Blog

  • Kartepe´de FETÖ´yü göremezsiniz

    Kartepe´de FETÖ´yü göremezsiniz

    Başkan Üzülmez bu söyleşi de 15 Temmuz ve FETÖ; Kartepe ile ilgili bilinmeyenleri anlattı. Üzülmez, “Kartepe´de FETÖ´nün izlerini bulamazsınız. Çünkü izin vermedik” dedi. Mevlüt Soysal´ın söyleşinde Üzülmez, Belediye başkanı olduğu andan itibaren FETÖ ile mücadele ettiğini ifade ederek, “Yerel seçimlerde çok üzerime geldiler, tehditler bile aldım. Fakat bu örgütle mücadelemi sürdürdüm. Seçimlerden sonra da aynı şekilde devam etti” dedi.

    Bazı kesimlerin kendisini FETÖ´ye yakın gösterdiğini de belirten Üzülmez, “Ben kamunun rızkını birileri beni parlatsın diye kullanmam. Bunu İzmit Belediyesi´nde görev yaptığım dönemde de gösterdim, Kartepe Belediye Başkanlığı dönemimde de ortaya koydum. Bedeli ne olursa olsun ben belediyenin kasasını hak edilmeyen bir yere aktarmam. Bundan rahatsız olan kesimlerin basa savaş açması çok normal” dedi. Üzülmez, belediye çalışmalarını da aksatmadan sürdürdüklerini belirtti.

    15 Temmuz Kanlı Darbe Girişimi´nin ardından Türkiye´nin önceliği bu girişimi bertaraf etmek oldu ve etti. Bu süreçte yerel yönetimlerin hizmetlerinde zayıflama ya da bir zafiyet oldu mu?

    Gerçekçi olmak gerekirse darbe teşebbüsünün yaşandığı akşam ve sonrasındaki birkaç gün bizler için tek söz konusu olan vatanımız, demokrasi ve halkımızın geleceği oldu. “Eğer benim vatanım, kentim mahallem varsa hizmet edebiliriz” düşüncesi ön plana çıktı, milli duygular kabardı, savaşta hainlere karşı vatan nasıl savunulursa, biz de o psikolojiyle öncelikle vatanımızı düşündük. Sayın Cumhurbaşkanımızın talimatıyla, darbe girişiminde bulunanların karşısında durmak ve darbecilerle hesaplaşmak adına uyumadan demokrasi nöbetlerini tuttuk, olası yeni teşebbüslere karşı teyakkuz halinde kaldık.

    Başta Sayın Cumhurbaşkanımız, Başbakanımız, muhalefet partileri ve vatanını seven herkes, o şerefsiz münafıklar dışında tüm insanlarımız, bu darbe girişiminin karşısında durdu. Başaramayacaklarını onlar da anladılar. Darbe girişimi ve sonrası, bu millete hizmet etmek çok daha kutsal bir hal aldı. Hizmetleri aksatmamaya karar verdik ve birkaç günün ardından hiç durmadan çalışmalara başladık. Dikkat ederseniz, demokrasi nöbetleri sürerken bizler asli görevlerimizi de sürdürdük. Çok şükür belediyemizden hiç hain de çıkmadı.

    Çalışanlarımla gerçekten gurur duydum. Bir tane tayinle yeni gelmiş birisi vardı, onunla ilgili işlem yapıldı. Bir taraftan herkes asli işini yaparken, vatan nöbetini de ekstra mesai olarak tuttu. Biz günlük işlerimizi hallediyor idik, akşam namazıyla birlikte demokrasi nöbetine gidiyorduk, sabah namazına kadar nöbette kalıp daha birkaç saat uykunun ardından işimize dönüyorduk. Perşembe Pazarı´nda Kartepe Belediyesi´nin standı vardı. Her gece vatandaşlarımıza çorbasından tatlısına kadar çeşitli ikramlarda bulunuyorduk. İşin özü ilk bir iki günün dışında hizmetlerimizi aksatmadık. Verdiğimiz sözleri tuttuk ve çalışmaya devam ettik.

    Belediye personeli ile alakalı nasıl bir inceleme süreci gerçekleşti?

    Size enteresan bir bilgi vereyim: Benim kısa da olsa bir müfettişlik geçmişim var. Bunun bende oluşturduğu bir tecrübe mevcut. Bir de kalkışmadan sonra ilk pazartesi günü Sayın Valimiz Hasan Basri Güzeloğlu ile bir toplantı yaptık. Orada bir prensip kararı alındı. Neydi bu karar? Komisyonların kurulması ve incelemenin komisyonlar marifetiyle yapılmasıydı. Biz ertesi gün komisyonu kurduk. Belki de komisyonu Türkiye´de ilk kuran belediyeyiz. Komisyonun personele soracağı sorular bakanlıktan gelmişti. Neydi bunlar? Bu örgütün okullarında çocuklarının olup olmadığı ile bu örgütün bankaları ve gazeteleriyle çalışıp çalışılmadığı…

    İlk kurduğumuz komisyon beyana esas çalışıldı. Fakat beyandan sonra inceleme yapılacağı da personele belirtildi. “Beyanın aksine bir durum çıkarsa bedeli daha ağır olabilir” denildi. Daha sonra Kanun Hükmünde Kararnameler çıktı ve komisyonun yetkisi artırıldı. Örneğim Bank Asya´da hesap varsa, TMSF´ye yazı yazılıyor ve hemen karşılık alınıyordu. Personelin derneklere üye olup olmamasıyla dernekler masasına yazı yazılıyordu. Yani, bu şekilde tek tek inceleme yapıldı.

    Bu terör örgütü 15 Temmuz´da değil, 17-25 Aralık operasyonlarının ardından MGK´da terör örgütü olarak kabul edildi. Fakat belediyeler bu terör örgütü ile ilişiği olan kişilerin görevine son vermek için 15 Temmuz´u bekledi. Burada bir çelişki yok mu?

    Bu durumu belediye başkanları nezlinde düşünmemek lazım. Vatanını seven, bu ülkeye bir sorumluluğu olduğunu düşünen her kamu görevlisi, devletin başı olan Sayın Cumhurbaşkanı bu yapıya “terör örgütü” dediğinde incelemelere başlaması gerekiyordu. Belediye başkanlarımız da bunu yaptı. Fakat bazı yerlerde Cumhurbaşkanımız Erdoğan´dan daha esnek bir duruş sergileyen kamu görevlileri de mutlaka olmuştur. Bunlar istisnadır. 15 Temmuz´dan sonra ise yapılan yasal değişiklikler ve OHAL nedeniyle FETÖ incelemesi biraz daha kolaylaştı.

    Siz neler yaptınız?

    Benim kalbim çok ferah. Ben 17-25 Aralık´tan sonra çok etkin bir mücadelenin içinde oldum. Birçok danışma meclisimizde ve basın toplantımızda bu yapının hainliklerinden bahsettim. Cumhurbaşkanımızın mahremine girmeye çalışan bu terör örgütüyle Türkiye´nin hesaplaşması gerektiğini hep ifade ettim.

    Somut örnekleriniz var mı?

    Ben 6 Nisan 2014´te göreve geldim. Mazbatamı aldığım günden hain kalkışmanın olduğu güne kadar bu şerefsizlerle en yoğun mücadele eden belediye başkanlarından biriyim. Bu örgütten tehdit aldım, davalık oldum. Öncelikle ilk aday olduğumda benim üzerime geldiler. Kapı kapı benim güçlü rakibime destek verdiler, oy topladılar. Bunları yaparken çok çirkin ifadeler kullandılar. İşi daha da ileri götürdüler, rakibime maddi yardımda bulundular. Bana düşman olma sebepleri, bana karşı olan kinleriydi. Bilindiği gibi 17-25 Aralık öncesi dershanelerin kapatılmasıyla ilgili bir dönem yaşadık. Bunlar bir sürü insanın işsiz kalacağını ifade ettiler.

    Bir gün Sayın Cumhurbaşkanımız o zaman Başbakanken, “Tüm öğretmenleri devlet kadrosuna alacağız” dedi. Bu ifadelere rağmen bir ortamda bunlar yine ileri geri konuşuyorlardı. Ben de “Sizin yaptığınız vatan hainliğidir” dedim. 2013´ün nisan ya da mayısıydı. Bunun şahitleri de var. Ben o dönem yüklü bir paramı üç bankada bekletiyordum ve bunlardan birisi Bank Asya´ydı. Dershane sürecinde “Paramı çekeceğim” dedim ve savaşımız o sırada daha da arttı. Vadesiz bölümünü çektim. Kalanı da 17-25 Aralık sürecinde çektim. Öte yandan belediye başkanlığım döneminde bu örgütle iç içe olduğunu düşündüğüm kurumların binalarını kapattım. İhalelerle alakalı da ihaleye giren firmaların isimlerini emniyetle paylaştım ve bu kuruluşların incelenmesini istedim. Bu şekilde bu terör örgütüne yakın kurumların Kartepe´de iş yapmasının önüne geçtik. Derbent Öğrenci Yurdu´na gelirsek, belediyenin yurt işletmemesi gerektiğini düşünüp ihaleye çıkarttık. İhale dosyası alan firmaları emniyete gönderdim, firmalarla alakalı bazı şüpheler olunca ihaleyi iptal ettim. Oraya Büyükşehir Belediyemizle alakalı çocukları olan dul kalmış mültecilerimizi yerleştirdik. Biz bunları yapınca FETÖ daha çok üzerimize geldi. Ama sonuç olarak temiz bir Kartepe oluşturduk. Kartepe´de bunların derneklerini göremezsiniz, yatırımlarını göremezsiniz, marketlerini göremezsiniz. Biz bunları 15 Temmuz´dan önce yaptık.

    Peki, sizinle ilgili çeşitli iddialar neden ortaya atılıyor?

    Halkımız bunun sebebini benden çok daha iyi biliyor. Çünkü bir özelliğimi herkes çok iyi bilir. Ben kamunun rızkını birileri beni parlatsın diye kullanmam. Bunu İzmit Belediyesi´nde görev yaptığım dönemde de gösterdim, Kartepe Belediye Başkanlığı dönemimde de ortaya koydum. Bedeli ne olursa olsun ben belediyenin kasasını hak edilmeyen bir yere aktarmam. Bundan rahatsız olan kesimlerin basa savaş açması çok normal. Bu yapımı Cumhurbaşkanımız da biliyor.

    Peki, yaptıklarınızı parti genel merkezi ne kadar biliyor?

    Bir kere 15 Temmuz öncesi bu yaptıklarımız bir takdir değil görevdir. Yapmayanlar sadece görevini yapmamıştır. Bu yüzden her yerde bunları dile getirmenin bir manası yok. Fakat 15 Temmuz sonrası partimizin çok önemli yetkilileri yine de takdirlerini sundu. Fakat bu noktada bir algı operasyonuna maruz kalmak rahatsız edici. Çocuklarımız bu durumdan etkilenebiliyor. Ben hak etmediğim ithamlar ortaya atanları Allah´a havale ediyorum.

    17-25 Aralık öncesi bu yapı ile ilişkiniz ne durumdaydı?

    Ben iş adamıyım, Kocaeli Ticaret Odası hariç hiçbir derneğe üye olmadım. Ne KASİAD ne de TUSKON… Gazete ve dergilerine hiç abone olmamışım. Çocuklarım okullarında okumamış. Bu yüzden alnım ak.

    Başkanım proje ve yatırımların son durumunu sizden dinleyelim?

    Bugüne kadar vizyon projelerimizin alt yapı ve prosedür aşamalarında çok hızlı yol kat ederek önemli bir noktaya getirdik. Önümüzdeki iki yıl içinde inşallah birçoğunu hizmete aşmış olacağız Burada hepsini saymak mümkün değil elbette. En önemli birkaç tanesinden bahsedebilirim. Teleferik projemiz için, meclis kararı alarak Büyükşehir Belediyemizle protokol imzalayıp ortak proje statüsüne geçirdik. Projeler, izinler vs. herşey hazır, ihale için az bir zaman kaldı. İhale tarihi ilan edilip, yapıldıktan sonra süreç çok daha hızlı ilerleyecek inşallah.

    Bölgemize değer katacak çok önemli projelerden biri olan Köseköy- Battı çıktı için Büyükşehir Belediyemiz bu yıl bitmeden ihalesini yapmış olur ve bir aksilik olmaz ise de ilk kazma vurulmuş olur. Bölge turizmimize katkı sağlayacak, bölgemizi hareketlendirecek olan, Kartepe kayak merkezine alternatif yollarımızı Derbent- Arslanbey- Suadiye olarak tamamladık, bağlantı yolları ile birlikte hizmete açıyoruz. Mobil Turizm Rehberimizi hizmete açtık. Belediye web sitemizi çoklu dil seçenekleriyle zenginleştirip yabancı turistlerin de hizmetine sunduk. Kenteceler de Gençlik Merkezi Projemiz bitti, çevre düzenlemesi ve iç tefrişatı tamamlanıyor.

    Selden en çok etkilenen mahallemiz olan Eşme´de, İSU ve diğer alt yapı çalışmaları biter bitmez, üst yapıya başladık ve bu kışa yetiştirdik. Aynı şekilde üst yapı ihtiyacı olan bütün sokaklara ve caddelere giriyoruz. Ekiplerimizi çoğalttık, daha da hızlandık. Bunlar olmazsa olmazlarımız tabi ki ama, en az alt yapı –üst yapı kadar önemli olan Sosyal Belediyecilik hizmetlerimiz de var, bunlarla da halkımızın memnuniyetini sağlıyor ve bir çok belediyeye de örnek oluyoruz. Başta 365 gün hizmet verdiğimiz Sıcak Yemek Yardımlarımız tüm ihtiyaç sahiplerine ulaşıyor. Alo Evlat Hattı projemizle yemek dışında da akla gelebilecek her türlü ihtiyaçta hemşehrilerimizin ayağına gidiyoruz. Bilgievleri ve Kar-Mek Kurslarımızdan kadınlarımız ve çocuklarımız çok aktif faydalanıyorlar. 12 Mahallemizde ücretsiz Kadın Spor Merkezleri açtık. Devamı da geliyor.

    Okullarımıza, ibadethanelerimize, spor kulüplerimize gücümüz yettiğince yardımlarımız devam ediyor. Kültür-sanat faaliyetlerimiz her daim hem çocuklar hem yetişkinler için devam ediyor. Hepsini bu satırlara sığdırmak mümkün değil tabi. Halkla iç içe, hep bir arada olunca, enerjimiz de, heyecanımız da çok şükür tükenmiyor. Sürekli vites yükselterek çalışmaya devam ediyoruz. Bunun hemşehrilerimiz nezdinde karşılığını görmekte en büyük motivasyon kaynağımızdır.

  • Olaylar şenzlogdan görüldüğü gibi değil

    Olaylar şenzlogdan görüldüğü gibi değil

    Feyzioğlu, “Bu Tayyip Bey’e veya hükümete karşı değil, vatana karşı bir hareketti. O yüzden şezlonglarında denizi seyrederken “Serinlemeden önce bir çakayım da ondan sonra denize gireyim” diyen iyi niyetli kardeşlerimize, vatandaşlarımıza, “Olaylar oradan görüldüğü gibi değil” diye seslenmek istiyorum. ” ifadelerini kullandı.

    15 Temmuz’da hedefin iç savaş çıkararakTürkiye’yi bölmek olduğunu belirten Barolar Birliği Başkanı Metin Feyzioğlu, “İç savaşın hemen arkasından Serhildan ilan edip savunmasız bırakılmış vatan parçasınıTürkiye’den koparacak ve bağımsızlık ilan edecekti” dedi.

    40 yıllık bir takiye ile bir gün devleti ele geçirmek hazırlık yapan FETÖ‘nün terör örgütü olduğu 17/25 Aralık döneminde ortaya çıkmış olsa bile kan akıtmaları 15 Temmuz gecesi oldu. Toplumun her kesiminden insanın darbeyi püskürtmesiyle birlikte bu kalkışmanın sadece bir darbe girişimi olmadığı, bir işgal hazırlığı olduğu da açığa çıktı.TürkiyeBarolar Birliği Başkanı Metin Feyzioğlu, 15 Temmuz’u, ve sonrasındeki gelişmeleri Yeni Şafak’tan Nil Gülsüm’e anlattı.

    15 Temmuz gecesi neydi, ne yaşadı Türkiye?

    15 Temmuz’da TSK’nın içine 40 yıllık çabayla sızmış ve komuta kademelerine gelmiş olan ajanlar, amacı iç savaş çıkarmak olan bir darbe girişimini başlattılar. Bu amacın ne olduğunun görülmesi TC’nin sonrasında yaptıklarının meşru müdafaa refleksi içinde gerçekleştirildiğini anlamaya yarar.

    Ömer Halis Demir olmasaydı

    Amaçlanan, TSK’nın ve Emniyet Teşkilatı’nın kendi içinde paramparça olup birbiriyle kimin hangi safta olduğunun dahi birbirine girdiği kaotik bir iç savaş yaşamasıydı. Eğer şehit Ömer Halis Demir olmasaydı, Zekai Paşa o kritik emri o şerefli askere vermeseydi, Özel Kuvvetler ele geçirilecekti ve Doğu, Güneydoğudan binlerce özel kuvvet askeri ne olduğunu bilmeden ama bu terörist ajanların emrinde Ankara’ya intikal edecekti. Bunun iki sonucu olacaktı. Bir, Ankara’da korkunç bir iç savaş yürüyecek ve ikinci olarak Doğu’da ve Güneydoğu’da şehirlerimizi, sınırlarımızı müdafaa eden güçlerimiz çekilmiş olacaktı. Tüm plan ülkeyi paylaşmaya ve bölmeye hazır hale getirmekti. İşte PKK’nın çok iyi hazırlandığı, çok büyük miktarlarda bombalar kullanılan saldırıları görüyoruz. Bunlar planlanmıştı.

    Bağımsızlık ilan edeceklerdi

    15 Temmuz’un aslında devamı olarak mı nitelendiriyorsunuz terör saldırılarını?

    15 Temmuz iç savaş çıkarma noktasında başarılı olsaydı dün Elazığ’da, Van’da, evvelki gün Batman’da, Diyarbakır’da patlayan bombalar askersiz ve polissiz bırakılmış bir vatan parçasını koparmak amaçlı patlatılacaktı. Ve neticede sadece Güneydoğu değil, Doğu Anadolu’yu da kapsayacak şekilde bir bağımsız devletin ilanına kısa sürede sıra gelecekti. 24 saat içerisinde bu girişim bastırılmasaydı ordu birlikleri birbirleriyle çarpışmaya başlayacaktı. Köprüdeki 70 askerden falan söz etmiyoruz. 650 bin kişilik ordu, 2-3-4 parçaya bölünüp birbiriyle savaşacaktı ve hal böyleyken PKK, zaten üst kadrosunun yüzde yüz bilgi sahibi olduğu ve hazırlık yaptığı bu iç savaşın hemen arkasından Serhildan ilan edip savunmasız bırakılmış vatan parçasını Türkiye’den koparacak ve bağımsızlık ilan edecekti.

    Çok vahim bir tabloyla karşı karşıyaydık yani?

    Bu kadarla kalınmayacaktı. Eğer 15 Temmuz kalkışması bastırılmasaydı emin olunuz BM Güvenlik Konseyi Türkiye’ye müdahale kararı alacaktı. Şunu da ilave edeyim; Doğu ve Güneydoğu’da PKK, askersiz, polissiz bırakılmış vatan parçasında bağımsızlık ilan ettiğinde, orada bunu kabul etmeyen halkla karşı karşıya kalacak ve bir kıyım yaşanacaktı. Bu kıyım Ankara’da, İstanbul’da, İzmir’de, Muğla’da düşündüğümde tüylerimi diken diken eden bir Türk-Kürt iç savaşını başlatacaktı. Hemen akabinde Alevi-Sünni çatışması başlatılacaktı. Bunlar iç içe geçecekti. Bütün fay hatları o anda aktif hale gelecekti. O andan sonra senin kim olduğun değil, kimden olduğun önemli olacaktı.

    Olaylar şezlongdan göründüğü gibi değil

    Şu halde bu darbe girişiminin şahısların ötesinde bir hedefi vardı…

    Bu Tayyip Bey’e veya hükümete karşı değil, vatana karşı bir hareketti. O yüzden şezlonglarında denizi seyrederken “Serinlemeden önce bir çakayım da ondan sonra denize gireyim” diyen iyi niyetli kardeşlerimize, vatandaşlarımıza, “Olaylar oradan görüldüğü gibi değil” diye seslenmek istiyorum. 15 Temmuz’da yaşadığımız darbenin ötesinde bir şey. Bu Türkiye’yi parçalama hareketiydi. O sebeple neyin kenarından değil, dibinden geri çıktığımızı görmemiz lazım.

  • Evde online sağlık hizmeti deneniyor

    Evde online sağlık hizmeti deneniyor

    Sultangazi Kaymakamlığı ve Fatih Bölgesi Kamu Hastaneleri Birliği Genel Sekreterliği işbirliğiyle Lütfiye Nuri Burat Devlet Hastanesi’nde “Hastamı Görüyorum Mutluyum” projesi hayata geçirildi. Projeyle, evde sağlık hizmetleri biriminin takibinde olan hastalar, ihtiyaç halinde zaman kaybı yaşamadan hastanede görev yapan uzman hekimlere ulaşma fırsatı buluyor.

    Tabletle bağlantı kuruluyor

    Uygulamada, ziyaret esnasında konsültasyon ihtiyacı duyulan hastalar için branş hekimiyle tablet bilgisayarlar aracılığıyla bağlantı kuruluyor. Hastanın mobil ortamda uzman hekim tarafından konsültasyonunun yapılması ardından evde sağlık ekipleri, hastaya yönelik müdahaleleri gerçekleştiriyor. Hekimin görüşme sırasında ihtiyaç duyduğu laboratuvar tetkikleri, ekipteki sağlık personeli tarafından hastanın kan numunelerinin alınmasıyla anında karşılanıyor.

    Lütfiye Nuri Burat Devlet Hastanesi Yöneticisi Dr. Çetin Özen Koç, projenin ulaşılabilirliği hızlandırmak ve hastaların evde aldıkları sağlık hizmetini mümkün olduğunca artırmak amacıyla hayata geçirildiğini kaydetti.

    İlçede bin 800 hasta hizmet alıyor

    İlçede, hizmetten faydalanan yaklaşık 1800 hasta olduğunu dile getiren Koç, proje kapsamında Gaziosmanpaşa’da da ihtiyaç duyan hastalara yönelik çalışma başlatıldığını belirtti. Koç şöyle konuştu:

    “Bu tür durumlarda ekiplerimizin hızlı bir şekilde bilgi almaları gerektiğinde, görüntülü olarak uzman hekim arkadaşlarımıza ulaşılmasını sağlıyoruz. Bu sayede hastanın gereksiz yere hastaneye gelmemiş oluyor. Hasta yakınları da hasta da bundan dolayı çok rahat ediyor. Evde çözülebilecek sorunları hemen çözüyoruz, çözülemeyecek gibiyse de hastamızı hastaneye alıyoruz. Böylece hem zaman kaybını ve hastanın hastaneye gel-gitlerini önlüyoruz hem de hasta yakınının yükünü azaltıyoruz. Hastalar bu konuda çok memnunlar. Bu projeyi bizim bölgemizde deneyeceğiz, başarılı olursa diğer ilçelerde de hayata geçirilecek.”

    Evde online sağlık hizmeti alan hastalar ne diyor?

    Evde bakım hizmeti alan akciğer, kalp ritim bozukluğu, şeker ve tansiyon gibi rahatsızlıkları olan Mustafa Uğurlu, hizmetten memnun olduklarıını söyledi. Uğurlu, “Ben yürüyemiyorum. Önceden arabayla gidip geliyordum hastanelere. Pek yakında hastaneye gitmedik. Bana evde kan tahlili yapılıyor. Allah razı olsun doktorlar buraya geliyor, biz bakıyorlar” dedi. Uğurlu’nun kızı Gülşen Uğurlu da daha önce evde bakım hizmetini bilmediklerini ifade ederek, babasını hastaneye götürürken ciddi sıkıntılar yaşadıklarını dile getirdi.

    “Bu hizmetten ve evde sağlık personelinden çok memnunuz. Zaten üç haftada bir geliyorlar. Babamın kanı alınıyor, iğneyle takibi yapılıyor. Sadece kan sonuçlarını almak için hastaneye gidiyorum. Saat 15.00’ten sonra da zaten sonuçlar veriliyor ve doktora gösteriyorum. Eskisi gibi zorlanmıyorum. Bu hizmet hayatımızı çok kolaylaştırdı. Ben tek başıma babamla ilgilendiğim için taksilerle hastaneye giderken gelirken çok zorluk yaşamıştık. Ancak şimdi çok rahatız. Görüntülü uygulama sayesinde de hastaneye boş yere gitmek zorunda kalmıyoruz. Doktorlarımız sorunlarımızı buradaki görüşmemizde çözemiyorsa bizi hastaneye çağırıyor.”

    Evde bakım hizmeti 1 yıl önce başladı

    Kalp, şeker, hipertansiyon, sedef gibi rahatsızlıkları olduğunu belirten Cevat Çağlayan, hastalıkları nedeniyle çeşitli ameliyatlar geçirdiğini söyledii ve ekledi:

    “Bu hizmetle 1 yıl önce tanıştım. Evde kanımın alınması gerekiyor, bunun için eve gelip bize hizmet veriyorlar. Kanımı alıyorlar, tahlillerimi yapıyorlar, ilaçları nasıl kullanmam gerektiğini anlatıyorlar. Hizmetten çok memnunuz. Allah bin kere razı olsun. Yoksa beni kim indirecek, kim çıkaracak buraya? Evde bakım çalışanlarına çok çok dua ediyoruz.”

  • Iraklı Kürt gençler Hipster değil beyefendiyiz

    Iraklı Kürt gençler Hipster değil beyefendiyiz

    Başlattıkları moda hareketiyle sosyal değişim yaratmayı amaçlayan Iraklı Kürt gençler, kendilerine ‘hipster’ denmesinden rahatsız.

    ‘Hipster’ Kürt gençleri Irak’ta toplumsal değişim peşinde

    Reuters’a konuşan ‘Bay Erbil’ adlı grubun üyeleri, hipsterların kendilerine hipster demeyeceğini belirtirken, grubun kurucularından Ahmed Nevzad, “Beyefendi demek yeterli. Hafif modern dokunuşları olan klasik beyefendi” dedi.

    Grubun üyesi Ömer Nihad ise, daha önce Irak yerel medyasına bile haber olmayı beklemediklerini ancak şimdi birçok ünlü haber kanalı ve dergiye konu olduklarını anlattı.

    Nihad, “Bu bizim için çok motive edici” dedi.

  • Kurgunun Politikası günümüze yansıyor

    Kurgunun Politikası günümüze yansıyor

    Hikayeleri dinlemek hayal gücünü genişletir; Onlara kültürel duvarların üzerinden sıçrama, farklı deneyimler benimseme, başkalarının neler hissettiğini hissetmeme imkânı tanıyor. Elif Şafak, kurgunun kimliğin siyasetini aşabileceğini iddia etmek için bu basit düşünce üzerine kurulu.

  • Zamanda yakalanmış gündelik kesitler

    Zamanda yakalanmış gündelik kesitler

    Kuru zekayı sanatsal derinlik ile birleştiren Billy Collins, şanslarının birçoğunun Sundance Channel ile işbirliği içinde keyifli animasyon filmlerine dönüştüğü bir projeyi paylaşıyor. Beş tanesi bu harika eğlenceli ve hareketli konuşmaya dahildir – komik son şiiri kaçırmayın!

  • Boş kontenjanlara Suriyeli mülteciler

    Boş kontenjanlara Suriyeli mülteciler

    İzmir’de özel bir üniversitenin düzenlediği ‘Yükseköğrenim ve Mülteciler’ panelinde konuşan Yükseköğretim Kurulu (YÖK) üyesi Prof. Dr. Mehmet Şişman, Suriyeli mülteci öğrencilere yüksekokul müjdesi verdi. Prof. Dr. Şişman, “Meslek yüksekokullarında atıl kalan kontenjanlar mevcut. Bunları Suriyeli mülteciler için değerlendirme yoluna gireceğiz” dedi.

    Yaşar Üniversitesi’nin ev sahipliğinde kurulan Birleşmiş Milletler Eğitim Kültür ve Bilim Örgütü (UNESCO) Göç Kürsüsü’nün ilk paneli düzenlendi. ‘Yükseköğrenim ve Mülteciler’ konulu panelde Türkiye’nin mültecilere yönelik eğitim politikaları ele alındı. Uluslararası göç konusu üzerine araştırma, eğitim ve yayın odaklı bir sistem oluşturmak, ulusal ve uluslararası kurumlar arasındaki işbirliğini geliştirmek amacıyla Türkiye’de ilk ve tek olarak kurulan UNESCO Kürsüsü ‘nün koordinatörlüğünü yürüten Yaşar Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Ayselin Yıldız, “Bölgenin en temel sorunlarından biri göç. Bu sorun yalnızca siyasetçilerin ele alabileceği bir konu değil.

    İşin güvenlik, sivil otorite, eğitim boyutları var. Hayatının geri kalanını Türkiye’de yaşamak isteyen binlerce mülteci mevcut. Bu nedenle bu insanların temel eğitimini de yükseköğrenimini de erteleyemeyiz. Üniversiteler olarak bu konuda sorumlu davranmalıyız” dedi.

  • Dünyayla ilgili nasıl cahil kalmamalı

    Dünya hakkında ne biliyorsun? Hans Rosling, ünlü küresel nüfus, sağlık ve gelir verileri grafikleriyle (ve fazladan fazla işaretçi ile), bildiğinizi düşündüğünüz konusunda oldukça yanlış olma şansınızın yüksek olduğunu göstermektedir.

  • Virunga’dan çarpıcı hayat hikayeleri

    Virunga’dan çarpıcı hayat hikayeleri

    Demokratik Kongo Cumhuriyeti çok uzun yıllar boyunca iç savaşın getirdiği acıları yaşadı. Aynı zamanda ülkenin yaban hayatı da bu savaştan derinden etkilendi. Virunga Parkı’ndaki bekçiler canları pahasına bu yaban hayatını korumaya çalışıyorlar.

  • Yeniliğin ve arınmanın tam zamanı

    Yeniliğin ve arınmanın tam zamanı

    Yeniliğin, yenilenmenin, arınmanın ve sağlıklı yaşama adım atmanın şimdi “Tam Zamanı”! Demet Kutluay ve uzman diyetisyen Selahattin Dönmez, Tam Zamanı’nda bu hafta; doğal antidepresan kaynağı, mutluluk verici besinler üzerine konuşuyor. İkili, önce hafif ve sağlıklı “fırında susamlı somon”; ardından enerji verici “muz içeceği” tariflerini veriyor.

    Bu haftanın özel konuğu İtalyan şef Claudio Chinali de mutfak sırlarını paylaşmak için Selahattin Dönmez’le bir araya geliyor. Şimdi yenilenmenin tam zamanı! “Tam Zamanı” yepyeni bilgiler ve zengin içeriğiyle 4 Şubat Cumartesi 12.15’te NTV’de.