Blog

  • Saadet Işıl Aksoy Vatanım Sensin’de

    Saadet Işıl Aksoy Vatanım Sensin’de

    KANAL D’nin başarılı projesi “Vatanım Sensin”in oyuncu kadrosuna yeni isimler eklenmeye devam ediyor. William Charles Hamilton rolüyle hikâyeye dahil olan Okan Yalabık’ın ardından, Saadet Işıl Aksoy da Hamilton’un vefat eden eşinin kardeşi Lucy rolüyle diziye katıldı. Dizide; William Charles Hamilton’a çıkan İzmir görevi, Lucy’nin bir türlü iyileşmeyen verem hastalığı için ümit olacak. Lucy’nin bu havası güzel şehirde şifa bulacağını düşünen ailesi, onu Hamilton’la birlikte İzmir’e yollayacak. Kumandan Vasili ise insan hakları ihlallerini araştırmak üzere gelen Hamilton ve baldızı Lucy’yi kontrolü altında tutmaya çalışacak.

    Saadet Işıl Aksoy, “Vatanım Sensin”in perşembe akşamı yayınlanacak yeni bölümünde seyirci karşısına çıkacak.

  • Aldatılmış İnsanlara Göre, Aldatılıyor Olduğunuzun İşaretleri

    Aldatılmış İnsanlara Göre, Aldatılıyor Olduğunuzun İşaretleri

    Aldatmayı bilemiyoruz da, aldatılmak hakikaten hiç hoş bir his değil. Aylarca, belki de yıllarca aklın arkasından silinmeyen, sonraki ilişkilerinizde (ve hattâ belki affettiyseniz, o ilişkinizin devamında da) başrolü kapan bir tecrübe işte.

    Üzerine daha da fazla cümle kurmayalım, paranoyaları, hüzünleri daha da fazla depreştirmeyelim… demek isterdik. Gel gelelim, bu listemiz tamamiyle paranoyaları depreştirmeye yönelik. Dünyanın en büyük sosyal haber sitelerinden Reddit.com‘da açılan başlıkta, insanlar aldatıldıklarını ilk nasıl anladıklarını yazmışlar. Buyrunuz, bazı acı tecrübeler:

    Cursethewind takma adlı kullanıcıdan geliyor; ”Onun sadece yakın bir arkadaşı olduğunu zannettiğim kadından nikah davetiyesi aldım. Meğer tam dört yıldır nişanlılarmış, görünen o ki ikinci kadın da benmişim…”

    Phlox_carolina takma adlı kullanıcı ise ne yazık ki babasını aldatırken yakalamış; ”Her gece annem uyuduktan sonra babam iş telefonu bahanesiyle sokağa çıkıyordu. Bu telefonların işle ilgili olmadığından şüphelendim, bir gece onu takip ettim. Sonuç olarak babamın annemi aldattığını farkettim. Bunu yapmalı mıydım, bilmiyorum… Çünkü evlilikleri bitti.”

    OfficePsycho’nun yaşadıkları insana aşka inancını kaybettiren cinsten. Kötü, epey kötü: ”Yaklaşık 6 yıldır o kadınla birlikteydim, bir süredir beni çok defa farklı erkeklerle aldattığından haberim olmayarak.

    Beni terketmeden aylar önce benimle fotoğraf çekilme isteğini bir kenara bıraktı. O günler filmli fotoğraf makinalarıyla fotoğraf çekildiğimiz günlerdi, ben hiç sevmezdim, o ise sürekli fotoğraf çekilmek isterdi. Bu isteğini bırakmasını benim isteklerime saygı duyması olarak algılamıştım aslında.

    Başka bir şey daha; ona evlenme teklif etmeyi düşünüyordum! Ona bir ressama portremizi çirdirmemizi önerdim, böylelikle evlenme teklif ederken elimde harika bir hediye olacaktı. Portre fikrimi reddetmesini halâ çok net hatırlıyorum, ”Ya ayrılırsak?” demişti. Aklım başımdan gitmişti bu yanıtla, ama bir sürü başka sıkıntı vardı hayatımda, yine anlamamıştım.

    Benden ayrıldıktan sonra, yeni tanıştığımız ortak tanıdıklara onunla yalnızca 1 yıldır birlikte olduğumuzu söylemeye başladı. O kadar az fotoğrafımız vardı ki, 6 yıldır birlikte olduğumuzu iddia etsem manyak eski sevgili damgası yiyecektim… Görünen o ki portremizi bu yüzden reddetmişti, benimle fotoğraf çekilmeleri bu yüzden bırakmıştı!”

    4. Nerde olduğu hakkında yalan söylüyorsa

    Sericatus’un geçmiş tecrübeleri, biraz naifçe de olsa ”Belki halâ umut vardır?” dedirtiyor. En azından 6’da 1 oranında umut vardır?

    ”Hayatım boyunca 6 eski sevgilim bana nerede olduğu hakkında yalan söyledi. Beş tanesinin beni aldattığı ortaya çıktı. Bir tanesiyse meğer bana o sırada Sevgililer Günü hediyesi aldığı için yalan söylüyormuş :)”

    5. Aldatmayla suçlanıyorsanız

    PetticoatBandit’e Türkçe’mizin güzide bir atasözünü hediye etmek isteriz: Yarası olan gocunur.

    ”Eski sevgilim televizyonda gördüğüm ve ‘Aa ne tatlı adam!’ dediğim bir aktör yüzünden kıskançlık krizine girmiş, onu o aktörle aldatacağımı iddia edip benle tartışmaya başlamıştı. Bırakın aktörü tanımayı, adını bile bilmiyordum üstelik! Bir süre sonra ortaya çıktı ki; tam da o sırada beni ‘sadece bir arkadaşı’ ile aldatıyormuş. Sadece bir arkadaş yani.

    Bu saçmalık halâ zaman zaman aklıma geliyor, sinirimden tüylerim diken diken oluyor!”

  • Eski akıllı telefonunuzu bir fotoğraf makinesi yapın

    Eski akıllı telefonunuzu bir fotoğraf makinesi yapın

    Elinizde birkaç sene önce aldığınız ve hala çalışan bir akıllı telefon var mı? Eğer çekmecelerinizin birinde çalışan ve artık kullanmadığınız bir akıllı telefon duruyorsa, bu yeni cihaz ile onu eğlenceli bir fotoğraf makinesine çevirebilirsiniz. Böylece eski telefonunuz özellikle çocuklarınız için çok keyifli ve yaratıcı bir alete dönüşebilir.

    İlgili haber: Kodak’ın akıllı telefonu, telefondan çok fotoğraf makinesi

    PixlPlay isimli cihazı üreten Pixl Toys firması, ilhamını eski 35mm fotoğraf makinelerinden almış. Renkli ve kullanımı kolay tasarımı ile çocuklara hem eğlenme, hem de güzel bir hobi kazanma fırsatı veriyor. Çocuklar böyle bir hobi ile daha aktif olmalarının dışında, cihazın çalışan düğmeleri sayesinde el becerilerini de artırabiliyor.

    PixlPlay’in kurulumu çok basit. Arka kapağını açıp, kasanın içindeki 3,5mm jakı akıllı telefonun ses girişine takıyorsunuz. Telefonu kasaya, ekranı size bakacak şekilde oturtup oynar kol ile sıkıştırıyorsunuz. Kapağı kapattığınızda hem telefonun ekranı dokunma özelliğini koruyor, hem de kasanın üstündeki deklanşör butonu ile fotoğraf çekebilirsiniz. PixlPlay kasasının içine tüm iPhone modelleri, iPod Touch ve çok büyük ekranlılar hariç çoğu Android telefon modelleri ve Windows sistemli telefonlar sığabiliyor.

  • Amerikan polisinin şiddet kültürü nereye dayanıyor

    Amerikan polisinin şiddet kültürü nereye dayanıyor

    ABD’nin Maryland eyaletine bağlı Baltimore şehrinde gözaltındayken omurgasından ciddi şekilde yaralanarak hayatını kaybeden 25 yaşındaki Freddie Gray için Cumartesi günü adalet çağrısıyla barışçıl protestolar düzenlendi. Ardından, eylemcilerin bir kısmı, yaşadıkları hayal kırıklığını daha somut şekilde ifade etme yoluna gitti. Gray’in cenaze töreninin yapıldığı Pazartesi günü gerilimin tırmanmasıyla birlikte şehrin batısında gece boyunca devam eden bir ayaklanma çıktı.

    Baltimore’da bunlar olurken medya da isyanlardaydı. Protestocuların Cumartesi gecesinden itibaren “şiddet”e yöneldiği ve “yıkıcı” eylemler içine girdiği söyleniyordu. Olayları ilk önce “magandalık” olarak nitelendiren ABC News, hemen sonrasında manşetini “Freddie Gray protestoları şiddet eylemine dönüştü” şeklinde değiştirdi. Muhafazakâr görüşlü haber sitesi Breitbart.com ise editöryal sınırları aşarak “Savaş bölgesi: #BlackLivesMatter eylemleri tırmanırken, Baltimore şiddet ve kaosa sürükleniyor” başlığını attı.

    Yaralama ve vurma eylemlerinin faili Amerikan kolluk kuvvetleri, yaptıkları şeyler ne kadar acımasızca olursa olsun, halkın öfkesine karşı daima medya ve siyasetçilerin koruması altında.

    Pazartesi günü kitleler ayaklanınca, Anderson Cooper 360 programına katılan CNN’in hukuk analisti ve New York muhabiri Jeffrey Toobin de Baltimore’u yerden yere vurma fırsatını kaçırmayarak şöyle dedi: “Protesto, onurlu bir eylem; ama yağma ve suç için aynı şeyi söyleyemeyiz. Baltimore bugün kendini küçük düşürdü.” Belli ki Toobin açısından Pazartesi gününe kadar rezalet ya da suç niteliği taşıyan hiçbir şey olmamıştı; kentte yıllardır yaşanan ırkçı polis şiddeti bahsetmeye değecek derecede büyük bir rezalet değildi. Oysa o şiddetin mağdurlarıarasında gençler, hamile kadınlar, seksen yaşında nineler bile vardı.

    Sonunda medya, protestocuların senaryoya göre hareket ettiği çıkarımına vardı. Amerika‘daki siyah toplulukları sadece polis tarafından kontrol altına alınabilecek bir risk olarak gören o malum senaryodan bahsediyorum. Polise sosisli sandviç ve sos atmak, polis araçlarını parçalamak, mağaza vitrinlerini kırmak en azından insan hayatı açısından bir kişiyi omuriliğinden ağır yaralamaktan ya da silahsız bir adamı sırtından defalarca vurmaktan elbette daha az zarar verici, ama olsun! Bahsettiğim yaralama ve vurma eylemlerinin faili Amerikan kolluk kuvvetleri, yaptıkları şeyler ne kadar acımasızca olursa olsun, halkın öfkesine karşı daima medya ve siyasetçilerin koruması altında.

    Öte yandan devlet ağzıyla yapılan açıklamalar da türlü tuhaflıklarla doluydu. Mesela geçen hafta Baltimore polis sendikasından yapılan açıklamada, Gray adına düzenlenen protestoların barışçıl olduğu söyleniyor, ancak diğer taraftan eylemciler için “linç çetesi” tabiri kullanılıyordu. Bunu duyan Drexel Üniversitesi’nden öğretim üyesi George Ciccariello-Maher, Twitter’da yayınladığı mesajla tepkisini ortaya koydu: “Bir saniye, kafam basmadı.”

    Gray ailesinin avukatı, Freddie Gray’in 12 Nisan günü gözaltına alınmasına sebep olan durumun “siyah bir vatandaş olarak koşması” olduğunu söyledi. Raporlara göre, genç adam sebepsiz yere polisten kaçmış ve yakalanarak bir polis minibüsüne bindirilmişti. Gözaltında bulunduğu süre zarfında bir noktada omurgasından ağır biçimde yaralanan Gray, kaldırıldığı hastanede bir hafta komada kaldıktan sonra hayatını yitirdi. Gray’in üzerinde yasalara uygun boyutta bir çakı bulundu.

    Polisten kaçmak pek de muhtemel bir sebep teşkil etmemekle birlikte, Yüksek Mahkeme, böyle bir hareketin “suç oranının yüksek olduğu bir bölgede” gerçekleşmesi hâlinde polis tarafından gözaltına alma gerekçesi sayılabileceği görüşünde. Oysa “Suç oranının yüksek olduğu bölge” tabiri, işinize geldiği şekilde yorumlayabileceğiniz, son derece muğlak bir tanım.

    Polis, siyahları potansiyel suçlu görüyor

    Geçen Cumartesi günü Gray için düzenlenen protesto eylemlerinden birine ben de katıldım. Eylem, Gray’in gözaltına alındığı o “suç oranın yüksek olduğu bölgede”, Baltimore’un batısındaki Presbury ve North Mount caddelerinin kesiştiği noktada başladı. Grup daha sonra Western District polis merkezine, oradan da şehir merkezindeki Belediye Sarayına ilerledi. Eylemin başladığı noktada, Gray’in yakınları konuşma yapmak için mikrofona çağrıldı. Konuşmacılar arasında Gray’in eski komşularından biri de vardı. Bazı sağlık sorunları yaşadığını ve Gray’in kendisiyle sürekli ilgilendiğini anlatan adam, Gray’e daha birkaç gün önce hayatta çok iyi yerlere geleceğini, çünkü insanlara saygılı olduğunu söylemişti.

    Eylemde söz alanlardan Baltimore doğumlu papaz Gralan Hagler da kolluk kuvvetlerinin uzun yıllardır siyahları canavarlaştırmayı adet hâline getirdiğinden yakınarak, Amerikan polisinin İsrail’de aldığı eğitimler neticesinde baskıcılığın dozunu sürekli arttırdığını ifade etti. Nitekim sivil özgürlükleri ve insan haklarını engelleme konusunda engin tecrübe sahibi olan İsrail, bu özelliğiyle polise giderek daha militarize bir nitelik kazandırılmasında ideal bir suç ortağı. Polisin askerîleşmesinin olumsuz etkilerinden biri de, yerli halkın bazı kesimlerinin bir süre sonra düşman askeri gibi görülür hâle gelmesi.

    Gerilimin iyice tırmanıp Baltimore’lu gençlerin polis araçlarını taş yağmuruna tuttuğu Pazartesi günü gördüğümüz manzara, işgal altındaki Filistin topraklarında yaşananlara ürkütücü derecede benziyordu; ki Amerikan polisinin İsrail modeline uygun şekilde askerîleştirilmesine tanık olan hiç kimse buna şaşırmamıştır.

    Polisin ırkçı şiddet eylemleri çoğu zaman göz önünde yaşanmıyor. Şubat ayında akli dengesi bozuk bir kadın mahkumun el ve ayaklarından kelepçe ve zincirle bağlı olduğu halde elektroşok tabancasıyla öldürülmesi buna bir örnek. Ancak ortadaki manzara, (Breitbart.com’un öngördüğü şekilde olmasa da) bir savaş bölgesinde yaşadığımızı anımsatmaya yetecek kadar militarize. Cumartesi tüm gün tepemizde dönen polis helikopterleri ve insansız hava araçları adeta şu izlenimi veriyordu: Siyahların eylem yapması, cezayı hak eden bir suç olabilir.

    Gerilimin iyice tırmanıp Baltimore’lu gençlerin polis araçlarını taş yağmuruna tuttuğu Pazartesi günü gördüğümüz manzara, işgal altındaki Filistin topraklarında yaşananlara ürkütücü derecede benziyordu, ki Amerikan polisinin İsrail Savunma Kuvvetleri modeline uygun şekilde askerîleştirilmesine tanık olan hiç kimse buna şaşırmamıştır.

    Hagler, konuşmasında “siyah-beyaz sorununu unutun, asıl mesele mavide, yani polis üniformasının renginde” derken haklıydı. Günümüzde polisin davranışları, adalete engel teşkil ederken, siyahların orantısız bir biçimde toplumun daha alt basamaklarını doldurduğu bir ortamda, ırk ve sınıfa dayalı bir baskıyı da dayatıyor.

    Gray ölmeden beş gün önce, Amerikan Sivil Özgürlükler Birliği’nin Irksal Adalet Programı Direktörü Dennis Parker, ABD’de son dönemde silahsız siyah vatandaşların katledilmesini örnek göstererek “polis şiddeti” kültürünü kınamıştı.

    Beyaz ırktan olmayanlara karşı aşırı güç kullanan polislerden hesap sorulmamasının, bu olumsuz durumun kalıcılaşmasına neden olduğunu söyleyen Parker, bu kültür yok edilmediği müddetçe, şimdilerde medyanın manşetlerinden inmeyen polis şiddeti hikâyelerinin sona ermeyeceği, aileleri ve toplumları parçalamaya devam edeceği uyarısında bulunuyordu.

    Bu yüzden polis araçlarına ve devlet şiddetinin diğer simgelerine zarar verilmesinde aşırı trajik bir taraf göremiyorsak bizi mazur görün. Medyanın yarattığı histeri, dikkatlerin esas suçtan, yani mevcut durumu koruma gayretinden başka bir yöne kaymasına hizmet etmekten başka bir işe yaramıyor.

  • Hava ulaşımı artık daha güvenli olacak

    Hava ulaşımı artık daha güvenli olacak

    Anlık hava durumunu belirlemek hem uçaklar hem de havaalanları için çok önemli. Havayolu şirketlerinin her gün taşıdığı milyonlarca yolcu, daha kesin belirlenmiş hava durumu tespitleri ile çok daha güvende olabilir. İşte bu amaçla kullanılan TAMDAR Edge sistemi, artık her türlü uçağa takılacak kadar geliştirilmiş durumda.

    İlgili haber: Semtinizin hava kirliliği durumu bilgisini hemen şimdi ister misiniz?

    TAMDAR Edge isimli sistem, çevresel hava durumu verilerini toplayan bir sonda cihazı. Bu sonda sayesinde, takıldığı uçağın yakın çevresindeki hava ısısı, basıncı, rüzgar bilgileri gibi birçok veri toplanabiliyor. Bu sistem şimdiye kadar sadece çok büyük uçaklara takılabiliyordu. NASA’nın yaptığı çalışmalar sonucu cihaz, artık küçük uçaklara ve hatta uçan drone’lara bile takılacak kadar küçültülmüş durumda.

    est için hazırlanmış portatif sonda cihazı henüz sınırlı işleve sahip. Sonda hava durumu verilerini topluyor ama ancak uçak veya drone yere indiği zaman bilgiler aktarılabiliyor. Bir sonraki versiyonda Iridium uydu sistemi desteği olacak ve hava verileri anında hem uçaktaki pilotlara, hem de hava durumu gözlemcilerine iletilebilecek.

    TAMDAR Edge portatif sondasının en çok işe yarayacağı noktalardan biri fırtına gözlemleri. Bu cihazların takılı olduğu drone ve uçaklar sayesinde fırtınaların oluşumu ve gelişmesi, gittikleri yön gibi önemli bilgiler çok daha hızlı şekilde elde edilebilecek. Bu da uyarı sistemlerinin, tehlikeli bölgelerde yaşayan insanları daha erken bilgilendirmesini sağlayacak ve can kayıpları azaltılabilecek.

  • Magazin Konseyi haftanın olaylarını değerlendirdi

    Magazin Konseyi haftanın olaylarını değerlendirdi

    Ajda bu, kafasına koyarsa yapar. Ama bunu yapacağını düşünmüyorum. Sadece içinden geçirmiştir.Çünkü o da farkında ki, anneliğin bir yaşı var gerçekten.Keşke evlat edinse, illa çocuk doğurmak gerekmiyor ki

    Ajda Pekkan’ın yıllara meydan okuyan, devrim niteliğindeki söz ve davranışlarını her zaman takdir etmiş olsam da geç yaşta annelik konusuna çok sıcak bakamıyorum. Geç yaşta çocuk sahibi olmak, çocuğa yapılan bir haksızlık gibi geliyor bana.

    Melike Karakartal: Ben, anneliği ilerleyen yaşlarda tekrar tatmak istemiş bir annenin 42 yaşında doğurduğu üçüncü çocuğuyum, çok mutlu bir çocukluk geçirdiğimi söyleyebilirim. Ajda Pekkan gibi sürekli üreten, çalışan bir kadının yaşını yaşamadığını hepimiz biliyoruz, 20 yaş geriden geliyor! Hayatının bu evresinde bir bebek neden olmasın? Hani bir kitabı farklı yaşlarda okuduğunuzda farklı anlamlar çıkarırsınız, annelik de biraz böyle. Genç anne olmak güzel ama geç anneliğin de tadı ve anlamı bambaşka olmalı

    Ajda Pekkan bu, her şeyi yapar, her şeyin üstesinden gelir. 70’ten sonra anne bile olur vallahi… Olursa da en güzel anne olur. Elbette bu bilim dünyasının bileceği iş ama Ajda’nın annelik özlemini hepimiz biliyoruz. Neyse ki karşısında hep onu seven milyonlarca insan oldu. Bu sevgiyi yıllarca seyircisiyle doldurdu Ajda. Allah bunu da kimseye nasip etmez.

  • Seçimlerin ardından Sırbistan siyaseti

    Seçimlerin ardından Sırbistan siyaseti

    Balkanların en önemli ülkelerinden biri olan Sırbistan’da 24 Nisan Pazar günü yerel ve genel seçimler aynı anda yapıldı. Bu seçimlerin kazananı beklendiği gibi Sırp siyasetini her geçen gün daha fazla domine eden Sırp İlerleme Partisi (SNS) oldu.

    Yerel seçimlerde yüzde 42,73 oy oranına ulaşan mevcut Başbakan Aleksandar Vuçiç’in partisi SNS, Sırbistan Devlet Seçim Komisyonu (RIK) verilerine göre genel seçimlerde de yüzde 48,24 oy toplayarak tek başına iktidar için gerekli çoğunluğu elde etti. Parlamentoya giren diğer partiler ise önümüzdeki süreçte Sırbistan siyasetini bir hayli ilginç kılacak. Zira bu partiler Sırbistan parlamentosunda neredeyse bir uçtan diğer uca kadar geniş bir siyasi yelpazeyi temsil edecek.

  • Metal sac işleyen Şadiye Usta sanayinin gözbebeği

    Metal sac işleyen Şadiye Usta sanayinin gözbebeği

    Isparta’da, Şadiye Mutcu, 5 yıldır sanayi sitesindeki metal saç işleme dükkanında eşiyle çalışıyor.

    İki çocuk annesi Şadiye Mutcu, gazetecilere yaptığı açıklamada, kocasına yardım amacıyla işe başladığını söyledi. Eşinin sanayi sitesindeki dükkanında, zaman içerisinde devamlı çalışmaya başladığını ifade eden Mutcu, 5 yıldır çalıştığını anlattı.

    İşe başlamasının biraz kendisinin, biraz da eşinin isteğiyle olduğunu dile getiren Mutcu, “Bu işi yapmaktan çok memnunum. Her işimizi ortak yapıyoruz. Beraber çalışıyor, evimize birlikte gidiyoruz. Hayatı birlikte paylaşıyoruz.” diye konuştu.

    “Keşke bizim hanımlar da sizin gibi olsa”

    İşyerinde kaynak, büküm, kesim gibi her işi yapabildiğini kaydeden Mutcu, “Eşime destek olmak güzel bir şey. Ben çalışmaktan memnunum. Ev hanımıyken harcamalarım kısıtlıydı. Şimdi çalışıyor, olunca paramı da kazanıyorum. Kadın istedikten sonra her şeyin üstesinden gelebilir.” dedi.

    İş yerine gelenlerin kendisini gördüğünde çok şaşırdığını, “Keşke bizim hanımlar da sizin gibi olsa” şeklinde tepkiler aldığını ifade eden Mutcu, sanayi esnafının da kendisine “Şadiye Yenge” diye hitap ettiğini anlattı.

    “Zorunluluktan oldu”

    Şadiye Mutcu’nun eşi Bahadır Mutcu da 1982 yılından beri metal işinde faaliyet gösterdiğini, demir doğrama, sac işi yaptıklarını söyledi.

    Meslekte kalifiye eleman bulmakta zorluk çektiklerini, bir gün eşine “Gel beraber çalışalım” dediğini belirten Mutcu, şöyle konuştu:

    “Zorunluluktan oldu. 5 senedir birlikte çalışıyoruz. İşleri hemen kavradı. İnsan istedikten sonra her şeyi yapabilir. Bazen şehir dışına çıkıyorum. Eşim olduğu için iş yerini rahatlıkla ona bırakıp gidiyorum. Gayet olumlu tepkiler alıyoruz. ‘Keşke bizim de eşimiz çalışsa böyle’ diyenler oluyor. Tabii kendinizden biri olunca güvenip gidebiliyorsunuz.”

  • En Güzel Sevgililer Günü Hediyesi!

    En Güzel Sevgililer Günü Hediyesi!

    Sizce en güzel hediye nedir? En pahalı olanı mıdır yoksa belki de birlikte bir tatildir. En güzel hediyeyi bulmak partnerimizi iyi tanımaktan geçer. Onu neyin mutlu edebileceğini öngörmekten geçer. “Bir gün mü sevgilinizle gününüz aman boş verin canım!” diyemeyeceğim… Özellikle biz kadınlar özel günlere genelde önem veririz.

    Sevgilinizi Şımartın!
    Evet bence en güzel hediye birbirinizi şımartmaktır! Sevgililer gününde hiç bir olumsuzluğa fırsat vermeden birbirimize değerli hissettirmektir. Birine değer vermenin maddi bir karşılığı yoktur… Bir mektup yazın mesela sevgilinize 14 Şubat sabahı okuyacağı, bir mesaj atın o uyurken gece, sizin tüm gece onu düşündüğünüzü bilsin… Ya da çiçek toplayın sevgilinize…

    Evlenince sevgililik bitmez! Sakın eşinizi 14 Şubat’tan mahrum etmeyin! Eşiniz sizin en sevgiliniz, en kıymetliniz!

    14 Şubat’ta yemek yapın eşinizle birlikte mesela ve bir film alıp gidin eve birlikte izleyeceğiniz. Ancak, sadece kadınlara değil tabi ki tüm jestler! Biz kadınlar da eşlerimizi, sevgililerimizi sevindirmeliyiz. Birlikte bilgisayar oyunu mu oynarsınız, maç mı izlersiniz en sevdiği yemeği mi yaparsınız bilemem ama mutlaka onu şaşırtmalısınız!
    Herkese mutlu ve romantik bir sevgililer günü dilerim! Birlikte geçirdiğiniz her anın kıymetini bilmeniz dileğiyle….

  • Görme engellilerin Kur’an-ı Kerim okuma sevinci

    Görme engellilerin Kur’an-ı Kerim okuma sevinci

    Ordu Büyükşehir Belediyesi tarafından açılan kursa katılan 5 görme engelli, 64 saatlik eğitimin sonunda Kur’an-ı Kerim okumayı öğrendi.

    Her yaştan vatandaşın bilgi ve beceri kazanarak toplum içerisinde sosyalleşmesine yönelik eğitim veren Ordu Büyükşehir Belediyesi Meslek ve Sanat Eğitimi Kursları (ORMEK) tarafından düzenlenen kursa, 3’ü kadın 5 görme engelli katıldı.

    Kurs öğretmeni Vedat Yavuz’dan 64 saat ders alan engelliler, Kur’an-ı Kerim’i tecvitli okumayı, orijinal harflerle hazırlanan Breille alfabesiyle öğrendi.

    Kursu başarıyla tamamlayan kursiyerlere sertifikaları verildi.

    Büyükşehir Belediye Başkanı Enver Yılmaz, gazetecilere yaptığı açıklamada, binlerce kursiyerin ORMEK’te verilen eğitimlerle hem sosyal hem de ekonomik hayatın içerisinde yer aldığını belirtti.

    ‘Benzer kurslar sürecek’

    Açtıkları ORMEK kurslarına yoğun ilgi olduğunu anlatan Yılmaz, benzer kursların süreceğini söyledi.

    Yılmaz, azimlerinden dolayı görme engelli kursiyerleri kutlayarak, şunları kaydetti:

    “Bizler ilk emri ‘oku’ olan bir dinin mensuplarıyız. Görme engelli kardeşlerimizin isteğine duyarsız kalmayarak onlara yönelik Kur’an-ı Kerim okuma kursu açtık. Görme engelli olan Kur’an öğreticisi Vedat Yavuz’un Breille alfabesiyle verdiği eğitimde Kur’an-ı Kerim’i elleriyle okuyarak öğrenmeye çalışan 5 görme engelli kursiyerimizin kendine olan güveni artarken, toplum içerisinde genel yaşam becerisi de gelişti. 64 saatlik eğitimin ardından ilk gruptaki kursiyerlerimiz sertifika almaya hak kazandı. Görme engelli vatandaşımıza yönelik Kur’an-ı Kerim kursumuz yeni grupla devam edecek.”

    Kurs öğretmeni Vedat Yavuz ise kursa Semra Bayrak, Fatma Karakoç, Deniz Uzun, Rıdvan Çelik ve İsmail Yılmaz’ın katılım gösterdiğini dile getirerek, “Arkadaşlarımız büyük azim örneği sergileyerek kendilerine sunulan imkandan en iyi şekilde faydalandı. Kurs sonunda da sertifikalarını aldılar. Kendilerini kutlarım.” dedi.

    Kursu başarıyla tamamlayan İsmail Yılmaz, Kuran-ı Kerim okumayı çok istediğini ve bu hayaline açılan kursla birlikte kavuştuğunu ifade ederek, başta görme engelliler olmak üzere herkese bu tür kurslara katılmalarını tavsiye etti.

    Deniz Uzun da Kur’an-ı Kerim okuyarak önemli bir eksikliğini daha giderdiğine işaret ederek, kursa katıldığı için çok mutlu olduğunu söyledi.