Blog

  • ÖZGÜR ÖZEL, SPD KONGRESİNİ VE BERLİN TEMASLARINI ANKA’YA DEĞERLENDİRDİ: “FAŞİZME KAYAN AŞIRI SAĞA KARŞI HEP BİRLİKTE ÇALIŞMA NOKTASINDAKİ İRADEMİZİ BİR KEZ DAHA TEYİT ETTİK”

    ALİ BERBER-AZİZ METİN TURAN

    CHP Genel Başkanı Özgür Özel, Berlin’de katıldığı Almanya Sosyal Demokrat Partisi (SPD) Kongresi ve ikili temaslarını ANKA Haber Ajansı’na değerlendirdi. Özel, “CHP ile SPD’nin kurumsal ilişkilerini geliştirme kararı aldık. Bütün Avrupa’da ve dünyada yükselen aşırı sağa karşı, faşizme kayan aşırı sağa karşı hep birlikte çalışma noktasındaki irademizi bir kez daha teyit ettik” dedi.

    CHP Genel Başkanı Özgür Özel, dün Berlin’de; Almanya Sosyal Demokrat Partisi (SPD) Olağan Kongresi’ne katıldı. Özel, kongredeki Almanca konuşmasının ardından, kongreyi ve iki gün süren temaslarını ANKA Haber Ajansı’na değerlendirdi. Özel, şunları söyledi:

    “BİR TARAF TUTACAKSAK BARIŞIN TARAFINDA OLMAMIZ GEREKTİĞİNİ SÖYLEDİK”

    “Biraz önce kürsü konuşmamda da değindiğim gibi, burada özellikle Gazze’de yaşananların altını çiziyoruz. Elbette Almanya’nın kendi tarihinden kaynaklı İsrail meselesi ve İsrail’in güvenliği konusunda Türkiye’nin beklediği, ya da İspanya Başbakanı Pedro Sánchez’in ortaya koyduğu gibi net bir yaklaşımı olamıyor. Çünkü onların Yahudilerle yaşanmışlıklar konusunda kendi duygusal bir çekingenlikleri oluyor. Ama İsrail’in güvenlik kaygılarının asla Gazze’deki çocukların ve sivillerin hayatına mal olacak bir yaklaşımı kabul etmediğimizi, bunu doğru bulmadığımızı açıkça söyledik. Sosyal demokratlar, sosyalist partiler olarak bir taraf tutacaksak barışın tarafında olmamız gerektiğini söyledik. Ve Gazze’de yaşananların bir an önce durdurulmasının hepimizin ortak görevi olduğu çağrısını hem kürsü konuşmamda tekrarladım, hem Şansölye hem de Almanya’daki Sosyal Demokrat Parti’nin değerli eş genel başkanına; yaptığımız temaslarda, görüşmelerde dile getirdik.

    “CHP İLE SPD’NİN KURUMSAL İLİŞKİLERİNİ GELİŞTİRME KARARI ALDIK”

    Bunun dışında CHP ile SPD’nin kurumsal ilişkilerini geliştirme kararı aldık. Geçmişte denenen ama çok uzun süredir gerçekleşmeyen; altı ayda bir karşılıklı heyetlerin; altı ayda bir Almanya’da, altı ayda bir Türkiye’de bir araya gelmeleri ile ilgili prensip kararına vardık. Yine gençlik örgütlerimizin yaz kamplarında öğrenci değişimi şeklinde değişimler yaparak birbirleri ile kaynaşmasını ve entegrasyonunun sağlama noktasında fikir birliğine vardık. Yine bütün Avrupa’da ve bütün dünyada yükselen aşırı sağa karşı, faşizme kayan aşırı sağa karşı hep birlikte çalışma noktasındaki irademizi bir kez daha teyit ettik.

    Ben, burada geçirdiğimiz iki günlük kongre sürecinin son derece yararlı olduğunu düşünüyorum. Bundan sonra da hem Almanya’daki, hem Avrupa’daki, hem de dünyadaki siyasi akrabalarımızla bir arada olmaya devam edeceğiz. CHP, Türkiye’de muhalefet partisidir. Türkiye’nin dışına çıktığında Türkiye’deki itirazlarını muhafaza eder ancak Türkiye’nin ortak çıkarları için ya da örneğin Filistin meselesinde olduğu gibi, barışı savunmak için doğrunun yanında olmak için dünyadaki hem siyasi akrabaları ile hem de dünyadaki devletleri yöneten devlet adamları ile bu paraleldeki diplomatik çabaların içinde olmaya devam edeceğiz. Önümüzdeki süreçte benzer çalışmalarımız sürecek.”

  • AKBELEN’DE BÜYÜK BULUŞMA: “BURADA NE TOPRAK KANUNU, NE ZEYTİN KANUNU UYGULANIYOR, NE İNSANLARIN HAYATI GÖZETİLİYOR, BURADA KÖYLÜLERİN HAYATI HİÇE SAYILIYOR”

    AKBELEN’DE BÜYÜK BULUŞMA: “BURADA NE TOPRAK KANUNU, NE ZEYTİN KANUNU UYGULANIYOR, NE İNSANLARIN HAYATI GÖZETİLİYOR, BURADA KÖYLÜLERİN HAYATI HİÇE SAYILIYOR”

    SULTAN EYLEM KELEŞ

    Köylüler ve çevreciler, zeytin ağaçlarının yanında madencilik yapılmasına, yaşam alanlarının yanında dinamit patlatmasına tepki göstermek için bir kez daha Akbelen Ormanı’nda bir araya geldi. İkizköylü Nejla Işık, “Burada ne toprak kanunu uygulanıyor, ne insanların hayatı gözetiliyor, ne zeytin kanunu uygulanıyor. Burada köylülerin hayatı hiçe sayılıyor. Biz madenin durdurulmasını istiyoruz, bu patlatmaların durdurulmasını istiyoruz. Bugün Akbelen buluşması adı altında Türkiye’nin her yerinden insanlar geldi, bu kalabalığı görünce çalışma durdu. Bu kalabalık gidince tekrar çalışma başlayacak. Yangından mal kaçırır gibi bir an önce burayı yok etmek istiyorlar” dedi.

    Muğla’nın Milas ilçesindeki Akbelen Ormanı’nda Limak Holding ve İçtaş’ın ortak projesi olan YK Enerji Termik Santrali’nin madencilik faaliyetlerine karşı başlayan Adalet Nöbeti devam ediyor. Akbelen’deki köylülerin çağrısıyla, bugün İzmir, İstanbul ve Bodrum’dan gelen çevreciler yeni nöbet alanında bir kez daha toplandı. Akbelen yolunda İzmir’den yola çıkan araçlar, Bafa Jandarma Karakolu önünde durduruldu. Yurttaşların kimlikleri GBT taraması için toplandı, kış lastiği yok gerekçesiyle araçları bağlanmak istendi. İzmir’den gelen çevreciler, kimliklerin uzun süre geri verilmemesi nedeniyle yol kapatma eylemi yaptı. Çevreci yurttaşlar, eylemlerinin ardından kimliklerini alan ekip Akbelen’deki nöbete doğru yola devam etti. Çok sayıda çevre örgütünün katıldığı nöbete, CHP Genel Başkan Yardımcısı Gülşah Deniz Atalar ve Eski CHP Muğla Milletvekili Burak Erbay da destek verdi.

    “NİYE BU DEVLET KÖYLÜNÜN YANINDA DEĞİL”

    İkizköylü Nejla Işık, maden şirketlerinin dinamit patlatarak hem su kaynaklarını, hem tarım alanlarını hem te zeytirlikleri yok ederek insanlığa zarar verdiğini belirterek, şunları söyledi:

    “Kamu sadece bunlara mı var? Burada bu kadar insan, Bodrum, Milas, Muğla… Türkiye kamu değil mi? Kamu sayılmıyor muyuz biz? Sadece iki şirket mi kamu burada? Yeniköy, Kemerköy, Limak, İçtaş mı kamu burada? Onları niye gözetiyor bu devlet? Niye bu devlet köylünün yanında değil? Bizim tepemizde niye bu kadar dinamit patlatılıyor? Jandarma’ya şikayette bulunuyoruz, ‘Evlerimiz başımıza çökecek, çatlaklar oluştu diyoruz. ‘Kovuşturmaya yer yok’ diye dilekçemize cevap geliyor. Bir tanesi de gelip inceleme yapmıyor burada. Neye göre kovuşturmaya yer yok? İlla ki evimizin başımıza göçmesi mi lazım? 80 yaşında ninemiz, dedemiz hala toprağına zeytin ekiyor, bakın. Zeytinyağının kilosu 300, 500’ü bulacağı söyleniyor. Bu paralarla ne yok ettiğiniz suyu bulacaksınız ne zeytinyağını bulacaksınız. Para ne yenir, ne size oksijen verir, ne koklanır. Paranın esiri olmaktan vazgeçin artık.” 

    Işık, madencilik faaliyetlerinin çevreye zararlı olmadığını söyleyen Prof. Dr. Celal Şengör’e de yanıt verdi: 

    “Bir tane profesör çıkmış, ‘Madencilik doğaya zarar vermez’ diyor. Gelsin de baksın şu Akbelen’in haline. Gelsin de baksın şu Ören’den Akbelen’e kadar olan, 15 kilometre boyunca uzanan ölüm çukuruna. Gelsin bir baksın, madencilik doğaya zarar veriyor mu, vermiyor mu. Bizim köyde okumuşun cahili derler buna, tam öyle davranıyorlar. Biz paranın esiri olmayacağız.” 

    “MADENLE BURUN BURUNA HAYATTA KALMA SAVAŞI VERİYORUZ”

    Ortak basın açıklamasını okuyan Nejla Işık, şunları söyledi:

    “Biz İkizköylüler 4 senedir topraklarımız, zeytinlerimiz, ormanımız, köyümüz için canımız pahasına mücadele ediyoruz. Canımız pahasına diyoruz, çünkü canımızın hiçe sayıldığı ağır süreçlerden geçiyoruz. Madenle köyümüzün arasındaki tek kalkan olan Akbelen Ormanı’nı ne yazık ki tüm çabamıza rağmen kaybettik. Jandarma’nın koruması altında bu hukuksuz kesimi bitirdiler. Bu sırada biber gazına, jopuna, tomasına göğüs germek zorunda kaldık; aylarca jandarma ablukası içinde yaşamaya çalıştık. Şimdi yıllardır mücadele ettiğimiz maden ile burun buruna hayatta kalma savaşı veriyoruz. Evlerimizin karşısında, sarsıntıdan çatlayan duvarlarımıza rağmen her gün dinamitler patlatılıyor. Adeta depremi yaşıyoruz. Bir gün çatlayan duvarların altında kalmaktan; yaşlılarımıza, çocuklarımıza, ailelerimize zarar gelmesinden, yuvamızın bize mezar olmasından korkuyoruz. Bununla ilgili köylüler olarak yaptığımız şikayetlere ‘Kovuşturmaya yer olmadığı’ kararı tebliğ edildi. Gelip evlerimizde inceleme bile yapılmadı, altında yaşadığımız çatlak ve yarık duvalara bakılmadı,  güvenliğimizden sorumlu herkes sırtını bize, bizim acı gerçeklerimize döndü.

    “AKBELEN’İN İÇİNDEKİ ZEYTİNLERE ULAŞAMIYORUZ” 

    Yetmedi. Zeytincilik Kanunu’na rağmen zeytinliklerimizin hemen yanında, 100 metre uzağında durmaksızın iş makineleri çalışmaya devam ediyor. Yıllar önce tonlarca zeytinyağı hasadı yapan biz köylüler, şimdi evimizi zor geçindiriyoruz. Verimlerimiz yarı yarıya düştü. Akbelen’in içindeki zeytinlerin bir kısmına jandarma ve şirketin baskısı sebebiyle ulaşamıyoruz. Akıbeti bilinmeyen zeytinliklerimiz var. Akbelen’de kanunlar işletilmediği gibi, can güvenliğimiz de gözetilmiyor. 

    “İKİ ŞİRKETİN CEBİ DOYACAK DİYE BİZ KÖYLÜLERİ AÇ BIRAKIP MAĞDUR ETMEYİN” 

    Başta bugün burada toplanan İkizköylüler, Karacahisarlılar, Çamköylüler ve dayanışmaya gelen tüm dostlarımızla birlikte; görevini yapmayan, sesimizi duymayan, hâlimizi görmeyen tüm kurumlara, tüm yetkililere sesleniyoruz: Milas ilçe tarım müdürlüğü, Muğla İl Tarım Müdürlüğü, Milas Kaymakamı, Muğla Valisi, Tarım Orman Bakanı İbrahim Yumaklı! İki şirketin cebi doyacak diye biz köylüleri aç bırakmayın, mağdur etmeyin. Güvenliğimizi sağlayın. Akbelen’de Zeytincilik Kanunu’nu uygulayın. Çünkü eğer bu kanunu  uygularsanız, biz zaten köyümüzde güvende olacağız. Bu topraklarda üreterek yaşamaya devam edeceğiz. Bilin ki tüm yetkililer görevlerini yapana dek vazgeçmeyeceğiz. Bu haklı davadan dönmeyeceğiz. Topraklarımızı yıllardır satın almak isteyen YK Enerji’ye satmayarak, köyümüzü terk etmeyerek, fiili meşru mücadelemiz ve insanca onurlu bir yaşam için inadımız ile haklı mücadelemize devam ediyoruz. Köyümüzden, var olduğumuz topraklarımızdan, geçim kaynaklarımızdan vazgeçmiyoruz. Limak ve İçtaş köyümüzden gidene dek biz Akbelen’i terk etmiyoruz.”

    “BİZ GELECEK KUŞAKLARIN YAŞANABİLİR DÜNYADA YAŞAMASI İÇİN DE MÜCADELE VERİYORUZ”

    Köylülerin avukatı Arif Ali Cangı da kamuyouna seslenerek, Akbelen direnişine desteğin sürdürülmesi için çağrı yaptı: 

    “Türkiye öyle bir dönemden geçiyor ki; tam bir kuralsızlık ve kurumsuzluk dönemi yaşıyoruz. Saat 8:30’da İzmir’e yola çıktık. Bafa köyünün çıkışında Jandarma kontrolünde GBT sorgulaması nedeniyle durdurulduk. Araçlarımızın lastiğinin kış lastiği olmadığı gerekçesiyle alıkonulduk, yarım saat alıkonulduk. Karda kışta kaldık, yarım saat alıkonulduk. Bu dünyanın hiçbir yerinde yapılabilecek bir şey değildir. Bunlar şunu gösteriyor; bu ülkede şu anda hiçbirimizin hukuksal güvenliği yok. Hiçbirimizin yaşam hakkı güvenceli değil O nedenle Akbelen mücadelesi, Akbelen direnişi önemlidir. Akbelen direnişinin kazanılması hepimizin kazanılması anlamına gelecek. Bu ülkenin, bu cendereden çıkılmasını sağlayacak. O nedenle Akbelen direnişine destek önemlidir, destek vermeye devam edelim. Yılgınlığa gerek yok. Direnişe devam. Çünkü biz burada, kendi yaşam alanımızda yaşamlarımızla birlikte orada yaşayan binlerce canlının yaşamını savunuyoruz. Biz kendi kuşağımızın, kendimizin hakkının yanı sıra gelecek kuşakların yaşanabilir dünyada yaşaması için de mücadele veriyoruz. Gelecek kuşaklara sorumluluğumuz var. Bu sorumluluğu yerine getiriyoruz. Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 56. maddesindeki sayılan ödevi yerine getiriyoruz aslında. Şimdi buradan Akbelen Mahallesi’ni görmeye gideceğiz. Öyle bir planımız var, Jandarma’yla karşılaşacağız. Jandarma’ya şunu söyleyeceğiz: ‘Biz Anayasa’nın 56. maddesindeki bize verilen çevre kirliliğini ve çevre sağlığını koruma ödevini yerine getirmek için Akbelen Mahallesi’ni görmek istiyoruz. Yurttaş olarak haklarımızı dile getirmek, tepki göstermek istiyoruz’ diyeceğiz. Bunu demek zorundayız. Başka türlü bu cendereden çıkamayacağız. Hepimiz buradasınız, hepimiz birlikte olursak bunu başarabiliriz.”

    “YERALTI SULARINA ÇOK CİDDİ KİMYASALLAR KARIŞIYOR”

    CHP Genel Başkan Yardımcısı Gülşah Deniz Atalar ise şunları söyledi:

    “Burada anlatılan tüm hukuki ve ekolojik duruma rağmen ve bütün hukuka aykırılıklara rağmen ne yazık ki bir ekokırımla karşı karşıyayız. Burada dünyanın kültür mirası sayılan zeytinliklerimizin başına gelenleri ne yazık ki üzülerek takip ediyoruz. Bir yürütmeyi durdurma kararı olmasına rağmen, zeytinlik kanununa aykırı olarak yürürlüğe giren madencilik yönetmeliğinde değişiklik yapan yönetmeliğin yürütmeyi durdurma kararı olmasına rağmen yürürlükteymiş gibi burada dinamik patlatmaları yapılıyor. Bu hukukun uygulanmaması demek, üstünlerin hukukunun, egemen ilişkilerin, ekonomik ilişkilerin sürdürüldüğü bir düzen demek. Biz buna Cumhuriyet Halk Partisi olarak karşı çıkıyoruz. Doğanın yanındayız, vatandaşlarımızın yanındayız. Yeraltı sularımız kirleniyor. Burada sağlıklı içme suyuna erişmek gibi bir durum ne yazık ki ileride söz konusu olmayacak. Türkiye, Akdeniz havzasında ve iklim değişikliğinden en çok etkilenecek ülkelerin başında geliyor. Su kuraklığı çekeceğiz. Buna rağmen buradaki termik santrallerin, buradaki suları kullanarak, soğutma suyu olarak kullanıyorlar. Sularımız da kirleniyor, külleri yüzünden yeraltı sularına çok ciddi kimyasallar karışıyor. Biz burada temiz hava soluyamıyoruz, denizlerimiz kirleniyor. Buna rağmen yürütmeyi durdurma kararı olmasına rağmen uygulanmayan bu kararların da karşısındayız ve Akbelenliler için, hukukun uygulanması için, çocuklarımıza sağlıklı bir çevre bırakılması için elimizden gelen ne varsa yapmaya devam edeceğiz.”

    Açıklamaların ardından İkizköylüler ve desteğe gelen çevreciler Akbelen Mahallesi’ne doğru hareket etti. “Halka değil, Limak’a barikat”, “Faşizme karşı omuza omuza” sloganları atan yurttaşlar mahalle önünde jandarma barikatıyla karşılaştı. Jandarma ile avukat Arif Ali Cangı’nın görüşmesi sonucu, 50 kişilik bir heyetin mahalleyi ziyaret etmesine izin verildi. Dışarıdan gelen heyet, İkizköylüler ile birlikte madencilik faaliyeti nedeniyle ağaç kesiminin yapıldığı ve dinamitlerin patlatıldığı alanda incelemeler yaptı. İkizköylü kadınlar dinamit patlatılmasına tepkilerini dile getirdi. 

    “ZEYTİNLİKLERİN ÜZERİNE MOLOZ DÖKÜLMÜŞ” 

    İkizköylü Nejla Işık heyetin ziyareti sonrası yaptığı açıklamada, şunları ifade etti:

    “Akbelen’in içine girdik, son jiletli tellerin olduğu yer burası. İçindeki zeytinlikleri gösterdik, aşağıdan gelirken. Zeytin kanunu uygulanmıyor dedik, uygulanmadığını görüyoruz. Buradaki çatlamış evlerimizi gösterdik, hep sıvanmış, ayaklarla ayakta tutulmaya çalışılıyor. Buradaki köylünün mağduriyetini anlattık, biz aslında daha yukarılara çıkmak istiyoruz. İçeride çok fazla zeytinliğimiz var ama üzerine moloz dökülmüş. Durum bu, Akbelen’deki vahşet, dehşet bu. Burada ne toprak kanunu uygulanıyor, ne insanların hayatı gözetiliyor, ne zeytin kanunu uygulanıyor. Burada köylülerin hayatı hiçe sayılıyor. Biz madenin durdurulmasını istiyoruz, bu patlatmaların durdurulmasını istiyoruz. Bugün Akbelen buluşması adı altında Türkiye’nin her yerinden insanlar geldi, bu kalabalığı görünce çalışma durdu. Bu kalabalık gidince tekrar çalışma başlayacak. Yangından mal kaçırır gibi bir an önce burayı yok etmek istiyorlar.” 

    CHP Genel Başkan Yardımcısı Gülşah Deniz Atalar da şunları söyledi: 

    “Biz de burada yaşayan vatandaşlarımızla beraber bir keşif yapma imkanı bulduk. Nejla Hanım’ın da söylediği gibi burada bir hukuk tanımazlık söz konusu. Burada görüyorsunuz, kendilerine verilen arazinin, maden ocağı sahasının, ruhsatlı alanın içerisinde yaptıkları gibi, alanın dışında da ağaç kesimi yapmışlar. Burada neden kesildiği belli olmayan ağaçlar var, maden sahası içerisinde değil. Bir sürü hukuk tanımazlık var. Söyledikleri gibi zaten burada dinamit patlatılırken haber verilmeden, sadece siren çalarak dinamit patlatıyorlarmış. Burada gerekli tespitleri yaptık, hem bir basın açıklamasıyla hem de milletvekillerimizin aracılığıyla soracağız burada neden bu kadar hukuksuzluk yapıldığını. Ekonomik ömrünü tamamlamış bir maden ocağı için burada neden bu kadar büyük bir alan verildiğini de soracağız. Vatandaşlarımızın yanındayız, bundan sonra da ne zaman burada olmamız gerekiyorsa o zaman burada olacağız.” 

     

  • İZMİR BAROSU’NDAN 10 ARALIK DÜNYA İNSAN HAKLARI GÜNÜ AÇIKLAMASI: “İNSAN HAKLARI ENKAZ ALTINDA KALDI”

    İZMİR BAROSU’NDAN 10 ARALIK DÜNYA İNSAN HAKLARI GÜNÜ AÇIKLAMASI: “İNSAN HAKLARI ENKAZ ALTINDA KALDI”

    İzmir Barosu, 10 Aralık Dünya İnsan Hakları Günü dolayısıyla baro önünde basın açıklaması düzenledi. İşkence ve kötü muamelenin hala devam ettiğinin belirtildiği açıklamada, İzmir Barosu’nun temel hak ve özgürlüklerin herkes için güvenceye alındığı, insan haklarının teminatı olan demokratik bir hukuk düzeni ile eşit ve adil bir hukuk sistemi için yılmadan mücadeleye devam edeceğinin altı çizildi.

    İzmir Barosu, 10 Aralık İnsan Hakların Günü dolayısıyla İzmir Barosu Özgür Kürsü önünde bugün bir basın açıklaması gerçekleştirdi. Açıklamaya Baro Başkanı Sefa Yılmaz ve avukatlar katıldı. 

    İzmir Barosu İnsan Hakları Merkezi Sorumlu Yönetim Kurulu üyesi avukat Ayşe Kaymak tarafından yapılan açıklamada, geride kalan son bir yılda, devletin önleme ve koruma yükümlülüğünü yerine getirmemesi nedeniyle yüz binlerce kişinin yaşam hakkının ihlal edildiği belirtildi. 6 Şubat’ta meydana gelen ve on binlerce yurttaşımızın hayatını kaybettiği depremlere de değinilerek şunlar ifade edildi:

    “Yaşadığımız deprem felaketinde insan hakları da enkaz altında kaldı. Mahsur kalan insanları kurtarmak için personel, makineler ve operasyonel ekipmanı içeren hayat kurtarıcı yardımları engelleyen devlet; ne yazık ki kendilerine yönelik eleştirilerin yayılmasını durdurmak için erişim engellemelerini devreye sokarak halkın bilgiye erişim ve ifade özgürlüğü hakkını ihlal etti. Depremi takip eden ilk iki günde devlet, bir kısmı sadece sosyal medya paylaşımları nedeniyle olmak üzere gazeteciler dahil 90’dan fazla kişiyi gözaltına aldı. İnsani yardım eşit ve adil dağıtılmadığı gibi depremden en çok etkilenenlerden olan mülteci depremzedelere yardım edilmeyeceğine dair hukuka aykırı talimatlar ile ayrımcılık yasağı ihlal edildi.” 

    “İŞKENCE VE KÖTÜ MUAMELE DEVAM EDİYOR”

    Karakollar, geri gönderme merkezleri ve tüm tutulma alanlarında kalanlara, sokakta gösteri ve yürüyüş hakkını kullananlara işkence ve kötü muamelenin devam ettiği belirtilen açıklamada, ekonomik krize de vurgu yapılarak “Derin yoksulluk içindeki insanların eğitim, sağlık, barınma, beslenme, güvenlik, adalete erişim gibi en temel insan haklarının ihlal edilmesine neden olmuştur” ifadeleri kullanıldı.

    “YÜZLERCE KADININ YAŞAM HAKKI ELİNDEN ALINDI” 

    Kadına yönelik şiddetin önlenmesi için devlete en kapsamlı yükümlülükler yükleyen İstanbul Sözleşmesi’nden hukuka aykırı bir şekilde çıkılması ve 6284 sayılı yasanın tam ve etkin bir biçimde uygulanmaması nedeniyle yüzlerce kadının yaşam hakkının elinden alındığı belirtilen açıklamada “LGBTİ+’lara yönelik nefret söylemi, taciz, fiziksel saldırı ve diğer hak ihlalleri önlenmediği gibi haklarını savunmak isteyen, toplantı ve gösteri yürüyüş hakkını kullanmak isteyen LGBTİ+’lara karşı kolluk güçlerinin yasalara aykırı, zor kullanma yetkisini aşan şiddete varan müdahalesi, Onur Haftası etkinliklerinin yasaklanması rutin hale gelmiştir” sözlerine yer verildi.

    İktidarın, mültecilerin eğitim, barınma, sağlık güvenlik gibi temel sorunları çözme isteği ve iradesinin olmaması nedeniyle çok ciddi bir mülteci sorunu yaşandığı belirtilen açıklamada düşünce ve ifade özgürlüğü, toplantı ve gösteri yapma özgürlüğü, örgütlenme özgürlüğünün de ciddi ihlallere uğradığı ifade edildi.

    Açıklamada tüm bu olumsuzluklara ve ihlallere rağmen kurulduğu tarihten bu yana insan hakları mücadelesinin en önünde yer alan İzmir Barosu’nun temel hak ve özgürlüklerin herkes için güvenceye alındığı, insan haklarının teminatı olan demokratik bir hukuk düzeni ile eşit ve adil bir hukuk sistemi için yılmadan mücadeleye devam edeceğinin altı çizildi.

  • YOLCU TAŞIDIĞI OTOBÜSLE NİKAHINA GELDİ

    YOLCU TAŞIDIĞI OTOBÜSLE NİKAHINA GELDİ

    İzmir Büyükşehir Belediyesi ESHOT Genel Müdürlüğü bünyesinde şoför olarak görev yapan ve hayatlarını birleştirme kararı alan Yeliz Önemli ile Burak Bademli, unutulmaz bir nikah töreni yaşadı. Yeliz Önemli’nin yolcu taşıdığı otobüsü süsleyerek gelin arabasına dönüştüren çift, nikaha da bu araçla geldi. Çiftin nikahını İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer kıydı.

    İzmir Büyükşehir Belediyesi ESHOT Genel Müdürlüğü bünyesinde şoför olarak görev yapan Yeliz Önemli (40) ile Burak Bademli (38), hayatlarını birleştirme kararı aldı. Bornova bölgesinde çalışan çift, nikahlarına da yolcu otobüsü ile geldi. Yeliz Önemli, yolcu taşırken kullandığı 249 numaralı otobüsü gelin aracına dönüştürüp, direksiyona da kendi geçti. Önce meslektaşı sonra da eşi olan Bademli’yi de yanına alan gelin, kendi nikahına gitmek için direksiyonu bu kez Bornova Nikah Dairesi’ne kırdı.

    NİKAHINI TUNÇ SOYER KIYDI

    İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer ile ESHOT Genel Müdürü Erhan Bey de bu mutlu anlarında Yeliz Önemli ile Burak Bademli çiftini yalnız bırakmadı. Nikahı Başkan Soyer kıyarken, şahitler ise Erhan Bey, DİSK Genel İş İzmir 3 No’lu Şube Başkanı Serap Yılmaz, Kamil Propol ve Nursel Azalma oldu.

    Başkan Soyer, çifte mutluluklar dileyerek “Aile içi bir buluşma bu. Çok heyecanlıyım. Aile içi büyük bir mutluluk. Birbirine çok yakışan çiftimizin bu en güzel anlarına şahitlik etmek hepimiz için gurur verici. Diliyorum ki ömür boyu sevdiklerinizle huzur içerisinde, sonsuza dek sürecek mutluluğunuz olsun” dedi.

    Erhan Bey de nikah cüzdanını geline verirken “Her ne kadar Türk toplumunda aile reisi erkek gibi görünse de aslında kadınlarımız baş tacı. Ben defteri sevgili kızımıza veriyorum” dedi.

    “AŞKLA ESHOT, AŞKLA EVET” 

    Yeliz Önemli de bu mutlu günlerinde kendilerine destek veren Başkan Tunç Soyer ile Erhan Bey’e teşekkür ederek, “Kendi kullandığım aracı gelin arabası yaparak kullanmak ayrı bir güzellik. Ayrıca bir onur. Yolcu taşıdığım otobüsü kendi nikahıma gelin arabası yaparak geldim. Aşkla ESHOT, aşkla evet, aşkla İzmir” diye konuştu.

    ESHOT’ta 6 yıldır çalışan Burak Bademli ise “Çok mutluyum. Her şey gönlümüzce olsun. Bu otobüsün artık hayatımızda farklı, çok daha önemli bir yeri var. Çalıştığım kurumu çok seviyorum” dedi.

  • TÜRKİYE’NİN İLK BİYOLOJİK SIZDIRMA GÖLETİ İZMİR’DE AÇILDI. SOYER: “MİLLİYETÇİLİK ÜRETİCİYE SAHİP ÇIKMAKTIR”

    TÜRKİYE’NİN İLK BİYOLOJİK SIZDIRMA GÖLETİ İZMİR’DE AÇILDI. SOYER: “MİLLİYETÇİLİK ÜRETİCİYE SAHİP ÇIKMAKTIR”

    İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin kuraklıkla mücadele için hayata geçirdiği Sünger Kent projesi kapsamında Türkiye’nin ilk biyolojik sızdırma göleti İzmir’de oluşturuldu. Ödemiş’te 60 bin metreküp suyu, yeraltında depolayabilecek gölet ile yağmur suyu hasadı yapılacağını belirten Başkan Soyer, “Bu topraklarda bizi yoksullaştıran değil, refahımızı daha da büyüten ürünler yetişecek. Çünkü başka bir tarım mümkün” dedi. Sayıştay’ın küçük üreticiden doğrudan ürün alımını yasaklayan kararına da tepki gösteren Başkan Soyer, “Milliyetçilik, muhafazakârlık bu topraklarda üretim yapan çiftçiyi, büyük şirketlerle rekabete sokmak değildir. Milliyetçilik o üreticiye sahip çıkmaktır” dedi.
     
    İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin kuraklıkla mücadele kapsamında hayata geçirdiği Sünger Kent İzmir projesiyle Türkiye’nin ilk biyolojik sızdırma göleti İzmir’in Ödemiş ilçesinde oluşturuldu. Bademli Kooperatifi’nin seralarının çatı alanları ile gölet çevresindeki tarım alanlarına düşen yağmur suları ve yaz aylarında tarımsal sulamadan dönen tüm suların drenaj kanalları ve boru hatlarıyla sızdırma göletine ulaştırılacağı projeyle, yılda yaklaşık 24 olimpik havuzun alabileceği su yeraltında depolanabilecek. Yeraltında depolanan bu sular ile 196 bin metrekare tarım arazisi ve Bademli Kooperatifi’nin tüm su ihtiyacı karşılanmış olacak.

    Bademli Biyolojik Sızdırma Göleti ve şarj kuyuları tesislerinin açılışı İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer’in ev sahipliğindeki törenle yapıldı. Açılış törenine Ödemiş Belediye Başkanı Mehmet Eriş ile Beydağ Belediye Başkanı Feridun Yılmazlar, Köy-Koop İzmir Birliği Yönetim Kurulu Başkanı Neptün Soyer, İzmir Büyükşehir Belediyesi Genel Sekreteri Barış Karcı, muhtarlar ile çok sayıda yurttaş katıldı.

    “KURAKLIĞIN AÇTIĞI YARAYA MERHEM OLMAK İÇİN TASARLADIK”

    Bugün Ödemiş’te dirençli kent İzmir bayrağını göndere çektikleri tarihi bir ana tanıklık ettiklerini belirterek sözlerine başlayan İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer, Bademli Biyolojik Sızdırma Göleti’nin, Küçük Menderes Havzası’nın bereket pınarı olacağını söyledi. Bu projeyi, havzanın en büyük sorunu olan kuraklığın açtığı yaraya merhem olmak için tasarladıklarını anlatan Başkan Tunç Soyer, “Gölet ve şarj kuyularımızla, kuraklıkla boğuşan Küçük Menderes Havzası’ndaki çiftçimize can suyu olacağız. Yeraltı sularımızı yeniden dolduracak, bereketi çoğaltacağız. Çünkü biliyoruz ki su varsa bereket var, su varsa emek var, su varsa ekmek var. Bademli Biyolojik Sızdırma Göletimiz, işte o suyu Küçük Menderes Havzası’na geri getirecek” dedi.

    “DEĞİŞTİRMEK İSTİYORSAK İRADEMİZİ ORTAYA KOYMAK ZORUNDAYIZ”

    Küçük Menderes Havzası’nda yeraltı sularının giderek daha da aşağıya indiğini anımsatan Başkan Tunç Soyer, sözlerini şöyle sürdürdü:

    “Bir zamanlar bereketli topraklarıyla Türkiye’nin gıda ambarı olan bu ova giderek çoraklaşıyor. Yerin altındaki suyumuzu göremesek de birçok kuyunun kuruduğunu biliyoruz. Bilim insanları havzanın birçok bölgesinde yaşanan çökme olaylarının nedenini, yeraltı sularının aşırı miktarda kullanımı olarak yorumluyor. Bu hazin tablonun yalnızca iklim krizinden ve kuraklıktan kaynaklanmadığını hepimiz çok iyi biliyoruz. Bugün bu halde olmamızın tek bir sorumlusu var. Her bir tanesi 85 litre su tüketen silajlık mısırı teşvik edenler. Yanlış tarım ve sulama politikalarıyla hem sofralarımızı hem de tarlalarımızı ateşe verenler… Bu düzen böyle gitmez! Gidemez. Bu durumu değiştirmek istiyorsak, irademizi ortaya koymak zorundayız.” 

    “İZMİR BU OYUNA GELMEZ”

    Bu toprakları genetiği değiştirilmiş gıdalardan olan silajlık mısırdan kurtarmak zorunda olduklarını vurgulayan Başkan Soyer, şunları söyledi: “Çocuklarımız yatağa aç girmesin, Küçük Menderes Havzası çöl olmasın istiyorsak mısır silajını terk etmemiz lazım. Ülke topraklarımızı, vatanımızı seviyorsak silajlık mısırdan kurtulmak zorundayız. Çünkü bu ürün yüzünden dağlarımızda yerli hayvan ırklarının otladığı meraları terk ettik. Buğday, meyve, sebze üretilen bereketli ovalarımızda artık sadece mısır tarlaları var. Hükümetin ısrarla desteklediği bu üretimin arkasında kimlerin olduğunu çok iyi biliyoruz. Kirli postallarıyla işgal edemedikleri topraklarımızı, şimdi tohumlarıyla gasp etmek istiyorlar. Fakat iyi bilsinler. İzmir bu oyuna gelmez! Cumhuriyetin evlatları bu topraklardaki her türlü karanlık oyunu bozdu ve bozacak.”

    “BEREKETİ KÜÇÜK MENDERES HAVZASI’NA GERİ GETİRMEYE SÖZ VERDİK”

    Menderes Ovası’ndaki tarım arazilerinin neredeyse yarısının silajlık mısır ekili olduğunu ifade eden Başkan Soyer, “Ne toprağımızda bereket ne suyumuzda nefaset kaldı. Ama biz birlikte, bereketi Küçük Menderes Havzası’na geri getirmeye söz verdik. Sizlerin alın terine, emeğine, göz nuruna sahip çıkmaya söz verdik ve yaptık. İzmir’in bereketini, topraklarını korumak için çıktığımız bu yolda, Sünger Kent İzmir Projemiz kilometre taşlarından biri oldu. Hedeflerimizden biri kentlerimize düşen yağmuru değerlendirip yeniden doğal su döngüsüne iade etmek” diye konuştu.

    “BU TOPRAKLARI KORUYACAĞIZ”

    İki bin ücretsiz filtreleme deposuyla Küçük Menderes Ovası’ndaki çiftçilere destek olduklarını dile getiren Soyer, “Bu depolar sayesinde çatılarımızdan hasat ettiğimiz suyu filtreleyerek yer altı su rezervlerimizi zenginleştireceğiz. Bugün bizleri bir araya getiren, Türkiye’nin ilk biyolojik sızdırma göleti olan Bademli Göletimiz yağmur hasadı çalışmalarımızın taşıyıcı kolonu olacak. Bademli Kooperatifimizin seralarının çatılarına ve gölet çevresindeki tarım alanlarına düşen yağmur suları ile birlikte toplamda 60 metreküp yani 24 adet olimpik havuzu dolduracak kadar suyu yeraltında depolayacağız. Kısacası sevgili kardeşlerim, bu toprakları koruyacağız. Suyu koruyacağız. Sizi koruyacağız. Alın terini, emeği, ekmeğimizi koruyacağız. Bu topraklarda bizi yoksullaştıran değil, refahımızı daha da büyüten ürünler yetişecek. Çünkü başka bir tarım mümkün! Çünkü başka bir su yönetimi mümkün. Bademli Biyolojik Sızdırma Göletimiz bu toprakların gerçek sahiplerine, milletin efendilerine armağan olsun” dedi.

    “BANA KİMSE MİLLİYETÇİLİK, MUHAFAZAKARLIK HAMASETİ YAPMASIN KARDEŞİM”

    Konuşmasında Sayıştay’ın küçük üreticiden doğrudan ürün alımını yasaklayan kararına da tepki gösteren Başkan Soyer, şunları söyledi:

    “Milliyetçilik nedir? Bu vatanı, toprağını, suyunu, ona alın terini döken emekçisini, çiftçisini, köylüsünü korumuyorsan anlamı yok. Muhafazakarlık, milliyetçilik bu toprağın emeğini, emekçisini korumaktır. Bu toprağın suyunu, bereketini korumaktır. Bu topraklarda üretim yapan çiftçiyi 3A maddesindeki istisnayı ortadan kaldırıp, büyük şirketlerle rekabete sokmak değildir. Milliyetçilik o üreticiye sahip çıkmaktır. Muhafazakarlık onu korumaktır. Onun alın terini korumaktır. Bana kimse milliyetçilik, muhafazakarlık hamaseti yapmasın kardeşim. O milliyetçi de benim, o muhafazakar da benim. Mustafa Kemal Atatürk’ün dediği gibi her fabrika bir kaledir. Ve biz o kaleleri çoğaltacağız. Bugüne kadar 4 kale inşa ettik ve bunları Atatürk’ten aldığımız ilhamla yaptık. Hiç merak etmeyin daha çok kale, fabrika inşa edeceğiz. Bunların hiçbiri hayal değil. Bugüne kadar nasıl yaptıysak, bundan sonra da yapmaya devam edeceğiz.” 

    “ÜRÜNLERİ SİZDEN ALMAYA DEVAM EDECEĞİZ”

    Başkan Soyer, üreticiye alım güvencesi de vererek, şunları ifade etti:

    “Hiçbir üretici kardeşimin kuşkusu olmasın. Alım yapmaya devam edeceğiz. Bu güzel memlekette haklı olmak yetmez. Aynı zamanda haklı olduğunuzu yüksek sesle söylemeniz lazım, çünkü sizi kimse duymaz. Gelecek günlerde büyük bir çiftçi mitingi yapacağız. Türkiye’yi de ayağa kaldıracak büyük bir miting yapacağız. Sizin hakkınızı, hukukunuzu, sizin alın terinizi, emeğinizi bütün Türkiye’ye hatırlatacağız. Hakkımızı alacağız. Çünkü bu topraklar bizi yoksullaştıran değil bizi zenginleştiren topraklar olmalı. Bu toprakların bereketi hepimize yeter. Birileri diyor ki ‘Vergiyi tabana yayacağız.’ Kardeşim, refahı tabana yaysana. Vergi zaten tabanda. Refahı tabana yayacağız çünkü biliyoruz; Başka Bir Tarım ve başka bir ülke mümkün. Bunlar bir kader değil.  Bu yoksulluk, sefalet kader değil. Değiştirmek mümkün ve bunu hep birlikte değiştireceğiz.”

    “ATTIĞIMIZ HER ADIMDA YANI BAŞIMIZDA TUNÇ BAŞKAN VAR”

    Ödemiş Belediye Başkanı Mehmet Eriş de Başkan Soyer’e ilçeye yaptığı yatırımlardan dolayı teşekkür ederek “Çaresiz kaldığımızda hep çare oldunuz, bize yol gösterdiniz. Işık tutunuz. Başka Bir Tarım Mümkün dediniz ve buna uygun çalışmalar yaptınız, biz de size hep inandık ve güvendik. Bu yol arkadaşlığını artık geleceğe de taşımak istiyoruz. Şimdi zamanıdır. Türkiye’ye önder, öncü olmak size yakışır zaten. Bugün de onu yaşıyoruz. Kooperatiflerle huzur içerisinde çalışıyoruz. Çalışmaya da devam edeceğiz. Attığımız her adımda yanımızda Tunç Başkan var. Yaşa var ol Tunç Başkanım” dedi.

    “SU HERKES İÇİN HAYATİ ÖNEME SAHİP”

    Köy-Koop İzmir Birliği Yönetim Kurulu Başkanı Neptün Soyer de göletin önemine değindiği konuşmasında, “Tam beş yıl önce İzmir Büyükşehir Belediye Başkanımız, Ödemiş’te bürokratları ile bize anlattı. Kürsülerde veya başka alanlara çok konuşuyoruz. Ama bugün burada şunun önemini anlıyoruz ki; söylediklerimizi hayata geçirebilen bir ekosistem kurmuşuz İzmir’de. Kooperatifler, birlikler ve yerel yönetimler bir araya geldiğimizde, el ele verdiğimizde, verdiğimiz sözü tutabiliyoruz. Bu gölet gerçekten bizim için çok önemli, çünkü su herkes için hayati öneme sahip” ifadelerini kullandı.

    NEPTÜN SOYER’DEN BAKANLIĞA “ÜRÜNLERİ SİZ ALIN” ÇAĞRISI

    İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin küçük üreticiden doğrudan alım yapmasını engelleyen Sayıştay raporunu eleştiren Neptün Soyer, Bakanlığa “Siz alın” çağrısında bulunarak, “Bizim hayvanları besleyebilmemiz için suya ihtiyacımız var. Aynı zamanda o hayvanlara bakacak, köyde yaşayacak yurttaşlar lazım. Bizim köye de ihtiyacımız var. Ama bunun da ötesinde, köyde yaşarken, üretim yaparken ve ürettiklerimizi bu ekonomik krizde satabileceğimiz İzmir Büyükşehir Belediyesi gibi bir muhatap bulduk. Ama Sayıştay bize ‘Süt üret ama sütü ayran olarak veremezsin. İşlenmiş ürün satamazsın’ diyor. Biz sadece belediye alsın demiyoruz. 3A’da ‘kamu’ der. Kamu; valilik, devlet üniversiteleri, devletin hapishaneleri, çocukların okuduğu üniversitelerin yemekhaneleri… Hepiniz alabilirsiniz. Madem belediyelerin almasını uygun görmüyorsunuz, siz alın. Bakanlık, İl Tarım Müdürlüğü alsın. Bizden bu ayranı alın” dedi.

    “SAYIŞTAY RAPORLARI İLE BASKI UYGULANIYOR”

    Yerel yönetimlerle kooperatiflerin uyum içinde çalıştığını anlatan Ödemiş Bademli Fidancılık Tarımsal Kalkınma Kooperatifi Başkanı Hurşit Nallı da konuşmasında Sayıştay’ın raporuna değinerek, şunları söyledi:

    “İzmir’de belediye ve kooperatiflerin dayanışması sayesinde üreticilere meyve fidanı dağıtımından çocuklara süt ulaştırılmasına kadar birçok proje yürütülüyor. Bu güzel çabalar sayesine kooperatifler daha da güçleniyor. Bu sayede hem kaliteli ve sağlıklı ürünler tedarik ediliyor hem de kooperatifler desteklenerek satış kabiliyetleri arttırılıyor. İzmir Büyükşehir Belediyemiz bu çalışmalarla Türkiye’de tarım alanındaki en güçlü ivmenin yakalanmasını sağladı ve İzmir kooperatifçilik alanında dünyada örnek gösterilen bir kent haline geldi. Ancak kooperatifçiliğin önemini benimseyen ve yerli üretime böylesine önemli destekler veren İzmir Büyükşehir Belediyemize Sayıştay raporlarıyla baskı uygulanıyor. Üreticinin büyük firmalar önünde rekabet şansı olmadığından bu raporlar ile çiftçinin ekmeği elinden alınmaya çalışılıyor. İzmir Büyükşehir Belediyemiz; gerek çocuklara gerekse ihtiyaç sahiplerine dağıtacakları gıda maddelerinin alımlarını kooperatiflerden yaparak kooperatiflerin sanayileşmesine ve pazarlama kabiliyeti kazanmalarına büyük katkı sağlıyor. Kamu İhale Kanunu’nun 3A maddesinde bu projelerin kanuni boyutu düzenlenmiştir.  İzmir Büyükşehir Belediyemiz de uzun yıllardır yerli üretime destek olarak bu kanun yükümlülükleri doğrultusunda alımlarını kooperatiflerden yapıyor. Ülke ekonomisine büyük katkısı olan kooperatiflerin çalışamaz hale getirilmeye çalışılmasından hem üretici hem de tüketici olumsuz anlamda etkilenecektir. Kısa vadede kooperatiflerin sekteye uğratılmasının sonucunda uzun vadede milli ekonomi büyük yara alacak. Yerel yönetimler ve kooperatiflerin yıllardır uyguladıkları projeler hiç şüphesiz ülke ekonomimiz için büyük önem arz ettiğinden; biz üreticiler, yetkili makamların bu eksikliği derhal gidermesini talep ediyoruz.” 

    SÜNGER KENT İZMİR PROJESİ BÜYÜYOR

    İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer’in “Başka Bir Su Yönetimi Mümkün” vizyonu doğrultusunda hayata geçirilen Sünger Kent İzmir projesi sürüyor. Projeyle yağmur suyu hasadına yönelik bir teşvik sistemi uygulanarak 5 bin binaya 5 bin yağmur suyu deposu dağıtımı ile İzmir’e 10 bin yağmur bahçesi kampanyası yürütülüyor. Otobüs durakları yağmur suyu hasadı ile doğa dostu yeşil duraklara dönüştürülüyor. Mezarlık alanlarında da yağmur suyu hasadı ile yeşil bir dönüşüm yapılıyor.

    Kentin asfalt ve betonla kaplı geçirimsiz yollarını, otoparklarını ve benzeri yüzey alanlarını, su baskınlarını önlemek amacıyla geçirimli alanlara dönüştüren Büyükşehir Belediyesi, bu alanlara düşen yağmur sularını park ve refüjlere yönlendirerek su baskınlarını önlüyor, su döngüsü ile yeşil dönüşümleri gerçekleştiriyor.

    Sünger Kent projesinin kırsal ayağını oluşturan Küçük Menderes Ovası Yağmur Suyu Hasadı çalışmaları da son hızıyla sürüyor. Projeyle, Küçük Menderes Havzası’nda yeraltı sularını yeniden doldurmak için şarj-besleme kuyuları, sızdırma sarnıçları ve sızdırma göletleri kurarak yağmur suyu hasadı yapılıyor. Bu amaçla Ödemiş’te 60 bin metreküp suyu, yani 24 olimpik havuzun biriktirebileceği suyu, yeraltında depolayacak Türkiye’nin ilk biyolojik sızdırma göleti yapıldı. Gölet 2,5 metre derinliğinde ve 1255 metrekarelik bir alana bir alana sahip. Yapılan akifer testleri ile bir metrekaresinde günde 3 metreküp sızma ve 769 metrekarelik sızdırma alanı, tasarım kriterleri olarak belirlendi ve bu hidrolik verilerle inşa edildi.  Göl alanına tarımsal alanlardan gelen sular, tarım ilaçlarındaki zararlı kimyasallardan biyo-filtrelenme ile temizlenerek akifer sistemine veriliyor. Bu yönüyle de Türkiye’nin ilk biyolojik sızdırma göleti özelliğini taşıyor.

    Projeyle İzmir’in 5 yıl içerisinde sünger bir kent olarak inşa edilmesi ve kentsel alanda yağmur suyu akışının yüzde 70 oranında azaltılması planlanıyor.

  • İZMİR’DE DEPREMLE YAŞAM SEMPOZYUMU YAPILDI

    İZMİR’DE DEPREMLE YAŞAM SEMPOZYUMU YAPILDI

    İzmir Büyükşehir Belediyesi, İzmir Kent Konseyi ve TMMOB Mimarlar Odası İzmir Şubesi iş birliğiyle “Depremle Yaşam Sempozyumu” yapıldı. Sempozyumun çıktıları kitaplaştırılarak ilgili kurum ve kuruluşlara rehberlik etmesi sağlanacak.

    İzmir Büyükşehir Belediyesi, İzmir Kent Konseyi ve TMMOB Mimarlar Odası İzmir Şubesi işbirliğiyle “Depremle Yaşam Sempozyumu” İzmir Mimarlık Merkezi’nde yapıldı. Sempozyuma Adana Büyükşehir Belediye Başkanı Zeydan Karalar, İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer adına İzmir Büyükşehir Belediyesi Genel Sekreter Yardımcısı Şükran Nurlu, TMMOB Mimarlar Odası İzmir Şubesi Başkanı İlker Kahraman, İzmir Kent Konseyi Başkanı Nilay Kökkılınç, İzmir Kent Konseyi Kentsel Dönüşüm Çalışma Grubu Kolaylaştırıcısı, yüksek mühendis ve mimar Ali Ekinci, alanında uzman birçok mühendis, mimar, akademisyen, kent konseylerinin başkanları, dernek ve meslek odalarının temsilcileri, İzmir Kent Konseyi Yürütme Kurulu Üyeleri Nusret Doğan Albayrak, Metin Cingöz, Canan Aydemir Özkara ve Ferdi Erten ile yurttaşlar katıldı.

    İzmir Kent Konseyi Başkanı Nilay Kökkılınç, deprem kuşağında yer alan bir ülkede  yaşanıldığının unutulmaması gerektiğini belirterek, “İzmir  Kent Konseyi’nin Yürütme Kurulu üyeleri arasında yer alan birçok mühendis, mimar ve meslek odasından temsilciler ile bu konuda çalışmalar yürütüyoruz” dedi.

    İmar yasalarının ve yönetmeliklerin birbirleriyle çeliştiği pek çok nokta olduğunu, merkezi idare ile yerel idare arasındaki yetki karmaşası ve yargıya yansıyan uyuşmazlıkların çok uzun yıllara dayanması gibi olumsuzluklar yaşandığını söyleyen Nilay Kökkılınç, “Bu kadar mevzuata bağlı bir sistemin içerisinde, yerel yönetimlerin merkezi idareye bu kadar bağlandığı ve sivil toplum örgütlerinin inisiyatif kullanamayacak kadar güçlü kılınmadığı bir sistemde maalesef kentsel dönüşümde yol almak çok zor” diye konuştu.

    Kökkılınç ayrıca, sempozyumun kitaplaştırılacağını söyleyerek, görüş ve önerilerinde ilgili kurum ve kuruluşlara ışık tutmasını dilediğini ifade etti.

    “HAFIZAYI HAREKETE GEÇİRMELİYİZ”

    İzmir Kent Konseyi Kentsel Dönüşüm Çalışma Grubu Kolaylaştırıcısı, yüksek mühendis ve mimar Ali Ekinci de deprem başta olmak üzere doğal afetlerde yaşamlarını yitirenleri ve bu acıların nedenlerinin unutulmaması gerektiğini söyledi. Ali Ekinci, hafızayı diri tutmanın yollarını ve yöntemlerini tartışacaklarını belirtti.

    TMMOB Mimarlar Odası İzmir Şubesi Başkanı İlker Kahraman ise Türkiye’de 11 ilii etkileyen deprem felaketinin ardından TMMOB olarak bölgede yürüttükleri çalışmaları anlattı. Kentsel dönüşüm yasası ile ilgili görüşlerini dile getiren İlker Kahraman, “Bu toprakların ve insanların bir kentleşme hafızası var. Bu hafızayı harekete geçirmeliyiz” dedi.

    İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer’e vekaleten sempozyuma katılan İzmir Büyükşehir Belediyesi Genel Sekreter Yardımcısı Şükran Nurlu  da 2020 yılında meydana gelen İzmir depremi ve 2023 yılında 11 ili etkileyen büyük depremde İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin yürüttüğü çalışmaları anlattı. Şükran Nurlu, başta deprem olmak üzere doğal afetlerde İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin ilgili birimleri ve çalışmaları hakkında sempozyumun katılımcılarına bilgi sundu. İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer’in dirençli kentler yaratma çalışmalarının uluslararası arenada da örnek teşkil ettiğini aktardı.

    DOĞRU VE HIZLI MÜDAHALE VURGUSU

    Açılış konuşmalarının ardından Adana Büyükşehir Belediye Başkanı Zeydan Karalar ve İzmir Kent Konseyi Yürütme Kurulu Üyesi Nüsret Doğan Albayrak’ın yer aldığı açılış oturumuna geçildi.

    Zeydan Karalar, Adana ile birlikte toplam 11 ilde yıkıma yol açan büyük deprem felaketinde Adana Büyükşehir Belediyesi olarak sahada yürüttükleri çalışmaları aktardı. Meslek odalarının ve sivil toplumun gerektiğinde başta yerel yönetimler olmak üzere merkezi idareyi de denetleyen bir mekanizma olması gerektiğini belirten Zeydan Karalar, kent konseylerinin önemine değindi. Deprem başta olmak üzere doğal afetlerde doğru ve hızlı müdahalenin gerekli olduğunu söyleyen Zeydan Karalar, bu gerekliliğin yerine getirilmesi için yerel yönetimlerin elinin güçlendirilmesi gerektiğini belirtti.

    İzmir Kent Konseyi Yürütme Kurulu üyesi Nüsret Doğan Albayrak da İzmir’in ve son olarak Türkiye’nin yaşadığı deprem ve sel afetlerini hatırlatarak, doğal afetlerde can ve doğal yaşam alanlarının kaybının olmaması adına rant ve haksız kazancın önüne geçilmesi gerektiğini belirtti. Açılış oturumunun sonunda soru-cevap bölümüne geçildi.

    Sempozyum “Ansızın Gelen Yıkımlar” başlığında Yüksek Mühendis-Mimar Ali Ekinci, Adana Kent Konseyi Başkanı Haşmet Biçer, Arsuz Kent Konseyi Başkanı Prof. Dr. İskender Sayek, Mimarlar Odası Samsun Önceki Dönem Başkanı İshak Memişoğlu, “Acılarımızı Paylaşan Var Mı?” tematik sunumuyla Jeoloji Mühendisleri Odası İzmir Şube Başkanı ve Jeoloji Mühendisi Koray Önalan, Mimar Şeref Aldemir, Sosyolog Dr. Buket Yılmaz, “Meslek Odaları ve Deprem-Sel-Yangın” başlığında ise Prof. Dr. Zafer Akçığ, Mimarlar Odası İzmir Şubesi’nden Sevgi Kıldiş, İnşaat Mühendisleri Odası İzmir Şubesi’nden Nilgün Atabay, Şehir Plancıları İzmir Şubesi’nden Yusuf Ekici, Jeoloji Mühendisleri Odası İzmir Şubesi’nden Jeoloji Yüksek Mühendisi Prof. Dr. Doğan Yaşar’ın sunumlarıyla devam etti.

    İzmir Kent Konseyi Yürütme Kurulu üyesi Nüsret Doğan Albayrak’ın değerlendirme oturumu ile sempozyum sona erdi.

  • KONAK BELEDİYE BAŞKANI ABDÜL BATUR: “BU KENTİ İYİ YÖNETİRİM”

    KONAK BELEDİYE BAŞKANI ABDÜL BATUR: “BU KENTİ İYİ YÖNETİRİM”

    İzmir Büyükşehir Belediye Başkan aday adayı olan Konak Belediye Başkanı Abdül Batur, seçim çalışmalarına doğup büyüdüğü Narlıdere’den başladı. Batur, CHP Narlıdere İlçe Başkanlığı’nı ziyaret etti. Kenti yönetmeye talip olduğunu söyleyen Batur, “Bu kenti iyi yönetirim. Vatandaş ile belediye arasında iyi bir köprü kuracağıma, yeni projelerle kentin atılım içinde olacağı çalışmaları en iyi şekilde yapacağıma eminim. Belediyecilik tecrübemiz var, samimiyetimiz var, bir de İzmirliliğimiz var. Biz bu işi yaparız” dedi.

    İzmir Büyükşehir Belediye Başkan aday adayı olan Konak Belediye Başkanı Abdül Batur, seçim çalışmalarına 20 yıl belediye başkanlığı yaptığı Narlıdere’den başladı. CHP Narlıdere İlçe Başkanlığı’nı ziyaret eden Batur, partililerle bir araya gelerek seçim çalışmalarının startını verdi. Coşkulu bir kalabalığın, ellerinde “İzmir’e İzmirli aday istiyoruz”, “Büyük başkan hoş geldin” yazılı pankartlarla karşıladığı Batur’a ziyaretinde CHP Narlıdere İlçe Başkanı Mesut Durgun ve çok sayıda partilinin yanı sıra Narlıdere Belediye Başkanı Ali Engin, CHP Konak İlçe Başkanı Ozan Ali İlgazi, CHP 22. Dönem İzmir Milletvekili Türkan Miçoğulları, CHP 24. Dönem İzmir Milletvekili Mustafa Moroğlu, meclis üyeleri, sivil toplum kuruluşlarının temsilcileri, muhtarlar ve vatandaşlar da eşlik etti.

    “YEREL SEÇİMLERDE BAŞARILI OLMALIYIZ”

    Batur, belediye başkanlığı görevine, doğup büyüdüğü Narlıdere’de 1999 yılında başladığını anımsatarak, nereye giderse gitsin Narlıdere’nin hep kalbinde olacağını vurguladı. Narlıdere’de güzel işler yaptıklarını belirten Batur, yerel seçimlerin çok önemli olduğunu söyleyerek “Eğer yerel seçimlerden başarılı çıkarsak, erken seçim doğabilir. Bu tek başına yönetilen sistemden kurtulmamız için yerel seçimlerde başarılı olmalıyız” dedi.

    Seçimlerde oy getirecek, kazanacak adayların CHP Genel Merkezi ve Genel Başkan Özgür Özel tarafından en doğru şekilde seçileceğine tüm kalbiyle inandığını vurgulayan Batur, şöyle konuştu:

    “KENTİ YÖNETMEYE TALİBİM” 

    “Yıllardır bu kente, kentimizin ilçelerine emek veriyorum. İZBETON Genel Müdürlüğü’nden gelen, kente emek vermiş, belediyecilik tecrübesi olan biri olarak projelerimizle, samimiyetle bir şeyler yapmaya çalıştım. Bu kenti yönetmeye talibim. Bu kenti iyi yönetirim. Vatandaş ile belediye arasında iyi bir köprü kuracağıma, yeni projelerle kentin atılım içinde olacağı çalışmaları en iyi şekilde yapacağıma eminim. Ekibimle beraber bunu en iyi şekilde yaparım. Belediyecilik tecrübemiz var, samimiyetimiz var, bir de İzmirliliğimiz var.”

    “BİZ BU İŞİ YAPARIZ, YETER Kİ BU GÖREVİ BİZE VERSİNLER” 

    Diğer aday adaylarıyla birlikte süreci büyük bir centilmenlik içinde yürüteceklerini belirten Batur, kim aday olursa olsun partinin bir neferi olarak, İzmir’deki CHP bayrağını indirmemek üzere mücadelesine devam edeceğini kaydetti. “Ben İzmir’i tanıyorum, İzmirli de beni” diyen Batur, sözlerine şöyle devam etti:

    “Biz bu işi yaparız. Yeter ki bu görevi bize versinler. Bu görevi aldığımız zaman, kenti ne noktaya getireceğimizi biliyoruz. Belediyecilik heyecanını hiç kaybetmedim; belediyeyle yatıyor, belediyle kalkıyorum. 99’dan beri nasıl Narlıdere ile şimdi de Konak’la özdeşleştiysek, et ile tırnak gibi olduysak şimdi de kentle aynı anlayışı sürdürmek benim idealim. Dokunulabilen, yanına gidilebilir, projeci ve projeleri hayata geçirebilen bir belediyecilik anlayışını tüm kente yaymak istiyorum. Benim en büyük gücüm Narlıdere. Bugün buradan başladım. Narlıdere’ye minnettarım. Sizleri mahcup etmedim, bundan sonra da mahcup etmeyecek bir belediyecilik anlayışına devam edeceğim. Sizleri yürekten seviyorum.”

  • KARABAĞLAR MAZLUM ÇİMEN’İ AĞIRLADI

    KARABAĞLAR MAZLUM ÇİMEN’İ AĞIRLADI

    Karabağlar Belediyesi tarafından kente kazandırılan Yıldız Kenter Kültür ve Sanat Merkezi (YKSM), sevilen sanatçı Mazlum Çimen’i ağırladı. Yoğun ilgi gören konserde Çimen, başta babası Nesimi Çimen ve Aşık Mahsuni Şerif olmak üzere Anadolu ozanlarının bilinen deyişlerini, türkülerini seslendirdi.

    Konseri, aralarında Karabağlar Belediye Başkanı Muhittin Selvitopu, eşi Fügen Selvitopu, Karabağlar Kent Konseyi Başkanı Alev Ağrı, meclis üyeleri, muhtarların da olduğu yüzlerce kişi, sonuna kadar ilgiyle izledi. Çimen, “Sar Beni”, “Dilber”, “Yeşil Ördek Gibi Daldım Göllere”,  “Başımın Belası”, “Feryadı İsyanım”, “Çeşm-i Siyahım” gibi sevilen eserleri, salonu dolduran seyircilerle birlikte seslendirdi.

    Konser sonunda Başkan Selvitopu Mazlum Çimen’e ve ekip arkadaşlarına doğa dostu fidan dikim sertifikası vererek teşekkür etti. 

  • MHP KOCAELİ MİLLETVEKİLİ SAFFET SANCAKLI PARTİSİNDEN İSTİFA ETTİ

    MHP KOCAELİ MİLLETVEKİLİ SAFFET SANCAKLI PARTİSİNDEN İSTİFA ETTİ

    MHP Kocaeli Milletvekili Saffet Sancaklı, partisinden istifa etti. Sancaklı, “Mensubu olmaktan şeref duyduğum Milliyetçi Hareket Partisi üyeliğinden; yerel seçim sürecinde Cumhur İttifakı’nı ve partimizi her türlü tezvirat ve spekülasyondan uzak tutmak gayesiyle, Sayın Genel Başkanımızın talimatı doğrultusunda istifa ediyorum” açıklamasını yaptı.

    MHP Kocaeli Milletvekili Saffet Sancaklı, bu akşam sosyal medya hesabından yaptığı açıklamayla, partisinden istifa ettiğini duyurdu. Sancaklı’nın açıklaması şöyle: 

    “Mensubu olmaktan şeref duyduğum Milliyetçi Hareket Partisi üyeliğinden; yerel seçim sürecinde Cumhur İttifakı’nı ve Partimizi her türlü tezvirat ve spekülasyondan uzak tutmak gayesiyle, Sayın Genel Başkanımızın talimatı doğrultusunda istifa ediyorum. Bu vesileyle; Milliyetçi Hareket Partisine ve Liderimiz Sayın Devlet Bahçeli Beye bağlılığımın tavizsiz bir şekilde devam edeceğini bildirir, kamuoyuna saygılarımı sunarım.”

    MHP Genel Başkan Yardımcısı Semih Yalçın, bu akşam sosyal medya hesabından “Kocaeli Milletvekili Saffet Sancaklı’nın Milliyetçi Hareket Partisi’nden istifası istenmiştir” açıklamasını yapmıştı.

  • İZMİR’İN MÜYESSER TURFAN GEÇİCİ KONUK EVİ KIŞA HAZIR

    İZMİR’İN MÜYESSER TURFAN GEÇİCİ KONUK EVİ KIŞA HAZIR

    Soğuk havaların etkili olmaya başlamasıyla birlikte İzmir Büyükşehir Belediyesi sığınacak yeri olmayanlar için gereken tedbirleri aldı. Gelen başvurular doğrultusunda ihtiyaç duyanlar Müyesser Turfan Geçici Konuk Evi’ne geçici olarak yerleştiriliyor.

    İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer’in “İzmir’de kimse yalnız değil” vizyonuna katkı veren kurumlardan biri olan Müyesser Turfan Geçici Konuk Evi, kış aylarında da ihtiyaç sahibi yurttaşlara barınma hizmeti veriyor. Sokakta yaşamak zorunda kalan erkek yurttaşların barınabildiği konuk evinde kalanlara sağlık kontrolleri yapılıyor, yeni kıyafetler veriliyor ve yemek ihtiyaçları karşılanıyor. Hasta olan kimsesiz konuklar ise İzmir Büyükşehir Belediyesi Eşrefpaşa Hastanesi’nde tedavi ediliyor. 60 yaş üzerindeki ihtiyaç sahipleri ise Buca Sosyal Yaşam Kampüsü’nde yer alan Zübeyde Hanım Huzurevi Yaşlı Bakım Rehabilitasyon Merkezi’nde güvenceye alınıyor. İzmirliler, kimsesiz yurttaşları bildirmek için ALO 153’ü (HİM) arayabiliyor.

    GÜVENLİ, KALİTELİ, ONURLU YAŞAM

    Kentte yaşayan herkesin temel insan haklarına ulaşması için çalışan İzmir Büyükşehir Belediyesi, Müyesser Turfan Geçici Konuk Evi’nde aynı anda 60 kişi konaklayabiliyor. Konuk Evi’nin yetersiz kalması durumunda, ihtiyaç sahibi yurttaşlar Basmane bölgesindeki otellerde de ağırlanıyor.
    İzmir Büyükşehir Belediyesi, 2019 yılından bu yana, Müyesser Turfan Geçici Konuk Evi’nde ve ihtiyaç durumunda Basmane bölgesindeki otellerde 3 bin 729 yurttaşa barınma hizmeti sağladı.