Blog

  • İKLİM KRİZİNDEN ETKİLENEN ÇİFTÇİLERE FİLİZ BAŞKAN’DAN BÜYÜK DESTEK: 500 TON KOMPOST GÜBRE DAĞITILDI

    İKLİM KRİZİNDEN ETKİLENEN ÇİFTÇİLERE FİLİZ BAŞKAN’DAN BÜYÜK DESTEK: 500 TON KOMPOST GÜBRE DAĞITILDI

    Efes Selçuk Belediye Başkanı Filiz Ceritoğlu Sengel, Eylül ayında Gökçealan’da düzenlenen Osmancık Üzüm Şenliği’nde çiftçilere verdiği kompost gübre sözünü tuttu.

    Belediyenin Park ve Bahçe Birimi’nde gerçekleştirilen budama çalışmalarından elde edilen 500 ton kompost gübre dağıtımını yapan Başkan Filiz Ceritoğlu Sengel, iklim krizi nedeniyle beklediği verimi alamayan Gökçealanlı çiftçilerin yüzünü güldürdü.

    ÇİFTÇİMİZE DESTEK, SEZONA BEREKET

    Gökçealanlı üreticilerle bir araya gelen Başkan Ceritoğlu Sengel; “Gökçealan’da daha önce ürettiğimiz kompost gübreyi çiftçilerimizle buluşturacağımızı söylemiştik. Gökçealan’ın Osmancık üzümü coğrafi işaretini de aldı. Ne yazık ki geçtiğimiz sezon iklim krizi ve yüksek tonajlı yağmur sebebiyle üzüm konusunda üreticilerimiz ciddi zarar etti. Bu yüzden çiftçimize destek olalım dedik. Muhtarımızla birlikte bu sene ürettiğimiz bütün kompost gübreyi çiftçilerle buluşturmaya karar verdik. Toplam 500 ton kompost gübreyi 64 üreticimizle buluşturduk. Bu şekilde en azından verimliliklerinin artacağını ve bereketli bir sezon geçireceklerini düşünüyoruz” dedi.

    Gökçealan Köyü Muhtarı Nazmi Tabak, Gökçealanlı çiftçiler adına Belediye Başkanı Filiz Ceritoğlu Sengel’e teşekkür etti.

    GÖKÇEALANLI ÇİFTÇİ: DEMEK Kİ YALNIZ DEĞİLİZ

    Efes Selçuk Belediyesi olarak çiftçilere destek olmaktan mutluluk duyduklarını ifade eden Efes Tarlası Yaşam Köyü Koordinatörü Mustafa Kemal Özdalyan; “Geçtiğimiz sezon Gökçealanlı üzüm üreticilerimiz maddi zarara uğradı. Bu anlamda Efes Selçuk Belediyesi olarak Park ve Bahçeler Birimimizin yeşil atıklarından elde ettiğimiz kompost gübrelerimizi üreticilerimize destek olmak için ücretsiz olarak dağıttık” dedi.

    İklim krizinden dolayı üretimde sorun yaşadıklarını belirten Gökçealanlı çiftçi İbrahim Bircan; “Sağ olsun belediye başkanımız bu gübreyi hediye olarak bize verdi. Daha önce kullandık, güzel bir performans sağladı. Bunun için belediye başkanımıza çok teşekkür ediyoruz” dedi.

    Gübrenin üreticiler için önemli olduğuna değinen Gökçealanlı bir diğer çiftçi Mehmet Özgür ise, “Ben bu gübreyi ilk defa kullanacağım ama köyde kullananlar çok. Kullananlar bundan memnun kaldıklarını söylediler. Toprağın organik madde ihtiyacının bu gübre sayesinde karşılanacağına inanıyoruz” şeklinde konuştu.

    Kompost gübre dağıtımından duyduğu memnuniyeti ifade eden Yusuf Ceylan, “Sosyal belediyeciliğin bizlere verdiği nimetlerden faydalanıyoruz. Tüm yetkililere, başkanımıza, emeği geçen herkese teşekkür ediyoruz. Demek ki yalnız değiliz” dedi. 

  • GENÇ KADINLAR GELECEĞİNİ MESLEK FABRİKASI’NA EMANET ETTİ

    GENÇ KADINLAR GELECEĞİNİ MESLEK FABRİKASI’NA EMANET ETTİ

    İzmir Büyükşehir Belediyesi, “Geleceğini Kuran Genç Kadınlar” zincirine bir halka daha ekleyerek “Ne Eğitimde Ne İstihdamda” (NEET) yer alabilen genç kadınların, Meslek Fabrikası’nın proje ve eğitimleriyle “Hem Eğitimde Hem İstihdamda” yer bulmasına katkı sunuyor. Son olarak proje kapsamında Veri Girişi Elemanı eğitimini tamamlayan 37 kadın sertifikalarına kavuştu.
     
    Nitelikli işgücü potansiyelini artırmak ve kalifiye eleman yetiştirmek üzere hizmet veren İzmir Büyükşehir Belediyesi Meslek Fabrikası Şube Müdürlüğü’nde “Veri Girişi Elemanı” eğitimi gören 37 genç kadın sertifikalarını törenle aldı. Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı (UNDP), Sabancı Vakfı, İzmir Teknoloji ve Bilişim Derneği, Kariyer.net, Techcareer.net işbirliğinde devam eden “Geleceğini Kuran Genç Kadınlar Projesi” kapsamında düzenlenen sertifika törenine İzmir Büyükşehir Belediyesi Sosyal Projeler Dairesi Başkanı Anıl Kaçar,  Sabancı Vakfı Proje Yöneticisi Şimal Yavaş, Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı Koordinatörü Güvenç Küçüktok ve kursiyerler katıldı. Ne Eğitimde Ne İstihdamda (NEET) programı kapsamında “Geleceğini Kuran Genç Kadınlar” projesine katılan kadınlar bir aylık sürenin sonunda sertifikalarına kavuştu.
     
    İSTİHDAM YOLCULUĞUNUZDA HEP BİRLİKTEYİZ

    Meslek Fabrikası Halkapınar Kurs Merkezi’nde tamamlanan “Veri Giriş Elemanı Eğitimi” sertifika töreninde söz alan İzmir Büyükşehir Belediyesi Sosyal Projeler Dairesi Başkanı Anıl Kaçar “Toplumsal refahı yükseltmek, bunun eşit bir şekilde paylaşımını yapmak ve kadınların sosyo-ekonomik alanda yer almalarını sağlamak adına çalışmalarımızı sürdürüyoruz. Bu proje kamu adına İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin, uluslararası bir disiplin olarak UNDP’nin, özelde Sabancı Vakfı’nın, akademik anlamda Katip Çelebi Üniversitesi’nin yer aldığı ve arka planda büyük bir emeğin verildiği bir temele dayanıyor. İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer”in vizyonu doğrultusunda işsizlikle mücadele için bu yapının bir parçası olarak sizleri buradan mezun etmekle kalmayacağız ve tüm istihdam yolculuğunuzda yanınızda yer alacağız” dedi.
     
    YANINIZDA OLMAYA DEVAM EDECEĞİZ

    Sabancı Vakfı Proje Yöneticisi Şimal Yavaş ise 18-29 yaş arası kadınların yetkinliklerini arttırmayı amaçlayan proje kapsamında kursu tamamlayan genç kadınları tebrik ederek, “Bundan sonra da yanınızda olmaya devam edeceğiz” diye konuştu.

    Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı Koordinatörü Güvenç Küçüktok da “Paydaşlarımız ile istihdam yolcuğunda tüm süreçleri takip edeceğiz, talep eden sektörlere yönlendirmelerin yanı sıra burada almış olduğunuz eğitimlerin daha kapsamlısını almanız konusunda da yol gösterici olacağız” şeklinde konuştu. 
     
    YENİ EĞİTİM OLANAKLARI

    Törene katılan Katip Çelebi Üniversitesi öğretim görevlisi Tolga Şentürk de, “Ne Eğitimde Ne İstihdamda Olan Gençler İçin İşgücü Piyasası Destek Programı” (NEETPRO) hakkında konuşarak, Veri Giriş Elemanı kursundan mezun olan kursiyerlerden şartları uygun olan 10 kişiye “Veri Analistliği” eğitimi olanağı sunacaklarını bildirdi. 
     
    KADINLARI DESTEKLEYİCİ VE CESARETLENDİRİCİ PROJELER DEVAM ETMELİ

    Veri Giriş Elemanı kursu ile Meslek Fabrikası ile tanıştığını ifade eden Emine Betül Koral “Böyle bir imkana kavuşmak beni çok mutlu etti ve diğer projeleri de takip ederek katılacağım. Çevremde Meslek Fabrikasını anlatacağım” dedi.

    25 yaşındaki Şule Nur Carlıoğlu, “Eğitim çok verimli geçti. Günümüz şartlarında iş bulmak neredeyse imkansız ancak ben bu eğitim sayesinde kendime iş imkanı yaratacağımı düşünüyorum” diye konuştu.

    Kendini geliştirirken bir yandan da sosyalleşme fırsatı yakaladığını ifade eden Asya Nur Semerci, “Grafik alanından mezun oldum. Bu eğitimi Meslek Fabrikası’nın sosyal medya hesaplarından öğrendim, dolu dolu bir eğitimdi. Özellikle kadınlar için yapılan bu tür projeler çok önemli. Bizleri desteklediğiniz ve cesaretlendirdiğiniz için teşekkür ederim” şeklinde konuştu.

    Kursu başarı ile bitiren 26 yaşındaki Merve Nur Kuşgöz ise kaliteli eğitim fırsatı, kişisel gelişim imkanı, sosyalleşme ve istihdam olanağının önemine dikkat çekerek kadınların desteklenmesinin önemini vurguladı.
     
    NEET NEDİR?

    “Geleceğini Kuran Genç Kadınlar” ile 18-29 yaş arası kadınların yetkinliklerinin artırılması amaçlanıyor. Eğitimde ve istihdamda olmayan gençler için NEET (Not in Education, Employment or Training) kavramı kullanılıyor. NEET grubu içerisinde kadınların çarpıcı bir şekilde daha büyük bir paya sahip olduğu görülüyor. Sabancı Vakfı tarafından desteklenen “Geleceğini Kuran Genç Kadınlar” projesi, Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı ile Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı işbirliğinde Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı (UNDP) ve Sabancı Vakfı tarafından yürütülüyor.  

  • İZMİR’İN 66 TAŞIT VE YAYA KÖPRÜSÜ YENİLENDİ

    İZMİR’İN 66 TAŞIT VE YAYA KÖPRÜSÜ YENİLENDİ

    İzmir Büyükşehir Belediyesi, 4 buçuk yılı aşkın sürede doğal afetlere dirençli bir kent yaratmak ve kesintisiz ulaşımı sağlamak için 700 milyon TL’lik yatırıma imza attı. Fen İşleri Dairesi Başkanlığı ekipleri 63’ü taşıt, 3’ü yaya köprüsü olmak üzere 66 köprüyü hizmete açarken 7 taşıt köprüsünün yapımında da sona yaklaşıldı.
     
    İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer’in göreve geldiği günden itibaren başlattığı dirençli kent yaratma çalışmaları kapsamında İzmir’in köyleri ve kent merkezindeki köprü ve menfezler yenilenerek güçlendirildi. Sel ve taşkınların yaratacağı tahribatların önüne geçmek ve olası bir depremden sonra kesintisiz ulaşım sağlamak için Fen İşleri Dairesi Başkanlığı tarafından 2019 yılından bu yana 63 noktada taşıt köprüsü ve taşıt geçişine uygun menfez projesi, 3 dere üzeri yaya köprüsü tamamlanarak hizmete açıldı.
     
    DİRENÇLİ BİR KENT İÇİN 700 MİLYONLUK DEV YATIRIMLAR

    7 taşıt köprüsünde çalışmaların devam ettiğini belirten Fen İşleri Dairesi Başkanı Hamdi Ziya Aydın, “Bunları da tamamladığımızda 73 projemiz bitmiş olacak. Böylelikle kentimize toplam 700 milyon TL’lik bir yatırım yapmış olacağız. Ayrıca 22 noktada taşıt köprüsü projelendirme çalışmamız tamamlandı. Bu projelerin ihale çalışması devam ediyor. Tüm bu projelerimiz dirençli bir İzmir yaratmak için. Başkanımız Tunç Soyer’in göreve gelmesiyle birlikte deprem başta olmak üzere tüm doğal afetlere dirençli bir kent yapmak için çalışmalar başlattık. Dere üzerindeki köprü çalışmalarına hız kattık. Yaşadığımız büyük depremlerde bir kere daha gördük ki afet anında ulaşım çok önemli bir yere sahip. İl genelinde yaptığımız çalışmalar sayesinde sel ve taşkınlara sebebiyet veren, depremde risk oluşturabilecek köprülerin yapımını tamamladık. Bu kenti daha dirençli hale getirmek için, yurttaşlarımızın can ve mal güvenliği için çalışmaya devam edeceğiz” ifadelerini kullandı.

  • KONYAALTI BELEDİYESİ’NDEN ISITAN GERİ DÖNÜŞÜM

    KONYAALTI BELEDİYESİ’NDEN ISITAN GERİ DÖNÜŞÜM

    Konyaaltı Belediyesi parklardan ve yol kenarlarından topladığı bitki atıklarını üretim tesisinde bio briket yakıtına dönüştürerek, ilçe genelinde vatandaşlara ve serada yakmaları için çiftçilere dağıtıyor.

    Konyaaltı Belediyesi, ilçenin dört bir yanından topladığı bitki ve ağaç atıklarından bio briket adı verilen bir tür yakıt elde ediyor. İklim Değişikliği ve Sıfır Atık Müdürlüğü bünyesinde kurulan üretim atölyesinde işlenerek elde edilen bio briketler ihtiyaç sahibi vatandaşlara ve seralarda yakılmak üzere çiftçilere ulaştırılıyor. Belediye ekipleri tarafından toplanan atıklar, öncelikle kuruması için bir süre bekletiliyor. Kuruma işlemi sonrasında ısı değerine göre ayrıştırılan atıklar, üretim atölyesinde yer alan tesiste öğütme ve sıkıştırma işleminden geçirilerek sobalarda yakacak olarak kullanıma hazır hale getiriliyor. Üretim şantiyesi içerisinde yer alan depoda muhafaza edilen bio briketler, gelen taleplere göre ilçe genelindeki ihtiyaç sahibi vatandaşlara ve çiftçilere dağıtılıyor.

    BİO BRİKET KALİTELİ BİR YAKACAK

    Konyaaltı Belediye Başkanı Semih Esen, ilçe genelinde toplanan bitki atıklarının ısı derecesine göre ayrıştırılarak kaliteli bir yakacak türü olan bio briket haline getirildiğini, bu sayede de atıkları yeniden değerlendirdiklerini söyledi. Atıklardan oluşturulan bio briketleri talepte bulunan ihtiyaç sahiplerine ve çiftçilere ücretsiz olarak ulaştırdıklarını belirten Esen, “Bu sayede hem atıkları geri dönüştürerek çevremizi koruyoruz, hem de oluşturduğumuz yakıtımızla vatandaşlarımızın kış aylarını rahat geçirebilmelerine katkıda bulunuyoruz” dedi.

    ÜCRETSİZ OLMASI BÜYÜK AVANTAJ

    Hacısekiler Mahallesi’nde seracılık işiyle uğraşan Rıfat Irız, Konyaaltı Belediyesi’nin sağladığı yakacak desteğinden çok memnun olduğunu söyledi. 1976 yılından bu yana çiftçilik yaptığını ve o günden bu yana soğuk kış günlerinde seralarda bitkilerini ısıtmak zorunda olduklarını belirten Irız, “Bitkilerimizi soğuktan koruyabilmek için sobalarda odun ve kömür yakmak zorunda kalıyoruz. Odun ve kömür hem zahmetli, hem de pahalı yakacaklar. Bu yıl belediyemizden bio briket talep ettik. Sağ olsunlar, hemen getirdiler. Ücretsiz olması bizim için çok büyük bir avantaj. Belediyemize çok teşekkür ediyoruz’’ diye konuştu.

     

  • SES İZMİR’DEN BAYRAKLI ŞEHİR HASTANESİ ÖNÜNDE EYLEM: “NEREDEYSE PERSONELLER YAKA PAÇA POLİKLİNİKLERDEN TOPLANARAK ŞEHİR HASTANESİ’NE GÖTÜRÜLDÜ”

    SES İZMİR’DEN BAYRAKLI ŞEHİR HASTANESİ ÖNÜNDE EYLEM: “NEREDEYSE PERSONELLER YAKA PAÇA POLİKLİNİKLERDEN TOPLANARAK ŞEHİR HASTANESİ’NE GÖTÜRÜLDÜ”

    Sağlık Emekçileri Sendikası (SES) İzmir Şubeleri, Bayraklı Şehir Hastanesi’nde hastane kabulüne başlandığı günden itibaren personel görevlendirmeleri, ulaşım ve malzeme tedariği gibi birçok konuda sorun yaşanmasını protesto etti. Hastane önünde basın açıklaması yapan SES İzmir 1 nolu Şube Eş Başkanı Hava Akcan, “Şehir hastanelerini açarken eşit ulaşılabilir sağlık hizmetinin hiçe sayıldığı, halkın sağlık hizmetine ulaşımının engellendiği kısacası halkın hiç düşünülmediği, sağlık emekçilerinin yok sayıldığı, insan olarak dahi görülmediği ortada. Neredeyse arabalarla personel yaka paça polikliniklerden acilen toplanarak şehir hastanelerine götürüldü. Sistem kendi hukukunu bile hiçe saydı, ne 657 sayılı kanun ne de diğer kanunlar uygulanmadı” dedi.

    Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu’na (KESK) bağlı Sağlık Emekçileri Sendikası (SES) İzmir şubeleri, Bayraklı Şehir Hastanesi’nde yaşanan sorunlarla ilgili hastane önünde basın açıklaması yaptı. “Şehir Hastanesi sermayaye rant, halka ve sağlık emekçilerine çile! Çalışanlar için insanca bir çalışma ortamı ve yaşanabilir ücret; halk için ulaşılabilir, nitelikli, ücretsiz sağlık hizmeti istiyoruz!” pankartı açan sağlık emekçileri, “Rant için değil, halk için sağlık hizmeti”, “Şehir Hastanesi değil, şehir efsanesi”, “Usülsüz görevlendirilmeler durdurulsun”,” Malzeme yok, hasta çok” dövizlerini taşıdı.

    “SAĞLIK BAKANLIĞI VE ÇALIŞMA BAKANLIĞI GÖRMEZDEN GELDİ”

    SES İzmir 1 nolu Şube Eş başkanı Hava Akcan’ın okuduğu açıklama şöyle:

    “Bilindiği üzere Sağlıkta Dönüşüm Programı’nın bir parçası olan Kamu Özel Ortaklığı Kanunu’na dayanan Yap-İşlet-Devret modeliyle açılan şehir hastaneleri, kamu kaynaklarının özel şirketlere aktarılması amacıyla hazine arazilerinin yapımcı şirkete bedelsiz devri, yurt içi ve yurt dışı finans kuruluşlarından hazine garantili kredi imkanları da sağlanarak, yapımı tamamlandıktan sonra Sağlık Bakanlığı tarafından yüzde 70 doluluk kapasitesi garanti edilerek 25-49 yıllığına kiralıyor. Hastaneyi yapan şirket inşaattan kar ediyor, 25-49 yıl hastaneyi işleterek kar ediyor. Peki, kirayı kim ödüyor? İhalesi şeffaf olmayan ve 2015 yılında yapımına başlanıp 2018’de bitirilmesi planlanan Bayraklı Şehir Hastanesi’nde yaklaşık 10 yıldır belirsizlik hiç bitmedi. İhaleyi alan Gama Türkerler şirketleri iki kez uzatma istemelerine rağmen yine de hastaneyi zamanında teslim edemediler. Basına da yansıyan haberleri anımsayalım, ücretini alamayan işçiler, taşeron sistemin emekçiyi ezmesi hiç eksik olmadı. Tabi bu haberlerden ne Sağlık Bakanlığı ne de Çalışma Bakanlığı rahatsız olmadı. Duymazdan, görmezden geldi. Yılan hikâyesine dönen açılış, resmen bir kaosa döndü. Depremde zemin kayması haberleri, güçlendirme çalışması fotoğrafları kamuoyu gündeminden düşmedi. Sendika olarak İzmir İl Sağlık Müdürlüğü ile görüşmelerimizde haber yalanlansa da açılışın sürekli ertelenmesi şaibe yarattı. Sendika olarak İzmir İl Sağlık Müdürlüğü ile görüşmelerimizde ‘Kapanacak hastane var mı? Personel istihdamı çözüldü mü’ sorularımız hep ‘Sorun yok’ şeklinde yanıtlandı. Şu an kaygılarımızın ne kadar gerçek olduğunu yaşayarak görüyoruz. Maalesef hiç kimsenin hiçbir şey bilmediği, liyakatsizliğin diz boyu olduğu, resmen Şehir Hastanesini yapan şirkete acilen para aktarmak için açıldığı, diğer hastaneleri kapatmasalar da işlevsizleştirdiklerini yaşayarak görmekteyiz. Bir kaos halinde açılan Bayraklı Şehir Hastanesi’nde hem çalışanlar hem de hastalar için her gün sorunlar çığ gibi büyüyor.

    “MALZEME SIKINTISI NEDENİYLE AMELİYAT SÜRELERİ 2-3 KATINA ÇIKIYOR”

    Sağlık emekçileri bu belirsizlikten huzursuz, klinikler tam olarak açılmadığı için mesaiye hangi klinikte başlayacaklarını bilmiyorlar. Hastane genelinde uygulanan çağrı sistemi sebebiyle sağlık hizmetinde aksamalar yaşanıyor hatta bazı aksamalar ne yazık ki hastaların can güvenliğini tehdit ediyor. Ciddi bir malzeme sıkıntısı yaşanması sebebiyle kimi ameliyat süreleri 2-3 katı süreye çıkıyor. Hala yeterli atama yapılmadığı için özellikle Atatürk Eğitim ve Araştırma Hastanesi, Buca Seyfi Demirsoy Eğitim ve Araştırma Hastanesi Tepecik Eğitim ve Araştırma Hastanesi ve Bozyaka Eğitim ve Araştırma Hastanesi’den emrivaki sözlü görevlendirmeler yapılmaya çalışılıyor. Personelin yemek kuyruklarındaki görüntüleri sosyal medyaya yansıdı, çalışanlar için ulaşım, kreş gibi sorunlar hala devam ediyor. Bozyaka Eğitim ve Araştırma Hastanesi’de ve Tepecik Eğitim ve Araştırma Hastanesi’de çalışanların hangi gün nerede çalışacağına dair muazzam belirsizlik var. Şehir Hastanesi’nde görevli iken ertesi gün kendi hastanesine çağrılıyor, personel istihdamı konusunda büyük bir plansızlık var ve bu sebeple çalışanlar tedirginlik yaşıyor. İşlevsiz hale gelen diğer hastaneler de hizmet alamayan hastalar en yakın sağlık kurumana başvurmaya çalışıyor ancak hem yoğunluk hem de il genelinde yapılan geçici görevlendirmeler sebebiyle yaşanan personel yetersizliği sebebiyle hastalar hizmete ulaşamazken, o hastanelerde görevli sağlık emekçilerinin iş yükü 2-3 katına çıkıyor. Bu sorunlarla birlikte şehrin merkezinde, hastaların daha rahat ulaşabildiği hastanelerde ki kritik bölümler tek tek kapatılıyor. Bu sebeple ne Şehir Hastanesi’nde ne de diğer hastanelerde tam olarak sağlık hizmeti verilemiyor.

    “PERSONEL YAKA PAÇA POLİKLİNİKLERDEN TOPLANARAK ŞEHİR HASTANELERİNE GÖTÜRÜLDÜ”

    Şehir hastanelerini açarken eşit ulaşılabilir sağlık hizmetinin hiçe sayıldığı, halkın sağlık hizmetine ulaşımının engellendiği kısacası halkın hiç düşünülmediği, sağlık emekçilerinin yok sayıldığı, insan olarak dahi görülmediği ortada. Neredeyse arabalarla personel yaka paça polikliniklerden acilen toplanarak şehir hastanelerine götürüldü. Sistem kendi hukukunu bile hiçe saydı, ne 657 sayılı kanun ne de diğer kanunlar uygulanmadı”

    Akcan, taleplerini şöyle sıraladı:

    “- İl genelinde hiçbir hastanenin kapatılmaması,

    – Hastaların sağlık hizmetine ulaşmada yaşadığı mağduriyetin giderilmesi

    – Var olan hastanelerdeki girişimsel işlemlerin yapıldığı birim ve ameliyat masalarının azaltılmaması

    – Personelin ulaşım sorununun çözülmesi, ücretsiz servisler konulması

    – Sağlık emekçilerinin çalışma alanlarının 24 saat nöbet tutmaya uygun olarak düzenlenmesi

    – 7/24 hizmet verecek kreş açılması

    – Gönüllü personel harici zorunlu görevlendirmelerin derhal durdurulması

    – Nitelikli sağlık hizmeti verilebilmesi için malzeme vb. eksikliklerin giderilmesi”

     

     

  • BURCU KÖKSAL’DAN TORBA KANUN ELEŞTİRİSİ: “VERGİ YÜKÜNÜ ASIL SIRTLANAN ÜCRETLİLER BU TORBA YASADA NE YAZIK Kİ YOK. BU TORBA YASA SİNEKTEN YAĞ ÇIKARMAYA YÖNELİK BİR TORBA YASADIR”

    BURCU KÖKSAL’DAN TORBA KANUN ELEŞTİRİSİ: “VERGİ YÜKÜNÜ ASIL SIRTLANAN ÜCRETLİLER BU TORBA YASADA NE YAZIK Kİ YOK. BU TORBA YASA SİNEKTEN YAĞ ÇIKARMAYA YÖNELİK BİR TORBA YASADIR”

     

    CHP Grup Başkanvekili Burcu Köksal, TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu’nda görüşmeleri süren torba kanun teklifini eleştirdi. Köksal, “Bu torba yasada harçlar ve vergilerde fahiş artış var. Adrese teslim vergi düzenlemeleri var. Vergi istisnalarında süre uzatımı var. Ama maalesef beklediğimiz ücretlilerdeki vergilendirme, vergi dilimlerinin düzeltilmesi yok. Vergi yükünü asıl sırtlanan ücretliler bu torba yasada ne yazık ki yok. Bu torba yasa sinekten yağ çıkarmaya yönelik bir torba yasadır” dedi.

    CHP Grup Başkanvekili Burcu Köksal, bugün TBMM’de basın toplantısı düzenledi. Plan ve Bütçe Komisyonu’nda görüşülmeye devam eden 80 maddeden oluşan torba kanun teklifini eleştiren Köksal, şunları söyledi:

    “BU TORBA YASA SİNEKTEN YAĞ ÇIKARMAYA YÖNELİK BİR TORBA YASADIR”

    “2024 yılı bütçesi önümüzdeki haftalarda Meclis Genel Kurulu’nda görüşülecek. Bakanlıkların bütçesi Plan ve Bütçe Komisyonu’nda görüştü. Bakanların sunumlarında toz pembe olarak anlattıkları her şeyi tek tek inceleyerek, komisyonda bütçede olan yanlışları, usulsüzlükleri tek tek dile getirdik. İşçinin, öğrencinin, emeklinin, esnafın, çiftçinin, sağlıkçının, kadının, gazetecinin herkesin hakkını alabilmesi için elimizden gelen mücadeleyi gösterdik. Ancak iktidar temsilcileri kurdukları kara düzen bozulmasın diye ellerinden geleni ardına koymamaya devam ediyorlar. Halkın geçim mücadelesi, adalet mücadelesi için Meclis’teki sesi olmaya devam edeceğiz.

    Bütçeden önce önümüze getirilen bir torba yasa daha var. Komisyon görüşmeleri hala devam ediyor. Bu torba yasada harçlar ve vergilerde fahiş artış var. Adrese teslim vergi düzenlemeleri var. Vergi istisnalarında süre uzatımı var. Ama maalesef beklediğimiz ücretlilerdeki vergilendirme, vergi dilimlerinin düzeltilmesi yok. Vergi yükünü asıl sırtlanan ücretliler bu torba yasada ne yazık ki yok. Bu torba yasa sinekten yağ çıkarmaya yönelik bir torba yasadır. Bu 80 maddenin 9’uyla ilgili daha önce CHP olarak AYM’ye gitmiştik. Eğer bu 9’uyla ilgili muhalefeti dinlemiş olsalardı. Bugün Meclis’e ek mesai yaptırmayacaklardı.

    “VERGİ YÜKÜ BİNDİRİLEN HALK ENFLASYONLA EZİLİRKEN, 5’Lİ ÇETEYE, YANDAŞLARA, İHALE ZENGİNLERİNE KDV KIYAĞI VAR”

    Torba yasada; 34. madde her gün sırtına vergi yükü bindirilen halk enflasyonla ezilirken, 5’li çeteye, yandaşlara, ihale zenginlerine KDV kıyağı var. Onlara tamamen bir KDV kıyağı getiriliyor. Yap-işlet-devret modeliyle ihaleleri alan firmaların hizmet sürecindeki alımlarında KDV muhafiyeti uzatılıyor. Yani geçmediğimiz köprünün, binmediğimiz uçağın, tedavi olmadığımız hastanenin, açılacak denilerek yılan hikayesine dönen demir yollarının parası vatandaşın cebinden vergilerle alınırken; kamunun zararı hiç önemsenmeden birileri zengin olsun diye bu işler için diretilirken, bu işlerin ihalesini alıp yapımını üstlenen firmalar yatırım döneminde KDV vergisi ödememeye 2028 yılına kadar devam edecek.

    Beceriksizliğin bedeli yine vatandaşın sırtına vergi olarak yüklenecek. Bu para vatandaşın cebinden çıkacak. Huzur hakkı adı altında AKP’li yöneticilerin kamu kurumlarından aldıkları 3’er 5’er maaşın alınmasını sağlayan huzur hakkı uygulamasına Cumhurbaşkanlığı tarafından el atılıyor. 70. madde de deniyor ki; ‘Kamu kurum ve kuruluşlarının teşkilatlanmasına ilişkin Cumhurbaşkanı kararnamelerinde yer alan yönetim kurulu ile denetim kurulu, tasfiye kurulu, danışma kurulu üyelikleriyle komisyon, heyet, komite ve benzer organlarda görev alanlara ayda 4’ü geçmemek üzere her bir toplantı için 9 bin gösterge rakama kadar Cumhurbaşkanınca belirlenecek gösterge rakamının memur aylık katsayısıyla çarpımı sonucunda tespit edilecek tutarda damga vergisi hariç herhangi bir kesintiye tabi tutulmaksızın huzur hakkı ödenebilir’ diyor.

    “CUMHURİYET TARİHİNİN REKOR İŞSİZLİĞİYLE KARŞI KARŞIYA KALIRKEN AKP YANDAŞLARINA 3-5 YERDEN HUZUR HAKKI VERİYOR”

    Bu ülkede bir milyonu aşkın öğretmen atama beklerken, gençlerimiz işsizlikle kıvranırken, artık iş aramaktan umudunu kesip başka ülkelere gidip orada ekmeğini aramaya çalışırken, Cumhuriyet tarihinin rekor işsizliğiyle karşı karşıya kalırken AKP yandaşlarına 3-5 yerden huzur hakkı veriyor ve bunu da damga vergisi veya herhangi bir vergi kesinti tutulmaksızın ‘bu huzur hakkı Cumhurbaşkanı tarafından belirlenir’ diyor. CHP olarak huzur hakkı ödemelerinin mülkiyet hakkı kapsamında olması nedeniyle Cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle düzenlenemeyecek konulardan olduğu gerekçesiyle bu düzenlemeleri AYM’ye taşımıştık. Düzenleme AYM tarafından iptal edildi. AYM tarafından iptal edilen bu düzenlemeyi şimdi bu torba yasayla yeniden önümüze koyuyorlar. Yaptıkları tek değişiklik Cumhurbaşkanı tarafından gösterge rakamı belirlemesi yapılması.

    Ülkemizde bu kadar işsizlik büyürken, gençlerimiz umutsuzluğa sürüklenirken, kamu kurumlarında istihdam edilen AKP’li yöneticiler, çocukları, eşleri, yakınları Cumhurbaşkanı kararıyla atandıkları yerlerden huzur hakkı adı altında ek ödeme almaya devam edecek. 3’er-5’er maaş vatandaşın vergileriyle ödenecek. Huzur hakkının vatandaşa külfeti nedir? Emekliye, öğretmene, öğrenciye, işçiye, memura bütçeden ballı maaşlar verilmezken, yandaşlara huzur hakkı adı altında ballı ödemeler yapılıyor. Emekli sefalet maaşıyla geçinmeye mahkum edilmiş, memur, asgari ücretli yoksulluk sınırının altında yaşamaya mahkum edilmiş, öğrenciler barınma sorunu yüzünden okullarını bırakma noktasına gelmiş ama AKP’nin yandaşları 3-5 yerden huzur hakkı almaya devam ediyor.

    “YURT DIŞINDA KARA PARA AKLAMANIN ADETA ÖNÜ AÇILIYOR”

    Bu torba yasada 52. maddeye bakalım; Bankalar Kanunu’na tabi, faaliyeti devam eden kamu bankaları, büyükşehir belediyeleri, belediyeler, il özel idareleri ve bunlara ait tüzel kişilerin veya bunlara bağlı müstakil bütçeli ve kamu tüzel kişiliğine haiz kuruluşların Sosyal Güvenlik Kurumu’na ait olan ve kurumuna bağlı tahsil dairelerince 6183 sayılı kanun kapsamında takip edilen prim ve prime ilişkin diğer borçlarıyla kira ve ecrimisil borçlarının karşılığında taşınmazların SGK tarafından satın alınabilmesi ilişkin 31.12.2023 tarihine kadar olan süre sınırı, bu maddeyle 2028 yılına kadar uzatılıyor. SGK’nın borçlarının son 10 yılda nasıl artığını AKP’li belediyelerin borçları tahsil edilirken kamuya zarara uğratan ballı uygulamaları, CHP’li belediyelere ise taşkın haciz uygulamalarının getirildiğini daha önce anlatmıştık. Bu uygulamalar bu maddeyle birlikte 2028 yılına kadar devam edebilecek.

    Madde 56’da; Kurumların yurt dışından elde ettikleri iştirak kazançlarına ilave olarak kanuni ve iş merkezi Türkiye’de bulunmayan anonim ve limited şirket niteliğindeki yabancı kurumlara yurt dışı iştirakin ödenmiş sermayesinin en az yüzde 50’sine sahip olunması ve kazancın elde edildiği hesap dönemine ilişkin kurumlar vergisi beyannamesinin verilmesi gereken tarihe kadar Türkiye’ye transfer edilmiş olması şartıyla iştirak kazancının yüzde 50 oranında gelir vergisinden muaf ediliyor. Yurt dışında kara para aklamanın adeta önü açılıyor bu maddeyle. Benim ülkemdeki yatırımcı burada üretip kazandığını, ülkesine yatıran iş insanı vergilerle boğuşmaya, iflas etmeye devam etsin.

    “DEVLET DEMİRYOLLARININ ÖZELLEŞTİRMENİN YOLU AÇILIYOR”

    Madde 42; Devlet Demiryolları’nın Hazine garantili kredilerinden, Hazine ve Maliye Bakanlığı’nca yapılan üstlenimlerinden ve ikrazen kullandırılan kredilerinden doğan vadesi geçmiş ana para, faiz, masraf ve gecikme zammından oluşan Hazine alacaklarından kaynaklanan borçlarının Türkiye Cumhuriyeti Devlet Demiryolları İşletmesi Genel Müdürlüğü’nün ödenmemiş sermayesine mahsup edilmesine olanak sağlanıyor. Yani Devlet Demiryolları’nın borçları siliniyor. Devlet Demiryolları’nın Hazine’ye olan borcu ödenmemiş sermayesine dönüştürülüyor. Devlet Demiryolları limanları, Devlet Demiryolları’nı finanse ediyordu. Limanlar satılınca demiyolları öksüz kaldı, parasız kaldı. Demiryolları bile bile zarar ettirildi. Sebebi Devlet Demiryolları’nı da özelleştirmek istiyorlar. Devlet Demiryolları’nın özelleştirmenin yolu açılıyor.

    Madde 10; Mevcut düzenlemede yurt dışına verilen mimarlık, mühendislik, tasarım, yazılım, tıbbi raporlama, muhasebe, çağrı merkezi gibi bazı hizmetlerle yabancılara verilen eğitim ve sağlık hizmetlerinden elde edilen kazançların yüzde 50’si belirli koşullarda mükellefler tarafından beyanname üzerinden yapılan indirim kazancın tamamın elde edildiği takvim yılına ilişkin yıllık gelir vergisi beyannamesinin verilmesi gereken tarihe kadar Türkiye’ye transfer edilmesi şartıyla yüzde 80’e çıkarılıyor. Yani vatandaşa, ‘git yatırımını yurt dışında yap, gelir vergisinden de muaf olursun’ diyor. Yerli ve milli hizmete vergi bindirme ama yurt dışı hizmete vergi indirme. Ayrıca Cumhurbaşkanına istisnadan faydalanabilmesi için Türkiye’ye transfer edilmesi gereken kazanç tutarını belirleme yetkisi veriyor.

    “ÇALIŞAN EMEKLİNİN DAYANACAK GÜCÜ KALMADI”

    Emeklilere bir ayrım yapılmıştı. 5 bin liralık ikramiye çalışan emeklilere verilmedi. O gün karşı çıktık. ‘Hayır’ dediler direttiler. Fakat gelen kamuoyu baskısıyla şimdi diyorlar ki, ‘çalışan emeklilere de 5 bin lira verilecek.’ Peki ne zaman? Çalışan emeklinin dayanacak gücü kalmadı. Bugün 7 bin 500 liralık sefalet maaşıyla yaşamaya mahkum edilmiş durumdalar. Emekli evinin yanında kurulan pazara gidemiyor. 5 bin liralık ikramiyeyi çok görüyorsunuz. Yılbaşından önce bu düzenlemenin yetişmeyeceği konuşuluyor. Çalışan emeklilerinde yüzünü güldürelim.”

    “SUÇ CEZASIZ KALMAMALI, SUÇLULAR ÖDÜLLENDİRİLMEMELİ, ADALETİN ÖNÜNDE HESAP VERMELİ VE EN AĞIR ŞEKİLDE CEZALANDIRILMALI”

    Köksal açıklamalarının ardından basın mensuplarının sorularını yanıtladı. “Fatih Terim fonunun sorulması üzerine Köksal, şu yanıtı verdi: “Ortada bir suç var. Ses kayıtlarından da her şey anlaşılıyor. Açılan bir iddianame var ama ismi geçen kişiler ortada yok. Bu konuyla ilgili kamuoyuna rutin paylaşımlar dışında yapılan bir açıklama yok. Konunun üstü mü örtülecek? Yoksa bir kişi günah keçisi ilan edilip diğerleri mağdur olarak mı gösterilecek? Bunu bekleyip göreceğiz. CHP olarak bu sürecin takipçisi olacağız. Özellikle son dönemlerde kara para aklamanın, kolay yoldan para kazanmanın adeta Türkiye’yi bir suç cenneti haline dönüştürdüğünü görüyoruz. Bütün bu fenomenlerle ilgili hukuki olarak bir soruşturmanın yapılmış olması ve bir suç işlenmişse yargının bu konuda tamamen bağımsız ve tarafsız olarak işlemesi ve karar vermesi en ağır şekilde bu kişilerin cezalandırılması gerekiyor. Suç cezasız kalmamalı, suçlular ödüllendirilmemeli, adaletin önünde hesap vermeli ve en ağır şekilde cezalandırılmalı.”

     

  • BURHANETTİN BULUT: “YARIN, GENEL BAŞKANIMIZIN TALEBİYLE MERAL AKŞENER İLE BİR GÖRÜŞME OLACAK”

    BURHANETTİN BULUT: “YARIN, GENEL BAŞKANIMIZIN TALEBİYLE MERAL AKŞENER İLE BİR GÖRÜŞME OLACAK”

    GÜLARA SUBAŞI

    CHP Genel Başkan Yardımcısı Burhanettin Bulut, “Yarın, İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener ile bir görüşme olacak, Genel Başkanımızın talebiyle. Ama bu görüşmeyi bir ittifak görüşmesi, bir işbirliği görüşmesi diye görmek de doğru olmaz. Genel Başkan ile Meral Hanım’ın çok önceden bir tanışıklığı hatta aynı Meclis çatısı altında görev almışlıkları var. Sonuçta yeni yönetim, bence her ikisi de öyle. Sonuçta Meral Hanım da kongreden çıktı. Bu görüşmenin nereye geleceği, genel başkanların toplantı sonrası yapacağı açıklamaya bağlı. Saati 10.30. Sonuçta hayırlı olsun ziyareti” dedi. Bulut, yerel seçim ittifaklarıyla ilgili de, “Burada resmi bir ittifak zaten olmuyor. Ama Türkiye’nin de böyle bir şeye ihtiyacı var. Bir iş birliği, güç birliği konusunda Genel Başkanımız sürekli niyetini ifade diyor. Orada bir soru işareti yok. Genel bir ittifak olmayacağını da zaten hem resmi hem gayrı resmi olarak söyledik. Partileri zorlayarak böyle bir şey yapma şansımız yok. Ama hayatın realitesi var. Toplumun beklentileri var. Halka rağmen siyaset yapma şansımız yok. Biraz daha zaman ilerleyince o daha açık bir şekilde çıkacak. Anket çalışmaları, yakın zamanda gelir. Oradan da bir fotoğraf çıkar elbette. Bunu bir zorunluluk değil ama bir ihtiyaç olarak da görmek lazım. Bir ihtiyaç varsa onun karşılanması gerekiyor” diye konuştu.

    CHP Halkla ve Medyayla İlişkilerden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Burhanettin Bulut, bugün, Ankara’da gazetecilerle bir araya geldi. Gazetecilerin sorularının yanıtlayan Bulut, şunları söyledi:

    “HALKLA İLİŞKİLER VE MEDYADA DA YENİ BİR ANLAYIŞ VAR”

    “Yeni bir dönem, yeni yönetim. Halkla ilişkiler ve medyada da yeni bir anlayış var. Genelde burada ya iletişimci ya gazeteci diye bekleniyor ama bir eczacı karşınızda. Burayı kurumsal bir hale getirmeye çalışıyoruz. Bize bağlı tüm birimlerde, profesyonel arkadaşlarımız çalışacak. Ben de yukarıda, o organizasyonları yapacağım. Yaptığımız işlerin basına yansıması, bizim talep ettiğimiz bir iş. O açıdan sizinle kapalı kapılar değil, aksine tüm kapıları açılmış bir ilişki kurmak. Sizin talepleriniz, istedikleriniz neyse onları karşılamak. Bahsettiğim şey, sizin MYK sonrası genel merkezinize ileteceğiniz haberlerin daha rahat olması, bir zorlamayla ya da kapıda beklemeyle değil de bir sistemle olması. Benim birimim, benim görevim o işi kolaylaştırmak. O anlamda bundan sonra, bu iletişimi sürekli güçlü tutarız diye umuyorum. Hiç kimseye karşı bir önyargımız da yok. Ama medyanın gerçekten medya olarak kullanılması taraftayız. Amaç hem CHP’nin halka iyi tanıtımı, politikalarının ifadesi hem de bu ilişkinin daha şeffaf ve basın ilkeleri doğrultusunda olması.”

    “YARIN, GENEL BAŞKANIMIZIN TALEBİYLE AKŞENER İLE BİR GÖRÜŞME OLACAK”

    Bulut, CHP Genel Başkanı Özgür Özel ile İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener arasında bir görüşme olup olmayacağına ilişkin bir soru üzerine “Yarın, İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener ile bir görüşme olacak, Genel Başkanımızın talebiyle. Ama bu görüşmeyi bir ittifak görüşmesi, bir işbirliği görüşmesi diye görmek de doğru olmaz. Genel Başkan ile Meral Hanım’ın çok önceden bir tanışıklığı hatta aynı Meclis çatısı altında görev almışlıkları var. Sonuçta yeni yönetim, bence her ikisi de öyle. Sonuçta Meral Hanım da kongreden çıktı. Bu görüşmenin nereye geleceği, genel başkanların toplantı sonrası yapacağı açıklamaya bağlı. Saati 10.30. Sonuçta hayırlı olsun ziyareti. Meral Hanım ile Genel Başkanın ilişkileri, gerçekten iyi” dedi.

    Bulut, “Genel Başkan, seçim iş birlikleri için diğer lideri de ziyaret edecek mi? Böyle bir takvim var mı” sorusuna, şöyle yanıt verdi:

    “Yok. Genel Başkanın Meral Hanım’ı ziyareti de böyle bir takvim üzerine bir ziyaret değil. Onu net ifade edeyim.”

    “İTTİFAKI BİR ZORUNLULUK DEĞİL AMA BİR İHTİYAÇ OLARAK DA GÖRMEK LAZIM”

    Bulut, yerel seçimlerde yapılabilecek ittifaklara ilişkin şu değerlendirmeyi yaptı:

    “Kendi kişisel fikrim olarak söylüyorum, zorlayan bir iş birliği de doğru değil. Sonuçta adı üzerinde bir iş birliği, güç birliği söz konusuysa bu yapılır. Zaten resmi olarak ittifak yapamıyorsunuz. İttifak, cumhurbaşkanlığı ve genel seçimlerde mümkün. Burada resmi bir ittifak zaten olmuyor. Ama Türkiye’nin de böyle bir şeye ihtiyacı var. Bir iş birliği, güç birliği konusunda Genel Başkanımız sürekli niyetini ifade diyor. Orada bir soru işareti yok. Genel bir ittifak olmayacağını da zaten hem resmi hem gayrı resmi olarak söyledik. Partileri zorlayarak böyle bir şey yapma şansımız yok. Ama hayatın realitesi var. Toplumun beklentileri var. Halka rağmen siyaset yapma şansımız yok. Biraz daha zaman ilerleyince o daha açık bir şekilde çıkacak. Anket çalışmaları, yakın zamanda gelir. Oradan da bir fotoğraf çıkar elbette. Ama bunu bir zorunluluk değil ama bir ihtiyaç olarak da görmek lazım. Bir ihtiyaç varsa onun karşılanması gerekiyor.”

    “‘KİMSEYE İHTİYACIMIZ YOK’ GİBİ BİR CÜMLEYİ HİÇBİR BELEDİYE BAŞKANIMIZ KULLANMAZ”

    Bulut, “Sayın Mansur Yavaş’ın yaptırdığı anketlerin olduğunu, yüzde 55-65 arası bir oy oranı beklediğini, o yüzden de ittifaka gerek yok gibi bir bakış açısı geliştirdiği ifade ediliyor. İttifaksız kazanabilir misiniz” sorusuna şu yanıtı verdi:

    “Hiçbir belediye başkanının böyle bir iş birliğine ‘yok’ diyeceğini zannetmiyorum. Kazanmak illa yüzde 51 oyla belediye başkanı olmak değil ki. Olabildiğince toplumun geneline yayılmak ve onlarla birlikte olabilmek esas. Gerek Mansur Yavaş gerek Ekrem İmamoğlu’nun seçim kampanyalarında da hatırlayın. Mesela İstanbul’da, İstanbul ittifakı konuşuluyordu. ‘Biz kazanıyoruz. ‘Kimseye ihtiyacımız yok’ gibi bir cümleyi hiçbir belediye başkanımız kullanmaz. Doğru da değil. Öyle bir bakışımız da yok. Belediye başkanları, elbette bir siyasi partinin temsilcisi olarak başkan oluyor ama sonuçta o rozet çıkartılıyor. Hizmeti, tüm kesimlere veriyor. Bizim, cumhurbaşkanlığında yaptığımız en önemli eleştirilerden birisi de o. Toplumun bir kısmına farklı bir gözle bakıyor. Bunun doğru olmadığını, herkesin cumhurbaşkanı olması gerektiği gibi, herkesin belediye başkanı olması gerekiyor.”

    “ANKETLER, HANGİ YÖNTEMLE BELEDİYE BAŞKANI SEÇECEĞİMİZİ BELİRLEYECEK”

    Bulut, “Bir ittifak resmi olarak söz konusu değil. Anketler, seçime ittifaksız gidilecekmiş gibi mi yapılıyor” sorusuna, şu yanıtı verdi:

    “Bir defa, belediye başkanlarımızın olduğu yerde, bir belediye başkanların durumunu tespit anketi yapılıyor. Orada Genel Başkan ifade etti, belediye başkanının toplam kabulü bekleniyor aslında. O ilçenin ya da o ilin bir parti oy oranı var, belediye başkanının ilk seçildiği oy oranı var. Onlara bakılacak. Sadece o da değil. Bunun yanında diğer STK’larla ilgili görüşler alınacak, örgütün görüşü alınacak, milletvekillerinin görüşleri alınacak. Sonuçta biz fotoğraf çıkartacağız. Birincisi o. İkinci yapacağımız da partinin durumunu görmek olacak. Partinin durumunu görmek, iş birliğine nerelerde ihtiyaç olduğunu görmek anlamına geliyor. O fotoğraf da çıkartılacak. Sonuçta Türkiye’deki tüm bölgelerden bu bilgiler gelecek. O bilgiler ışığında aslında bir değerlendirme olacak. Ama bu anketler ne ittifak için yapılıyor ne de ittifak olmasın diye yapılıyor. Sonuçta biz kendimizi görmeye, belediye başkanlarımızı görmeye, o işin durumunu görmek durumundayız. Bir de son verilerde, Kurultay sonrası CHP’ye ilgi de arttı. Üye sayılarımızdan görüyorsunuzdur. Geçen hafta, 687 kişi artı üye artışı var. Bir önceki hafta daha fazlaydı. O üyelere baktığınız zaman da çoğunlukla genç. Ve bu dinamik bir süreç olacak. Bu anketler, hangi yöntemle belediye başkanı seçeceğimizi belirleyecek diyebiliriz.”

    Bulut, HEDEP’in CHP Genel Başkan’ı Özgür Özel’i ziyaretine ilişkin, böyle bir ziyaret olabileceğini ama şu anda takvimde böyle bir görüşme yer almadığını kaydetti.

    “KAPALI BİR POLİTİKA DEĞİL, ŞEFFAF BİR POLİTİKA İZLENECEK. DOLAYLI BİR MESAJ VERMEK YERİNE, AÇIK AÇIK MESAJ VERMEYİ TERCİH EDİYORUZ”

    Bulut, “Seçimin kaybedilmesinin önemli gerekçelerinden biri olarak Kürtlerle ilgili söylemler gösterilirken yeni dönemde Kürtlerle ilgili daha da açık mesajlar verilmeye başlandı. Bu geçmişte zarar veriyse, önümüzdeki süreçte partiye, oya zarar vermesi nasıl engellenecek” sorusuna şu yanıtı verdi:

    “Sizin de orada seçim öncesi bu propagandaların kirli bir propaganda olduğunu ifade etmeniz lazım. Yani hepimizin sonuçta. CHP gibi büyük bir camiayı suçlayan, yönetimi suçlayan bir propagandaydı. PKK ile görüşmeler, kandil bağlantıları… Bunların hepsi, iftira dolu, hatta bu konu suç aslında hukuki açıdan. Eğer adalet sağlıklı işlese, yani eşit bir şekilde işlese; hukuk bunun suç olduğunu, bunu kim yayıyorsa bununla ilişkin işlem yapılması gerektiğini söylüyor. Hatta bu konuda Cumhurbaşkanı bile itiraf etti. Bir kere onu ayırmak lazım. Seçim öncesi dili ayırmak lazım. O bizim alanımız değil, en azından onu söyleyeyim. Öyle bir şeyin de yapılmasını da doğru bulmuyoruz. Ne yapalım, Kürt deyince PKK mı anlamak lazım? Bu ülkeye yapılacak en büyük kötülük bence. İkincisi, bir korku politikasına dönmemesi gerekiyor. İnandığınız neyse onu ifade etmek gerekiyor. Şeffaflıktan kasıt o işte. Bugün, benim burada olmam da öyle. Genel Başkanı televizyonlarda gayet açık, bir sohbet ortamında konuşuyor gibi olması da öyle. Kapalı bir politika değil, şeffaf bir politika izlenecek. Yani dolaylı bir mesaj vermek yerine, açık açık mesaj vermeyi tercih ediyoruz. Biz bu ülkede yaşayan herkesi, eşit koşullarda görüyoruz ve öyle olması gerektiğini ifade ediyoruz. Türkiye’de siyasetçiler için bazı cız kelimeler var. Toplum nazarında daha barışçıl bir noktaya getirmemiz, daha kucaklayıcı bir noktaya getirmemiz de bizim sorumluluğumuzda. Siyaset, ayrıştırmak üzere kurgulu değil ki ama Türkiye’de uzun zamandır siyaset ayrıştırmak üzere kurgulu. Dil, ayrıştıran bir dile döndü. Muhafazakar toplum oranı bu, biz oraya çalışalım ama diğer taraftan da o toplumların içerisinde her rengin olduğunu da kabul etmek gerekiyor. Onlar üzerinden bir politika yapılabilir. Mesela biz, Genel Başkan’ın ifadesiyle ‘Dikine kesilen bir politika değil, yatay politika’ diyoruz. Eski tabirle sınıfsal mücadele anlamında. Emeğin daha yoğun gözetildiği, haksızlığa uğrayanların yanında olduğu, özellikle gelir adaletsizliği noktasında politikaların üretileceği bir düzlemde siyaset yapacağımızı ifade ediyoruz.

    “VATANDAŞLARIN İKİ BAKANLAR ARASINDA BİR MUKAYESE YAPMASINDA FAYDA VAR”

    Mevcutta bir bakanlık var. Bizimki de adı üzerinde gölge bakan. En azından vatandaşların bu iki bakanlar arasında bir mukayese yapmasında bence fayda var. Bir tanesi seçilmiş bir yönetim, diğeri en bariz farkı anlamında söylüyorum, atanmış. Ve sonuçta onları sürekli takip edecek. Sizin açınızdan da ya da bizim açımızdan da iyi tarafı, artık kiminle, hangi konuyu konuşacağınızı biliyor hale geliyoruz. Mesela, ‘NATO konusunda ne düşünüyorsunuz’ dendiğinde o konuda bizim gölge kabinede, Dışişleri Bakanımız var. Onunla bu konuyu çok rahat görüşebilirsiniz. O konuda politikalar da oradan üretiliyor. Yani hem Meclis’te komisyonlar hem MYK, o konunun uzmanları bir politika üretiyor. O politika, parti politikası haline geliyor. Görev ve sorumluluk alanı anlamında daha keskin çizgiler çizilmiş durumda.”

    “17 OCAK’A KADAR SIK SIK PARTİ MECLİSİ TOPLANABİLİR”

    Bulut, gelecek haftaki MYK toplantısının nerede yapılacağı konusunda, şunları söyledi:
    “Çok net değil. İlk plan Antalya’ydı ama Ankara’da da olabilir. Belki birkaç açıklama olabilir. Ya da bir Parti Meclisi (PM) olabilir ama daha belli değil. Genel Başkanımız, bütün kurulların görevleri itibarıyla çalışmasını istiyor. Yani PM’nin yetkisini kendisine ya da MYK’nın yetkisini kendisine almıyor. Bu konuda çok hassas. O açıdan alınacak tüm kararların önce MYK’dan sonra da PM’den geçmesinin daha doğru olduğunu düşünüyor. O yüzden 17 Ocak’a kadar sık sık PM toplanabilir.”

     

  • CHP GENEL BAŞKAN YARDIMCISI TAŞCIER, TBMM’DE TTB YÖNETİCİLERİYLE BİR ARAYA GELDİ

    CHP Genel Başkan Yardımcısı Gamze Taşcıer, Türk Tabipler Birliği (TTB) Merkez Yönetim Kurulu üyelerini TBMM’de ağırladı. Taşcıer, heyete Meclis’i gezdirdi ve TTB yöneticilerine açılan davanın yarınki duruşması öncesinde bilgi aldı.

    CHP Genel Başkan Yardımcısı Gamze Taşcıer, TTB Merkez Yönetim Kurulu üyeleri ile Meclis’te bir araya geldi. Taşcıer’e CHP Genel Başkan Yardımcısı Zeliha Aknaz Şahbaz ve CHP’li milletvekilleri de eşlik etti. Taşcıer, TTB yöneticileri ile Meclis kulisinde sohbet ettikten sonra Genel Kurul’daki izleyici locasında hatıra fotoğrafı çektirdi. Taşcıer, TTB yöneticilerine açılan dava ile ilgili de bilgi alırken, yarınki duruşma öncesinde onlara dayanışma mesajlarını iletti.

  • BURAK DALGIN: “KARA PARA BİR MAGAZİN KONUSUNDAN İBARET DEĞİL, BU EKONOMİMİZİ KEMİREN BİR VİRÜS”

    BURAK DALGIN: “KARA PARA BİR MAGAZİN KONUSUNDAN İBARET DEĞİL, BU EKONOMİMİZİ KEMİREN BİR VİRÜS”

    DEVA Partisi Genel Başkan Yardımcısı Burak Dalgın, “Ülkemizde kayıt dışının milli gelire oranı yüzde 31,2. Ekonominin üçte biri kadar kayıt dışı var. Bu, gelişmiş ülkelerin 3-4 katı seviyesinde. Bu kadar büyük bir gri ekonomi ile sağlıklı bir kalkınmayı başarmamız mümkün değil” dedi. Dalgın, “Kara para bir magazin konusundan ibaret değil, bu bir asayiş konusu da değil sadece. Çünkü bu ekonomimizi kemiren bir virüs. İktisatta Gresham Kanunu diye bir kanun vardır. Çok güzel bir laf, ‘Kötü para iyi parayı kovar.’ Yaşadığımız tam bu. Yani, alın teriyle çalışan vatandaşı, yenilikçi işler yapmaya çalışan girişimciyi, doğru düzgün bir ülkeye yatırım yapayım diyen yatırımcıyı bunlar kovar. Kara paranın olduğu yere bunlar gelmez” ifadelerini kullandı.

    DEVA Partisi Genel Başkan Yardımcısı Burak Dalgın, TBMM’de basın toplantısı düzenledi. Dalgın şöyle konuştu:

    KKM’NİN YÜKÜNÜ, KEMER SIKMA MECBURİYETİNİ ORTA DİREĞİN SIRTINA YÜKLEYEMEZSİNİZ”

    “Ülkemizi, vatandaşımızı, milletimizi ahtapot gibi saran dört kola ben dört K diyorum: Kredi batağı, kolay para, kayıt dışılık ve kara para.

    BDDK verilerine göre ülkemizdeki kredi kartı borcunun miktarı 1 trilyon lirayı aştı. Trilyonlar, milyonlar, milyarlar çok uçuşuyor, bunun ne demek olduğunu bir düşünelim. 1 trilyon ne demek? Bir tane 1 koyuyorsunuz, yanına 12 tane sıfır koyuyorsunuz. 1 trilyon bu demek. Bu kadar kredi kartı borcu var.

    Sene başından beri yüzde 120’lik bir artıştan bahsediyoruz. Bunda tabii enflasyonun etkisi var, aldığımız her şey daha pahalı. Bunda deste deste para taşımanın etkisi var, çünkü Türkiye’nin en büyük banknotu olan 200 lira 7 doların altında, yarım kilo kıyma bile alamaz hâlde. Ama bunda vatandaşın mecburen kredi kartına yüklenmesinin sebebi de var. Çünkü 2021’den beri açlık sınırının altında kalan asgari ücretin ve orta direğin sürekli reel olarak azalan ücretleri düşününce, bu da normal.

    Tarihin en büyük servet transferlerinden biri olan Kur Korumalı Mevduat’ın (KKM) yükünü, kemer sıkma mecburiyetini orta direğin sırtına yükleyemezsiniz. Çok açık konuşalım, öyle ‘kredi kartı harcamalarını azaltın’ demekle bu iş olmuyor. Vatandaşımız o kartla evinin mutfak alışverişini yaptı. Vatandaşımız o kartla çocuğunun okul alışverişini yaptı. Demek ki hükümetin başka bir çözüm getirmesi lazım. Kendilerine dört tane öneride bulunuyoruz. Bir, gelir vergisi dilimlerini güncelleyin, vatandaşın eline daha fazla para geçsin. İki, temel tüketim ürünlerindeki vergileri indirin. Üç, lüks ve şatafatı kısın. O makam araçlarından, lüks ofislerden çıkın. Dört, enflasyonla özde değil, sözde mücadele edin.

    Çalışarak, alın teriyle para kazanmanın giderek anlamsızlaştığı bir dönemde geçiyoruz. Orta direğin iki anahtar hedefi vardır, bir ev bir araba, bunlar artık hedeften çıktı, hayal oldu. Çünkü Merkez Bankası verilerine göre Türkiye’de ortalama 100-110 metrekarelik bir konutun fiyatı 3 milyon lira. Giriş seviyesi bir araba 1 milyon lira.

    Önümüzdeki tabloda bahisle yırtmaya çalışan gençlerimiz var. Önümüzdeki tabloda halka arzdan kripto paraya, kaldıraçlı işlemlerden döviz spekülasyonuna, ne bulursa para koyup voliyi vurmaya çalışan vatandaşlarımız var.

    BEDAVA PEYNİR FARE KAPANINDA OLUR”

    Bedava peynir fare kapanında olur ancak, lütfen dikkatli olalım. Mali Suçlar Araştırma Kurulu, yani MASAK’ın eski başkan yardımcısı sayın Ramazan Başak, bakın ne diyor; ‘Yasa dışı bahisçiler işsizler, emekliler, gençler gibi paraya ihtiyacı olan kesimleri kullanır’ diyor. İçişleri Bakanı Sayın Ali Yerlikaya da bu acı gerçeği teyit ediyor, ‘Geleceğimiz olan gençleri yasa dışı bahis çukuruna çekmek isteyen örgütlerle hesaplaşmaya devam edeceğiz.’

    Gençlerimiz neden bu çukura düşüyor sorusunu sormak da hakkımız. Sineklerle mücadele edelim ama bataklığın oluşmasının kök sebeplerini de konuşalım. Nedenini ben söyleyeyim. Gençlerimiz işsizlik yüzünden, parasızlık yüzünden, geleceksizlik yüzünden bu çukura düşüyorlar. Kumara, bahise, kolay paraya düşüyorlar.

    Vatandaşlarımızı batağa sürükleyen asıl neden içinde bulunduğumuz ekonomik kriz. Çetelerle de mücadele, mafyayla da mücadele tabii ki yapılacak ama bataklığı kurutmanın yolu, vatandaşımıza çalışarak, alın teriyle, girişimcilik yaparak kazanabileceği onurlu bir yaşam standardı sunmak.

    KAYIT İÇİNDE İŞ YAPMANIN MALİYETİNİ DÜŞÜRÜN, KAYIT DIŞINA ÇIKMANIN MALİYETİNİ DE ARTIRIN”

    Başta KDV olmak üzere artan vergiler, vergi iade süreçlerinin uzaması, banka komisyonlarının yükselmesi, paranın değerinin enflasyon sebebiyle hızla azalması neticesinde kayıt dışılık giderek artıyor. Hatta bu iş başka noktalara gitti, naylon fatura, sahte fiş veya pos tefeciliğine doğru uzandı. Bu iş illegal noktalara doğru gidiyor. Bu durum devletimiz için vergi kaybı demek. Bu durum işini doğru düzgün yapmak isteyen KOBİ ve esnaf için haksız rekabet demek. Bu durum vergisini doğru düzgün ödeyen vatandaşımızın da hepimizin de üzülerek söylüyorum enayi gibi hissetmesi demek.

    Ülkemizde kayıt dışının milli gelire oranı yüzde 31,2. Ekonominin üçte biri kadar kayıt dışı var. Bu, gelişmiş ülkelerin 3-4 katı seviyesinde. Bu kadar büyük bir gri ekonomi ile sağlıklı bir kalkınmayı başarmamız mümkün değil. Bunu aşmak için hükümete tavsiyelerde bulunuyorum. Bir, kayıt içinde iş yapmanın maliyetini düşürün, kayıt dışına çıkmanın maliyetini de arttırın. Mesela, vergileri indirin, mevzuatı basitleştirin. Mesela yapay zekayı kullanarak kayıt dışı iş yapanları cezalandırın. Hızlı bir biçimde hükümeti kayıt dışı ile mücadeleye davet ediyorum.

    CHP’nin Karabük Milletvekili Cevdet Akay, geçtiğimiz günlerde kara para aklama suçuna karışan çetelerin listesini gösterdi Plan Bütçe Komisyonu’nda, 2 metrelik bir liste çıkardı. Nitekim MASAK’a 2022’de 425 binden fazla şüpheli işlem gelmiş. Son 5 yılın rekoru tabii, istemediğimiz bir rekor. Burada da vergi kaçakçılığı, yasa dışı bahis ve kumar en büyük noktayı teşkil ediyor. Vatandaşlarımızın kolay paraya gitmesi hızlı bir şekilde kara paraya da yol açıyor.

    Resme biraz daha yakından baktığımızda hepimizin aşina olduğu birtakım medyatik isimleri görüyoruz. Ama nedense bunların araştırılmasına dair soru önergeleri hep AK Parti ve MHP oylarıyla reddediliyor. Şimdi ben soruyorum, çetelerle mücadele etmek isteyen, çok övünen iktidar neden bu işlerin araştırılmasına karşı? Hep birlikte araştıralım, burası milletin temsil makamı. Neden araştırılmasını istemiyorsunuz?

    KARA PARA EKONOMİMİZİ KEMİREN BİR VİRÜS”

    Kara para bir magazin konusundan ibaret değil, bu bir asayiş konusu da değil sadece. Çünkü bu ekonomimizi kemiren bir virüs. İktisatta Gresham Kanunu diye bir kanun vardır. Çok güzel bir laf, ‘Kötü para iyi parayı kovar.’ Yaşadığımız tam bu. Yani, alın teriyle çalışan vatandaşı, yenilikçi işler yapmaya çalışan girişimciyi, doğru düzgün bir ülkeye yatırım yapayım diyen yatırımcıyı bunlar kovar. Kara paranın olduğu yere bunlar gelmez. Çünkü bambaşka bir şeyi ödüllendirirsiniz.

    Finansman girişinin önündeki en büyük engellerden bir tanesi gri liste meselesi.

    Maalesef Ekim 2021’den beri biz de bu listedeyiz, hiç olmak istemediğimiz bir listedeyiz. Kimlerle aynı ligdeyiz diye baktığımızda, Haiti var, Suriye var, Yemen var, Güney Sudan var. Yakın zamanda da Zimbabve de bizimleydi, onlar bir üst lige çıktılar. ‘Türkiye’nin itibarı’ diye bas bas bağırıyoruz, beraber mütalaa edildiğimiz ülkelere bir bakın.

    Hızlı bir şekilde Türkiye’nin bu utançtan kurtulması lazım.

    Dört K, yani kredi batağı, kolay para, kayıt dışılık ve kara para toplumumuzu kemiriyor. Torpil istemeyen genci, rüşvet vermeyen vatandaşı, vergi kaçırmayan girişimciyi adeta budala pozisyonuna düşürüyor. Dört K güçlü, sürdürülebilir ve kapsayıcı büyümenin önünü tıkıyor.

    Hükümete sesleniyorum, gelin dört K ile yani kredi batağıyla, kolay parayla, kayıt dışıyla ve kara parayla ciddi bir mücadele yapın. Ucu kime dayanıyorsa dayansın, ilerleyin. Ama sadece çete kovalamakla, yani sinekleri öldürmekle yetinmeyin. Bataklığı kurutun, meselenin kök sebeplerine de odaklanın.”

     

  • KEMALPAŞA BELEDİYE BAŞKANI KARAKAYALI, KEMALPAŞA İÇİN YENİDEN YOLA ÇIKTI

    KEMALPAŞA BELEDİYE BAŞKANI KARAKAYALI, KEMALPAŞA İÇİN YENİDEN YOLA ÇIKTI

    Kemalpaşa Belediye Başkanı Rıdvan Karakayalı yerel seçimler için aday adaylık başvurusunu gerçekleştirdi.

    Kemalpaşa Belediye Başkanı Rıdvan Karakayalı, 2024 Yerel Seçimleri için aday adaylık başvuru dosyasını Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Kemalpaşa İlçe Başkanı Ahmet Yılmaz’a teslim ederek resmi adaylık başvurusunu yaptı. Karakayalı’yı adaylık başvurusunda Kemalpaşalılar yalnız bırakmadı. Yoğun katılımın yaşandığı adaylık başvurusu öncesi Atatürk Meydanı’nda toplanan kalabalık meydanda miting havası oluşturdu. Ardından CHP Kemalpaşa İlçe Binası’na kortej halinde ilerleyen Karakayalı destekçileri, parti binasına sığmadı ve yağmura rağmen sloganlarla binanın önünde adaylık açıklamasına destek verdi.

    “HEDEFİMİZ KEMALPAŞA’DA CHP’Yİ TEKRAR KAZANDIRMAK” 

    Aday adaylığı açıklamasında konuşma yapan Başkan Karakayalı, “2019 yılında çıktığımız yolculukta partili, partisiz beni destekleyenlere burada tekrar çok teşekkür ediyorum. Halkımızın takdiri ile göreve geldiğimiz ilk günden itibaren ortak hedefimiz insan odaklı çalışmalarımızla Kemalpaşa’yı daha yaşanabilir, daha sürdürülebilir bir yer haline getirmek oldu. Geride bıraktığımız görev süremiz boyunca pandemi, ekonomik kriz, doğal afetler gibi birçok zorlukla karşılaştık. 2019’da görevi devraldığımızda belediyenin borcu 17,5 milyon dolardı, bu borcu 4 yıl içerisinde 3 Milyon dolara kadar düşürdük. Peki bu zorluklara rağmen neler yaptık; Öncelikle İzmir’de en fazla kreş yapan ilçeyiz, bu hizmetimiz ile özellikle çalışan annelerin yüklerini hafiflettik, eğitimde fırsat eşitliği yaratmak amacıyla gençlerimiz için dershanemizi hizmete geçirdik. Asfalt tesisimiz ile kendi asfaltımızı kendi öz kaynaklarımız ile ürettik ve serdik. Çiftçimize destek olmak için zeytinyağı fabrikası açtık, fide desteği sağladık, karakılçık buğdayına teşvik ettik, üreticilerimiz için kurslar açtık, tarıma can suyu dedik ve birçok mahallemize tarımsal sulamada kullanılmak üzere 20 tonluk su tankları yerleştirdik, kiraz alım merkezlerini daha modern ve daha kullanılabilir hale getirdik. İş istihdam birimimiz ile firmalar ve vatandaşımız arasında bir köprü oluşturduk. Spor alanlarımızı genişlettik, tenis kortunu kullanılabilir hale getirdik, hemen yanında bir balon spor salonu inşa ettik. 3700 Vatandaşımıza spor eğitimi veriyoruz, farkı branşlarda yetişen çocuklarımız milli takımlara seçiliyor, sampiyonluklar elde ediyor ve bizim gururumuz oluyorlar. Belediyemize sendika getirdik emekçinin hakkını emekçiye teslim ettik. En büyük hayallerimden biri, Kemalpaşa’mıza üniversite kazandırdık. Eğitim adına yaptıklarımız bitmedi, 4 mahallemize kütüphane açtık, buralar birer eğitim yuvası oldu. Bizim için manevi değeri çok büyük olan Atatürk Anı Evi restorasyonunda sona geldik. Kemalpaşa’mızın çehresini değiştirdik, yeni yaptığımız onlarca parkın yanında ilçe merkezimizde bulunan Atatürk Anıtı’nı, şelaleyi, taksi durağını yeniledik ve İzmir Caddesi üzerinde eski Kemalpaşa fotoğraflarından oluşan modern görünümlü bir anı köşesi oluşturduk. Çalışma alanlarımızı iyileştirdik bu bağlamda Sütçüler Şantiyesini inşa ettik. Kemalpaşa’nın imar sorununu çözdük, kuzey imar planı bizim dönemimizde, bizim uğraşlarımız ile açıldı. Özel gereksinimli bireylerimiz için Mola Evi’ni açtık. Ören ve Bağyurdu Mahallelerimize FİFA Standartlarında futbol sahaları kazandırdık. Örende sahanın yanına vatandaşlarımızın talebi üzerine bir de kır düğün salonu yaptık. Ulusal bayramlarımızı ve festivallerimizi ilçemizde coşkuyla kutladık. Sosyal belediyecilik anlayışımızla birlikte özellikle pandemide birçok ailemize gıda desteği sağladık ve her ay 1700 hanemize bu desteğimiz devam ediyor. Kadınların kentidir Kemalpaşa dedik ve Kadın Danışma Merkezi’miz ile her alanda kadınlarımıza destek olduk. İzmir Büyükşehir Belediyesi ile yürüttüğümüz güçlü işbirliği sonucunda ilçe tarihimizin en büyük altyapı yatırımını bu dönem gerçekleştirdik ve Kemalpaşa’nın geleceğine 292 Milyon TL yatırım yapıldı. İşbirliğimiz ile metro projesinin, proje ihalesini öne aldık. Sosyal belediyecilik adına bunları hep birlikte başardık ve çalıp çırpmadan, kul hakkı yemeden Kemalpaşa’mıza hizmet ettik. Sonuç olarak, insan odaklı çalıştık. Bugün hedefimiz ise Kemalpaşa’da Cumhuriyet Halk Partisi’ni tekrar kazandırmak. Bizler hep birlikte önce 2009’da, ardından 2019 yerel seçimlerinde Cumhuriyet Halk Partisi’ni başa getirdik ve söz sahibi yaptık. O yüzden Kemalpaşa’da CHP’den kim aday olursa ona sonuna kadar destek vereceğiz. Aslolan Cumhuriyet Halk Partisi’dir” ifadelerine yer verdi.