Blog

  • ESKİŞEHİR’DEÇÜRÜYEN AĞAÇLAR KALDIRILACAK YERİNE SÜS KİRAZI AĞAÇLARI DİKİLECEK

    ESKİŞEHİR’DEÇÜRÜYEN AĞAÇLAR KALDIRILACAK YERİNE SÜS KİRAZI AĞAÇLARI DİKİLECEK

    Eskişehir Büyükşehir Belediyesi, 12-16 Aralık 21.00-06.00 saatleri arasında yapacağı çalışmayla Ahmet Kanatlı ve Mustafa Kemal Atatürk Caddelerine cepheli, ömrünü tamamlamış ve devrilme riski taşıyan ağaçları kaldırarak yerine estetik değeri yüksek renkli ve çiçekli süs kirazı ağaçları dikecek.

    Eskişehir Büyükşehir Belediye Başkanlığı Park ve Bahçeler Dairesi Başkanlığı ekiplerinin yaptığı incelemede, eski Zübeyde Hanım Kadın Doğum ve Çocuk Hastanesi’nin Ahmet Kanatlı Caddesi cephesinde tretuvarda bulunan Akasya ve Dişbudak türü ağaçlar ile Mustafa Kemal Atatürk Caddesi cephesinde bulunan Akasya ve Sofora türü ağaçlar gövdelerinde çevresel etkilere bağlı olarak çürüme ve boşalmalar olduğu tespit edildi. Bu kapsamda araç ve yaya trafiğinin yoğun olduğu bölgede rüzgârlı ve yağışlı havalarda kırılma, devrilme gibi durumlara sebebiyet veren ve vatandaşların can ve mal güvenliğini tehlikeye atan ağaçların kaldırılarak yerine estetik değeri yüksek renkli ve çiçekli süs kirazı ağaçları dikilmesi için çalışma yapılacak.

    12-16 Aralık tarihleri arasında yapılan çalışma nedeniyle araç sürücüleri ve vatandaşları uyaran Büyükşehir yetkilileri, “Park ve Bahçeler Dairemiz tarafından bu bölgede çürümüş ve ömrünü tamamlamış, rüzgârlı havalarda güvenlik tehlikesi yaratan ağaçların kesimi gerçekleştirilecektir. Kesilmek zorunda olan ağaçların yerine bölgeye renk katacak pembe çiçekli, kırmızı yapraklı süs kirazları dikilecektir. 12-16 Aralık tarihleri arası 21.00-06.00 arası gerçekleştirilecek çalışmalar sebebiyle Ahmet Kanatlı Caddesi araç trafiğine kapatılacak Atatürk Caddesi İstasyon bölgesinde ise araç trafiği kontrollü olarak sağlanacaktır. Vermiş olduğumuz rahatsızlık için özür dileriz” dedi.

  • İZMİR’DE İNSAN HAKLARI SAVUNUCULARINDAN “DÜNYA İNSAN HAKLARI GÜNÜ” AÇIKLAMASI… TİHV GENEL SEKRETERİ ÜSTERCİ: “TÜM ÜLKE ADETA İŞKENCE MEKANI HALİNE GELMİŞTİR”

    İZMİR’DE İNSAN HAKLARI SAVUNUCULARINDAN “DÜNYA İNSAN HAKLARI GÜNÜ” AÇIKLAMASI… TİHV GENEL SEKRETERİ ÜSTERCİ: “TÜM ÜLKE ADETA İŞKENCE MEKANI HALİNE GELMİŞTİR”

    SULTAN EYLEM KELEŞ 
    İzmir’de insan hakları savunucuları ve sivil toplum kuruluşu temsilcileri, 10 Aralık Uluslararası İnsan Hakları Günü dolayısıyla Alsancak 10 Ekim Anıtı önünde basın açıklaması düzenledi. Türkiye İnsan Hakları Vakfı (TİHV) Genel Sekreteri Coşkun Üsterci, “Anayasa’nın ve Türkiye’nin de bir parçası olduğu evrensel hukukun mutlak olarak yasaklamasına ve insanlığa karşı bir suç olma vasfına rağmen işkence olgusu 2023 yılında da Türkiye’nin en başat insan hakları sorunu olmuştur. Resmi gözaltı merkezlerinin yanı sıra kolluk güçlerinin barışçıl toplanma ve gösterilere müdahalesi sırasında, sokak ve açık alanlarda ya da ev ve iş yeri gibi mekanlarda, yani resmi olmayan gözaltı yerlerinde ve gözaltı dışındaki ortamlarda yaşanan işkence ve diğer kötü muamele uygulamaları, yeni bir boyut ve yoğunluk kazanmıştır. Denilebilir ki siyasal iktidarın baskı ve kontrole dayalı yönetme tarzı sonucu günümüzde tüm ülke adeta işkence mekanı haline gelmiştir” dedi.

    Çağdaş Hukukçular Derneği (ÇHD) İzmir Şubesi, Eşit Haklar İçin İzleme Derneği, Hak İnisiyatifi Derneği, Halkların Köprüsü Derneği, İmece Dostluk ve Dayanışma Derneği, İnsan Hakları Derneği (İHD) İzmir Şubesi, İnsan Hakları Gündemi Derneği, Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu (KESK) İzmir Şubeler Platformu, Özgürlük İçin Hukukçular Derneği (ÖHD), Türk Mimar ve Mühendisler Odası Birliği (TMMOB) İzmir İl Koordinasyon Kurulu, Türkiye İnsan Hakları Vakfı (TİHV) İzmir Temsilciliği; 10 Aralık Uluslararası İnsan Hakları Günü dolayısıyla bugün Alsancak 10 Ekim Anıtı önünde basın açıklaması düzenledi. “İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi’nin kabul edilişinin 75. yılında tüm insanların onur ve haklarda eşit olduğu bilinciyle; ekonomik kriz ve yoksulluğa karşı ekonomik ve sosyal Haklarımızı, savaşa karşı barış hakkımızı, deprem, salgın, vb. olağanüstü hallerde toplumsal dayanışmayı, baskılara karşı insan hakları değerlerini ve demokrasiyi savunuyoruz” yazılı pankart açan sivil toplum kuruluşu temsilcileri, “İnsan, haklarıyla insandır”, “Haklar kullandıkça vardır”, “Savaşa hayır, barış hemen şimdi”, “Hak, hukuk, adalet” sloganlarını attı.

    Ortak basın açıklamasını okuyan Türkiye İnsan Hakları Vakfı (TİHV) Genel Sekreteri Coşkun Üsterci şunları söyledi:

    “Kabul edilişinin 75. Yılında İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi hala kutup yıldızı gibi insanlığın yolunu aydınlatmaya devam ediyor. Bildirgenin hazırlanması, Birleşmiş Milletler (BM) bünyesinde, 29 Nisan 1946 tarihinde, İnsan Hakları Komisyonu’nun kurulmasıyla başlamıştır. Komisyonca hazırlanan bir giriş ve 30 maddeden oluşan İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi, 10 Aralık 1948 günü Fransa’nın başkenti Paris’te toplanan BM Genel Kurulu’nda kabul ve ilan edilmiştir. Türkiye, Evrensel Bildirge’yi 27 Mayıs 1949 tarihli Resmi Gazete’de yayımlayarak yürürlüğe koymuştur. Evrensel Bildirge 500’den fazla dile çevrilmiştir. Bu özelliği ile de en çok dile çevrilen insan hakları belgesi olma özelliğini taşır. BM Genel Kurulu, 4 Aralık 1950 tarihinde “10 Aralık” gününü, “Uluslararası İnsan Hakları Günü” olarak ilan etmiştir.

     

    “EVRENSEL BİLDİRGEDE YER ALAN HAK VE ÖZGÜRLÜKLERE DAYALI DÜZEN HALA KURULAMAMIŞTIR”

    BM, İkinci Dünya Savaşı’nın yol açtığı ağır insani yıkımın bir daha asla yaşanmaması için, barış, insan hakları ve demokrasi ideallerine dayalı uluslararası bir sistem oluşturma hedefiyle inşa edilmiştir. Bugün gelinen noktada maalesef bu ideallerin çok gerisinde kalınmıştır. Evrensel Bildirgede yer alan hak ve özgürlüklere dayalı uluslararası bir düzen hâlâ kurulamamıştır. BM, varoluş gerekçesiyle çelişir biçimde, hak ihlallerinin başlıca sebebi olan savaşları ve iç savaşları önlemede/sonlandırmada, mülteci krizlerine müdahalede, küresel çapta doğal ve kültürel mirasın korunmasında, yoksullukla ve adaletsizlikle mücadelede, başta kadınlara yönelik olmak üzere her türlü ayrımcılığı sonlandırmada yeterince etkin olamamaktadır. Maalesef güçlü devletlerin çıkar ilişkilerine dayalı oluşturdukları askeri ve ekonomik birliktelikler, savaş politikaları en son Gazze’de yaşanmakta olan derin insani krizde olduğu gibi halkları temel hak ve özgürlüklerini tümüyle kullanamaz hale getirmiştir. Özellikle devletlerin demokrasi ve hukuk taahhüdünden giderek uzaklaşmaları insanlığın en önemli kazanımlarından birisi olan insan haklarının, hem bir referans sistemi hem de bir denetim mekanizması olarak zayıflamasına yol açmıştır. Bu da küresel insan hakları rejiminin ağır bir kriz içine girmesi sonucunu doğurmuştur.

     

    “TÜRKİYE KALICILIK, SÜREKLİLİK KAZANDIRILAN BİR OHAL REJİMİ İLE YÖNETİLMEKTEDİR”

    Yaşanan tüm olumsuzluklara karşın dünyanın her yerinde halklar özgürlük, adalet, eşitlik ve insan hakları talepleriyle itirazlarını yükseltmektedirler. Devletlerin ve hükümetlerin bu itirazlara yanıtı ise şiddetin her türünü sistematikleştirip yaygınlaştırma ve hayatın tek gerçeği olarak toplumlara dayatma şeklinde olmaktadır. Bugün tüm dünyada yaşanan ağır kriz karşısında insan haklarını savunmak ve kurucu rolünü yeniden etkin kılmak en asli görevimizdir. Bu kriz hali Türkiye’de de tüm yoğunluğu ve ağırlığı ile yaşanmaktadır. Ülke, 2016 yılından bu yana önce doğrudan, 19 Temmuz 2018 tarihinden itibaren de resmen kaldırıldığı söylense de yapılan pek çok düzenleme ile kalıcılık/süreklilik kazandırılan bir OHAL rejimi ile yönetilmektedir. Bu durum/süreç, siyasal iktidarın gücünü sınırlandıran anayasacılık ve hukukun üstünlüğü ilkelerinin terk edilmesine yol açmıştır. Böylelikle keyfilik ve belirsizlik kamusal/siyasal alanın asli unsurları haline gelmiştir. Özellikle bir yönetim tekniği olarak başvurduğu belirsizlik yaratma gücü, siyasal iktidara erkini daha da merkezileştirip toplum üzerindeki baskı ve kontrolünü arttırma olanağı sağlamaktadır.  

    Siyasal iktidarın ekonomiden toplum sağlığına kadar ülkenin tüm meselelerini güvenlik sorunu haline getiren, toplumu kutuplaştıran, ülke içinde ve dışında şiddeti esas alan, bilhassa da Kürt sorununun ve uluslararası sorunların çözümünde çatışma ve savaşı tek yöntem haline getiren politikaları sonucunda 2023 yılında da ülkede yüksek sayılarda yaşam hakkı ihlalleri yaşanmıştır. Çok faklı toplumsal kesimlerden insanlar ya doğrudan kolluk güçlerinin şiddeti ya da devletin, “önleme ve koruma” yükümlülüğünü yerine getirmemesi sonucu yapısal şiddetin ve/veya üçüncü kişiler tarafından gerçekleştirilen şiddetin sonucu yaşamlarını yitirmişlerdir.

     

    “DEPREMİN YOL AÇTIĞI ÖLÜMLER YAŞAM HAKKININ İHLALİDİR”

    6 Şubat 2023 tarihinde, Türkiye’nin de içinde yer aldığı coğrafyanın yakın tarihinde görülen en büyük doğal afetlerden biri yaşanmıştır. Resmi açıklamalara göre en az 50 bin 783 kişi yaşamını yitirmiştir. Türkiye, aktif fay hatlarının bulunduğu bir deprem ülkesidir. Bu gerçekliğe ve geçmişte yaşanan depremlerden çıkarılan acı derslere rağmen siyasal iktidarlar, sorumluluklarını yerine getirmemişler, bilimin gereklerine uygun deprem hazırlıkları yapmamışlar, etkin afet yönetim planları oluşturmamışlardır. Bu kabul edilemez eksikliği/ihmali devletlerin başta yaşam hakkı olmak üzere tüm hak ve özgürlükleri koruma ve geliştirme yükümlülüğü/sorumluluğu ile birlikte değerlendirdiğimizde depremin yol açtığı ölümler yaşam hakkı ihlalidir. Daha da ötesi yıkım ve tahribatın bu denli büyük bir boyuta ulaşmasında insan faktörünün doğrudan etkisi düşünüldüğünde yaşanan deprem bizzat ağır insan hakları ihlalidir.

     

    “TÜM ÜLKE ADETA İŞKENCE MEKANI HALİNE GELMİŞTİR”

     

    Anayasa’nın ve Türkiye’nin de bir parçası olduğu evrensel hukukun mutlak olarak yasaklamasına ve insanlığa karşı bir suç olma vasfına rağmen işkence olgusu 2023 yılında da Türkiye’nin en başat insan hakları sorunu olmuştur. Resmi gözaltı merkezlerinin yanı sıra kolluk güçlerinin barışçıl toplanma ve gösterilere müdahalesi sırasında, sokak ve açık alanlarda ya da ev ve iş yeri gibi mekanlarda, yani resmi olmayan gözaltı yerlerinde ve gözaltı dışındaki ortamlarda yaşanan işkence ve diğer kötü muamele uygulamaları, yeni bir boyut ve yoğunluk kazanmıştır. 6 Şubat depremleri sonrasında bölgede OHAL ilan edilmesi ve gözaltı süresinin uzatılması işkence yasağı ihlallerinde endişe verici bir artışa yol açmıştır. Özellikle son dönemde yetkililerin işkence yasağına aykırı söylemleri, başvurulan işkenceyi meşrulaştırmaya yönelik teşhir edici yöntemler dikkat çekicidir. Denilebilir ki siyasal iktidarın baskı ve kontrole dayalı yönetme tarzı sonucu günümüzde tüm ülke adeta işkence mekanı haline gelmiştir.

    Yakın tarihimizin en utanç verici insan hakları ihlallerinden biri olan insanlığa karşı suç niteliğindeki zorla kaçırma/kaybetme vakalarının OHAL’in ilan edildiği 2016 yılından bu yana yeniden yaşanmaya başlaması son derece endişe vericidir.

    Devletlerin insan haklarına yönelik saygısının dolayımsız göstergesi olan hapishaneler, bugün Türkiye’de siyasal iktidarın hukuku bir baskı ve sindirme aracı olarak kullanmasının sonucunda tıka basa dolu durumdadır. Yaşam hakkı ihlalinden işkenceye, sağlık hakkına erişime kadar ağır ve ciddi ihlallerinin yaşandığı yerlerdir. İmralı hapishanesi başta olmak üzere tek kişi ya da küçük grup izolasyonu/tecrit uygulamaları çözülemeyen kronik bir soruna dönüşmüştür.

    Siyasal iktidarın demokratik toplumun can damarlarından birini oluşturan düşünce ve ifade özgürlüğüne yönelik kısıtlamaları, özellikle de basın ve insan hakları savunucuları üzerindeki kaygı verici boyutta artan baskı ve kontrolü 2023 yılında da sürmüştür. Düşünce ve ifade özgürlüğünün kullanımı önünde engel oluşturan mevcut yasaların yanı sıra kamuoyunda “Dezenformasyon Yasası” olarak bilinen, 18 Ekim 2022 tarihinde yürürlüğe giren Basın Kanunu’nda bazı değişiklikler yapan kanun ile basının ve gazetecilerin üzerindeki baskı daha da artmıştır.

     

    TOPLANMA, GÖSTERİ YAPMA VE ÖRGÜTLENME ÖZGÜRLÜĞÜNE YÖNELİK ENGELLER

    2023, bir önceki yıl gibi toplantı ve gösteri yapma özgürlüğü açısından kısıtlama ve ihlallerin kural, özgürlüklerin kullanımının ise istisna olduğu bir yıl olmuştur. Yıl içinde her toplumsal kesimden kişi ve grup toplanma ve gösteri yapma özgürlüklerini mülki idare amirlerinin yasakları ve/veya kolluk güçlerinin fiili müdahaleleri sonucunda kullanamamışlardır. Hakikat ve adalet talebiyle Galatasaray Meydanı’na çıkmak isteyen Cumartesi Anneleri/İnsanları, Anayasa Mahkemesi’nin verdiği ihlal kararına karşın söz konusu yasak ve müdahaleler sonucu haftalarca işkence ve diğer kötü muameleye maruz kalarak gözaltına alınmışlardır. Benzer şekilde, Anayasa tarafından teminat altına alınmış olan toplanma ve gösteri yapma özgürlüklerini kullanmak isteyen kadınlar, LGBTİ+’lar, barış ve insan hakları savunucuları, öğrenciler, çevreciler, işçi ve emekçiler, muhalif siyasi partilerin üyeleri kolluk güçlerinin zalimane ve utanç verici şiddetine maruz kalmışlardır.

    Örgütlenme özgürlüğü, demokrasilerin işlemesi için elzem olan temel insan haklarından biridir. Türkiye’de yurttaşlar, toplu olarak bir araya gelip eyleyemedikleri ve düşüncelerini açıklayamadıkları için örgütlenme özgürlüklerini de kullanamamakta, müşterek geleceklerini şekillendirmek üzere sivil ve kamusal alana örgütlü olarak katılamamaktadırlar. 2023 yılında insan hakları örgütlerinin, dernek, vakıf, emek ve meslek örgütleri ile siyasi partilerin çok sayıda üye ve yöneticisi gözaltına alınmış, tutuklanmış, haklarında açılan davalar ile üzerilerinde baskı oluşturulmaya çalışılmıştır. Geçen yıl TTB Merkez Konseyi Başkanı Prof. Dr. Şebnem Korur Fincancı’nın bir televizyon kanalında yaptığı açıklamalar sonrası başlayan sürecin Merkez Konsey üyelerinin mahkeme kararıyla görevden alınmasıyla sonuçlanması, seçme ve seçilme hakkını da içeren bir şekilde örgütlenme özgürlüğüne vurulan büyük bir darbedir.

     

    “ÇATIŞMALARIN HEMEN ŞİMDİ DURMASINI İSTİYORUZ”

    Kürt sorunu, Türkiye’nin demokratikleşmesinin önündeki en temel engellerden bir olarak varlığını korumaktadır. Sorunun barışçıl, demokratik ve adil çözümüne yönelik esas olarak iktidar tarafından içtenlikli, bütünlüklü adımların atılmaması, yanı sıra Orta Doğu’daki gelişmelerin de etkisi ile 7 Haziran 2015 Genel Seçimlerinin hemen ardından başlayan silahlı çatışma ortamı halen sürmekte ve başta yaşam hakkı olmak üzere ağır ve ciddi insan hakları ihlallerine yol açmaktadır. Hak savunucuları olarak bizler, Kürt sorununun her zaman demokratik, barışçıl ve adil çözümünü savunduk. Bunda ısrarlıyız. O nedenle, çatışmaların hemen şimdi durmasını istiyoruz. Çatışmasızlık ortamının tesisi ile birlikte çatışmasızlık halinin yaşanan olumsuzluklardan da hareketle tahkim edilmiş bir hale getirilerek güçlendirilmesi, izlenmesi ve toplumsal barışın sağlanabilmesi için tüm tarafların içtenlikli, şeffaf ve etkin programlar geliştirmesi gerekmektedir.

    İstanbul Sözleşmesi’nden çekilme kararının kadınlar ve LGBTİ+’lar için ne anlama geldiği 2023 yılında yüzlerce kadının erkekler tarafından öldürülmesi, LGBTİ+’ların nefret saldırıları sonucu yaşamlarını yitirmesi, kadın ve LGBTİ+ hakları için yapılan barışçıl toplantı ve gösterilerin mülki idare amirleri tarafından yasaklanması ya da kolluk güçlerinin şiddet uygulayarak müdahale ve engellenmesi, yüzlerce kadın ve LGBTİ+’nın işkence ve diğer kötü muamele ile gözaltına alınması, yetkililerin desteklediği LGBTİ+ karşıtı nefret mitinglerinin yapılması ve her bakımdan derinleşen ayrımcılık ile anlamış olduk.

    Artık Türkiye toplumunun bir parçası, asli unsuru haline gelen sığınmacı/mülteci/göçmenler, hala her türlü ayrımcılığa ve istismara, nefret söylemine ve ekonomik sömürüye yoğun bir şekilde maruz kalıyorlar. 2023’de de ırkçı ve nefret içerikli şiddet maruz kalan sığınmacı ve mülteciler yaşamlarını yitirdiler. İnsan kaçakçıları tarafından ölüme sürüklendiler. Ülkede yaşanmakta olan ağır krizin fiziksel, ruhsal, sosyal ve ekonomik tüm sonuçlarından en derin şekilde etkilenen sığınmacı ve mülteciler, ne yazık ki toplumumuz açısından görmezden gelinen, hatta gözden çıkarılan hayatlar oldular”

     

  • KEMAL KILIÇDAROĞLU’NDAN İNSAN HAKLARI GÜNÜ MESAJI: “ HAK, HUKUK VE ADALET MÜCADELESİ VERENLERE, YÜREK DİRETİP UMUDU SERPENLERE SELAM OLSUN”

    KEMAL KILIÇDAROĞLU’NDAN İNSAN HAKLARI GÜNÜ MESAJI: “ HAK, HUKUK VE ADALET MÜCADELESİ VERENLERE, YÜREK DİRETİP UMUDU SERPENLERE SELAM OLSUN”

    CHP 7. Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, 10 Aralık Dünya İnsan Hakları günü dolayısıyla yayınladığı mesajda; “Yargının siyasetin emrinde olduğu bir dönemde; adaletten, insan haklarından ve demokrasiden söz edilemez. Hak, hukuk ve adalet mücadelesi verenlere, yürek diretip umudu serpenlere selam olsun” dedi.

    CHP 7. Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, 10 Aralık Dünya İnsan Hakları günü nedeniyle X hesabından mesaj yayınladı. Kılıçdaroğlu’nun mesajı şöyle:

    “Yargının siyasetin emrinde olduğu bir dönemde; adaletten, insan haklarından ve demokrasiden söz edilemez. Hak, hukuk ve adalet mücadelesi verenlere, yürek diretip umudu serpenlere selam olsun…”

     

  • ALİ BABACAN’IN ANNESİ GÜNER BABACAN, SON YOLCULUĞUNA UĞURLANDI

    ALİ BABACAN’IN ANNESİ GÜNER BABACAN, SON YOLCULUĞUNA UĞURLANDI

    DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan’ın dün Ankara’da yaşamını yitiren annesi Güner Babacan, bugün Hacı Bayram Camisi’nde kılınan cenaze namazının ardından Karşıyaka Mezarlığı’nda toprağa verildi. Güner Babacan’ın cenaze törenine önceki CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Saadet Partisi Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu, eski TBMM Başkanları Bülent Arınç ve Cemil Çiçek ile çok sayıda siyasetçi katıldı.

    DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan’ın 75 yaşındaki annesi Güner Babacan, dün Ankara’da bir süredir tedavi gördüğü hastanede yaşamını yitirdi. Güner Babacan için bugün, Ankara Hacı Bayram Camisi’nde öğle namazının ardından cenaze namazı kılındı. Güner Babacan’ın cenazesi Karşıkaya Mezarlığı’nda toprağa verildi.

    Güner Babacan’ın Hacı Bayram Veli Camisi’ndeki cenaze törenine, önceki CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Saadet Partisi Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu, eski TBMM Başkanları Bülent Arınç ve Cemil Çiçek, eski İçişleri Bakanı Beşir Atalay, eski Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç, AK Parti Genel Başkan Vekili Mustafa Elitaş, AK Parti Grup Başkanı Abdullah Güler ve AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Hamza Dağ’ın yanı sıra çok sayıda siyasetçi katıldı.

     

  • BAYRAKLILI ÜRETEN KADINLAR EL EMEĞİ ÜRÜNLERİNİ GÖRÜCÜYE ÇIKARACAK

    BAYRAKLILI ÜRETEN KADINLAR EL EMEĞİ ÜRÜNLERİNİ GÖRÜCÜYE ÇIKARACAK

     

    Kadınların sosyal, kültürel ve ekonomik anlamda hayata katılımlarını artırmak için çalışmalarını sürdüren Bayraklı Belediyesi’nin üretici stantlarından faydalanan kadınlar, yılbaşına özel sergi açacak. 18 Aralık’ta Westpark AVM’de görücüye çıkacak el emeği göz nuru takı-tasarım, ev aksesuarı ve hediyelik eşyaların yer alacağı stantlar, yılbaşına kadar ziyaretçilerini ağırlayacak. Başkan Serdar Sandal, “Herkesi yılbaşında açılacak stantlara ve yıl boyunca Manavkuyu ile Sevgi Yolu’nda açık olan stantlarımızı gezmeye davet ediyoruz. Üreten kadınlarımızın her zaman yanında olacağız ve onları desteklemeye devam edeceğiz” dedi.

    Bayraklı Belediyesi tarafından kurulan Kadın Girişimi Kooperatifi, el emeği göz nuru ürünlerini Yeni Yıl Kermesi’nde beğeniye sunacak. Her yıl renkli ve hesaplı hediye seçenekleriyle büyük ilgi gören satış stantları, 18-31 Aralık tarihleri arasında Westpark AVM’de ziyaret edilebilecek. Stantlarda; yılbaşı temalı eşyalar başta olmak üzere takı, çanta, sabun, tablo, keçe ve örgü gibi çeşitli ürünler ile ev aksesuarları uygun fiyatlara satışa sunulacak. 

    SOSYAL VE EKONOMİK FARKINDALIK

    Öte yandan Bayraklı’nın üreten kadınları, Başkan Serdar Sandal’ın talimatıyla baştan sona yenilenen ‘Kadının Emek Dünyası’ Sevgi Yolu ve Manavkuyu’daki stantlarında her gün yüzlerce ziyaretçi ağırlıyor. 100’e yakın kişinin faydalandığı stantlarda ürettiklerini satma imkanı bulan kadınlar, ev ekonomilerine de katkı sağlıyor. 7’den 70’e herkesin hediyelik eşya durağı olan satış alanları ziyaretçilerin beğenisini kazanıyor. Stantlar; üreten kadınlara sosyal aktivite ve gelir, ziyaretçilere ise ekonomik bütçeli hediyelik ürün satın alma imkanı sunuyor. Üreten kadınların el emeği ürün stantları her gün 09:00-19:00 saatleri arasında hizmet veriyor.

    KADINLARIYLA GÜÇLÜ BAYRAKLI

    Bayraklı Belediye Başkanı Serdar Sandal, “Kadının Emek Dünyası stantlarımız, kadınların sosyal hayata, üretime ve ekonomiye daha fazla katılmasını sağlıyor. Baştan sona yeniledikten sonra sayılarını da artırdığımız stantlardan daha fazla kadının faydalanmasını sağladık. İlçemizdeki üreten, emekçi kadınlarımıza destek olmaya çalışıyoruz ve bu desteklerimiz her zaman sürecek. Bu kapsamda yılbaşı dolayısıyla  açılacak stantlarda hem üreten kadınlara destek olmak hem de sevdiklerine el emeği göz nuru hediyeler almak isteyen herkesi stantlarımıza bekliyoruz” dedi.

     

  • SEKTÖR TEMSİLCİLERİ İZMİR’DE SAĞLIK TURİZMİNİ DEĞERLENDİRDİ

    SEKTÖR TEMSİLCİLERİ İZMİR’DE SAĞLIK TURİZMİNİ DEĞERLENDİRDİ

     

    17. TTI İzmir Uluslararası Turizm Ticaret Fuar ve Kongresi ile TTI Health 1. Sağlık Turizmi Fuarı kapsamında, sektör temsilcilerinin katılımıyla “Sağlık Turizminde Destekler, Türkiye’de Termal, Geriatri ve Wellness Turizmi” konuşuldu. Ticaret Bakanlığı Ticaret Uzmanı Hüseyin Sağmak, “2022 yılında sağlık turisti sayısı 1,2 milyon olurken 2023 yılının ilk 9 ayında 1 milyon sağlık turisti sayısını yakalamış bulunmaktayız. Sağlık ihracatı gelirlerimizde ise 2022 yılında, 2,1 milyar doları yakaladık” dedi.

    Kültür ve Turizm Bakanlığı ile Ticaret Bakanlığı himayesinde, İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin ev sahipliğinde, TÜRSAB desteği, İZFAŞ ve TÜRSAB Fuarcılık ortaklığında düzenlenen 17. TTI İzmir Uluslararası Turizm Ticaret Fuar ve Kongresi, TTI Health 1. Sağlık Turizmi Fuarı ve TTI Outdoor – 3. Kamp, Karavan, Tekne, Outdoor ve Ekipmanları Fuarı binlerce ziyaretçiyi ağırladı. Yurt içi ve yurt dışından turizm profesyonelleri fuarı ziyaret ederken; TTI İzmir ve TTI Health fuarları kapsamında, alım heyeti programları da düzenlendi. TTI İzmir alım heyeti programına 61 ülkeden 150 turizm profesyoneli katılırken; TTI Health kapsamında düzenlenen alım heyeti programına ise İngiltere, İsviçre ve Rusya gibi ülkelerin de içinde yer aldığı 24 ülkeden 75 sağlık turizmi sektörü profesyoneli katıldı. Alım heyetleri fuar kapsamında katılımcılarla B2B görüşmelerde bulundu.

    Fuarlar kapsamında sektör temsilcilerinin katılımıyla çeşitli paneller de düzenlendi. “Sağlık Turizminde Destekler, Türkiye’de Termal, Geriatri ve Wellness Turizmi” başlıklı oturumun moderatörlüğünü TÜRSAB Yönetim Kurulu Üyesi Elif Ural yaptı. Oturuma Ticaret Bakanlığı Ticaret Uzmanı Hüseyin Sağmak, İzmir Sağlık Turizmi Derneği (İZSATU) Başkanı Dr. Bülent Cinel ve Balçova Termal Oteli Genel Müdürü Tuncay Volkan Bayat konuşmacı olarak katıldı. Elif Ural, “Bugün İzmir için çok önemli yere sahip olan termal, geriatri ve yaşlı bakım turizmini konuşacağız. Sağlık turizminde bize en büyük desteği veren Ticaret Bakanlığımıza teşekkür etmek isterim. Çünkü bakanlığımızın hem seyahat acenteleri hem de sağlık kurumları için sağlık turizminin gelişimine yönelik büyük devlet teşvikleri bulunmakta” dedi. 

    TÜRKİYE’NİN SAĞLIK TURİZMİ RAPORU

    Ticaret Bakanlığı Ticaret Uzmanı Hüseyin Sağmak, “Ticaret Bakanlığı olarak, sağlık turizmi sektörüne 2012 yılından günümüze büyük desteklerimiz bulunmakta. 2023 yılına geldiğimizde, sağlık turisti sayısı ve sağlık hizmeti ihracatımızdaki gelirlerin çıktıları büyük memnuniyet vermekte. 2022 yılında sağlık turisti sayısı 1,2 milyon olurken 2023 yılının ilk 9 ayında 1 milyon sağlık turisti sayısını yakalamış bulunmaktayız. Sağlık ihracatı gelirlerimizde ise 2022 yılında, 2,1 milyar doları yakaladık. Genel olarak, bakanlığımızın sağlık turizmine yönelik teşvik sistemi gelişerek devam ediyor. Bu yaşayan bir süreç ve sivil toplumun ve sektör temsilcilerinin bu sürece verdiği katkı çok büyük ve önemli. Ülkemizin genel olarak cari açığını kapatmada sağlık turizmi sektörünün büyük katkısı bulunmakta. Türkiye olarak sağlık hizmetlerinde gerçekten ileri bir noktadayız. Sağlık sistemimiz, doktorlarımızın kalitesi, kalifiye iş gücümüz diğer ülkelere kıyasla ne kadar ileride herkes tarafından bilinmekte” dedi. 

    Hüseyin Sağnak, “Sağlık hizmeti ihracatı dediğimizde, medikal turizmi, esenlikler ve termal turizmi, engelli yaşlı bakım turizmi olarak üç ana başlık altında topluyoruz. Uluslararası hastalarımızın en çok geldiği ülkelere bakacak olursak yakın coğrafya ülkelerinin çok olduğu görülmekte. Irak, Suriye, Azerbaycan gibi ülkeler ön plana çıkmakla birlikte Avrupa’dan, Almanya ve Birleşik Krallık’tan çok sayıda sağlık turisti çektiğimizi söyleyebiliriz. Öne çıkan tedavi branşlarımızın ise estetik, saç ekimi, diş, onkoloji, tüp bebek ve kalp cerrahisi olduğunu görüyoruz. 2022 yılında ise bakanlık teşvik desteklerine spor turizmini ekledik” diyerek ilgilileri teşviklere başvurmaya davet etti.

    DÜNYADA SAĞLIK TURİZMİ HARCAMALARI 2027’DE 8,5 TRİLYON DOLARA ULAŞACAK 

    İZSATU Başkanı Dr. Bülent Cinel, sağlık turizmini dört ana başlık altında değerlendirdiklerini belirtti. Medikal, Termal, SPA ve Wellness, İleri Yaş ve Engelli Turizmi olarak kategorize ettikleri bu başlıkların önemini vurgulayan Cinel, termal turizminde Avrupa’da önde olan Türkiye’nin dünya genelinde ise 7. sırada yer aldığını ifade etti. Özellikle pandemi sonrasında dünya genelinde sağlığın ve sağlıklı yaşam ekonomisinin önemli bir yer kazandığını belirten Dr. Cinel, bu kapsamda geleneksel ve tamamlayıcı tıp, halk sağlığı, sağlıklı yaşam gayrimenkulleri, kişisel bakım ve güzellik, sağlıklı beslenme, fiziksel aktivite, akıl sağlığı ve iş yeri sağlığı gibi yeni sektörlerin ortaya çıktığını dile getirdi. Sağlık turizmi alanında dünya genelinde harcanan miktarlara da dikkat çeken Cinel, “2022-2027 projeksiyonuna göre; 2022’de 5.6 trilyon dolar, 2023’te 6.2 trilyon dolar ve özellikle 2027’de 8.5 trilyon dolara ulaşacağı öngörülüyor. Türkiye’nin toplam sağlık turizmi geliri ise 10 milyar dolar, ancak bu alanda daha fazla çaba harcanması gerekiyor” dedi. 

    Sağlık turizminden önemli pay alan illerden birinin de İzmir olduğunu da belirten Cinel, kentin en çok obezite cerrahisi, diş hastalıkları ve göz hastalıklarının tedavileri için tercih edildiğini dile getirdi. Dr. Bülent Cinel, sağlık turizminde başarı için süreçleri iyi tanımlayan, güvenilir, sürdürülebilir, kalite odaklı ve marka değeri olan ülkelerin bu alanda gerçek başarıya ulaştığını ifade ederek, “Türkiye’nin bu alanda başarı elde etmek için lobi ve tanıtım faaliyetleri yapması, özellikle termal ve ileri yaş turizminde markalaşması, yeni stratejiler geliştirmesi ve ülke destinasyon imajını güçlendirmesi gerekiyor” diye konuştu. 

    “TERMAL TURİZMDE ÖNCÜYÜZ”

    Balçova Termal Oteli Genel Müdürü Tuncay Volkan Bayat ise Türkiye’nin termal turizm potansiyeli hakkındaki görüşlerini paylaştı. Bayat, “Türkiye, termal turizm konusunda oldukça zengin bir ülke. Şu anda tespit edilen 500’den fazla şifalı su ve bin 500’ün üzerinde termal kaynak su bölgesi bulunmakta. Balçova Termal olarak, özellikle Batı Avrupa ve İskandinav ülkelerine yönelik yürüttüğümüz çalışmalar sayesinde termal turizmde önemli başarılar elde ettik. Hollanda, Almanya ve Norveç gibi ülkelerle büyük hasta gruplarına hizmet sunuyoruz. Bu noktada Sağlık Bakanlığı ve Ticaret Bakanlığı’nın gerçekleştirdiği önemli çalışmalar, sektörümüzün gelişimine katkı sağlamakta. Termal turizmin, ülkemizdeki su kaynakları açısından medikal turizmden daha önde olması gerektiğine inanıyorum. Balçova Termal olarak, sektördeki öncü konumumuzu 1992 yılından beri sürdürmekteyiz ve sunduğumuz hizmetlere sürekli yenilikler ekleyerek liderliğimizi sürdüreceğiz. Özellikle otel odalarını ve alanları, yaşlı turistlerin kolaylıkla kullanabileceği bir düzenlemeye tabi tutmamız, sunduğumuz en önemli hizmetlerden biridir. Bu alandaki ilerlemelerimiz ve öncülüğümüzü sürdürme konusundaki kararlılığımızı sürdüreceğiz” dedi.

  • ORHAN SARIBAL, ELAZIĞ’DA İBB’NİN YAPTIRDIĞI OKULDA İNCELEMELERDE BULUNDU: “HİÇBİR GENCİN BİR YURDUN ASANSÖRÜNDEN DÜŞEREK HAYATINI KAYBETMEYECEĞİ BİNALARI İNŞA EDEBİLİRİZ”

    CHP Bursa Milletvekili Orhan Sarıbal, Elazığ’da İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) tarafından yaptırılan okulda incelemelerde bulundu. Sarıbal, “Bakanlıklarımızla, belediyelerimizle, yüklenici dostlarımızla aslında bu ülkenin bütün çocuklarının en iyi şekilde eğitim göreceği ve en önemlisi deprem riskine karşı ders alarak yaşayabilecekleri mekanları rahatlıkla yapabiliriz. Okulları yapabiliriz, üniversitelerimizi yapabiliriz, yurtları yapabiliriz. Hiçbir gencin bir yurdun asansöründen düşerek hayatını kaybetmeyeceği binaları inşa edebiliriz” dedi.

    CHP Bursa Milletvekili Orhan Sarıbal, Parti meclisi Üyesi Berker Esen, Elazığ İl Teşkilatı ile birlikte Elazığ’da incelemelerde bulundu. 24 Ocak 2020’de meydana gelen Elazığ depreminden sonra İBB tarafından yapımına başlanan, bölgenin en büyük ve donanımlı okullarından biri olarak tanıtımı yapılan Gazi Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi’nin yapım çalışmalarını yerinde inceleyen Sarıbal ve Esen, okulun yapım süreci ile ilgili bilgi aldı.

    “EN ENTEGRE, EN MODERN VE EN GELECEĞİ GÖREN PROJE”

    İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin finansmanını üstlendiği okulun depreme karşı dayanıklı, modern ve çok büyük bir kapasiteye sahip olduğunu belirten Sarıbal şunları söyledi:

    “Elazığ’ın merkezinde Sürsürü Mahallesi’nde İstanbul Büyükşehir Belediyemizin finansmanını sağladığı ve çok değerli yüklenicimiz Çetin Bey’in inşaatını gerçekleştirmeye çalıştığı projenin tam göbeğindeyiz. Cumhuriyet Halk Partisi Elazığ İl Başkanımız, Parti Meclisi Üyemiz Berker Bey ve değerli yüklenici dostumuz Çetin Bey ile beraber inşaatın son durumunu inceliyoruz birlikte. Nedir bu inşaat? Milli eğitim tarihinin en büyük okul projesi. 25 bin metrekare kapalı alan ve 24 derslik, binden fazla öğrencinin okuyacağı teknik ve meslek lisesi konumunda. Gerçekten Türkiye’nin en entegre, en modern, en geleceği gören bir proje. Sadece öğrencilere değil, bu kentin, bu semtin sosyal kültürel manada eğitim hayatına katkı sunacak bir proje. 24 Ocak 2020 tarihinde yaşanan Elâzığ depreminden sonra, Elazığ Milletvekilimiz Gürsel Erol’un çabalarıyla İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu, Ankara Büyükşehir Belediye Başkanımız Mansur Yavaş ve İzmir Büyükşehir Belediye Başkanımız Tunç Soyer olmak üzere üç belediye başkanımız ayrı ayrı üç büyük okul yapma sözü verdiler. Ve bugün burada İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanımızın destekleriyle yapılan teknik meslek lisemizin inşaatının yüzde 65’i tamamlanmış durumda. A Blok dediğimiz dersliklerin ve spor salonlarının kabası tamamen bitmiş durumda. Arkada gördüğünüz gibi sadece detaylar yapılmakta. Hemen kameralarımızın arkasında eğitim salonlarımızın ve laboratuvarımızın olduğu alan gerçekleştirilmekte. Ve gerçekten bir inşaat harikası. Gerçekten deprem riskinin minimize edildiği muhteşem bir yapı. Finansmanını sağlayan İstanbul Büyük Şehir Belediyemize yükleniciliğini yapan kıymetli Çetin Bey’e ve burada emeklerini hiç sakınmadan yürüten tüm emekçilere sonsuz teşekkür ediyorum.

    “HİÇBİR GENCİN BİR YURDUN ASANSÖRÜNDEN DÜŞEREK HAYATINI KAYBETMEYECEĞİ BİNALARI İNŞA EDEBİLİRİZ”

    Demek ki yapabiliriz. Yan yana, bir arada olursak yapabiliriz. Bakanlıklarımızla, belediyelerimizle, yüklenici dostlarımızla aslında bu ülkenin bütün çocuklarının en iyi şekilde eğitim göreceği ve en önemlisi deprem riskine karşı ders alarak yaşayabilecekleri mekanları rahatlıkla yapabiliriz. Okulları yapabiliriz, üniversitelerimizi yapabiliriz, yurtları yapabiliriz. Hiçbir gencin üniversitenin, bir yurdun asansöründen düşerek hayatını kaybetmeyeceği binaları inşa edebiliriz. Şunu çok iyi bilmeliyiz deprem öldürmez. Deprem bir doğa gerçeğidir asıl mesele bu depreme karşı tedbir almayarak, mekansal olarak yaşam güvencemizi sağlayamadığımız mekanizmayı sorgulamamız gerekir. Maalesef kötü yapılar insanlarımızı aramızdan almakta. O yüzden yan yana geldiğimizde her şeyi başarabildiğimizi bu projede ortaya koyabiliriz. Türkiye, büyük bir devlettir. Türkiye’nin yeterli birikimi var. Türkiye yeterli ders aldı. Bundan sonra hepimizin yan yana gelip güçlerimizi birleştirip doğru işler yapma zamanı. Burada bunu görüyoruz.”

     

  • İZMİR’İN SANAT KALBİ AHMED ADNAN SAYGUN KÜLTÜR MERKEZİ 15 YAŞINDA

    İZMİR’İN SANAT KALBİ AHMED ADNAN SAYGUN KÜLTÜR MERKEZİ 15 YAŞINDA

    İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin 27 Aralık 2008 tarihinde sanatseverlerin hizmetine sunduğu Ahmed Adnan Saygun Sanat Merkezi 15 yılı geride bıraktı. İzmir’in sanat mabedinin bu özel günü Fazıl Say’ın vereceği konser ile kutlanacak.

    Sadece Türkiye’nin değil, Avrupa’nın da sayılı konser salonlarından birine sahip olan Ahmed Adnan Saygun Sanat Merkezi 15. yaşını kutluyor. İzmir Büyükşehir Belediyesi tarafından 27 Aralık 2008 tarihinde hizmete açılan bu sanat mabedi, yeni yaşını Türkiye’nin yetiştirdiği en önemli müzisyenlerden, piyanist ve besteci Fazıl Say’ın 27 Aralık Çarşamba akşamı vereceği konserle taçlandıracak. Say, Cumhuriyetin 100.yılına özel bestelediği “100 Yaşında Bir Çocuk” adını verdiği 6. Senfonisi’ni ikinci kez İzmirli sanatseverler için seslendirecek.

    TÜRKİYE’NİN GURURU

    29.500 metrekare toplam alana sahip olan Ahmed Adnan Saygun Sanat Merkezi (AASSM), 1133 kişilik büyük salon, 243 kişilik küçük salon, 5 adet sergi salonu ve açık alan etkinlerine de uygun yapısıyla kısa süre içinde Türkiye’nin en nitelikli sanat merkezlerinden biri haline geldi.
    İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin prestij projelerinden olan AASSM, özel vinçlerle hareket eden ses sistemleri, zeminden havalandırması ve asansörlü orkestra çukuru gibi teknik özelliklerin estetikle birleştiği, Avrupa standartlarında hizmet veren bir merkez. İzmir Büyükşehir Belediyesi tarafından inşa edilen ve kentin kültür-sanat yaşamına çok farklı renkler getiren Ahmed Adnan Saygun Sanat Merkezi’nin akustik projesi Sidney Opera Evi ve Londra Kraliyet Opera Binası projelerini de tasarlayan ARUP firması tarafından hazırlandı. Sahnenin önünde yer alan asansörlü bölüm, sahneye kazandırdığı farklı fonksiyonlarla salonun kullanım zenginliğine katkıda bulunuyor. Ayrıca engelli vatandaşların unutulmadığı merkez, gerek sanatseverlerin, gerekse engelli sanatçıların her mekana rahatlıkla ulaşılabilecekleri şekilde tasarlandı.

    AASSM’DE ÜNLÜLER GEÇİDİ

    AASSM dünya müzik ikonlarını da İzmir’de ağırladı. Bunlar arasında İspanyol müzisyen Jordi Savall, Amerikalı caz müzisyeni trompetçi Jeremy Pelt ve piyanist Anthony Wonsey, Fransız-Belçikalı çellist Camille Thomas, Eric Clapton, Yo-Yo Ma, Itzhak Perlman, Chick Korea, Marcus Miller, Deutch Öper Berlin, Gilbert Varga ve daha nice değerli sanatçı yer aldı. Ayrıca ünü hem Türkiye’de hem dünyada yer etmiş ülkemizin topraklarında yetişen Zülfü Livaneli, Fazıl Say, İdil Biret, Suna Kan, Gürer Aykal, Rengim Gökmen, İbrahim Yazıcı, Murat Karahan, Muhittin Dürrüoğlu, Erol Evgin, Sertap Erener, Cem Adrian, Kenan Doğulu gibi onlarca müzisyen de AASSM sahnesinde konser verdi.  

    AASSM’NİN İZMİR’DE SANATA KATKISI

    Ahmed Adnan Saygun Sanat Merkezi’nin 2021’de “El Ele Müzik Senfoni Orkestrası” adıyla kurduğu orkestra 2022 yılında Ahmed Adnan Saygun Senfoni Orkestrası (AASSO) adını aldı. Orkestra 2021 yılından günümüze toplam 25 konser verdi. 3 Kasım 2022 tarihinde açılan Ahmed Adnan Saygun Sanat Merkezi Müzik Kütüphanesi’nde bugüne kadar 20 söyleşi, imza günleri ve yaratıcı müzik atölyeleri düzenlendi.
    Cumhuriyetin 100. yılı için sözlerini Ayten Mutlu’nun yazdığı, bestesi Fazıl Say’a ait olan ve kaydı AASSM’de yapılan ”100.Yıl Marşı”  ilk kez Ahmed Adnan Saygun Senfoni Orkestrası ve Işılay Saygın Güzel Sanatlar Lisesi Korosu tarafından 23 Nisan 2023 tarihinde AASSM’de seslendirildi.
    2022 yılında 14-20 yaş aralığında müzik ile uğraşan gençlerin AASSM ‘de sahne almasını sağlayan ”Gençler Sahne Sizin” adlı projeyle hayata geçirildi.  Gençler 2022 yılı ve 2023 yılında AASSM sahnesinde yer aldı.

  • İZMİR EXPO 2026’YA HAZIRLANIYOR

    İZMİR EXPO 2026’YA HAZIRLANIYOR

    İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer, 2026 yılında İzmir’in ev sahipliği yapacağı Botanik EXPO alanındaki yıkım çalışmalarını inceledi. Yeşildere Vadisi’nde Kültürpark’ın üç katı büyüklüğünde bir yeşil alanı kente kazandıracak dev proje kapsamında kamulaştırılan binaların yıkımı ve süren çalışmalarla ilgili bilgi alan Başkan Soyer, İzmir’in siluetini değiştirecek tarihi bir projenin hayata geçirileceğini söyledi.

    İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer’in çabalarıyla kentin 2026’da ev sahipliği yapmaya hak kazandığı Uluslararası Bahçe Bitkileri EXPO’sunun (Botanik EXPO 2026) hazırlıkları kapsamında Yeşildere Vadisi’nde kamulaştırılan binaların yıkımları devam ediyor. İzmir’in sosyal donatı ve yeşil alanını artıracak dev proje için Atatürk Maskı’nın altından başlayarak İZBAN hattı ile Meles Deresi ve Yeşildere Caddesi arasında kalan bölgede çalışmalar sürüyor. İzmir Büyükşehir Belediyesi Fen İşleri Dairesi tarafından yürütülen yıkım çalışmaları kapsamında Konak’ın Lale, Vezirağa ve Küçükada mahalleleri içerisinde kalan toplam 76 binanın yıkımı tamamlandı.
    İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer, yıkım çalışmalarının sürdüğü Yeşildere’de incelemelerde bulundu. Soyer, “Ekonomik ömrünü tamamlayan yapılar yıkılıyor. Hızla çalışmalar sürecek. Burada İzmir’in siluetini değiştirecek tarihi bir proje hayata geçirilecek” dedi.

    İZMİR’E KENT PARKI KAZANDIRILACAK 

    1 Mayıs-31 Ekim 2026 tarihleri arasında “Uyum İçinde Yaşamak- Living in Harmony” ana temasıyla yapılacak Uluslararası Bahçe Bitkileri EXPO’sunu yaklaşık 5 milyon kişinin ziyaret etmesi öngörülüyor. Tohumdan ağaca sektördeki tüm üreticiler için uluslararası ticaretin kapısını açacak EXPO 2026, İzmir’in dünyadaki bilinirliğini de artıracak. Yeşildere’de kurulacak fuar alanı tematik sergilerin, dünya bahçelerinin, sanat, kültür, gıda ve diğer etkinliklerin yapılacağı önemli bir cazibe merkezi olacak. Alan 6 aylık EXPO süresince bahçeleri ve etkinlikleriyle misafirlerini ağırlarken, sonrasında yaşayan bir kent parkı olarak İzmir’e kazandırılacak.

  • ALAÇATI’DA PETEKLER SPOR PARK GÖRKEMLİ TÖRENLE AÇILDI

    ALAÇATI’DA PETEKLER SPOR PARK GÖRKEMLİ TÖRENLE AÇILDI

     

    Hayata geçirdiği fiziki projelerle Çeşme’nin çehresini değiştiren Belediye Başkanı M. Ekrem Oran, Alaçatı’nın göbeğinde yeni bir yaşam alanını hizmete açtı. Oran, “Petekler Spor Park Çeşme’mize hayırlı ve uğurlu olsun” dedi.

    Çeşme Belediyesi tarafından Alaçatı’da, 6124 sokakta yer alan Petekler Spor Park ve Sosyal Tesisleri’nin açılışı, Çeşme Belediye Başkanı M. Ekrem Oran ve eşi Nuriş Oran, CHP Çeşme İlçe Başkanı Sait Kavasoğullar, sivil toplum kuruluşları temsilcileri, belediye meclis üyeleri ve çok sayıda Çeşme ve Alaçatılının katılımıyla gerçekleştirildi. 
                      
    Göreve geldiği günden bu yana ilçedeki yeşil alanların sayısını arttıran Başkan Oran, proje Bedeli toplam 4.149.000,00 TL ile, 4.200 metrekare alan içerisinde spor alanları, basketbol sahası, çocuk oyun alanı, fitness alanı, kafe ve yemyeşil bir izlenimle, Alaçatı’ya yeni bir vizyon kazandıran Petekler Spor Park’ı Çeşmeliler’in hizmetine sundu.

    “HER AÇILIŞTA DUYGULANIYORUM”

    Açılış konuşmasını yaparken duygulu anlar yaşayan Başkan Oran, “Her açılışta ben ağlıyorum. Çünkü 5 seneye yakındır yaptığımız her proje benim evladım gibi. Evladının mezuniyet töreni gibi açılış törenini görmek beni gerçekten duygulandırıyor. Bu gurur gözyaşlarını lütfen mazur görün. Burası, ‘Bakarsan bağ, bakmazsan dağ olur’ Atasözünün gerçekleştiği yerdir. Burası, biz geldiğimizde dağ başıydı. Terkedilmiş bir su deposu ve çorak bir alandı. Şu anda çok sayıda gençlerimizin çalıştığı, Çeşme ve Alaçatı halkımızın her tarafından yararlandığı ÇEŞTUR’un bir birimini daha açmanın gururunu sizlerle paylaşıyorum” diye konuştu. 

    “ILICA KÖRFEZİ’NİN KEYFİNİ 12 AY BOYUNCA SÜRECEKSİNİZ”

    “Burası sadece bir kafeterya değil” diye vurgulayan Başkan Oran, “Burasını, Atatürk’ün kızları, Cumhuriyet’in kadınları için açılmış bir yer olarak görün. Burası bir sosyal tesis. Burada hiç kimse size! Niye geldin? Neden oturuyorsun? Bir şey içmen lazım’ diye soramaz. Burada, Ilıca körfezinin keyfini, 12 ay boyunca, ister kapalı, ister açık alanımızda, sonuna kadar süreceksiniz. Evinizde yaptığınız börekleri, çörekleri getireceksiniz, çayınızı bizden alacaksınız, isterseniz köftenizi getireceksiniz. Burasını bir piknik alanı gibi düşünün. Burada sadece mangal yok” diye belirtti.
     
    “ESKİ SU DEPOSUNU ELDEN GEÇİREREK KAFETERYAYA ÇEVİRDİK”

    Petekler’in, Remzi Özen’in Alaçatı Belediye Başkanı olduğu dönemde yapıldığını hatırlatan Başkan Oran, “Petekler’deki evler, hiç kimsenin Alaçatılı’lara sormadan kapattığı Alaçatı Belediyemizin bir eseri. Kafemizin olduğu bina eski su deposu. Buraya yeni bir bina yapmadık. Eski su deposunu elden geçirerek, kafeteryaya çevirdik. Kapı ve pencere yerlerini açıp, doğramaları koymak suretiyle bir ÇEŞTUR tesisine çevirdik. Kadınlar, burası sizin. Yaz-kış buraya sahip çıkın. Yüzde 100 Çeşme Belediyesi sermayesi olan ÇEŞTUR, Çeşme ve Alaçatılılara hizmet etmeye devam edecek” diye konuştu.