine inanıyorsanız ve herkesin enflasyon hedefi doğrultusunda doğru fiyatlamalar yapmasını istiyorsanız önce samimiyeti kendiniz göstereceksiniz. Ve bu harçların yüzde 58 buçuk değil, yetkiniz oranında yüzde 50’ye kadar düşürülerek yüzde 29-30 sınırlarına çekilerek bundan sonraki süreçte vatandaşın ödeyeceği verginin/harcın yüzde 60 sınırında olmamasını sağlamanız gerekiyor.

    “YENİ ANAYASA TARTIŞMALARINI SÜRDÜRMEK İSTİYORLAR. TAVRIMIZ NET”

    Bir yandan yeni anayasa tartışmalarını sürdürmek istiyorlar. Tavrımız net. Türkiye’nin bir anayasa sorunu vardır, Türkiye’nin yoksulu, kadını, dezavantajlıyı, çevreyi gören ve bütün bunlar için çok doğru yerden bütün toplumun desteğini alacak, halkoyuna sunulduğunda yüzde 95’in üzerinde bir destekle yürürlüğe girecek bir anayasa sorunu vardır. Ama Türkiye’nin bir anayasa yapma iradesi sorunu da vardır. Kadınları, gençleri endişelendiren, hukuk devletini askıya almayı niyet edinmiş bir değişiklikte CHP hiçbir zaman olmadı, bundan sonra da olmayacak.

    “78 ERKEK İL BAŞKANIMDAN TALEBİMDİR, LÜTFEN, ÖRGÜTÜNÜZDEKİ GÜÇLÜ KADINLARA YANINIZDA MUTLAKA GÖREV VERİN”

    Bütün dünyadan önce Atatürk’ün yüksek vizyonuyla Türk kadınına, seçme-seçilme hakkı veren CHP’nin, Türk kadının seçme-seçilme hakkı elde etmesini sağlayacak uygun ortamı yaratan CHP’nin Atatürk’ün ortaya koyduğu vizonu ikinci yüzyılda, kabinede sadece 1 kadın bakan yapanların elinden bu kabineyi alıp bu gölge kabineler, gelecek kabine cumhuriyet hükümetine dönüştüğünde yine yarısı kadın, yarısı erkek olacak. Bu ülkenin yüzde 50’si kadın olan seçmenlerine, vatandaşlarına ve genç seçmenlerine CHP’nin eşti temsil, kadın-erkek eşitliği ve bu güzel coğrafyada şiddetsiz, haksızlıklar olmadan, eşitsizlikler ortadan kalkarak bu güzel ülkeyi yeniden dünyanın en gelişmiş ülkelerini yakalayıp geçecek vizyonu hep birlikte kazandıracağımıza olan inancı bir kez daha buradan tekrar ediyoruz. CHP’nin 81 il başkanından sadece 3 il başkanının kadın olması, bizim buradaki en önemli eksikliklerimizden bir tanesi. Gelecekte buna çok net bir şekilde örgütümüzle birlikte müdahale edeceğiz. 78 erkek il başkanımdan talebimdir, lütfen, örgütünüzdeki güçlü kadınlara yanınızda mutlaka görev verin, onları yanınızda sizin en baş yardımcınız olarak çalıştırın.

    “CHP OLARAK 100’ÜNCÜ YILDA ÜYE KAMPANYASI BAŞLATIYORUZ. GÖNLÜNDE ATATÜRK OLAN, GÜÇLÜ BİR TÜRKİYE İÇİN GÜÇLÜ BİR CHP’DE OLMAK İSTEYENLERİN GÖZÜNDEKİ IŞIĞI GÖRÜN, ONLARI BABA EVİNE GETİRİN”

    İl başkanlarımdan iki hususta çalışmalarını ve üzerine çok titizlenmelerini istiyorum. Bunlardan bir tanesi, önümüzdeki hafta başlatacağımız üye kampanyası. Geçtiğimiz hafta, Örgütten Sorumlu Genel Başkan Yardımcımız Sayın Ensar Aytekin, MYK sunumunda 14 Mayıs’tan sonra üye kaybının durduğunu bir hafta önce müjdelemişti. ‘Artıdayız’ demişti. Geçtiğimiz hafta, çok sayıda üye kaydı oldu, sevindik ama esas sevindiğimiz; yeni gelen üyelerin yüzde 73’ü 30 yaş altı kadın ve erkekler. Hoş geldiniz gençler. CHP olarak 100’üncü yılda üye kampanyası başlatıyoruz. Genel Merkez’den hedefler belirlemeyeceğiz. Kendi gerçekçi hedeflerinizi belirleyin. Sınırlarınızı biliyorsunuz, kendinizi zorlayın. Sakın ha sakın ‘Ne olursa olsun üye yapın’ deyip AK Parti’nin düştüğü ve bu ülkenin insanlarını düşürdüğü duruma düşmeyin. Gönlünde Atatürk olan, güçlü bir Türkiye olan; güçlü bir Türkiye için güçlü bir CHP’de olmak isteyenlerin gözündeki ışığı görün, onları baba evine getirin, Atatürk’ün partisine kaydedin.

    “MEMNUNİYET ANKETLERİMİZİ PAZARTESİ GÜNÜNDEN İTİBAREN ANKETÖRLER SAHADA OLACAK ŞEKİLDE BAŞLATIYORUZ”

    Değerli başkanlarımdan ikinci beklentim, bugün çalıştayınızda ikinci sunumda olan yerel yönetimler seçimine yönelik. Bu süreci hep beraber, bulunduğumuz makamın gereğini yaparak barış içinde, dostluk içinde, hiç kırgın yaratmadan ve sadece ve sadece yerel seçim başarısına hedeflenerek 2019’daki başarıyı tekrar eden değil, aşan bir noktadan başarmaya mecbur olduğumuz bir süreci yöneteceğiz. Üç büyükşehir adayımız dışında, kimseye verilmiş herhangi bir sözüm yok. Verilmiş bir tek sözüm var: Yerel seçimlerde başarılı olmak için ne gerekiyorsa onu yapacağım. Memnuniyet anketlerimizi pazartesi gününden itibaren anketörler sahada olacak şekilde başlatıyoruz. 7 farklı oluşum, anket yapacak. Ürettikleri sonuçlar hem elektronik ortamda yapay zeka marifetiyle hem istatistik biliminin en ileri teknikleriyle farklı bir alanda denetlenerek en doğru ölçme-değerlendirmelerle bizde olan belediyelerde memnuniyet anketlerini yapacağız. Eğer bir aday, çok iyi bir noktadaysa diğerleri gerilerdeyse o adayda hep birlikte ortaklaşacağız. Eğer kazanacaklar içinde kadınlar varsa tavrımızı kadından yana koyacağız. Eğer birden çok aday kazanıyorsa o kararı mutlaka örgütümüzle birlikte vereceğiz.

    “HALKIN PARTİSİ, HALKIN İKTİDARINI KURACAKSA KENDİ İÇİNDEKİ BARIŞI, DAYANIŞMAYI SONUNA KADAR GÖSTERECEK”

    Belediye başkanlarımızın yapmış olduğu iyi çalışmaları anlatmak, görünürlüğünü artırmak; belediye başkanımıza yapacağımız iltifatın Atatürk’ün partisine, hepimizin partisine yapılmış iltifat olduğunu bilmek; onların arkasında durmanın CHP’nin bugün yerel iktidarının arkasında dururken yarınki genel iktidarının temelini en sağlam şekilde atmak olduğunun bilincinde olmak hepimizin görevidir. Örgüt-belediye başkanı çatışması, CHP’de asla kabul edemeyeceğimiz işlerdir. Herkes, bir diğerinin görev-yetki sorumluluğuna saygı duyarak karşılıklı bir kardeşlik hukuku içinde olacağız. Çünkü birilerinin tek umudur var: CHP’liler kavga etsin ki ‘Bunlardan bir şey olmaz deyip millet aç da olsa, işsiz de olsa, yoksul da olsa bizim iktidarımıza katlansın, oyu bunlardan alalım ama hizmeti zenginlere, seçkinlere yapalım.’ Halkın partisi, halkın iktidarını kuracaksa kendi içindeki barışı, dayanışmayı sonuna kadar gösterecek. Önceki Genel Başkanımız Sayın Kemal Kılıçdaroğlu, partimizin bundan sonraki başarısı için çaba sarf edeceğini ifade ediyor. Ben başta, bütün örgüt, kendisine vefayı, en iyi dilekleri ve kendisinin arzu ettiği her boyutta katkıyı, kendisinden almaya devam edeceğiz. Önümüzdeki günler, CHP’nin hem aday belirleme sürecini hem kampanya sürecini hem seçim gecesini hem de ondan sonrasını doğru yöneteceği; önce yereli kazanıp sonra genel iktidarı teslim almak için geri sayacağımız bir süreci birlikte yaşayacağız.”

     

  • ÖZGÜR CEYLAN’DAN, HÜRKUŞ İLE İLGİLİ İKİ FARKLI AÇIKLAMA YAPAN MSB BAKANI YAŞAR GÜLER’E TEPKİ: “SAYIN BAKANIN SAVUNMA SANAYİMİZİ İÇ SİYASETE ALET ETMESİ KABUL EDEBİLECEĞİMİZ BİR DAVRANIŞ DEĞİLDİR. TSK’YA OLAN GÜVENİ SARSIYO

    CHP Çanakkale Milletvekili Özgür Ceylan, Milli Savunma Bakanı Yaşar Güler’in temel eğitim uçağı Hürkuş’un TSK envanterinde olup olmadığına ilişkin bir hafta içinde iki farkı açıklama yaptığını belirterek, “Böylesi çelişkili açıklamalar size yakışmadı Sayın Bakan. Genelkurmay Başkanlığı gibi en saygın görevlerde bulunmuş Sayın Bakanın böylesi çelişkili açıklamalar yapması ve savunma sanayimizi iç siyasete alet etmesi en kibar değimiyle kabul edebileceğimiz bir davranış biçimi değildir. TSK’ya olan güveni sarsıyorsunuz, ayıptır” dedi.

    CHP Çanakkale Milletvekili ve TBMM Milli Savunma Komisyonu CHP Grup Sözcüsü Özgür Ceylan, Milli Savunma Bakanı Yaşar Güler’in temel eğitim uçağı Hürkuş’un Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK) Hürkuş’un envanterinde olup olmadığına ilişkin TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu’nda ve komisyonda yönelttiği sorulara verdiği yanıtta iki farklı açıklama yaptığını belirterek, Bakan Güler’e tepki gösterdi.

    “SAVUNMA SANAYİMİZİ İÇ SİYASETE ALET ETMESİ EN KİBAR DEĞİMİYLE KABUL EDEBİLECEĞİMİZ BİR DAVRANIŞ BİÇİMİ DEĞİLDİR”

    Ceylan, Güler’in 16 Kasım günü Meclis Plan ve Bütçe Komisyonu’nda gerçekleştirdiği sunuş konuşmasında, “Yakın zamanda savunma sanayimizin yeni göz bebekleri olan temel eğitim uçağımız Hürkuş, helikopter ve uçak taşıma kabiliyetlerine sahip ilk çok maksatlı amfibi gemimiz TCG Anadolu ve bunlar gibi birçok kritik sistem kahraman ordumuzun envanterine dahil edilmiştir” şeklinde açıklama yapmasına karşın, konuyla ilgili komisyonda sorduğu soruya Bakan Güler imzalı 24 Kasım tarihli yazılı cevapta ise “TSK’nın ihtiyaçları kapsamında TUSAŞ tarafından yeni nesil temel eğitim uçağı ‘Hürkuş’ ve tekamül jet eğitim uçağı ‘Hürjet’ projeleri yürütülmektedir. Halen 2 adet Hürkuş-B uçağı ile Hv.K.K.lığının ihtiyaçlarını karşılayacak test ve değerlendirme süreci TUSAŞ ile koordineli olarak yürütülmektedir. İhtiyaçlara yönelik geliştirmenin tamamlanmasını müteakip seri üretim ve tedarik aşamasına geçilmesi öngörülmektedir” ifadelerinin yer aldığına dikkat çekti.

    Bakan Güler’in yakın bir zamana kadar Genelkurmay Başkanı olarak TSK mensubu olduğunu hatırlatan Ceylan, yaptığı açıklamada şunları söyledi:

    TSK en önemli kademelerinde görev yapmış bir kişinin böylesi çelişkili ifadeler kullanması, kamuoyuna açık bir toplantıda iktidarın siyasal çıkarlarına yönelik açıklama yapması, kişiye özel açıklamada ise farklı bilgiler vermesi şık olmamıştır. Sürekli dile getirmeye çalışıyoruz. Savunma sanayimizde yaşanan her gelişme bizim gurur kaynağımızdır. Ancak Askeri Lise, Harp Okulu ve Harp Akademilerinden mezun olup Genelkurmay Başkanlığı gibi en saygın görevlerde bulunmuş Sayın Bakanın böylesi çelişkili açıklamalar yapması ve savunma sanayimizi iç siyasete alet etmesi en kibar değimiyle kabul edebileceğimiz bir davranış biçimi değildir. TSK’ya olan güveni sarsıyorsunuz Sayın Bakan. Ayıptır.”

    GÖRÜNTÜ: ARŞİV

  • ESKİŞEHİR’DE SENFONİ ORKESTRASI’NDAN MÜZİK ZİYAFETİ

    ESKİŞEHİR’DE SENFONİ ORKESTRASI’NDAN MÜZİK ZİYAFETİ

    Cuma akşamı sahne alan Eskişehir Büyükşehir Belediyesi Senfoni Orkestrası dinleyicilere adeta müzik ziyafeti verdi. Ünlü trompet bestecilerinin eserlerinin çalındığı konsere ilgi büyüktü.

    Otuzdan fazla ülkede sahneye çıkmış orkestra şefi Işın Metin orkestrayı yönetirken, dünyaca ünlü usta trompet sanatçısı Julian Lupu da solist olarak sahnede ağırlandı.

    V.Bellini’nin meşhur Norma Operası üzerine J.B. Arban’ın yazdığı çeşitlemeleri ve J.B.G. Neruda’nın Trompet ve Yaylılar İçin Konçertosu’nu ustalıkla seslendiren Lupu, dinleyicinin beğenisini topladı. Bis olarak A. Piazzolla’nın Oblivion adlı eserini trompetiyle icra eden sanatçı, uzun uzun alkışlanarak sahneden uğurlandı. Ardından Senfoni Orkestrası P. I. Tchaikovsky’nin 4. Senfoni’sini başarıyla icra etti. Müzikseverlerin ayakta alkışlamasıyla son bulan konser, dinleyicilerin kulaklarında hoş ezgiler bıraktı.

    Gelecek programda konuk orkestra şefi Burak Tüzün orkestrayı yönetirken keman sanatçısı Erkin Onay solist olarak sahne alacak. Azeri bestecilerin en güzel eserlerinden seçilerek oluşturulmuş konser, Büyükşehir Belediyesi Sanat ve Kültür Sarayı’nda 1 Aralık akşamı müzikseverlerin beğenisine sunulacak.

  • CHP İL BAŞKANLARI BULUŞMASI… EKREM İMAMOĞLU: “ÖNÜMÜZDEKİ YEREL SEÇİMİ, 2019’UN DAHA İLERİSİNDE BAŞARIYLA KAZANMAK ZORUNDAYIZ VE KAZANMAK İÇİN HER ŞEYE SAHİBİZ”

    CHP İL BAŞKANLARI BULUŞMASI… EKREM İMAMOĞLU: “ÖNÜMÜZDEKİ YEREL SEÇİMİ, 2019’UN DAHA İLERİSİNDE BAŞARIYLA KAZANMAK ZORUNDAYIZ VE KAZANMAK İÇİN HER ŞEYE SAHİBİZ”

    Haber: ÇAĞATAN AKYOL – Kamera: SADIK KARAKULOĞLU

    İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu, CHP İl Başkanları İstanbul Buluşması’nda; “Türkiye’de herkesi kucaklayan halkçı, insanların ihtiyacını karşılayan sosyal demokrat, aynı zamanda insanlarımızın yoksullukla mücadelesinin en öncü saflarında durmaktan geri durmayan ve onlara hizmet eden belediyelerimizin puanlarının çok iyi durumda olduğunu biliyoruz…Önümüzdeki yerel seçimin, 2019’un çok daha ilerisinde bir başarıyla kazanmak zorunda olduğumuz ve kazanmak için de her şeye sahip olduğumuz bir seçim olduğunun altını çizebiliriz” dedi.

    CHP İl Başkanları İstanbul Buluşması programı, İstanbul’un Beşiktaş ilçesindeki bir otelde üçüncü günü olan bugün sona erdi. Buluşmaya CHP Genel Başkanı Özgür Özel ile İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu da katıldı.

    Burada konuşan İmamoğlu; CHP’nin, ülkenin en önemli yapı taşı olduğunu vurguladı. İmamoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:

    “CHP’NİN VARLIĞI DÜNYA SİYASETİNDE ÖNEMLİ BİR NOKTADA: Cumhuriyet Halk Partisi’nin varlığı dünya ölçeğinde, siyaset anlamında çok önemli bir noktadadır. 100 yıllık bir tarihe sahip ülkemizin, Cumhuriyetimizin 100 yıllık da bir partisi vardır. Bu çok kıymetli bir kavram. Biz herhangi bir siyasi partiye hiç benzemedik ve benzemeyeceğiz. Bir iktidarla var olan ya da iktidarın düştüğü anda da kaybolan bir siyasi parti değiliz. Bizim aslında dünyada örneği yine nadir olan bir kuruluşun ve kurtuluşun partisi olduğumuz net. Aynı zamanda bir misyonun ve bir davanın ama aynı zamanda yenilenen, güçlenen ve dönemin koşullarına göre de kavramlarını her zaman ileriye taşıyan da bir davanın partisiyiz. Bu anlamda bu görevi alırken hepimizin görevi aldığı manevi bir güç var. O da bu ülkenin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ten aldığımız güç ve kuvvettir. Bu yönüyle görevimizin en önemli hassas kavramı, Türkiye Cumhuriyeti devletinin ilelebet varlığı ve kalıcılığıdır. Çok manevi ve güçlü bir idealdir.

    MÜCADELEMİZ, CUMHURİYETİN VARLIĞIDIR: Her şart altında, her pahasına, ne pahasına olursa olsun mücadelemiz, Türkiye Cumhuriyeti devletinin varlığıdır. Tabi Cumhuriyet nasıl varlığını korumalı ve muhafaza etmeli, bu da elbette davamız açısından önemli. Cumhuriyetin hukukla, demokrasiyle, özgürlükle, adaletle ayakta kalacağını bilen neferleriz. Cumhuriyet ancak laiklikle ayakta kalacaktır. Bunu da bilen insanlarız. İşte biz Cumhuriyet’i, ekonomik ve sosyal refahla, sürekli gelişme ve insani kalkınmayla geleceğe taşıyabileceğimizin de farkındayız. Bu yönüyle biz, bu değerlerin ve bu hedeflerin partisi olduğumuzu hiçbir zaman unutmadık ve unutmayacağız. Geçmişi de tarıyoruz, okuyoruz, anlıyoruz, ders çıkartıyoruz. 100 yıllık onurlu Cumhuriyet tarihimizde çok farklı dönemlerden geçtiğimizin farkındayız.

    GENEL BAŞKANIMIZIN LİDERLİĞİNDE YOL YÜRÜMELİYİZ: Eksiklerimizin, hatalarımızın üstünü örterek yol yürümenin doğru olmadığını da biliyoruz. Cesaretle, hatalarından ders alan, eksiklerini tamamlayan ve geleceği güçlü bir şekilde tasarlayan bir değişimi de ortaya koyma karakterinden asla vazgeçmeyen neferleriz. Toplumu, dünyayı, siyaseti algılarken daha geniş açıyla bakabilmenin, politika geliştirirken üretken ve cesur olabilmenin mutlak karakterimiz olduğunu her yerde konuşmalı ve ortaya koymalıyız. Hep birlikte bunların çok daha fazlasını başarmaya hazır bir ekip olduğumuzu ve ülkemizin de buna ihtiyaç duyduğunu hepimiz biliyoruz. Kurultayımızın bu anlamda son derece olgun ve demokratik bir süreç olarak yaşanması da bize çok büyük kazanımlar sunmuştur. Şimdi tümüyle birlik ve beraberlik içinde çok güçlü bir motivasyonla genel başkanımızın liderliğinde hep birlikte yol yürümeliyiz.

    BASKIYA, CEZAYA BOYUN EĞMEYECEĞİZ: Partimizin ve ülkemizin geleceğini hep birlikte inşa edebiliriz ve etmeliyiz. Kurucu değerlerimizden asla taviz vermeden, değişen dünyayı çok iyi anlayarak ortak akılla, masamızı olabildiğince genişleterek halkla birlikte Türkiye’nin ülkemizin geleceğini inşa etmenin sağlıklı yol ve yöntemlerini oluşturmalıyız. Bizler gelecek güzel günlere, umudunu o günler için mücadele azmini asla yitirmeyen güçlü bir ekibiz. Gücümüzü aynı umudu paylaşmaktan alan insanlarız. Gücümüzü birliğimizden, ortak mücadelemizden alıyoruz. Birbirimizi dinlemek, anlamak, hissetmek ortaya koyacağımız en değerli çabalardan birisidir. Açık ve samimi bir iletişimle aramızda çözemeyeceğimiz hiçbir sorunun olmadığını düşünüyorum. Bizleri baskıyla, cezayla yıldırmaya çalışanlar olacaktır. Bunu asla boyun eğmeyeceğiz. Yalan, iftira, kara propaganda gibi hususlar ne bizi birbirimizden uzaklaştırabilir ne de ayrıştırabilir. O bakımdan aramıza duvar örmek veya birtakım yalan yanlış ifadelerle bize zarar vermek isteyenlere karşı açıklıkla, şeffaflıkla, samimiyetle düşüncelerimizi birbirimizin yüzüne ifade ederek aşmanın yol ve yöntemlerini hep birlikte bulacağız.

    BELEDİYELERİMİZİN PUANLARININ ÇOK İYİ OLDUĞUNU BİLİYORUZ: Bizi birbirimizle özellikle kavga ettirmek isteyenlere karşı mutlaka ve mutlaka dayanıklı, donanımlı ve tedbirli bireyler olmak zorundayız. Halka gerçekleri anlatma konusunda, her noktasında kararlı bireyler olmalıyız. İl başkanlarımız örgütleriyle, belediye başkanlarımız icraatlarıyla tam da insanlarımızın ihtiyaçlarına cevap veren, mevcut durumu onlarla paylaşan, analiz eden, eksiklerimiz var ise yine onlarla, vatandaşlarımızla düşünen ve fikirler üreten, halkla inatlaşmayan, siyasi fikrine bakmadan her vatandaşa saygı duyan bir süreci titizlikle yaratmalıyız. Cumhuriyet Halk Partili belediyeler olarak 5 yılda değerli, güçlü ve gerçekten başarılı bir zaman dilimini geçirdiğimizin altını çizmek gerekir. Türkiye’de herkesi kucaklayan halkçı, insanların ihtiyacını karşılayan sosyal demokrat, aynı zamanda insanlarımızın yoksullukla mücadelesinin en öncü saflarında durmaktan geri durmayan ve onlara hizmet eden belediyelerimizin puanlarının çok iyi durumda olduğunu biliyoruz.

    ANADOLU’NUN HER YANINDAN İNSANLARIMIZIN GÖZÜ BU ŞEHİRDE: Kimseyi ayırmadan, dışlamadan hizmet eden ve halkın sevgisini kazanan belediyeler oldu. Belki kimimiz daha az, belki kimimiz daha fazla ama bu anlamda ilkelerimizden asla taviz vermeden görev yaptık. Her açıdan çok büyük ölçekli bir şehir olması ve iktidarın malum sebeplerle gözünü her zaman diktiği İstanbul’da görev yapmamız gereği buradaki mücadelemiz elbette daha yoğun hatta bazen her gün her saniye bir yandan hizmet üretirken bir yandan da iktidarın müdahaleleriyle açıkçası mücadele eden bir karakteri ortaya koyduk. Şunu da söyleyeyim, Anadolu’nun her yanından, Trakya’nın her yanından insanlarımızın gözünün bu şehirde olduğunu, bizleri takip ettiğini, bizlere destek olduğunu, bizlerin bu sürecin içerisinde nasıl mücadele ettiğimizi iyi bildiğini biliyorum. Önümüzdeki yerel seçimde de iktidarın İstanbul’a odaklanacağını, kazanmak için pek çok şeyi göze alabileceklerini de görüyorum.

    İSTANBUL’DAKİ SOSYAL DEMOKRATİK BELEDİYECİLİĞİMİZ ANLATILMALI: Bu süreçte İstanbul’da sosyal demokrat belediyecilik adına neleri nasıl yaptığımızı tüm örgütümüz tarafından bilinmesinin ve halkla paylaşılmasının hatta yurdumuzun dört bir yanında sizlerin de vasıtasıyla çok önemli bir şekilde insanlarımıza bunun anlatılmasının, partimizin bu yerel seçimdeki başarısına büyük katkı sunacağını düşünüyorum. Tabii ki aynı şekilde sizlerin düşüncelerinin, illerinizden getirdiği düşünce ve bakış açılarını da bizler için çok önemli olduğunun da altını çizmek isterim. Bu amaçla her zaman sadece İstanbul’da bulunduğunuz bu dönem dahilinde değil, her zaman sıkı bir iletişim içerisinde olduğumuzu ve olacağımızı bütün il başkanlarımıza buradan duyurmak isterim. Şunu ifade edeyim. Önümüzdeki yerel seçimin, 2019’un çok daha ilerisinde bir başarıyla kazanmak zorunda olduğumuz ve kazanmak için de her şeye sahip olduğumuz bir seçim olduğunun altını çizebiliriz.

    KENDİMİZİ KONFORUN DIŞINA TAŞIMALIYIZ: Siyasetin yol ve yöntemleri değişiyor. 21’inci yüzyılın siyaset anlayışında farklı görüşleri, farklı bakışları içine çeken, kendi içine kapanan değil, kutusunun dışına, çerçevesinin dışına çıkan bir siyaset anlayışının başarılı olacağını asla unutmayalım. İçinde kendimizi rahat hissettiğimiz ya da konforuna alıştığımız paradigmanın dışına kendimizi mutlak taşımalıyız. Tabii bunların hepsi kazanmak için, kazanmak için de çok çalışıp yepyeni ve çok kuvvetli bir siyaset tasarımını birlikte ortaya koymalıyız. İlk hedefimizin yerel seçimler ve başta İstanbul olduğunu bu anlamda biliyoruz. Üzerimize düşen vazifenin sorumluluğunun da farkındayız. İkincisi elbette, Türkiye’nin de içinde olduğu birçok ülkede yükselen, yerleşmeye çalışan otoriter popülizmin karşı tam aksine şeffaflığı, dayanışmayı, halkçı mücadeleyi var eden bir süreci genel başkanımızın liderliğinde ortaya koyan politikaları geliştirme zorunluluğunda olduğumuzu da biliyoruz.

    GENEL BAŞKANIMIZA GÜVENİYORUZ: İşte tam da böylesi bir stratejiyle özellikle gençlere hatta çocuklara, ihtiyaçları ve ihtiyaçları üzerinden çözümleri sıralayan bir dönemi var edelim. Sizlerle birlikte çok güzel başarılara imza attık. Tekrar çok kıymetli başarılara imza atacağımızı biliyorum. Elbette ki genel başkanımıza, genel merkez yönetimimize çok güveniyoruz. Tabii ki en önde örgütümüze güveniyoruz, il başkanlarımıza güveniyoruz. Dayanışmamız yüksek olsun. Kötü dili ve özellikle ayrıştırıcı, insanlarımızı birbirine düşüren kutuplaştırıcı eylem ve hareketlere karşı tedbirli olmanızı ve olmamızı mutlaka hatırlatıyorum. Sevgiye dayalı, kariyerist bir tutumu değil, tam aksine birlikte başarıyı hedefleyen bir tutumu ortaya koymanın çok kıymetli olacağını, genel başkanımızın sıklıkla tarif ettiği takım ruhunun ve takımın içinde hangi pozisyonda olduğumuzun bir önemi olmadığına inanarak maçı kazanmanın, partimiz için de değil, ülkemiz ve milletimiz için çok önemli olduğunu ve kazanan bir partinin, kazanan bir takımın bir ferdi olmanın hepimizi onurlandıracağını ve gururlandıracağını unutmamanızı diliyor, hepinizi tekrar İstanbul’da görmekten duyduğum mutluluğu belirtiyorum.”

     

     

  • BAŞKAN SOYER, DENİZİN YÜKSELMESİ NEDENİYLE SU BASKINLARININ YAŞANDIĞI KORDON’DA İNCELEMELERDE BULUNDU

    BAŞKAN SOYER, DENİZİN YÜKSELMESİ NEDENİYLE SU BASKINLARININ YAŞANDIĞI KORDON’DA İNCELEMELERDE BULUNDU

    İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer, İzmir’de denizin yükselmesiyle su baskınlarının oluştuğu bölgelerde oluşan durumu tespit etmek ve ekipleri yönlendirmek için sabahın erken saatlerinden itibaren sahada inceleme yaptı. Kordon’da sokakları ve hasarlı iş yerlerini ziyaret eden Başkan Soyer etkilenen tüm yurttaşlara geçmiş olsun dileğinde bulunarak, “Zor bir geceydi. Ekiplerimiz canla başla çalışıyorlar. Ne yazık ki iklim krizi sonuçlarıyla daha da karşılaşacağız. Şehrin dirençli hale getirilmesi temel öncelikli hedefimiz. Senelerdir dirençli kent yaratmanın önemini anlatıyoruz. Bundan sonra daha da önlem almamız gerek” dedi.

    İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer, deniz kabarması olarak adlandırılan meteorolojik olay sebebiyle deniz sularının sokakları kapladığı Kordon’a giderek çalışmaları inceledi. Gece boyunca sahadaki ekipleri yönlendiren Başkan Tunç Soyer günün ağarmasıyla birlikte durum tespiti için sorunlu bölgelere gitti. Soyer’e İZSU Genel Müdürü Ali Hıdır Köseoğlu ile İtfaiye Dairesi Başkanı İsmail Derse eşlik ederek son durum hakkında bilgi verdi. Başkan Soyer’in görüştüğü yetkililer deniz seviyesinin yükselmesinin tsunami etkisi yarattığını ve denizin karadan yüzlerce metre içerilere ilerlediğini söyledi.

    NE YAZIK Kİ İKLİM KRİZİ SONUÇLARIYLA DAHA DA KARŞILAŞACAĞIZ

    İzmir’de meteorolojik koşulların yarattığı etkiye bağlı olarak yaşanan deniz taşkınından etkilenen vatandaşlara geçmiş olsun dileklerinde bulunan Başkan Soyer, “7 Eylül’de İstanbul’da Küresel Denge Derneği’nin toplantısı olmuştu ve İstanbul ve İzmir’de deniz seviyesinin yükseleceğine dair bilimsel veriler paylaşılmıştı. Gelinen nokta 2050 yılına kadar deniz seviyesinin 50 cm yükselmesi öngörülüyor. 2100’e kadar ise deniz seviyesinin 1 metre yükselmesi öngörülüyor. Kısacası küresel ısınma diye tarif edilen iklimdeki değişiklik daha sonra iklim krizi olarak arz edilmeye başladı ve artık ne yazık ki ülkemiz de bu sonuçları yaşıyor. Akdeniz Anadolu bu iklim krizinin odak noktaları. İzmir 3 sene önce ilk kez tsunami yaşamıştı. Asla aklımıza gelmeyen bir tablo ile karşılaşmıştık. Sığacık sular altında kalmıştı. Bu kez Bostanlı ve Mavişehir ile Alsancak maalesef felakete uğradı. 400’ün üzerinde ev ve iş yeri deniz suyuyla mağdur oldu. 100’ün üzerinde vatandaşımızı tahliye ettik. Zor bir geceydi. Ekiplerimiz can ve başla çalışıyorlar. Ne yazık ki iklim krizi sonuçlarıyla daha da karşılaşacağız. Şehrin dirençli hale getirilmesi temel öncelikli hedefimiz. Senelerdir dirençli kent yaratmanın önemini anlatıyoruz. Deniz kabarması olarak adlandırılan durum bir tsunami etkisi yarattı ve deniz karadan yüzlerce metre içerilere ilerledi. Sığacık, Alaçatı, Bostanlı, Kordon İstanbul’da aynı şekilde Üsküdar, Tuzla bir çok ilçemiz deniz kenarında olduğu için bu tehditle karşı karşıya. Bütün vatandaşlarımıza geçmiş olsun diliyorum” dedi.

    DENİZ SEVİYESİ 1 METRE YÜKSELDİ

    İzmir’de meteorolojik koşulların yarattığı etkiye bağlı olarak deniz taşkını yaşandı. İzmir Büyükşehir Belediyesi İZSU Genel Müdürlüğü ve İtfaiye Dairesi Başkanlığı ekipleri, deniz seviyesinin 1 metre yükseldiği taşkına karşı, tüm personel ve ekipmanıyla halkın can ve mal güvenliğini sağlamak için özverili bir mücadele yürütüyor.

    MAĞDUR OLAN VATANDAŞLARIMIZLA BİREBİR İLGİLENİYORUZ

    İç ve Orta Körfez’de bulunan gözlem istasyonlarındaki raporlarla deniz seviyesindeki yükselmeyi ölçtüklerini ifade eden İZSU Genel Müdürü Ali Hıdır Köseoğlu, “Hava basıncının bin milibarın altına düştüğünü gözlemledik. Başkanımız da vatandaşlarımızı uyarmıştı. Deniz seviyesi yükseldi ve sorunlu bölgelerimize ekiplerimizi sevk ettik. Gece 02.00’den beri binin üzerinde personelimizle sahadayız. Mağdur olan vatandaşlarımızla birebir ilgileniyoruz. Apartmanlarda su tahliyesi yapıyoruz. Sosyal Yardımlar ekiplerimiz de vatandaşlarımızın isteklerini yerine getiriyor” şeklinde konuştu.

    ÖĞLEDEN SONRA DA YAĞIŞ VE RÜZGAR DEVAM EDECEK

    İtfaiye Daire Başkanı İsmail Derse de, “Deniz kabarmasıyla birlikte büyük bir afet oluştu ve bu afete karşı Meteroloji Genel Müdürlüğü bugün öğlen saatlerinden itibaren yağışın ve rüzgarın kuvvetinin artacağını bildirdi. Çatı uçmalarına karşı vatandaşlarımızın önlem almalarını ve özellikle soba kullanan vatandaşların bugün soba zehirlenmelerine karşı başka bir ısınma aracı kullanmalarını, araçları ağaç yakınına park etmemelerini diliyoruz” diye konuştu.