Blog

  • MANSUR YAVAŞ YENİDEN ABB BAŞKAN ADAYLIĞI İÇİN BAŞVURDU… YAVAŞ: “GÖKÇEK SADECE EVİ SATIN ALMAMIŞ, EŞYALARIN PARASINI DA BELEDİYEYE ÖDETMİŞ, MAHKEME KARARI ÇOK NET YARGITAY’I BEKLEMEDEN EVİ TAHLİYE ETMELİ”

    Ankara Büyükşehir Belediye (ABB) Başkanı Mansur Yavaş, yeniden ABB başkan aday adaylığı için CHP Ankara İl Başkanlığı’na başvurdu. Yavaş, Melih Gökçek’e karşı kazandığı konut davasına ilişkin soruya “Belediyede yaptığımız incelemede özel kalem adına alınan ev mobilyalarının da Gökçek’in evine gittiğini gördük. Bunu da soruşturuyoruz. Sadece evi satın alamamış eşyalarının da parasını belediyeye ödetmiş. Bu mahkeme kararı çok net Yargıtay aşamasını beklemeden evi tahliye etmesi beklediğim bir davranış. Aslında beklemediğim bir davranış ama olması gereken odur” dedi.

    ABB Başkanı Mansur Yavaş, Ankara Büyükşehir Belediye Başkan adaylığı için bugün CHP Ankara İl Başkanlığı’na başvurdu. Başvurunun ardından Yavaş, CHP Ankara İl Başkanı Ümit Erkol ile birlikte şu açıklamayı yaptı:

    ANKARA’YI CUMHURİYETİN BAŞKENTİ VE DÜNYA BAŞKENTLERİYLE YARIŞIR BİR ANKARA YAPMAYA DEVAM EDECEĞİZ”

    “Seçimden önce verdiğimiz sözün en büyüğü Ankara halkına israf etmeden, şeffaf katılımcı ve paylaşımcı bir yönetim getireceğimizdi. Projen nedir diye soranlara en büyük projemiz aç ve açıkta kimseyi bırakmamak ve Ankara’dan kazandığımızı yine Ankara halkı için harcamak ve Ankara halkını bütün yönleriyle zengin etmek diye söz vermiştik. Belediye başkanlığımız süresinde Türkiye’ye örnek olacak, şimdiye kadar hiç uygulanmamış ve belediyecilikte devrim yaptığımız birçok uygulama var. Örnek alındık, karşılığında dünya çapında ödüller de aldık ve ABB’nin adil bir şekilde, israf etmeden, tarafsız, dürüst bir şekilde yönetileceğini bütün dünyaya göstermek istedik. Çok şükür bugüne kadar da bunu başardık, aynı yolda devam edeceğiz. En büyük amacımız turistleriyle beraber Ankara halkını yaşadığı yerde mutlu olan ve betona değil yeşile, güneşe, halka öncelik veren yönetimimiz aynı şekilde devam edecek. Amacımız şu; artık belediye meclisinde şimdiye kadar gördüğünüz olayları görmek istemiyoruz. Çoğunluğumuz olduğu zaman da o çoğunluğa dayanarak demokrasiye aykırı şekilde yönetimimiz de olmayacak. Ankara’da bundan sonra mevcut belediyelerin üzerine çok daha fazla belediye katmak, belediye meclisinde çoğunluğu sağlamak suretiyle, Ankara’yı bize emanet edilen şekilde cumhuriyetin başkenti ve dünya başkentleriyle yarışır bir Ankara yapmaya devam edeceğiz. Emek veren herkese çok teşekkür ediyorum, kendimi de Ankara halkına emanet ediyorum.”

    YİNE İTTİFAK YAPARAK ÇALIŞMAK İSTERİZ, TAKDİR KENDİLERİNİN”

    Yavaş, açıklamasının ardından gazetecilerin sorularını yanıtladı. Yavaş, İYİ Parti ile seçim ittifakı olup olmayacağına ilişkin soruya “Biz şimdiye kadar Millet İttifakı belediye başkanları olarak çizgimizi sürdürdük, yine birlikte çalışmak isteriz ama takdir kendilerinindir, Ankara halkınındır” cevabını verdi.

    Eski ABB Başkanı Melih Gökçek’in Dikmen Vadisi’ndeki evi boşaltma sürecine ilişkin soruya da Yavaş şöyle yanıt verdi:

    GÖKÇEK SADECE EVİ SATIN ALMAMIŞ, EŞYALARIN PARASINI DA BELEDİYEYE ÖDETMİŞ, MAHKEME KARARI ÇOK NET YARGITAY’I BEKLEMEDEN EVİ TAHLİYE ETMELİ”

    “Savcılığa gönderdiğimiz bütün dosyalar daha önceden müfettiş raporlarıyla bağlanmış dosyalardı, bunlardan bir kısmı hala bekliyor. Ama bu arada bizimle ilgili herhangi bir şikayet edildiği zaman hemen müfettişler geliyor. Belki yüzlerce hakkımızda şikayet edildi daha bir tek soruşturma izni çıktığı yok ve tamamı da takipsizlikle sonuçlandı. Bir belediye başkanı 3 yıl dolmadan kendi belediyesine ait bir konutu satın alamaz. Gökçek’e görevi bırak dedikleri esnadan daha sonra kendi başkanlık yazısıyla lojman ve ofis olarak kullandığı 4 konutu satışına karar vermiş ve kendisi de o mecliste başkanlık yapmış satış kararı verilirken. Kendi ve yakınlarını da kapsar bu yasak. Takipsizlik verildi ama şu anda takipsizliğe de yeniden kaldırılması için itiraz edeceğiz bu bir suçtur. Yerel mahkeme aleyhimize karar vermişti ancak istinaf bizim iddialarımızı da ortaya koyar şekilde tapunun iptaline, tekrar belediye adına tesciline karar verdi, Yargıtay süreci de var. Ama bunun için ben soruşturuldum ve Danıştay bu soruşturma iznini kaldırdı. Niye soruşturdun diye soruşturuldum ama sonuçta haklı çıktım. Belediyede yaptığımız incelemede özel kalem adına alınan ev mobilyalarının da Gökçek’in evine gittiğini gördük. Bunu da soruşturuyoruz. Sadece evi satın alamamış eşyalarının da parasını belediyeye ödetmiş. Bu mahkeme kararı çok net Yargıtay aşamasını beklemeden evi tahliye etmesi beklediğim bir davranış. Aslında beklemediğim bir davranış ama olması gereken odur.”

  • CHP MUĞLA MİLLETVEKİLİ UZUN: “CUMHURİYETİN İKİNCİ YÜZYILININ İLK AYINDA MUHALEFETİN VATANDAŞ LEHİNE VERDİĞİ TÜM TEKLİFLER AKP VE MHP TARAFINDAN REDDEDİLDİ”

    CHP MUĞLA MİLLETVEKİLİ UZUN: “CUMHURİYETİN İKİNCİ YÜZYILININ İLK AYINDA MUHALEFETİN VATANDAŞ LEHİNE VERDİĞİ TÜM TEKLİFLER AKP VE MHP TARAFINDAN REDDEDİLDİ”

    CHP Muğla Milletvekili Cumhur Uzun, “İktidar sayısal üstünlüğüne dayanarak muhalefetten gelen tüm teklif ve çözüm önerilerini reddediyor. Vatandaş lehine teklif ettiğimiz neredeyse tüm önergeler reddedildi. Kanun tekliflerimiz komisyon gündemine dahi alınmazken soru önergelerimize yanıt ya iki satır cevapla geliyor ya da hiç cevaplanmıyor. Cumhuriyetimizin ikinci yüzyılında sözüm ona ‘Sivil ve kapsayıcı anayasa yapmak istiyoruz’ diyen iktidar muhalefeti yok sayarak yol almaya çalışıyor” dedi.

    CHP Muğla Milletvekili Cumhur Uzun, iktidarın muhalefet tarafından Meclis’te verdiği önergelerin reddedilmesine ilişkin basın açıklaması yaptı. Uzun’un açıklaması şöyle:

    İktidar sayısal üstünlüğüne dayanarak muhalefetten gelen tüm teklif ve çözüm önerilerini reddediyor. Vatandaş lehine teklif ettiğimiz neredeyse tüm önergeler reddedildi. Kanun tekliflerimiz komisyon gündemine dahi alınmazken soru önergelerimize yanıt ya iki satır cevapla geliyor ya da hiç cevaplanmıyor. Cumhuriyetimizin ikinci yüzyılında sözüm ona ‘Sivil ve kapsayıcı anayasa yapmak istiyoruz’ diyen iktidar muhalefeti yok sayarak yol almaya çalışıyor.

    Sadece son bir ayda Plan Bütçe Komisyonunda ve TBMM Genel Kurulunda; Burslardan, çiftçilerimizin sorunlarına, bayram ikramiyesinden, üniversite öğrencilerimizin, akademisyenlerimizin ve öğretmenlerimizin sorunlarının çözülmesine, nadir hastalıklardan yaşlılarımıza kadar hangi konuda ne önerdiysek reddedildi. İktidar ve ortağı sorunları görmezden gelmeye devam ediyor. Anlaşılan o ki iktidar sahipleri; Can Atalay ve yargı krizinin çözülmesini, Hrant Dink ve Tahir Elçi cinayetlerinin aydınlatılmasını, yolsuzlukla mücadele edilmesini, beyin göçünün durdurulmasını, depremin yaralarının sarılmasını, engelli vatandaşlarımızın sorunlarının çözülmesini, kadına yönelik şiddetin ele alınmasını istemiyor. İktidarın Türkiye Yüzyılı diye çıktığı yolculukta muhalefetin ve vatandaşların haklı taleplerine yer yok. Zamdan, vergiden ve halkımızı kutuplaştırmaktan başka hiçbir gündemi olmayan iktidar, ilk yüzyılımızın son 21 yılını heba etti. Ülkemizi her alanda geriye götüren AKP iktidarı hiçbir sorunun çözümünü ortak akılda aramadı. Muhalefetin akılcı çözüm önerilerine kulak tıkayan iktidar, ikinci yüzyılımızı da heba etme peşinde. Buna izin vermeyeceğiz.”

    Uzun’un listelediği TBMM Genel Kurulu ve Plan Bütçe Komisyonu’nda muhalefetin teklif ettiği ve AKP ve MHP milletvekillerinin oylarıyla reddedilen teklifler ve önergeler şöyle:

    “31 EKİM 2023 – Nadir hastalık tedavisinin çok yüksek maliyetli olması ve devlet katkısı olmamasından dolayı ailelerin tedavi ücretini karşılayamaması nedeniyle ilaçların geri ödeme kapsamına alınmasına dair.  5510 Sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi. REDDEDİLDİ.

    01 KASIM 2023 – Ülkemizdeki beyin göçünün nedenlerinin araştırılması için verilen araştırma önergesi. REDDEDİLDİ.

    01 KASIM 2023 – TRT’nin tarafsız yayıncılık anlayışını terk etmesindeki nedenlerin araştırılması için verilen araştırma önergesi. REDDEDİLDİ.

    01 KASIM 2023 – Üniversite öğrencilerinin yaşadıkları sorunların araştırılması için verilen araştırma önergesi. REDDEDİLDİ.

    01 KASIM 2023 – KYK yurtlarındaki sağlık ve can güvenliği sorunlarının araştırılması için verilen araştırma önergesi. REDDEDİLDİ.

    07 KASIM 2023 – Uygur Türklerine uygulanan baskı ve ayrımcılık iddialarının araştırılması için verilen önerge. REDDEDİLDİ.

    07 KASIM 2023 – Kara para aklama, vergi kaçakçılığı gibi suçların araştırılması için verilen önerge. REDDEDİLDİ.

    07 KASIM 2023 – HDP’ye yönelik 4 Kasım 2016 siyasi operasyonunun bütün boyutlarıyla araştırılması için verilen önerge. REDDEDİLDİ.

    07 KASIM 2023 – Derinleşen yaşlı kadın yoksulluğu ve kadın yaşlılara özel bakım güvence sistemlerinin araştırılmasına dair araştırma önergesi. REDDEDİLDİ.

    07 KASIM 2023 – Emeklilerin sorunlarının çözümü ve taleplerinin karşılanması, sağlıkta kesinti yapılmaması, staj süresinin emekliliğe dahil edilmesi ve kademeli emeklilik hakkı tanınması için Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi. REDDEDİLDİ.

    09 KASIM 2023 – Türkiye’de yargıdaki ideolojik ve siyasi kamplaşmanın ortaya çıkardığı sorunların araştırılmasına dair araştırma önergesi. REDDEDİLDİ.

    09 KASIM 2023 – AİHM ve AYM kararlarına uyulmama halinin ülkeyi daha fazla kaosa sürüklenmesinin engellenmesi için Genel Görüşme açılması teklifi. REDDEDİLDİ.

    09 KASIM 2023 – Bursa Büyükşehir Belediyesi’nde Cumhurbaşkanlığının Tasarruf Genelgesi talimatlarına uyulup uyulmadığı iddialarının araştırılmasına dair araştırma önergesi. REDDEDİLDİ.

    09 KASIM 2023 – Anayasa Mahkamesi’nin Can Atalay hakkında verdiği ihlal kararının Yargıtayca tanınmaması ve Yargıtay’ın AYM üyeleri hakkında suç duyurusunda bulunması özelinde AYM kararlarının bağlayıcılığına riayet edilmemesinin sebepleri hakkında Genel Görüşme talebi. REDDEDİLDİ.

    14 KASIM 2023 – Engelli vatandaşlarımızın yaşadığı sorunların araştırılmasına dair araştırma önergesi. REDDEDİLDİ.

    14 KASIM 2023 – Kayyumların kamu yararı gözetmeyen icraatlarının araştırılmasına dair araştırma önergesi. REDDEDİLDİ.

    14 KASIM 2023 – KYK yurtlarında kullanılan asansörlerde muayene ve bakımlarına ihmal yaşanıp yaşanmadığının araştırılmasına dair araştırma önergesi. REDDEDİLDİ.

    14 KASIM 2023 – Yargıtay 3. Ceza Dairesinin TİP Milletvekili Can Atalay’a ilişkin aldığı karar ve sonrasında yaşanan yargı krizine ilişkin Genel Görüşme önergesi. REDDEDİLDİ.

    15 KASIM 2023 – Deprem riskine karşı hazırlığın araştırılmasına dair araştırma önergesi. REDDEDİLDİ.

    15 KASIM 2023 – Üniversitelerdeki akademik personelin sorunlarının araştırılmasına dair araştırma önergesi. REDDEDİLDİ.

    15 KASIM 2023 – Diş hekimlerinin sorunlarının araştırılmasına dair önerge. REDDEDİLDİ.

    15 KASIM 2023 – Üniversite öğrencilerinin yaşadığı ekonomik sıkıntıları ve çözüm önerilerinin araştırılması önergesi. REDDEDİLDİ.

    16 KASIM 2023 – Seçimlerden önce Ankara ve İstanbul Büyükşehir belediyelerindeki yolsuzluk iddialarının araştırılması önergesi. REDDEDİLDİ.

    16 KASIM 2023 – TOKİ mağdurlarının sorunlarının araştırılması önergesi. REDDEDİLDİ.

    16 KASIM 2023 – Hrant Dink cinayetinin tüm yönleriyle araştırılması önergesi. REDDEDİLDİ.

    16 KASIM 2023 – Organize suç örgütlerinin kamudaki bağlantılarının araştırılması önergesi. REDDEDİLDİ.

    21 KASIM 2023 – Kredi Garanti Fonu kefaletlerinin, kamu bankaları tarafından verilen kredilerin ve bunların geri ödenmesi durumunun araştırılması önergesi. REDDEDİLDİ.

    21 KASIM 2023 – Vatandaşlarımızın barınma sorununun nedenlerinin araştırılması önergesi. REDDEDİLDİ.

    21 KASIM 2023 – Kayyum uygulamasının açığa çıkardığı hukuki, toplumsal ve sosyolojik yıkımların araştırılması önergesi. REDDEDİLDİ.

    21 KASIM 2023 – Hatay’da deprem sonrası yaşanan sorunların araştırılması önergesi. REDDEDİLDİ.

    22 KASIM 2023 – Türkiye’nin İsrail’e gönderdiği malların Gazze’deki katliamlara bir etki yapıp yapmadığının araştırılması önergesi. REDDEDİLDİ.

    22 KASIM 2023 – Narenciye üreticilerinin ve ihracatçıların yaşadığı sorunların araştırılması önergesi. REDDEDİLDİ.

    22 KASIM 2023 – Yaygınlaşan kara para aklamanın nedenlerinin araştırılması önergesi. REDDEDİLDİ.

    22 KASIM 2023 – Batı Karadeniz’in kıyı kentlerinde yaşanan sel felaketinden etkilenen vatandaşlarımızın sorunlarının araştırılması önergesi. REDDEDİLDİ.

    23 KASIM 2023 – Öğretmenlerin sorunları hakkında Genel Görüşme talebi. REDDEDİLDİ.

    23 KASIM 2023 – Öğretmenlerin sorunlarının araştırılması önergesi. REDDEDİLDİ.

    23 KASIM 2023 – Kadına yönelik şiddetin araştırılması önergesi. REDDEDİLDİ.

    23 KASIM 2023 – Tahir Elçi cinayetinin her yönüyle araştırılması önergesi. REDDEDİLDİ.

    28 KASIM 2023 – EYT’li vatandaşların sorunlarının araştırılması önergesi. REDDEDİLDİ

    28 KASIM 2023 – Üniversite mezunu işsizlerin sorunlarının araştırılması önergesi. REDDEDİLDİ.

    28 KASIM 2023 – Tahir Elçi cinayetinin her yönüyle araştırılması önergesi. REDDEDİLDİ.

    28 KASIM 2023 – Kadına yönelik şiddetin araştırılması önergesi. REDDEDİLDİ.

    28 KASIM 2023 – Tarımsal araç ve gereçlerin satın alınmasında vergi istisnasının getirilmesine dair Katma Değer Vergisi Kanununda ve Özel Tüketim Vergisi Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi. REDDEDİLDİ.

    29 KASIM 2023 – Gündüz kuşağı programlarının aile yapısına etkilerinin araştırılması önergesi. REDDEDİLDİ.

    29 KASIM 2023 – Büyükşehir sınırları içinde mahalleye dönüştürülen köylerin yaşadığı sorunların araştırılması önergesi. REDDEDİLDİ.

    29 KASIM 2023 – Türkiye yönetiminin İsrail’le olan bağımlı ilişkisinin sürdürüyor olmasının nedenlerinin araştırılması önergesi. REDDEDİLDİ.

    29 KASIM 2023 – Emeklilerin yaşadığı sorunların araştırılması önergesi. REDDEDİLDİ.

    PLAN BÜTÇE KOMİSYONUNDA REDDEDİLEN BAZI ÖNERGELER

    -Kredi ve Yurtlar Kurumu’ndan burs ve kredi alan lisans öğrencilerine 4.000 TL, yüksek lisans öğrencileri için 8000 TL, doktora öğrencileri için 9000 TL ödenmesine dair öneri. REDDEDİLDİ.

    -Çiftçinin tarımsal üretimde kullandığı mazottan ÖTV alınmamasına dair öneri. REDDEDİLDİ.

    -Devlet memurlarına her yıl 5.000 TL tutarında yakacak yardım verilmesine, 2024 yılında doğalgaz hizmeti alamayan köy ve kasabalarda yaşayan vatandaşlara da hane başına yıllık 5.000 TL yakacak yardımı ödenmesine dair öneri. REDDEDİLDİ.

    -Ramazan ve Kurban bayramlarda emeklilere ödenen 2 bin lira tutarındaki ikramiyenin 15 bin liraya yükseltilmesine dair öneri. REDDEDİLDİ.”

  • GAMZE TAŞCIER’DEN SGK’YA “İLAÇTA KATKI PAYI” TEPKİSİ: “DEPREMZEDE YURTTAŞLARIMIZ HENÜZ MADDİ VE MANEVİ OLARAK AYAĞA KALKABİLMİŞ DEĞİLLER”

    GAMZE TAŞCIER’DEN SGK’YA “İLAÇTA KATKI PAYI” TEPKİSİ: “DEPREMZEDE YURTTAŞLARIMIZ HENÜZ MADDİ VE MANEVİ OLARAK AYAĞA KALKABİLMİŞ DEĞİLLER”

    CHP Genel Başkan Yardımcısı Gamze Taşcıer, Sosyal Güvenlik Kurumu’nun (SGK) deprem bölgesinde ilaçlara katkı payı almama desteğinin kesilmesine ilişkin “İktidar partisine ve Sosyal Güvenlik Kurumu’na çağrı yapıyorum, bu yanlıştan dönün. Depremzede yurttaşlarımız henüz maddi ve manevi olarak ayağa kalkabilmiş değiller” diye tepki gösterdi.

    CHP Genel Başkan Yardımcısı ve Ankara Milletvekili Gamze Taşcıer, 6 Şubat’ta meydana gelen depremden sonra, SGK’nın deprem bölgesinde ilaçlardan katılım payı almama ve eczanelerin bölge şartlarında çalışabilmesi için verdiği desteğin kesilmesine tepki gösterdi. Taşcıer’in konuya ilişkin yaptığı yazılı açıklama şöyle:

    SGK DEPREMZEDELERDEN ALACAĞI KATILIM PAYINA MI KALDI?”

    “Sosyal Güvenlik Kurumu’nun 6 Şubat depremleri sonrası aldığı kararla birlikte, afet bölgesinde yaşayan Genel Sağlık Sigortalısı ve bakmakla yükümlü olduğu kişilerin, kurumla sözleşmeli tüm sağlık hizmeti sunucularından hizmet alırken, ‘doğal afet’ provizyonu alınması halinde ayakta tedavide hekim ve diş hekimi muayenesi katılım payı, ayakta tedavide sağlanan ilaçlar için katılım payı ve tıbbi malzeme katılım payı kendilerinden alınmıyordu. Ayrıca afet bölgesinde bulunan eczanelerde zorunlu statik IP uygulaması kaldırılmıştı. Depremin olumsuz etkilerinin Adıyaman, Hatay, Kahramanmaraş ve Malatya illeri ile Gaziantep ili İslâhiye ve Nurdağı ilçelerinde hala sürüyor olması nedeniyle de bu düzenlemeler dört ay daha uzatılmıştı. Ancak bu uygulamalar, depremin etkileri sürüyor olmasına, vatandaşlarımız henüz yaralarını sarıyorken, kentlerimizdeki yeniden inşa çalışmaları sürüyorken, yapılan çağrılara rağmen 30 Kasım itibariyle uzatılmadı ve son bulmuş oldu. İktidar partisine ve Sosyal Güvenlik Kurumu’na çağrı yapıyorum, bu yanlıştan dönün. Depremzede yurttaşlarımız henüz maddi ve manevi olarak ayağa kalkabilmiş değiller. Birçok insanın henüz başını sokabileceği bir evleri yok. Devlet’in desteğini görmeye devam etmek hakları. Ancak iktidar belli ki artık depremzedelere destek vermeye gerek görmüyor. Soruyorum, Sosyal Güvenlik Kurumu birkaç ildeki depremzedelerden alacağı katılım paylarına mı kaldı? Zaten ailelerini, arkadaşlarını, sevdiklerini kaybetmiş, varlarını yoklarını yitirmiş insanların cebine mi göz diktiniz.

    UYGULAMAYI HİÇ OLMAZSA 6 AY SÜREYLE UZATIN”

    Bugün hala deprem bölgesinde birçok eczane konteynerlerde hizmet vermeye devam ediyor. Altyapı sorunları hala çözülmüş değil, gün içinde sıklıkla elektrik kesintileri oluyor. Durum buyken eczanelerde statik IP zorunluluğu getirmek de hakkaniyetli bir yaklaşım değildir. Bölgede eczacılar halk sağlığı için canla başla, zor şartlara rağmen hizmet vermeyi sürdürüyorlar. Bu insanlara teşekkür edilmesi gerekirken işlerini zorlaştırmak hakkaniyetle bağdaşmıyor. Bu inattan vazgeçilmesini, hem katılım payı alınmaması uygulamasının hem de statik IP zorunluluğunun kaldırılmasının hiç olmazsa 6 ay süreyle daha uzatılmasını talep ediyoruz”

  • SARSILMAZ, ORTA DOĞU VE AFRİKA PAZARI İÇİN EDEX’TE

    SARSILMAZ, ORTA DOĞU VE AFRİKA PAZARI İÇİN EDEX’TE

    Sarsılmaz, 4-7 Aralık arasında Mısır’da düzenlenecek olan, Afrika ve Orta Doğu’nun tek savunma ve güvenlik etkinliği EDEX’e katılacak. 400’den fazla savunma ve güvenlik şirketinin katılacağı fuarda Sarsılmaz, yerli ve milli imkanlarla üretilen 85 adet yeni nesil tabanca ve tüfek modelini tanıtacak. 

    Sarsılmaz, 4-7 Aralık 2023 tarihlerinde Mısır’ın başkenti Kahire’de düzenlenecek EDEX 2023 (Egypt Defence Expo) fuarına, yeni nesil tabanca ve tüfeklerden oluşan bir seçkiyle katılacak. 

    Dünya savunma sanayiİnin karar vericilerini 2 yılda bir buluşturan EDEX’te, savunma ve güvenlik sektörlerindeki en son teknolojiler ve ürünler sergilenecek. 

    Gelecek hedefini “otonom silah sistemlerinde büyümek” olarak belirleyen Sarsılmaz, 400’den fazla savunma ve güvenlik şirketinin katılacağı fuarda, 5’i makineli olmak üzere toplam 19 tüfek, 60’ın üzerinde tabanca modeli ve diğer ürünleriyle birlikte toplamda 85 ayrı silahla yer alacak. Sarsılmaz, güvenlik güçleri için ürettiği yeni nesil silah sistemlerini EDEX’in seçkin ziyaretçilerine tanıtarak dünya pazarındaki payını artırmayı hedefliyor. 

    ÖZEL MODELLER SERGİLENECEK 

    Ziyaretçiler, Sarsılmaz’ın SAR 9 tabanca ailesine ait SAR 9X, SAR 9C, SAR 9SP, SAR 9 METE, SAR9 Gen2 ve serinin küçük boyutlarıyla fark yaratan üyeleri SAR 9 SC ile SAR 9 CX modellerini inceleme fırsatı bulacak. Fuarda ayrıca B6, P8, K2 45, K12, KILINÇ 2000, SR 38 gibi tabanca modellerinin çeşitli versiyonları ile SAR 15T, SAR 308 V2, SAR 109T, MPT 76 SH, SAR56 model askeri tüfekler ve SAR 762 MT, SAR 127 MT model makineli tüfekler sergilenecek. 

    SAR9 başta olmak üzere tamamen yerli tasarım ve mühendislikle üretilen Sarsılmaz silah sistemleri 80’den fazla ülkeye ihraç ediliyor. 

    LAİF ARAL ALİŞ: AFRİKA VE ORTA DOĞU BİZİM İÇİN ÖNEMLİ 

    Dünyanın başka yerlerindeki fuarlarda olduğu gibi EDEX’te de büyük bir ilgi beklediklerini belirten Sarsılmaz Silah Sanayi Yönetim Kurulu Başkanı Latif Aral Aliş, “Şirketimiz, 150 yıla yaklaşan köklü geçmişiyle bugün Avrupa’nın en büyük entegre silah üretim tesislerinde yerli ve milli imkanlarla son teknoloji silahlar geliştiriyor. Bizim bu imkan ve kabiliyetimiz sektörün tüm aktörleri tarafından biliniyor ve çalışmalarımız yakından takip ediliyor. ‘Otonom silah sistemleri geliştiren bir teknoloji şirketi’ hedefiyle süren yolculuğumuzda, uzmanı olduğumuz geleneksel sistemlerimizin dünya pazarındaki payını artırarak ülkemizi de üst sıralara taşımayı arzuluyoruz. Afrika ve Orta Doğu pazarında ciddi anlamda iş fırsatları görüyoruz” dedi. 

    FUAR, ULUSLARARASI ASKERİ VIP PROGRAMINA SAHİP 

    Uluslararası askeri VIP programına sahip olan EDEX’i ziyaret edenler arasında askeri personel, hükümet yetkilileri, endüstri profesyoneli ve uluslararası delegasyonlar bulunuyor. Etkinliğin sponsorları arasında da Boeing, Huawei, Mısır Savunma Bakanlığı, Mısır Silahlı Kuvvetleri yer alıyor.

    ADVERTORİAL YAYIN

  • İMAMOĞLU: ÜSKÜDAR’DA KAÇAK YAPILARA GEÇİT YOK

    İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu, Üsküdar’da kaçak yapılarak geçit vermeyeceklerini belirterek, hukuki süreçlerin tamamlanmasının ardından bu sabah Salacak sahilinde bulunan tarihi Şemsi Paşa Cami’nin çevresindeki kaçak bir kafenin daha yıkımını gerçekleştirdiklerini duyurdu.

    İBB, Üsküdar’daki sürekli engellerle karşılaşmasına karşın kaçak yapılarla mücadelesini sürdürüyor. İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu, bugün sosyal medya hesabından Üsküdar’daki kaçak bir kafenin yıkımıyla ilgili video paylaştı. İmamoğlu, paylaşımında, Salacak sahilinde tarihi Şemsi Paşa Cami’nin çevresini işgallerden arındırıp meydan ve yeşil alan olarak kullanıma açmak için çalışmaları sürdürdüklerini, bu çerçevede hukuki süreçleri tamamlanan kaçak bir kafenin daha yıkımını gerçekleştirdiklerini bildirdi.

    İmamoğlu’nun, X hesabından yaptığı paylaşımda şöyle dedi:

    “Üsküdar’da kaçak yapılara geçit yok. Salacak Sahilde, tarihi Şemsi Paşa Cami’nin çevresini işgallerden arındırıp meydan ve yeşil alan olarak kullanıma açmak için çalışmalarımız sürüyor. Hukuki süreç sonucunda bu sabah ekiplerimiz bir kaçak kafenin daha yıkımını gerçekleştirdi.”

  • İMAMOĞLU: “SİYASETE DAHİL OLDUĞUM AN İTİBARIYLA TERS GİDEN SÜREÇLERDE DEĞİŞİMİN ŞART OLDUĞUNU, AKSİ TAKDİRDE MUTLU OLAMAYACAĞIMI BİLEN BİRİ OLARAK YOLA ÇIKMIŞTIM”

    Haber: ÇAĞATAN AKYOL – Kamera: ADEM KARABAYIR

    İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu, Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği’nin (TMMOB) düzenlediği 5. İstanbul Kent Sempozyumu’nda; “Ben belediye başkanlığı dönemime başlamadan önce, yani siyasete dahil olduğum an itibarıyla bir yerel yönetici olmayı elbette hedef koyduğumu iyi biliyorum ama o zaman düşünce olarak, kendi bakış açımla doğru olmayan, ters giden bir kısım süreçleri değiştirebilmenin ve değişimin şart olduğunu, aksi takdirde mutlu olamayacağımı bilen bir birey olarak yola çıkmıştım” dedi.

    TMMOB tarafından düzenlenen 5. İstanbul Kent Sempozyumu, Harbiye Askeri Müzesi’nde bugün başladı. İki gün sürecek olan sempozyumun açılış konuşmasını İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu yaptı.

    Göreve geldikleri an itibarıyla her zaman bilimin ışığında hareket etmeyi kendilerine ilke edindiklerini ve bundan hiçbir zaman sapmama konusunda bir yolculuk tasarladıklarını söyleyen İmamoğlu, şöyle konuştu:

    “YENİ KATILIM MODELLERİ GELİŞTİRİYORUZ: Yaptığımız her çalışmada o işin uzmanlarıyla, akademisyenleriyle ve ilgili kurum ve kuruluşlarla düşünmeyi hiç ihmal etmedik. İstanbul gibi nüfusu 20 milyona yaklaşmış, dünyanın en önemli medeniyetlerin birleştiği, buluştuğu bu muazzam kentin başka bir yolculuk tarifi olamaz. Çünkü bir yanıyla da Türkiye’nin göz bebeği, lokomotifi, her şeyi diyebileceğimiz İstanbul’un iki dudak arasından yönetildiğinde nasıl bir duruma düştüğünü hepimiz aslında çok yakinen gözlemledik. Yüz yılın ilk çeyreği ve son çeyreği arasındaki değişim ve o ne yazık ki olumsuz süreç, hepimize ders olmalıdır. Bu manada, bizim şu anda ortaya koyduğumuz dayanışmanın ya da birlikte düşünmenin, beraber hareket etmenin, toplumun her düşünce kesiminin bir araya gelmesini sağlamanın ne kadar önemli olduğunun da ayrı bir göstergesi. Tabii yönetim anlayışımızın temelinde aynı zamanda demokrasi ve katılımcılığın olduğunun da altı çizilmeli. Bu yönüyle katılımcı yöntemler uygulamayı ve yeni katılım modelleri geliştirmeyi de sürekli geliştiriyoruz ve ihmal etmiyoruz.

    İSTANBUL PLANLAMA AJANSI’NIN GURURUNU YAŞIYORUZ: Planlamada bu yönüyle hareket etmenin en önemli merkezlerinden birini İstanbul’da kurmuş olmanın, İstanbul Planlama Ajansı markasıyla bunu geliştiriyor olmanın da hem keyfini hem de gururunu yaşıyoruz. Bunun kalıcı bir mekanizmaya dönmesi için büyük gayret içerisindeyiz. Emekleme döneminde olduğunun farkındayız. Kalıcı, kurumsallaşmış ve belediyeye ait bir kurum değil de topluma, kamuya, akademik dünyaya, meslek odalarına, her kesime ait bir kuruma dönüşmesi için de yoğun bir çaba içerisindeyiz. En başından beri arkadaşlarımla konuştuğum ve tasarladığımız süreç, böyle bir süreçtir. Kentsel tasarım projelerinden nazım planlara ve stratejik planlara kadar farklı ölçeklerdeki planlamaları sadece kendi içimizdeki bürokrasi odalarına da sıkıştırmadan, tamamen halka açık, halka dönük, halkın ihtiyaçlarını dinleyen, farklı siyasi düşünceleri de kapsayan ilk an itibarıyla arkadaşlarıma net olarak söylediğimiz şey, ‘Bunu olabildiğince açık, şeffaf yönetim ve toplumun ilgili kesimleriyle mutlak paylaşın, görüşleri alın ve bu ölçekte yürüyün’ dediğimde bugün görüyoruz ki aslında karşılığını büyük oranda almış durumdayız.

    İSTANBUL’UN 2100’Ü ACİLEN KONUŞMASI GEREKİYOR: Bu bütüncül, uzun vadeli, katılımcı planlama duygusunun her şeye rağmen farklı düşüncelere sahip olsak da bir noktadan sonra büyük oranda oy birliğine dönüşmesinin, aslında ne kadar doğru bir yol izlediğimizin de bir göstergesi olduğunu ifade etmek isterim. İşte İstanbul Planlama Ajansı tam da bu ihtiyacı karşılama yönüyle güçlenerek büyümeli. Başka bir İstanbul hayalimiz var diyerek hazırladığımız vizyon, İstanbul’un vizyonu 2050 strateji belgesinin de önemli olduğunu düşünüyorum. Elbette ki bu vizyon belgesi, aynı zamanda yaşayan, gelişime açık, aynı zamanda inovatif ve herkesin katkı sunması gereken, değişen koşullara ve ihtiyaçlara göre de revizyona muhtaç olacağı bildiğin bir gelecek planıdır. 2050 bir an için çok uzak gözüküyor, insanın kulağına öyle geliyor sesi ama aslında ne kadar yakın ve kapıda beklediğini de görüyor durumdayız. Bir kent tarihi açısından artık İstanbul’un 2100’ü acilen konuşması gerektiğini düşünenlerdenim.

    HER ADIMIMIZ TÜRKİYE’Yİ DE İLGİLENDİRİYOR: Bu tabii aynı şekliyle yaptığımız her adımın, her uygulamanın sadece İstanbul için olmadığını da biliyoruz. Türkiye’nin tüm kentlerini de ilgilendirdiğini, -hatta buradan ifade etmek isterim ki- İstanbul’un etkisini yakinen yaşayan birisi olarak ortaya koyduğumuz her hamlenin, her duruşun, dünyanın çok büyük kentleri tarafından da takip edildiğini, özellikle yakın coğrafyamıza bu yönüyle çok etkin bir biçimde ilişkili olduğunu, onların bizi takip ederek bizden yön almaya gayret ettiklerini yaşadım ve gördüm. En canlı örneği, Balkan şehirleri ağında kurma çabamı karşılıksız bırakmayan Balkan şehirlerinde 21 şehir olarak başladığımız buluşma şu an 80 kente ulaştı ve Balkan coğrafyasında yılda en az 10-15 kez toplantılar düzenleyen, farklı görüşlerin bir araya gelerek tartışıldığı bir mekanizmanın sadece 2,5-3 yılda oluşmasının da keyfini yaşıyorum. İstanbul böylesi çekim kuvveti yüksek bir kent. O bakımdan global birçok krize, iklim değişikliğinden tutun, göç ve ne yazık ki çevremizde yaşanan savaşlarla ilgili birçok konuda kentlerde yürütülen bu diplomasinin ne kadar önemli olduğunun altını çizmek isterim.

    BU ŞEHRİN SEFERBERLİK DUYGUSUYLA YÖNETİLMESİ ŞART: İstanbul’u afetlere dayanıklı hâle getirmek önemli bir çabamız. Doğal afetlerin, pandemilerin, krizlerin yanında deprem, İstanbul gerçeğini planlarken önemli kavramlar. Depremin ne kadar hepimizi ürküttüğünü biliyoruz. Yıkıcı etkilerini en aza indirmek için birlikte çalışmamızın şart olduğunu da biliyoruz. Birlikteliğin sadece bilim insanları, teknik insanlar ya da belediye başkanları ya da belediyeler olmadığını da biliyoruz. İstanbul’un devasa sorununun çözümü, ülkede bir seferberlik duygusuyla, şehirde bir seferberlik duygusuyla yönetilmesinin şart olduğunu bize gösteriyor. Bu duygularımızı sizlerle birlikte, sizlerin de katılımıyla birlikte yaptığımız çalıştaylarda, toplantılarda zaten önümüze konan bir gerçek olmuştu. Bu bütüncül yaklaşımın İstanbul için zaruret olduğunu hem önceki dönem hükümetine ve onun ilgili bakanlıklarına, Şehircilik Bakanı’na hem de bu dönemin yine aynı şekilde ilgili bakanına uzun uzun anlatmayı ve uzun uzun bu talebi onlara iletmeyi kendime sorumluluk edindim.

    KİŞİYE YA DA BİR HÜKÜMETE BAĞIMLI OLMAYAN İSTANBUL TARİFİMİZ VAR: Her ne kadar masada bunun çok olumlu karşılandığını görsem de birkaç buluşma ya da birkaç toplantının ardından ne yazık ki yine kendi köşelerine çekilen, kapalı kapılar ardında bir tasarım yapıp hatta bunu bazen kanunlaştırıp Meclis’e taşımayı başarı gören bir anlayışla karşı karşıyayız. Halbuki mesele o kadar büyük ve o kadar derin ki, bizim anlattığımız prensiplerin içinde herkes var. Kalıcı bir kurumsallaşma, kalıcı bir yapıyı tasarlamak var. Kişiye ya da bir hükümete bağımlı olmayan, bu yönüyle İstanbul’da tarifimiz aynen şudur. Bakanlık, valilik, büyükşehir belediyesi, ilçe belediyesi, meslek odaları, farklı ilgili sektörlerin içinde olduğu, başta finans, yapı sektörü gibi ve katılımcı bir modelle, dinamik bir yapıyla şehrin depremle ilgili kurduğu inisiyatifler, bunların düşündüğü sağlıklı bir kurumsallaşmayla bazen hızlı karar alabilme mekanizmaların da içinde var olduğu şeffaflaşmanın İstanbul’a çok doğru adımlar atmasına sebep olacağını dile getirdiğimiz bir model. Bu modelin elbette yaratıcısı ben değilim. Sadece sözcüsüyüm; yaratıcısı, yaptığımız o bilimsel ve teknik çalıştaylardaki çıktılar. Orada bulunan bilim ve teknik insanlar.

    KADINLAR, ENGELLİLER, ÇOCUKLAR, DEZAVANTAJLI GRUPLAR DİKKATE ALINMALI: Biz bu yönüyle meseleye baktık ama yine önümüze bir kanun ve kanun içinde bir başkanlık çıktı ve geldi. Böyle bir talebimiz olmadığını her yerde dile getiriyorum. Bu yönüyle tabii bunun takipçisi olacağız. Bunun düzeltilmesi ve kentin dönüşümü, kentin dayanaklı hâle gelmesiyle ilgili atılacak her adımı en etkin bir şekilde takip edeceğimizi, yorumlayacağımızı hepinizin bilmesini isterim. Biz tabii aynı zamanda yerel yönetim olarak kapsayıcılığı da çok önemsediğimizi, bu yönüyle özellikle kentte yaşayan herkesin içinde olduğu bir yönetim anlayışının başarılı olacağına da inandık hep. Kadınlar, engelliler, çocuklar, dezavantajlı hangi grup varsa o kesimler, mutlak dikkate alınmalı, öncü bir şekilde düşünülmeli dedik. Eşit ve adaletin yalnız hizmet sunumunda değil, politika geliştirmeden başlayarak sosyal demokrat belediyeciliğin her aşamasının yaygın bir şekilde gelişmesini sağlamak olarak kendimize ilke edindik.

    KADIN YÖNETİCİLERİN SAYISI ÜÇ KATINA ÇIKTI: Bu yolda özellikle İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nde mesela kadın yöneticilerin sayısının üç katına çıkması, kadın çalışanlarının sayısını artırmak, meslek gruplarındaki kadın temsiliyetini yükseltmenin aslında kenti düşünürken kadınsız düşünmenin doğru olmayacağını, kadınların, erkeklerin, gençlerin, çocukların yaşadığı bir mekanizmayı, bir ekosistemi ancak onlarla birlikte düşünerek olgunlaştırabileceğimizi bilmenin karşılığı olsa gerek. Aynı şekilde sosyal destek mekanizmalarını, yoksullukla mücadele mekanizmalarını geliştirirken de her yönüyle İstanbul’a bütüncül batmayı ilke edindik. Yine İstanbul’un doğası, ormanları, tarım alanları bizim için öncelikli oldu. Oraların bizim için bir nefes olduğunu, yaşamın belki de kaynağı olduğunu, yaşama tutunmanın odağı olduğunu bilerek bu yönüyle de etkin bir çalışma yürüttük. İstanbul’un tüm canlılar için bir yaşam alanına dönüştürülmesinin yol haritasını ortaya koyduk.

    EN ETKİN ŞEKLİYLE TEKNİK İNSANLARLA ÇALIŞMAYA DEVAM EDİYORUZ: Bu yönüyle hem hazırladığımız İstanbul İklim Değişikliği Eylem Planı olsun hem çalıştığımız Koru İstanbul Strateji Belgesi olsun; etkin çalışmalar ve bize yol gösterici ve aynı zamanda geleceğe dair de kuvvetli belgelere dönüştü. Ben belediye başkanlığı dönemime başlamadan önce, yani siyasete dahil olduğum an itibarıyla bir yerel yönetici olmayı elbette hedef koyduğumu iyi biliyorum ama o zaman düşünce olarak, kendi bakış açımla doğru olmayan, ters giden bir kısım süreçleri değiştirebilmenin ve değişimin şart olduğunu, aksi takdirde mutlu olamayacağımı bilen bir birey olarak yola çıkmıştım. Ta 2008-2009’lardan bahsediyorum. O zamanki idealim, sadece yaşadığım çerçevede bir iki ilçeyi ilgilendiren bir bakış açısıydı. O an itibarıyla dahi teknik insanlarla çalışmayı, onlarla birlikte düşünmeyi, siyasi dönemimde onlarla birlikte hareket etmeyi ilke edindim. Bugün hepinizle birlikte bir an önce özgürlüğüne kavuşmasını istediğimiz Tayfun’la (Kahraman) da çalışmaya başladığımız dönem, o dönemlerdir. Şimdi belediye başkanı olan Mehmet Çalık, ki bunların hepsi, sizlerin meslek odalarında görev alan arkadaşlarımızdır. Onlarla çalışmaya başladığım dönemler, o dönemlerdir. Hâlâ o anlamda en etkin şekliyle teknik insanlarla, meslek odalarında görev yapan insanlarla ve sizin kurumlarınızla etkin bir şekilde çalışmaya devam ediyoruz.

    YAPTIĞIMIZ İŞİN ZOR OLDUĞUNU BİLİYORUZ: İşte Buğra Gökce. Yine burada sayamadığım belki birçok arkadaşım, aynı şekilde bize çok yakın çalışma arkadaşlarımız. Bu yakın çalışma arkadaşlarımızla birlikte uyumlu çalışmayı sürdürebilmenin, benim en büyük teminatım ve belki en kritik anlarda yanlışı engelleyen, bize doğruyu göstermekteki ısrarlı duruşlarının çok önemli olduğunu yaşayan bir belediye başkanıyım. Bunu bütün belediye başkanı arkadaşlarıma da dönem dönem tavsiye etmişimdir. Bazen teknik insanlar, siyaset sahasında ürkütücü gelebiliyor ya da onlarla uyumlu çalışmayı tariflemekte zorlanan insanlar olabiliyor. Zaten yaptığımız işin zor olduğunu biliyoruz. Yani bir kenti yönetmek, bir kente dair geleceği planlamak, hele hele İstanbul ise mevzu, hele hele medeniyetin beşiği Anadolu, Trakya gibi bir coğrafyada yaşıyor ve buna sorumlulukla bakıyorsanız zaten işiniz zor. O zor insanlar aslında aklı ve bilimi önüne koyan, çok detaylı düşünen insanlardır. Onları bu kavramlarıyla yolculuğu tasarlayabilme kabiliyetidir iyi yönetici olmak.

    BÜYÜK UMUTLARLA YOLCULUĞUMUZA DEVAM EDİYORUZ: O bakımdan ben kendi yolculuğumu bu anlamda böyle tarifliyorum ve bunları hiç sapmadığımı, sapmayacağımı, işimi kolaylaştırmaya devam edeceğimi de biliyorum. Kolaylaştırmanın modelini de o işi bilen, hayatını o işe adamış insanların görüşlerinden maksimum oranda faydalanmaktan geçtiğini de biliyorum. Katılımcılığı da öyle tarifliyorum aslında. İstanbul meselesinde şunu da söylemeden geçemeyeceğim elbette. İstanbul’a yapılan tahribatı, ihmal edilen işlerin hayatımızı nasıl sıkıntıya soktuğunu, aslında İstanbul’un çok kolay hayatı kolaylaştırıcı metotların hayata dahil edilebileceğini, dünyanın en güzide şehirlerinden hâlâ birisi olabileceğini içine girdikten sonra daha net görüyorsunuz ve bir yanıyla pişmanlık, bir yanıyla da çok büyük umutlarla dolu oluyorsunuz. Pişmanlık şu, niçin biz bu işi başaramadık diye geçmişe dönüp düşünmekten kendimi geri alamıyorum ama bir yanıyla da barındırdığı fırsatlarıyla da geleceğe dair büyük umutlarla yolculuğumuza devam ediyoruz.

    İSTANBUL’A MUHAFIZLIK YAPIYORUZ: Şunu ifade edeyim. İstanbul’da şu anda yaptığımız belediye başkanlığının ya da talip olduğumuz süreçlerin İstanbul’un doğasına, canlılarına, tarihine ve barındırdığı insanların yaşam zenginliklerine sahip çıkmanın, geleceğe bunu taşımanın, eşitliğin, kardeşliğin, bir arada yaşamanın, barışın, huzurun, demokrasinin her türlü bu tarz ilkeleri kapsadığını görüyorum. Bugüne dair de gerçekten İstanbul’a muhafızlık yaptığımızı da ifade edeyim. Yani İstanbul’un çok güçlü bir muhafızlığa ihtiyacı vardır. Çarpıcı bir örnek. Bugün sabaha karşı bir yıkımı takip ettim. Yani İstanbul’da bir işgalciyi ya da işgal noktasını yıkmanın bile ne yazık ki devletin bazı kurum ve kuruluşlarıyla eş güdümlü değil, hani onları da bazen haberdar etmeden yıkımı yapmanın gerçek olduğu bir ortamdayız. Çünkü bazen bazı kamu birimleri, kamunun hamlelerini değil de birkaç kişinin konumunu kollamayı kendine ilke ediniyorlar.

    ÜSKÜDAR’DA BİR KAFEYİ 3 SENEDİR YIKAMIYORUZ: Çarpıcı bir örneği paylaşmak isterim. Bu çok önemli. Bence her şeyin tarifi burada yatıyor. Üsküdar’da tarihi Kuşkonmaz Camii’nin hemen yanında bir virüs gibi orayı kaplamış bir kafeteryayı 3 senedir yıkamıyoruz. Yani biz bir bölümünü yıkarken basına da yansıdı, 200-250 tane garibin polisimizi oraya diken anlayışla dahi mücadele ediyoruz. Bir bölümünü yıktık, bir bölümü duruyor ve daha acısını söyleyeyim. Biz burayı yıkmaya çalışırken, oraya işlem yapmaya gayret ederken ha bire yargı yoluyla nasıl engellendiğimizi, daha da ileri gideyim, bu yargı yoluyla engellendiğimiz dönemde İstanbul’u yönetmeye talip olduğunu duyduğumuz bir kısım arkadaşlar, bakanlıkta Boğaz’ın dibindeki yere planla imarlı hâle getirme çabasını dahi yaşadık.

    UMARIM TÜRKİYE’YE LAYIK BİREYLER OLURUZ: Bir büfenin olduğu yer. Bu nasıl bir çabadır, bu nasıl bir bakış açısıdır? Kente bu gözle bakan ve iki dudak arasından çıkan sözleri emir telakki kabul edip yapmaya gayret eden insanlardan Allah bu şehri korusun. Biz ise tam aksine bunlara karşı duran ve bu şekliyle hak, hukuku koruma konusunda mücadelede gözünü kırpmadan doğruları yapma gayreti içerisinde olan insanlar olmaya gayret edeceğiz. Bu prensiplere layık olmaya çalışacağız. Umarım yanlış yapmayız. Umarım hatalarımızı en aza indirerek süreçleri yönetip İstanbul’a layık, Türkiye’ye layık, Cumhuriyetimizin 100 yıllık geleceğine layık bireyler oluruz. Bu nedenle yaptığınız sempozyumu da çok kıymetli buluyorum. Verimli tartışmaların olacağını biliyorum. Hepinize başarılar dilerim. Çıktıların da bize rehber olmasını dilerim.”

  • ÖZGÜR ÖZEL: “TARAFSIZLIK MAKAMINDA OLAN BİRİ, ‘HÜKÜMET SİSTEMİNDEN GERİ DÖNÜŞ YOK’ DİYEMEZ. 200 MİLLETVEKİLİ TEKLİF EDER DEĞİŞİKLİĞİ, 401 KİŞİ EVET DEDİ Mİ HÜKÜMET YÖNETİM SİSTEMİ DE DEĞİŞİR, TAKIR TAKIR PARLAMENTER SİSTEM D

    ÖZGÜR ÖZEL: “TARAFSIZLIK MAKAMINDA OLAN BİRİ, ‘HÜKÜMET SİSTEMİNDEN GERİ DÖNÜŞ YOK’ DİYEMEZ. 200 MİLLETVEKİLİ TEKLİF EDER DEĞİŞİKLİĞİ, 401 KİŞİ EVET DEDİ Mİ HÜKÜMET YÖNETİM SİSTEMİ DE DEĞİŞİR, TAKIR TAKIR PARLAMENTER SİSTEM D

    Haber: TAMER ARDA ERŞİN / Kamera: MEHMET MEHMETLİOĞLU

    CHP Genel Başkanı Özgür Özel, CHP TBMM Grubu’nun Antalya’daki toplantısında; “Diyor ki Sayın Kurtulmuş, ‘Hükümet sisteminden geri dönüş yok.’ Bu lafı söylemek sana mı kaldı? Gücünü parlamentodan alan, hele hele tarafsızlık makamında olan birisi hükümet sisteminden geri dönüş yok diyemez. Anayasaya, İçtüzüğe bakacaksın. 200 milletvekili teklif eder değişikliği, 401 kişi evet dedi mi, hükümet yönetim sistemi de değişir, Cumhurbaşkanı seçim sistemi de değişir, parlamentonun oluşumu da değişir; takır takır parlamenter sistem de gelir. 600 milletvekiline başkanlık eden birinin 400 milletvekilinin kararıyla yapabileceği, 360’ı karar verirse millete soracağı bir konuda, artık buradan geri dönüş yok, revizyonlar olabilir diye bir dayatmayı asla ve asla kabul etmemiz mümkün değildir. Halkın gücünden, milletin gücünden başka parlamentonun gücünün üzerinde hiçbir güç hiçbir vesayet kabul edilemez” dedi.

    CHP’nin, Antalya’da, iki gün sürecek; TBMM Grubu 28.  Dönem 1. Çalışma ve Değerlendirme Toplantısı bugün başladı. Toplantının ilk gününde CHP’nin kurultay süreci sonrası gündemi, TBMM gündemi ve Yargıtay’ın TİP Hatay Milletvekili Can Atalay kararı sonrası “siyasal yargı krizi” ele alınacak. Toplantı CHP Genel Başkanı Özgür Özel’in konuşmasıyla başladı. Özel, şunları söyledi: 

    “Bu kampın normalde eylül ayı sonunda ekim ayı başında gerçekleşmesi gerekirken, 38. Olağan Kurultayımızın yarattığı olağanüstü gündem nedeniyle kampı bugün gerçekleştirebiliyoruz. Bugün aramızda sadece milletvekillerimiz yok, milletvekillerimizin çok değerli eşleri ve aileleri buradalar. Esas motive edilmesi gereken, kolaylık dilenmesi gerekenler biz siyasetçiler değiliz. Siyasetçiler sahada koşturuyorlar. Ekipleri var, danışmanları var. Ellerinden geleni yapıyorlar. Ama bir de diğer tarafta onların kıymetli eşleri ve aileleri var. Ülke ve parti için ayrılan her dakikanın aslında bir başkasının hakkından alınıp, verildiğini ve o hak sahiplerinin bugün aramızda olduğunu ifade etmem gerekir. Değerli eşlere ve ailelere, hepinize teşekkür ediyoruz. 

    “SİZLER CHP’Yİ, ATATÜRK’ÜN PARTİSİNİ; İKTİDARA GETİRMEKLE GÖREVLENDİRİLDİNİZ”

    Kurultay konuşmamada ifade ettim. CHP’nin ikinci yüzyılının ilk kurultayını gerçekleştirdik. Birinci yüzyılın ilk kurultayı 4 Eylül’de Sivas’ta gerçekleştirilmişti, 1919’da. 1926’da CHP ilk kurultayını gerçekleştiriyor denilirken, Gazi Mustafa Kemal düzeltmişti: ‘Bu ikinci, ilk kurultayı Sivas’ta yapmıştık’ diye. Bu öyle ağır bir yüktür ki, yaptınız her kurultay, gerçekleştirdiğiniz her kongre ve toplantı ilkinin Sivas Kongresi olmasının önemini ve ağırlığını, yükünü sırtınıza vurur. Bu yüzden CHP’nin kongre ve kurultayları herhangi bir kurultay değildir. Genel Başkanın geldiği, salonun onu karşıladığı, Genel Başkanın salona görevler verdiği toplantılar olmak yerine salonun görev verdiği, misyon biçtiği toplantılardır. Birinci kurultayımız önce kurtuluşu ve sonra kuruluşu örgütleme görevini vermişti. Sadece Sivas’ta değil Atatürk’ün katıldığı diğer kongrelerle ve katılamadığı kongrelerle. Halkın iradesinin bir yerde konuşu, üretilen bir rızanın dalga dalga Anadolu ve Rumeli’ye yayılmasıyla perişan bir milletten, param parça olmuş ve dağılmış bir ordudan, birbiri için ölmeyi göze alan kurtuluş savaşçıları yaratmayı, o motivasyonu sağlamayı ve ardından genç bir devlet kurmayı Sivas Kongresi’nin verdiği görev ile gerçekleştirdi, Cumhuriyetin kurucu kadroları…

    Sivas Kongresi’nden sonraki kongrelerde artık CHP yaptığı büyük birlikteliklere kongre demeyi bıraktı ve 30’lardan itibaren kurultay demeye başladı. Her kurultayı son derece önemliydi. Bunlardan örneğin 5’inci Olağanüstü Kurultay; CHP’ye dünyada esen siyasi rüzgarları, sol rüzgarları, Türkiye’de işçi sınıfının hareketlenmesini, örgütlenmenin önündeki engelleri kaldırarak doğru okumayı, sosyal demokrasiyi inşa etmeyi, Anadolu’ya özel ortanın solunu tanımlamayı ve işçi sınıfı ile 1970’lerde kurulan iyi bir diyalog onları güçlendiren ve onlardan güç alan yönetim anlayışı ile CHP’yi 70’lerde yapılan 4 seçimde de birinci çıkarmayı; 2 yerel 2 genel seçimde birinci çıkarmayı başarmıştı. O görev 5’inci olağanüstü kurultayın verdiği görevdi.

    “CHP’NİN İKİNCİ YÜZYILDAKİ YÜRÜYÜŞÜNÜ KONUŞACAĞIZ”

    Şimdi ikinci yüzyılın ilk kurultayı bana, bize, hepimize çok önemli görevler verdi. Ben CHP’nin Genel Başkanlığı görevine geldim. Sizler CHP’nin ikinci yüzyılın ilk Meclis grubu olarak örgütümüz ile birlikte CHP’yi, Atatürk’ün partisini en kısa sürede; önce yerel seçimlerde başarılı kılmak, ardından iktidara getirmekle görevlendirildiniz. Bu önemli görev ve bu önemli görevi nasıl yerine getireceğimizi konuşmak için işte bugün buradayız. 

    Hep birlikte CHP’nin ikinci yüzyıldaki yürüyüşünü konuşacağız. Nasıl yöneteceğiz, nasıl çalışacağız, önce muhalefeti nasıl etkili yapacağız? Yanlışa yanlış demeyi, karşısında dimdik cesaretli durmayı, muhalefeti hem kürsüde, hem de Meclis’te, hem sokakta, hem meydanda yapmayı; gerektiğinde destek vermeyi, gerektiğinde yol göstermeyi, gerektiğinde karşı çıkmayı ama eninde sonunda bu partiyi iktidar yapmayı birlikte konuşacağız. Sizlerle birlikte mutlaka başaracağız.

    “YEREL SEÇİME GİDERKEN, CHP’NİN KARŞISINDA ÖNEMLİ BİR FIRSAT VAR”

    Önümüzde bir yerel seçim var. Bu yerel seçimlere giderken CHP’nin karşısında çok önemli engeller ama bir o kadar da önemli bir fırsat var. Örneğin Antalya. Defalarca büyükşehir belediye başkanlığının iktidar ile muhalefet arasında gidip geldiği, Antalyalıların Adalet ve Kalkınma Partisi’nin iktidarını da, CHP’nin yerel iktidarını da gördüğü bir sürecin sonundayız. 8 belediyemiz var. Büyükşehir belediyesi bizde, Türkiye’deki 11 büyükşehir belediyemiz ile birlikte Antalya’ya da hizmet ediyoruz.

    Bir yandan Recep Tayyip Erdoğan kendi yönetim anlayışını, sanki özlenen bir anlayışmış gibi bütün Türkiye’ye anlatmaya çaba sarf ediyor. CHP belediyelerinden, belediyeciliğinden sanki bir umutsuzluk, sanki bir memnuniyetsizlik varmış gibi tasvirler yapıyor. Oysa, hem yaptırdığımız genel anketler ki, bugünlerde çok derinlemesine memnuniyet anketi yapıyoruz. Hem sokakta gördüklerimiz, hem gerçekleşen rakamlar bizim elimizin değdiği yerde rant ilişkilerinin halkın çıkarına döndüğünü, yeşil alanların arttığını, betonlaşmanın ve yeşil alanları betona çevirmek gibi yaklaşımların terk edildiğini, geçmişte iki kat maliyetle yapılan işlerin yarısına yapıldığını, üretilenin iki katının üretilebildiğini, yani harcanan paranın ortaya koyduğu bir hizmetle dört kat bir fark olduğunu, belediyeciliğin artık daha temiz yapıldığını ve kriz dönemlerinde; yangında, selde, her türlü afette CHP’li belediyelerin sadece kendi bölgelerinde değil yardıma koştukları her yerde çok önemli işler yaptığını ve milletin gönlünde tuttukları yeri gösteriyor. 

    “İSTANBUL’UN ÜSTÜNDE BİR HELİKOPTER UÇMUYOR ARTIK”

    İstanbul’un üstünde bir helikopter uçmuyor artık. Tayyip Bey bundan rahatsız. O helikopterin içinden aşağıya bakıp da kupon arsaları Katarlılara, Suudi Araplara, Birleşik Arap Emirliklerine pazarlayan, rezerve eden birisinin helikopteri uçmuyor. O ondan rahatsız, halk da bizden razıdır. Herkes bunu böyle bilsin. 

    Bundan sonraki süreçte CHP’nin, Antalya Büyükşehir Belediyesi’ni koruyacağına, belediye sayısını bunun çok daha üstüne çıkaracağına hepimiz inanıyoruz. Sayın il ve ilçe başkanlarımızla yaptığımız toplantılarda aldığım izlenim, Antalya’da tarihin en büyük yerel seçim zaferlerinden birine hazırlandığımız yönündedir. Örgütümüze kolay gelsin. Antalya’daki belediye başkanlarımızı, Antalyalılara arz edeceğimiz halkçı belediye başkan adaylarını şimdiden Antalyalılara emanet ediyorum.

    Manavgat’ta olmanın ve bulunmanın bir başka önemi var. Burada 300 binden fazla 5 yıldızlı otel yatağının bulunduğu bir ilde ve bunların yarısından fazlasının bulunduğu bir ilçedeyiz. Şüphesiz dünyada yaz turizminin bu kadar yoğun yaşandığı bir başka yer yok. Antalya’da, Türkiye’nin dört bir yanından da Antalya Manavgat’a gelmiş çok sayıda turizm emekçisi için yazın iş, kışın işsizlik demek. Bununla ilgili çok önemli çalışmalar yapıyoruz. Önümüzdeki dönem tüm Türkiye’de bu konu ile ilgili alınması gereken önlemleri ilgili bakanlıkların bütçelerinde tartışacağız. Ancak Manavgat Belediyesi, özellikle Belediye Başkanımız, Şükrü Başkanımız; bu konuyu özellikle gündemde tutan, Antalya’da inanılmaz bir olanak yaratan sağlık, spor ve kış turizmi için Uzunalan bölgesine kış turizmini de canlandıracak bir büyük projeyi sürekli gündeme getiriyordu. Ancak Uzunalan bölgesindeki 3 bin 600 dönümlük arazinin dörde bölünmesi ve üzerinde bakanlık tarafından yapılan plan değişiklikleri ile buranın birilerine peşkeş çekilmesi gündemde.

    “BU İŞİN İÇİNDE MEVCUT BAKANIN DOĞRUDAN İLİŞKİLİ OLDUĞUNU BİLMEYEN YOK”

    Dün Manavgat meydanından Tayyip Erdoğan’a seslendik. Bir kez daha söylüyoruz, AK Partilisi, MHP’lisi ve tüm muhalefet partilerinin hem yöneticileri hem sivil toplumdaki meslek örgütlerindeki oda başkanları, hangi siyasi görüşten olursa olsun bu Uzunalan’ın Manavgatlıların yararına kullanılmasını… 4 parsel halinde peşkeş çekilmesini kınıyorlar. Hukuk mücadelesi veriyorlar. Onlar hukuk mücadelesini kazanıyor, ilgili bakanlık bir kez daha değişiklik yapıyor. Bu işin içinde iki bakanın, birisi şu anda geçmiş dönemde bakan olan ve şimdi bakan olan birisinin, bir de mevcut bakanın doğrudan ilişkili olduğunu bilmeyen yok. Eğer Tayyip Erdoğan bunu bilip de susuyorsa, Manavgat’ın kanını emen vampirlere ortaktır, bilmiyorsa pazartesi günü gereğini yapıp yapmayacağını hep birlikte takip edeceğiz. 

    Limon, portakalın dalında kaldığı; yüksek maliyetlerden dolayı toplanamadığı, toplansa da nakliye masraflarında dolayı pazarlanamadığı bir süreçteyiz. Bununla ilgili Hatay’daki sıkıntıyı CHP’li büyükşehir belediyeleri çözüyor. Ancak Toprak Mahsulleri Ofisi’nin devreye girmesi ve bir an önce bu narenciye üreticisinin sorunlarını çözmesi gerekiyor. Bunu dikkatle takip edeceğiz.

    Pasaportumuzun para karşılığı birilerine peşkeş çekilmesinden duyduğumuz rahatsızlığı geçtiğimiz yıllarda hem ben, hem de milletvekillerimiz defalarca ifade ettiler. 250 bin dolardı, şimdi 400 bin dolar. Reklam yapıyorlar, vatandaşlık hediyeli, Türkiye pasaportu hediyeli daire diye. Bu çılgınlık Antalya ve Muğla’da ev fiyatlarını çok yukarı çektiği gibi, kiraları da katlanamaz, erişilemez noktalara getirdi. Bu şehrin memurları var, bu şehre tayin olan polisler var, infaz koruma memurları, öğretmenler var. Bu şehrin geliri kendine göre esnafları ve orta direği var. Ancak bu kiralar bu insanları bunaltmaktadır. Özellikle şunu söylüyoruz, önümüzdeki bütçe görüşmelerinde dile getireceğiz, dile getireceğim. İstanbul, İzmir, Muğla, Antalya gibi kiraların çok yüksek olduğu yerlere tayin edilen memurlara devlet, dişe dokunur kira desteği vermelidir, mademki lojman yok. Bu yüksek kiralara karşı, bu vatandaşlık satışları derhal dondurulmalı, yeni konut stokları üretilmeli, bu kiracıları çok zor durumda bırakan ve artık bir ay evi olmayan kimsenin normal geliri ile ev alma umudu kalmadığı buz düzlemden Türkiye bir an önce kurtarılmalıdır. 

    “ÇATLAMAYA DEVAM EDECEKSİNİZ”

    Turizm Bakanı, CHP’li belediyelere bir iftira attı ve yalan attı ve halkı doğrudan kandırdı. Bunu düzeltmek boynumuzun burcu. Diyor ki, ‘CHP’li belediyeler arıtma konusunda hassa değil.’ Külliyen yalan. CHP’nin hem çevreci tutumuna hem kent yönetim anlayışına birebir tezat. Arıtma, atık su yönetimi dediğiniz mesele CHP’li belediyelerin Türkiye’de öncülüğünü yaptığı bir meseledir. Ama anlattığı şu: Antalya’da, Muğla’da arıtma yapmıyorlar, devlet olarak ben yapıyorum. Antalya’nın nüfusu 2,6 milyon. Antalya’ya 1 yılda 16 milyonu yabancı, toplam 26 milyon turist geliyor. Devlet Antalya ve Muğla belediyelerine kış nüfusuna göre katkı sağlıyor. Manisa, Kayseri’ye yaptığı katkı gibi. Manisa’ya 1,5 milyon için yaptığı katkıyı, Antalya’ya 2,5 milyon kişi için yapıyor. Vergiyi 2,5 milyon kişiden topluyorsun, atık su parasını 2,5 milyon kişinden topluyorsun, 26 milyonun atık suyunu gidermen ya da arıtmasını yapman lazım. Nasıl olacak bu iş? Bu noktada elbette bu kadar turist geliyorsa, sen turist başına aldığın vergiyi merkezi yönetime alıyorsan, sırf CHP’li belediyeler güçlenmesin diye. 26 milyon kişinin arıtmasın kim yapacak, elbette devlet yapacak. Ama ne yapıyorlar, at bakalım şuraya imzayı yoksa arıtmayı yapmam. CHP’li belediyelere 25 yıllık atık su bedelini merkeze çekme karşılığında arıtma yapıyorlar. 5 yılda kendini amorti ediyor, 20 yıl Antalyalının vergisini Ankara çalıyor. Antalya’ya hizmet edilmesin. Muğla’ya hizmet edilmesin diye. Bu hakkaniyet değildir, bu yalanın altında ben kalmam ama bu bakan kalır. Onu atayan Cumhurbaşkanı kalır. Ama bir gerçek var, neyi görüyorlar? Daha 25 yıl bu güzelim beldeleri, bu milletin bizim partimize yönettireceğini görüyorlar. Gelirlerine şimdiden el koyarak, Antalya, Muğla, İzmir’i şimdiden cezalandırıyorlar. Hapırsanız da köpürseniz de iyi yönetiyoruz, çalışkanca yönetiyoruz, biz yönetmeye siz de çatlamaya devam edeceksiniz. 

    “D400 KARAYOLUNDA SÜRÜNÜYOR”

    Mehmet Nuri Ersoy’un Manavgat’ın güzelim arsalarının peşine düşeceğine, şu rezilliği bir kere bırakmaları lazım… 100 parça yer satılıyor burada, yangınlarda artık orman vasfını yitirmiş. Bu satılacak yerleri bir kere Milli Emlak üzerinden satması lazım, yüzde 40’ı belediyeye kalacak. Bunu önce TOKİ’ye devredip sonra satıyorlar ki, belediyenin hakkı olan para belediyeye kalmasın. Bu sayede CHP’li belediyeler hizmet yapmasın diye. Şimdi bunlarla uğraşacağına, Mehmet Nuri Ersoy’ı şu D400 karayoluna bakmaya davet ediyoruz. 2,5 saat uçarak Antalya’ya 16 milyon turist geliyor. Ama bu turist Alanya, Gazipaşa’ya gitmek isterse 2,5 saat D400 karayolunda sürünüyor. Bu yüzden D400 karayoluna bir an önce çözüm getirilmesi gerekir. 

    KAYMAKAMLIKTA DA EŞİT TEMSİL

    11 Aralık’tan itibaren TBMM çatısı altında tam 14 gün sürecek, Genel Kurul’da bütçe maratonuna başlıyoruz. Halkımız Cumhuriyetin ikinci yüzyılında Türkiye’yi yönetmeye talip CHP’yi ilk kez kürsüde görecek. Kürsüye çıkan hatiplerimiz elbette eleştirilerini sıralayacaklar, kamuoyuna CHP’nin iktidar vizyonunu sunacaklar. Özgüvenleri, yetkinlikleri ile, yaptıkları yapıcı ve yön gösterici eleştirileriyle ve geleceğe dönük olarak ortaya koydukları yol haritaları ile bütün Türkiye CHP grubunu dikkatle takip edecek…

    “CHP İKTİDARINDA DA BAKANLARDA DA EŞİT TEMSİL, GÜNÜ GELDİĞİNDE VALİ VE KAYMAKAMLARDA DA EŞİT TEMSİL OLDUĞUNU TÜRKİYE CUMHURİYETİ’NİN HER GÖRÜŞTEN KADININA SÖZ VERİYORUZ”

    Biliyorsunuz, bugün 17 bakanlık ve bir Cumhurbaşkanlığı Yardımcılığında 18 isim görevli. Bunların 17’si erkeklerden oluşuyor, bir tanesi kadın bakan ve o da aileden sorumlu. Mesaj net, Recep Tayyip Erdoğan Türkiye’deki 42 milyon kadının gözünün içine baka baka, kendi partisindeki bütün kadınların gözünün içine baka baka şunu söylüyor. Kadının yeri devlet yönetimi değil aile işleridir diyor. Siz ekonomi, sağlık, çevrecilik, dışişlerinden anlamazsınız, siz içişlerinden anlamazsınız, sizin yeriniz ailedir diyor. CHP’nin kabinesindeki 18 ismin dokuzunun kadın ve dokuzunun erkek olduğunu ve Atatürk’ten aldığımız miras ile kadının yerinin evin dışında kamu yönetiminin her yeri olduğunu, CHP iktidarında da bakanlarda da eşit temsil, günü geldiğinde vali ve kaymakamlarda da eşit temsil olduğunu Türkiye Cumhuriyeti’nin her görüşten kadınına bir kez da buradan haykırarak söz veriyoruz. 

    “SARAYIN MECLİS’TEKİ İDARİ AMİRİ”

    Parlamento tam da bütçedir. Kararı tek adamlar vermesin, halk versin dediğinizde bunun adı parlamentodur… İnsanlığın en önemli kazanımı bütçe hakkıdır. Bundan sonraki süreçte de bütçe görüşmeleri ile birlikte parlamentonun ne demek olduğunu hissetmeli ve hissettirmeliyiz. Çünkü karşımızdakiler yıpratmaya, işlevsizleştirmeye ve milletin gözünden düşürmeye, tarihsel olarak tek adamdan seçilmişlerin iradesini geriye götürmeye o akıllarındaki bu büyük gerilemenin fırsatını kollamaya devam edecekler.

    Tarafsız olmasını beklediğimiz, istediğimiz ve teşvik ettiğimiz, sen 2 yıl tarafsız yönet ve ben senin karşısına aday göstermeyeceğim diyebilecek cesareti gösterdiğimiz Numan Kurtulmuş, çıkıyor açıklama yapıyor. Diyor ki Sayın Kurtulmuş, ‘Hükümet sisteminden geri dönüş yok.’ Yahu olacak iş mi? Bu söz söylenir mi? Bu lafı söylemek sana mı kaldı? Bunu dese dese Allah göstermesin, her şerefinde karşısında durduk ve hep de durmaya devam edeceğiz, bir darbe gerçekleşse, darbenin destekçisi ya da planlayıcı generaller der. Eskiye dönüş yok. Tank burada duruyor. Bir parlamentoda, gücünü parlamentodan alan, hele hele tarafsızlık makamında olan birisi hükümet sisteminden geri dönüş yok diyemez. Anayasaya, İçtüzüğe bakacaksın. 200 milletvekili teklif eder değişikliği, 401 kişi evet dedi mi, hükümet yönetim sistemi de değişir, Cumhurbaşkanı seçim sistemi de değişir, parlamentonun oluşumu da değişir; takır takır parlamenter sistem de gelir.

    600 milletvekiline başkanlık eden birinin 400 milletvekilinin kararıyla yapabileceği, 360’ı karar verirse millete soracağı bir konuda, artık buradan geri dönüş yok, revizyonlar olabilir diye bir dayatmayı asla ve asla kabul etmemiz mümkün değildir. Bu konuyu hem buradan hem de önümüzdeki dönem parlamentoda Numan Kurtulmuş’a uzun uzadıya hesabını sorup, bunu düzeltene kadar hatırlatmaya devam edeceğiz. Halkın gücünden, milletin gücünden başka parlamentonun gücünün üzerinde hiçbir güç hiçbir vesayet kabul edilemez.

    Gücünü ve yetkisini parlamentodan aldığına inansa, Numan Kurtulmuş bu sözleri sarf edemez. Ama o da biliyor ki, saraydaki karar veriyor, kim gelecek ve Meclis’i yönetecek. Saraydaki karar veriyor, oradakiler uyguluyorlar. Meclis Başkanın sarayın Meclis’teki idari amiriymiş gibi davranmasını doğru bulmuyor ve ayıplıyoruz. Kesin dille reddediyoruz.

    “GEZİ’DE HEPİMİZ VARDIK, GEZİ’Yİ SAHİPLENİYORUZ, GEZİ’DE YATANLAR BİZİM YERİMİZE YATMAKTADIR”

    Bugün Anayasa Mahkemesi kararlarının bağlayıcılığını reddeden, yarın Millet Meclisi oluşumu ile ilgili maddeyi reddeder. Meclis’e gerek yok, ben yönetiyorum ya der. Bir başkası da çıkar Cumhurbaşkanı Seçim Kanunu’nu reddeder, sana da gerek yok der. O zaman anlarsın bindiğin dalı nasıl kestiğini. Ama biz dedik ki buna direnelim. Öğrendik ki darbe girişiminin başında Recep Tayyip Erdoğan var. Türkiye’yi anayasızlaştırma, yeniden fiili durumlar yaratma, yarattığı duruma Anayasa’yı uydurma, git gide geriye götürerek, tek adam rejimini meşrulaştırma, kendince 50 artı 1 ile değil daha düşüklerle seçilmenin peşindeler. Biz bunu Can Atalay mevzu olarak Anayasa’ya sahip çıkma mevzu olarak gördük. Can Atalay’ın hakkını ve hukukunu korumaya devam edeceğiz. Yetmez Gezi’den içeriden olan tüm arkadaşlarımızın bizim yerimize yattığını, birinin aslında yaşam hakkını, kent hakkını, doğayı savunan, kendi yaşam biçimine müdahaleye itiraz eden milyonların adına birilerinin hırsı ile yatırıldıklarını biliyoruz. Gezi’de hepimiz vardık, Gezi’yi sahipleniyoruz, Gezi’de yatanlar bizim yerimize yatmaktadır, bunun hesabını sana günü gelince soracağız Recep Tayyip Erdoğan diyoruz. 

    Kendisi CHP’li belediyelerden milletin bıktığını söylüyor. Onu göreceğiz 31 Mart gününde. Bizim ne İstanbul’a ihanet eden, ne Ankara’yı parsel parsel satan belediye başkanlarımız olmadı. 2017 yılında Erdoğan ‘Biz bu şehrin kıymetini bilemedik, biz bu şehre ihanet ettik, hala daha da ihanet ediyoruz, ben de bundan sorumluyum’ demişti. 2019’da da haklı olduğunu millet onun en güvendiği, kendinden sonra Başbakan, Meclis Başkanı yaptığı bin Ali dediğinde her görev bindirip, in Ali dediğinde indirdiği birisini bile koyduğunda İstanbul’da ve hatta ‘Binali’ye mi oy vereceksiniz, Sisi’ye mi’ diyerek büyük çirkinliklere imza attığı bir süreçte 11 büyükşehri biz kazandık.

    Tayyip Erdoğan’a şunu söylüyoruz, bizim belediye başkanlarımız arasında şehrine ihanet eden yok hizmet edenler var. Ama şunu sormak lazım, örneğin Serik Belediyesi’nde 500 bin liralık rüşveti Serik’in AK Parti’den seçilmiş belediye başkanı dönemin bakan ve milletvekillerinin yüzüne söyledi. Bu aleniyet kazandı, sonuç o belediye başkanı istifa etti ya da ettirildi. Ama bir tek soruşturma açılmadı. Ben bir müfettiş raporu görmedim, duymadım, bir savcı harekete geçmedi. Aynı geçmişte metal yorgunluğu var deyip, 6 belediye başkanını istifa ettirdiği süreç gibi…

    “YOLSUZLUĞU, USULSÜZLÜĞÜ KURUMSAL OLARAK SAHİPLENİYORSUN”

    6 belediye başkanından hangisi yolsuzluktan yargılandı. Mademki biliyorsun, istifa etmezse sen onu görevden alacaksın ya FETÖ olduğunu biliyorsun, ya yolsuzluk yaptığını biliyorsun. O gün görevden alınan altısı hakkında hiçbir işlem yapılmadığına göre Recep Tayyip Erdoğan hem her şeyi bilmekte, dün demiş ya, başka partileri kastediyor muhalefetten. ‘Başka partilerdeki şöyle ilişkiler, böyle pislikler bizim kapımızdan giremez.’ Kapıdan girmiyor değil içerisi onla dolu. Buranıza kadar pisliğin içindesiniz, sizin kapıdan giremiyor değil kapıdan dışarı sızamıyor. O noktada savcının elini kolunu bağlıyorsun. O noktada müfettişin elini ve kolunu bağlıyorsun. Yolsuzluğu, usulsüzlüğü kurumsal olarak sahipleniyorsun. Kendine göre ceza yöntemlerin var, çünkü kendinden habersiz yapılan yolsuzluk ve istismarın cezasını kendine özel yöntemlerle kesiyorsun. 

    “ANLAYIŞ İLE KARŞILARIZ”

    Biz İYİ Parti’ye Sayın Meral Akşener ile heyetimizle birlikte bir ziyaret gerçekleştirdik. Ziyaretimizde kendilerinin Genel İdare Kurulu’nun kararından haberdar olduğumuzu ancak birbirimize kaybettirme niyetinde olmanın seçmenin beklentisi ile örtüşmediğini, aksine birlikte kazanmanın muhalefeti güçlendireceğini, geleceğe yönelik olarak beklentileri karşılayacağını söyleyip, mümkünse bu kararın yeniden gözden geçirilip, geçirilemeyeceğini sorduk. Onlar da pazartesi günkü Genel İdare Kurulu’nu işaret ettiler. Bir kez daha söylüyoruz, partilerin seçilmiş yetkili organlarının alacakları kararlar kendileri ile ilgilidir. O kararlara son derece saygılıyız. Her iki sonuç çıkması durumunda da saygımızı ve nezaketli ilişkimizi sürdüreceğiz. İyi bir karar, iş birliğinden yana bir karar çıkmasını ben CHP Genel Başkanı olarak temenni ederim. Ancak aksi durumu da fevkalade anlayış ile karşılayacağımızı ifade etmek isterim.” 

  • TESK BAŞKANI PALANDÖKEN: “BANKALAR ELİNİ TAŞIN ALTINA KOYMALI. POS KOMİSYON ORANLARINA SINIRLAMA GETİRİLMELİ”

    Türkiye Esnaf ve Sanatkârları Konfederasyonu (TESK) Genel Başkanı Bendevi Palandöken, yüzde 4’ü aşan kredi kartı faizleriyle zora düşen vatandaşın kredi kartı borçları ödeyemez hale geldiğini, veresiye defterine dönüşlerin başladığını, diğer taraftan POS cihazlarının işletim giderleri, komisyon oranları ve 45 günü aşan geri ödeme süreleri nedeniyle esnafın da mağdur olduğunu söyledi. Palandöken, bankaların elini taşın altına koyarak pos komisyon oranlarına sınırlama getirmesi gerektiğini söyledi.

    TESK Genel Başkanı Bendevi Palandöken, bugün yaptığı açıklamada, kredi kartı kullanımının artık vazgeçilmez hale geldiğini belirterek, Bankalar Arası Kart merkezi (BKM) verilerine göre Türkiye’de 114 milyonun üzerinde kredi kartı ve 186 milyonun üzerinde banka kartı kullanıldığın bilgisini paylaştı. 

    “NEREDEYSE KİŞİ BAŞI 3 ADET KART DÜŞÜYOR”

    “Vatandaşlara neredeyse kişi başı 3 adet kart düşüyor. Ancak yeni ekonomi politikasıyla birlikte kredi kartları faizlerinin yükseltilmesi ve taksitlendirmeye yönelik sınırlamalar ile vatandaşın alışveriş yapması zorlaştı. Vatandaş taksit sayısı az olduğu için istediği ürünü almakta sıkıntı yaşarken mağazaların anlaşmalı olduğu bankaya göre taksit sayısı da değişkenlik gösteriyor. Bu da piyasada durgunluk yaşanmasına neden oluyor.

    “ARTAN MALİYETLER ESNAFIN KAZANCINI AŞMAYA BAŞLADI”

    Maliyetleri her geçen gün artan esnaf yüksek komisyon oranları nedeniyle zorlanıyor. Enflasyonun yükselip banka faizlerinin artması vatandaşa yansıdı. Kredi kartı alışkanlıkları kolaylık sağladı ama artan maliyetler hem esnafı hem de nihai tüketici olan kart kullananları mağdur eder hale geldi. Kredi kartı faizleri yüzde 4’ü aşınca vatandaş sıkıntıya girdi. Kredi kartı borcunu ödeyemeyenlerin sayısı her geçen gün artıyor. Neredeyse 600-700 bin kişi artık kredi kartı borcunu ödeyemez hale geldi. İş yerlerinde veresiye defterlerine dönüş olsa da kredi kartı kolaylığı her alanda yaygınlaştı. Bir taraftan kredi kartlarıyla ödeme yapılırken kullanılan POS cihazlarının da maliyeti arttı. POS cihazlarının işletim giderleri, komisyon oranları ve 45 günü aşan geri ödeme süreleri nedeniyle maliyetler esnafın kazancını aşmaya başladı. Dolayısıyla vatandaş da esnaf da mağdur konumda. Mutlu olan kesim kalmadı.

    “KOMİSYON ORANLARINA TAVAN UYGULAMASI GETİRİLMELİ”

    Komisyon oranlarına taban-tavan sınırı getirilmeli yoksa mağduriyet daha da artacak. Faizlerin bu tür yükselmesinin bedeli emtiaya, maliyete ve işçilik giderlerine yansıyor. Dolayısıyla piyasada bir daralma da zaten söz konusu. Nakit yok. Kamu ve özel bankalar artık elini taşın altına koysun. Neticede insanlar kartlardan vazgeçemeyecek olması bu paraların da bankalara geri döneceğine yönelik önemli bir güvence. Merkez Bankası, Bankalar Birliği ve Maliye Bakanlığı’nın bu konu için bir yol geliştirmesi lazım yoksa piyasadaki bu darlık daha büyük sıkıntılara yol açıyor. Komisyon oranlarının belirli oranın üstüne çıkmama talimatının verilme zamanı geldi.” 

  • EDİRNE İNŞAAT SANATKARLARI ESNAF ODASI BAŞKANI LİZNAK: “DEMİR, ÇİMENTO FİYATLARI 10 KAT ARTTI”

    Edirne İnşaat Sanatkarları Esnaf Odası Başkanı Tezcan Liznak, inşaat sektöründe sıkıntılı günler yaşandığını, bazı girdi kalemlerinin 10 kat arttığını söyledi. Liznak, “Demir, çimento fiyatları 10 kat artış gösterdi. Çimento fiyatlarının 10 kat artması sektörü olumsuz yönde etkiliyor. 10 metreküp betonu 200 liraya alırken bugün 2 bin liraya alıyoruz” dedi.

    Edirne İnşaat Sanatkarları Esnaf Odası Başkanı Tezcan Liznak, bugün yaptığı açıklamada, demir ve çimento satış fiyatlarının ciddi derecede yükseldiği ifade etti. İnşaat işçilerinin fiyatlarının da arttığını dile getiren Liznak, artan fiyatların tüketicilere yansımak zorunda olduğunu kaydetti.

    “SIKINTI YAŞIYORUZ”

    Liznak, şunları söyledi:

    “Fiyatlarımız neden artıyor? Öncelikle arsa bulmakta zorlanıyoruz. Arsa paylarının çok yükselmiş olmasından kaynaklı fiyatlarımız artıyor. Buna bağlı olarak da tüketicler almakta zorlanıyor. Üretici de imal etmekte zorlanıyor. Bunların düzelmesi gerekiyor. İmara açılan arsaların çoğalması gerekiyor. Faiz oranlarının yüksek olmasından kaynaklı alıcı alım yapamıyor. Fazilerin düşürülüp piyasaya arz edilmesi gerekiyor. Bu sebeplerden dolayı rakamlar sürekli yükseliyor. Bu yükselişten bizler de sıkıntı yaşıyoruz. İmalat yapıyoruz, imalatlarımızı satmakta zorlanıyoruz. Sıkıntılar yaşıyoruz hep ekonomik sebeplere dayanıyor. Demir, çimento fiyatları 10 kat artış gösterdi. Çimento fiyatlarının 10 kat artması sektörü olumsuz yönde etkiliyor. 10 metreküp betonu 200 liraya alırken bugün 2 bin liraya alıyoruz. Demdir de aynı şekilde yükseliş gösterdi. İşçilikler yükseldi. Önceden bir kalfa metrekaresini 60-70 liraya yapıyordu, şimdi 700 liraya yapıyor. Fiyatlar günden güne artıyor. Bu da tabi ki tüketiciye yansıyor, bizim satışlarımıza yansıyor. Sıkıntı yaşıyoruz.”

  • BAL KABAĞINI ESERE DÖNÜŞTÜREN DEKORATÖR SANATÇISI, SÜRMELİ FESTİVALİ GASTRONOMİ GÜNLERİ’NDE

    BAL KABAĞINI ESERE DÖNÜŞTÜREN DEKORATÖR SANATÇISI, SÜRMELİ FESTİVALİ GASTRONOMİ GÜNLERİ’NDE

    SEYFİ ÇELİKKAYA

    Yozgat 22’inci Uluslararası Sürmeli Festivali Gastronomi Günleri etkinliklerine Antalya’dan katılan dekoratör Celal Dönmez, bal kabağını heykeltıraş gibi yontarak ortaya koyduğu sanat eserleriyle izleyenleri adeta büyülüyor. Estetik ve plastik sanatlarından yararlanan sanatçı, bal kabağı dışında buz, çikolata, sebze ve meyvelerden bir birinden farklı eserler ortaya koyuyor.

    Yozgat 22’inci Uluslararası Sürmeli Festivali Gastronomi Günleri etkinlikleri Cumhuriyet Alanı’nda kurulan dev çadırda devam ediyor. Antalya’dan festival etkinlikleri için gelen dekoratör Celal Dönmez, açtığı stantta bal kabağını yontarak, birbirinden güzel sanat eserlerini sergiliyor. Mutfak sanatları ustası Celal Dönmez, çalışmaları ile ziyaretçilerin büyük ilgisini çekiyor. 35 yıldır bu işi yaptığını hatırlatan sanatçı, 23 yıl Antalya’da, 8 sene de Bodrum’da yaşadığını, mutfak sanatları üzerine çikolata, çikolata dekorları, buz dekorları, sebze ve meyve dekorları kullandığını bildirdi. Kabakların albenisinin daha fazla olduğunu aktaran Dönmez, hepsinin görselliğinin sanata bağlı olduğunu, sanatın iyi icra edilmesi halinde stanttın önünden geçenlerin takılıp kaldıklarını ifade etti.

    “SADECE BAL KABAĞI DEĞİL, BÜTÜN SEBZELERDEN DEKORLAR YAPABİLİYORUZ”

    Yozgat’ta açtığı stantta bal kabağını yontarak bir sanat eserine dönüştüren Celal Dönmez, genelde sebzelerin 3-4 günlük ömrünün olduğunu, fazla israf olmaması için bunun önüne de geçmeye çalıştığını kaydetti. 52 yaşındaki sanatçı, mevsimine göre işlediği malzemenin değiştiğini vurgulayarak, şöyle konuştu:

    “35 yıldan beri dekoratörlük yapıyorum. Aslında asıl branşım resimle uğraşıyorum, yağlı boya tablo, dekorun her çeşidiyle. Otelde çalışıyorum, Antalya’dan geliyorum. Daha önce 6 birinciliğim var. Sadece bal kabağı değil, bütün sebzelerden dekorlar yapabiliyoruz. Çikolata olsun, hamur olsun, her türlü ürünlerde dekor yapıyoruz. Yozgat gerçekten mükemmel bir yermiş. Ben bayıldım gerçekten. Burası her şeye bence aç. Turizm konusunda da mükemmel bir yer, eğer üzerine düşünürse.”