Blog

  • DIŞİŞLERİ BAKANI FİDAN ABD DIŞİŞLERİ BAKANI BLINKEN İLE GÖRÜŞECEK

    DIŞİŞLERİ BAKANI FİDAN ABD DIŞİŞLERİ BAKANI BLINKEN İLE GÖRÜŞECEK

    Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Öncü Keçeli; Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’ın İslam İşbirliği Teşkilatı ve Arap Ligi Temas Grubu’nun çalışmaları kapsamında gittiği Washington’da, karşı tarafın talebi üzerine ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken ile ikili görüşme yapacağını duyurdu.

    Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, İslam İşbirliği Teşkilatı ve Arap Ligi Temas Grubu’nun çalışmaları kapsamında bugün ABD’nin başkenti Washington’a gidecek. Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Öncü Keçeli, karşı tarafın talebi üzerine Blinken ile ikili bir görüşme yapacağını duyurdu. Keçeli, Fidan’ın düşünce kuruluşlarının temsilcileriyle de bir araya gelmesinin planlandığını aktardı.

    Temas Grubu’nun yarın Kanada’da görüşmeler yapacağını kaydeden Keçeli, Kanada Başbakanı Justin Trudeau ve Dışişleri Bakanı Melanie Joly ile iki ayrı toplantı yapılmasının planlandığını da belirtti.

     

  • MOTOKURYENİN ÖLÜMÜNE YOL AÇAN SOMALİ CUMHURBAŞKANI’NIN OĞLUNUN KAÇMASINA İLK TEPKİ İMAMOĞLU’NDAN: “BİZ SÜRECİN TAKİPÇİSİ OLACAĞIZ DEDİK AMA ZANLI ELİNİ KOLUNU SALLAYARAK TÜRKİYE’DEN AYRILDI”

    MOTOKURYENİN ÖLÜMÜNE YOL AÇAN SOMALİ CUMHURBAŞKANI’NIN OĞLUNUN KAÇMASINA İLK TEPKİ İMAMOĞLU’NDAN: “BİZ SÜRECİN TAKİPÇİSİ OLACAĞIZ DEDİK AMA ZANLI ELİNİ KOLUNU SALLAYARAK TÜRKİYE’DEN AYRILDI”

    İstanbul‘da otomobiliyle çarparak 2 çocuk babası motokurye Yunus Emre Göçer’in ölümüne sebep olan Somali Cumhurbaşkanı‘nın oğlu Muhammed Hasan Şeyh Mahmud’un ifadesinin ardından serbest bırakılmasından sonra ülkeyi terk etmesine ilk tepki İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu’ndan geldi. İmamoğlu, “Motokurye Yunus Emre Göçer, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşıydı. Somali Cumhurbaşkanı’nın oğlunun yaptığı kazayla bu hayattan koparıldı. Biz sürecin takipçisi olacağız dedik ama zanlı elini kolunu sallayarak Türkiye’den ayrıldı” dedi.

    Somali Cumhurbaşkanı’nın oğlu Mohammed Hassan Shekh Mohamud’un kullandığı 06 CD 4581 plakalı otomobil, 30 Kasım’da Kennedy Caddesi, Avrasya Tüneli çıkışı Zeytinburnu istikametinde moto kuryeye Yunus Emre Göçer’in (38) kullandığı motosiklete arkadan çarpmıştı. Kazada, ağır yaralanan Yunus Emre Göçer, kaldırıldığı hastanede 6 gün süren yaşam mücadelesini kaybetmişti. 

    Motokurye Yunus Emre Göçer’in motosikletine arkadan çarpan Mohammed Hassan Shekh Mohamud ise kazanın ardından polis merkezinde ifadesi alındıktan sonra serbest bırakılmıştı. Bu da tepkilere yol açmıştı.

    Kamuoyundan gelen tepkiler üzerine hakkında yakalama kararı çıkarılan Mahmud’un ifade işleminin hemen ardından 2 Aralık’ta Türkiye’den ayrıldığı ortaya çıktı. Savcılıktan yapılan açıklamada “Şüphelinin yurt dışı çıkış kaydı bulunmakta” denildi.

    “NE YAZIK Kİ KENDİ VATANDAŞININ HAKKINI KENDİ ÜLKESİNDE SAVUNAMAYACAK KADAR ACZİYETE DÜŞMÜŞ DEMEKTİR”

    Zanlı Mahmud’un ülkeden ayrılmasına tepki gösteren İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu’u konuya ilişkin sosyal Medya hesabı X’den paylaşım yaptı. İmamoğlu, paylaşımında şöyle dedi:

    “Motokurye Yunus Emre Göçer, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşıydı. Somali Cumhurbaşkanı’nın oğlunun yaptığı kazayla bu hayattan koparıldı. Biz, hukuki sürecin takipçisi olacağız dedik ama zanlı elini kolunu sallayarak Türkiye’den ayrıldı. Kurbanın ailesinin acısı daha da katlandı. Bu kaçışa göz yuman ve fırsat veren zihniyet, ne yazık ki kendi vatandaşının hakkını kendi ülkesinde savunamayacak kadar acziyete düşmüş demektir.”

  • SÜT TEŞVİK PRİMİ İÇİN SİGORTA ŞARTI GETİRİLMESİ TEPKİYE YOL AÇTI: “ÇİFTÇİMİZİN SİGORTA YAPTIRABİLECEK GÜCÜ, PARASI OLMALI”

    Üreticinin süt teşvik primi alabilmesi için ineğini sigortalaması uygulaması maliyeti artırdığı için çiftçinin tepkisine yol açtı. Eski CHP Edirne Milletvekili Okan Gaytancıoğlu, “Yem fiyatları çok arttı. Süt fiyatları artmıyor, düşüyor. Buzağı desteklerine birazcık zam yaptılar ama sigorta zorunluğu getirdiler. Hayvanları sigorta yaptıracaksın yaptıramazsan süt teşvik primi yok” dedi.

    Gaytancıoğlu, bugün Edirne Merkeze bağlı Demirhanlı Köyünde süt üretimi yapan Ethem Uymaz’ın işletmesini ziyaret etti. Gaytancıoğlu, hayvanlarını sigorta yaptırmak için üreticilerin parası olması gerektiğini söyledi. Üretici Uymaz da, geniş kapsamlı sigortanın üreticiye pahalıya mal olduğunu, indirim yapılması gerektiğini kaydetti.

    “ÇİFTÇİMİZİN YAPTIRABİLECEK GÜCÜ, PARASI OLMALI”

    Gaytancıoğlu, şunları söyledi:

    “Türkiye hayvan ithalatı yapıyor. Bir buçuk milyar dolar para ödüyor ama hayvancılık yapan işletmeler ise maliyetlerle karşı karşıya kalıyor. Yem fiyatları çok arttı. Süt fiyatları artmıyor, düşüyor. Buzağı desteklerine birazcık zam yaptılar ama sigorta zorunluğu getirdiler. Hayvanları sigorta yaptıracaksın yaptıramazsan süt teşvik primi yok. Zaten sizin yem, saman, veteriner, ilaç masrafınız var. Bir de sigorta… Süt teşvik primi zaten bir lira. Bir ton için bin lira ama zaten bunu da size 5-6 ay sonra ödüyorlar. Sürekli ödemiyorlar. Zaman zaman bu teşvik primlerini düşürüyorlar. Süt fiyatlarına da zam gelmedi. Geçen televizyonlarda alt yazı yazdı. ‘Süt 15 lira oldu’ dedi ama olmamış. Hala 12,5 lira ama markette peynir fiyatları hiç düşmüyor. Ha bire de artıyor. Süt hayvancılığına, besiciliğe destek verelim. Sigorta yapılsın, iyi bir şey ama çiftçimizin yaptırabilecek gücü, parası olmalı. Geniş kapsamlı yaptırmak istiyor çiftçi ama büyük meblağ. O yüzden dar kapsamlı yaptırmak zorunda kalıyor.”

    ÜRETİCİ UYMAZ: BİR YERDEN VERDİLER BİR YERDEN ALDILAR. BU ŞARTLARDA ÜRETİMİ BIRAKACAĞIZ

    Süt üretimi yapan Ethem Uymaz da şunları kaydetti:

    “Geniş kapsamlı sigortada maliyet yüksek, dar kapsamlı yapıyorsun, tazminat alamıyorsun. Hayvan hastalandı para yok. Geniş kapsamlı olduğu zaman 10 hayvana sigorta yaptırsan 45 bin lira gibi para çıkıyor. Dar kapsamlı yaptığımız zaman 3 bin 500 lira gibi bir rakam çıkıyor. Geniş kapsamlı yapsınlar, fiyatı düşürsünler. Biz de geniş kapsamlı yaptıralım. Dar kapsamlı yaptırıyoruz, buzağı, süt desteği alalım diye. Süt desteği tona bin TL, buzağı desteği bin lira oldu. Onun yanına sigorta çıkardılar. Bir yerden verdiler, bir yerden aldılar. Bu şartlarda üretimi bırakacağız, zararına uğraşacak halimiz yok. Kala kala köyde 3-5 kişi kaldık.” 

     

  • İZSU’NUN ÖDEMİŞ’TE YAĞMUR SUYU HATTI YATIRIMLARI SÜRÜYOR

    İZSU’NUN ÖDEMİŞ’TE YAĞMUR SUYU HATTI YATIRIMLARI SÜRÜYOR

    İzmir Büyükşehir Belediyesi İZSU Genel Müdürlüğü, iklim krizi ile birlikte ani ve kuvvetli yağışlarda Ödemiş şehir merkezinde yaşanan sıkıntıları en aza indirmek üzere yatırımlarını sürdürüyor. Zafer Mahallesi’nin yanı sıra Saraçoğlu Stadı’nın kuzey başlangıcı olan Çaputcu mevkiinde de yeni yağmur suyu hattı oluşturmak üzere düğmeye basıldı. Ödemiş Belediye Başkanı Mehmet Eriş, İZSU’nun kendi ekipleri ve iş makineleri ile yağmur suyu hamlesini sürdürdüğünü söyledi. 

    İZSU Ödemiş Teknik Şube Müdürü Koray Yapıcı ile birlikte 1017 ve 1019. sokaklarda başlatılan çalışmaları yerinde inceleyen Başkan Eriş, şunları söyledi:

    “İklim krizi ile birlikte Küçük Menderes Ovası’nın birçok noktasında ani ve kuvvetli yağışlar görüyoruz. Pek alışık olunmayan şekilde gelişen yağışlar sorunlara da yol açabiliyor. Bizde Ödemiş Belediyesi olarak İZSU Genel Müdürlüğümüzle koordineli şekilde sıkıntı yaşanan noktalarla ilgili ortak planlamalar yapıyoruz. Saraçoğlu Caddesi’nin devamı olan bu bölgede Çaputcu Deresi ile birlikte tarım alanlarından şehir merkezine doğru gelen suların şehir merkezinde sorun oluşturmaması adına Süleyman Demirel Mahallesi bölgesinden gelen suları da kapsayacak şekilde 1017 ve 1019. Sokaklarda İZSU ekiplerimizce çalışma başlatıldı. Çünkü burada tutamadığımız ve yağmur suyu hatlarına alamadığımız fazla yağmur suyu buradan aşağıya şehir merkezi sokaklarına doğru gidiyor. Bu da aşırı yağışlarda sorunlara yol açıyordu.  

    BÜYÜK IZGARALARLA ÖNLEM ALINACAK 

    750 metrelik bu hatla birlikte bizim Çaputcu Deresi dediğimiz noktada yapacağımız büyük ızgaralarla tarlalardan gelen suları da kanal içine almış olacağız. Buradaki tüm çalışmalar da İZSU’nun kendi ekipleri ve iş makineleri ile sürdürülüyor. Zafer Mahallesi’ndeki çalışma da öyle. Burada planlamayı da İZSU’daki ekiplerimiz yaptı. Şehrin içine girmeden, adeta kaynağında sulama hatlarına alarak sıkıntıyı başladığı yerde çözmüş olacağız. Hava koşulları elverdiği sürece, bazen yağmur bazen güneşli geçiyor günler, biz güneşli günleri hiç kaçırmadan planlı bir şekilde ilerleyeceğiz.  

    Hep söylüyoruz, ekonomik krizden kaynaklı olarak ihalelere katılım olamıyor. Bu da istemsiz gecikmelere yol açıyor. Planlama olarak gecikme değil. Ödemiş için açılmış 12 ihaleye katılımcı olmadı. İZSU da daha fazla sorun yaşanmaması adına boruları kendisi satın alıp çalışmaya başladı. İzmir Büyükşehir Belediye Başkanımız Sayın Tunç Soyer’e, İZSU Genel Müdürlüğümüze, Ödemiş’te çalışmaları özveriyle sürdüren ekiplerimize teşekkür ediyoruz.”  

  • EFES SELÇUK’TA ÇOCUKLAR İÇİN ÜCRETSİZ MODERN DANS KURSU BAŞLIYOR

    EFES SELÇUK’TA ÇOCUKLAR İÇİN ÜCRETSİZ MODERN DANS KURSU BAŞLIYOR

    Efes Selçuk Çocuk Meclisi’nde kabul edilen modern dans kursu, Efes Selçuk Belediye Başkanı Filiz Ceritoğlu Sengel tarafından yaşama geçiriliyor.  8- 15 yaş arası çocukların kayıt yaptırabileceği kurs için son başvuru tarihi 22 Aralık.

    20 Kasım Dünya Çocuk Hakları Günü’nde Odeon’da kurulan Efes Selçuk Çocuk Meclisi yeni bir karara imza atmıştı. Çocuk Meclisi’nin ilk toplantısında çıkan karar ile Efes Selçuklu çocuklar için ücretsiz modern dans dersleri başlıyor.

    Çocuk Meclisi ilk toplantısında yılbaşı panayırının içeriğinin yanı sıra Efes Selçuklu çocukların eğitim ve sosyal hayatı için de çeşitli kararlar almıştı.

    Çocuk Meclisi’nin isteğiyle açılacak modern dans kursu için başvurular Efes Selçuk Belediyesi Kültür ve Sosyal İşler Müdürlüğü’ne yapılacak. Başvuruların sona ermesinin ardından kurslar her Cumartesi saat 14.00’te Aynalı Salon’da düzenlenecek.

  • BELEDİYE İŞ SENDİKASI’NDAN TUNÇ SOYER’E DESTEK

    BELEDİYE İŞ SENDİKASI’NDAN TUNÇ SOYER’E DESTEK

    Belediye İş Sendikası’nın İzmir şubelerinde örgütlü işçiler, 9 Eylül’ün 100’üncü yılı kutlamalarında Atatürk’ün Nutuk kitabından alıntı yaptığı için hakkında soruşturma başlatılan İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer’e destek verdi. Ankara’da bulunan Başkan Soyer, işçilerle canlı bağlantı aracılığıyla konuştu. Soyer, “Daha gidecek yolumuz var. Bizi mahkum etmeye çalışanlar görsün ki yalnız değiliz” dedi.

    İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer’e 9 Eylül İzmir’in kurtuluşunun 100’üncü yılı kutlamalarındaki konuşmasından dolayı İçişleri Bakanlığı tarafından açılan soruşturmaya, bir tepki de Belediye İş Sendikası’nın İzmir şubelerinden geldi. Egemenlik Evi önünde toplanan binlerce işçi, “Hak, hukuk, adalet”, “Tunç Başkan nerede biz oradayız”, “İzmir Tunç’tur, Tunç kalacak”, “Dik dur eğilme bu millet seninle”, “Aşkla İzmir Tunç’la İzmir” sloganları attı. Ankara’da olan ve uçağı rötar yaptığı için buluşmaya katılamayan Başkan Soyer, canlı bağlantı ile işçilere seslendi.

    “ÇOK DAHA GÜZELİNİ BİRLİKTE BAŞARACAĞIZ”

    İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer, “Hepinizi sevgiyle selamlıyorum. Gösterdiğiniz yoldaşlık ve kardeşlik için teşekkür ediyorum. Verdiğiniz destek için teşekkür ediyorum. Hepinizin başımın üstünde yeri var. İnşallah daha gidecek yolumuz var. Hep beraber yürüyeceğiz ve çok daha iyisini, çok daha güzelini birlikte başaracağız kardeşlerim. Bizi mahkum etmeye çalışanlar görsün ki yalnız değiliz. Görsünler ki çığ gibi büyüyoruz. Görsünler ki birbirimizle omuz omuza olmaya devam ettikçe asla yenemeyecekler. Asla mahkum edemeyecekler, yok edemeyecekler. Kardeşlerim sağ olun var olun. Orada olmayı çok arzu etmiştim. Gösterdiğiniz kardeşliği hayatım boyunca unutmayacağım” dedi.

    “BU SUÇU BİZ DE SEVE SEVE İŞLEMEYE HAZIRIZ”

    Belediye İş Sendikası 2 No’lu Şube Başkanı Savaş Atalay da yaptığı açıklamada Soyer’in yanında olduklarını belirtti. Nutuk’tan rahatsız olanlara inat Atatürk’ün düşünceleri ve laik Cumhuriyetin ilelebet yaşayacağını vurgulayan Atalay, “Bizler; demokrasiye, Atatürk’e, O’nun devrimlerine ve laik Cumhuriyete sonsuza kadar sahip çıkacağız. Biz emekçiler, tüm tehlike ve tehditlere karşı Mustafa Kemal Atatürk’ü, laik Cumhuriyetimizi ve onun devrimlerini savunmak ve korumak için buradayız. Eğer Atatürk’ü, değerlerini, laik Cumhuriyeti savunmak suçsa, bu suçu biz de seve seve işlemeye hazırız” diye konuştu.

    Atalay, “Atatürk sözlerinin bile bugün soruşturma konusu edilebiliyorsa, o suçu biz emekçiler de işliyoruz” dedikten sonra Başkan Soyer’e soruşturma açılmasına neden olan satırları işçilerle birlikte seslendirdi.

  • ULUSLARARASI GIDA ENFLASYONU ORANLARI AÇIKLANDI: TÜRKİYE EKİM AYINDA YÜZDE 72 İLE İLK SIRADA

    ULUSLARARASI GIDA ENFLASYONU ORANLARI AÇIKLANDI: TÜRKİYE EKİM AYINDA YÜZDE 72 İLE İLK SIRADA

    Ekonomik Kalkınma ve İş Birliği Örgütü (OECD), üyesi olan ülkelerde ekim ayında kaydedilen gıda enflasyonu oranlarını yayınladı. Buna göre, grafikte ilk sırada olan Türkiye’nin gıda enflasyon artışı yüzde 72.0 olarak kaydedildi.

    Ekonomik Kalkınma ve İş Birliği Örgütü (OECD), 5 Aralık’ta yayınladığı raporda ülkelerin bir yıl içinde değişen enflasyon oranlarına yer verildi. Yayınlanan rapora göre, geçtiğimiz sene yüzde 61.4 olan gıda enflasyonunun bu sene yüzde 72.0 olduğu kaydedildi. 

    OECD’nin yayınladığı rapor şöyle:

    “OECD’de Tüketici Fiyat Endeksi (TÜFE) ile ölçülen yıllık enflasyon, Eylül’deki yüzde 6,2’den Ekim 2023’te yüzde 5,6’ya düştü. Bu, Ekim 2021’den bu yana en düşük seviye olmasına rağmen Haziran 2023’te benzer bir orana kısaca yüzde 5,7’ye yaklaşılmıştı.OECD üyesi 28 ülkenin 2023 Eylül ve Ekim aylarında yaşanan enflasyon düşüşleri kaydedildi.

    Buna karşılık, Yunanistan, Çek Cumhuriyeti ve Kosta Rika’da enflasyon yüzde bir puan veya daha fazla arttı. Enflasyon Danimarka’da sıfıra yakın seyrederken, Hollanda’da negatife döndü. Kosta Rika’da yükselişe rağmen negatif kaldı.

    GIDA ENFLASYONU 32 OECD ÜLKESİNDE DÜŞÜŞ GÖSTERDİ ANCAK TÜRKİYE’DE YÜZDE 10’UN ÜZERİNDE”

    OECD’de gıda enflasyonu hızla yavaşlamayı sürdürerek Eylül ayında yüzde 8,1’den Ekim ayında yüzde 7,4’e geriledi. Gıda enflasyonu 32 OECD ülkesinde düşüş gösterdi ancak Türkiye, İzlanda, Kolombiya ve Birleşik Krallık’ta yüzde 10’un üzerinde olduğu görülüyor. OECD’de enerji enflasyonu Ekim ayında negatif seyretti. Bu düşüş en çok İtalya, Birleşik Krallık ve İrlanda’da yaşandı; bu durum büyük ölçüde Ekim 2022’de enerji tüketici fiyat endeksindeki güçlü artışla açıklanıyor. Çekirdek enflasyon (enflasyondan gıda ve enerji çıkarıldığında) Ekim 2023’te yüzde 6,5 seviyesinde genel olarak istikrarlıydı.

    G7’de yıllık enflasyon Eylül’deki yüzde 4,1’den Ekim’de yüzde 3,4’e gerileyerek Nisan 2021’den bu yana en düşük seviyesine geriledi. Enflasyon, Japonya hariç tüm G7 ülkelerinde geriledi. İtalya, G7 ülkeleri arasında en düşük yıllık enflasyon oranını kaydetti; Eylül’deki yüzde 5,3’ten Ekim’de yüzde 1,7’ye düştü. Ekim ayında G7 ülkelerinin çoğunda manşet enflasyona en çok gıda dışı ve enerji dışı kalemler katkıda bulundu. Gıda enflasyonu ve çekirdek enflasyondaki düşüş eğilimi devam etti. Enerji fiyatları Eylül ayındaki yükselişin ardından Ekim ayında tekrar düşmeye başladı.

    Euro bölgesinde, Harmonize Tüketici Fiyatları Endeksi (HICP) ile ölçülen yıllık enflasyon, gıda, enerji ve çekirdek enflasyondaki düşüşlerle birlikte Eylül ayındaki yüzde 4,3 seviyesinden Ekim ayında yüzde 2,9’a düştü. Kasım ayında Eurostat’ın flaş tahmini, yıllık enflasyonun yüzde 2,4’e daha da düşeceğine işaret ederken, çekirdek enflasyon ve enerji enflasyonunun da düşmeye devam ettiği tahmin ediliyor.

    G20’de yıllık enflasyon Eylül’deki yüzde 6,1’den Ekim 2023’te yüzde 5,7’ye geriledi. Enflasyon Brezilya ve Hindistan’da düşerken Arjantin, Güney Afrika ve Endonezya’da arttı. Haziran 2023’te kısa süreliğine negatif seyreden fiyat, Çin’de tekrar hafif negatife döndü. Suudi Arabistan’da ise genel olarak istikrarlıydı.”

  • VELİ AĞBABA: “1998 YILINDA 3 KEZ, 2015 YILINDA 2 KEZ 2023 YILINDA 2 KEZ ASGARİ ÜCRET BELİRLENMİŞ. DÜNYANIN EN YÜKSEK 5. ENFLASYONUNA SAHİP BİR ÜLKEDE ASGARİ ÜCRETİ 1 KEZ DEĞERLENDİRMEK DOĞRU OLMAZ”

    CHP Malatya Milletvekili Veli Ağbaba, “2004 yılında çıkan yönetmelik asgari ücret en geç 2 yılda bir olmak üzere belirlenir diyor. Yani yılda 3 kez de 4 kez de belirleyebilirsiniz. Bunun da örnekleri var. 1998 yılında 3 kez, 2000 yılında 3 kez, 2008 yılında 2 kez, 2011 yılında 2 kez, 2013 yılında 2 kez, 2015 yılında 2 kez, 2022 yılında 2 kez ve 2023 yılında 2 kez asgari ücret belirlenmiş. Dünyanın en yüksek 5. enflasyonuna sahip bir ülkede asgari ücreti 1 kez değerlendirmek doğru olmaz” dedi.

    CHP Malatya Milletvekili Veli Ağbaba, Sinop’ta asgari ücret ile ilgili tartışmaları ANKA Haber Ajansı’na değerlendirdi. Ağbaba, şunları söyledi:

    “ÇÜNKÜ ASGARİ ÜCRET OLAĞAN ÜCRET OLMUŞ DURUMDA”

    “Asgari ücrette müthiş bir alım gücünde gelir kaybı var. Öncelikle bu gelir kaybı telafi edilip, ondan sonra asgari ücret konuşulmalı. TÜİK’in açıklamış olduğu enflasyon yıl sonunda maalesef gerçekçi değil, sadece memur ve emekli zammı, asgari ücret zammı az yansısın diye TÜİK maalesef bir operasyonla enflasyonu düşük açıkladı. Bu çalışanların cebinden para çalmakla eşdeğer. Türkiye, maalesef bakanın açıkladığı gibi bir Türkiye değil. Bakan, ‘yönetmeliğe göre asgari ücrete 1 kez zam yapılacak” diyor. Aslında yönetmelik öyle demiyor. 2004 yılında çıkan yönetmelik asgari ücret en geç 2 yılda bir olmak üzere belirlenir diyor. Yani yılda 3 kez de 4 kez de belirleyebilirsiniz. Bunun da örnekleri var. 1998 yılında 3 kez, 2000 yılında 3 kez, 2008 yılında 2 kez, 2011 yılında 2 kez, 2013 yılında 2 kez, 2015 yılında 2 kez, 2022 yılında 2 kez ve 2023 yılında 2 kez asgari ücret belirlenmiş. Dünyanın en yüksek 5. enflasyonuna sahip bir ülkede asgari ücreti 1 kez değerlendirmek doğru olmaz.

    Asgari ücretlilerin yaşamı hakikaten zor durumda. Ayrıca asgari ücret Türkiye’de olağan ücret olmuş durumda. Maalesef yüzde 50’nin üzerinde çalışanın ücreti asgari ücret seviyesinde. Bir de geçtiğimiz yıl ile karşılaştırıldığında, asgari ücretlilerin borcuna baktığımız zaman çok farklı bir tablo ortaya çıkıyor. Kişi başına kart borcu asgari ücretin tam 2 buçuk katı olmuş durumda. Geçtiğimiz yıl asgari ücretin 8 bin 500 lira olduğu dönemde kişi başına düşen bireysel kredi kartı borcu 14 bin 377 TL. Yani asgari ücretten 5 bin 871 TL fazla iken, bu dönem maalesef Eylül ayında kişi başına düşen kart borcu  27 bin 455 lira olmuş. Yani 16 binin üzerine çıkmış durumda. Asgari ücretin 2 buçuk katı kadar borcu var insanların.

    Asgari ücret maalesef açlık sırının altında. Bu açıklanmayan enflasyon ortamında, İstanbul Ticaret Odası’nın açıkladığı rakamlara göre asgari ücret belirlenmelidir. Asgari ücret gerçekçi olmalıdır. Çünkü asgari ücret olağan ücret olmuş durumda.

    Ayrıca bir de emeklilerin durumunu gündeme getirmek lazım. 7 bin 500 TL ile bir emeklinin geçinmesi mümkün değil. 7 bin 500 TL sadaka bile değil. Maalesef hükümet emeklileri oyalıyor. Seçimden önce vaat ettiler, yapmadılar. Seçimden önce emeklilerin hayat şartlarını düzelteceğiz dediler ama maalesef yeni bir seçim geliyor hala düzelebilmiş değil. Bununla ilgili de biz çalışmalarımızı sürdürüyoruz.

    “İNSANLARIN ÖLDÜĞÜ DÖNEMDE BİLE TOKİ’Yİ SÖYLEMEK, İNŞAATI SÖYLEMEK, PARAYI SÖYLEMEK, RANTI SÖYLEMEK VİCDANSIZLIK VE İKİ YÜZLÜLÜKTÜR”

    İktidar iki yüzlü bir politika izliyor. 400’ün üzerinden geminin İsrail’e sevkiyat yaptığı söyleniyor. Hatta askerlerin giymiş olduğu içliğin bile Türkiye’den gittiği söyleniyor. Bir taraftan ‘Kudüs kırmızı çizgimizdir’ diyorlar. Orada ölen çocuklar üzerinden iç siyaset yapıyorlar. Diğer taraftan da maalesef İsrail’e gemiler gidiyor, içlikler gidiyor, çelik gönderildiği söyleniyor. İkiyüzlü bir politika. Orada ölen çocukların üzerinden burada maalesef iç siyaseti ayırt ederek o çocukların kanı üzerinden siyaset yapmayan çalışan bir anlayış var.

    Daha geçtiğimiz yıllarda Birleşik Arap Emirlikleri ile, İsrail’in anlaşmasına meydan okuyan Türkiye şu anda etkisiz bir politika izliyor. Burada bu insanların öldüğü dönemde bile TOKİ’yi söylemek, inşaatı söylemek, parayı söylemek, rantı söylemek vicdansızlık ve iki yüzlülüktür.

    “CUMHURİYET HALK PARTİSİNİN TABANDA KURACAĞI DEMOKRASİ İTTİFAKIYLA TÜRKİYE RAHAT BİR NEFES ALACAK”

    2019 seçimlerinde cumhur ittifakı 51 ilde iş birliği yaptı, 30 büyükşehirde cumhur ittifakı beraber seçime girdi. Onu hemen ifade edelim. Demek her halde ya unuttu ya da bilinçli bir şey söylüyor Sayın Erdoğan. 2019’da iş birliği yaptı Cumhur İttifakı Türkiye’nin 30 büyükşehri olmak üzere 51 ilde iş birliği yaptı. Herhalde unuttu. Sanıyorum Cumhuriyet Halk Partisi onun psikolojisini bozdu, hafızasını bozdu. Çünkü hala aday bulamayan bir Erdoğan var. Hep Cumhuriyet Halk Partisi’ne söylerdi Erdoğan. Derdi ki ‘Adayınız nerde? Adayınız nerde?’ Şimdi İstanbul’da adayları yok, Ankara’da, İzmir’de, Adana’da, Mersin’de yok. Birçok büyükşehirde adayları yok. Cumhuriyet Halk Partisinin yönetmiş olduğu büyükşehirlerde adayları yok.

    Ama sayın Erdoğan aday arayışına girmesin. Biz ona yardımcı oluruz. İstanbul’u çok iyi yöneten Ekrem İmamoğlu var. Ona gönül rahatlığıyla oy verebilir. Ankara’da Ankara’yı çok iyi yöneten Mansur Yavaş var. Ona da gönül rahatlığıyla oy verebilir. Sinop’ta da Cumhuriyet Halk Partisinin yapacağı doğru bir tercih ile Sinop Belediye Başkanımıza da oy verebilir. Aday arayışına girmesine gerek yok.

    Hafızasını kontrol etsin. 2019 yılında ne dediğini hatırlayamayan Sayın Erdoğan’a Sinop’tan sesleniyoruz. Hep alıştığımız şey. Bir gün siyah, bir gün beyaz diyor. Hem dış politikada hem iç politikada bunları görmek mümkün. Ama hangi ittifakla girerlerse girsinler, Cumhuriyet Halk Partisinin tabanda kuracağı demokrasi ittifakıyla Türkiye rahat bir nefes alacak. Türkiye bu tek adam zulmünün, tek adam rejiminin yaşamış olduğu bu baskıcı ortamda yerel yönetimlerle rahat bir nefes alması için demokrasi ittifakının en gelişmişini kuracağımızı sayın Erdoğan ve kamuoyu bilsin.

    “BU YAŞANAN ZULME KARŞI BİRAZ SAMİMİ OLUN”

    Gazze’de savaş sürerken, çocuklar ölürken iktidara yakın, AKP’ye yakın şirketler İsrail’e gemiler dolusu malzeme taşımaya devam ediyor. İsim listeleri yayınlanıyor. İktidar iki yüzlü bir politika izliyor. Bir taraftan Gazze’de ölen çocuklar için ağlarken, diğer taraftan İsrail’in silahlarına mermi gönderiyor, askerlerine eşya gönderiyor. İsrail’e sevkiyat tüm hızıyla devam ediyor. Bu sevkiyatı yapanların tamamı da AKP’nin ya ortağı ya da büyütmüş olduğu iş adamı. Hatta iktidarın içerisinde, Cumhurbaşkanının evlatlarının da olduğu sevkiyatlarla ilgili iddialar var. Açıklama yapmaya AKP’yi davet ediyoruz. Lütfen biraz samimi olun. Bu yaşanan zulme karşı biraz samimi olun. Bir tarafta hiç gözden kaçırılmayan para, diğer tarafta ölen Filistinli çocuklar. Onu da Türkiye’nin vicdanına havale ediyoruz.”

     

  • ERDOĞAN: MUHALİF VEYA MUVAFIK FARK ETMEKSİZİN MEDYA MENSUPLARIMIZIN FİKİRLERİNİ SERBESTÇE İFADE ETMELERİNDE HİÇBİR MANİ BULUNMUYOR

    ERDOĞAN: MUHALİF VEYA MUVAFIK FARK ETMEKSİZİN MEDYA MENSUPLARIMIZIN FİKİRLERİNİ SERBESTÇE İFADE ETMELERİNDE HİÇBİR MANİ BULUNMUYOR

    Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, İstanbul‘da TRT World Forum’da; “Bugün medyamız 2002’den daha zengin, daha çeşitli, toplumun farklı kesimlerinin daha fazla temsil edildiği çoğulcu bir yapıya sahip. Teröre bulaşmadığı, şiddeti övmediği ve başkasına hakaret etmediği müddetçe isteyen istediğini yazabilmektedir. Muhalif veya muvafık fark etmeksizin medya mensuplarımızın fikirlerini serbestçe ifade etmelerinde hiçbir mani bulunmuyor” dedi. Erdoğan Gazze’de yaşamını yitiren gazetecilerle ilgili de “Şu anda Gazze’de 70’i aşkın medya mensubu öldü. Nerede dünya? Dünyanın o meşhur basın yayın organları nerede, niye sesleri çıkmıyor, niçin öldürülen bu basın mensuplarına yönelik manşetlerini atmıyorlar” diye konuştu.

    Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, İstanbul Hilton Bomonti Otel’de düzenlenen TRT World Forum programına katıldı. Erdoğan burada yaptığı konuşmada özetle şunları söyledi:

    TÜRKİYE DAHA FAZLA KAN AKMAMASI İÇİN ELİNİ TAŞIN ALTINA KOYMAYA HAZIRDIR”

    “Ülkemizin kamu yayıncısı TRT’nin düzenlediği bu forum, farklı coğrafyalardan alanında yetkin isimleri buluşturan bir platformdur. Aralık ayında düzenlenen forum aynı zamanda geride bırakılan senenin muhasebesini yapmak için de önemli bir imkan sunuyor.

    Gazze’de devam eden katliam başta olmak üzere küresel ölçekte son derece sancılı bir dönemden geçiyoruz. Rusya-Ukrayna arasındaki savaş gündemde geri plana düşmüş olsa da halen tüm yakıcılığı ile devam ediyor. Savaşın ilk aylarında ülkemizin çabalarıyla ortaya konan barış planının değeri gün geçtikçe daha iyi anlaşılıyor. O dönem ateşi büyümeden söndürmek yerine körükleyenlerin bölgemizle birlikte tüm dünyaya nasıl büyük bir kötülük yaptıkları artık net bir şekilde görülüyor. Küresel barışı ve güvenliği ağlamakla mükellef uluslararası kuruluşların sorun çözme kabiliyetlerinin olmadığını bugün daha iyi anlıyoruz.

    Türkiye daha fazla kan akmaması, daha fazla yıkım yaşanmaması, daha fazla gözyaşı dökülmemesi için elini taşın altına koymaya hazırdır. Gerçekten de barışa özellikle adil bir barışa her zamankinden daha fazla ihtiyaç duyduğumuz günler yaşıyoruz. Kalıcı barışı tesiste kaybedilen her günün her anın bedelini ateşe benzin döken Batılılar değil maalesef masumlar ödemektedir. Buna artık bir ‘dur’ demenin zamanı çoktan gelmiştir.

    “MANŞETLERİNİ VESAYETÇİLERİN ATTIĞI GÜDÜMLÜ MEDYA DÜZENLİ 2002 ÖNCESİNDE TÜRKİYE’NİN ACI BİR GERÇEĞİYDİ”

    Basın, bilhassa da kalemini ve ekranını küresel güçlere kiralamayan özgür basın, demokrasiler açısından yeri doldurulamaz bir ihtiyaçtır. İyi işleyen ve sağlıklı bir demokrasi için yasama, yürütme, yargı erklerine ilaveten dördüncü kuvvet olarak basının sayılması boşuna değildir. Güdümlü basın ise halkın haber alma hakkı yanında demokrasi için de açık bir tehdit oluşturur. Ülke olarak 70 yılı aşan çok partili demokrasi mücadelemizde bu hakikati tüm boyutlarıyla pek çok kez tecrübe ettik. Üzülerek ifade etmek isterim ki bir dönem demokrasiye sahip çıkmak yerine, vesayetçilerin yanında hizalanan, darbeye alkış tutan, milli iradeye müdahale çağrısında bulunan bir medya yapısıyla karşı karşıyaydık. Manşetlerini vesayetçilerin attığı güdümlü medya düzeni, bilhassa 2002 öncesinde Türkiye’nin acı bir gerçeğiydi. Elbette bu zor dönemlerde her türlü tehdide rağmen milli iradenin yanında duran, cesur basın yayın kuruluşları ve medya mensupları da vardı. Sayıları kısıtlı olmakla birlikte halka karşı sorumluluğunu yerine getiren bu gazeteciler, isimlerini demokrasi tarihimize altın harflerle yazdırmışlardır. Biz de bu cesur kalemleri daima şükranla yâd ediyoruz, yâd edeceğiz.

    Türk demokrasisi ne zaman riske girse hemen vesayetçilerin tetikçiliğine soyunan postallı medya mensuplarını asla unutmayacağız. Esasen kalemini, köşesini, ekranını güç odaklarının emrine verenlerin saldırılarına İstanbul Büyükşehir Belediye başkanlığımızdan itibaren biz de defalarca maruz kaldık.

    “MEDYA MENSUPLARIMIZIN FİKİRLERİNİ SERBESTÇE İFADE ETMELERİNDE HİÇBİR MANİ BULUNMUYOR”

    Bugünlere manşetlerle çarpışa çarpışa geldik. Gerektiğinde ağır bedeller ödemeyi göze alarak ülkemizde tüm kurum ve kurallarıyla hakiki demokrasiyi tesis ettik. Objektif kriterlere göre değerlendirme yapıldığında herkesin kabul ettiği gerçek şudur: Türkiye, ekonomisiyle demokrasisiyle, basınıyla, gerçekleştirdiği sessiz devrimleriyle 21 yıl öncesine nazaran çok daha ileridedir. Bugün medyamız 2002’den daha zengin, daha çeşitli, toplumun farklı kesimlerinin daha fazla temsil edildiği çoğulcu bir yapıya sahip. Teröre bulaşmadığı, şiddeti övmediği ve başkasına hakaret etmediği müddetçe isteyen istediğini yazabilmektedir. Muhalif veya muvafık fark etmeksizin medya mensuplarımızın fikirlerini serbestçe ifade etmelerinde hiçbir mani bulunmuyor.

    Eksiklerimiz yok mu? Tabii ki var. Dünyadaki her ülkede olduğu gibi bizim de çözmemiz gereken meseleler olduğunun farkındayız. Şu anda Gazze’de 70’i aşkın medya mensubu öldü. Nerede dünya? Dünyanın o meşhur basın yayın organları nerede, niye sesleri çıkmıyor, niçin öldürülen bu basın mensuplarına yönelik manşetlerini atmıyorlar? ABD’nin o meşhur gazeteleri nerede? İngiltere‘nin o meşhur gazeteleri dergileri nerede? Fransa’nın o meşhur gazeteleri nerede? Almanya’nın o meşhur gazeteleri nerede? Hiç birinin sesi çıkmıyor. İnşallah önümüzdeki dönemde atacağımız adımlarla bu zorlukların hep birlikte üstesinden geleceğiz.

    “HER GÜN 1 GAZETECİ KATLEDİLİYOR, BİZE BASIN ÖZGÜRLÜĞÜNDEN DEM VURAN KURUMLARIN HİÇBİRİNİN GIKI ÇIKMIYOR”

    İsrail Gazze’de sadece kadın ve çocukları değil çok zor şartlarda görevini yapmaya çalışan basın mensuplarını öldürmüş ve öldürmeye devam ediyor. İsrail saldırılarında hayatını kaybeden gazeteci sayısı 70’den fazladır. Daha vahimi, uluslararası basın kuruluşlarının bu tabloyu kabullenmesidir. Düşünebiliyor musunuz, her gün 1 gazeteci katlediliyor, ancak yıllardır bize basın özgürlüğünden dem vuran kurumların hiçbirinin gıkı dahi çıkmıyor.

    “BİR KAMERAMIZ GİDER, BİN KAMERAMIZ GELİR”

    Bugün Gazze’deki gazeteci ölümlerine ses çıkarmayanların yarın başka bir konuda söz söyleme hakları olamaz. Asıl olan bugün konuşmak, bugün yazmak, gerçekleri bugün anlatmaktır. Asıl olan mazlum ve mağdurların feryatlarını bugün duyurabilmektir. Türk basın yayın organları işte bunu yapmanın, işte bunu başarabilmenin gayretindedir.

    Her türlü riski göze alarak Gazze’den dünyaya hayati bir iletişim koridoru açan TRT’mizi, Anadolu Ajansı’mızı ve diğer basın kuruluşlarımızı canı gönülden tebrik ediyorum. İsrail’in yalanlarla örülü propaganda makinesine karşı yürütülen dezenformasyonla mücadele çalışmalarını takdirle karşılıyorum. Şu anda bizim Anadolu Ajansı’ndan şehidimiz var. Yaralı, gazi kameramız var. Nerede, Gazze’de. Merkezimizin çalışmalarıyla 130’un üzerinde İsrail yalanını ifşa etmesi bu çabaların ne kadar kıymetli olduğunu göstermiştir. İsrail güçleri basın mensuplarımızın hakikate ayarlı kameralarını kırmış olsa da hakikatlerin ortaya çıkmasına engel olamamıştır. Bir kameramız gider, bin kameramız gelir.

    “NE HOLOKOST DRAMI NE ANTİSEMİTİZM İTHAMI İSRAİL’İN SUÇLARINA SESSİZ KALMANIN BAHANESİ OLABİLİR”

    Holokost mağduriyetini bir mazeret olarak kullanan mevcut İsrail yönetimi maalesef dünyayı bununla susturmaya çalışıyor. Bizim her fırsatta insanlık dışı bulduğumuzu söylediğimiz antisemitizm, siyasi çıkar hesabıyla Netanyahu ve ortakları tarafından körüklenmektedir. Oysa ne Holokost dramı ne antisemitizm ithamı İsrail’in işlediği suçlara sessiz kalmanın bahanesi olabilir. Gazze’nin, genel olarak Filistin halkının geleceği borçluluk psikolojisi içine girenlerin İsrail’e verebileceği bir tazminat değildir. Böyle kirli, kanlı, ahlaksız bir senaryoyu meşrulaştırmak medyanın hoyratça kullanılmasını kesinlikle kabul etmiyoruz. Buradan, pervasızca işlenen insanlık suçlarına ortak edilmeye çalışılan medya kuruluşlarına sesleniyorum: Akılla, izanla, vicdanla, mantıkla, basın ahlakıyla hiçbir bağı olmayan bu aklama çabasından, kandan beslenen bu retorikten, bu zalim iddiadan, bu ahlaksız dayatmadan kurtulun.

    Batı, üzerine titrediği güvenlik ve refah düzenini kökten sarsacak bir sınamadan geçtiğinin hâlâ farkında değil. Türkiye olarak, biz yaklaşan tehlikeyi görüyoruz ve ‘Dost acı söyler’ prensibiyle açık açık ifade ediyoruz: Birileri rahatsız olsa da hakkı ve hakikati haykırmaktan vazgeçmeyeceğiz. Ama bu anlayışla hem ikaz görevimizi hem de mazlumların yanında yer alma vazifemizi yerine getirmenin gayreti içindeyiz.”

     

  • ÖZGÜR KARABAT: “TAKSİTLER ASGARİ ÜCRETİN ÜZERİNDE. BÖYLE SOSYAL KONUT OLMAZ. TOKİ RANT PEŞİNDE KOŞACAĞINA VATANDAŞA GERÇEK ANLAMDA SOSYAL KONUT İNŞA ETMELİ”

    ÖZGÜR KARABAT: “TAKSİTLER ASGARİ ÜCRETİN ÜZERİNDE. BÖYLE SOSYAL KONUT OLMAZ. TOKİ RANT PEŞİNDE KOŞACAĞINA VATANDAŞA GERÇEK ANLAMDA SOSYAL KONUT İNŞA ETMELİ”

    CHP Genel Başkan Yardımcısı Özgür Karabat, iktidarın 4 yıl önce başlattığı konut projesi kapsamında Tuzla’da yapımı tamamlanan evlerin fiyat ve taksitlerinin yeniden hesaplandığını ve aylık taksitlerin 15-21 bin liraya yükseltildiğini belirterek, “TOKİ mağduru vatandaşlar isyan ediyor. 4 yıl boyunca oyalandılar, şimdi de kendilerine birkaç milyon liralık evlerin satılmasını kabul edemiyorlar. Ödeme durumları da yok. Çoğu vazgeçiyor. Dar gelirlilerin bu ödemeyi yapabilmesi mümkün değil. Aylık taksitler asgari ücretin çok üzerinde. Böyle sosyal konut olmaz. TOKİ rant peşinde, projeler peşinde koşacağına vatandaşa gerçek anlamda sosyal konut inşa etmeli” dedi.

    CHP Genel Saymanı ve İstanbul Milletvekili Özgür Karabat, 2019 yılında iktidar tarafından başlatılan ‘100 Bin Sosyal Konut Projesi’ kapsamında Tuzla’da yapımı tamamlanan konutların fiyatlarının yükseltilmesi nedeniyle hak sahibi vatandaşların zor durumda kaldığını ifade etti. Karabat, yaşanan sorunlarla ilgili yaptığı yazılı açıklamada şunları dile getirdi:

    CUMHURİYET TARİHİNDE İLK DEFA BARINMA VE NİTELİK BESLENME KRİZİ ÇIKARAN AKP, SORUNLARI BÜYÜTMEKTEN ÖTEYE GİDEMİYOR”

    “Cumhuriyet tarihinde ilk defa barınma ve nitelik beslenme krizi çıkaran AKP, sorunları büyütmekten öteye gidemiyor. Şimdi de ‘sosyal konut yapıyorum’ diye vatandaşın aklıyla dalga geçiyor. TOKİ’nin 2019’da başlattığı ‘100 Bin Sosyal Konut Projesi’ için İstanbul Tuzla’da 5 bin 750 konut yapılacaktı. 4 yıl geçti proje ilerlemiyor. Sözde 1-1 buçuk yıl içinde bitecekti.

    2019’DA ERDOĞAN, ‘AYLIK 894 LİRADAN BAŞLAYAN TAKSİTLERLE EV SAHİBİ OLMA İMKANI SAĞLAYACAĞIZ’ DEMİŞTİ. ŞİMDİ AYLIK TAKSİTLER 15-21 TL ARASINDA DEĞİŞİYOR”

    Dar gelirli vatandaşlar barınma kriziyle cebelleşirken AKP umut tacirliği yapıyor. Halka yalan söylemekten utanmıyorlar. Tek tek anlatalım: 2019’da proje ilan edildiğinde Erdoğan ne demişti: ‘Bu projelerle vatandaşlarımıza yüzde 10 peşinatın ardından kalan tutarın tamamı için aylık 894 liradan başlayan taksitler ve 240 aya varan vadelerle ev sahibi olma imkanını sağlayacağız.’ Proje ilan edildiğinde o dönemki hesaplamalarla 2+1 ve 3+1 evlerin fiyatları 200 bin TL civarındaydı. Başta Erdoğan olmak üzere AKP’li Bakanlar Murat Kurum ve Berat Albayrak, öve öve bitiremiyorlardı. Kira öder gibi ev sahibi olunacağını söylüyorlardı. Şimdi Tuzla’daki biten kısım için yeni fiyat listesi yapıldı. 2+1 evlerin fiyatları 2,7-3 buçuk milyon TL, aylık taksitleri de 13-17 bin TL arasında değişiyor. 3+1 evlerin fiyatları 3-4 milyon TL civarında. Aylık taksitler de 15-21 bin TL arasında değişiyor.

    TOKİ RANT PEŞİNDE KOŞACAĞINA VATANDAŞA GERÇEK ANLAMDA SOSYAL KONUT İNŞA ETMELİ”

    TOKİ mağduru vatandaşlar isyan ediyor. 4 yıl boyunca oyalandılar, şimdi de kendilerine birkaç milyon liralık evlerin satılmasını kabul edemiyorlar. Ödeme durumları da yok. Çoğu vazgeçiyor. Dar gelirlilerin bu ödemeyi yapabilmesi mümkün değil. Aylık taksitler asgari ücretin çok üzerinde. Böyle sosyal konut olmaz. TOKİ rant peşinde, projeler peşinde koşacağına vatandaşa gerçek anlamda sosyal konut inşa etmeli.”