Blog

  • ÖZGÜR ÖZEL’DEN DÜNYA MADENCİLER GÜNÜ’NDE ‘ZONGULDAK’ ŞİİRİYLE MESAJ: YERİN DERİNLİKLERİNDEN GELDİLER…

    ÖZGÜR ÖZEL’DEN DÜNYA MADENCİLER GÜNÜ’NDE ‘ZONGULDAK’ ŞİİRİYLE MESAJ: YERİN DERİNLİKLERİNDEN GELDİLER…

    CHP Genel Başkanı Özgür Özel, 4 Aralık Dünya Madenciler Günü’nde Şair Kemal Özer’in “Zonguldak” şiirini okuduğu bir videoyu şiirin dizesi olan “Yerin derinliklerinden geldiler” notuyla paylaştı.

    CHP Genel Başkanı Özgür Özel, 4 Aralık Dünya Madenciler Günü dolayısıyla sosyal medya hesabından bir video paylaştı. Özel’in “Yerin derinliklerinden geldiler…” notuyla paylaştığı videoda madende çalışan, göçükte yaralanan ya da hayatını kaybeden madencilerin görüntüleri ile Özel’in CHP’nin 38. Olağan Kurultay’ında şair Kemal Özer’in “Zonguldak” şiirini okuduğu anlar yer aldı.

    Özel’in videoda seslendirdiği dizeler şöyle:

    “Yerin derinliklerinden geldiler, ellerinde susmak bilmeyen bir yer altı güneşiyle, ne kadar diplere bastırılsa o kadar boğulmak bilmez yankısıyla yüreklerinin.

    Ağır ağır geldiler, sonra her gün geldiler, kadınları çocukları ve alkışlarıyla, yoğurt mayalar gibi geldiler, pişkin ekmekleri bölüp de paylaşır gibi, su gibi, ateş gibi.

    Her gün yeni ağızlar eklendi ağızlarına, yeni yollarla tanıştı ayakları, yeni kabuklar çatladı, yeni kulaklar işitmeye başladı söylediklerini, bir kent oldular sonunda ve adını değiştirdiler ülkenin. Biz, çok olacağız bugünün sonunda ve kaderini değişterceğiz bu ülkenin.”

  • CUMHURBAŞKANI ERDOĞAN DOHA’DA… TÜRKİYE VE KATAR ARASINDA 12 ANLAŞMA İMZALANDI

    Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Türkiye-Katar Yüksek Stratejik Komite 9. Toplantısı’na katılmak üzere Katar’ın başkenti Doha’ya gitti. Erdoğan, Katar Emiri Şeyh Temim bin Hamed Al Sani ile görüştü. Ziyaret kapsamında Türkiye ve Katar arasında eğitim, kültür, maliye gibi alanlarda 12 iş birliği anlaşması ve Yüksek Strateji Komite 9. Toplantısı Ortak Bildirisi imzalandı.

    Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, bugün Türkiye-Katar Yüksek Stratejik Komite 9. Toplantısı’na katılmak üzere Katar’ın başkenti Doha’ya gitti. Erdoğan, Lusail Sarayı’nda Katar Emiri Şeyh Temim bin Hamed Al Sani tarafından resmi törenle karşılandı. Cumhurbaşkanlığı’nın ziyarete ilişkin yazılı açıklamasında şunlar kaydedildi:

    “Cumhurbaşkanı Erdoğan, Katar Emiri Şeyh Temim tarafından resmî törenle karşılandı. Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Katar Emiri Şeyh Temim’in tören alanındaki yerlerini almasının ardından iki ülke millî marşları çalındı. Katar Emiri Şeyh Temim ile tören kıtasını denetleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, askerleri selamladı. İki ülke heyetlerinin takdiminin ardından Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Katar Emiri Şeyh Temim, baş başa görüşmeye geçti. Baş başa görüşmenin ardından Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Katar Emiri Şeyh Temim, Türkiye-Katar Yüksek Stratejik Komite Dokuzuncu Toplantısı’na başkanlık etti. Toplantının ardından Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Katar Emiri Şeyh Temim’in huzurunda, iki ülke arasındaki anlaşmaların imza törenine geçildi.

    Türkiye Cumhuriyeti ve Katar Devleti Arasında Yüksek Stratejik Komite Dokuzuncu Toplantısına İlişkin Ortak Bildiri‘ Dışişleri Bakanı Hakan Fidan ve Katar Dışişleri Bakanı Muhammed bin Abdurrahman Al Sani tarafından imzalandı.

    Türkiye Cumhuriyeti Dışişleri Bakanlığı ile Katar Dışişleri Bakanlığı Arasında Karşılıklı Çıkar Sağlayan Konular Hakkında Siyasi İstişareler Kurulmasına Dair Mutabakat Zaptı‘na Dışişleri Bakanı Fidan ve Katar Dışişleri Bakanı Al Sani imza attı.

    Türkiye Cumhuriyeti Kültür ve Turizm Bakanlığı ile Katar Kültür Bakanlığı Arasında Kültürel Alanda İşbirliği Mutabakat Zaptı‘nın Uygulanmasına Yönelik Üçüncü Yürütme Programı 2024-2025’ Dışişleri Bakanı Hakan Fidan ile Katar Kültür Bakanı Abdurrahman bin Hamed Al Sani tarafından imzalandı.

    Türkiye Cumhuriyeti Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı ile Katar Devleti Çalışma Bakanlığı Arasında Çalışma Alanında İşbirliğine İlişkin Mutabakat Zaptı‘nı Dışişleri Bakanı Hakan Fidan ve Katar Çalışma Bakanı Ali Bin Semih Al Marri imzaladı.

    Türkiye Cumhuriyeti İçişleri Bakanlığı Sivil Toplumla İlişkiler Genel Müdürlüğü ile Katar Devleti Hayır İşleri Düzenleme Kurumu arasında İnsani Yardım ve Hayır İşleri alanında İşbirliği Hususunda Mutabakat Zaptı‘ Dışişleri Bakanı Hakan Fidan ve Katar Sosyal Kalkınma ve Aile Bakanı Meryem binti Ali bin Nasır el-Misned tarafından imza altına alındı.

    Türkiye Cumhuriyeti Millî Eğitim Bakanlığı ile Katar Devleti’ndeki Lusail Üniversitesi Arasında Türkiye Türkçesi Öğretim Merkezleri Kurulmasına İlişkin İşbirliği Protokolü‘nü Dışişleri Bakanı Hakan Fidan ve Lusail Üniversitesi Rektörü Ali Bin Fetais Al Mari imzaladı.

    Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Katar Devleti Hükümeti Arasında Askeri Çerçeve Anlaşması‘na Millî Savunma Bakanı Yaşar Güler ve Katar Başbakan Yardımcısı ve Savunma Bakanı Halid bin Muhammed Al Atiyye imza attı.

    Türkiye Cumhuriyeti Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı ile Katar Devleti Hamad Bin Khalifa Üniversitesi Arasında Bilimsel İşbirliği için Mutabakat Zaptı‘ ile ‘Türkiye Cumhuriyeti Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı ile Katar Devleti Hamad Bin Khalifa Üniversitesi Arasında Stratejik İşbirliği Anlaşması‘ Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mehmet Fatih Kacır ile Katar Vakfı Hamad bin Khalifa Üniversitesi Mütevelli Heyeti Başkanı Şeyha Hind bint Hamad Al Sani tarafından imzalandı.

    Türkiye Cumhuriyeti Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı ile Katar Devleti İletişim ve Bilgi Teknolojileri Bakanlığı arasında Bilgi ve İletişim Alanında İşbirliği Mutabakat Zaptı‘na Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mehmet Fatih Kacır ile Katar İletişim ve Bilgi Teknolojileri Bakanı Muhammed bin Ali Al Mannai imza attı.

    Türkiye Cumhuriyeti Hazine ve Maliye Bakanlığı ile Katar Devleti Maliye Bakanlığı Arasında Ortak İşbirliğine İlişkin Mutabakat Zaptı‘nı Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek ve Katar Maliye Bakanı Ali bin Ahmed Al Kuwari imzaladı.

    Cumhurbaşkanlığı Yatırım Ofisi ile Katar Ticaret ve Sanayi Odası Arasında Yatırımın Teşviki Alanında İşbirliğine Dair Mutabakat Zaptı‘ Cumhurbaşkanlığı Yatırım Ofisi Başkanı Burak Dağlıoğlu ile Katar Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı Şeyh Halife bin Casim Al Sani tarafından imza altına alındı.

    Türkiye İhracatçılar Meclisi ile Katar Ticaret ve Sanayi Odası Arasında Mutabakat Zaptı‘nı ise Türkiye İhracatçılar Meclisi Başkanı Mustafa Gültepe ve Katar Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı Şeyh Halife bin Casim Al Sani imzaladı.”

  • İYİ PARTİ, CHP’NİN YEREL SEÇİMLERDE İŞ BİRLİĞİ TEKLİFİNİ KABUL ETMEDİ. KÜRŞAD ZORLU: GENEL İDARE KURULUMUZ; 2024 YEREL SEÇİMLERİNE ‘HÜR VE MÜSTAKİL’ OLARAK GİRME KARARI ALMIŞTIR

    İYİ Parti Sözcüsü Kürşad Zorlu, CHP Genel Başkanı Özgür Özel’in yerel seçimlerde iş birliği teklifini İYİ Parti Genel İdare Kurulu’nun kabul etmediğini açıkladı. Zorlu, “Yapılan oylama neticesinde Genel İdare Kurulumuz; 2024 yerel seçimlerine ‘hür ve müstakil’ olarak girme kararı almıştır. İYİ Parti olarak, 2024 seçimlerine ‘hür ve müstakil’ olarak yani Genel Başkanımızın dediği gibi özü başımıza gideceğiz ve seçmenimizin karşısına en doğru adaylarla çıkacağız ” dedi.

    İYİ Parti Genel İdare Kurulu bugün toplandı. Toplantı sonrası açıklama yapan İYİ Parti Sözcüsü Kürşad Zorlu, CHP Genel Başkanı Özgür Özel’in geçen hafta İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener’e ilettiği yerel seçimlerde iş birliği teklifinin kabul edilmediğini açıkladı. Zorlu, şunları söyledi:

    “Bilindiği üzere Cunhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı sayın Özgür Özel ve kurmayları Genel Merkezimize yaptıkları ziyarette 2024 Mahalli İdareler Seçimlerinde iş birliği yapma konusunda tekliflerini ilettiler. Bunun üzerine Genel Başkanımız Sayın Meral Akşener ve CHP Genel Başkanı sayın Özgür Özel toplantı sonrası bir basın açıklaması yaptılar, Özgür Bey kamuoyu önünde bu genel tekliflerini tekrarlamış ve Genel Başkanımız da bu teklifi daha önce bu hususta karar almış olan GİK üyelerimizin değerlendirmesine getireceğini beyan etmişlerdir. Bu çerçevede Genel İdare Kurulumuz bugün toplanarak söz konusu teklife ilişkin nihai bir karara varmıştır.

    İYİ PARTİ CUMHURİYETİN YENİ YÜZYILINDA, 100 YIL ÖNCEKİ O İNANÇ VE RUHLA YENİ BİR AYDINLIĞI MÜJDELEYECEKTİR”

    Ancak öncelikle aracılığınızla şu görüşlerimizi paylaşmak istiyorum. İYİ Parti, milletimizin kutuplaştırıldığı böylesine bir dönemde, kendisine bir çıkış yolu aradığı zamanda, Türk avazı, umut çığlığı olarak kurulmuş ve bugünlere ulaşmıştır. Çok açık ki, İYİ Parti’yi aziz Türk milleti kurmuştur. İYİ Parti milli kimlikten yoksun bir politikayla Türk devletini Türksüzleştirmek siyasetini güdenlere karşı tertemiz Türk evlatlarının sesi olmuştur. Cumhuriyet ve demokrasi, hukuk ve adalet çığlığı kulakları sağır ederken bu sesi duymazdan gelenler bilsinler; İYİ Parti Cumhuriyetin yeni yüzyılında, 100 yıl önceki o inanç ve ruhla yeni bir aydınlığı müjdeleyecektir.

    Mahalli idareler seçimi, Türk Milletinin bu kötü gidişata yol açanlara mesajını vereceği bir seçim olacağı gibi İYİ Parti açısından iktidar yürüyüşümüzde rotanın yeniden belirlenmesi anlamını taşıyacaktır. O rota milletimizin ta kendisidir. Şimdi Genel İdare Kurulumuzun aldığı kararı kamuoyumuzla paylaşmak ve milletimizin takdirlerine sunmak istiyorum..

    GENEL İDARE KURULUMUZ; 2024 YEREL SEÇİMLERİNE ‘HÜR VE MÜSTAKİL’ OLARAK GİRME KARARI ALMIŞTIR”

    Bu birkaç günlük süreçte Genel Başkanımız, geniş katılımlı bir değerlendirme yapmak amacıyla yetkili kurullarımız, milletvekillerimiz, il ve ilçe başkanlarımızla istişarelerde bulunarak bu görüşmelerden elde ettiği tespit ve görüşleri de Genel İdare Kurulu üyelerimize aktarmıştır. Toplantımızda hemen hemen tüm GİK üyelerimiz görüşlerini büyük bir açıklıkla ortaya koymuş ve ardından oylamaya geçilmiştir. Tüm yönleriyle mesele irdelenmiş, yapılan oylama neticesinde Genel İdare Kurulumuz; 2024 yerel seçimlerine ‘hür ve müstakil’ olarak girme kararı almıştır.

    Unutulmamalıdır ki, zafere giden yolda her yol mübah anlayışına bir karşı duruştur, cesurlar hareketi…Ve hiç kimsenin şüphesi olmasın, ülkemizi karanlığa sürükleyen bu muktedir siyasi anlayışın karşısında durmaya ve fakat milli mukaddesatımıza, milletimizin üçüncü yol çağrısına sahip çıkarak yol yürümeye devam edeceğiz. İYİ Parti olarak, 2024 seçimlerine ‘hür ve müstakil’ olarak yani Genel Başkanımızın dediği gibi özü başımıza gideceğiz ve seçmenimizin karşısına en doğru adaylarla çıkacağız ve ‘İyi Belediyecilik’ parolasıyla milletimize hizmet edeceğiz.”

    KARAR OY ÇOKLUĞUYLA ALINDI”

    Zorlu, gazetecilerin Genel İdare Kurulu kararının oy birliğiyle mi oy çokluğuyla mı alındığına ilişkin soruları üzerine de şunları söyledi:

    “Karar oy çokluğuyla alındı. Bu kararın bir özelliği var getirilen bir teklif Genel Başkanımız tarafından Genel İdare Kurulumuza yansıtıldı, değerlendirilmek üzere getirildi ve orada bu karar bu şekilde oylandı ve çıktı. Tartışmaya o anlamda kapalı.

    YETKİLİ KURULLAR BU KARARLARI ALDIĞINDA BÜTÜNSEL OLARAK BİR PARTİYİ TEMSİLEN ONUN GÖRÜŞÜNÜ TAYİN EDECEK ŞEKİLDE ALIYOR”

    Burada bir matematiksel çoğunluk veya azınlık üzerinden gitmemek gerekiyor. Bildiğiniz gibi yetkili kurullar bu kararları aldığında bütünsel olarak bir partiyi temsilen onun görüşünü tayin edecek şekilde alıyor. Bütün Genel İdare Kurulu üyelerimiz görüşlerini beyan ederken şunun altını çizdiler, ‘Karar ne olursa olsun hepimiz partimizin alacağı bu kararın arkasında duracağız ve inşallah 2024 seçimlerinde İYİ Partimizle milletimizin arzu ettiği alternatif siyaset yolculuğuna taşıyacağız.”

  • KESK’E BAĞLI ESM’DEN DÜNYA MADENCİLER GÜNÜ’NDE AÇIKLAMA: “KÂR HIRSI VE ÜRETİM ZORLAMASIYLA ALIN TERİMİZ, HAKLARIMIZ HATTA CANIMIZ HİÇE SAYILMAKTADIR”

    Enerji Sanayi ve Maden Kamu Emekçileri Sendikası (ESM), 4 Aralık Dünya Madenciler Günü dolayısıyla bugün Ankara’da basın açıklaması yaptı. ESM Genel Başkanı Coşkun Doğanay, “Kâr hırsı ve üretim zorlamasıyla alın terimiz, haklarımız hatta canımız hiçe sayılmaktadır. Önlemler alınmadığı gibi emekçiler daha çok ölmeye devam etti, ediyor. Sorumlular ise göstermelik cezalarla bir süre sonra yeniden aramıza dönmektedir. Oysa bu iş cinayetleri önlenebilir. Ölümleri önlemenin bir yolu da bu ölümlere sebep olanlardan hesap sormaktır” dedi.

    KESK’e bağlı Enerji Sanayi ve Maden Kamu Emekçileri Sendikası (ESM), 4 Aralık Dünya Madenciler Günü dolayısıyla bugün Ankara’da Madenciler Anıtı önünde basın açıklaması yaptı.

    Siyasi partilerin temsilcilerinin katıldığı basın açıklamasında sendika üyeleri, “Soma, Ermenek, Amasra, Şirvan… İş cinayetleri kader değildir! unutmadık, unutturmayacağız!” yazılı pankartı ve “Taşeron düzene son”, “Üreten biziz yöneten de biz olacağız”, “Sermaye elini doğadan çek” yazılı dövizleri taşıdı.

    Yapılan basın açıklamasından sonra, sendika üyeleri Madenci Anıtı’na karanfil bıraktı ve mum yaktı.

    “SADECE 2023 YILININ İLK ON AYINDA 1634 KİŞİ HAYATINI KAYBETTİ”

    ESM Genel Başkanı Coşkun Doğanay, yaptığı açıklamada şunları kaydetti:

    “Bugüne geldiğimizde aynı coğrafyada her yıl yüzlerce madenci kardeşimizi iş cinayetlerine kurban vermekteyiz. Soma’dan Ermenek’e, Amasra’dan son olarak 3 madencimizi yitirdiğimiz Siirt Şirvan’a kadar bu kader değişmemektedir. AKP’li yıllarda en az 33 bin emekçi iş cinayetlerinde hayatını kaybetti. Sadece 2023 yılının ilk on ayında 1634 kişi hayatını kaybetti. Bu yılın ilk on ayında hayatını kaybedenlerin 33’ü ve Kasım ayında Şirvan’daki yaşanan kaza ile de ikisi mühendis 3 kişi olmak üzere 36 emekçi madencilik işkolunda hayatını kaybetti.

    Tabii bu sayılara kaçak çalıştırılan sığınmacı veya göçmenler dahil değil. Örneğin Zonguldak’ta madende yaşamını yitirmesinin ardından maden patronu tarafından ormanda yakılarak cesedi yok edilmek istenen Afganistan uyruklu Muhammed Nourtani gibi çoğu zaman basına dahi yansımayan sayısız göçmen işçi iş cinayetlerinde yaşamını yitiriyor. Madencilik ve taş ocakçılığı iş kolunda 2022 yılı itibariyle ILO üyesi ülkelerin iş kazası sonucu oluşan 100 bin emekçide ölüm oranı olarak Türkiye, Estonya (76,61) ve Mısır’ın (75) ardından 52,30 ile üçüncü sırada, inşaat işkolunda da Kazakistan’ın ardından ikinci sırada yerini almaktadır.

    “ANCAK 12 EYLÜL DARBESİ’YLE BİRLİKTE ADEN SAHALARI ÖZEL SEKTÖRÜN KAR HIRSINA TERK EDİLMİŞ VE BUGÜNKÜ TABLO YARATILMIŞTIR”

    Türkiye’de madencilik günümüzde neredeyse tamamen özel sektör eliyle; kar hırsı nedeniyle işçi sağlığı ve güvenliğinin hiçe sayıldığı, doğa katliamlarını yaygınlaştıran koşullarda yapılmaktadır. Oysaki ülkemiz madencilik konusunda yüzyıllık kamu kurumlarının önemli birikimlerine sahipti. Cumhuriyetin ilk dönemlerinde kurulan Etibank, Maden Tetkik Arama Enstitüsü, Türkiye Kömür İşletmeleri gibi kurumlar onlarca yıl boyunca ülkemizdeki maden sahalarındaki arama ve işleme faaliyetlerini kamusal bir hizmet olarak yerine getirmiştir. Ancak 12 Eylül Darbesi’yle birlikte kamu kurumlarının ve KİT’lerin içi boşaltılmış, özelleştirmeler aracılığıyla maden sahaları özel sektörün kar hırsına terk edilmiş ve bugünkü tablo yaratılmıştır.

    İktidar gelinen noktada, kamunun elinde kalan son maden sahalarını, elektrik üretim ve iletim şirketlerini, TCDD gibi asırlık kurumları satarak bu tabloya son bir dokunuş yapmak istemektedir. Biliyoruz ki bu gerçekleşirse yeni maden facialarının, yeni tren kazalarının, elektrikten doğalgaza yeni soygunların kapısı ardına kadar aralanacaktır.

    “KÂR HIRSI VE ÜRETİM ZORLAMASIYLA ALIN TERİMİZ, HAKLARIMIZ HATTA CANIMIZ HİÇE SAYILMAKTADIR”

    Biz ESM olarak bu sürece geçit vermeyeceğimizi, özelleştirmelere karşı mücadelemizi büyüteceğimizi buradan bir kez daha ilan ediyoruz. Dahası bildiğiniz üzere Türkiye’nin önemli yer altı zenginlikleri Alamos Gold gibi kapkaççı çok uluslu şirketlere bırakılmış, bu şirketlerin Kaz Dağları gibi doğal ve tarihi zenginlikleri talan etmesine iktidar göz yummuştur; ta ki on binlerce bölge insanı yaşam alanlarına sahip çıkana kadar… Ancak bu talan, beşli çetesinden Koç’una kadar sermayedarların bin bir çeşidi tarafından hemen her gün sürdürülmektedir. Akbelen’den İkizdere’ye, Sivas Kangal’dan Munzur’a, Cudi’ye kadar Anadolu coğrafyasının dört bir köşesi doğa düşmanı madencilik politikalarının hedefi altındadır.

    Madenciliğin, çevre ile uyumlu, evrensel madencilik prensiplerine uygun, tüm üretim süreçlerinde işçilerin de söz ve karar süreçlerine katılımının sağlandığı, işçi sağlığı ve iş güvenliği tedbirlerinin eksiksiz uygulanması ile planlanıp yapılması gerekir. Ancak bunlara uyulmadığı gibi, maden sahalarında özelleştirme, rödovans, kayıtdışılık ile neredeyse tüm maden sahalarında üretim kuralsız hale getirilmektedir. Taşeronlaştırma, sendikasızlaştırma ve talan politikalarının hüküm sürdüğü denetimden uzak ocaklarda, galerilerde, aynalarda, şevlerde talan, kâr hırsı ve üretim zorlamasıyla alın terimiz, haklarımız hatta canımız hiçe sayılmaktadır.

    “ÖLÜMLERİ ÖNLEMENİN BİR YOLU DA BU ÖLÜMLERE SEBEP OLANLARDAN HESAP SORMAKTIR”

    Bu yüzden Soma, Ermenek, Elbistan, Şırnak, Kozlu, Amasra, Armutçuk ve son olarak Şirvan’da ikisi mühendis bir işçinin yaşamına mal olan iş cinayetleri yarın da başka maden facialarıyla devam edecektir. Madenlerde yaşanan her iş cinayetinde ‘kader planı, bu işin doğasında var, fıtrat, alınyazısı’ denilerek hayatlarını kaybedenlerin yakınları ve kamuoyu manevi olarak teselli edilmeye çalışılması artık sıradan hale gelmiştir. Önlemler alınmadığı gibi emekçiler daha çok ölmeye devam etti, ediyor. Sorumlular ise göstermelik cezalarla bir süre sonra yeniden aramıza dönmektedir. Oysa bu iş cinayetleri önlenebilir. Ölümleri önlemenin bir yolu da bu ölümlere sebep olanlardan hesap sormaktır. İşçi ölümlerinde sorumluluğu olanlar hesap vermedikçe yeni cinayetler teşvik edilmiş olur.

    “ KÖLELİĞİ ARATMAYAN KOŞULLARDA SEFALET ÜCRETİ İLE YAŞAMAYA MAHKÛM EDİLEN EMEKÇİLERE SELAM OLSUN”

    İşçilerin üretim zorlaması baskısına direnebilmeleri, ölümcül koşullarda çalışmama haklarını kullanabilmeleri sendikalı olmaları ile mümkündür. Anayasal hak olmasına rağmen maden patronlarınca sendika düşmanlığı yapıldığı, emekçilerin istedikleri sendikaya üye olmalarının engellendiği, sarı sendikalara baskı ve tehditle üye yapılmaya çalışıldıklarını yaşayarak görüyoruz. Kamu işyerlerinde mevcut iktidarla yakın ilişkiler içerisindeki sendika görünümlü çıkar örgütü yandaş memur sendikasının atamalara müdahalesi sonucu liyakat değil, sadakat öne çıkarılmaktadır. Tüm emekçilerin söz, yetki ve karar sahibi olduğu sendikal çatı altında, işçi sağlığının, iş güvenliğinin ve iş güvencesinin öncelikli olduğu, o güzel günlerin geleceğine olan umudumuzu hiçbir zaman yitirmiyoruz.

    Maden emekçileri yerin yüzlerce metre altında ve yer üstünde en ağır koşullarda her türlü tehlike, zorluk ve riske karşı canları pahasına çalıştırmaktadır. Alın terlerinin gerçek karşılığı ve çocuklarının geleceği için mücadele eden köleliği aratmayan koşullarda sefalet ücreti ile yaşamaya mahkûm edilen emekçilere selam olsun.”

     

  • DENİZ YÜCEL: “2019’DA, ‘MART’IN SONU BAHAR OLACAK’ DEDİK, ÜLKEMİZİN BİRÇOK KÖŞESİNE BAHARI GETİRDİK. 2024’TE DE ‘BAHARIN TÜM ÇİÇEKLERİ TÜRKİYE’Yİ SARACAK’ DİYORUZ”

    CHP Sözcüsü Deniz Yücel, “Bugünkü PM toplantımızda, 659 seçim çevresine esas olmak üzere, 31 Mart 2024 tarihinde yapılacak seçimlerde Mahalli İdareler ile Mahalle Muhtarlıkları ve İhtiyar Heyetleri Seçimi Hakkında Kanun’un 10’uncu, Siyasi Partiler Kanunu’nun 37’nci ve Tüzüğümüzün 55’inci maddeleri uyarınca; tüm seçim çevrelerinde ve tüm seçim türlerinde aday saptamaya kaynak olmak üzere seçim çevrelerinin özelliklerine göre, ‘Örgüt Denetiminde Ön Seçim’, ‘Örgüt Denetiminde Basit Aday Yoklaması’ ve ‘Örgüt Denetiminde Genişletilmiş Aday Yoklaması’ adıyla eğilim yoklaması yöntemlerinin kullanılmasına karar verilmiştir. Öncelikle ‘ön seçim’ diyoruz. Örgütlerimize bu konuda yetki veriyoruz. Ön seçim yapılamayan yerlerde, örgüt görüşleri doğrultusunda, memnuniyet anketleriyle, aday profili belirleme süreçleriyle aday adaylarının toplumsal karşılığını ölçerek çoklu adayların teke indirilmesi ve bunların içerisinden mümkün olduğu kadarıyla kadın adayların tercih edilmesi yönünde bir irademiz olduğunu da paylaşmak istiyorum. 2019’da, ‘Mart’ın sonu bahar olacak’ dedik, ülkemizin birçok köşesine baharı getirdik. 2024’te de ‘Baharın tüm çiçekleri Türkiye’yi saracak’ diyoruz” dedi.

    CHP Genel Başkan Yardımcısı Parti Sözcüsü Deniz Yücel, parti genel merkezinde basın toplantısı düzenledi. Yücel, Parti Meclisi toplantısı ve gündeme ilişkin şunları söyledi:

    “ENGELLİLERİN BÜTÜN HAKLARINA KOLAYLIKLA ERİŞEBİLECEKLERİ BİR ÜLKEYİ ONLARLA BİRLİKTE KURACAĞIZ”

    “Güne, hepimizi kaygılandıran bir deprem haberiyle başladık. Marmara Denizi Gemlik Körfezi’nde, art arda iki deprem oldu. Depremler Bursa, İstanbul ve Çevre illerde hissedildi. Depremden etkilenen tüm vatandaşlarımıza geçmiş olsun dileklerimizi iletiyoruz. Yaşadığımız her deprem, bize dirençli kentler tasarlamak konusunda çok az vaktimizin olduğunu ve bir an önce harekete geçilmesi gerektiğini hatırlatıyor. Dün, 3 Aralık Dünya Engelliler Günü’ydü. Ülkemizde engellilerin, istihdamdan sağlığa, eğitimden bakım ve rehabilitasyona yıllardır çözülmeyi bekleyen çok önemli sorunları var. Ama bu sorunlar, AKP’nin engelli politikalarının yardım temeli üzerinden yürütülmesi nedeniyle çözülemiyor. Açlık sınırının 14 bin lira olduğu Türkiye’de; evde bakım ücreti 5 bin, en yüksek engelli aylığı ise 2 bin 811 lira. Kamuda ve özel sektördeki engelli kotaları boş. İşte AKP’nin Engelli Politikası bu. 3 Aralık Dünya Engelliler Günü bir kutlama değil, farkındalık günüdür. Biz, engellilerin hak temelli mücadelelerini destekliyoruz ve yanlarında olduğumuzu bir kez daha ifade ediyoruz. Engellilerin bütün haklarına kolaylıkla erişebilecekleri bir ülkeyi onlarla birlikte kuracağız.

    “MADENLERİ DENETİMSİZ BIRAKAN, KAÇAK OCAKLARA GÖZ YUMAN, İŞ GÜVENLİĞİNİ HİÇE SAYIP MADEN CİNAYETLERİNİ ‘KADER’ VE ‘FITRAT’ İLE AÇIKLAYAN ANLAYIŞI ASLA KABUL ETMİYORUZ”

    Engelli vatandaşlarımız gibi, madencilerimizin de iş güvenliğiyle ilgili yıllardır çözülmeyi bekleyen sorunları var. 4 Aralık Dünya Madenciler Günü’nde, yerin yüzlerce metre altında iş için, aş için canları pahasına çalışan madencilerimize, hak ettikleri güvenli çalışma koşullarını sağlayacağımızın sözünü veriyoruz. Madenleri denetimsiz bırakan, kaçak ocaklara göz yuman, iş güvenliğini hiçe sayıp maden cinayetlerini ‘kader’ ve ‘fıtrat’ ile açıklayan anlayışı asla kabul etmiyoruz. Soma’dan Zonguldak’a, Ermenek’ten Kozlu’ya, Amasra’dan Dursunbey’e, bu ülkede dünyanın en zor ve en tehlikeli işini yaparken işçi sağlığı ve iş güvenliği önlemleri alınmadığı için hayatını kaybeden madencilerimizi rahmetle ve saygıyla anıyor, tüm madencilerimizin ve ailelerinin 4 Aralık Dünya Madenciler Günü’nü kutluyorum.

    “MUSTAFA KEMAL ATATÜRK’ÜN TÜRK KADINLARI İÇİN ÇİZDİĞİ AYDINLIK YOLU, AKP’NİN KARARTMASINA İZİN VERMEYECEĞİZ”

    89 yıl önce, 5 Aralık’ta Türk kadını seçme ve seçilme hakkını elde etti. Bugün AKP Türkiye’sinde, kadınların elde ettiği tüm kazanımlar tırpanlanmak isteniyor. Mustafa Kemal Atatürk’ün Türk kadınları için çizdiği aydınlık yolu, AKP’nin karartmasına izin vermeyeceğiz. Türk kadınına seçme ve seçilme hakkının verilişinin 89’uncu yılını kutluyor, kadınların haklı mücadelelerinde her zaman yanlarında olduğumuzu bir kez daha ifade ediyoruz. Genel başkanımız Sayın Özgür Özel, değişim hedefiyle yola çıktığında, siyasette kadın temsilini arttıracağımızın, siyaset başta olmak üzere hayatın her alanında kadının önündeki engelleri bir bir ortadan kaldıracağımızın sözünü verdi. İşte bu iradeyi, önümüzdeki yerel seçimlerde hep birlikte hayata geçireceğiz.

    “ÇOCUKLARI BOMBALARLA ÖLDÜREREK GÜÇ GÖSTERİSİ YAPAN BİR DEVLET GÜÇLÜ DEĞİLDİR. OLSA OLSA ACİZDİR”

    Dış politikada, savrulma halen devam ediyor. İsrail’in yaklaşık 2 aydır saldırı düzenlediği Gazze’de, sivil ölümler, 15 bini geçti ve yaşanan insanlık dramı her geçen gün artıyor. Ara buluculuk çabaları karşılık bulmayan Erdoğan, aradan günler geçmesine ve defalarca uyarılmasına rağmen insanlık krizine tarafgir yaklaşımı nedeniyle dikkate alınmıyor. Daha önce de belirttiğimiz gibi, Türkiye ve dünya, meseleyi uluslararası bir insanlık sorunu olarak ele almalı ve kalıcı barışı sağlamak için gerekli adımları atmalıdır. İsrail, yaklaşık 2 aydır sivilleri, Hamas bahanesiyle katlediyor. Hastanelere yapılan bombalamalarda çoğunluğu kadın ve çocuklardan oluşan binlerce Filistinli hayatını kaybetti. Hep büyük ve güçlü devlet, olduğunu iddia eden İsrail’in yöneticilerine şunu hatırlatmak gerekir: Büyük ve güçlü devlet; doğruyu yanlıştan, haklıyı haksızdan, suçluyu suçsuzdan, masumu zalimden ayırt edebilen devlettir. Çocukları bombalarla öldürerek güç gösterisi yapan bir devlet güçlü değildir. Olsa olsa acizdir. Ancak şunu da hatırlatalım: Erdoğan’ın yaptığı gibi Hamas taraftarlığıyla Filistin sorunu çözülemez. Aksine, İsrail katliamlarına devam eder. Hamas’ın yerine Filistin’in meşru temsilcisi Filistin Yönetimi muhatap alınmalıdır.

    “GEÇEN YEREL SEÇİMDE, ‘SİSİ’YE Mİ OY VERECEKSİNİZ, BİNALİ YILDIRIM’A MI’ DİYE VATANDAŞTAN OY İSTEDİ. 2024 MART’INDA DA ‘NETANYAHU’YA MI OY VERECEKSİNİZ, YOKSA AKP’NİN ADAYINA MI’ DİYEREK SEÇİM PROPAGANDASI YAPARSA KİMSE ŞAŞIRMASIN”

    Siz, Erdoğan’ın ikide bir Hamas’ı övdüğüne bakmayın, Erdoğan sadece Türkiye’de Hamas lafları, bazı radikal kesimlerde prim yapıyor ve yerel seçim yaklaşıyor diye her zamanki gibi ikiyüzlü siyasetine devam ediyor. Geçen yerel seçimde, ‘Sisi’ye mi oy vereceksiniz, Binali Yıldırım’a mı’ diye vatandaştan oy istedi. 2024 Mart’ında da ‘Netanyahu’ya mı oy vereceksiniz, yoksa AKP’nin adayına mı’ diyerek seçim propagandası yaparsa kimse şaşırmasın. Hâlbuki İsrail ile ticaret hacmi devam ediyor. İktidar, basın önünde yalandan birkaç laf söylerken Türkiye-İsrail ilişkileri, hız kesmeden artarak devam ediyor. Hatırlayın, Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde montaj videoları mitinglerde izletip sonra da aynı videolar için ‘Bir gencin kıvrak zekâsının ürünü’ demişti. Çok iyi biliyoruz. Erdoğan için her melaneti kullanmak meşrudur, yeter ki seçimi kazanılsın. Sayın Erdoğan, Makyevel’i mumla aratıyor.

    “SAYIN TUNÇ, MADEM İYİ İŞLEYEN BİR YARGI SİSTEMİ VAR, O HALDE ESKİ FUTBOLCULARIN, CUMHURBAŞKANI ERDOĞAN’DAN YARDIM TALEP ETMELERİNİN SEBEBİ NEDİR?”

    Kuvvetler ayrılığı ilkesi yok sayılarak Anayasa’nın açıkça ihlal edildiği, yüksek yargı organlarının millet iradesine had bildirme cüretini gösterdiği hukuksuzluk zinciri hepimizin malumu. Peki, bu ortamda, kendisine soru sorulmasını istemeyen, ‘Hep beni sıkıştırıyorsunuz’ diye muhalefete sitem eden Adalet Bakanı Sayın Yılmaz Tunç ne demiş? ‘İyi işleyen, güven veren, eleştirilebilen bir yargı sistemi için son 21 yılda çok önemli adımlar attık ve atmaya devam ediyoruz’ demiş. Acaba attığınız o adımları biz mi göremedik? Sayın Tunç, madem iyi işleyen bir yargı sistemi var, o halde eski futbolcuların, Cumhurbaşkanı Sayın Erdoğan’dan yardım talep etmelerinin sebebi nedir? Madem iyi işleyen bir yargı düzeni var, hukuk devleti olan Türkiye Cumhuriyeti’nde bu yardım talebine karşı Sayın Cumhurbaşkanının ‘Çocukların sorununu çözün’ cevabını nasıl açıklayacağız? Nerede kaldı hukukun üstünlüğü, nerede kaldı bağımsız ve tarafsız yargı? Yoksa bir kısım yargı mensubu millet adına karar vermiyor da Sayın Erdoğan adına mı karar veriyor?

    “EĞER SAYIN TUNÇ SORULARA CEVAP VEREMİYORSA, ELEŞTİRİYE TAHAMMÜLÜ YOKSA DERHAL İSTİFA ETMELİ”

    Geçtiğimiz haftalarda, Erdoğan’ın Türkiye’yi ‘kabile devleti’ sandığını söylemiştik. Her sözümüzde haklı çıkmak istemiyoruz. Sayın Yılmaz Tunç, şimdi bu sorularımızdan da rahatsız olur. Zira kendisi, Plan Bütçe Komisyonu’nda, muhalefetin soruları karşısında, ‘Hep Adalet Bakanını sıkıştırıyorsunuz’ dedi. Sayın Tunç biz hukukla, adaletle, mahkemelerdeki yetki aşımlarıyla ilgili soruları Adalet Bakanına sormayalım da kime soralım? Anayasa Mahkemesi’ni (AYM) Sağlık Bakanına, Yargıtay’ı Sanayi Bakanına mı soralım? Sayın Bakana hatırlatalım: Bakanlar, sadece icraatlarını anlatmaz, aynı zamanda hesap da verirler. Eğer Sayın Tunç sorulara cevap veremiyorsa, eleştiriyi kabul edemiyorsa ve tahammülü yoksa derhal istifa etmelidir. Ayrıca şunu da asla aklından çıkarmasın: Eksikliğini duyup eleştirdiğimiz konu, sıradan bir konu değil; bağımsız ve tarafsız yargı.

    “KENDİSİ KONUŞURKEN AĞZINDAN ÇIKANLARI, KULAKLARI DUYUYOR MU? ETTİĞİ HAKARETLERİN ACABA FARKINDA MI”

    Ülkemizde yargıyı siyasallaştıran, bağımsızlığını ortadan kaldıran, sonra da yüksek yargı organları arasında kriz çıkarıp bu bahaneyle Anayasa değişikliği yapmak isteyen Sayın Erdoğan, kendi iktidarının ömrünü uzatmak için 50+1’i revize etmeye çalışıyor. Ancak görüyoruz ki 50+1 krizi, Sayın Bahçeli’yi de Sayın Erdoğan’ı da bir hayli germiş. Öyle ki, görüşme öncesinde ‘50+1’i mi görüşeceksiniz’ diye son derece normal bir soru soran gazeteciye, Cumhurbaşkanı ‘Allah Allah, lafa bak’ diye cevap verebiliyor. O kadar rahatsız ki kendisine soru sorulmasından. Peki, kendisi konuşurken ağzından çıkanları, kulakları duyuyor mu? Ettiği hakaretlerin acaba farkında mı? Şehitlere ‘kelle’ diyen de Erdoğan bu ülkenin kurucularına ‘iki ayyaş’ diyen de; şimdiki ittifak ortağına ‘zürriyetsiz’, ‘densiz’, ‘ahlaksız’ diyen de Erdoğan. ‘Çiftçinin hali ne olacak, anamız ağladı’ diyen Çiftçi Mustafa Kemal Öncel’e ‘Ananı da al git’ diyen de Erdoğan; kendi vatandaşına ‘Affedersin Ermeni’ diyen de ‘Kız mıdır kadın mıdır bilmem’ diyen de ‘Bunlar çürük, bunlar sürtük’ diyen de Erdoğan. Sayın Erdoğan, bu hakaretlerinin farkında değilse durum vahim. Eğer farkındaysa durum çok daha vahim.

    “ÖZGÜR ÖZEL’İ OPERA SANATÇISI BİR KADININ ELİNİ ÖPERKEN GÖREBİLİRSİNİZ ANCAK BİR ŞEYHİN ETEĞİNİ ÖPERKEN GÖREMEZSİNİZ”

    Cumhur İttifakı’nın ortakları, CHP ve Genel Başkanımız Sayın Özgür Özel olmasa ne konuşacaklar açıkçası çok merak ediyoruz. Bizi anmadıkları tek an bile yok. Sayın Erdoğan, partisinin grup toplantısında dedi ki ‘Bölücü terör örgütleriyle opera dinlemeyi marifet saydılar.’ Bölücü terör örgütleri ne zamandan beri opera yapar oldu? Şunu da söylemeden geçmeyelim: Pervin Çakar’ı en fazla konuk edip ekranlarına çıkaran da TRT’dir. TRT arşivlerini silse de bu yayınları akıllardan silemeyecektir. Ben, buradan Sayın Erdoğan’a sesleniyorum: Genel başkanımız Sayın Özgür Özel’i opera sanatçısı bir kadının elini öperken görebilirsiniz ancak bir şeyhin eteğini öperken göremezsiniz. Size kalsa herkes terörist, herkes çürük, herkes sürtük. Bizi teröristlerle yan yana göremediğiniz için çareyi yanımızdakilere terörist demekte buldunuz. Anlıyoruz ama artık komik duruma düşüyorsunuz. Bölücü terör örgütleriyle opera dinliyormuşuz, hadi oradan.

    “BİLİYORUZ, GÖRÜYORUZ VE YAŞIYORUZ Kİ AKP TÜRKİYE’SİNDE İNSANLAR, ANAYASA’YA GÖRE EŞİTTİR AMA AKP’YE SIRTINI YASLAYANLAR DAHA EŞİTTİR”

    Sayın Erdoğan’ın ve Sayın Bahçeli’nin Kürtlerle ne sorunu var bilmiyoruz. ‘Bütün insanlar eşittir ama bazıları daha eşittir.’ Bakın, bu söz George Orwell’in, Stalin dönemi Sovyetler Birliği’ndeki eşitsizlikleri çarpıcı bir dil ve öyküyle eleştirdiği ‘Hayvan Çiftliği’ isimli ünlü eserinden bir alıntıdır. Genel Başkanımız Sayın Özgür Özel’in ‘Kürtler Türkiye’de daha az eşittir’ sözünün altına imzamızı atıyoruz. Zira bu ülkenin, bu toprakların asli unsurlarından olan Kürt kardeşlerimizin uzun yıllar uğradıkları adaletsizlik ve çifte standartların AKP döneminde daha da arttığını hepimiz biliyoruz. Ancak AKP döneminde kimlerin daha eşit, kimlerin daha az eşit olduğunu da biliyoruz. Buna bir kısım örnek verecek olursak: Eşinin firmasından kendi bakanlığına 9 milyon liralık dezenfektan satın alan becerikli ve yetenekli Ticaret Bakanı, AKP’nin Türkiye’sinde diğer vatandaşlarımızdan daha eşittir. Ya da Ankara’yı paralel yapıya parsel parsel sattığı, kendi yol arkadaşı tarafından ifade edilen Ankara’nın eski belediye başkanı, Erdoğan Türkiye’sinde diğer vatandaşlarımızdan daha eşittir. Veya Fethullahçı Terör Örgütü’nün liderini meclis kürsüsünden ‘Bu ülkenin, bu milletin yetiştirdiği bir değerdir’ diye öven dönemin başbakan yardımcısı, diğer vatandaşlarımızdan daha eşittir. Örneğin atanamayan öğretmenler, 3 ayrı yerden maaşlı bürokratlardan daha az eşittir. Ya da küçük yaşta çalışmaya zorlanan çocuklar; okula giden, oyun oynayan yaşıtlarından daha az eşittir. Biliyoruz, görüyoruz ve yaşıyoruz ki AKP Türkiye’sinde insanlar, Anayasa’ya göre eşittir ama AKP’ye sırtını yaslayanlar daha eşittir.

    “BU ÜLKEDE YOLSUZLUKLARIN ÜZERİNE GİDİLECEKTİR VE BUNLARIN AÇIĞA ÇIKMASINA YARDIMCI OLAN GERÇEK GAZETECİLERE DE TEŞEKKÜR EDİLECEKTİR”

    Türkiye’de maalesef mesleğini hakkıyla yapan insanlar, sürekli hedef tahtasına oturtuluyor. Gazetecilerin görevi, gerçeği ortaya çıkarmak ve doğrunun peşinden gitmek. Bağımsız ve tarafsız gazeteciler, bu yolda yıllarca bedel ödediler. Şimdi de Murat Ağırel hedef gösteriliyor. Neden?Türkiye’de gündem oluşturan bir dolandırıcılık olayının üzerine gittiği için. Murat Ağırel’in ailesine ve henüz ortaokul çağındaki kızına yapılan hakaretler, tehditler, aşağılamalar kesinlikle kabul edilemez. Bu ülkenin her onurlu vatandaşı gibi, Murat Ağırel’in de ailesinin de can ve mal güvenliğini sağlamak, emniyet koşullarını en üst düzeye çıkarmak ve bu tehditleri yapanları ivedilikle bulmak ve yargı önüne çıkarmak iktidarın namus borcudur. Bir kez daha vurgulayalım: Bu ülkede yolsuzlukların üzerine gidilecektir ve bunların açığa çıkmasına yardımcı olan gerçek gazetecilere de teşekkür edilecektir.

    “BU ÜLKEDE, AKP İKTİDARINDAN HİMAYE GÖRMEDEN KİMSE KİMSEYİ BU KADAR BÜYÜK ÇAPTA DOLANDIRMASI MÜMKÜN DEĞİLDİR”

    Murat Ağırel’in üzerine gittiği bu dolandırıcılık olayında, ünlü futbolcu ve iş insanlarından yüksek faiz vaadiyle para toplandı ve geri ödenmedi. Milyonlarca lira kayıp. Toplanan paralar, banka kayıtlarına bile girmedi. Paraların kime gittiği meçhul, nerede kullanıldığı meçhul. Ve bu ülkenin en ünlü futbolcularından bazıları, ‘Dolandırıldık’ diye yargıya başvurmak yerine Cumhurbaşkanına başvurdular. Şimdi size bu vahim durumu, bir örnekle anlatacağım: Bazı geri kalmış ülkelerde, bazı mahallelerde, birinin bir malı çalındığında, örneğin arabası çalındığında polise gitmezler. O arabayı çalanın kim olduğunu bilene giderler. ‘Abicim, sizin çocuklara söyle de bizim arabayı geri versinler.’ Futbolcuların yargıya değil, Cumhurbaşkanına gitmeleri de işte bunun gibi. Çünkü bu ülkede, AKP iktidarından himaye görmeden kimse kimseyi bu kadar büyük çapta dolandırması mümkün değildir. Futbol camiası, güzellik merkezleri, sosyal medya fenomenleri ve organize suç örgütleri… Adeta dolandırıcıların, mafyanın fink attığı bir ülke haline geldik.

    “ÜLKENİN GÜVENLİĞİNDEN SORUMLU İKİ YÜKSEK MAKAMIN KANDIRILDIĞI BİR ÜLKEDE, VATANDAŞ KİME GÜVENECEK”

    Vergisini ödeyen, kıt kanaat geçinen, harama el uzatmayan sade vatandaş ne yapacak? Çiftçi Mehmet Amca, Emekli Ayşe Teyze kredi çekmek istese bankanın kapısından içeri giremiyorken suç örgütlerinin önüne teminatsız kredi seçenekleri sunuluyor, düşük faizli, hatta geri ödemesiz kredi imkânları bile sağlanıyor. Bu ülkenin İçişleri Bakanı’nın ve valisinin imzası taklit edilerek 10 kişiye 1500 dolar karşılığında silah ruhsatı verildi. Ülkenin güvenliğinden sorumlu iki yüksek makamın kandırıldığı bir ülkede biz kime güveneceğiz, vatandaş kime güvenecek? Sonra ‘Ülkeyi dolandırıcılar ülkesi haline getirdiniz’ deyince kızıyorsunuz. ‘Kara para aklama ülkesi olduk’ deyince yine kızıyorsunuz. ‘Siz, çeteler iktidarısınız’ dediğimizde daha çok kızıyorsunuz. Ama iş denetlemeye gelince, hakça paylaşıma gelince üç maymunu oynuyorsunuz.

    “ASGARİ ÜCRETİN YILDA TEK SEFER BELİRLENMESİ, BİR KURAL DEĞİL; TERCİHTİR. ASGARİ ÜCRETİN YILDA İKİ KEZ BELİRLENMESİ, BİR LÜTUF DEĞİL; BİR ZORUNLULUKTUR”

    CHP olarak asgari ücret tespitiyle ilgili süreci çok yakından takip ediyoruz ve gerekli çalışmaları yapıyoruz. Asgari Ücret Tespit Komisyonu’nun toplanmasıyla birlikte ilgili Genel Başkan Yardımcımız, Gölge Bakanımız Sayın Gamze Taşcıer ayrıntılı bir açıklamayı da önümüzdeki günlerde kamuoyuyla paylaşacak. Ancak şimdiden ifade ediyoruz, bizim duruşumuz çok net. Biz emekten ve emekçiden yanayız. Asgari ücretle geçim mücadelesi veren milyonlarca vatandaşımızın ve ailelerinin insan onuruna yaraşır bir yaşama kavuşmalarını isterken temel hedefimiz de bu yurttaşlarımızın taban ücrete mahkûm edilmelerini ortadan kaldırmaktır. Asgari ücretle ilgili olarak hem Cumhurbaşkanı Erdoğan hem de Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Işıkhan’ın ‘Zaten yılda tek sefer veriliyordu’ şeklindeki açıklamalarla ön almaya çalıştıklarını görüyoruz. Asgari ücretin yılda tek sefer belirlenmesi, bir kural değil; tercihtir. Asgari ücretin yılda iki kez belirlenmesi, bir lütuf değil; enflasyon karşısında bir zorunluluktur. Emekçiler, enflasyonun sebebi değil; mağdurudurlar. Bu konuda, iktidarın algı yaratma çabasını reddediyoruz.

    “ÖNCE YEREL SEÇİMLERDE, SONRA DA GENEL SEÇİMLERDE SİZİN BİLETİNİZİ KESEREK EŞİTLİĞİN, ÖZGÜRLÜĞÜN, ADALETİN VE EKONOMİK REFAHIN HÂKİM OLDUĞU TÜRKİYE’Yİ KURACAĞIZ”

    Bugün, en düşük memur maaşı, yoksulluk sınırının yarısı. Asgari ücret, yoksulluk sınırının dörtte biri. Emekli aylığı ise yoksulluk sınırının altıda biridir. Asgari ücretle emekli maaşlarının açlık sınırının da altında olduğunu belirtmeye bile gerek yok, rakamlar ortada. Üstelik bu rakamlar, uzun süredir böyle. Halkımız, günden güne derinleşen ekonomik kriz altında inim inim inlerken Sayın Erdoğan her şeyin yolunda gittiğini söylüyor. Seçim öncesinde, ‘Türkiye’de kriz yok, ekonomide her şey kontrol altında, ben ekonomistim, ben bilirim’ diyen Erdoğan, şimdi ekonomide dengenin bozuk olduğunu itiraf ediyor. ‘Ekonomide dengeleri kurmanın vakit aldığı bir gerçektir’ diyor. Hâlâ, vatandaştan sabır bekliyor. Vatandaştan sabır isteyen Erdoğan’a cevabımız net: Artık vatandaşın sabredecek gücü kalmadı. Sabır taşı olsa çatlardı. Ama biz, halkımızın sizin bu beceriksiz ve basiretsiz ekonomi yönetiminiz nedeniyle çatlamasına izin vermeden önce yerel seçimlerde, sonra da ilk genel seçimlerde sizin biletinizi keserek eşitliğin, özgürlüğün, adaletin ve ekonomik refahın hâkim olduğu Türkiye’yi kuracağız.

    “2019’DA, ‘MART’IN SONU BAHAR OLACAK’ DEDİK, ÜLKEMİZİN BİRÇOK KÖŞESİNE BAHARI GETİRDİK. 2024’TE DE ‘BAHARIN TÜM ÇİÇEKLERİ TÜRKİYE’Yİ SARACAK’ DİYORUZ”

    Bildiğiniz gibi yerel seçim takvimi, Resmi Gazete’de yayınlandı. Antalya Manavgat’ta gerçekleştirdiğimiz 3 günlük milletvekili kampımızı başarıyla tamamladık. Kamp boyunca, milletvekillerimiz ve MYK üyelerimizle ülke gündemini, 38’inci Olağan Kurultay’ımız sonrasında yapılan çalışmaları ve yerel seçim stratejilerimizi değerlendirdiğimiz bir dizi toplantı yaptık. Geçtiğimiz saatlerde de MYK toplantımızın ardından PM toplantımıza başladık. Şu an itibarıyla PM toplantımız devam ediyor. Bugünkü PM toplantımızda, 659 seçim çevresine esas olmak üzere, 31 Mart 2024 tarihinde yapılacak seçimlerde Mahalli İdareler ile Mahalle Muhtarlıkları ve İhtiyar Heyetleri Seçimi Hakkında Kanun’un 10’uncu, Siyasi Partiler Kanunu’nun 37’nci ve Tüzüğümüzün 55’inci maddeleri uyarınca; tüm seçim çevrelerinde ve tüm seçim türlerinde aday saptamaya kaynak olmak üzere seçim çevrelerinin özelliklerine göre, ‘Örgüt Denetiminde Ön Seçim’, ‘Örgüt Denetiminde Basit Aday Yoklaması’ ve ‘Örgüt Denetiminde Genişletilmiş Aday Yoklaması’ adıyla eğilim yoklaması yöntemlerinin kullanılmasına karar verilmiştir. Diğer seçim çevrelerinde de önümüzdeki haftalarda bu seçim bölgeleri belirlenecek ve haftadan haftaya bunları kararlarını aldıkça kamuoyuyla paylaşacağız. Öncelikle ‘ön seçim’ diyoruz. Örgütlerimize bu konuda yetki veriyoruz. Ön seçim yapılamayan yerlerde, örgüt görüşleri doğrultusunda, memnuniyet anketleriyle, aday profili belirleme süreçleriyle aday adaylarının toplumsal karşılığını ölçerek çoklu adayların teke indirilmesi ve bunların içerisinden mümkün olduğu kadarıyla kadın adayların tercih edilmesi yönünde bir irademiz olduğunu da paylaşmak istiyorum. 2019’da, ‘Mart’ın sonu bahar olacak’ dedik, ülkemizin birçok köşesine baharı getirdik. 2024’te de ‘Baharın tüm çiçekleri Türkiye’yi saracak’ diyoruz.”

    “HEDEP KONUSU MYK VE PM GÜNDEMİMİZDE YOKTU”

    Yücel, “HEDEP’in 81 ilde aday gösterme kararına ilişkin değerlendirmeniz nedir? Eğer HEDEP 81 ilde aday çıkartma kararının arkasında durursa İstanbul özelinde bu karar tayin edici bir faktör olarak ön plana çıkabilir mi” sorusuna şu yanıtı verdi:

    “Bu konu MYK ve PM gündemimizde yoktu. PM’de de görüşülmedi. Cevap verilmesi gerekirse Sayın Genel Başkanımız yarınki grup toplantısında bu sorunuza gerekli cevabı verir.”

     

  • AKŞENER, CHP’NİN YEREL SEÇİMLERDE İŞBİRLİĞİ ÖNERİSİNE GENEL İDARE KURULU’NDAN “HAYIR KARARI ÇIKTIĞINI” AÇIKLADI

    İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, gazetecilerin sorusu üzerine CHP’nin yerel seçimlerde işbirliği önerisine Genel İdare Kurulu’ndan hayır kararı çıktığını açıkladı.

    İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, Genel İdare Kurulu toplantısına başkanlık yaptı. Akşener, toplantının ardından, Genel Merkez ek binasından ayrılırken, gazetecilerin sorularını yanıtladı. Akşener, CHP’nin yerel seçimlerde işbirliği önerisine Genel İdare Kurulu’ndan hayır kararı çıktığını söyledi. “Hayır kararı mı çıktı?” sorusuna, “Evet, hayır kararı çıktı” yanıtını verdi.

  • HEDEP İZMİR’DEN İL YÖNETİCİLERİ VE ÜYELERİNİN TUTUKLANMASINA TEPKİ: ”SİYASİ REHİNE OLAN ARKADAŞLARIMIZ SU KADAR BERRAK, GÜNEŞ KADAR AYDINLIKTIR”

    HABER: SULTAN EYLEM KELEŞ – KAMERA: KERİM UĞUR

    HEDEP İzmir İl Örgütü, Alsancak’ta yaptığı basın açıklamasıyla HEDEP’lilere yönelik polis operasyonlarına tepki gösterdi. Açıklamada, “Arkadaşlarımız bütün siyasi tutsaklarda olduğu gibi hukuki bir sürecin olağan gelişimi sonucu değil; siyasal iktidarın muhaliflerini sindirme yok etme ve Türkiye halklarını korku ikliminde yönetme tercihinin sonucu olarak rehin alınmışlardır. Siyasi rehine olarak tutulan arkadaşlarımız su kadar berrak güneş kadar aydınlıktırlar ve derhal serbest bırakılmalıdırlar” denildi.

    HEDEP İzmir İl Örgütü, il yönetici ve üyelerimin gözaltına alınıp tutuklanmasına, HEDEP’lilere yönelik operasyonlara karşı bugün Alsancak Türkan Saylan Kültür Merkezi önünde açıklama yaptı.

    Basın açıklamasına HEDEP İzmir Milletvekili Burcugül Çubuk, HEDEP İzmir il yöneticileri ve üyeleri de katıldı.

    “Baskılar ve sindirme politikalarınıza karşı asla boyun eğmeyeceğiz” pankartının arkasında bir araya gelen ve polis tarafından çembere alınan HEDEP’liler, “Baskılar bizi yıldıramaz”, “Yaşasın onurlu mücadelemiz” sloganlarını attı.

    Basın metnini okuyan HEDEP İzmir İl Yöneticisi Mahsun Koç, şunları söyledi:

    “AKP-MHP faşist iktidarı uzun zamandır çatışma dili ve kutuplaştırma siyaseti üzerinden hukuku rafa kaldırarak adaletsizliğin düzenini inşa etmeye çalışmaktadır. Bu düzenin temel parametreleri ise savaş, çatışma ve kutuplaştırma dilinin ötesinde her türlü siyasi ilke, ahlaktan ve asgari yasallıktan uzak gayrimeşru her türlü yöntemi siyasi muhaliflerine dayatarak bir baskı ve korku ikliminin yöneticisi ve sürdürücüsü haline gelmiştir. İçinden geçtiğimiz süreç itibariyle hukukun, demokrasinin, insan hakları ve ifade özgürlüğünün asgari ölçülerinden bile bahsetmek mümkün değildir. Sıkıştığı her noktada ‘milli irade’ söylemine ve sandık demokrasisine sarılan siyasal iktidar ve elitleri söz konusu muhalifleri olunca her türlü gayrimeşru yönelimi kendilerine mubah görmektedirler. Uydurma soruşturmalar ile seçilmişler tutuklanmakta, belediyelere el konularak kayyumlar atanmakta, hazırlanan düzmece fezlekeler ile parlamenterlerin dokunulmazlıkları kaldırılmakta, milli güvenlik gerekçeleri ile işçi grevleri yasaklanmakta ve en önemlisi yasama organı örtülü olarak tasfiye edilerek ülke adeta kararnameler ile yönetilmeye çalışılmaktadır.

    “CEZAEVLERİNDEKİ AÇLIK GREVLERİ TEHLİKELİ BİR BOYUTA VARMADAN TALEPLER KARŞILANMALI”

    Ortaya koyduğu istikrarsızlık ve uyguladığı savaş ve çatışma politikaları ile ülkeyi bir kaos ve felaketin içerisine sürükleyen siyasal iktidar tecrit ve izolasyon politikaları ile de cezaevlerinde siyasi tutsak ve rehinelere her trlü kötü muameleyi reva görmektedir. AKP-MHP iktidar blokunun siyasi bekası için gerekli gördüğü tecrit, izolasyon ve kötü muameleye karşı 27 Kasım’da cezaevlerinde başlayan açlık grevleri tehlikeli bir boyuta varmadan talepler karşılanmalı ve tecrit ile kötü muameleye son verilmeli, cezaevlerinde artık olağanlaştırılmaya çalışılan keyfi infaz yakma yönteminden derhal vazgeçilmelidir.

    “AKP-MHP GENEL MERKEZLERİ KARAR ORGANLARI, KOLLUK KUVVETİ BİNALARI İRTİBAT BÜROSU, ADLİYELER PARTİ TEMSİLCİLİKLERİNE DÖNÜŞTÜ”

    Siyasal iktidar kendisinin, kendisine yakın duran kesimlerin ve kolluk gücünün her türlü taciz, tecavüz, çocuk istismarı, öldürme ve kadın katliamları fiillerini gerçekleştirenlere karşı oldukça müsamahakar davranarak adeta bir cezasızlık politikası güderek onları bu eylemleri gerçekleştirme konusunda cesaretlendirirken, muhaliflerinin en meşru talep, söylem ve eylemlerini tarihte örneği görülmemiş en zorba yöntemler ile kriminalize ederek bir baskı, şiddet ve tutuklama terörüne dönüştürülmektedir. Gelinen aşamada AKP-MHP genel merkezleri bir karar organı halini almış, kolluk kuvveti binaları birer irtibat bürosu adliye binaları ise bu partilerin temsilciliklerine dönüşmüş durumdadır. ‘İşkenceye sıfır tolerans’ söyleminden işkenceye açık tolerans eylemine geçen siyasal iktidar suçluyu korurken suçu ve suçluyu ifşa edenleri ya da haber yapanları en acımasız yöntemler ile gözaltına alıp göstermelik kararlar ile tutuklatmaktadır.

    “TUTUKLANMA GEREKÇELERİ HUKUK TARİHİNDE KARA BİR LEKE”

    Bu hukuksuzluk atmosferinin mağdurları arasında bütün siyasi tutsaklar ile birlikte geçtiğimiz günlerde EGE-TUAYDER Eş Başkan’ı Nilay Güleser’in de aralarında bulunduğu 4 arkadaşımız hukuksuz bir şekilde gözaltına alınarak tutuklanmıştır. Tutuklanma gerekçeleri ise oldukça ilginç, hukuk tarihine ve literatürüne Gobbels Mahkemelerini bile kıskandıran nitelikte kara bir leke olarak geçecek niteliktedir. Tutuklanma kararı veren yargıç tutuklama gerekçesini adı sanı belli olan ve bugüne kadar verdiği ifadelerden hiçbir somut delil ve maddi kanıta ulaşılmayan bir itirafçının görgüsüne ve tanıklığına değil; düşünce ve yorumlarına dayandırmaktadır.

    “SİYASİ REHİNE OLARAK TUTULAN ARKADAŞLARIMIZ DERHAL SERBEST BIRAKILMALIDIR”

    Arkadaşlarımız bütün siyasi tutsaklarda olduğu gibi hukuki bir sürecin olağan gelişimi sonucu değil; siyasal iktidarın muhaliflerini sindirme yok etme ve Türkiye halklarını korku ikliminde yönetme tercihinin sonucu olarak rehin alınmışlardır. Siyasi rehine olarak tutulan arkadaşlarımız su kadar berrak güneş kadar aydınlıktırlar ve derhal serbest bırakılmalıdırlar. Onların rehin alınması bizleri yıldıramayacağı gibi omuzlarımıza daha büyük sorumluluklar yükleyerek mücadele azmimizi bilemektedir. Mücadele edecek ve mutlaka kazanacağız.”

     

  • ALİ ABBAS ERTÜRK: “ÖĞRENCİLERİMİZİN İHTİYAÇLARINI KARŞILAMASI GEREKEN YURT YETKİLİLERİ, AHLAK BEKÇİLİĞİNE SOYUNAMAZ”

    KEMAL ONUR ATALAY

    CHP PM Üyesi Ali Abbas Ertürk, Mine Nur Uysal’ın yaşamını yitirmesi sonrasında kaldığı yurdun müdürünün olay yerine gelerek Uysal’ın arkadaşlarına çirkin sözler söylediği iddialarını değerlendirdi. Ertürk, “Öğrencilerimizin ihtiyaçlarını karşılaması gereken yurt müdürü ve yurt yetkilileri ahlak bekçiliğine soyunamaz” dedi.

    CHP Yurtiçi Örgütlenme Koordinatörü ve Parti Meclis Üyesi Ali Abbas Ertürk, dün Aksaray’da feci bir trafik kazası sonucu hayatını kaybeden Mine Nur Uysal’a rahmet ve ailesine baş sağlığı diledi. 

    Uysal’ın kaldığı kız öğrenci yurdundaki yurt müdürünün olay yerine gelerek, genç kızın arkadaşlarına vahim ifadeler kullandığı iddialarına değinen Ertürk, bir an önce soruşturmanın tamamlanarak gerçeklerin ortaya çıkarılmasını istedi. 

    “ONA SAHİP ÇIKAMADIĞIMIZ İÇİN AİLESİNDEN ÖZÜR DİLİYORUM”

    Ertürk, “Dün Aksaray Üniversitesi Tarih bölümünde okuyan genç kardeşimiz Mine Nur Uysal’ı bir trafik kazasında kaybettik. Öncelikle genç kardeşimize Allah’tan rahmet, ailesine sabırlar diliyorum. O bizim misafirimizdi, ailesi tarafından Aksaray’a gönderilmişti. Ona sahip çıkamadığımız, hayatına sahip çıkamadığımız için ailesinden de öğrenci arkadaşlarından da bir Aksaraylı olarak özür diliyorum” dedi.

    “ÖĞRENCİLERİMİZİN ANLATTIKLARINA BAKARSAK TRAFİK IŞIĞI, YAYA GEÇİDİ, KASİS YOK” 

    Yaşanan trafik kazasının bir ilk olmadığını söyleyen Ertürk, “Öncelikle bu Aksaray’da olan ilk kaza değil, olay yerinde üniversite öğrencilerimizin anlattıklarına bakarsak trafik ışıkları yok, yaya geçidi yok, kasis yok. Belediyenin yapması gereken aydınlatma yetersiz ve genç kızlarımızın bulunduğu alan karanlık bir alan” diye konuştu.

    Kız öğrenci yurdu müdürünün öğrencilere yönelik seviyesiz sözler sarf ettiği iddialarına da değinen Ertürk, “Bundan daha vahim olan bir şeye değinmek istiyorum. Henüz üniversite öğrencilerimiz arkadaşların acısını yaşarken, olay çok taze ve sıcakken, yurt müdürünün olay yerine gidip söylediği iddia edilen sözler daha vahim. Yurt müdürünün ağzında sakızla olay yerine gidip lakayt bir şekilde öğrencilerimize, ‘Bu saatte niye buradaydınız? Dışarıya niye çıktınız? Yolun karşı tarafına niye geçtiniz? Siz dışarıda dolaştığınız için bu erkekler burada arabalarla dolaşıyor’ şeklinde çok çirkin laflar söylediği iddia ediliyor. Bu konuda ilimizin valisinden derhal bir açıklama bekliyoruz. Bu müdür bu hadsizlikte bulunmuş mudur ki orada bulunan öğrenci kardeşlerimizin bu konuda ses kaydı olduğu iddiaları var, bu konuya derhal bir açıklama getirilmelidir” açıklamasında bulundu.

    “İDDİALAR DOĞRUYSA BUNU SÖYLEYENİN DE MÜSAADE EDENİN DE YAKASINDAN ELİMİZİ ÇEKMEYECEĞİZ” 

    İddiaların doğru olması karşısında söyleyenlerin de buna müsaade edenlerin de yakasından elini çekmeyeceklerini söyleyen Ertürk, “Oradaki öğrencilerimizin barınma, beslenme, güvenlik ihtiyaçlarını karşılaması gereken yurt müdürü ve yurt yetkilileri; ahlak zabıtalığına soyunup bir ahlak bekçisi gibi gençlerimizin özel hayatını sorgulayamaz. Bu iddialar doğruysa bunu söyleyenin de buna müsaade edenin de yakasından elimizi hiçbir zaman geri çekmeyeceğiz, bunun bilinmesini isterim. Sayın Valimiz bir açıklama yaptı, idari soruşturma başlatıldı diye. Bu yetmez derhal soruşturmayı hızlandırıp sonuçlarını ve yaptırımlarını kamuoyuna açıklamalıdır. Orada yeni kazalar olmaması için önlemler acilen alınmalıdır ve gençlerimizin konuşmasını engellemek, görüntü alan basın mensuplarını engellemek yerine derhal yetkililer bu sorunu çözmelidir” diye konuştu.

    “HERHANGİ BİR BASKIYA MARUZ KALIRSANIZ BANA ULAŞABİLİRSİNİZ”

    Üniversiteli gençlere de seslenen CHP PM Üyesi Ertürk, “Sizin haklı talepleriniz bizim başımızın tacıdır. Onları yerine getirmek boynumuzun borcudur. Bu talepleri yerine getirdiğimiz için herhangi bir baskıya maruz kalırsanız, herhangi bir mobbing uygulanırsa, ‘hakkınızda dava açacağız, isimlerinizi topluyoruz’ diye tehditler devam ederse Ali abiniz olarak saat kaç olursa olsun herhangi bir sıkıntı durumunda bana ulaşabilirsiniz” dedi.

     

  • ANKARA BÜYÜKŞEHİR BELEDİYESİNDEN 3 ARALIK DÜNYA ENGELLİLER GÜNÜNE ÖZEL ETKİNLİKLER

    ANKARA BÜYÜKŞEHİR BELEDİYESİNDEN 3 ARALIK DÜNYA ENGELLİLER GÜNÜNE ÖZEL ETKİNLİKLER

    Ankara Büyükşehir Belediyesi “3 Aralık Dünya Engelliler Günü” nedeniyle çeşitli etkinlikler düzenledi. Sosyal Hizmetler Daire Başkanlığı, Engelsiz Gündüz Çocuk Bakımevi, Mola Evleri ve özel eğitim kurumlarında eğitim gören öğrenciler için “Bana Bir Masal Anlat” adlı tiyatro oyununu sahnelerken Kültür ve Sosyal İşler Daire Başkanlığı Altınokta Körler Derneği Ankara Şubesi iş birliğiyle Anıtkabir’i ziyaret etti. 

    Ankara Büyükşehir Belediyesi, “3 Aralık Dünya Engelliler Günü” nedeniyle Başkentte çeşitli etkinlikler düzenledi.

    Kültür ve Sosyal İşler Daire Başkanlığı Altınokta Körler Derneği Ankara Şubesi iş birliğiyle Anıtkabir ziyareti gerçekleştirirken Sosyal Hizmetler Daire Başkanlığı ise engelli çocuklar için özel bir tiyatro oyunu sahneledi.

    TİYATRO OYUNU BÜYÜK BEĞENİ TOPLADI

    Engelsiz Gündüz Çocuk Bakımevi, Mola Evlerinde ve özel eğitim kurumlarında eğitim gören öğrenci ve ailelerinin katılımıyla gerçekleştirilen ve Büyükşehir Belediyesi Şehir Tiyatrosu oyuncuları tarafından sahnelenen “Bana Bir Masal Anlat” adlı tiyatro oyunu büyük beğeni topladı. 

    Etkinliğe Sosyal Hizmetler Daire Başkanı Önder Yanmaz, Engelliler ve Rehabilitasyon Şube Müdürü Mehmet Bağdat, Yaşlı Hizmetleri ve Şefkat Evleri Şube Müdürü Esin Mızrak, Sosyal Yardımlar Planlama ve Koordinasyon Şube Müdürü Ahmet Güven, öğrenciler, veliler ve öğretmenler katıldı.

    YILIN 365 GÜNÜNÜ ENGELLİLER GÜNÜ OLARAK GÖRÜYORUZ

    Engelli bireyler için sosyal sorumluluk projelerini hayata geçirmeye devam ettiklerini belirten Sosyal Hizmetler Daire Başkanı Önder Yanmaz, “Sosyal Hizmetler Daire Başkanlığı olarak ‘3 Aralık Dünya Engelliler Günü’ kapsamında bir program düzenledik. Merkezlerimizde bulunan engelli çocuklarımız ve onların öğretmenleriyle birlikte bir tiyatro farkındalık etkinliği planladık. Ankara Büyükşehir Belediyesi olarak da diğer birimlerimizle birlikte bu haftayı dolu dolu geçireceğiz. Bugün de oyunumuza yoğun bir katılım oldu. Emeği geçen herkese teşekkür ediyor, engelsiz bir Başkent diliyoruz” derken, Engelliler ve Rehabilitasyon Şube Müdürü Mehmet Bağdat ise “Yaklaşık 350 özel öğrencimizi misafir ettik. Onlara keyifli bir tiyatro etkinliği sunuyoruz. Engelliler ve Rehabilitasyon Şube Müdürlüğü olarak Mola Evlerimizle, Engelsiz Gündüz Çocuk Bakımevlerimizle ve diğer hizmetlerimizle vatandaşlarımıza hizmet veriyoruz. Biz sadece 3 Aralık’ta değil yılın 365 gününü Engelliler Günü olarak görüyor ve engelli vatandaşlarımıza hizmet veriyoruz” ifadelerini kullandı.

    BAŞKENTLİ GÖRME ENGELLİ BİREYLER ANITKABİR’İ ZİYARET ETTİ

    Kültür ve Sosyal İşler Daire Başkanlığı Altınokta Körler Derneği Ankara Şubesi iş birliğiyle Anıtkabir ziyareti gerçekleştirdi.

    Ziyarette Turizm Şube Müdürü Alp Aykut Çıngır, Altınokta Körler Derneği Ankara Şube Başkanı Yusuf Dugan ve dernek üyeleri katıldı.  Kültür ve Sosyal İşler Daire Başkanlığı olarak engelli bireylere yönelik kent gezileri düzenlediklerini belirten Çıngır şöyle konuştu:

    “Ankara Büyükşehir Belediyesi Kültür ve Sosyal İşler Daire Başkanlığı Turizm Şube Müdürlüğü olarak Dünya Engelliler Günü’nde Anıtkabir’e geldik, Ata’nın huzuruna çıktık. Rehber eşliğinde Aslanlı Yol’dan yürüyerek Atatürk ve Kurtuluş Savaşı Müzesini gezdik, geçmişe yaptığımız yolculukla hem duygulandık hem gururlandık.  Engelli bireylerimizle Dünya Engelliler Günü’nde hep birlikte şunu söylüyoruz: Hayatı sevgiyle, saygıyla paylaştığımız zaman hiçbir engel yoktur.”

        

  • DİDİM’DE 3 ARALIK ENGELLİLER GÜNÜ ETKİNLİĞİ DÜZENLENDİ

    DİDİM’DE 3 ARALIK ENGELLİLER GÜNÜ ETKİNLİĞİ DÜZENLENDİ

    Didim Belediyesi ile Didim ve Yöresi Engelliler Derneği tarafından 3 Aralık Dünya Engelliler günü etkinlikleri yapıldı.

    Efeler Mahallesi’nde bulunan dernek binasında gerçekleştirilen etkinliğe Didim Kaymakamı Can Kazım Kuruca, Didim Garnizon Komutanı Ali Saçan, Didim Belediye Başkanı A. Deniz Atabay, Belediye Başkan Yardımcıları E. Öznur Gündoğdu, İbrahim Metin Başer, Didim ve Yöresi Engelliler Derneği Başkanı Resul Yazıcı, siyasi parti temsilcileri, Sivil toplum kuruluşları temsilcileri, belediye meclis üyeleri ile engelli vatandaşlar ve aileleri katıldı.

    Farkındalık etkinliğinde konuşma yapan Didim Belediye Başkanı A. Deniz Atabay, “Belediye olarak her zaman engelli vatandaşlarımızın yanında olduk, olmaya da devam edeceğiz. Engelli vatandaşlarımızın her türlü ihtiyacının karşılanması için elimizden geleni yapmaya çalıştık. Bu farkındalıkla çalışmalarımızı sürdürmeye devam edeceğiz.” dedi.