Blog

  • ÇANKAYA GESK 9. KUPAYI MÜZESİNE GÖTÜRDÜ

    ÇANKAYA GESK 9. KUPAYI MÜZESİNE GÖTÜRDÜ

    Sesi Görenler Süper Ligi kurulduğu günden bu yana şampiyonluklara damga vuran Çankaya Belediyesi Görme Engelliler Spor Kulübü (GESK) Futbol Takımı, 2023 yılını namağlup tamamlayarak şampiyonluk kupasını aldı.

    Sesi Görenler Süper Ligi kurulduğu günden bu yana şampiyonluklara damga vuran Çankaya Belediyesi Görme Engelliler Spor Kulübü (GESK) 9. kez şampiyon olarak kupayı kaldırdı. Sezonun son maçında Ahlatlıbel Atatürk Parkında konuk ettiği Yenimahalle Belediyesi Görme Engelliler Spor Kulübünü, sezonun gol kralı Kahraman Kurbetoğlu’nun attığı tek golle 1-0 mağlup etti. Çankaya Belediyesinin gururu Görme Engelliler Spor Kulübü Futbol Takımı üst üste 9. kez şampiyon oldu.

    Sezonu 11 galibiyet ve 1 beraberlikle namağlup tamamlayan Çankaya Belediyesi 34 puanla şampiyonluğa ulaşırken 52 gol atıp kalesinde sadece 6 gol gördü. Attığı gollerle Sesi Görenler Süper ligine adını yazdıran Kahraman Kurbetoğlu attığı 26 golle şampiyonluğun mimarı oldu.

    Geride kalan 10 sezonda 9 şampiyonluk elde ederek kırılması güç bir rekora imza atan Çankaya Belediyesi Görme Engelliler Spor Kulübü oyuncuları, maç sonunda şampiyonluğu büyük bir coşkuyla kutladı.

     

  • MERSİN’DE ÜNİVERSİTE CADDESİ’NE YAPILAN KAPALI PAZAR YERİNDE SONA GELİNDİ

    MERSİN’DE ÜNİVERSİTE CADDESİ’NE YAPILAN KAPALI PAZAR YERİNDE SONA GELİNDİ

     

    Mersin Büyükşehir Belediyesi Fen İşleri Dairesi’nin Yenişehir ilçesi Üniversite Caddesi’nde yapımını sürdürdüğü kapalı pazar yeri projesinde sona gelindi. Pazarcı esnafının ve vatandaşların talebi üzerine projelendirilen ve bir süredir yapımı süren pazar yerinin kısa süre içerisinde kullanıma açılması planlanıyor.

    Üniversite Caddesi’nde yılardır açık bir şekilde kurulan pazar yeri, pazarcı esnafının yazın sıcak havalarda kışın da soğuk havalarda sorun yaşamasına neden oluyordu. Ayrıca pazarın kurulduğu alanın engebeli olması da tezgah kurarken pazarcı esnafını zorluyordu. Büyükşehir Belediyesi, esnafın yaşadığı sıkıntının sona ermesi için kapalı pazar yeri inşa etti. Kapalı alan yapılana kadar farklı bir noktada Pazar açan esnaf, inşa edilen alandan son derece memnun ve açılacağı günü bekliyor. Yapılan pazar yeri, vatandaşların da pazar alışverişini korunaklı bir alanda, rahatça yapabilmesi için imkan sunacak. Pazar yerinin yapımında özel gereksinimli bireylerin erişimi de göz ardı edilmedi.

    “80 TEZGAH HİZMET VERECEK”

    Fen İşleri Dairesi Başkanlığı’nda görev yapan İnşaat Yüksek Mühendisi Doğu Çakmak, pazar yeri hakkındaki teknik bilgileri paylaştı. Çakmak, vatandaşların ve pazarcıların talebi üzerine projeye başlandığını belirterek, “150 metre uzunluğunda, en az 80 tezgah ile pazarcıların hizmet vereceği büyüklükte kapalı bir pazar yeri. Aynı zamanda bu kapalı pazar yerine hizmet edecek olan bir de idari bina bulunuyor. İçerisinde kadın, erkek tuvalet, kadın, erkek mescit, yönetim ve zabıta odasının bulunduğu 82.5 metrekare büyüklüğünde bir yapı olacak” dedi. Çakmak, proje sayesinde vatandaşların da daha rahat alışveriş yapabileceğini ifade ederek, “Halihazırda eski usullerle kurulan pazarın yerine; pazarcıların satışlarını olumsuz hava şartlarından korunarak, vatandaşların da alışverişlerini daha rahat yapabilecekleri bir yer olacak. Aynı zamanda semtin bir parçası olan bu alanı modern bir görünümde kentimize kazandırmayı amaçladık. Kısa süre içerisinde hizmete açılmasını planlıyoruz” diye konuştu.

    “HEM ESNAF HEM HALK İÇİN BÜYÜK AVANTAJ” 

    Mersin Pazarcılar Esnaf Odası Başkanı Abdulhalim Batur, yapılan pazar yeri için Mersin Büyükşehir Belediye Başkanı Vahap Seçer’e ve ekibine teşekkür etti. Bölgeye yakışan modern bir yapı olduğunu söyleyen Batur, “Kapalı pazar alanı; yazın sıcağına, kışın da soğuğuna, yağmuruna karşı esnaf ve ilçe halkı için büyük bir avantaj. Burada yazın esnaf arkadaşlarımız gerçekten çadırın altında sıcaktan bunalıyordu. Kışın da bu mahallenin halkı yağmurdan, çamurdan pazara inemiyordu. Ama şu an bunun hem mahalle halkına hem de esnafımıza gerçek anlamda çok büyük bir katkısı oldu” ifadelerini kullandı. Batur, Başkan Seçer’in desteğini her zaman arkalarında hissettiklerini belirterek, “Esnafımıza, halkımıza verdiği değerden dolayı Sayın Vahap Seçer Başkanıma teşekkür ediyorum. Sahada en çok gezen başkan, esnafın kalbine en çok dokunan başkan. Pazar yerlerine gelip vatandaşı dinleyen bir başkan olarak kendisini takdir ediyoruz. Kendisi pazarcı esnafına gerçekten değer veriyor” diye konuştu.

    “YAĞMUR YAĞINCA ÇADIRLAR ÇÖKÜYORDU”

    Yaklaşık 23 yıldır pazarcılıkla uğraşan ve açık pazar yerinde yaşadıkları sıkıntıları anlatan Mehmet Acar, “Sıkıntımız bu çadırlardı. Hem müşteri için hem bizim için kışın çok sıkıntılı oluyordu. Yağmur yağdığı zaman hepsi çöküyordu. Böyle harika oldu, çok güzel olmuş. Hem esnaf adına hem de bütün pazarcılar adına Başkanıma çok teşekkür ederim” dedi.

    Metin Gürkan ise 20 yıldır pazarcı esnafı. Gürkan, pazar yerinin kendilerini olumsuz hava şartlarından kurtaracağını belirterek, “Bu pazar yeri bayağı açıktı. Rezillikti. Yeni yapılanın avantajı üstünün kapalı olması. Yazın sıcaktan, kışın yağmurdan koruyacak. Başkanımız bizi düşünmüş, kendisine teşekkür ederiz” ifadelerini kullandı.

    33 yıldır pazarcılık yapan Cahit Barman, pazar yerinin bitmesini sabırsızlıkla beklediğini aktararak, “Çok güzel, memnunum. Başkanımıza teşekkür ederim. Bize çok güzel bir yer yapmış. Yağmur vurmayacak, güneş vurmayacak, çadır kurmayacağız, bizim için daha iyi” dedi.

     

  • YERLİ VE MİLLİ PARTİ GENEL BAŞKANI MUTLU: “YMP İKTİDAR OLACAK, YOLA ÇIKTIK GELİYORUZ”

    YERLİ VE MİLLİ PARTİ GENEL BAŞKANI MUTLU: “YMP İKTİDAR OLACAK, YOLA ÇIKTIK GELİYORUZ”

    Yerli ve Milli Parti Genel Başkanı Teoman Mutlu, Kırıkkale İl Başkanlığı’nın açılışında; “YMP iktidar olacak. Yola çıktık geliyoruz. Dağa, taşa kazıyın. İttifak sorusu çok geliyor. Biz cüssemizi biliriz. Bilemeyenler var. Suni birleşmelerle halkı aldatmaya yer yok. İşte, Halep ordaysa arşın burada. Milletimizle geçeceğimiz eşik bu düsturdur. Çok beğendiğim bir söz vardır; ‘Bağda izin olsun, yemeye yüzün olsun’ diye işte cesaret budur. Sözüm hem muhalefete hem iktidara; bunlardan ne köy olur, ne kasaba” diye konuştu.

    Yerli ve Milli Parti Genel Başkanı Teoman Mutlu, Kırıkkale İl Başkanlığı’nın açılışına katıldı. İl Başkanı Duran Yıldız ve çok sayıda partilinin katıldığı törende, açılış kurdelesini Genel Başkan Mutlu kesti. Mutlu, Kırıkkale İl Başkanlığı’nın önünde şunları söyledi:

    “Sadece 2 ayda 37’nci ilimizi kurmuş bulunuyoruz. Bu ayın sonunda 50 ili kurmuş olacağız. Millete gönül verenleriz, derdi millet olanlarız. Bunu görüyorlar, bizim gelişimizi biliyorlar. Tedirginler, daha da olsunlar. Ben ve ekibim bu toprakların sorunlarını biliyoruz. Yönetmeyen ve çözüm sunamayan bir iktidar var.

    Türkiye’nin en önemli sorunu ne? Bu cennet vatanın, bu verimli topraklarını kullanamamak. 38 lira şu an mazot, 40 liraya doğru gidiyor. Çiftçiler için 25 lirasını devlet karşılasın, çok mu zor? Kamuda kullanılan araçların maliyeti 1 milyar TL. Çiftçiye, köylüye yok ama kendi heybelerine var. Yok, öyle yağma yok. Alacağım ve köylüye vereceğim. Bitti talan dönemi.

    Değerli yol arkadaşlarım, her gittiğiniz yerde söyleyin YMP iktidar olacak. Yola çıktık geliyoruz. Dağa, taşa kazıyın. İttifak sorusu çok geliyor. Biz cüssemizi biliriz. Bilemeyenler var. Suni birleşmelerle halkı aldatmaya yer yok. İşte, Halep ordaysa arşın burada. Milletimizle geçeceğimiz eşik bu düsturdur. Çok beğendiğim bir söz vardır; ‘Bağda izin olsun, yemeye yüzün olsun’ diye işte cesaret budur. Sözüm hem muhalefete hem iktidara; bunlardan ne köy olur, ne kasaba.

    Bir ülkede Anayasa varsa, değişinceye kadar herkes ona uyacaktır. Yoksa hukuk biter, hukuk giderse devlet çöker. İktidarın gücü varsa Anayasa Mahkemesi’nin yapısını değiştirsin. Gücü varsa o mahkemeyi ortadan kaldırsın. Ama o mahkeme orada olduğu sürece, onun kararlarına herkes uymalıdır. Aksi olursa kaos ve kargaşa olur, demokrasimize yazık olur.”

  • KEMAL KILIÇDAROĞLU, ANKARA KİTAP FUARI’NDA SSK’DA BERABER ÇALIŞTIĞI ARKADAŞI ZEKAİ ÖZCAN’IN “SİYASET DEDİKLERİ: HATIRALARIM” KİTABININ İMZA GÜNÜNE KATILDI

    KEMAL KILIÇDAROĞLU, ANKARA KİTAP FUARI’NDA SSK’DA BERABER ÇALIŞTIĞI ARKADAŞI ZEKAİ ÖZCAN’IN “SİYASET DEDİKLERİ: HATIRALARIM” KİTABININ İMZA GÜNÜNE KATILDI

    CHP 7. Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Ankara Kitap Fuarı’nda SSK’da birlikte çalıştığı eski AKP Ankara Milletvekili Zekai Özcan’ın “Siyaset Dedikleri: Hatıralarım” kitabının imza gününe katıldı. 

    CHP 7. Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Ankara Kitap Fuarı’nda yıllarca birlikte Sosyal Sigortalar Kurumu’nda (SSK) çalıştığı arkadaşı, AKP’den istifa ederek ayrılan Ankara eski Milletvekili Zekai Özcan’ın yeni çıkan “Siyaset Dedikleri: Hatıralarım” kitabının imza gününe katılarak kitabını imzalattı.

    Kitapta; SSK’nın kuruluşundan beri yapılan uygulamalar, kurumun batışa nasıl götürüldüğü, görev yapan bakanların uygulamaları, emeklilik sistemi, milletvekili maaşı artışına karşı çıktığı için AKP’de yalnızlaştırılması, sosyal güvenlik kurumlarının tek çatı altında nasıl birleştirildiği hatıralar ışığında anlatılıyor.

    Fuarda Kılıçdaroğlu’na, eski CHP Genel Başkan Yardımcısı Bülent Kuşoğlu eşlik etti.

  • ERGÜN ATALAY, YENİDEN TÜRK-İŞ GENEL BAŞKANLIĞI’NA SEÇİLDİ

    ERGÜN ATALAY, YENİDEN TÜRK-İŞ GENEL BAŞKANLIĞI’NA SEÇİLDİ

    TÜRK-İŞ 24’üncü Olağan Genel Kurulu’nda bugün yapılan seçimlerde Genel Başkan Ergün Atalay, yeniden TÜRK-İŞ Genel Başkanlığı’na seçildi. 

    Türkiye İşçi Sendikaları Konfederasyonu (TÜRK-İŞ) 24’üncü Olağan Genel Kurulu, 30 Kasım-02 Aralık 2023 tarihlerinde Ankara’da yapıldı. Büyük Anadolu Termal Otel’de gerçekleşen Genel Kurul, bugün yapılan seçimlerle son buldu.

    Oy verme işleminin saat 17.00’de sona erdiği genel kurulda, 398 delege oy kullandı. Oyların, 396’sı geçerli, 2’si de geçersiz sayıldı. Geçerli oyların sayımının ardından Genel Başkan Ergün Atalay, TÜRK-İŞ Genel Başkanlığı görevine yeniden seçildi.

    TÜRK-İŞ Yönetim Kurulu şu şekilde oluştu:

    Hukuk ve Genel İdari İşlerden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Pevrul Kavlak, Mali İşlerden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Ramazan Ağar, Eğitim İşlerinden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Nazmi Irgat, Teşkilatlandırma İşlerinden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Eyüp Alemdar. 

  • ENGELLİLER KONFEDERASYONU BAŞKANI MUSTAFA ÖZSAYGI: “BÜTÇEDEN ENGELLİLERE AYRILAN PAY YILLARDIR YÜZDE 2’NİN ALTINDADIR”

    ENGELLİLER KONFEDERASYONU BAŞKANI MUSTAFA ÖZSAYGI: “BÜTÇEDEN ENGELLİLERE AYRILAN PAY YILLARDIR YÜZDE 2’NİN ALTINDADIR”

    Engelliler Konfederasyonu Başkanı Mustafa Özsaygı, 3 Aralık Dünya Engelliler Günü kapsamında; “Verilen mücadeleye rağmen, birçok ülkede ve ülkemizde, tüm engelliler için ‘eşit yurttaşlık’ hedefinin çok uzağında olduğumuzu üzülerek görüyoruz. Bütçeden engellilere ayrılan pay yıllardır yüzde 2’nin altındadır. Engeli nedeniyle çalışamayan kişilere bugün için verilen engelli aylığı 1.874 TL’dir” dedi.

    Engelliler Konfederasyonu Başkanı Mustafa Özsaygı, 3 Aralık Dünya Engelliller Günü kapsamında açıklama yaptı. Özsaygı engellilerin yaşadığı sorunlara ilişkin şunları söyledi:

    “VERİLEN MÜCADELEYE RAĞMEN ÜLKEMİZDE, TÜM ENGELLİLER İÇİN ‘EŞİT YURTTAŞLIK’ HEDEFİNİN ÇOK UZAĞINDA OLDUĞUMUZU ÜZÜLEREK GÖRÜYORUZ”

    “Birleşmiş Milletler (BM), dünya genelinde engellilerin tüm sorunlarına dikkat çekmek, taleplerini gündeme taşımak ve engelli kamuoyunun çözüm önerilerini topluma duyurmak amacıyla, 1992 yılında 3 Aralık tarihini ‘Dünya Engelliler Günü’ olarak ilan etti.

    Bugüne kadar, dünyada ve ülkemizde engelliler açısından birçok alanda kazanımlar ve ilerlemeler sağlandı. Öncelikle bu hak ve özgürlükler için mücadele veren tüm kurum, kuruluş ve kişileri saygı ile anıyoruz. Ancak verilen mücadeleye rağmen, birçok ülkede ve ülkemizde, tüm engelliler için ‘eşit yurttaşlık’ hedefinin çok uzağında olduğumuzu üzülerek görüyoruz. Mevcut sosyo-ekonomik, kültürel ve siyasal yapı içerisinde engellilere yönelik ayrımcılık, ötekileştirme ve ‘yaptırımsız şiddet’ devam etmektedir.

    “TÜRKİYE’DE ENGELLİLERE YÖNELİK KAMU HİZMETLERİNE AYRILAN TOPLAM BÜTÇE VE KADROLAR, ENGELLİ VE AİLELERİNİN TALEPLERİNİ VE TEMEL İHTİYAÇLARINI KARŞILAMAKTAN ÇOK UZAKTIR”

    Türkiye’de engellilerin yaşadıkları en temel sorunlar: sürekli ertelenen erişilebilirlik; tamamlanmayan istihdam kotaları; yetersiz engelli aylıkları, engelli bakım hizmetleri, eğitim ve sağlık hizmetleri; dil ve söylemde engellilere yönelik ayrımcılıktır.

    Türkiye’de engellilere yönelik kamu hizmetlerine ayrılan toplam bütçe ve kadrolar, 10 milyon engelli ve ailelerinin taleplerini ve temel ihtiyaçlarını karşılamaktan çok uzaktır. Bütçeden engellilere ayrılan pay yıllardır yüzde 2’nin altındadır.  5 milyonu aşan toplam kamu görevlisine karşın kamuda çalışan engelli sayısının 70 bin bandının altında kalması bu alandaki yetersizliği açıkça göstermektedir. 2024 bütçe teklifi bu alanda kapsamlı bir atama planlaması olmadığını göstermektedir. Türkiye’de iş gücüne katılım oranı yüzde 53 iken engellilerin katılım oranı yüzde 22,1’dir. Bu oran kadın engellilerde yüzde 12,5 düzeyindedir. Engellilerin istihdamının artması ve yoksulluğunun önlenmesi amacıyla her yıl en az 10 bin atama yapılmalıdır.

    “ENGELİ NEDENİYLE ÇALIŞAMAYAN KİŞİLERE BUGÜN İÇİN VERİLEN ENGELLİ AYLIĞI 1.874 TL’DİR”

    Engeli nedeniyle çalışamayan kişilere bugün için verilen engelli aylığı 1.874 TL’dir. Engelli aylıklarında hak sahibi olma durumu değerlendirilirken, aile bireylerinin gelirlerinin ortalamasının alınması yerine, varsa engelli bireyin kendine ait geliri dikkate alınmalıdır. Engelli aylığı en az asgari ücret düzeyinde olmalıdır.

    Ağır engelli bireylere evde bakım hizmeti verenlerin yüzde 90’ı anneleridir. Bakım hizmeti 8 saat değil 24 saat verilmektedir. Bakım verenlerin sosyal yaşamları, kendilerine ayıracak zamanları yoktur. Bunun karşılığında aldıkları bakım ücreti ise 5.098 TL’dir. Evde engelli bakım aylığı en az bir buçuk asgari ücret düzeyine çıkarılmalıdır. Bakım veren bireyler Sosyal Güvenlik Şemsiyesi altına alınmalıdır. Primleri SGK tarafından karşılanmalıdır. Evde Bakım Desteği için hak sahibi olma durumu değerlendirilirken, aile bireylerinin ortalama geliri değil, varsa bakım hizmeti alan engelli bireyin geliri dikkate alınmalıdır. Evde engelli bakımı hizmetinin kapsamı genişletilerek ihtiyaç sahiplerine cevap verir nitelikte olmalıdır.

    ” YENİLENEN RAPORLARDA ENGELLİLİK ORANLARI DÜŞÜRÜLEREK ENGELLİLERİN DAHA ÖNCE YARARLANDIKLARI HAKLAR SİSTEMLİ BİR ŞEKİLDE AZALTILMAKTADIR”

    Engelliliğin değerlendirilmesi için verilen Engelli Sağlık Kurulu Raporlarında belirtilen engellilik oranları yetkili hastanelere göre farklılık göstermektedir. Ayrıca, farklı kurumlar mevzuata uygun olmayan gerekçelerle yeni raporlar talep edebilmektedir. Engelli sağlık kurulu raporu sürekli olan kişilerden dahi raporlarını yenilemeleri istenmektedir. Yenilenen raporlarda engellilik oranları düşürülerek engellilerin daha önce yararlandıkları haklar sistemli bir şekilde azaltılmaktadır.

    Engelli Sağlık Kurulu Raporu verilirken sadece tıbbi değil sosyal ve toplumsal kriterler de göz önünde bulundurulmalıdır. Engelli Sağlık Kurulu Raporları tartışmasız tüm kamu ve özel kurumlar tarafından dikkate alınmalıdır. Engellilerin zorunlu olarak kullandıkları tıbbi malzemelerden ve ilaçlardan katkı payı alınmamalıdır. Engelli Sağlık Kurulu Raporları her koşulda ücretsiz verilmelidir.

    “ENGELLİLERİN YAŞAMINI KOLAYLAŞTIRMA AMAÇLI ALDIKLARI DİĞER MOTORLU ARAÇLAR DA KDV’DEN MUAF TUTULMALIDIR”

    Engellilerin yaşamlarını kolaylaştıracak engellilere özgü araç ve gereçler ortez, protez, tekerlekli sandalye, işitme cihazları ve diğer tıbbi cihazlar ÖTV ve KDV’den muaftır. Engellilerin yaşamını kolaylaştırma amaçlı aldıkları diğer motorlu araçlar da KDV’den muaf tutulmalıdır. Türkiye, AB ülkeleri içinde, engelli çocukların ilkokuldan sonra okulu bırakma oranı yüzde 60 ile en yüksek olan ülkedir. Ülkemizin de taraf olduğu ‘Birleşmiş Milletler Engellilerin Haklarına İlişkin Sözleşme’ ve Anayasamızla güvence altına alınan eğitim hakkını engelli öğrencilerin de tam olarak kullanabilmeleri sağlanmalıdır. Engelli çocukların akranlarıyla birlikte eğitime dahil olabilmeleri için nitelikli kapsayıcı/ bütünleştirici eğitim ortamı sağlanmalıdır. Öğretmenler başta olmak üzere insan gücü nitelikli hale getirilmelidir. Çocukların bireysel gereksinimleri göz önüne alınarak makul düzenlemeler yapılmalıdır. Mekanlar, bilgi ve teknoloji erişilebilir olmalıdır.

    Her engel grubunun yıllardır çözüm bekleyen sorunları çözümsüz bırakılmaktadır. Görme, işitme, ortopedik, zihinsel, nöro-çeşitli engeli, süreğen hastalığı veya nadir hastalığı olan engelli yurttaşların sorunları çözümsüz değildir. Bu alanlarda başta Engelliler Konfederasyonu olmak üzere örgütlü engelli derneklerinin çözüm raporları, çalıştayları ve atölye sonuçları masalarımızda uygulanmayı bekliyor. Kurum ve kuruluşların, siyasal iktidarın ne yapması gerektiğini yıllardır ifade ediyoruz.

    “BELEDİYE MECLİSLERİNİN SEÇİMİNDE ENGELLİ YURTTAŞLARIN SİYASİ TEMSİLİNİN ÖNÜNE GEÇMEMESİ, ENGELLİLERİN SİYASİ TEMSİLİNE ALAN AÇMASI DA TEMEL TALEPLERİMİZDENDİR”

    Siyasal iktidarın, STK’ların, siyasi partilerin ve aileler başta olmak üzere tüm toplumsal yapıların engellilik meselesini yeniden ele alması ve engellilerin haklarını temel insan hakları bağlamında görmesi gerekmektedir. 2024 yerel seçimlerine giderken tüm siyasi partilerin belediye başkanlıkları ve belediye meclislerinin seçiminde engelli yurttaşların siyasi temsilinin önüne geçmemesi, engellilerin siyasi temsiline alan açması da temel taleplerimizdendir.

    Birleşmiş Milletler Engelli Hakları Komitesinin de talepleri doğrultusunda Türkiye’de zihinsel ve psiko-sosyal engelli bireylerin seçme ve seçilme hakkını kullanabilmelerinin önündeki engeller kaldırılmalıdır. Türkiye’de, 28 Ekim 2009 tarihinden bu yana, hiçbir çekince koymadan yürürlüğe konulan BM Engelli Haklarına İlişkin Sözleşmenin düzenlediği tüm haklar; sözleşmenin gerektirdiği şekilde, tam olarak uygulanmamaktadır.

    3 Aralık Dünya Engelliler Günü, engellilerin taleplerinin dikkate alınmasına; BM Engellilerin Haklarına İlişkin Sözleşmedeki hak ve özgürlüklerin kullanılmasına ve temel sorunlarımızın çözülmesine vesile olsun.”

     

  • İZMİR KİTAPLARI KOLEKSİYONLARDA YERİNİ ALACAK

    İZMİR KİTAPLARI KOLEKSİYONLARDA YERİNİ ALACAK

    İzmir Büyükşehir Belediyesi (İzBB) Yayınlarının kent arşivi niteliğinde çıkardığı “Limandan Kaleye Gezerek İzmir” ve “Hey İzmirli” adlı kitaplar, yazar ve çizerlerin deneyimiyle fark yaratıyor. Karikatürist Ömer Çam ve yazar Duygu Özsüphandağ Yayman’ın kalemiyle kenti anlatan kitaplar, koleksiyonerlerin raflarında yerini almaya başladı.

    Cumhuriyet’in 100. yılında yayın dünyasına İzBB Yayınlarını kazandıran İzmir Büyükşehir Belediyesi, kitaplarıyla kente aynı zamanda bir kültür mirası bırakıyor. 30 yıla yakın yazarlık ve karikatüristlik birikimlerini kitaplarına taşıyan Ömer Çam ve Duygu Özsüphandağ Yayman, yazdıkları ve çizdikleriyle fark yaratıyor. Kent merkezini çizimlerle anlatan “Limandan Kaleye Gezerek İzmir”, yayınevinin Prestij Kitapları serisi kapsamında yayımlanırken Çam’ın karikatürlerinden oluşan “Hey İzmirli”, ikinci baskısını yapmaya hazırlanıyor. Kitaplar, yaş gruplarına uygunluğuyla, evrensel ve cinsiyetsiz dil kullanımıyla dikkat çekiyor.

    “İZMİR’İ İZMİR YAPAN AYRINTILARI ÖNE ÇIKARMAK İSTEDİK”

    “Limandan Kaleye Gezerek İzmir”in kenti çizimle anlatan ilk kitap olduğunun altını çizen gazeteci – yazar Duygu Özsüphandağ Yayman, “Fotoğraflarla anlatan kitaplar var ama çizimle yansıtmak, kenti çizerin, sanatçının bakış açısıyla tekrar yorumlamak anlamına geliyor. Çizimler her bakanda yeniden yorumlanabiliyor. Kitapta dikkat ettiğimiz noktalar, liman ile kale arasında İzmir’in yürüyerek gezilebileceği bölgeye dair olması. İzmir’in 8500 yıllık tarihinden dolayı ‘medeniyetler şehri’ niteliğini ön plana çıkarmak istedik. İzmir Limanı’ndan Kadifekale’ye olan aksta Kemeraltı, Agora, Basmane, Alsancak, Asansör’le çevrelenen bölgede eski İzmir’i anlatmaya çalıştık. Kültür mirasımız ve ekonomik can damarı bölgemizin altını önemle çizmek istedik. Günlük hayatta gözden kaçan, görünmez olan değerleri, projeksiyon tutarak görünür hale getirmek istedik. İnsanlar Kemeraltı’nda gezerken etraflarına baksın. Binaların güzel taş işçiliklerini, demir işçiliklerini görsün; Alsancak Tren Garı’na koştururken İzmir’in ilk Saat Kulesi’ne baksın; Pasaport’un zeminindeki deniz dalgalı desenin hikâyesini öğrensin istedik. Aslında bizim simide gevrek demediğimizi, gevreğe gevrek dediğimizi öğrensinler. İzmir üzerine araştırma kitaplarını okuyan belirli bir kitle bunları zaten bilir ama İzmir’i İzmir yapan bunun gibi ayrıntılara herkesin dikkatini çekmek istedik. Tarihçeyi kendi üslubumda aktardığım bir kitap oldu” şeklinde konuştu.

    “KENTİN FARKLI BÖLGELERİNİ KONU ALACAĞIMIZ İKİ KİTABIMIZ DA GELECEK” 

    Uzun zamandır “Limandan Kale’ye Gezerek İzmir” projesi üzerinde çalıştıklarını ifade eden karikatürist Ömer Çam, “İzmir ile ilgili kitapları taradığımızda insanların ilgisini çekebilecek, hem yazıyla hem de illüstrasyonlar içeren bir kitap yoktu. İnsanı fotoğraftan daha fazla içine çeken ve hikâyesi olan bir kitap yaratmaktı amacımız. Konak’ta Saat Kulesi’nden Kültürpark’a, Salepçioğlu’ndan Kadifekale’ye dek birçok önemli noktayı çizmeye başladım. Bir eksiklik vardı; görselliğin yanında hikâyenin anlatımıydı. Bunun için de Duygu ile çalıştık. Herkesin anlayabileceği bir dilde olmasına dikkat ederek kitabımızı oluşturdu. Kitap çok sevildi ve talep aldı. Kentin farklı bölgelerini konu alacağımız ikinci kitabımız da gelecek” dedi.

    “HEY İZMİRLİ”

    Çizimleri karikatürist Ömer Çam’a ait “Hey İzmirli” kitabının kent arşivine önemli bir kaynak olarak girdiğini ifade eden Çam, “Yıllar önce şehir dışında bir reklam ajansında çalışırken bana hep ‘Hey İzmirli!’ diye seslenilirdi. İzmirli kavramı medeniyetin beşiği olarak lanse edildiği için çoğu kişi tarafından Batılı bir marka olarak görülüyor. Kitabın hikayesinin çıkış noktası tam olarak bu. Kitapta 55 karikatüre yer verdim. İzmir’in çeşitli özelliklerini yansıtmaya çalışırken ilçelerine de değindim. Yerel değerleri komikleştirmeden yansıtmaya çalıştım. Bilmeyenler için özelliklerini yansıttığım, onların da anlayabileceği bir kitap oldu. İkinci kitapta da çizmediğim diğer ilçeleri konu alacağım” diye konuştu.  

    İZBB YAYINLARINDAN ÇIKAN DİĞER KİTAPLAR İSE ŞÖYLE: 

    “26 Ağustos’tan 9 Eylül’e İzmir Zaferi” (Erkan Serçe)”, “Limandan Kaleye Gezerek İzmir” (Duygu Özsüphandağ Yayman – Ömer Çam), “İzmir’in Yaşayan Yüzü” (Murat Kaptan), Prestij Kitapları olarak yayımlandı.
    Edebiyat Kitapları serisinde; “İzmir Hikâyeleri” (Halid Ziya Uşaklıgil), “Ben Unutmadan” (Tarık Dursun K.), “Eski Aşkları Sorarsanız” (Ali Rıza Ertan) yer alırken akademik kitaplar şöyle oldu: “Mondros’tan Kurtuluşa İzmir” (Mevlüt Çelebi), “Esat İleri ve Hayatı” (Selin Ezel Çakar), “İzmir Radyosu” (Nurçay Türkoğlu), “Ayrımcılığa ve Nefret Söylemine Karşı Kapsayıcı Bir İzmir İçin Yol Haritası” (Melek Göregenli – Sevda Alankuş).
    İzmirli yazar Tarık Dursun K.’nın “Tonton Nine”, “Aliş ile Maviş”, “Cici Bici Tavşan”, “Altın Beşik”, “Leylek Bacaklı Ceylan” masallarıyla İnci Becerik’in “Kahkahacı Pelikan” adlı hikâyesi ise Çocuk Kitapları serisinde genç çizerler tarafından resimlendi. Ayrıca “Cumhuriyetin II. Yüzyılında Kültür ve Sanatın Geleceği Sempozyumu” bildiri kitabı olarak koleksiyona eklendi.

  • TAŞCIER’DEN ‘ASGARİ ÜCRET’ AÇIKLAMASI: “BU BİR ZAM DEĞİLDİR. ENFLASYON KARŞISINA ERİYEN ÜCRETLİNİN ALDIĞI MAAŞIN BİR ANLAMDA ENFLASYON FARKINI KAPATMA BEDELİDİR. BUNU BİR LÜTUF OLARAK SUNMASINLAR”

    Haber: TAMER ARDA ERŞİN- Kamera: MEHMET MEHMETLİOĞLU

    CHP Genel Başkan Yardımcısı Gamze Taşcıer, önümüzdeki günlerde belirlenecek olan asgari ücrete ilişkin; “Bu bir zam değildir. Enflasyon karşısına eriyen ücretlinin aldığı maaşın bir anlamda enflasyon farkını kapatma bedelidir. Dolayısıyla enflasyon farkı nedeni ile asgari ücrette güncelleme yapanlar, bunu bir lütuf olarak sunmasınlar. Zaten işçiler, emekçiler neredeyse açlık sınırını altında bir gelir kazanıyorlar ” dedi.

    CHP Genel Başkan Yardımcısı ve Ankara Milletvekili Gamze Taşcıer, Antalya’da; CHP TBMM Grubu 28. Dönem 1. Çalışma ve Değerlendirme Toplantısı devam ederken ANKA Haber Ajansı’na gündeme ilişkin değerlendirmede bulundu.

    BAE ziyareti dönüşü uçakta basın mensuplarının sorularını yanıtlayan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın “Asgari ücret artışı zaten biliyorsunuz yıl içinde bir kezdir. Bir kez verilecek zamla bu iş biter” sözlerine ilişkin Gamze Taşcıer şunları söyledi:

    “BU BİR ZAM DEĞİLDİR. ENFLASYON KARŞISINA ERİYEN ÜCRETLİNİN ALDIĞI MAAŞIN BİR ANLAMDA ENFLASYON FARKINI KAPATMA BEDELİDİR”

    “Öncelikle şunu sormak lazım kararı veren iktidar yetkililerine, neden daha önce tek sefer belirleniyordu ve iki sefer olma ihtiyacı hissetti. Acaba işçinin daha çok para kazanması niyetinden dolayı mı ya da işçiye daha çok para verelim anlayışından dolayı mı yoksa ekonominin kötü yönetilmesinden dolayı bir zorunluluk muydu? Eğer bugün enflasyon 3 haneli sayılara yaklaştıysa, alım gücü her gün eriyorsa, emeğinin karşılığında insanca bir yaşam sürdüremiyorsa emekçi, iki kez asgari ücrete zam yapmanız bir tercih değil, bir zorunluluktur.

    Ayrıca şunu da ifade edeyim; bu bir zam değildir. Enflasyon karşısına eriyen ücretlinin aldığı maaşın bir anlamda enflasyon farkını kapatma bedelidir. Dolayısıyla enflasyon farkı nedeni ile asgari ücrette güncelleme yapanlar, bunu bir lütuf olarak sunmasınlar. Zaten işçiler, emekçiler neredeyse açlık sınırını altında bir gelir kazanıyorlar. Bu nedenle de bu ülkeyi yönetenler hala alınan bu para ile kira mı ödeyecek, sağlıklı bir yaşam mı sürecek, çocuklarına harçlık mı verecek bunun farkında değiller. İşin en acısı da bu farkın her gün azalıyor olması….

    “İSTİYORLAR Kİ YÜZDE 99, YÜZDE 1 İÇİN ÇALIŞSIN”

    Her fırsatta söylediğimiz bir şey var; Türkiye çok zengin bir ülke. Siz, eğer bu ülkenin zenginliğini, eşit bir şekilde bölüştürmek isterseniz zaten bu zenginlikten herkes payını alır ve insan onuruna yakışır bir gelir elde etmesini sağlarsınız. Bugün Türkiye’de özel sektörde çalışanların yüzde 40’ı asgari ücret ve çok yakın ücret alan, yüzde 91’i asgari ücret ve iki katının daha altında ücret alanlardan oluşuyor. Dolayısıyla asgari ücretlinin sayısının arttığı, mavi yakalı, beyaz yakalı ayrımı kalmadığı, herkesina asgari ücretin seviyesine yaklaştığı bir ücret sisteminde elbette vatandaşın halinden memnun olabilmesi mümkün değil ama ülkeyi yönetenler bunu bile isteye yapıyorlar. Çünkü; istiyorlar ki yüzde 99, yüzde 1 için çalışsın. Türkiye’nin zenginliğinden yüzde 1 yüksek payı alsın. Yüzde 99 da hayatını bir şekilde idame ettirmeye çalışsın. Bu kabul edilebilir değil. Biz CHP olarak, Türkiye’nin içinde bulunduğu bu zenginlikten herkesin eşit bir şekilde payını alması için her fırsatta dile getirmeye devam edeceğiz.

    “BİZ ASGARİ ÜCRETİN BİR RAKAMDAN İBARET OLMADIĞINI ÇOK NET BİR ŞEKİLDE İFADE EDECEĞİZ”

    11 Aralık Asgari Ücret Tespit Komisyonu’nun ilk toplantısı olacak. Öncesinde CHP’nin bakış açısı nedir onun çalışmasını yapıyoruz. Ancak biz asgari ücretin bir rakamdan ibaret olmadığını çok net bir şekilde ifade edeceğiz. İster 17 bin 500 lira olsun ister 21 bin 500 lira olsun hiçbir anlamı yok. Bu sadece enflasyon karşısında bir ay mı yoksa üç ay mı eriyecek, onun bir göstergesi olacak. Oysa biz istiyoruz ki asgari ücretlinin sayısının azaltılacağı, bu ülkenin zenginliğinden herkesin eşit pay alacağı, sendikalaşma haklarının sağlanacağı, ILO ile birlikte asgari ücretlinin tüm kesimlerinin kendi hakları konusunda insanlığa yakışır bir asgari ücret belirlemesinin yapılmasını sağlayacağız.

    İçinde bulunduğumuz bu sıkıntının, sorunun, Türk Lirası’nın her geçen gün değer kaybediyor oluşu, asgari ücretin bir zamla açlık sınırının üzerine çekiliyor olması yani bir kedi fare oyununa dönüşmesinden ziyade bir yönetim sorunu olduğunu Türkiye’nin iyi yönetilemediğini ve ekonominin iyi yönetilememesinin bedelinin de emekçilerin haklarının alamaması ile ödenmesini nasıl önüne geçeceğiz bunu anlatacağız.

    “SGK, ORADA YAŞAYAN VATANDAŞLARIN ÖDEYECEĞİ ÜÇ BEŞ KURUŞ KATILIM PAYINA KALDIYSA VAH BU ÜLKENİN HALİNE”

    Taşcıer, Sosyal Güvenlik Kurumu’nun (SGK) deprem bölgesinde ilaçlara katkı payı almama desteğinin kesmesine ilişkin şu açıklamayı yaptı:

    “Depremle birlikte eczaneleren ilaç alan hastalın kaıtım paylarının geçici süreliğine alınmaması yönünde bir karar çıkarmıştı Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı. Şimdi 30 kasım itibariyle artık bü ucretlerin alınacağı ifade edildi. Oysa hala deprem bölgesindeki mağduriyetler, zorlu koşulları devam ediyorken, insanlar hala yakınlarını kaybetmenin, tüm mal varlıklarını, tüm geçmişlerini kaybetmenin stresini, sıkıntısını üzerinden atamıyorken; SGK, orada yaşayan vatandaşların ödeyeceği üç beş kuruş katılım payına kaldıysa vah bu ülkenin haline. Biz, sadece Türkiye Eczacılar Birliği’nin talebini ve bizlerin talebi olan altı ay daha uzatma talebini Çalışma Bakanına hatırlattık. Eğer bu ülkenin kaynaklı o dört beş ildeki katılım paylarını ödeyecek vatandaşların, ödeyeceği üç beş kuruşa muhtaç hale geldiyse Türkiye’nin çok başka sorunları var demektir. Buradan tekrardan Çalışma Bakanına seslenelim; orada yaşayan insanların hala acıları taze, hala mağduriyetleri devam ediyor, elektrik kesintileri devam ediyor, normal hayatlarına dönediler. Hala başlarını sokacakları evleri yok. Bu nedenle de en az altı ay olmak üzere vatandaşlarımızdan alınacak olan katılım paylarını alınmaması yönünde bir kararı tekrardan gözden geçirmelerini ifade etmiş olalım.”

  • KÜRŞAD ZORLU’DAN MİLLİ EĞİTİM BAKANI’NA ÜCRETSİZ YEMEK TEPKİSİ: “BİZİM PROJEMİZİ ENGELLEMEKLE KALMADINIZ; SÖZÜNÜZÜ DE YİNE TUTMADINIZ”

    KÜRŞAD ZORLU’DAN MİLLİ EĞİTİM BAKANI’NA ÜCRETSİZ YEMEK TEPKİSİ: “BİZİM PROJEMİZİ ENGELLEMEKLE KALMADINIZ; SÖZÜNÜZÜ DE YİNE TUTMADINIZ”

    İYİ Parti Sözcüsü Kürşad Zorlu, Milli Eğitim Bakanlığı’na “okullarda ücretsiz yemek” konusu ile ilgili verdiği soruna önergesine gelen cevaba tepki gösterdi. Zorlu, “Tarafıma verilen yazılı cevapta ise deprem bölgesindeki 11 ilin okul öncesi öğrencileri dışında bu vaadin hala yerine getirilmediği anlaşılmıştır. Bizim projemizi engellemekle kalmadınız; sözünüzü de yine tutmadınız! Milyonlarca evladımız ve onların ailelerine karşı sorumlusunuz” dedi.

    İYİ Parti Sözcüsü Kürşad Zorlu, Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin’in yanıtlaması istemiyle verdiği “Okullarda ücretsiz yemek” konulu soru önergesine Bakanlıktan gelen cevabı sosyal medya hesabından paylaştı. Zorlu, Bakanlığın cevabına sosyal medya hesabından tepki gösterdi. Bakanlıktan gelen cevapta şu ifadeler yer alıyor:

    “Üst politika belgelerinde yer alan okul öncesi eğitime ilişkin hedefler doğrultusunda, 2023-2024 eğitim öğretim yılında 6 Şubat 2023 tarihinde gerçekleşen Kahramanmaraş merkezli depremlerden etkilenen 11 ilimizde resmi okul öncesi eğitim kurumlarında eğitim alan tüm çocuklara bir öğün ücretsiz beslenme desteği verilmesi uygulamasına devam edilmektedir.

    Bakanlığımızca yürütülen öğrenci taşıma uygulaması kapsamında taşınan ilköğretim ve ortaöğretim öğrencileri ile taşıma yoluyla eğitim kapsamında öğle yemeği verilen okullarda açılan özel eğitim sınıflarına devam eden öğrencilere ücretsiz öğle yemeği hizmeti verilmektedir.
    Ayrıca Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakıfları verileri de dikkate alınarak okul müdürlüğü tarafından tespit edilen ve taşıma uygulaması kapsamında olmayan öğrencilere de öğle yemeği sunulmaktadır.”

    Zorlu, Bakanlıktan gelen cevaba sosyal medya hesabından yaptığı paylaşımla tepki gösterdi. Zorlu’nun yaptığı paylaşım şöyle:
    “Milli Eğitim Bakanlığına okullarımızda ücretsiz yemek verme taahhütlerini neden hala yerine getirmediklerini sormuştum. Zira Siyasi iktidarın 20 Ocak 2023’te yaptığı açıklama aynen şöyleydi: ‘6 Şubat itibarıyla okul öncesi eğitimde yer alan tüm yavrularımıza yemek desteğinde bulunulacak…’ Sonrasında da bunu tekrarladılar!

    Tarafıma verilen yazılı cevapta ise deprem bölgesindeki 11 ilin okul öncesi öğrencileri dışında bu vaadin hala yerine getirilmediği anlaşılmıştır. Bizim projemizi engellemekle kalmadınız; sözünüzü de yine tutmadınız! Milyonlarca evladımız ve onların ailelerine karşı sorumlusunuz…”

  • KEMAL OKUYAN: “TKP YALNIZCA ZALİMLİĞE UĞRADIĞI İÇİN DEĞİL, PARANIN GÜCÜNE KARŞI TAŞLA, SAPANLA DİRENDİĞİ İÇİN FİLİSTİN HALKININ YANINDADIR”

    Türkiye Komünist Partisi (TKP), Filistin Açık Oturumu düzenledi. TKP Genel Sekreteri Kemal Okuyan, “Siyaset alanında Türkiye’nin enerji, petrol, çimento sektöründe hatta silah sanayinde İsrail’le yaptığı ve yapmaya devam ettiği ilişkileri ilk sorgulayan TKP oldu. Bunu peşini bırakmayacağız çünkü ortada bir de dinselliğin arkasına gizlenmiş muazzam bir sahtekarlık var. Zaten o yüzden mesele sınıfsaldır diyoruz. TKP de yalnızca zalimliğe uğradığı, insanlık dışı bir uygulamaya maruz kaldığı için değil, paranın gücüne karşı taşla, sapanla, yüreğiyle direndiği için Filistin halkının yanındadır. Ve Filistin eninde sonunda kazanacaktır çünkü o paranın sahipleri eninde sonunda yenilecektir” dedi.

    TKP, bugün Ankara Makina Mühendisleri Odası Eğitim Kültür Merkezi’nde Filistin Açık oturumu düzenledi. Oturumun açılış konuşmasını TKP Genel Sekreteri Kemal Okuyan yaptı. Okuyan, özetle şunları dile getirdi:

    FİLİSTİN DİRENİŞİ BÜYÜK ÖLÇÜDE HALKIN, YOKSULLARIN DİRENİŞİDİR”

    Filistin meselesi bir din meselesi değildir ya da iki din arasındaki iki inanç sistemi arasındaki çatışmadan kaynaklanmamaktadır. Filistin meselesi bu anlamda bir medeniyetler çatışması da değildir. Filistin meselesi asli olarak ulusal bir mesele de değildir. Tabii ki ulusal bir boyutu vardır. Tabii ki dinsel bir boyutu ya da en azından görünür yüzle bir dinsel gerilim söz konusudur. Ama Filistin meselesi en azından TKP için, Marksistler, Komünistler için bir sınıfsal meseledir. Dinsel bir mesele olsaydı Yahudiliğin dünyadaki ağırlığını biz 15 ila 17 milyon arasındaki Yahudilerle sınırlayamayız. Son tahlilde dünyada çok küçük bir nüfusun bir inanç sistemi… Ve eğer bir etnik topluluktan söz edeceksek onların da sayısı oldukça sınırlı. Yahudilik bir noktadan sonra bir sermaye ideolojisi haline gelmiştir. Sermaye gerçekliği haline gelmiştir. Bugün İsrail, Yahudiler gücünü nereden alıyor? Yüz milyonlarca Müslüman niye alt edemiyor? sorusunun yanıtı sınıfsaldır. Filistin halkıyla İsrail devletinin saldırganlığı arasındaki gerilime baktığımız zaman adlı adınca sınıfsal bir çatışma görüyoruz. Baktığımız zaman bugün Filistin’deki direnişe o direniş büyük ölçüde halkın, yoksulların direnişidir.

    FİLİSTİN MESELESİ TÜRKİYE’DE DE SOLUN, KOMÜNİSTLERİN KIRMIZI ÇİZGİSİDİR”

    İsrail’le Filistin halkı arasındaki çatışma sınıfsal bir çatışmadır, son tahlilde baktığımızda İsrail geniş bir coğrafyada emperyalist dünyanın ulusal uyanışlara, yoksul halklarının uyanışlarına ama en önemlisi de sosyalizme yönelmelerini engellemek için Orta Doğu coğrafyasına çakılmış bir devlettir. Bugün ağırlıklı olarak Hristiyan dünyası olarak adlandırılan ülkelerin İsrail’in arkasında durmasının nedeni dinler arasında bir ittifak değil adlı adınca emperyalist, sınıfsal egemenliğin sürmesi için yürütülmüş bir ittifaktır. Kafkasya’da parmakları var Orta Doğu’yu saymıyorum bile. Dolayısıyla karşımızda çok iyi örgütlenmiş, zengin sınıflara sırtını dayamış bir devlet var. Filistin meselesi bütün dünyada olduğu gibi Türkiye’de de solun, devrimcilerin, yurtseverlerin komünistlerin kırmızı çizgisidir. Siyasette boşluk olmaz, Filistin halkının uğradığı haksızlıklara, işgale, zalimliğe karşı birileri harekete geçecekti zaten. Devrimci örgütlere dönük muazzam saldırılar tezgahlandı.

    HAMAS’TAN FİLİSTİN HALKINA UZUN VADEDE HİÇBİR İYİLİK GELMEZ, DİNCİ BİR ÖRGÜT SONUÇTA, AMA DİRENİŞTE ÖN SAFTA”

    Daha laik Filistin örgütleri yolsuzluğa bulaştılar. Lübnan’da Hizbullah, Filistin’de, Hamas, Irak’ta ABD’ye karşı direnişte dinci bazı örgütlerin öne çıkması devrimcilerin ayıbıdır. Siz mücadele etmezseniz başkaları doldurur. Hizbullah, 2006’da Lübnan’da teslim olan bir ülkede ben İsrail işgaline izin vermiyorum dediği için bugün Hizbullah’tır. Bir ülkeyi işgale karşı mücadele veriyorsa o mücadelede öne çıkan meşruiyet elde eder. Komünistlerin de tarihinde işgale karşı mücadelede hep ön saflarda olmak vardır. Ama ne yazık ki Orta Doğu’da dinci örgütler öne çıktı. Onlarla mücadele etmek istiyorsak bir İsrail saldırganlığında, bir işgal karşısında lafa önce ama Hamas da terör örgütü diye başlamamak gerekiyor. Bunu yaptığımızda Hamas güçleniyor. Hamas bir terör örgütü değildir, Hamas’ın sorunu İslamcı bir örgüt olmasıdır. Ama Hamas şu anda Filistin halkının direnişinde öne geçmiştir. Filistin’de Hamas’a verilen destek 7 Ekim’den sonra radikal bir şekilde arttı. Bir işgale, zalime karşı direnişte kim öne çıkarsa meşruiyet elde eder. Hamas’tan Filistin halkına uzun vadede hiçbir iyilik gelmez, dinci bir örgüt sonuçta. Ama bugün bu direnişte ön safta dinciler var.

    İSRAİL ZALİMLİĞİNİ VE İŞGALİNİ KINAYAN İLK SİYASİ YAPI BİZ OLDUK SOLDA”

    TKP bir sosyal medya organizasyonu değil. Biz bir olayla karşılaştığımızda hemen anında bir değerlendirme yapmayız. Biz 7 Ekim’de Hamas’ın öncülük ettiği saldırıya baktık, inceledik bu coğrafyada başka ülkelerde yaşayan güvendiğimiz dostlarımızdan haber aldık ve bir açıklama yaptık. Türkiye’de bu meselede Hamas da terör örgütüdür, İslamcıdır demeyip İsrail zalimliğini ve işgalini kınayan ilk siyasi yapı biz olduk solda. Hamas’ı desteklemek zorunda değilsiniz ama Filistin’in direnişiyle aynı safta olmak zorundasınız. İşgal koşullarında yanınızda kim var diye bakmazsınız, işgale karşı mücadele edersiniz. İsrail Komünist Partisi’nin yaptığı şey çok saygı duyulacak bir şeydir. Hiç tereddüt etmediler. Sorunun kaynağı Netanyahu hükümetidir, İsrail devletidir dediler. Filistin’de olup da bu Hamas’ın kendi kafasına göre yaptığı bir eylem, biz onun yanında durmuyoruz ya da bu direnişin parçası değiliz demedi kimse. Avrupa kendisine solcuyum diye ortalıkta dolanan solun önemli bir bölümü İsrail’i destekliyorlar, hatta açıktan destekliyorlar. Bu utanca ortak olmadığımız için bütün dünyadaki komünist hareket bununla gurur duymak gerekiyor. Çünkü gerçekten muazzam bir psikolojik savaş var.

    TKP DE YALNIZCA ZALİMLİĞE UĞRADIĞI İÇİN DEĞİL, PARANIN GÜCÜNE KARŞI TAŞLA, SAPANLA DİRENDİĞİ İÇİN FİLİSTİN HALKININ YANINDADIR”

    Bizim İslamcı hükümetimize dedik ki siz sürekli Filistin’in yanındayız diyorsunuz, diplomasi yapıyorsunuz. Şu İsrail Devleti’nin çarkını döndürdüğü önemli kimi sektörlerde İsrail’le niye ilişkileri sürdürüyorsunuz? Siyaset alanında Türkiye’nin enerji, petrol, çimento sektöründe hatta silah sanayinde İsrail’le yaptığı ve yapmaya devam ettiği ilişkileri ilk sorgulayan TKP oldu. Bunu peşini bırakmayacağız çünkü ortada bir de dinselliğin arkasına gizlenmiş muazzam bir sahtekarlık var. Zaten o yüzden mesele sınıfsaldır diyoruz. İsrail’in arkasındaki güç Yahudilikle ilgili değildir. Paranın gücüdür. TKP de yalnızca zalimliğe uğradığı, insanlık dışı bir uygulamaya maruz kaldığı için değil, paranın gücüne karşı taşla, sapanla, yüreğiyle direndiği için Filistin halkının yanındadır. Ve Filistin eninde sonunda kazanacaktır çünkü o paranın sahipleri eninde sonunda yenilecektir.”

    Okuyan’ın açılış konuşmasının ardından açık oturum kısmına geçildi. Burada, emekli diplomat ve TKP PM Üyesi Engin Solakoğlu ile gazeteci yaarlar Hasan Sivri, Musa Özuğurlu ve Mustafa Kemal Erdemol konuştu.