Blog

  • ARZU ÇERKEZOĞLU: “YILDA BİR KEZ VERİLECEK ZAMLA BU İŞİN BİTİRİLECEĞİNİ DÜŞÜNEN, İŞÇİLERİN ÜCRETLERİNİ YILIN İKİNCİ YARISINDA HİÇ ETMEYİ PLANLAYAN HERKES BİLMELİDİR Kİ BU İŞ BURADA BİTMEZ”

    ARZU ÇERKEZOĞLU: “YILDA BİR KEZ VERİLECEK ZAMLA BU İŞİN BİTİRİLECEĞİNİ DÜŞÜNEN, İŞÇİLERİN ÜCRETLERİNİ YILIN İKİNCİ YARISINDA HİÇ ETMEYİ PLANLAYAN HERKES BİLMELİDİR Kİ BU İŞ BURADA BİTMEZ”

    DİSK Genel Başkanı Arzu Çerkezoğlu, “Yüksek enflasyon koşullarında asgari ücret değil iki kez, yılda dört kez güncellenmelidir. Șimdi belirlenecek olan bir ücretin yeni yılda, çok değil birkaç ay sonra hiçbir hükmü kalmayacağını hepimiz biliyoruz. Böylesi bir tercih, bile isteye milyonları yoksulluğa mahkum etmektir. Her gün, iğneden ipliğe her șeye zam geldiği bir dönemde, ‘İşçilerin ücretleri artmasın’ demek Türkiye işçi sınıfının ekmeğine, çocuklarının geleceğine el uzatmak demektir. Yılda bir kez verilecek zamla bu işin bitirileceğini düşünen, işçilerin ücretlerini yılın ikinci yarısında hiç etmeyi planlayan herkes bilmelidir ki DİSK için, Türkiye işçi sınıfı için bu iş burada bitmez. Döktüğümüz alın terinin karşılığı bile olmayan ücretlerimizi enflasyonun nedeni olarak gösterenlere, daha fazla vergi toplamak için hemen işçinin, halkın, emekçinin cebine göz dikenlere sesleniyoruz; dönün etrafınızdaki şirketlerin kar oranlarına, doyuramadığınız bankalarınızın bilançolarına bakın. Yaşanan ekonomik sıkıntıların bedelini ödemesi gerekenler, evine ekmek götürme mücadelesi verenler değil, kasalarını tıka basa dolduranlardır” dedi.

    DİSK Genel Başkanı Arzu Çerkezoğlu ve yönetim kurulu üyeleri, bugün, Ankara’da Genel İş Genel Merkezi’nde, “Gelirde adalet, vergide adalet, insanca yaşanacak ücret” talebiyle açıklama yaptı. Çerkezoğlu’nun açıklamaları şöyle:

    “KENT KENT, MEYDAN MEYDAN, İŞ YERLERİNDEN BAŞLAYAN MÜCADELEMİZİ TBMM’YE, BAKANLIKLARA TAŞIDIK”

    “DİSK olarak 2 yıldır, yaşanan bu yüksek enflasyon, ücretlerimizin sürekli değer kaybetmesi, alım gücümüzün gerilemesi, üzerimizdeki ağır vergi yükünün ortadan kalkması ve insanca yaşayacağımız bir ücret için ‘gelirde adalet, vergide adalet’ diyerek bir mücadele sürecindeyiz. Kent kent, meydan meydan, iş yerlerinden başlayan mücadelemizi TBMM’ye, bakanlıklara taşıdık. Birçok yerde mitingler düzenledik. En son İstanbul’dan Ankara’ya, 5 gün süren bir yürüyüş gerçekleştirdik. Ardından Ankara’da büyük bir kitlesel miting ve karşılamayla bu konudaki irademizi ortaya koyduk. Şimdi de İstanbul’dan Ankara’ya başlattığımız bu yürüyüşü, tüm Türkiye’ye taşıma ve bu konudaki kararlılığımızı tüm Türkiye’de, tüm işçi arkadaşlarımızla buluşturmak üzere yeni bir programın ilk gününde sizlerle birlikteyiz.

    “MASADA OLMAMAMIZA RAĞMEN İŞ YERLERİNDEN ALANLARA, MEYDANLARA KADAR İNSANCA YAŞAYACAK BİR ASGARİ ÜCRET İÇİN MÜCADELELERİMİZİ DEVAM ETTİRİYORUZ”

    Gelirde adalet, vergide adalet ve insanca yaşayacak bir ücret için Türkiye’nin dört bir yanında ayağa kalkıyoruz. Yüksek enflasyon nedeniyle alım gücümüz hızla erirken bu da yetmezmiş gibi adaletsiz vergilerle ekmeğimiz küçülürken, Cumhuriyet tarihinin en ağır bölüşüm krizini yaşarken, bu düzenin tüm çarkları, zengini daha zengin, yoksulu daha yoksul yapmak üzere dönmeye devam ederken, aynı zamanda önümüzdeki günlerde 2024 yılı asgari ücreti belirlenecek. Pazartesi günü Asgari Ücret Komisyonu ilk toplantısını yapacak. Biz DİSK olarak Asgari Ücret Tespit Komisyonu’nda yer almıyoruz. Masada olmamamıza rağmen iş yerlerinden alanlara, meydanlara kadar insanca yaşayacak bir asgari ücret için mücadelelerimizi devam ettiriyoruz. Bu amaçla geçtiğimiz hafta, aralık ayının ilk gününde, İstanbul’da DİSK Genel Merkezi’nde bir basın toplantısı yaptık ve asgari ücretle ilgili DiSK-AR’in gelenekselleşen asgari ücret raporunu kamuoyuyla paylaştık. Ve bu çerçeveyle de DİSK’in taleplerini sıralamıştık.

    “ASGARİ ÜCRET SADECE ASGARİ ÜCRET ALANLARIN MESELESİ DEĞİLDİR. ASGARİ ÜCRET İŞÇİ SINIFININ MESELESİDİR, MİLYONLARIN MESELESİDİR, MEMLEKET MESELESİDİR”

    Bu hafta boyunca da fabrikalardan belediyelere, atölyelerden hastanelere, iş yerlerine kadar ülkenin dört bir yanında örgütlü olduğumuz iş yerlerinde çalışan bütün DİSK’li ișçiler ayağa kalktılar ve ‘Gelirde Adalet, Vergide Adalet, İnsanca Yaşanacak Ücret’ bildirilerimizi hep beraber okuduk. Bir haftadır iş yerlerinde okunan bildirimizde özetle șunları söyledik: Asgari ücret sadece asgari ücret alanların meselesi değildir. Asgari ücret işçi sınıfının meselesidir, milyonların meselesidir, memleket meselesidir. Çünkü asgari ücret tüm diğer ücretleri etkilemektedir. İşsizlik sigortasından kıdem tazminatına kadar birçok hakkımız asgari ücretten etkilenmektedir. Türkiye’de ücretler insanca yaşamaya yetmemektedir. Açlık sınırı 14 bin lirayı buldu, yoksulluk sınırı 45 bin lirayı aştı. Asgari ücret ise bırakın yoksulluk sınırını, açlık sınırının bile altında kaldı.

    “HEPİMİZİN ÇALIŞARAK ÜRETTİĞİ TOPLAM DEĞER, BU ÜLKEDEN 85 MİLYON İNSANIN İNSANCA YAȘATMAYA YETER. YETER Kİ ZİHNİYET DEĞİŞSİN”

    Türkiye’ de asgari ücret sembolik bir ücret değildir, istisnai bir ücret değildir. Türkiye’de işçilerin yarıdan fazlası asgari civarında bir ücretle yaşamaktadır. Bu hak değildir, bu adalet değildir. ‘Biz, gelirde adalet istiyoruz, vergide adalet istiyoruz, insanca yaşayacak bir ücret istiyoruz’ dedik. Ve iş yerlerinden binlerce işçi arkadaşımız bu sesi hep birlikte ifade etti. Evet, bizler biliyoruz ki tüm işçilerin insanca yaşamasını sağlayacak bir ücret alabilmesi mümkündür. Bu ülkenin kaynakları, hepimizin çalışarak ürettiği toplam değer, bu ülkeden 85 milyon insanın insanca yașatmaya yeter. Yeter ki tercihler değişsin, yeter ki zihniyet değişsin.

    “600 MİLLETVEKİLİNE ÇAĞRIMIZ: MECLİS’E VERDİĞİMİZ KANUN TEKLİFİNİN OY BİRLİĞİYLE MECLİS’TEN GEÇİRİLMESİ”

    Biz DİSK olarak bir taraftan gelirde adalet isterken diğer taraftan ‘Vergide adalet olmadan gelirde adalet olmaz’ diyoruz. Ve adaletli bir vergi düzeni sağlamak için bir kanun teklifi de hazırlayarak bunu Meclis’e verdik. Ana muhalefet partisi tarafından hazırladığımız kanun teklifi Meclis’e sunuldu. Bütün siyasi partilere, 600 milletvekiline çağrımız: Meclis’e verdiğimiz bu kanun teklifinin oy birliğiyle Meclis’ten geçirilmesi ve bu ülkede emeğiyle çalışan milyonlarca işçinin, emekçinin, kamu çalışanının, herkesin bu ağır vergi yükü altında ezilmesine son verilmesi ve az kanandan az, çok kazanandan çok vergi alınan adil bir vergi sisteminin kurulması için bu yasanın Meclis’ten geçmesi çağrımızı bir kez daha ifade ediyoruz.

    “ASGARİ ÜCRET, ENFLASYON TEK HANELİ RAKAMLARA DÜŞENE KADAR YILDA DÖRT KEZ GÜNCELLENMELİDİR”

    2024 asgari ücretine dair görüşlerimizi, ‘Gelirde adalet, vergide adalet, insanca yaşanacak ücret’ için atılması gereken adımları, geçtiğimiz hafta basın toplantısında 13 maddede özetlemiştik. Duymayan kulaklar duysun, görmeyen gözler görsün diye, acilen atılması gereken adımları burada kısaca bir kez daha hatırlatıyoruz: Ülkemizde asgari ücretin bir ortalama ücret olduğu unutulmamalıdır. Milyonların asgari ücrete mahkum edilmemesi için tek yol var: Sendikal hakların kullanımının önündeki engellerin kaldırılması ve Sendikalar Kanunumuzda da var olan teşmil mekanizmasının hemen gündeme getirilmesi. Asgari ücretin gerçek dışı resmi enflasyona göre, hiçbir zaman tutmayan hedeflenen enflasyona göre artırılması asla kabul edilemez. Bizler çalışıyoruz, bizler üretiyoruz, Türkiye büyüyorsa hakkımızı istiyoruz. Asgari ücret yüksek enflasyon koşullarında, enflasyon tek haneli rakamlara düşene kadar yılda dört kez güncellenmelidir. Bir evde iki kişi çalıştığı zaman en azından o eve bir yoksulluk sınırı kadar gelir girmesi sağlanmalıdır.

    “ASGARİ ÜCRET EN DÜŞÜK KAMU İȘÇİSİ ÜCRETİ VE EN DÜŞÜK MEMUR MAAŞI DİKKATE ALINARAK HESAPLANMALIDIR”

    Asgari ücret, bütün uluslararası standartlara uygun bir biçimde, işçinin ailesiyle birlikte
    geçinebileceği bir ücret olarak belirlenmelidir. Asgari ücret sonrası ilk vergi dilimine uygulanacak oran yüzde 10’a düşürülmeli, vergi dilimleri artırılmalı, çalışanlar olarak sanki zenginleşmişiz gibi yıl içerisinde bir üst vergi dilimine geçirilmemizin önüne geçilmelidir. En düșük emekli aylığı en azından asgari ücret düzeyine yükseltilmelidir. Özel sektördeki işçilerle kamu işçileri arasında ayrım yapmak Anayasa’nın eşitlik ilkesine aykırıdır. Asgari ücret en düşük kamu ișçisi ücreti ve en düşük memur maaşı dikkate alınarak hesaplanmalıdır.

    “KİMSENİN İNANMADIĞI, GERÇEK DIŞI VE HUKUK DIŞI TÜİK VERİLERİNİ GÖSTEREREK ‘İŞÇİYİ ENFLASYONA EZDİRMEDİK’ DİYEMEZSİNİZ”

    Ülkeyi yöneten siyasi iktidarın sözcüleri, sık sık ‘Çalışanları enflasyona ezdirmiyoruz’ diyorlar. Evet, hemen șimdi bu adımları atarsak eğer, bu doğrultuda politikaları belirlersek işte o zaman gerçekten de işçileri hayat pahalılığı ve yüksek enflasyon karşısında ezdirmemiş olursunuz. Kimsenin inanmadığı, hakikatten kopuk, gerçek dışı ve hukuk dışı TÜİK verilerini göstererek ‘İşçiyi enflasyona ezdirmedik’ diyemezsiniz. Daha da kötüsü asla ama asla tutturulamayan, hükümetin yıl içerisinde defalarca revize etmek zorunda kaldığı, gerçeklikten uzak enflasyon hedefi ücretleri sınırlayamaz. Hedeflenen enflasyon veya TÜİK enflasyonu civarında bir ücret artışı, işçilerin alım gücünü daha da düşürmek, milyonları daha da yoksullaştırmak anlamına gelecektir. DİSK açısından bu durum asla ve asla kabul edilemez.

    “YILDA BİR KEZ VERİLECEK ZAMLA BU İŞİN BİTİRİLECEĞİNİ DÜŞÜNEN, İŞÇİLERİN ÜCRETLERİNİ YILIN İKİNCİ YARISINDA HİÇ ETMEYİ PLANLAYAN HERKES BİLMELİDİR Kİ BU İŞ BURADA BİTMEZ”

    Öte yandan, 1 Aralık’taki basın toplantımızda ifade ettiğimiz bir konunun daha altını çizmek istiyoruz: Yüksek enflasyon koşullarında asgari ücret değil iki kez, yılda dört kez güncellenmelidir. Șimdi belirlenecek olan bir ücretin yeni yılda, çok değil birkaç ay sonra hiçbir hükmü kalmayacağını hepimiz biliyoruz. Böylesi bir tercih, bile isteye milyonları yoksulluğa mahkum etmektir. Her gün, iğneden ipliğe her șeye zam geldiği bir dönemde, ‘İşçilerin ücretleri artmasın’ demek Türkiye işçi sınıfının ekmeğine, çocuklarının geleceğine el uzatmak demektir. Yılda bir kez verilecek zamla bu işin bitirileceğini düşünen, işçilerin ücretlerini yılın ikinci yarısında hiç etmeyi planlayan herkes bilmelidir ki DİSK için, Türkiye işçi sınıfı için bu iş burada bitmez. Döktüğümüz alın terinin karşılığı bile olmayan ücretlerimizi enflasyonun nedeni olarak gösterenlere, daha fazla vergi toplamak için hemen işçinin, halkın, emekçinin cebine göz dikenlere sesleniyoruz; dönün etrafınızdaki şirketlerin kar oranlarına, doyuramadığınız bankalarınızın bilançolarına bakın. Yaşanan ekonomik sıkıntıların bedelini ödemesi gerekenler, evine ekmek götürme mücadelesi verenler değil, kasalarını tıka basa dolduranlardır.

    “ARALIK AYI BOYUNCA, DİSK YÖNETİM KURULU OLARAK DOĞUDAN BATIYA, KUZEYDEN GÜNEYE, BÖLGE BÖLGE, KENT KENT ÜLKEMİZİ DOLAȘACAĞIZ”

    Biz adalet istiyoruz. Gelirde, vergide ve ülkede adalet istiyoruz. Her insan gibi insanca yaşamak istiyoruz. Hakkımızı istiyoruz, hakkımız olanı alana kadar da mücadelemizi büyütmeye
    kararlıyız. Bugün Ankara’da gerçekleştireceğimiz Temsilciler Kurulumuzun ardından 10 Aralık’ta yine Ankara’da yapılacak olan emekli mitingine güç vereceğiz. Emeklilerin adalet ve insanca yaşayacak ücret talebine, mücadelesine ses vereceğiz. 11 Aralık’tan itibaren de DİSK olarak ‘Gelirde Adalet, Vergide Adalet ve İnsanca Yaşanacak Bir Ücret’ yürüyüşümüzü ülkenin dört bir yanına taşıyacağız. Bu hafta iş yerlerinde başlayan mücadelemiz, tüm bölgelerde gerçekleştireceğimiz kitlesel işçi buluşmalarıyla, kent kent, meydan meydan büyüyecek. Aralık ayı boyunca, DİSK Yönetim Kurulu olarak doğudan batıya, kuzeyden güneye, bölge bölge, kent kent ülkemizi dolaşacağız. ‘Gelirde adalet, vergide adalet ve insanca yaşanacak bir ücret’ mücadelesi için tüm işçi arkadaşlarımızla, üyemiz olsun olmasın, sendikalı olsun olmasın tüm işçilerle, emekçilerle, emeklilerle meydanlarda buluşacağız.

    “İSTANBUL’DAN ANKARA’YA ULAŞAN ADALET MÜCADELESİNİ ÜLKEMİZİN DÖRT BİR YANINA TAŞIYACAĞIZ”

    İstanbul’dan Ankara’ya ulaşan adalet mücadelesini ülkemizin dört bir yanına taşıyacağız. Bugün Ankara’dayız, 11 Aralık Pazartesi günü Edirne’de, salı günü Kırşehir’de, çarşamba günü Mersin’de, perşembe günü Antalya’da ve cuma günü de İzmir’de olacağız. Sonraki hafta salı günü 19 Aralık’ta Artvin’de, çarşamba günü Eskişehir’de, perşembe günü Kocaeli’de, cuma günü Bursa’da ve ve sonraki pazartesi de İstanbul’da meydanlarda umudu büyüteceğiz. İstanbul’dan Ankara’ya yola çıkarken ‘Bu yolda yalnız yürümeyeceğiz’ demiştik ve milyonların taleplerinin, umutlarının, yüreklerinin bizlerle beraber olduğunu söylemiştik. Şimdi kent kent dolaşacak ve bizimle beraber olan bu yüreklerle buluşacağız. Gelirde adaleti, vergide adaleti, ülkede adaleti, insanca yaşanacak ücreti ve bu konuda bütün haklarımızı kol kola, omuz omuza direne direne kazanacağız. Yolumuz açık olsun.”

    “ASGARİ ÜCRETTE ARTIK RAKAMLARIN PEŞİNDE KOŞMAK İSTEMİYORUZ. BU YIL İLK KEZ BİR RAKAM ÖNERİSİ SÖYLEMİYORUZ”

    Çerkezoğlu, “Asgari ücret için bir rakam belirlediniz mi” sorusuna da “O kadar yüksek enflasyonlu bir süreçteyiz ki bizim aralık ayı başında söyleyeceğimiz bir rakam, zamlı asgari ücreti şubatta alacağız, bu iki ay içinde bile uçup gidecek. Dolayısıyla biz asgari ücrette artık rakamların peşinde koşmak istemiyoruz. İnsanca yaşanacak bir ücret istiyoruz ve daha da önemlisi Türkiye’yi asgari ücretliler toplumu olmaktan kurtaracak politikaların hayata geçirilmesi gerektiğini söylüyoruz. Bu yıl ilk kez bir rakam önerisi söylemiyoruz” yanıtını verdi.

     

  • MUĞLA MENTEŞE’DE HİDROJEN GAZI DOLUMU SIRASINDA MEYDANA GELEN PATLAMAYA İLİŞKİN AÇILAN DAVANIN İLK DURUŞMASI YAPILDI, TUTUKLU SANIKLAR TAHLİYE EDİLDİ

    MUĞLA MENTEŞE’DE HİDROJEN GAZI DOLUMU SIRASINDA MEYDANA GELEN PATLAMAYA İLİŞKİN AÇILAN DAVANIN İLK DURUŞMASI YAPILDI, TUTUKLU SANIKLAR TAHLİYE EDİLDİ

    ESMA TURAN

    Muğla’nın Menteşe ilçesinde hidrojen gazı üretim ve dolum tesisinde çalışan Nurhayat Karakaş’ın (25) hayatını kaybettiği ve bir kişinin de ağır yaralandığı patlamaya ilişkin açılan davada ilk duruşma yapıldı. Tutuklu yargılanan iş yeri sahipleri baba ve oğlu tahliye edildi.

    Muğla’nın Menteşe ilçesine bağlı Bayır Mahallesi’nde hidrojen gazı üretim ve dolum tesisinde, 15 Temmuz’da saat 09.00 sıralarında bir patlama meydana gelmiş, patlamada dolum yapan 2 işçi yaralanmıştı. Muğla Eğitim ve Araştırma Hastanesi’ne kaldırılan Nurhayat Karakaş, hayatını kaybetmiş, vücudunda üçüncü derece yanık oluşan Tuncay Ü. ise tedavisinin ardından taburcu edilmişti. 

    İŞ YERİ SAHİBİ BABA VE OĞUL TUTUKLANMIŞTI

    Yapılan incelemelerin ardından patlamanın dolum sırasında yaşanan gaz kaçağından kaynaklandığı tespit edildi. Muğla Cumhuriyet Başsavcılığı’nca başlatılan soruşturma kapsamında iş yeri sahibi Ali Babur ile oğlu Akın Babur, ‘taksirle bir kişinin ölümüne ve birden fazla kişinin yaralanmasına sebebiyet verme’ suçundan tutuklandı.

    İDDİANAME HAZIRLANDI

    Dava kapsamında hazırlanan iddianamede işverenler Ali Babur ile oğlu Akın Babur ve şüpheli Tuncay Ü.’nün olayın meydana gelmesinde ihmal ve kusurlu olduğu, patlamaya ve Nurhayat’ın ölümüne sebebiyet verdikleri belirtildi. İddianamede, baba ve oğlunun ‘taksirle bir kişinin ölümüne ve birden fazla kişinin yaralanmasına sebebiyet verme’ suçundan 2 yıldan 15 yıla, Tuncay Ü.’nün de ‘taksirle bir insanın ölümüne neden olma’ suçundan 2 yıldan 6 yıla kadar hapis ile cezalandırılması istendi.

    İLK DURUŞMA GÖRÜLDÜ

    Davaya ilişkin ilk duruşma 6 Aralık Çarşamba günü Muğla 3’üncü Ağır Ceza Mahkemesi’nde yapıldı. Duruşmaya, Nurhayat’ın annesi Süheyla Orgun, babası Ali Özdemir, eşi İsmail Karataş, olayda yaralanan ve patlama esnasında dolum yapan şikayetçi/sanık Tuncay Ü. ve tutuklu sanıklar Ali Babur ile oğlu Akın Babur katıldı. Nurhayat’ın annesi Süheyla Orgun ve babası Ali Özdemir ifadelerinde kusuru bulunan herkesten şikayetçi olduklarını belirtti. Nurhayat’ın eşi İsmail Karataş ise Ali B. ile oğlu Akın B.’den şikayetçi olmadığını, patlamayla ilgili başka yetkililerin kusurlu olduğunu söyledi. Tuncay Ü. de Ali Babur ile oğlu Akın Babur’dan şikayetçi olmadığını belirtti.

    TUTUKLU SANIKLAR TAHLİYE EDİLDİ

    Savcılık, baba ve oğlunun tutukluluk halinin devamını talep etti. Mahkeme heyeti tutuklu sanıkların tahliyesine karar verdi. Mahkeme heyeti, şüpheli olarak adı geçenlerle ve olayla ilgili olarak savcılık tarafından alınacak kapsamlı raporun beklenmesine karar vererek, duruşmayı 27 Mart 2024 tarihine erteledi.

    Konuya ilişkin açıklamalarda bulunan Nurhayat’ın aile avukatı Didem Alaca, şunları söyledi:

    “Duruşmada, olayda ağır yaralanan Tuncay Ü.’nün şikâyetçi olmaması ise şaşırtıcıydı. Kendisi çok uzun yıllardır Ali Babur’un işçisi olarak çalıştığını belirtti. Dava TCK madde 85/2’den yani üst sınırı 15 yıl olan sevk maddesi ile açılmışken, yaralı Tuncay Ü.’nün şikayetinden vazgeçmesi sebebi ile TCK madde-85/1’den yani üst sınırı 6 yıla kadar olan sevk maddesi ile karar verilmesi olasılığı ortaya çıktı. Bu bizim şikayetçi taraf olarak beklemediğimiz bir durumdu. Nurhayat’ın annesi babası ve kardeşleri çok üzgün, kızlarının ölümüne kim sebebiyet verdiyse hepsinin ceza almasını istiyorlar. Bu anlamda gelecek kapsamlı rapor doğrultusunda dosyaya yeni sanıklar eklenebilir. Sürecin takipçisiyiz.”

     

     

     

     

     

  • FETHİYE’DEKİ ENGELLİ SİVİL TOPLUM KURULUŞLARININ ÜYE VE AİLELERİ ANITKABİR’İ ZİYARET ETTİ

    FETHİYE’DEKİ ENGELLİ SİVİL TOPLUM KURULUŞLARININ ÜYE VE AİLELERİ ANITKABİR’İ ZİYARET ETTİ

    Fethiye Belediyesi, ilçedeki engelli sivil toplum kuruluşlarının üye ve aileleri için Ankara ziyareti düzenledi. Engelli bireyler ve aileleri, Anıtkabir ve 2. Meclis binasını ziyaret etti.

    Fethiye Belediyesi, ilçedeki engelli sivil toplum kuruluşlarının üye ve aileleri için Ankara ziyareti düzenledi. Engelli bireyler ve aileleri, Mustafa Kemal Atatürk’ün naaşının bulunduğu Anıtkabir’i ziyaret etti. Engelli dernek başkanları, böyle güzel bir organizasyonun sağlanmasından dolayı Fethiye Belediye Başkanı Alim Karaca’ya teşekkür etti. 3 Aralık Dünya Engelliler Günü nedeniyle gerçekleşen Ankara ziyaretinde, engelli birey ve aileleri, ziyaret ettikleri yerlerde fotoğraf çekinerek, bu anları ölümsüzleştirdi.

  • YOZGAT BOZOK ÜNİVERSİTESİ’NDE İKİ AKADEMİSYEN, ‘DOĞA DOSTU KAMPÜS PROJESİ’ KAPSAMINDA SOKAK HAYVANLARIYLA YAKINDAN İLGİLENİYOR

    YOZGAT BOZOK ÜNİVERSİTESİ’NDE İKİ AKADEMİSYEN, ‘DOĞA DOSTU KAMPÜS PROJESİ’ KAPSAMINDA SOKAK HAYVANLARIYLA YAKINDAN İLGİLENİYOR

    SEYFİ ÇELİKKAYA

    Yozgat Bozok Üniversitesi öğretim üyeleri Doç. Dr. Esra Gedik ve Prof. Dr. Çiğdem Kader, “Doğa Dostu Kampüs Projesi” kapsamında üniversite kampüsünde bulunan sokak hayvanlarının beslenmesi ve bakımıyla yakından ilgileniyor. İki öğretim üyesi, hem kendi aldıkları mamalar hem de üniversite ve yurtlardan topladıkları yemek atıkları ile sokak hayvanlarını besliyor.

    Yozgat Bozok Üniversitesi Yerleşkesi’ndeki sokak hayvanlarıyla 2015 yılından itibaren ilgilenen Doç. Dr. Esra Gedik, Yozgat Bozok Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Sosyoloji Bölümü öğretim üyesi olarak görev yapıyor. Kendisine yaklaşık bir yıldır ise Yozgat Bozok Üniversitesi Tıp Fakültesi Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Ana Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Çiğdem Kader ile birlikte fakültelerde görev yapan bazı personel yardımcı oluyor. Kendi araçlarıyla hayvanların beslenmesi için üniversite kampüsünü gezen Gedik ve Kader’i gören sokak hayvanları, araçların peşinden koşup sevgi gösterisinde bulunuyor.

    “13 YAŞINDAN BERİ SOKAK HAYVANLARIYLA İLGİLİ GÖNÜLLÜ ÇALIŞMALAR YAPIYORUM”

    Asker çocuğu olduğunu ve küçük yaşlardan itibaren sokak hayvanlarıyla ilgilendiğini belirten Doç. Dr. Esra Gedik, şöyle konuştu:

    “13 yaşından beri sokak hayvanlarıyla ilgili gönüllü çalışmalar yapıyorum. Gerek diğer gönüllü arkadaşlarla gerek bireysel olarak ama kampüsümüzdeki etkinlikleri 2015 yılından beri bir proje çerçevesinde yapıyoruz, ‘Doğa Dostu Kampüs’ projesi gerçekleştirmeye çalışıyoruz. Burada amacımız sadece sokak hayvanları değil, hiç kimsenin canı yanmasın, hiç kimse zor durumda kalmasın. Ne insanlar, personel, öğrenci arkadaşlar ne de bu kampüse zaten çok önceden beri yaşayan hayvanlar zarar görmesin diye bir denge kurmak adına bir proje yürütüyoruz. Günlük olarak hepsi her gün besleniyor, sağ olsun rektör hocamın izniyle biz yemekhanedeki yemek atıklarını alıyoruz. Hem aynı zamanda ‘Sıfır Atık’ projesine destek oluyoruz. Bozulabilen yiyecekler dediğimiz yiyecekleri alıyoruz. Her gün belli noktaları var, besleme noktaları, onları besliyoruz. İki ayda bir, üç ayda bir iç dış parazitlerini yaptırıyoruz ki, sokakta yaşadıkları için bit, pire, kene tutmasın. Önceliğimiz insan, herhangi bir şekilde insana zararı olmasın. Yıllık aşıları var, aşılarını yaptırıyoruz. Bu noktada Yozgat Belediyesi Veteriner İşleri’ne teşekkür ediyorum, onlar her daim geliyorlar, her yıl aşılarını yapıyorlar, kampüsteki köpeklerin. Sokakta yaşadıkları için gündelik olarak yaralanabiliyorlar ya da işte çizilebiliyorlar, bir şey olabiliyor. Bu şekilde pansumanlarını yapıyoruz. Ya da özel bakım gerekiyorsa enfeksiyon olmasın, yara olmasın diye, bunları yapıyoruz. Bunları her gün kış dahi olsa devam ettiriyoruz.”

    “İNSANLARLA ARASI İYİ OLAN, İLİŞKİLERİ İYİ OLAN KÖPEKLERİ SERBEST ALANDA BIRAKIYORUZ”

    Sokak hayvanlarını sınıflandırıp ona göre bir yol belirlediklerini aktaran Gedik, açıklamasını şöyle sürdürdü:

    “Şehir hayatındayız, bunlar avlanamaz ki. Ne yesinler, ne içsinler? Çöpleri karıştıramazlar. O nedenle lütfen azıcık vicdanı olan, azıcık inanan insanların herkesi, özellikle bu soğuk kış günlerinde, donarak ölmelerini önlemek için yiyeceklerinizi, yemek artıklarınızı çöpe atmak yerine bir kaba koyun, çöp kenarına koyun ya da insanlardan uzakta bir yere koyun. Bir tanesinin karnı doysa, bir sessiz kula yardım ettiğiniz için öbür dünyada ya da bu dünyada işleriniz rast gider bence. Biz bütün köpekleri kampüste tutmuyoruz, bir sınıflandırma yapıyoruz. İnsanlarla arası iyi olan, ilişkileri iyi olan köpekleri serbest alanda bırakıyoruz. Ama bazı köpekler travmatik olabiliyor. Daha önce ne yaşadıklarını bilmiyoruz onları da özel bakım alanlarımız var. Özel bakım alanlarında ilgileniyoruz ya da yuvalandırıyoruz. Burası hayvancılıkla geçinen bir şehir, il, çoban arkadaşlar bazen özellikle bizim köpeklere talip olabiliyorlar. Bazen cins köpeklerimiz oluyor, maalesef sokağa çok fazla hayvan terk ediliyor bunları da yuvalandırıyoruz. Biz şunu yapmıyoruz; her gelen köpeği kampüste tutalım, hepsine canımız, gözümüz gibi bakalım değil. Buna zaten gücümüz yetmez. Dediğim gibi başta dengeyi sağlamaya çalışıyoruz. Bu dengeyi sağlarken bakımları, yemekleri en önemlisi de sahiplendirme yapıyoruz.”

    “SOKAKTA YAŞAYAN KAMPÜSÜMÜZÜ MEKAN EDİNMİŞ KÖPEKLERİN YARDIMA ÇOK İHTİYACI VAR”

    Prof. Dr. Çiğdem Kader de şunları anlattı:

    “Uzun yıllardır üniversitede öğretim üyesi olarak görev yapıyorum ama son bir yıla kadar farkında değildim açıkçası, kampüste bu kadar güzel bakıldığını köpeklerin. Esra hocamın projesini takdirle karşılıyorum, ona elimden geldiğince yardım etmeye çalışıyorum. Bu bilinç bende son altı aydır belki oluştu, son bir yıldır diyebilirim. Özellikle sokakta yaşayan kampüsümüzü mekan edinmiş köpeklerin yardıma çok ihtiyacı var, bizlerin yardımına, desteğine. Esra hocama bu anlamda elimden gelen desteği sağlamaya çalışıyorum. Öğrencilerimizi bilinçlendirmeye çalışıyorum. Çünkü insanlar yabancı olabiliyorlar. Daha önce fobileri olabiliyor, hayvan fobisi. Farklı kötü deneyimler yaşamış olabiliyorlar. Onları mümkün olduğunca hayvanları sağlık açısından kontrollerini yaptırdığımızı bende bir enfeksiyon doktoruyum aynı zamanda bilinçlendirmeye çalışıyorum. Bilimin bize önerdiği şekilde bu kampüste bulunan hayvanların sağlık bakımlarının kontrollerinin yapıldığı ve aslında sevgiyle şefkat onların da çok iyi birer arkadaş bu üniversitede öğrencilik hayatlarında onlara çok iyi bir arkadaş olacağını öğrencilerime anlatmaya çalışıyorum. Bu anlamda ben çok yeniyim ama Esra hocama elimden geldiğince yardımda bulunmaya çalışıyorum. Bu ateş bende başladı, kalbinde bu sevgi artık herhalde hiç çıkmaz diye düşünüyorum. Geç kalmışım bile diyorum ama hiç yaşamamaktansa bu sevgiyi tatmak onlara o bakımı verirken ki duyulan sevgiyi hissetmek bence her yüreğin, her insanın yaşaması gereken bir duygu.”

  • MERAL AKŞENER: “GENEL İDARE KURULUMUZUN ALDIĞI 14 EVET, 35 HAYIR İLE BİZ YALNIZ, ÜÇÜNCÜ BİR YOLU OLUŞTURMAYA GAYRET EDECEĞİZ”

    Haber: MERVE GÜVEN / Kamera: DURSUN ALKAYA

     

    İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, Trabzon’da, “Bu seçimde biz kendimizi doğru anlatabilirsek, seçmenimiz Türkiye’de yaşanan bu gri atmosferden kurtulmayı arzu ediyor. Bir üçüncü seçeneğe ihtiyaç var. Genel İdare Kurulumuzun aldığı 14 evet, 35 hayır ile biz yalnız, üçüncü bir yolu oluşturmaya gayret edeceğiz” dedi. Akşener, İstanbul Milletvekili Ayşe Sibel Yanıkömeroğlu’nun istifası hakkında ise, “Ayşe Sibel Hanım partimizden benim gözümde en son ayrılacak arkadaşım diyebilirdim” diye konuştu.

    İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, bugün Trabzon İl Başkanlığı’nda konuştu. Akşener, şunları söyledi:

    “BİZ SEÇMENİ VELİ NİMET SAYIYORUZ”

    “İYİ Parti’nin kuruluş aşamasından itibaren bu ülkedeki sıkışmışlığı, bu ülkedeki iki yumruk arasında sürekli didişen o psikoloji ortadan kaldırmak için yaptığı gayretleri Cenab-ı hak ve milletimiz görecek diye düşünüyorum. Amacımız insanları birbirine kırdırmak, birbirine düşürmek, aidiyetleri üzerinden onlara hakaret etmek, aidiyetleri üzerinden ister siyasi ister mezhepsel hangi aidiyet olursa olsun onları düşman etmek değil, bütün bu insanları bir araya getirip o şehre ortak bir biçimde herkesin fikrini alarak, derdine derman olacağı biz hizmet anlayışını ortaya koymak. Bizim iddiamız bu. İYİ Parti’nin bütün diğer siyasi partilerden bir diğer farkı da şu; biz seçmeni veli nimet sayıyoruz. İYİ Parti’ye oy veren seçmen makbul insan, İYİ Parti oy vermeyen insan makbul olmayan insan gibi bir davranışımız, inancımız yok. Oy veren de oy vermeyen de baş üstünde gezdirilmesi gereken milletimiz veli nimettir şiarına uygun olarak davranan bir siyasi partiyiz.

    “BU SİSTEMİN GETİRDİĞİ YÜZDE 50 ARTI 1 SİSTEMİ TÜRKİYE’DE KUTUPLAŞTIRMAYI ÇOK DAHA DERİNLEŞTİRDİ”

    Eksik oy aldığımız zaman aynı 2023’te 9,68 aldığımız oyla kendimizi sorguladık. Dedik ki, ‘Yeteri kadar milletimize ulaşamamışız, kendimizi anlatamamışız.’ Biz kendimizi sorgulayarak yeni baştan nasıl ulaşabileceğimizin görüşmelerini yaptık. Sonuç itibarıyla onun üzerinden yol yürümeye karar verdik. Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi adı altındaki sistem esasında partili cumhurbaşkanlığı sistemi. Bu sistemin getirdiği yüzde 50 artı 1 sistemi Türkiye’de kutuplaştırmayı çok daha derinleştirdi. Yerel seçimler hepimiz açısından seçmenin derdinin konuşulduğu, seçmenin talepleri üzerinden projeler yapılıp onun yarıştığı, rekabetin tamamen hizmet üzerinden yapıldığı bir seçim dilini bu seçimde biz beraberce başarabilirsek seçmen kazanır. Cumhurbaşkanlığı seçiminde ortaya çıkan 50 artı 1 mecburiyeti yerel seçimlerde olmadığı için bari bu seçimlerde, ‘sen şucusun, bucusun’ denmeden Trabzon’un derdi nedir, belediye eliyle hangi hizmetler yapılabilirin konuşulduğu bir seçim atmosferine Türkiye’nin ihtiyacı var.

    “GİK’İN ALDIĞI 14 EVET, 35 HAYIR İLE YALNIZ, ÜÇÜNCÜ BİR YOLU OLUŞTURMAYA GAYRET EDECEĞİZ”

    Bu seçimde biz kendimizi doğru anlatabilirsek, seçmenimiz Türkiye’de yaşanan bu gri atmosferden kurtulmayı arzu ediyor. Bir üçüncü seçeneğe ihtiyaç var. Genel İdare Kurulumuzun aldığı 14 evet, 35 hayır ile biz yalnız, üçüncü bir yolu oluşturmaya gayret edeceğiz. Hür ve müstakil olarak seçime gireceğiz. Eğer biz kendimizi doğru anlatabilirsek; 30 yıldır aktif politika yapıyorum, ilk defa bir siyasi parti partide GİK üyelerinin birbirlerine argümanlarla hitap ettiği, kavga etmeden, hakaret etmeden argümanlarla birbirini ikna etmeye çalıştığı 9 saatlik bir toplantı yaptık. Demokrasinin tam anlamıyla uygulandığı ve çıkan sonuca da hepimizin uyacağımızı söylediğimiz, genel başkan olarak benim ima bile yapmadığım, arkadaşlarımızın kendi arasında aldığı bir karardı. Bu kararda ‘evet’ ya da ‘hayır’ kullanmış arkadaşlarımızın hepsiyle gurur duyuyorum. Türkiye’de bu bir ilktir. Partimiz kurumsallaşma konusunda bizden eski siyasi partiden çok daha fazla demokrasiye inanan, uygulayan ve kurumsallaşma konusunda da daha eski partilere fark atan bir siyasi parti olmuş durumda.”

    “AYŞE SİBEL HANIM PARTİMİZDEN BENİM GÖZÜMDE EN SON AYRILACAK ARKADAŞIM DİYEBİLİRDİM”

    Akşener açıklamalarının ardından basın mensuplarının sorularını yanıtladı. İstanbul Milletvekili Ayşe Sibel Yanıkömeroğlu’nun istifasının sorulması üzerine Akşener şu yanıtı verdi:

    “Bizim partimizden ayrılan hatta ayrılırken bana iftira atan, hakaret eden arkadaşlarımız dahil hiç kimsenin aleyhinde ne yorum yaptım ne de onu üzecek, zora sokacak herhangi bir davranışım olmadı. Ayşe Sibel Hanım partimizden benim gözümde en son ayrılacak arkadaşım diyebilirdim. Parti kurulurken o dönemin şartlarında gelip bize kurucu oldu. Kararına saygı duyuyorum. Demokrasi üzerinden bakıldığında Sayın Yanıkömeroğlu alınan karardan hoşlanmayabilir ona da saygı duyuyorum. Kendisine başarılar diliyorum.”

     

  • REKLAMCILAR DERNEĞİ, MCDONALD’S TÜRKİYE’YE SEKİZ ÖDÜL VERDİ

    REKLAMCILAR DERNEĞİ, MCDONALD’S TÜRKİYE’YE SEKİZ ÖDÜL VERDİ

    McDonald’s Türkiye, Reklamcılar Derneği’nin düzenlediği Kristal Elma Ödülleri’nde; iki ayrı projesiyle toplam sekiz ödüle değer görüldü.

    McDonald’s Türkiye, Reklamcılar Derneği’nin reklam ve pazarlama alanlarında ödül verdiği Kristal Elma organizasyonunda, sekiz ödüle değer görüldü. Marka; Mediacat Dergisi’nin düzenlediği Felis Ödülleri’nde de yapay zekayla üretilen içecek tariflerine ilişkin “Hayalimdeki Tarifler” projesi ile de Başarı Ödülü’nü kazandı. 

    McDonald’s Türkiye, “Karın Tokluğuna İş Birliği” adlı kampanyası kapsamında TBWA Ajans ile birlikte bir reklam filmi hazırladı. Film, McDonald’s Türkiye’nin menülerine yönelik olarak açılan özel Twitch hesaplarını ele alıyor. Bu hesaptan menülerin fiyatını duyurmak adına, menü fiyatı kadar Twitch yayıncılarına bağış yapılıyor. Ardından yayıncılar da McDonald’s’ın menülerinden yiyor. Marka, bu reklam filmiyle medya, dijital, influencer ve sosyal medya gibi birçok alanda kristal, gümüş ve bronz ödüllerin sahibi oldu.  

    McDonald’s Türkiye’nin ödül aldığı bir diğer kampanya olan “Ama Değdi” ise otomobil kullanıcılarının McDonald’s’ın araca servis hizmetinden yararlanarak birkaç menü almalarını anlatıyor. Menüler yendikten sonra paketler otomobil koltuklarının dört bir yanına dağılıyor. Kampanya, Kristal Elma’dan basın ve sektörel kategorilerinde markaya kristal ve bronz ödüllerini getirdi. 

    McDonald’s Türkiye’nin geçen yaz hayata geçirdiği yapay zekayla içecek tarifleri kampanyası “Hayalimdeki Tarifler” ise pazarlama dünyasının önde gelen yayını MediaCat tarafından verilen Felis Başarı Ödülü’nü markaya kazandırdı. 

    ‘BrandZ 2023 En Değerli 100 Küresel Marka’ çalışmasına göre dünyanın en değerli beş markası olan ve teknoloji şirketleriyle birlikte ilk beşte yer alan tek yeme-içme firması McDonald’s, Türkiye’de ilk restoranını 1986 yılında açtı. McDonald’s, yaklaşık 250 restoranı ve 7 bin 500 çalışanıyla hizmet veriyor. Şirket, sunduğu ürün ve hizmetlerin yüzde 98’ini Türkiye’de üretim yapan tedarikçilerden temin ediyor.

     

    ADVERTORİAL YAYIN

     

  • SES ESKİŞEHİR ŞUBESİ: “112 ÇALIŞANLARI KÖLECE ÇALIŞMAYA ZORLANMAKTADIR”

    SES ESKİŞEHİR ŞUBESİ: “112 ÇALIŞANLARI KÖLECE ÇALIŞMAYA ZORLANMAKTADIR”

    MELTEM KARAKAŞ

     

    112 çalışanlarının sorunlarına ilişkin açıklama yapan SES Eskişehir Şube Eş Başkanı Bülent Yıldırım, “112 çalışanları birilerinin marabası değil yurttaşlarımızı yaşatmak için çalışan emekçilerdir ve tüm özlük hakları iyileştirilmeli, çalışma ortamları taleplerimiz doğrultusunda düzenlenmelidir. SES Eskişehir Şubesi olarak taleplerinin takipçisi olacağımızı ve çözülene dek mücadele edeceğimizi buradan ilan ediyoruz” dedi.

    SES Eskişehir Şube Eş Başkanı Bülent Yıldırım, 112 çalışanlarının sorunlarına ilişkin basın açıklaması yaptı. Yıldırım, “Acil sağlık hizmetleri haftasında bile ne sağlık bakanlığı ne de müdürlük tarafından çalışanlara yönelik sorunları dinlemek çözmek adına motive edici herhangi bir etkinlik ya da eylem dahi yapılmamıştır” dedi.

    “112 BİRİMLERİNDE ÇALIŞAN SAĞLIK EMEKÇİLERİNİN DEVASA SORUNLARI VARDIR”

    Bülent Yıldırım açıklamasında şunları söyledi:

    “112 birimlerinde çalışan sağlık emekçilerinin devasa sorunları vardır. Sorunların başında güvenlik sorunu gelmektedir. Polis veya jandarma neredeyse her vakaya ambulanstan sonra gelmektedir ve bu durum tehlike oluşturmakta ve can güvenliğini riske etmektedir. Saldırgan şahıs ihbarına bile ilk olarak ambulans ekibi gitmektedir ve bu gibi vakaların klinik açıdan çok adli yönü daha öncelikli olmasına rağmen 112 ekibi bu ve bunun gibi vakalarla direkt karşılaşmak durumunda kalmakta ve yer yer saldırıya uğramaktadır. Özellikle adli vakalarda ambulans ekibine zorunlu kılınan 90 saniye kuralı emniyeti sağlamakla görevli kurumlar için de geçerli olmalıdır. Komuta Kontrol Merkezi çağrı karşılama vaka elemesinde tıbbı bilimsel gereksinimden çok ‘vatandaş memnuniyeti’ gibi son derece muğlak ve iktidarın politik beklenti ve tercihleri üzerinden yaklaşılmaktadır.

    “AMBULANS HİZMETLERİ BİRÇOK YERDE İDARECİLERİN, SİYASETÇİLERİN SUİSTİMALE AÇIKTIR”

    Neredeyse her arayan şahsa aciliyeti veya yaşamsal riski olmasa bile ambulans yönlendirmesi yapılmaktadır. Sonuçta acil olmayan hatta klinik bile olmayan durumlara ambulans gönderilmektedir. Bu da gerçekten acil olan, yaşamsal riski olan birçok olası hastanın hayatını peşinen tehlikeye atmaktadır. Acil ambulans hizmetleri birçok yerde idarecilerin, siyasetçilerin suistimale açıktır. Yurttaşlarımızın acil yaşamsal sorunlarına müdahale için kurulan sistem ne yazık ki sık sık hastaneye yolcu götüren taksi niteliğine dönüşmüştür. Her çağrıya karşılık ambulans gönderme eğilimi iş yükü, yıpranma, emek ve zaman israfı oluşturduğu gibi gerçek ihtiyacı olan insanlara müdahalede gecikmeye sebep olmaktadır.

    “112 ÇALIŞANLARI KÖLECE ÇALIŞMAYA ZORLANMAKTADIR”

    Ambulans çalışma sistemi; acil müdahale, personel, bilimsel yaklaşım odaklı olmaktan çıkmıştır. Çalışanların yoğunluğu, ihtiyaçları, vakaya çıkma sayıları düşünülmeksizin aşırı bir tempoyla tabiri caizse kölece çalışmaya zorlanmaktadır. Oysa 112 Acil ambulans biriminde çalışan tüm arkadaşlarımız çok büyük bir risk ve stres altında, hayat ile ölüm arasında yurttaşlarımızı yaşatmak için çalışmaktadır. Bu özel ve öznel durumdan ötürü çalışma biçimlerini ortamlarını en insani bir biçimde düzenlemek zaruriyettir. 112 Emekçilerinin başta ücret düşüklüğü ve dengesizliği, yemek sorunu, ısınma, hijyen, dinlenme alanlarının düzenlenmesi, hizmet binalarının uygunluğu depreme dayanıklılığı konuların incelenmesi gibi çok sayıda sorunu vardır. Ücretlerin insanca yaşanacak düzeye çıkarılması, çalışma alanlarının emekçilerin ihtiyaçları gözetilerek düzenlenmesini istemektedirler. Bu alanda mobbing, kayırmacılık iddiaları çok yoğundur. Acil sağlık hizmetleri haftasında bile ne sağlık bakanlığı ne de müdürlük tarafından çalışanlara yönelik sorunları dinlemek çözmek adına motive edici herhangi bir etkinlik ya da eylem dahi yapılmamıştır.

    “VAKA SEÇİMİ DAHA EFEKTİF YAPILMALIDIR”

    Vaka seçimi daha efektif yapılmalıdır. Vakalarda kod uygulaması getirilmelidir. Acil müdahale gerektirmeyen fakat ambulansla gitmesi gereken immobil ya da hareket kaybı olan vakalar için mavi şeritli ambulanslar çoğaltılmalıdır. Şiddete karşı yaptırım ve cezalar indirimsiz olarak bire bir uygulanmalıdır. Personel güvenliği ve personel öncelikli çalışma şartları uygulanmalıdır. Personelin ‘ambulans şartlarına ne kadar maruz kaldığı ne kadar vakaya çıktığı ‘değerlendirilmeli bu durum ana kıstas olmalıdır. Ambulansın hangi acil durumlarda aranacağına dair kamu spotları arttırılmalıdır siyasi ve nüfus etkiler sonlandırılmalıdır. Hangi vakaya ambulans gönderileceğinin tek kriteri bilimsel yaklaşımlar olmalıdır. Ambulansa trafikte yol verme zorunluluğu ve kuralları ile ilgili kamu spotları arttırılmalıdır. Ambulans ekibi, insan hayatını kurtaran ve devamlılığını sağlamak için acil yardım eğitimi almış kalifiye personellerdir. Dolayısıyla yapılan iş profesyonel bilgi gerektiren ileri seviye müdahalelerdir. Bu sebeplerden dolayı iş ve mesleklerin tanımlanması yeniden değerlendirilmelidir.

    “YURTTAŞLARIMIZIN ACİL YAŞAMSAL SORUNLARINI ÇÖZMEK İÇİN PLANLANMALIDIR”

    Sonuç olarak buradan bir kez daha söylüyoruz ki; 112 Ambulans ve Acil sağlık hizmetleri yaşamsaldır. Siyasi beklentiler üzerinden değil tıbbi zorunluluklar ve ihtiyaçlar üzerinden tüm yurttaşlarımızın acil yaşamsal sorunlarını çözmek için planlanmalıdır. 112 çalışanlarının birilerinin marabası değil son derece iyi eğitimli, yurttaşlarımızı yaşatmak için gece gündüz çalışan emekçiler olduğu bilinmelidir. Ve tüm özlük hakları iyileştirilmeli, çalışma ortamları taleplerimiz doğrultusunda düzenlenmelidir. SES Eskişehir Şubesi olarak taleplerinin takipçisi olacağımızı ve çözülene dek mücadele edeceğimizi buradan ilan ediyoruz.”

  • YERİNDE DÖNÜŞÜMLE EV YAPMAK İSTEYEN ANCAK YOL OLMADIĞI GEREKÇESİYLE BAŞVURUSU REDDEDİLEN KADİRLİLİ DEPREMZEDE: “BURADA 60 YILLIK YOL VAR. BURASI YOL DEĞİLSE NİYE BETON DÖKÜLDÜ?”

    YERİNDE DÖNÜŞÜMLE EV YAPMAK İSTEYEN ANCAK YOL OLMADIĞI GEREKÇESİYLE BAŞVURUSU REDDEDİLEN KADİRLİLİ DEPREMZEDE: “BURADA 60 YILLIK YOL VAR. BURASI YOL DEĞİLSE NİYE BETON DÖKÜLDÜ?”

    BURHAN DEMİRCİOĞLU

    Osmaniye’nin Kadirli ilçesinde Kahramanmaraş depremlerinde ağır hasar aldığı için ekiplerce yıkılan evinin yerine ‘yerinde dönüşümle’ ev yapmak isteyen 70 yaşındaki depremzede Mehmet Arslantaş, tapulu arsasının yanından beton yol geçmesine rağmen başvurusunun ‘yol yok’ denilerek kabul edilmediğini ifade etti. Arslantaş “Yol gözükmediği için ben ne destek alabiliyorum ne kredi alabiliyorum, evi yapamıyorum. Halbuki burada 60 yıllık yol var. Burası yol değilse niye beton döküldü” dedi.

    Osmaniye’nin Kadirli ilçesine bağlı Tahta köyü Yapalak Mahallesi’nde eşi ve engelli kardeşiyle yaşayan Mehmet Arslantaş, yaklaşık 9 dönüm tapulu arsasına, Kahramanmaraş depremlerinde ekiplerce yıkılan ağır hasarlı evinin yerine yeni ev yapmak için Osmaniye Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğü’ne başvurdu. Arslantaş, tapulu arsasının yanından beton yol geçmesine rağmen başvurusunun ‘yol yok’ denilerek kabul edilmediğini belirtti.

    “BURASI YOL DEĞİLSE NİYE BETON DÖKÜLDÜ?”

    Depremzede Mehmet Arslantaş, şöyle konuştu:

    “Benim 30 yıllık evim Kahramanmaraş depremlerinde ağır hasar aldı. Ekipler geldi, 1 ay önce geldi yıkım kararı aldılar ve yıktılar. Ben depremzede olarak mağdurum. Yerinde dönüşüme başvurdum, başvurum kabul oldu. Osmaniye İl Çevre ve Şehircilik Müdürlüğü’ne gittik, yerinde dönüşüme geçici müteahhitlik belgesi almaya gittik. Evrakları hazırlandı sonunda aplikasyon yaptırmak için bir mühendis arkadaşa başvurduk yol gözükmüyor. Yol gözükmediği için de ben ne destek alabiliyorum ne kredi alabiliyorum evi yapamıyorum. Benim arsamın yanında yol olmadığı için ‘sen ev yapamazsın, destek alamazsın’ dediler. Halbuki burada 60 yıllık yol var. Niye yol gözükmüyor ben burada mağdurum. Burası yol değilse niye beton döküldü yapıldı? Ben bunu merak ediyorum ve de mağdurum. Yetkililerden çözüm bekliyorum.

    “YARDIM BEKLİYORUM”

    Devlet konteyner gönderdi geldi. Konteyner açık, üstü akıyor. Ben üstüne çatı yaptırmak zorunda kaldım. Her türlü sıkıntıdayım. Bir de benim engelli kardeşim var klozete oturamıyor, kalkmasını bilmiyor her türlü sıkıntıdayım. Ona da bakıyorum ben. Her türlü sıkıntıdayım yani. Yetkililerden de yardım bekliyorum.’’  

  • ESKİŞEHİR BÜYÜKŞEHİR’DEN ÇİFTELER’DE KÜÇÜK ÇİFTÇİYE YEMLİK DESTEĞİ

    ESKİŞEHİR BÜYÜKŞEHİR’DEN ÇİFTELER’DE KÜÇÜK ÇİFTÇİYE YEMLİK DESTEĞİ

    Eskişehir Büyükşehir Belediyesi, Çifteler ilçesi ve mahallelerinde faaliyet gösteren küçük çiftçiye yönelik canlı hayvan desteğinin ardından yemlik desteği de vererek üretime olan katkısını sürdürdü.

    Eskişehir Büyükşehir Belediyesi, Küçükbaş Yetiştiriciliği Destekleme ve Yayma Projesi kapsamında Çifteler ilçesinde küçük çiftçilere canlı hayvan desteğinde bulunmuştu.

    Noter huzurunda yapılan çekiliş sonrası 25 küçük çiftçiye toplam 275 küçükbaş hayvan desteği sağlanmış, yapılan törende Eskişehir Büyükşehir Belediye Başkanı Yılmaz Büyükerşen yemlik desteği müjdesi de vermişti. Bu kapsamda Eskişehir Büyükşehir Belediyesi’nden küçük çiftçiye yeni bir destek daha geldi. Küçükbaş hayvan desteği verilen 25 küçük çiftçinin her birine ikişer adet olmak üzere 50 adet yemlik, Tarımsal Hizmetler Dairesi Başkanlığı yetkilileri tarafından çiftçilere teslim edildi.

    Eskişehir Büyükşehir Belediyesi Çifteler Hizmet Binası bahçesinde yemlikleri teslim alan ve sağlanan desteklerle tekrar hayvan yetiştiriciliğine döndüklerini belirten küçük çiftçiler, “Büyükşehir Belediye Başkanımız Yılmaz Büyükerşen’e çok teşekkür ederiz. Önce hayvan desteği verildi şimdi de en çok ihtiyaç duyulan malzemelerden yemlik için bize destek sağlandı. Çok mutlu olduk. Üretime devam etmemiz için her zaman yanımızda olan Hocamız Büyükerşen’e ne kadar teşekkür etsek azdır. Hayvan yetiştiriciliği bizim en önemli gelir kaynağımız. Yeniden üretmeye başlamak bizim için çok önemli. Emeği geçen herkes sağ olsun” dedi.

  • SÜTLÜCE’DE KADINLARA HİZMET TANITIM TOPLANTISI YAPILDI

    SÜTLÜCE’DE KADINLARA HİZMET TANITIM TOPLANTISI YAPILDI

    Eskişehir Büyükşehir Belediyesi Sosyal Hizmetler Dairesi Başkanlığı Kadın Çalışmaları Şube Müdürlüğü ve Eskişehir Kent Konseyi Kadın Meclisi iş birliğiyle Tepebaşı Belediyesi Sütlüce Belde Evi’nde kadınlara yönelik hizmet tanıtım toplantısı yapıldı.

    Eskişehir Büyükşehir Belediyesi, 2008 yılında faaliyete aldığı Kadın Danışma ve Dayanışma Merkezi ile bugüne kadar 39 bin kadına danışmanlık ve eğitim hizmeti verdi. Bu kapsamda Sosyal Hizmetler Dairesine bağlı Kadın Çalışmaları Şube Müdürlüğü çatısı altında çalışmalarını sürdüren Kadın Danışma ve Dayanışma Merkezi, Eşitlik Birimi ve Aile Danışma Birimi, yerinde hizmet anlayışıyla çalışmalarını mahallelerde ve ilçelerde yaygınlaştırmaya devam ediyor.

    Büyükşehir Belediyesi Kadın Çalışmaları Şube Müdürlüğü ve Eskişehir Kent Konseyi Kadın Meclisi iş birliğiyle Sütlüce Mahallesi’nde yaşayan kadınlara yönelik hizmet tanıtım toplantısı gerçekleştirildi. Tepebaşı Belediyesi Sütlüce Belde Evi’nde düzenlenen toplantıda Kadın Danışma ve Dayanışma Merkezi, Eşitlik Birimi ve Aile Danışma Birimi’nin yaptığı çalışmalar, bireysel danışmanlık hizmetleri ve düzenlenen atölyeler hakkında kadınlara bilgiler verildi.

    Toplantıda kadınlara hitap eden Sosyal Hizmetler Dairesi Başkanı Hale Kargın ve Eskişehir Kent Konseyi Kadın Meclisi Başkanı Zuhal Şen de kadınların her zaman destekçisi olduklarını vurgulayarak destek faaliyetlerine devam edeceklerini belirtti. Etkinliğin sonunda kadınlardan gelen öneri ve talepler Kadın Çalışmaları Şube Müdürlüğü yetkililerince not alındı.