Blog

  • TEPEBAŞI’NDA SOSYAL GİRİŞİMCİLERE EĞİTİM VERİLDİ

    TEPEBAŞI’NDA SOSYAL GİRİŞİMCİLERE EĞİTİM VERİLDİ

    Tepebaşı Sosyal Kuluçka Merkezi’nde sosyal girişimciler için düzenlediği etkinlikler kapsamında düzenlenen Sosyal İş Fikri Geliştirme Atölyesi’nde katılımcılara sosyal girişimcilik eğitimi verildi.

    Tepebaşı Belediyesi’nin kardeş şehri Treptow-Köpenick Belediyesi iş birliğinde hayata geçirdiği Tepebaşı Sosyal Kuluçka Merkezi gerçekleştirdiği eğitim ve etkinlikler ile sosyal girişimci adayı gençlerin ufkunu genişletmeyi sürdürüyor. Bu kapsamda Tepebaşı Sosyal Kuluçka Merkezi’nde düzenlenen Sosyal İş Fikri Geliştirme Atölyesinde sosyal girişimci adaylarına, ilgilendikleri toplumsal meseleyle ilgili uzun vadeli iş geliştirme süreci anlatılarak toplumsal bir meseleyi sosyal iş fikriyle nasıl çözebileceklerine dair fikirler verildi.

    Atölyede, Tepebaşı Sosyal Kuluçka Merkezi tarafından hazırlanan özel kanvas fikir geliştirme aracı olarak kullanılarak katılımcılara örnekler üzerinden sosyal girişimcilik eğitimi verildi.

    Tepebaşı Sosyal Kuluçka Merkezi hakkında detaylı bilgi almak isteyenler, 0 (538) 876 38 37 numaralı telefondan yetkililere ulaşabiliyor.

  • ERDOĞAN TOPRAK: “İÇİŞLERİ BAKANLIĞI, T.C. VATANDAŞLIĞI ALMIŞ SUÇ ÖRGÜTÜ VE KARTEL LİDERLERİNİ, ELİYLE KOYMUŞ GİBİ REZİDANSLARINDA YAKALIYOR. FATF VE INTERPOL’DEKİ KÖTÜ SİCİLİ TEMİZLEMEYE ÇALIŞIYOR”

    ERDOĞAN TOPRAK: “İÇİŞLERİ BAKANLIĞI, T.C. VATANDAŞLIĞI ALMIŞ SUÇ ÖRGÜTÜ VE KARTEL LİDERLERİNİ, ELİYLE KOYMUŞ GİBİ REZİDANSLARINDA YAKALIYOR. FATF VE INTERPOL’DEKİ KÖTÜ SİCİLİ TEMİZLEMEYE ÇALIŞIYOR”

    CHP İstanbul Milletvekili Erdoğan Toprak, “Merkez Bankası’nın 2022 ödemeler dengesi bilançosunda, 20 buçuk milyar dolarla rekor kıran kaynağı belirsiz döviz girişleri, 2023 Ocak-Eylül dönemi bilançosunda 11 milyar dolar oldu. AKP iktidarı döneminde patlama yaşanan kaynağı belirsiz döviz hareketlerindeki bu tablo, uluslararası yolsuzlukla mücadele kuruluşların dikkatini çekiyor. Kara ve kayıt dışı paralar, suç gelirleri, rüşvet ve yolsuzluklardan elde edilen kazançların aklanmasını önlemeyi hedefleyen Uluslararası Mali Eylem Görev Gücü (FATF), iktidarı bu konuda defalarca uyardı. İktidar, servet affı yasalarıyla buna göz yummayı tercih edince 2021 Ekim’inde Türkiye’yi ‘Gri Liste’ye aldı. Şimdi yeni ekonomi yönetimi, Türkiye’yi gri listeden çıkarmak için ikna turları atıyor. İçişleri Bakanlığı, yıllardır Türkiye’ye yerleşip T.C. vatandaşlığı almış suç örgütü ve kartel liderlerini, uyuşturucu baronlarını, insan kaçakçılarını eliyle koymuş gibi rezidanslarında yakalıyor. FATF ve Interpol’deki kötü sicili temizlemeye çalışıyor” dedi.

    CHP İstanbul Milletvekili Erdoğan Toprak, Haftalık Değerlendirme Raporu’nu bugün yayınladı. Toprak’ın raporda yer alan değerlendirmeleri şöyle:

    “İKTİDARIN İZLEDİĞİ HAMAS POLİTİKASI, TÜRKİYE’Yİ ULUSLARARASI TECRİDE VE OLASI BARIŞ-MÜZAKERE MASASININ DIŞINA SÜRÜKLÜYOR”

    “İsrail iç istihbarat kurumu Şin Bet ve Dış İstihbarat Kuruluşu Mossad yetkilileri, Hamas’ın üst düzey yöneticileri, komutanları ve lider kadrolarının bulundukları ülkelerde ‘tasfiye edileceklerini’ açıkladı. Tasfiye operasyonlarının planlandığı ülkeleri Türkiye, Katar ve Lübnan olarak saydılar. Uluslararası ajanslar bu açıklamalar sonrası Türk istihbarat yetkililerinin İsrail’i böyle bir eylemin ciddi sonuçları olacağı konusunda uyardığını içeren haberlere yer verdi. Cumhurbaşkanı Erdoğan, böyle bir yanlışa tevessül etmeleri halinde bunun bedelini çok ağır ödeyeceklerini söyledi. Eş zamanlı olarak iktidarın yakın ilişkide olduğu Katar Haber Kanalı Al Jazeera, silah kaçakçılığı ve uluslararası yasa dışı silah ticaretinden Libya cezaevinde tutuklu olan dört Hamas üst yöneticisinin Türkiye’nin Trablus hükümeti nezdindeki girişimiyle serbest bırakıldığını ve Türkiye’ye getirildiğini duyurdu. Libya’dan getirilen Hamas yöneticileri, özel uçakta Türkiye’ye gelirken çektikleri hatıra fotoğrafını Hamas’ın sosyal medya hesaplarından paylaştı. Dışişleri Bakanlığı ve Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı bu haber ve görüntüleri yalanlamadı. İktidarın izlediği Hamas politikası, Türkiye’yi uluslararası tecride ve olası barış-müzakere masasının dışına sürüklüyor.

    “İKTİDAR, HAMAS POLİTİKASINDA U DÖNÜŞÜ VE DEĞİŞİMİ GÜNDEME ALMAK ZORUNDA KALACAK”

    Cumhurbaşkanı Erdoğan, İsrail’in Hamas liderlerine suikast söylemlerine tepki gösterse de iktidarın benzer konularda daha önceki icraatlarının İsrail’i cesaretlendirdiği anlaşılıyor. Gazze’ye insani yardım götüren Mavi Marmara gemisine yönelik İsrail saldırısında on Türk vatandaşı öldürüldüğünde iktidar, yazılı açıklama ve protesto dışında bir adım atmadı. İsrail Genelkurmay Başkanı ve saldırıya katılan askerlere karşı Türk mahkemelerinde açılan davalar kapatıldı. İsrail’in Hamas liderlerine suikast açıklamalarına ‘ağır bedel ödersiniz’ diyen Erdoğan, Suudi İstihbaratının gazeteci Cemal Kaşıkçı’yı öldürüp cesedini yok etmesi karşısında bir adım atmadı. Tüm bunlar anımsandığında İsrail, olası bir operasyonu Türkiye’de gerçekleştirirse iktidarın atabileceği adımları hesap ederek Hamas’a dönük tehditleri psikolojik harp çerçevesinde gündeme getiriyor. İktidarı Hamas liderlerini göndermeye zorlamak istiyor. Muhtemelen iktidar, ABD ve Avrupa Birliği’nden (AB) gelen baskı ve ekonomik yaptırım tehditleri, İran liderliğindeki Hamas’a destek ekseninde yer alma görüntüsünün yaratacağı etkileri göz önünde tutarak Hamas politikasında u dönüşü ve değişimi gündeme almak zorunda kalacak. Daha önce Mısır’la İhvan konusunda izlenen yaklaşıma benzer şekilde Hamas organizasyonlarının ve yöneticilerinin Türkiye’den gönderilmesi aşamasına geçilecek.

    “TAPU SAHİPLERİNİN YENİ KONUTLARINDA NEYLE KARŞILAŞACAĞINI GÖSTEREN EN SOMUT ÖRNEK TOKİ’NİN 2019’DA TUZLA’DA İLAN ETTİĞİ PROJEDE ORTAYA ÇIKTI”

    Afet ve Acil Durum Yasası’ndaki kentsel dönüşüm düzenlemesiyle yürürlüğe giren ‘rezerv alan ilanı’ uygulamasında ilk adım Hatay’ın merkez Defne ve Antakya ilçelerinde atıldı. Yeni kurulan Kentsel Dönüşüm Başkanlığı bu iki rezerv alandaki binlerce konut sahibinin evleri boşaltmalarını istiyor. Yasa uyarınca rezerv alan ilan edilen yerlerde yapılacak yeni binalar belirlenecek güncel rayiç bedel üzerinden eski sahiplerine ya da yeni kişilere satılacak. Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanı Mehmet Özhaseki, rezerv alan ilan edilen bölgelerdeki binalarda tapusu olanların, inşaat bittikten sonra aynı yerde bedelini ödeyerek ev sahibi olabileceğini söylüyor. Ancak ortaya çıkacak yeni bina fiyatının inşaatı yapan müteahhide veya TOKİ’ye ödenmesi koşuluyla. Tapu sahiplerinin yeni konutlarında neyle karşılaşacağını gösteren en somut güncel örnek TOKİ’nin 2019’da Tuzla’da ilan ettiği ancak inşaatına daha yeni başladığı 5 bin konutluk projedeki yeni koşullarla ortaya çıktı. Dört yıl önce kampanya başlatıldığında 2+1 konutlar için aylık 894 TL; 3+1 konutlar içinse 1022 TL olarak açıklanan taksitler şimdi 13 bin ve 18 bin TL’ye yükseltildi. 2019’da 240 ay (20 yıl) olan geri ödeme süresi şimdi 180 aya (15 yıl) düşürülürken vade bitiminde konut bedeli olarak ödenecek toplam tutar da 3,2-4,6 milyon TL’ye çıktı. Projeye 4 yıl önce giren hak sahipleri, şimdi bu paraları nasıl ödeyeceğini ya da hakkından feragat etmeyi düşünüyor.

    “REZERV ALAN İLAN EDİLEN BÖLGELERDEKİ TAPU SAHİPLERİNİN İNŞAAT BİTTİĞİNDE HANGİ BEDELLE EVLERİNE DÖNECEĞİ MEÇHUL”

    Diğer yandan yeni faiz politikasıyla konut kredisi erişilemez, aylık taksitler ödenemez hale geldi. En yüksek faiz ve taksit kamu bankalarında. İstanbul, Ankara vb. büyükşehirlerde 2 milyon TL’ye ev bulmanın olanaksızlığı yanında, aylık taksitleri ödeyecek gücü olanlar sadece üst gelir grupları. Rezerv alan ilan edilen bölgelerdeki tapu sahiplerinin inşaat bittiğinde hangi bedelle evlerine döneceği meçhul. Yasada, kiracılar yok sayılıyor. Rezerv alan ilan edilip, boşaltılarak yıkılacak yerlerde binlerce kiracı oturuyor. Bu insanlar mevcut fahiş kira koşullarında ne yapacak, nereye gidecek? ‘Ne halin varsa gör’ mü denilecek? Önümüzdeki süreçte merkezi semtlerdeki yerleşim yerleri rant hırsıyla rezerv alan ilan edildikçe barınma, mal sahibi ve kiracı mağduriyetleri kitlesel hale gelecek. Rezerv alanlardaki kiracılar ya sokağa atılma ya şehri terk etme seçeneğiyle karşı karşıya kalacak. Tapulu mal sahipleri yeni inşaatların bedelini ödeyemezse mülksüzleşmek, taşınmazını satıp çekip gitmek zorunda kalacak.

    “İÇİŞLERİ BAKANLIĞI, T.C. VATANDAŞLIĞI ALMIŞ SUÇ ÖRGÜTÜ VE KARTEL LİDERLERİNİ, ELİYLE KOYMUŞ GİBİ REZİDANSLARINDA YAKALIYOR. FATF VE INTERPOL’DEKİ KÖTÜ SİCİLİ TEMİZLEMEYE ÇALIŞIYOR”

    Merkez Bankası’nın 2022 ödemeler dengesi bilançosunda, 20 buçuk milyar dolarla rekor kıran kaynağı belirsiz döviz girişleri, 2023 Ocak-Eylül dönemi bilançosunda 11 milyar dolar oldu. AKP iktidarı döneminde patlama yaşanan kaynağı belirsiz döviz hareketlerindeki bu tablo, uluslararası yolsuzlukla mücadele kuruluşların dikkatini çekiyor. Kara ve kayıt dışı paralar, suç gelirleri, rüşvet ve yolsuzluklardan elde edilen kazançların aklanmasını önlemeyi hedefleyen Uluslararası Mali Eylem Görev Gücü (FATF), iktidarı bu konuda defalarca uyardı. İktidar, servet affı yasalarıyla buna göz yummayı tercih edince 2021 Ekim’inde Türkiye’yi ‘Gri Liste’ye aldı. Şimdi yeni ekonomi yönetimi, Türkiye’yi gri listeden çıkarmak için ikna turları atıyor. İçişleri Bakanlığı, yıllardır Türkiye’ye yerleşip T.C. vatandaşlığı almış suç örgütü ve kartel liderlerini, uyuşturucu baronlarını, insan kaçakçılarını eliyle koymuş gibi rezidanslarında yakalıyor. FATF ve Interpol’deki kötü sicili temizlemeye çalışıyor.

    “GRECO’NUN ‘TÜRKİYE RAPORU’NDA YOLSUZLUK, RÜŞVET, KARA PARA AKLAMA, SUÇ GELİRLERİNİN AKLANMASI VB. KONULARINDA ÇOK SERT UYARI VE ELEŞTİRİLER SIRALANDI”

    Şimdi de Türkiye’nin kurucu üyesi olduğu Avrupa Konseyi (AK) bünyesindeki Yolsuzluğa Karşı Devletler Grubu (GRECO) tarafından hazırlanan raporda, Türkiye için oldukça kabarık bir yüz kızartıcı tespitler listesi yer aldı. GRECO’nun 94. Genel Kurulunda oy birliğiyle kabul edilen ‘Türkiye Raporu’nda yolsuzluk, rüşvet, kara para aklama, suç gelirlerinin aklanması vb. konularında çok sert uyarı ve eleştiriler sıralandı. İktidarın GRECO’ya verdiği taahhütlere rağmen uyarı ve taleplerin yüzde 90’dan fazlasının yerine getirilmediği vurgulandı. Tavsiye edilen yasaların çıkarılmadığı, şeffaflık alanında adım atılmadığı, torba yasa uygulamasının sürdürüldüğü, ilgisiz pek çok düzenlemenin kamuoyu ve sivil toplumda istişare edilmeden yasalaştırıldığı, milletvekillerine yönelik etik ilkeler, mal beyanı, iş bağlantıları, lobicilik vb. alanlardaki kriterlerin sağlanmadığı, milletvekilleri hakkındaki yolsuzluk ve rüşvet suçlamalarının dokunulmazlıkla engellenmemesi talebinin karşılanmadığı dile getiriliyor. Raporda; ‘Hiçbir üyesi hâkimler tarafından seçilmeyen HSK’nın yapısı açısından ifade edilen endişeler yanında, hâkimlerin seçimi ve mesleğe alım süreçlerinde yürütmenin kontrolünün artması endişesi iletilmesine rağmen Türk yetkililer, buna dair herhangi bir bilgi vermemiştir.’ deniliyor. Raporda; yolsuzlukla mücadelede adım atılmadığı, bugüne kadar 22 uyarı ve tavsiyeden sadece 3’ünde kısmi iyileşme olduğu belirtiliyor. Yargının siyasi etki altında olduğu, o yüzden de yolsuzluklara dönük siyasi koruma kalkanını açığa çıkartmak için verilen araştırma önergeleri iktidar ve ittifakı tarafından reddediliyor. GRECO Türkiye Raporu’ndaki tespitler; iktidarın torba yasalar, servet aflarıyla kara paraya, yolsuzluklara bilerek alan açtığını, yargının siyasi yönlendirmeyle yolsuzlukları örttüğünü ortaya koyuyor. TBMM’den geçen torba yasalar ve servet aflarıyla yolsuzluklar genişlerken iktidarın ülkeyi bu utançtan çıkartma niyetinin olmadığı anlaşılıyor.

    “SADECE 400 BDDK PERSONELİNE AYRICALIK İÇEREN BU DÜZENLEMENİN ANAYASAYA AYKIRILIĞI ÇOK AÇIK”

    Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in ‘yapısal reform’ olarak nitelendirdiği 80 maddelik torba yasanın TBMM Genel Kurulu’nda görüşülmesi ertelendi. Komisyonda AKP’li vekiller tarafından son anda verilen önergeyle torba yasaya eklenen bir madde hem kamuoyunda hem de iktidar ittifakı içinde tepkilere yol açtı. Kabul edilen önergede, İstanbul’a taşınan Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulu (BDDK) personeline maaştan hariç olmak üzere 60 bin gösterge rakamının memur maaş katsayısıyla çarpımı sonucunda bulunacak tutarda aylık ‘hayat pahalılığı ve kira yardımı’ ödenmesi için Cumhurbaşkanına yetki verilmesi öngörülüyor. Önergedeki formülle, BDDK personeline yapılacak aylık net kira ve hayat pahalılığı tazminat ödemesi 2024 başından itibaren 45 bin TL ve üzerinde olacak. Sadece 400 BDDK personeline ayrıcalık içeren bu düzenlemenin anayasaya aykırılığı çok açık.

    “ASGARİ ÜCRETİN 4-5 KATI MAAŞ ALAN BDDK PERSONELİ BU DESTEĞE MUHTAÇSA DİĞER KESİMLERİN İÇLER ACISI HALİ DAHA RAHAT ANLAŞILABİLİR”

    Önergenin Genel Kurul’da geri çekileceği, tüm kamu personelini kapsayacak farklı bir formül bulunacağı belirtilse de şu anda torba yasa görüşmeleri ertelendi. Genel kurul 11 Aralık’tan 24 Aralık’a kadar sadece bütçeyi görüşecek. Yılbaşı öncesi yetişirse torba yasa birkaç güne sıkıştırılacak ya da gelecek yıla kalacak. Bu durumda yasanın yürürlük tarihlerinde sıkıntı doğacak. Bu arada, torba yasada Cumhurbaşkanına pek çok vergide ve istisnada verilen indirim ve 10 yıla kadar süre uzatımı yetkisinin anayasaya aykırılığı uyarıları tereddüt yaratmış olmalı ki görüşmelerde bu yetkilerin bazıları kaldırıldı. Şirketlere enflasyon muhasebesine göre beyanname ve bilanço hazırlama yükümlülüğüne özel sektör ve şirketler tepkiliydi. Bankalara enflasyon muhasebesinden muafiyet ayrıcalığı da tartışma konusuydu. İktidar; torbanın ötesinde adeta çuval yasaya dönüşen bu düzenlemelerin ekonomiyi, vergi sistemini alt üst edeceğinin farkına yeni varmış görünüyor. Merkez Bankası (MB) Başkanlığı görevinden alınıp BDDK Başkanlığına getirilen Şahap Kavcıoğlu’nun BDDK personeline tazminat önergesini, Bakan Mehmet Şimşek’ten habersiz torba yasaya eklettiği anlaşılıyor. 2024 yılı, ocak zamları belirlenirken aynı ekonomik zorlukları paylaşan bütün ücretlilere, memur-işçi ve emeklilere seyyanen aylık kira ve hayat pahalılığı desteği torba yasaya eklenmelidir. Asgari ücretin, en düşük memur ve emekli aylığının 4-5 katı maaş alan BDDK personeli bu desteğe muhtaçsa diğer kesimlerin içler acısı hali daha rahat anlaşılabilir.

    “AYLIK ENFLASYONLAR DOĞAL GAZ SAYESİNDE DÜŞÜK KALINCA YILLIK RAKAM DA YÜZDE 60’LARDA SEYRETTİ”

    TÜİK, kasımda Tüketici Fiyat Endeksi’nin (TÜFE) bir önceki aya göre aylık yüzde 3,28; geçen yılın aynı ayına göre ise yıllık yüzde 61,98 oranında arttığını açıkladı. Bu hesaba göre, aralık TÜFE artışı yüzde 3 düzeyinde ilan edilerek Orta Vadeli Program’daki (OVP) yüzde 65’lik yıl sonu enflasyon hedefi tutturulacak. Enflasyon Araştırma Grubu (ENAG) ise kasım ayı enflasyonunu aylık yüzde 5,58; yıllık yüzde 129 oranında açıkladı. İstanbul Ticaret Odası’nın (İTO) kasım rakamlarına göre, tüketici endeksindeki perakende fiyatlarda enflasyon artışı aylık yüzde 3,7; yıllık yüzde 73,89 oldu. Yaz boyunca doğal gaz tüketiminin hanelerde 25 metreküp ve altında olması, doğal gazdan enflasyona gelen etkinin TÜİK hesabına sıfır olarak yansıtılmasına zemin hazırladı. Doğal gazı dışarıda tutan TÜİK hesabıyla haziran, temmuz, ağustos, eylül, ekimde aylık TÜFE artışları gerçekte olduğundan daha düşük düzeyde sıfır olarak enflasyon hesabında yer aldı. Aylık enflasyonlar doğal gaz sayesinde düşük kalınca yıllık rakam da yüzde 60’larda seyretti.

    “HALKIN YAŞADIĞI-HİSSETTİĞİ ENFLASYONLA İKTİDARIN TÜİK’E HESAPLATTIĞI ENFLASYON ARASINDA İKİ KATA YAKLAŞAN BİR FARK ORTAYA ÇIKIYOR”

    Kasımda doğal gaz tüketiminin hızlanması ve aylık 25 metreküpün üstüne çıkmasıyla enflasyona yüzde 11,17’lik bir yansıma olurken aralık ayı enflasyonu da bu sayede yüzde 3’lerde kalacak ve yıl sonu rakamı yüzde 65 düzeyinde gerçekleşecek. İkinci yarıyıla ilişkin 6 aylık enflasyon da yüzde 38-40 düzeyinde olacak ve maaş zamlarına yansıtılacak enflasyon farkı gerçek enflasyonun altında tutulmuş olacak. İktidar, doğal gaz üzerinden bir enflasyon oyunu oynadı. Mayıstan bu yana geride kalan ayların aylık enflasyon artışları da ‘doğal gaz sıfır’ alınarak düşük hesaplandı. Halkın yaşadığı-hissettiği enflasyonla iktidarın TÜİK’e hesaplattığı enflasyon arasında iki kata yaklaşan bir fark ortaya çıkıyor. İktidar, ocakta düşük enflasyon farkıyla yapacağı maaş artışlarının yanında, ‘haziranda baz etkisiyle enflasyon hızla düşecek’ söylemini dillendiriyor. Maaş zamlarını yılda tek sefere düşürüp, IMF planını uygulamaya hazırlanıyor.

    “SGK VERİLERİ, OCAK-EYLÜL DÖNEMİ SONUNDA 1,7 ÇALIŞANIN 1 EMEKLİYİ FİNANSE ETTİĞİNİ GÖSTERİYOR”

    Sosyal Güvenlik Kurumu’na (SGK) bütçe kaynakları ve hazineden yapılan kaynak transferi tutarı eylül sonu itibarıyla 593 buçuk milyar TL’ye ulaşırken SGK’nın gelir-gider açığı eylül sonunda 39 buçuk milyar TL’ye ulaştı. Prim tahsilatı ve bütçe transferleriyle SGK’nın 9 aylık geliri, 1 trilyon 523 milyar lira olurken toplam gideri, 1 trilyon 551,7 milyar liraya ulaştı. Sosyal Güvenlik Sistemi’nde Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO) kriterlerine göre, her 4 çalışanın 1 emekliyi finanse etmesi ‘ideal aktüeryal denge’, en az 2 çalışanın 1 emekliyi finanse etmesi ‘sürdürülebilir aktüeryal denge’ olarak tanımlanıyor. SGK verileri, ocak-eylül dönemi sonunda 1,7 çalışanın 1 emekliyi finanse ettiğini gösteriyor. 2023 Ocak-Eylül döneminde SGK’ya prim ödeyen aktif sigortalı sayısı, 777 bin 84 kişi azaldı. SGK’dan aylık bağlanan dosya sayısı, 9 ayda yüzde 13,9 arttı. Kurumdan emekli, malullük, dul ve yetim aylığı kategorilerinde maaş alanlar, 9 ayda 1 milyon 818 bin kişi artarak eylülde 15 milyon 751 bin 917 kişiye yükseldi. SGK’nın gelir-gider açığı büyüdü.

    “EMEKLİYE İNSANCA ÜCRET ÖDEYEMEYEN SGK, ILO’NUN ‘SÜRDÜRÜLEBİLİR’ OLARAK NİTELENDİRDİĞİ KRİTERİN ALTINDA NEGATİFE İLERLİYOR”

    Seçim öncesi yürürlüğe konulan Emeklilikte Yaşa Takılanlar (EYT) düzenlemesinin etkisiyle SGK’nın aktüeryal dengelerinin radikal biçimde değiştiği görülüyor. EYT’lilerin toplam sayısının 5 milyon kişiye yaklaştığı anımsandığında tablonun çok daha ciddi biçimde negatif yönde değişeceği anlaşılıyor. Ocak-eylül döneminde yaşlılık (emekli) aylığı bağlananların büyük bölümü, SGK yasasında 4/a olarak sınıflandırılanlardan oluşuyor. Bu da EYT düzenlemesiyle emekli olanların neredeyse tamamının özel sektör çalışanlarından oluştuğunu gösteriyor. Prim ödeyen aktif sigortalı sayısındaki büyük azalmanın gerisinde de önemli ölçüde EYT kapsamında özel sektörden emekli olanlardaki artış yatıyor. TÜİK verileriyle sosyal güvenlikten yoksun, kayıt dışı ve kaçak istihdam yüzde 30’a ulaşıyor. Sığınmacıların kayıt dışı istihdamı, ekonomik krizin işletmeleri zorlaması SGK’nın prim tahsilatının düşmesine neden oluyor. Yapılandırmaya rağmen 160 milyar TL prim alacağının 25 milyarı tahsil edilebildi. Sosyal güvenlik sistemi hızla iflasa sürükleniyor. Milyonlarca emekli, dul-yetim yaşam mücadelesi veriyor. İktidarın milyonlarca emekliyi aylardır 5 bin TL için oyalarken emekliye insanca ücret ödeyemeyen SGK, ILO’nun ‘sürdürülebilir’ olarak nitelendirdiği kriterin altında negatife ilerliyor.

    “ÖMER BOLAT’IN BAŞINDA BULUNDUĞU BAKANLIĞIN AÇIKLADIĞI RAKAMLAR, İTHALATTA VE DIŞ TİCARET AÇIĞINDA REKOR KIRILDIĞINI GÖSTERİYOR”

    Ticaret Bakanı Ömer Bolat, kasım ayı dış ticaret rakamlarına sadece aylık ihracat üzerinden yaklaşarak ‘tüm zamanların en yüksek kasım ayı ihracatı’ açıklamasını yaptı. Buna karşılık başında bulunduğu bakanlığın açıkladığı rakamlar, ithalatta ve dış ticaret açığında rekor kırıldığını gösteriyor. Kasım ayı ve ocak-kasım arası 11 aylık döneme ilişkin açıklanan dış ticaret verilerine bakıldığında, kasımda ihracat geçen yılın aynı ayına göre, yüzde 5,2 artışla 23 milyar 11 milyon dolar olurken ithalat geçen yılın kasım ayına kıyasla yüzde 5,8 azalmasına rağmen 28 milyar 931 milyon dolar olmuş. Aylık dış ticaret hacmi, yüzde 1,1 azalarak 51,9 milyar dolar olurken aylık dış ticaret açığı yüzde 32,6 düşmesine rağmen kasımda 5 milyar 919 milyon dolar tutarında gerçekleşmiş. Türkiye’nin ihracatının artması, döviz gelirlerinin yükselmesi, ihraç kalemlerinin ve pazarlarının çeşitlenerek genişlemesi herkesin beklentisi. Ancak gerçekleri gizleyerek, olmayan başarı ve rekor öyküleri yazmaya kalkışmak, algıları yönetme çabasıdır. Sadece aylık değil, bu yılın ocak-kasım dönemi 11 aylık dış ticaret tablosuna bakıldığında da Ticaret Bakanı’nın övüneceği bir tablonun ortada olmadığı apaçık görülüyor.

    “TÜRKİYE, İHRAÇ ETTİĞİNDEN YAKLAŞIK 100 MİLYAR DOLAR DAHA FAZLA MALI, HİZMETİ, HAM MADDEYİ, TÜKETİM MALINI İTHAL ETMİŞ”

    Türkiye ihraç ettiğinden yaklaşık 100 milyar dolar daha fazla malı, hizmeti, ham maddeyi, tüketim malını ithal etmiş. 2 dolarlık mal satarken 3 dolarlık mal satın almış. Satın aldığı mallara sattığından daha fazla ödediği için 100 milyar dolar açık vermiş. Cari işlemler dengesindeki döviz açığı artmaya devam etmiş. Dış ticaret verilerinde dikkat çeken olumsuz bir gelişme, Türkiye’nin uzun süredir en iddialı olduğu ihraç ürünlerinden tekstil ve hazır giyimde yaşanıyordu. Bangladeş, Vietnam, Hindistan gibi ülkelerin tekstil ve hazır giyim markalarının üretim üssü haline gelmesi, ucuz emek ve güvencesiz istihdamı rekabet gücü olarak devreye sokması, AB ile Hindistan’ın Serbest Ticaret Anlaşması (STA) konusunda ilerleme sağlaması, Türkiye’nin aleyhine yaşanan gelişmelerdi. Kur ve maliyet artışları, yüksek enflasyon ve girdilerdeki yükselişlerle giderek rekabet gücü zayıflayan Giyim Sanayi sektöründe kapanmalar, iflaslar, toplu işten çıkartmalar artarken istihdam kaybı 300 binin üzerine ilerliyor. Hazır giyim-konfeksiyon ithalatı, 3,2 milyar dolarla bugüne kadarki en yüksek tutara ulaştı. Muhtemelen aralık ayında 2023 yılı dış ticaret açığı, 100 milyar doları aşacak. Dış ticarette orta ve uzun vadeli strateji, teşvik ve destekler, finans olanakları ortaya konulmadıkça aylık ihracat rakamlarıyla rekor diye övünmeye ve milleti avutmaya devam edilecek.

    “25 MİLYAR TL DOLAYINDA KAYNAK AKITILAN PROJE, 1 ARALIK 2023’TE YAYINLANAN CUMHURBAŞKANI KARARIYLA İPTAL VE TASFİYE EDİLDİ”

    İktidarın 10 yıl boyunca milyarlarca TL ve milyonlarca dolar harcadığı yurt dışında arazi kiralayıp tarım ve hayvancılık yapma projelerindeki fiyasko, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın iptal ve tasfiye kararıyla tescillendi. Eski Bakan Mehdi Eker’in 2013’te Sudan’da başlattığı yurt dışında tarım arazisi kiralama projesi, daha sonra Bekir Pakdemirli, Vahit Kirişçi ve eski Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay tarafından Nijer ve Venezuela’ya yayıldı. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ‘dostum’ dediği devrik devlet başkanı Ömer el Beşir ile imzalanan anlaşmayla Sudan’da 99 yıllığına 780 bin 500 hektar tarım arazisi kiralanmıştı. Burada üretim yapmak, dünya pazarları ve Türkiye’ye ihraç etmek üzere Tarım İşletmeleri Genel Müdürlüğü’nün (TİGEM) yüzde 80 hissesine ortak olduğu Türk-Sudan Uluslararası Tarım ve Hayvancılık A.Ş. kuruldu. Yüzde 20’si Sudan’a ait şirkete yönetim kurulu üyeleri, personel atamaları yapıldı. 10 yıl boyunca Sudan’da görevlendirilen TİGEM yöneticilerine, personeline binlerce dolar ödendi. Ömer El Beşir 2019’da darbeyle devrilince yeni yönetimle işler yürütülmeye çalışıldı. Bu süreçte eski bakanların ve iktidar sözcülerinin açıklamalarına göre 25 milyar TL dolayında kaynak akıtılan proje, 1 Aralık 2023’te yayınlanan Cumhurbaşkanı kararıyla iptal ve tasfiye edildi.

    “CUMHURBAŞKANININ KİŞİSEL DOSTLUKLARIYLA ARAZİ KİRALAYIP BU ÜLKELERDEN TÜRKİYE’YE UCUZ GIDA, YEM, ET İHRAÇ ETME PLANLARI BİR GECEDE CUMHURBAŞKANININ ALDIĞI KARARLA İPTAL EDİLDİ”

    Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB) ile şura düzenlenip TOBB üyeleri Nijer’deki projeye ortak olmaya ve yatırıma davet edildi. Ancak sonradan, Nijer’de üretilecek yemi Türkiye’ye getirmenin maliyet hesabının yapılmadığı, taşıma, liman, gümrük vb. giderlerle fiyatın 3-4 kat artacağı ortaya çıkınca proje, 2020’de üretim yapılamadan sona erdi. Yine Venezuela lideri Nicolas Maduro ile Venezuela’da arazi kiralayıp buğday üreterek Türkiye’ye getirme ve ucuza un üretip Venezuela’ya ihraç etme planları ilan edildi. ABD ambargosu ve ekonomik yaptırımlarıyla petrol satışı engellenen, kıtlık çeken et-süt, makarna bulamayan, enflasyonun yüzde 2-3 bine çıktığı Venezuela’dan peynir ithal edildi. Venezuela altınları getirilip Türkiye’de iktidara yakın kuyumcularda, özel rafinerilerde işlendi. Venezuela’da buğday değil soya ekildiği ortaya çıkınca Venezuela defteri kapandı. Türkiye’de milyonlarca hektar tarım arazisi ekilmeden boş dururken, otlaklar-meralar imar ve ranta açılırken, üreticiye-besiciye verilen kısıtlı destekler enflasyonun altında kalırken 10 yıldır üreticiden esirgenen bütçe kaynakları Afrika’da Sudan ve Nijer, Latin Amerika’da Venezuela’da diktatörlerle yapılan ortaklıklarda buharlaştırıldı. Cumhurbaşkanının kişisel dostluklarıyla arazi kiralayıp ortak tarım ve hayvancılık şirketleri kurup bu ülkelerden Türkiye’ye ucuz gıda, yem, et ihraç etme planları yine bir gecede Cumhurbaşkanının aldığı kararla iptal ve tasfiye edildi.

    “ABD VE AB İLE İLİŞKİLERDE YUNANİSTAN’DAN DESTEK BEKLENDİĞİ ANLAŞILIYOR”

    İktidarın izlediği politikalarla Türkiye, ABD ile her geçen gün sayısı artan sorunlarla karşı karşıya kaldı. Rusya yaptırımları, S-400, F-16, F-35 anlaşmazlıklarına son olarak Hamas’a destek ve finansman sağlama gerekçesiyle yaptırım ihtimali eklendi. AB ile ilişkiler dondu. AİHM kararlarının uygulanmaması, AK ihlal süreci, vize sorunu vb. yanında ekonomik tablo da sıkıntılı. Bu sorunlu ortamda 6 yıl aradan sonra gerçekleşen Atina ziyareti ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın verdiği mesajlar, bir yıl önceki sitemkâr tavrından keskin bir u dönüşüyle olumlu ve ılımlı bir hale dönüştü. Ege ve Doğu Akdeniz’deki sorunlardan fazla söz edilmedi. Kıbrıs, geri planda tutulup geçiştirildi. Adaların silahlandırılması gündeme bile gelmedi. Türkiye ile Yunanistan arasında ‘çözülemeyecek sorun olmadığı’ söylemi öne çıkarıldı. Tüm bunlar iktidarın ekonomik darboğazı aşmak için AB ile Yunanistan üzerinden yeni bir süreç başlatmaya yöneldiğini gösteriyor. ABD ve AB ile ilişkilerde Yunanistan’dan destek beklendiği anlaşılıyor. Atina’da imzalanan ‘İyi komşuluk ve dostluk bildirgesine’ ilk desteğin ABD’den gelmesi bunun göstergesi.

    “İKTİDAR, EKONOMİK DARBOĞAZI AŞABİLMEK, TAZE KAYNAK VE FİNANSMAN TEMİNİ İÇİN AB İLE YUMUŞAMA PLANLIYOR”

    Gerek Miçotakis gerekse Cumhurbaşkanı Erdoğan Ege, Doğu Akdeniz, Kıbrıs, Kıta Sahanlığı, Batı Trakya vb. kronik başlıklarda duruşlarının değişmediğini ancak müzakereden yana olduklarını vurguladılar. Cumhurbaşkanı Erdoğan, ikili ticareti 10 milyar dolara çıkartma hedefine öncelik verirken, Miçotakis Ege’deki 10 Yunan adasına seyahat için Türk vatandaşlarına ‘kapıda vize’ kararını açıkladı. AB Komisyonu, Yunanistan’ın vize kararını ‘hemen’ onayladı. Atina ziyaretinin sorunsuz geçmesi için Almanya’nın iki tarafla ‘arka kapı diplomasisi yürüttüğü’ Avrupa medyasında yer aldı. Ziyaret öncesi açıklanan AB Komisyonu Türkiye Raporunda siyasi ilişkiler ve ekonomide iş birliği, mülteci sorunuyla ortak mücadele, vizede kolaylaştırıcı adımlardan söz edilirken karşılığında Doğu Akdeniz, Kıbrıs, AİHM kararları, Rusya yaptırımları vb. koşullar sıralanması, Atina bildirgesiyle paralellik gösteriyor. Atina ziyareti öncesinde, Avrupa Parlamentosu (AP) Türkiye Raportörü Nacho Sanchez Amor’un Cumartesi Anneleri’nin eylemine katılması, Osman Kavala’yı Silivri Cezaevi’nde ziyaretine izin verilmesi, yargı ve AİHM kararlarıyla, tutuklu siyasetçiler ve gazetecilere ilişkin açıklamalarına iktidarın sessiz kalması dikkat çekici. Anlaşıldığı kadarıyla iktidar, ekonomik darboğazı aşabilmek, taze kaynak ve finansman temini için AB ile yumuşama planlıyor. Avrupa medyasının Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Atina ziyareti ardından attığı; ‘Türkiye’nin Brüksel yolu artık Atina’dan geçiyor’ başlıkları da bunu teyit ediyor.

    “BİDEN’IN UKRAYNA’YA MALİ DESTEĞİ ÖNGÖREN BÜTÇE TALEBİNİN REDDEDİLMESİ, ZELENSKİY YÖNETİMİNİ CİDDİ BİR DARBOĞAZLA KARŞI KARŞIYA BIRAKTI”

    ABD’de yaklaşan 2024 seçimleri öncesinde tekrar aday olmaya hazırlanan Demokrat Başkan Joe Biden, Ukrayna ve İsrail’e mali destek için talep ettiği 105 milyar dolarlık ek bütçenin Cumhuriyetçilerin oylarıyla reddedilmesiyle ağır bir yenilgi aldı. Önceki ABD Başkanı Donald Trump, 2024 seçimlerinde yeniden aday olmaya hazırlanıyor. Ukrayna’da savaşın kaybedilmesi ihtimalini artıran gelişmeler hızlanırken Biden’ın Ukrayna’ya 61 milyar dolar ek mali desteği öngören bütçe talebinin reddedilmesi, Zelenskiy yönetimini çok ciddi bir darboğazla karşı karşıya bıraktı. ABD Senatosunda Biden’ın söz konusu bütçe talebinin oylamaya sunulması için yapılan ön oylamada 49 hayır oyu çıkarken Biden’a destek veren Demokrat senatörlerin evet oyu 51’de kaldı. ABD Senatosunun tek bağımsız üyesi ve önceki başkanlık seçiminde de sosyalist aday olarak öne çıkan Bernie Sanders’in Trump destekçisi Cumhuriyetçilerle birlikte ‘hayır’ oyu vermesi ciddi tartışmalara yol açtı. Senatör Sanders, 105 milyar dolarlık ek bütçede İsrail’in Gazze saldırılarına ve Başbakan Netanyahu’ya destek için koşulsuz şekilde 14 milyar dolar verilmesine karşı olduğu için ‘hayır’ oyu kullandığını açıkladı. Sanders, 7 Ekim’deki Hamas saldırısına karşı İsrail’in kendisini savunma hakkının olduğunu ancak Netanyahu yönetiminin on binlerce masum ve sivil Filistinli kadın, erkek ve çocuğu öldürmeye ne hukuken ne de ahlaken hakkının olmadığını, bunun katliamdan farkının bulunmadığını savundu.

    BİDEN YÖNETİMİNİN İSVEÇ İLE İMZALADIĞI ANLAŞMA, İKTİDARIN İSVEÇ’İN NATO ÜYELİĞİ KONUSUNDA İZLEDİĞİ POLİTİKAYA KARŞI BİR HAMLE OLARAK GÖRÜLEBİLİR”

    Önceki ABD Başkanı Donald Trump’ın en önemli projelerinden birisi ABD-Meksika sınırına duvar örülmesiydi. Biden’a karşı seçimi kaybedince duvar projesi yarım kaldı. Biden yönetimi, sığınmacı akınına karşı daha gerçek çözümlere odaklanmak gerektiğini savunuyor. Ukrayna’ya fon akışının kesilmesinin, ABD’nin Avrupalı müttefiklerinin güvenliğini de tehlikeye atarak Putin’e savaş kazandıracağını iddia ediyor. Ukrayna ve İsrail’e ek destek bütçesiyle eş zamanlı olarak Biden yönetimi, Rusya-Ukrayna savaşı nedeniyle NATO’ya yaptığı üyelik başvurusu Türkiye ve Macaristan tarafından henüz onaylanmayan İsveç ile kapsamlı bir askeri iş birliği ve savunma anlaşması imzaladı. ABD askerlerinin İsveç’in savunması ve güvenliği için kısa sürede bu ülkede kurulacak üslere yerleşeceği açıklandı. Bu anlaşma, ABD ile F-16 pazarlığı yapmak isteyen iktidarın İsveç’in NATO üyeliği konusunda izlediği politikaya karşı bir hamle olarak görülebilir.”

     

  • SEZGİN TANRIKULU’DAN, İNSAN HAKLARI GÜNÜ’NDE HAK İHLALLERİ RAPORU: 2023 YILINDA EN AZ 3 BİN 301 YURTTAŞIN YAŞAM HAKKI İHLAL EDİLDİ

    CHP Diyarbakır Milletvekili Sezgin Tanrıkulu, 10 Aralık Dünya İnsan Hakları Günü’nde hak ihlallerine ilişkin rapor hazırladı. Tanrıkulu raporunda, “2023 yılında ülkemizde yaşanan olaylarda 31’i çocuk en az 3 bin 301 insanın yaşam hakkı ihlal edildi. 26’ı çocuk olmak üzere en az 2 bin 541 kişi de gözaltında, toplantı ve gösterilerde, cezaevlerinde işkence ve kötü muameleye maruz kaldı” tespitine yer verdi.

    CHP Diyarbakır Milletvekili Sezgin Tanrıkulu, 10 Aralık Dünya İnsan Hakları Günü’nde Türkiye’de insan hakları ihlalleriyle ilgili rapor yayınladı. Tanrıkulu raporunda, Freedom House’un dünya genelindeki siyasi haklar ve sivil özgürlüklerde Türkiye’yi 32 puanla yine “özgür olmayan ülke” olarak sınıflandırıldığına dikkat çekti. Freedom House’un raporuna ilişkin; “2022 yılı boyunca 195 ülke ve 15 bölgedeki özgürlükleri değerlendiren raporun metodolojisine göre her ülke, 25 gösterge üzerinden 0 ve 4 arası puanlandırılıyor. Toplam 100 puan olan göstergelerin yüzde 40’ı siyasi haklar, yüzde 60’ı sivil özgürlükler kategorisinde gruplandırılıyor. Raporda 195 ülkenin 84’ü ‘özgür’ kategorisinde yer alırken, 54 ülke ‘kısmen özgür’ ve 57 ülke ‘özgür olmayan’ ülke kategorisinde yer aldı. Ayrıca raporda, geçen yıl yürürlüğe giren dezenformasyon yasasıyla muhalefetin kampanyalarının ve bağımsız medyanın daha fazla baskıya uğrayabileceği değerlendirmesi yapıldı. 2022’deki bu gelişmeler nedeniyle Türkiye, raporun sonlarındaki ‘2023’te özellikle incelenmesi gereken ülkeler’ listesinde yer aldı” dedi.

    Tanrıkulu insan hakları ihlalleriyle ilgili hazırladığı raporunda ise şu tespitlere yer verdi:

    – 2023 yılında ülkemizde yaşanan olaylarda 31’i çocuk -en az- 3 bin 301 insanın yaşam hakkı ihlal edildi.

    – 26’ı çocuk -en az- 2 bin 541 kişi de gözaltında, toplantı ve gösterilerde, cezaevlerinde işkence ve kötü muameleye maruz kaldı.

    – 6 Şubat günü Kahramanmaraş merkezli depremler ve artçılarından Adana, Adıyaman, Diyarbakır, Elazığ, Gaziantep, Hatay, Kahramanmaraş, Kilis, Malatya, Osmaniye ve Şanlıurfa başta olmak üzere çok sayıda il, ilçe ve köy etkilendi. Resmi verilere göre 50 binden fazla kişi hayatını kaybetti. 20 Şubat Günü merkezi Hatay Samandağ olan 6,4 şiddetindeki depremde de -en az- 6 kişi yaşamını yitirdi.”

    32 BİN 180 İŞÇİ İŞ CİNAYETLERİNDE ÖLDÜ

    Tanrıkulu raporunda 2023 yılındaki kadın ve iş cinayetlerine de yer verdi. Rapora göre 1 Ocak 2023- 21 Kasım 2023 dönemindeki 324 günde, en az 288 kadın ve 23 çocuk erkekler tarafından öldürüldü. En az 228 kadının ölümü basına “şüpheli” olarak yansıdı. Erkekler, 1 Ocak 2013- 21 Kasım 2023 arasında ise en az 3 bin 151 kadını öldürdü. Rapora göre, 2023 yılının 10 ayında en az 1634 işçi iş cinayetlerinde hayatını kaybetti. AKP’nin iktidara geldiği 3 Kasım 2002 tarihinden 3 Kasım 2023’e iş cinayetlerinde en az 32 bin 180 işçi öldü.

    Raporda Umut Vakfı’nın verilerine de atıfta bulunularak, “2022 yılında, medyaya 3 bin 984 silahlı şiddet olayı yansıdı. Bu olaylarda 2 bin 278 kişi öldürüldü, 4 bin 231 kişi yaralandı” denildi.

     

  • NUMAN KURTULMUŞ: “GAZZE İNSANLIĞIN VE İNSAN HAKLARININ CAN ÇEKİŞTİĞİNİN DELİLİDİR”

    NUMAN KURTULMUŞ: “GAZZE İNSANLIĞIN VE İNSAN HAKLARININ CAN ÇEKİŞTİĞİNİN DELİLİDİR”

    TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş, Dünya İnsan Hakları Günü dolayısıyla “Geride kalan 75 yıllık sürece baktığımızda, insanlığın farklı kıtalarda, farklı zaman dilimlerinde birçok sınamadan geçtiği ve çoğunda küresel ölçekte sınıfta kaldığı maalesef ortadadır. Dün Irak, Suriye, Srebrenitsa, bugün ise Gazze; insanlığın ve insan haklarının can çekiştiğinin delilidir” açıklamasını yaptı.

    TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş, Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’nin kabulünün 75’inci yıl dönümü ile Dünya İnsan Hakları Günü dolayısıyla sosyal medya hesabından açıklama yaptı. Kurtulmuş, şunları kaydetti:

    “Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nun, insanlık ailesini saygı, dostluk, barış, adalet, özgürlük, eşitlik gibi etik ve değerli idealler etrafında buluşturmak üzere 10 Aralık 1948 yılında kabul ettiği İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’nin üzerinden 75 yıl geçti.

    Geride kalan 75 yıllık sürece baktığımızda, insanlığın farklı kıtalarda, farklı zaman dilimlerinde birçok sınamadan geçtiği ve çoğunda küresel ölçekte sınıfta kaldığı maalesef ortadadır. Dün Irak, Suriye, Srebrenitsa, bugün ise Gazze; insanlığın ve insan haklarının can çekiştiğinin delilidir.

    ‘Tüm insanlar özgür, değer ve hak bakımından eşit olarak doğarlar. Akıl ve vicdana sahiptirler. Birbirlerine karşı kardeşlik düşünceleriyle davranmalıdırlar’ çağrısında bulunan Beyanname’nin yalnızca birinci maddesi bile tam mânâsıyla uygulanabilseydi, insan onurunu, hayatını ve geleceğini hiçe sayan bu dramların hiçbiri yaşanmayabilirdi.

    Gelinen noktada açıkça görülmektedir ki; dünya devletleri imza attıkları bu Beyanname’nin gerektirdiği sorumluluktan kaçınmışlardır.

    İnsan hakları evrenseldir ve herkesi eşit şekilde kapsamalı, korumalıdır. Bazılarının eşit ama bazılarının daha fazla eşit olduğu bir dünya düzeninin sürdürülebilir olmadığı aşikârdır.

    Savaşlar, göçler, yabancı düşmanlığı, ırkçılık, şiddet ve hak ihlalleri her gün daha da büyüyen devasa sorunlarımızdır. Bu meyanda mevcut kurumların yeniden yapılandırılması zorunluluğa dönüşmüştür. Türkiye olarak insanlığın geleceği için inisiyatif almaya ve öncülük etmeye her zaman hazırız.

    Bu düşüncelerle, 10 Aralık Dünya İnsan Hakları Günü’nün, başta savaş ve soykırımın yok ettiği Gazzeliler olmak üzere tüm dünya için bir çıkış kapısı, bir çözüm noktası, bir kurtuluş vesilesi olmasını diliyorum.”

     

  • BAKAN YERLİKAYA: “TÜRKİYE TEK YÜREK KAMPANYASI KAPSAMINDA 85 MİLYAR 697 MİLYON 129 BİN 344 TL TOPLANDI”

    BAKAN YERLİKAYA: “TÜRKİYE TEK YÜREK KAMPANYASI KAPSAMINDA 85 MİLYAR 697 MİLYON 129 BİN 344 TL TOPLANDI”

    İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya, CHP Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer’in soru önergesine verdiği yanıtta; “Türkiye Tek Yürek Kampanyası kapsamında bugüne kadar 85 milyar 697 milyon 129 bin 344 lira toplandığını, toplanan miktarın 56 milyar 563 milyon 536 bin 392 lirasının deprem bölgesindeki afetzedelerin ihtiyaçları için kullanıldığını” belirtti. Bağışlandığı belirtilen 115 milyar lira ile toplanan para arasında 30 milyar lira fark olduğuna dikkat çeken Gürer, “Demek ki bağış sözü veren çok sayıda kurum, kuruluş ve kişi verdiği bağış sözünü yerine getirmemiş” değerlendirmesini yaptı.

    CHP Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer, 6 Şubat depremlerinden sonra başlatılan “Türkiye Tek Yürek Kampanyası” kapsamında bağışlandığı açıklanan 115 milyar 146 milyon liranın akıbetiyle ilgili İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya’nın yanıtlaması istemiyle TBMM Başkanlığı’na soru önergesi vermişti.

    Gürer’in önergesini yanıtlayan İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya, kampanya kapsamında bugüne kadar 85 milyar 697 milyon 129 bin 344 lira toplandığını açıkladı. Bakan Yerlikaya, toplanan miktarın 56 milyar 563 milyon 536 bin 392 lirasının deprem bölgesindeki afetzedelerin ihtiyaçları için kullanıldığını belirtti.

    “TOPLANAN PARALAR AFAD’IN HESAPLARINDA”

    Bakan Yerlikaya, bağış yatırma işlemleri devam ettiğini ifade ederek, kampanya kapsamında bağışçılar tarafından yatırılan tutarların kamu bankalarında AFAD adına açılan hesaplarda değerlendirildiğini kaydetti.

    “BAĞIŞ SÖZÜ VERİP PARAYI YATIRMAYANLARLA GÖRÜŞMELER DEVAM EDİYOR”

    Bakan Yerlikaya,  taahhütte bulunmuş olmakla birlikte bağışını henüz yapmayan kişi ve kuruluşların tespitinin yapıldığını da ifade ederek bağışların tamamlanması için iletişim sürecinin devam ettiğini vurguladı.

    “56 MİLYAR LİRA HARCANDI”

    Yerlikaya, toplanan bağışlardan 56 milyar 563 milyon 536 bin 392 liranın bugüne kadar deprem bölgesindeki afetzedelere hane başı ödeme, vefat yardım, taşınma, kira ödemesi, çadır, konteyner, wc, gıda ve hijyen kolisi alımı için kullanıldığını belirterek, “konteyner kent kurulumu ve sosyal donatı çalışmalarının devam ettiğini” kaydetti.

    30 MİLYAR LİRALIK FARK NEREDE?”

    CHP Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer ise bağışlandığı iddia edilen 115 milyar lira ile toplanan 85 milyar lira arasında 30 milyar liradan fazla fark olduğuna dikkat çekti. Kampanyanın yapıldığı tarihten bu yana 10 aydan fazla zaman geçtiğine de işaret eden Gürer, taahhüt ettiği halde halen para yatırmayan kişi ve kurumların bundan sonraki süreçte yatırma olasılığının zayıf olduğuna vurgu yaptı.

    Kampanya kapsamında Merkez Bankası’nın 30 milyar lira, Ziraat Bankası’nın 20 milyar lira, Vakfıbank’ın 12 milyar lira, Halkbank’ın 7 milyar lira bağış sözü verdiğini anımsatan Gürer, “Zaten adı geçen 4 kamu bankasının verdiği bağış sözü yaklaşık 70 milyar lirayı buluyor. Ayrıca Cengiz Holding 2,5 milyar lira, Türkcell 3,5 miyar lira, Borsa İstanbul da 2 milyar lira bağış sözü vermişti. Bu 3 kurumun bağış miktarı da 8 milyar lirayı buluyor. Kamu bankalarının verdiği bağış miktarının üstüne bu üç kurumun verdiği 8 milyar lirayı eklediğimiz de zaten toplanan 85 milyara yakın bir rakam ortaya çıkıyor. Toplanan miktarın 85 milyar lira olduğu düşünüldüğünde demek ki bağış sözü veren çok sayıda kurum, kuruluş ve kişi verdiği bağış sözünü yerine getirmemiş” ifadelerini kullandı.

     

  • JALE NUR SÜLLÜ, KALICI YAZ SAATİ UYGULAMASININ KALDIRILMASI İÇİN TBMM’YE KANUN TEKLİFİ VERDİ

    JALE NUR SÜLLÜ, KALICI YAZ SAATİ UYGULAMASININ KALDIRILMASI İÇİN TBMM’YE KANUN TEKLİFİ VERDİ

    CHP Eskişehir Milletvekili Jale Nur Süllü, 7 yıl önce enerji tasarrufu sağlayacağı gerekçesiyle uygulamaya konan kalıcı yaz saati uygulamasının kaldırılması için TBMM’ye kanun teklifi verdi. Süllü, “Öğrencilerin karanlıkta okula gidip yine karanlıkta evlerine dönmeleri güvenlik yönünden riskler, derslerindeki verimlilikleri ve gelişimleri yönünden olumsuzluklar içermektedir. Yine, özellikle çalışan kadınlar da işe karanlıkta gidip karanlıkta eve dönmek zorunda kalmaktadır. Türkiye’nin saat dilimi, Avrupa ülkeleri ile özellikle ticari ve ekonomik uyum avantajımız göz önüne alınarak yaz-kış saati uygulamasına geri dönülmesi için gereken adımların atılması gerekmektedir” dedi.

    CHP Eskişehir Milletvekili Jale Nur Süllü, 7 Eylül 2016’da enerji tasarrufu sağlayacağı gerekçesiyle hayata geçirilen sabit yaz saati uygulamasının kaldırılması için TBMM Başkanlığı’na kanun teklifi sundu.

    KARANLIK SAATTE İŞE, OKULA GİDEN VATANDAŞLAR KIŞ SAATİ UYGULANMAMASINA TEPKİ GÖSTERİYOR

    CHP’li Süllü, Günün Yirmi Dört Saate Taksimine Dair Kanun’da değişiklik yapılmasını öngören teklifin gerekçesinde, kalıcı yaz saati uygulamasının kaldırılmasıyla enerji tasarrufu sağlanması, çalışanlar, özellikle öğrenciler, çalışan kadınlar üzerindeki olumsuz etkilerinin giderilmesinin ve Avrupa ülkeleri ile olan saat farkının düşürülmesinin amaçlandığı kaydetti. 1972 yılından beri geçerli olan yaz-kış saati uygulamasının elektrik dağıtım bölgelerinin, üretim, iletim, dağıtım ve işletim olarak özel şirketlere devrinin, yani özelleştirmelerin hız kazandırıldığı 2016 yılında Bakanlar Kurulu Kararnamesi ile kaldırıldığını hatırlatan Süllü, “Danıştay tarafından kararın hukuki dayanağı olmadığına karar verilmiş ve uygulama durdurulmuştu. Siyasi iktidar Danıştay kararına karşın, 2017’de aldığı yeni bir kararla yaz-kış saati uygulamasını kaldırdı. 7 yıldır sabit saat uygulamasının geçerli olduğu ülkemizde karanlık saatte işe, okula giden vatandaşlar kış saati uygulanmamasına tepki gösteriyor” dedi.

    KALICI SAATE GEREKÇE GÖSTERİLEN İTÜ RAPORU NEDEN GİZLİ TUTULUYOR?”

    Elektrik tüketiminin artmasına yönelik iddiaların aksine, yapılan bilimsel çalışmalarla bunun teyit edilemediğini belirten Süllü, “Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı’na defalarca soru önergesi verdik. Ancak İstanbul Teknik Üniversitesi (İTÜ) tarafından hazırlandığı belirtilen; uygulamaya gerekçe gösterilen raporun detayları ve bilimsel dayanaklarının neler olduğu paylaşılmıyor. İTÜ Raporu neden gizli tutuluyor” diye konuştu. Süllü, Elektrik Mühendisleri Odası’nın, kalıcı yaz saati uygulamasının özellikle Batı’ya doğru gidildikçe sabah ve akşam saatlerindeki karanlık hava nedeniyle çeşitli sorunlara neden olduğunu ortaya koyduğunu ifade etti. Süllü, açıklamasında “Kalıcı yaz saati uygulamasının özel sektöre ek kazanç sağladığı, devletin elektrik şirketlerine ödemelerinin arttığı ve enerji tasarrufu iddiasının gerçekleşmediği gözlemlenmiştir” ifadelerine yer verdi.

    YAZ-KIŞ SAATİ UYGULAMASINA GERİ DÖNÜLMESİ İÇİN GEREKEN ADIMLARIN ATILMASI GEREKMEKTEDİR”

    Teklifin yasalaşmasıyla yeniden kış saatine uygulamasına geçileceğini kaydeden Süllü, şu görüşleri dile getirdi:

    “Öğrencilerin karanlıkta okula gidip yine karanlıkta evlerine dönmeleri güvenlik yönünden riskler, derslerindeki verimlilikleri ve gelişimleri yönünden olumsuzluklar içermektedir. Yine, özellikle çalışan kadınlar da işe karanlıkta gidip karanlıkta eve dönmek zorunda kalmaktadır. Türkiye’nin saat dilimi, Avrupa ülkeleri ile özellikle ticari ve ekonomik uyum avantajımız göz önüne alınarak yaz-kış saati uygulamasına geri dönülmesi için gereken adımların atılması gerekmektedir.”

     

  • CHP’Lİ KARAOBA VE YAZGAN, YALOVA’DA ADAY ADAYLARI, İL VE İLÇE ÖRGÜTÜ YÖNETİCİLERİYLE BİR ARAYA GELDİ

    CHP’Lİ KARAOBA VE YAZGAN, YALOVA’DA ADAY ADAYLARI, İL VE İLÇE ÖRGÜTÜ YÖNETİCİLERİYLE BİR ARAYA GELDİ

    NEDİM GÜLER

    CHP Uşak Milletvekili Ali Karaoba ve Edirne Milletvekili Ahmet Baran Yazgan, yerel seçim çalışmaları kapsamında Yalova’da belediye başkan aday adayları, il-ilçe örgütü yönetimi ve esnafla bir araya geldi.

    CHP Uşak Milletvekili Ali Karaoba ve Edirne Milletvekili Ahmet Baran Yazgan, yerel seçim çalışmaları kapsamında Yalova’ya geldi. Belediye başkan aday adayları, il ve ilçe yöneticileri ve esnafla görüşen Karaoba ve Yazgan, Yalova İl Başkanı Erdem Doğancı ile İl Başkanlığı’nda basın toplantısı düzenledi.  

    “YALOVA’NIN GERÇEKLERİNİ TARAFSIZCA NOT EDİYORUZ” 

    Yazgan, kentin gerçeklerini dış bir göz olarak görebilmek ve bunları tarafsızca not ederek genel merkeze rapor etmek için Yalova’da olduklarını belirterek, “Hiç kimsenin kuşkusu olmasın bu seçimlerden başarı ile çıkmak için elimizden gelen her şeyi yapacağız. Burada değerlendirmemizdeki en önemli kıstaslardan bir tanesi demokrat insanlarla yola devam etmek istemek. Çözümcü anlayıştayız evet herkesi partimizin içerisine katmak istiyoruz ama altı okumuzun ışığında adayları belirlemek için de canımızı dişimize takıyoruz. Özellikle merkezde 6 aday adayı toplamda ilçelerle beraber 28 aday adayı mevcut. Aday adaylarımızın hepsi ile tek tek görüştük. Birini birine değişmeyeceğim kalitede değerli ve gerçekten partimizden aday olmaya laik insanlar hepsi. Yapmış olduğumuz görüşmelerden sonra örgütlerimizle değerlendirmelerimize devam ediyoruz. Doğru adayları seçeceğiz. Örgütümüz olarak da hepsinin arkasında duracağız” diye konuştu.

    Uşak Milletvekili Ali Karaoba da “Aday adaylarımızı çok donanımlı, çok kaliteli kadın adaylarımız var. Kurultaydan sonra olan bu enerji değişikliğinin sahaya da yansıyacağına inanıyoruz. Geç kaldık diye eleştirenler olabilir, geç kaldığımızı düşünmüyoruz. Bu pazar gününe kadar bütün raporlar hazırlanacak, salı günü genel başkan bunları değerlendirecek. Muhtemelen çok hızlı bir şekilde kesinleşen adaylar bu ayın içerisinde açıklanacaktır. Benim adamım senin adamın diyerek değil, kimle seçim alacaksak bununla ilgili raporlarımızı mutlaka sunacağız” diye konuştu.

     

  • MİLLİ EĞİTİM BAKANLIĞI’NDAN ÖZEL OKULLARA “SOSYAL ETKİNLİK” TALİMATI: “ÖRF, ADET VE GELENEKLERE UYGUN DÜZENLENECEK; MİLLÎ KÜLTÜR VE DEĞERLERİMİZLE UYUMLU OLMAYAN ETKİNLİKLERE YER VERİLMEYECEK”

    MİLLİ EĞİTİM BAKANLIĞI’NDAN ÖZEL OKULLARA “SOSYAL ETKİNLİK” TALİMATI: “ÖRF, ADET VE GELENEKLERE UYGUN DÜZENLENECEK; MİLLÎ KÜLTÜR VE DEĞERLERİMİZLE UYUMLU OLMAYAN ETKİNLİKLERE YER VERİLMEYECEK”

    SİNAN TARTANOĞLU

    Millî Eğitim Bakanlığı, il milli eğitim müdürlüklerini özel okullarda düzenlenecek sosyal etkinlikler konusunda uyardı. İl milli eğitim müdürlüklerine gönderilen yazıda; etkinliklerle ilgili “Ülkemizin örf, adet ve geleneklerine uygun olarak düzenlenmesi, faaliyet ve konuşmaların öğrencilere milli kültürü tanıtması; millî kültür ve değerlerimizle uyumlu olmayan etkinliklere kurumlarda yer verilmemesi” talimatı verildi.

    Millî Eğitim Bakanlığı Özel Öğretim Kurumları Genel Müdürü Fethullah Güner’in, 27 Kasım’da tüm il milli eğitim müdürlüklerine; “Eğitim Kurumlarında Düzenlenecek Sosyal Etkinlikler” konulu yazı gönderdiği ortaya çıktı. Yazıda, müdürlükler; özel okullarda düzenlenecek sosyal etkinliklerle ilgili uyarıldı.

    Eğitim Kurumları Sosyal Etkinlikler Yönetmeliği hükümlerinin anımsatıldığı yazıda, “Adı geçen Yönetmelikte; eğitim kurumlarında yürütülecek tüm sosyal etkinliklerin 1739 sayılı Millî Eğitim Temel Kanunu’nda yer alan Türk millî eğitiminin genel ve özel amaçları ile temel ilkelerine uygun olarak düzenleneceği kuralı getirilmiş olup öğrencilerde özgüven ve sorumluluk duygusu geliştirmek, öğrencileri şiddet ve zararlı alışkanlıklardan korumak, millî, manevi ve kültürel değerleri yaşatmak, yaygınlaştırmak ve bu değerlerin yeni nesillere aktarımını sağlamak amacıyla çalışmalar yapılacağı belirtilmiştir” denildi.

    Yazının devamında, şu talimatlar verildi:

    “Bu nedenle özel okullarda/kurumlarda düzenlenecek etkinliklerin dini ve millî bayram kutlamalarının ülkemizin örf, adet ve geleneklerine uygun olarak düzenlenmesi; yapılacak faaliyet ve konuşmaların öğrencilere millî kültürü tanıtması; etkinlik programlarının millî, manevi değerleri benimsetecek ve yüceltecek şekilde hazırlanarak faaliyetlerin bu program çerçevesinde pedagojik esaslara ve yaş seviyelerine uygun yürütülmesi gerekmektedir.

    Bu doğrultuda belirli gün ve haftalar çizelgesinde yer alan içerik ile ilgi Yönetmelik çerçevesine göre etkinliklerin yürütülmesi, millî kültür ve değerlerimizle uyumlu olmayan etkinliklere kurumlarda yer verilmemesi gerekmektedir. Konu hakkında ilçe millî eğitim müdürlükleri ve özel okulların, kurumların bilgilendirilmesi ve gerekli hassasiyetin gösterilmesi hususunda gereğini rica ederim.”

     

  • KONAKLI ESNAFIN MICHELIN PLAKETİNİ BAŞKAN BATUR ASTI

    KONAKLI ESNAFIN MICHELIN PLAKETİNİ BAŞKAN BATUR ASTI

    Konak Belediye Başkanı Abdül Batur, Ayşa Boşnak Börekçisi ve Ev Yemekleri’nin aldığı Michelin plaketini restoran girişindeki duvara, işletme sahibi Ayşe Karadan’la birlikte astı. Uluslararası başarının tüm kadınlara güzel bir örnek olduğuna dikkat çeken Batur, “Tüm esnafımızın ama özellikle kadınların yanındayız, onları desteklemekten onur duyuyoruz” dedi.

    İzmir Büyükşehir Belediye Başkan Aday Adayı ve Konak Belediye Başkanı Abdül Batur, Ayşa Boşnak Börekçisi ve Ev Yemekleri’nin makul fiyatlarda güzel lezzetler sunan restoranlar listesine girerek aldığı Michelin plaketini restoranın duvarına astı. Batur, plaketi Kemeraltı Abacıoğlu Hanı’nda bulunan restoranın girişindeki duvara işletme sahibi Ayşe Karadan’la birlikte çiviledi.

    Restoranın Boşnak lezzetlerini tanıttığını ve en güzel lezzetleri Konaklılara sunduğunu belirten Batur, “İzmir’imizin kazandığı en büyük güzelliklerden bir tanesi. Yıllardır sürdürdüğü bu başarısı uluslararası ödülle tescillendi. Biz de büyük bir gurur duyduk ve Michelin tabelasını duvarına birlikte astık. Bu işi en iyi şekilde yapıyor ve tüm kadınlara örnek oluyorlar. Bu nedenle kendilerini desteklemekten her zaman onur duyuyoruz. Ayşe Hanım’ı ve ekibini tebrik ediyorum. Tüm esnafımızın ama özellikle kadınların yanındayız, onları desteklemekten onur duyuyoruz” diye konuştu.

    Geçtiğimiz yıl Türkiye’de lezzet rotalarını belirleyen Michelin Yıldızı, bu yıl İzmir’i de listesine almıştı. 7 restoran Michelin Yıldızı almaya hak kazanırken, aralarında Ayşa Boşnak Börekçisi ve Ev Yemekleri’nin de bulunduğu İzmir’den 26 restoran makul fiyatlarda güzel lezzetler sunan restoranlara verilen Bib Gourmand ödülüne layık görüldü.

  • KARABAĞLAR’DA ÇALIKUŞU SEMT MERKEZİ’NE YOĞUN İLGİ

    KARABAĞLAR’DA ÇALIKUŞU SEMT MERKEZİ’NE YOĞUN İLGİ

    Karabağlar Belediyesi’nin kadınları toplumsal yaşamın içine katmak ve hizmeti vatandaşların ayağına götürmek amacıyla açtığı Çalıkuşu Semt Merkezi’nde düzenlenen etkinlikler ve kurslara yoğun katılım oluyor. Çalıkuşu, Bahar, Cennetoğlu ve General Asım Gündüz mahallelerinden gelen kadınlar aldıkları eğitimler sayesinde hem meslek sahibi oluyor hem de ev ekonomisine katkıda bulunuyor.

    Göreve geldiği günden bu yana 4 olan semt merkezi sayısını 18’e çıkaran Karabağlar Belediye Başkanı Muhittin Selvitopu’nun her mahalleye bir semt merkezi hedefi devam ediyor. İlçede açılan tüm semt merkezleri mahalleli kadınlar tarafından kısa sürede benimsenirken, kurslara da yoğun başvurular oluyor.

    Konumu nedeniyle 4 mahalleye hitap eden Çalıkuşu Semt Merkezi de, açıldığı günden bu yana çekim merkezi oldu. 750 metrekarelik kullanım alanına sahip. 2 katlı merkezde, idari birimler ve kurs salonu, derslikler, seminer salonu ve teras bölümü yer alıyor. Kurs salonu ve dersliklerde; çeşitli el sanatları, bilgisayar, dikiş-nakış gibi kurslar veriliyor. Kamu yararına çalışan dernekler statüsündeki Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği’yle yapılan protokol kapsamında seminerler ve eğitimler de düzenleniyor.

    Açılan dikiş nakış, el sanatları, okuma yazma başta olmak üzere çeşitli kurslara katılan kadınlar, bu semt merkezinin mahallelerdeki çok önemli bir eksikliği giderdiğini söylediler. Kadınlar, Karabağlar Belediyesi’ne ve Başkan Selvitopu’na teşekkür ederek, “Burasını kendi evimiz gibi görüyoruz. Açılan kurslara katılarak yeni şeyler öğrenmek çok güzel” dediler.

    Karabağlar Belediye Başkanı Muhittin Selvitopu, 58 mahalleye bu merkezlerden kazandırma hedeflerinden asla vazgeçmeyeceklerini söyledi. Açılan her semt merkezini o bölgelerdeki kadınların kısa sürede sahiplendiğini vurgulayan Başkan Selvitopu, “Kadınlarımızın evlerine hapsolmayarak toplumsal yaşama katılması için açtığımız her merkez yoğun ilgi görüyor. Hizmetlerimizi onların ayağına götürdümüz bu tesislerin sayısını hızla artırmaya kararlıyız” dedi.