Blog

  • ESKİŞEHİR’DE 6. ULUSAL YAPI KONGRESİ VE SERGİSİ KATILIMCILARI, PROJELERİ YERİNDE İNCELEDİ

    ESKİŞEHİR’DE 6. ULUSAL YAPI KONGRESİ VE SERGİSİ KATILIMCILARI, PROJELERİ YERİNDE İNCELEDİ

    Eskişehir’de düzenlenen 6. Ulusal Yapı Kongresi ve Sergisi’nin tamamlanmasının ardından kongre düzenleyicileri ve katılımcılar, Büyükşehir Belediye Başkanı Yılmaz Büyükerşen tarafından yürütülen projeleri yerinde incelemek üzere teknik gezi düzenledi.

    Eskişehir Büyükşehir Belediyesi’nin ev sahipliğinde, TMMOB Mimarlar Odası Ankara, Antalya ve Eskişehir Şubelerinin iş birliğiyle Eskişehir’de düzenlenen ve 3 gün süren “6. Ulusal Yapı Kongresi ve Sergisi” tamamlandı.

    Etkinliğin kapanış oturumu sonrası Türkiye’nin farklı şehirlerinden üniversite, kamu kurum ve kuruluşu temsilcileri, kongre düzenleyicileri ile genç mimar ve mühendislerden oluşan katılımcılar, Eskişehir’de teknik bir gezi düzenledi.

    Büyükşehir Belediye Başkanı Yılmaz Büyükerşen’in hayata geçirdiği Porsuk Çayı Islah Projesi’ni bot turu ile yerinde gören heyet, turistik tesislerin yanı sıra Kentpark, Sazova Bilim Kültür ve Sanat Parkı, Sabancı Uzay Evi gibi çok sayıda merkezi ziyaret ettiler.

    Mimarlar Odası Ankara Şubesi 47. Dönem Yönetim Kurulu Başkanı Tezcan Karakuş Candan, Eskişehir’in Başkan Büyükerşen ile yaşadığı değişim ve dönüşümün tüm ülkeye örnek olduğunu belirterek, “Eskişehir, yerel yönetimlerde laboratuvar gibi. Yılmaz Büyükerşen gibi Cumhuriyet’in kapsayıcı ve birleştirici anlayışı ile işte böyle güzel sonuçlar ortaya çıkıyor.” dedi.

    Heyet, teknik gezisi çektirilen fotoğrafla tamamlandı.

  • ESKİŞEHİR BÜYÜKŞEHİR BELEDİYESİ SENFONİ ORKESTRASI’NDAN ETKİLEYİCİ KONSER

    ESKİŞEHİR BÜYÜKŞEHİR BELEDİYESİ SENFONİ ORKESTRASI’NDAN ETKİLEYİCİ KONSER

    Her hafta yenilenen programıyla sahne alan Eskişehir Büyükşehir Belediyesi Senfoni Orkestrası bu hafta da dinleyicilere büyülü bir konser verdi.

    Bu haftaki konserin orkestra şefliğini ödüllü şef Atıf Taner Çolak üstlenirken, solist ise yurt içi ve dışında pek çok konser vermiş yetenekli piyano sanatçısı Cem Babacan oldu. Titizlikle hazırlanmış program dinleyicilerin ilgisini topladı.

    Konserin ilk yarısında halk müziği araştırmalarıyla bilinen B. Bartok’un Romen Dansları ve döneminin en ünlü piyano sanatçılarından F. Lizst’in 1. Piyano Konçertosu seslendirildi. Cem Babacan’ın müzikal yorumuna hayran kalan dinleyiciler, Babacan’ı dakikalarca alkışladı. Dinmeyen alkışlar üstüne iki tane bis yapan Babacan, A. Skryabin’in etüdlerinden birini ve düzenlemesini Fazıl Say’ın yaptığı ünlü besteci N. Paganini’nin 24. Capris’in varyasyonlarını başarıyla icra etti.

    Konserin devamında döneminin en ünlü bestecilerinden F. Mendelssohn’un İtalyan isimli 4. Senfonisi’ni başarıyla yorumlayan Senfoni Orkestrası dakikalarca ayakta alkışlandı. Dinleyicilerin arasında bulunan Prof. Dr. Naci Görür, konserden duyduğu memnuniyeti uzun uzun alkışlayarak ifade etti. Gelecek programda Işın Metin orkestra şefliğini üstlenirken, piyano sanatçısı Oliver Jiz ise solist olarak sahnede ağırlanacak. Birbirinden güzel eserlerin icra edileceği konser, 22 Aralık Cuma akşamı, Eskişehir Büyükşehir Belediyesi Kültür Sanat ve Kongre Merkezi’nde sanatseverlerin beğenisine sunulacak.

  • ESKİŞEHİR BÜYÜKŞEHİR BELEDİYESİ’NİN KADIN HAKLARI PROJESİNDE 4. GRUP EĞİTİMLERİ BAŞLADI

    ESKİŞEHİR BÜYÜKŞEHİR BELEDİYESİ’NİN KADIN HAKLARI PROJESİNDE 4. GRUP EĞİTİMLERİ BAŞLADI

    Fransa Büyükelçiliğinin proje çağrısı ile bir araya gelen Eskişehir Büyükşehir Belediyesi Kadın Danışma ve Dayanışma Merkezi ile Mülteci Destek Derneği’nin (MUDEM), Kadın Hakları Projesi 3. Faz 4. Grup eğitimleri başladı.

    2021 yılında başlayan ve bugüne kadar yüzlerce kadına eğitim verilmesini sağlayan iş birliği projesi ile MUDEM ve Kadın Danışma Merkezi, üçüncü kez hibe almaya hak kazanmıştı. Bu kapsamda 3. Faz 4. grup eğitimleri Eskişehir Büyükşehir Belediyesi Sosyal Hizmetler Dairesine bağlı Kadın Danışma ve Dayanışma Merkezi’nde başladı.

    Dördüncü grupta, Emek ve 71 Evler Mahallelerinde ikamet eden 10 Türk ve 10 mülteci kadının katıldığı eğitimler 5 hafta sürecek.

    Eğitimlerde kadınlara cinsel sağlık ve üreme sağlığı haklarının korunması, kadın sağlığı sorunları, beslenme ve hijyen konuları anlatılarak kadınların sosyal uyumunun desteklenmesi ve öz bakım ürünlerine ulaşması sağlanacak.

  • AYLİN NAZLIAKA: “UNICEF’İN ‘ZENGİNLİĞİN ORTASINDA ÇOCUK YOKSULLUĞU’ RAPORUNA GÖRE TÜRKİYE, AB VE OECD ÜLKELERİ ARASINDA KOLOMBİYA’DAN SONRA İKİNCİ SIRADA YER ALIYOR”

    CHP Genel Başkan Yardımcısı Aylin Nazlıaka, “Ülkemizin en yakıcı sorunlarının başında çocuk yoksulluğu geliyor. UNICEF 39 ülke arasında yaptığı araştırmada ‘Zenginliğin Ortasında Çocuk Yoksulluğu’ raporunu yayımladı. Rapora göre; Türkiye, bu 39 ülke içerisinde, çocuk yoksulluğunda AB ve OECD ülkeleri arasında Kolombiya’dan sonra ikinci sırada yer alıyor. Raporda, çocukların yeteri kadar ısınamadığı ve beslenemediği, çocukların yeni bir giysiye dahi ulaşamadığı ifade ediliyor” dedi.

    CHP Aile ve Sosyal Hizmetlerden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı ve Kadın Kolları Genel Başkanı Aylin Nazlıaka, çocuk yoksulluğuyla ilgili açıklama yaptı. Nazlıaka, şunları söyledi:

    “TÜRKİYE, BU 39 ÜLKE İÇERİSİNDE, ÇOCUK YOKSULLUĞUNDA AB VE OECD ÜLKELERİ ARASINDA KOLOMBİYA’DAN SONRA İKİNCİ SIRADA YER ALDI”

    “‘Çocuklarımız geleceğimiz’ diyoruz. Fakat ülkemizin can en yakıcı sorunlarının başında çocuk yoksulluğu geliyor. UNICEF 39 ülke arasında yaptığı araştırmada ‘Zenginliğin Ortasında Çocuk Yoksulluğu’ raporunu yayımladı. Rapora göre; Türkiye, bu 39 ülke içerisinde, çocuk yoksulluğunda AB ve OECD ülkeleri arasında Kolombiya’dan sonra ikinci sırada yer alıyor. Raporda, çocukların yeteri kadar ısınamadığı ve beslenemediği, çocukların yeni bir giysiye dahi ulaşamadığı ifade ediliyor. Raporda, yoksul bir bölgede doğan çocuğun yaşamının, zengin bir bölgede doğan çocuğun yaşamına kıyasla 8-9 yıl arasında daha kısa olduğu da açık bir şekilde ifade ediliyor.

    “VERİLERİ MAKYAJLAMAKTA USTALAŞMIŞ OLAN TÜİK BİLE 7 MİLYON 600 BİN ÇOCUĞUN DENGELİ OLARAK BESLENMEDİĞİNİ SÖYLÜYOR”

    Araştırmada, yoksul ailelere yapılan nakdi yardımların çocuk yoksulluğuyla mücadelede çok ama çok etkili araç olduğu da kaydediliyor. Ayrıca yoksulluğun çocukların hayatlarında silinmez bir iz bıraktığı, sürekli yoksulluk yaşayanların duygusal zorluklar yaşama olasılıklarının belirli bir zaman diliminde yoksulluk yaşayanlara göre iki kat daha fazla olduğu da vurgulanıyor. Ülkemizde uygulanan politikalar nedeniyle maalesef yoksulluk miras kalıyor. Nesilden nesile aktarıyor. Gıda fiyatlarındaki artış çocukların sağlıklı ve dengeli beslenmesini engelliyor. Yapılan bir başka araştırmaya göre Türkiye’de beş yaş altı çocuklardaki bu bodurluk oranı yüzde 10.  Yine TÜİK’in çocuklara yönelik yaptığı bir araştırmada çocuk yoksulluğu net bir şekilde gözler önüne seriliyor. Verileri makyajlamakta ustalaşmış olan TÜİK bile 7 milyon 600 bin çocuğun dengeli olarak beslenmediğini söylüyor. Çocuklar okulda açlıktan bayılıyor. Anneler çocuklarına bayat ekmekleri ıslatıp öğün olarak yanlarına koyuyor.

    “TÜİK’E GÖRE BİLE BİR BESLENME ÇANTASI HAFTALIK 175 TL’YE DOLDURULUYOR”

    TÜİK’e göre bile bir beslenme çantası haftalık 175 TL’ye dolduruluyor. Bu maliyet her geçen gün artıyor. Üzerimize sağanak gibi yağan zamlar nedeniyle her geçen gün artıyor. Okullarda açlıktan bayılan çocuklar olduğunu biliyoruz. Başı ağrıyıp öğretmenine giden ve aslında bunun açlık kaynaklı olduğunu bile bilmeyen çocuklar olduğunu hepimiz biliyoruz. Yine bir gün pazarda bir annenin feryadı kulaklarımda halen bugün gibi çınlıyor. Demişti ki ‘Çocuğuma sabah akşam makarna yedirmekten hububat kafalı oldu çocuğum.’  Anneler yakarıyor. Çocuklar açlıkla burun buruna yaşamak zorunda kalıyor. Aileler feryat ediyor. Ama ne yazık ki iktidar onları duymuyor.

    “HERKESİN TOK, HERKESİN EŞİT, ÇOCUKLARIN SAĞLIKLI BİR BUGÜNE VE YARINA SAHİP OLACAĞI BİR TÜRKİYE’Yİ İNŞA EDİNCEYE KADAR DA MÜCADELEMİZ SÜRECEK”

    Giderek yoksullaşan ülkemizde çocukların payına sadece sefalet düşüyor. AKP iktidarı sosyal devlet olmanın sorumluluğunu da unutmuş görünüyor. CHP olarak bizler bu düzeni değiştirmekte kararlıyız. Yoksulluğun miras kalmadığı, çocukların okulda açlıktan bayılmadığı, sağlıklı, dengeli ve yeterli besin aldığı, çocukların bodurluğa sürüklenmediği, hiçbir çocuğun yatağa aç girmediği halkın iktidarını kurmak için çalışıyoruz ve çalışmaya da devam edeceğiz. Herkesin tok, herkesin eşit, çocukların sağlıklı bir bugüne ve yarına sahip olacağı bir Türkiye’yi inşa edinceye kadar da mücadelemiz sürecek.”

     

  • İZMİT BELEDİYESİ BİZİM KÖY DOĞA YÜRÜYÜŞLERİNE ÜÇGAZİLER’DE DEVAM ETTİ

    İZMİT BELEDİYESİ BİZİM KÖY DOĞA YÜRÜYÜŞLERİNE ÜÇGAZİLER’DE DEVAM ETTİ

    İzmit Belediyesi Spor İşleri Müdürlüğünün, İzmit’in köylerinin tanıtımı ve kalkınmasını sağlamak amacıyla yürüttüğü Bizim Köy Doğa Yürüyüşü bu ay Üçgaziler Köyünde devam etti.

    İzmit Belediyesi Spor İşleri Müdürlüğü doğaseverleri doğayla buluşturmak adına her ay Bizim Köy Doğa Yürüyüşleri düzenlemeyi sürdürüyor. Köylerin daha fazla kişiye tanıtılması ve kalkınması amacıyla düzenlenen yürüyüşlerin bu ayki durağı Üçgaziler Köyü oldu. 80 katılımcı 5.5 kilometrelik yürüyüş rotasıyla eşsiz doğanın tadını çıkardı. İzmit Belediyesi Spor İşleri Müdürlüğü, Bizim Köy Doğa Yürüyüşleri ile doğaseverlere her ay farklı bir kırsal mahalleyi tanıtmaya devam edecek.

  • MANSUR YAVAŞ, ULUS ESNAFI VE VATANDAŞLARLA BİR ARAYA GELDİ

    MANSUR YAVAŞ, ULUS ESNAFI VE VATANDAŞLARLA BİR ARAYA GELDİ

    Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş, Ulus esnafını ziyaret etti ve bölge halkının taleplerini dinledi. Vatandaşların sevgi seli ile karşılanan Yavaş, tek tek dükkânları gezerken, Ulus Hali’nde devam eden yenileme çalışmalarını da yerinde inceledi.

    Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş, esnaf ziyaretlerine devam ediyor. Son olarak Ulus esnafıyla bir araya gelen Yavaş, sorunları yerinde dinledi. Bölge esnafını ziyaret ederek dükkânları tek tek gezen Yavaş, bölgede yaşayan vatandaşlarında sorunlarını dinledi. Esnafın sıkıntılarını birinci ağızdan dinleyen Yavaş, Ankara Büyükşehir Belediyesi tarafından Ulus Hali’nde devam eden yenileme çalışmalarını da yerinde inceledi.

  • KIRŞEHİR’Lİ BESİCİ BAYRAM ALTINBAŞ: “2017’DE 100 HAYVANLA BAŞLADIK. 200’LERE ÇIKARDIK. ŞU AN BAŞLADIĞIMIZ NOKTAYA GERİ DÖNMÜŞ VAZİYETTEYİZ”

    KIRŞEHİR’Lİ BESİCİ BAYRAM ALTINBAŞ: “2017’DE 100 HAYVANLA BAŞLADIK. 200’LERE ÇIKARDIK. ŞU AN BAŞLADIĞIMIZ NOKTAYA GERİ DÖNMÜŞ VAZİYETTEYİZ”

    Kırşehir’in Külhüyük Köyü’nde besicilik yapan Bayram Altıntaş, yaşadıkları sorunları CHP Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer’e anlattı. Altınbaş “2017 senesinde yaklaşık 100 hayvanla başladık. 180-200’lere kadar çıkabildik. Şu anda yaklaşık 100 hayvanla tekrar devam ediyoruz. Yani başladığımız noktaya geri dönmüş vaziyetteyiz. Bu hayvanları, hayvan pazarına gittiğiniz zaman şu anda 60-70 bin liradan tedarik etmeniz gerekiyor. Hiçbir şekilde büyüme şansınız olmuyor. Ahır giderimiz fazla, işçilik giderimiz fazla, aşı fazla, kredi faiz oranları fazla. Bizim geçen yıl, harman zamanında 1000 liraya aldığımız saman, bu sene 2 bin lira olmuş vaziyette. Geçen sene 3-4 liraya aldığımız yem, 7 buçuk-8 liraya tırmanmış vaziyette” dedi.

    Kırşehir’in Külhüyük Köyü’nde besicilik yapan Bayram Altıntaş, yaşadığı sorunları hafta sonunda CHP milletvekili Gürer’e anlattı. Gürer, “Hayvan varlığımızda 2 milyona yakın azalma oluştu. 2023 yılında, hayvan ithalatının sona ereceğini geçmiş dönem bakanları açıklarken bu yıl, Ticaret Bakanlığı’nın verdiği bilgiye göre, 682 bin 331 baş hayvan yılın ilk 10 ayında ithal edildi. Bu hayvanlar için yurt dışına ödediğimiz 864 milyon dolar. Ayrıca, aynı dönemde 26 bin 854 ton et ithal edip ve 181 milyon dolar da bu et için yurt dışına para ödedik” dedi.

    “2017’DE 100 HAYVANLA BAŞLADIK. 200’LERE ÇIKARDIK. ŞU AN 100 HAYVANLA DEVAM EDİYORUZ. BAŞLADIĞIMIZ NOKTAYA GERİ DÖNMÜŞ VAZİYETTEYİZ”

    Besici Bayram Altıntay şöyle konuştu:

    “2017 senesinde yaklaşık 100 hayvanla başladık. Sonrasında sayıyı biraz artırabildik, 180-200’lere kadar çıkabildik. Ama son yıllarda git gide düşmemiz gerekti. Şu anda yaklaşık 100 hayvanla tekrar devam ediyoruz. Yani başladığımız noktaya geri dönmüş vaziyetteyiz. Büyüyemiyorsunuz, sadece bir faaliyet olarak yapıyorsunuz. ‘Et fiyatları artıyor’ diye bir söylem var ama kesmiş olduğunuz hayvanın yerine yenisini koymakta zorlanıyorsunuz. Şu anda maliyetler o kadar artmış vaziyette ki. Besi materyallerimiz olan bu hayvanları, hayvan pazarına gittiğiniz zaman şu anda 60-70 bin liralardan tedarik etmeniz gerekiyor. Hal böyle olunca, yerine koyup artırmak yerine küçülerek faaliyete devam etmek daha makul geliyor. Hiçbir şekilde büyüme şansınız olmuyor. Ahır giderimiz fazla, işçilik giderimiz fazla, aşı fazla, kredi faiz oranları fazla. Baktığınız zaman, son yıllarda yüzde 100’lerin-200’lerin üzerinde artışlar meydana geldi. Bizim geçen yıl, harman zamanında 1000 liraya aldığımız saman, bu sene 2 bin lira olmuş vaziyette. Geçen sene 3-4 liraya aldığımız yem, 7 buçuk-8 liraya tırmanmış vaziyette. Ayçiçek küspesi, geçen yıl bu zamanlarda 3 bin 500-4 bin lirayken şu anda, 7 bin-7 bin 500 liralardan alıyorsunuz. Aradan 12 ay geçmemesine rağmen bu fiyat artışları söz konusu.

    “EN BÜYÜK SORUNLARDAN BİR TANESİ FİYAT İSTİKRARININ OLMAMASI”

    Bizde yerli ve karışık ırklar var. Gördüğünüz gibi yetişmiş danalarımız var ama kestirmeye korkuyoruz. Çünkü yerine koyamayacağımız için bu sefer işletme boşalacak. İşletmenin boşalması demek, buranın sabit giderini karşılayamamamız demek. Hal böyle olunca sıkıntımız git gide artıyor. En büyük sorunlardan bir tanesi fiyat istikrarının olmaması. Şu sıralarda fiyat, bir anda yüzde 20-25 civarında artış gösterdi ama son 5 aydan beri belirli bir aralığa sıkışmış olan bir fiyattı. Şu anda hızlı bir artış oluyor. Bu da akabinde büyük sorunları tekrar getiriyor. Hemen yem ve ham madde fiyatlarına zam gelmeye başlıyor. Ocak ayı yaklaştı, işçilik giderleri tekrar artacak. Maalesef yerli çalışan bulma imkanımız çok düşük. Yabancıların da kendi aralarında oluşturdukları birliktelikten dolayı bir yer de yüksek fiyatın veriliyor olması direkt bize de yansıyor.”

    “900 MİLYON DOLARA YAKIN PARAMIZ, AVRUPA’DAKİ VEYA GÜNEY AMERİKA’DAKİ ÇİFTÇİLERİN CEBİNE GİRMİŞ VAZİYETTE”

    Altıntaş, marketlerde artan et fiyatlarına ilişkin şu değerlendirmeyi yaptı:

    “Üreticiye yansıyan çok az bir kısmı. Piyasa içerisindeki aracılar veya nihai satıcılar, zam oranının yüzde 30-40 civarlarında zamlar yaparken üreticiye yansıyan oran yüzde 5-10’ları geçmiyor. O kadar cüzi miktarda yansıyor. Yaklaşık 900 milyon dolara yakın paramız, şu anda yurt dışındaki, Avrupa’daki veya Güney Amerika’daki çiftçilerin cebine girmiş vaziyette. Bu iç piyasada desteklenmiş olsa inanılmaz farklı bir noktaya geleceğiz. Damızlığımız gelişmiş olsa, inekler kesime gitmiyor olsa biz bu materyalleri daha uygun fiyata alıp daha uygun fiyatlarda besleme şansımız olacak. Verilen destekler açıkçası yetersiz. Daha doğrusu verilen desteklerin yerine ulaşmadığını düşünüyorum. Gerçek anlamda bu işi yapanlara, gerçek anlamda bu işi büyüteceklere gerçek desteklerin ulaşmadığını düşünüyorum. O yüzden yerinde desteklerin daha düzgün ve daha efektif şekilde dağıtılması gerekiyor. Hayvancılığın şu an için sürdürülebilirliği yok. Maalesef doğru düzgün bir hayvancılık politikamızın olduğunu da düşünmüyorum. Veyahut da politikanın olmaması belki de bir politika olarak güdülüyor. Şu anda ne yaptığımızı bilmiyoruz. Bir yandan canlı hayvan ithal ediyoruz, bir yandan Avrupa’dan et ithal ediyoruz, bir yandan da diyoruz ki ‘Yerli üreticimiz büyüsün.’ Her biri birbiriyle çelişen ve birbiriyle tutarsızlık halinde olan bir politika olduğunu görüyorsunuz.

    “BUGÜN, 300-500-600 LİRALIK DESTEKLER, BİR DANANIN BİR GÜNLÜK BESLENMESİNİ BİLE KARŞILAMIYOR”

    Ben aynı zamanda başka bir işle de uğraşıyorum. Şu saatlerde çobanın olması gereken yerde kendi hayvanıma kendim bakmak durumunda kalıyorum. Çoban da bulamıyorsunuz, bulduğunuz çobanlar çok üst fiyatlar bekliyor. Onlarda da bir istikrar yok ve bir kontrol mekanizması olmadığı için bir çoban sizin yanınıza geldikten sonra bir başka yerde daha yüksek bir fiyat bulursa hemen oraya bırakıp gidiyor. Şu sıralarda buzağı desteklemeleri, yerli hayvan desteklemeleri deniliyor ama orada da öyle bir bürokrasi var ki kesimhanelerden kesim cetvellerinin alınmasından tutun da il ve ilçe tarım müdürlüklerindeki evraklarınıza kadar, bir de fatura kesmeyi kaçırırsanız zaten desteklemeye konu bile olmuyorsunuz. Ciddi anlamda bürokrasi var. Ödenen rakamlar da çok cüzi rakamlarda kalıyor. Bugün, 300-500-600 liralık destekler, bir dananın bir günlük beslenmesini bile karşılamıyor. Hal böyle olunca hayvancılığı nasıl sürdürülebileceksiniz? Sürdüremiyorsunuz, yurt dışına ithal etmek zorunda kalıyorsunuz.”

    “BİZ ÇOK SÖYLEDİK, ‘DÜVELER, SÜT İNEĞİ, GEBELER KESİME GİTMESİN’ DEDİK. SİYASİ İKTİDAR BUNLARI DUYMADI”

    Ömer Fethi Gürer, hayvancılığın sürdürülebilirliğine ilişkin şunları söyledi:

    “Dişi ineklerin, süt ineklerinin kesime gittiğinde, yeni gelen bir düvenin en az 2 yılda gelişimi oluşuyor, 5 yılda verim alabiliyorsunuz. Öyle de bir açık oluşuyor. O hayvanların kesimi de bu ülkede bir handikap yarattı. Biz çok söyledik, ‘Düveler, süt ineği, gebeler kesime gitmesin’ dedik. Siyasi iktidar bunları duymadı. Görünen o ki hayvancılık giderek sorunlu hale dönüşüyor. Önümüzdeki süreçte et fiyatlarındaki artış da devam edecek gibi. Bununla ilgili olması gereken, planlama yapılması.”

    “KIRMIZI ETE BİRİLERİNİN SAHİP ÇIKMASI GEREKİYOR”

    Besici Altıntaş, şöyle devam etti:

    “Geçen 2 haftada, yem fiyatlarına baktığınız zaman yüzde 30-40’lar civarında zam geldi. Fiyatlarda ister istemez artış oldu. Kesimhane fiyatları arttı. Bu sefer de Rekabet Kurumu ve Bakanlık et fiyatlarının kesimhanede niye arttığını araştırmaya başladı. Araştıracağınız kısım diğer kısım. Mazot niye arttı, yem fiyatı niye arttı, veterinerlik maliyetlerimiz, işçiliğimiz, ilaç, vitamin niye arttı, bunlara bir bakalım. Bizim geçen sene çuvalını 250 liradan aldığımız katkı maddesi dediğimiz vitamin mineral desteklerini şu anda 700 liradan alıyoruz. Fiyatlar bu şekilde yüzde 100, yüzde 200’ün üzerinde artış gösterirken et fiyatının sabit kalması olabilecek bir şey değil. Fiyata da son bir hafta içerisinde yüzde 10-15 zam geldi. Bu sefer, ‘Siz niye fiyatları artırıyorsunuz’ diye bizden soruluyor. Böyle olmaz, siz başta sektörün diğer dinamiklerini kontrol altına alın. Fiyatta bir istikrar sağlayın. Kırmızı ete birilerinin sahip çıkması gerekiyor. O kadar birlik var ama kırmızı etin yanında olan, destekleyen, onu tutacak olan kimse yok.

    “BİR VETERİNERİN ÇİFTLİĞE GELİP GİTMESİ CİDDİ BİR MALİYET. BÖYLE OLUNCA HASTALIK OLUYOR”

    Aynı şey süt için de geçerli. Süt, para etmediği için birçok ineğin kesime gittiğini göreceksiniz. Bir de hastalıklar var. Bakım maliyetleri, veteriner maliyetleri artınca haliyle hastalıklar da birbirlerine geçiyor. Çünkü çiftçi, veterineri çağırmaktan korkuyor. Bir veterinerin çiftliğe gelip gitmesi ciddi bir maliyet. Böyle olunca kendi tedavisini yapmaya çalışıyor. Yapamayınca da hastalık oluyor. Böyle olunca da o inek kesime gidiyor. Biz de bitkisel üretim de var. Samanımızı, arpamızı kendimiz üretiyoruz. İnanılmaz fazla giderlerimiz var. Çiftlikteki en önemli giderlerden bir tanesi de gübrelerinin bu alanlardan uzaklaştırılmasıdır. Ve bunu periyodik olarak yapmanız gerekiyor. Hayvan ne kadar refah içinde olursa bize kazancı sağlayacağından dolayı hayvan refahını ön planda tutmaya çalışıyoruz. Sürekli temiz olsun, altına kuru otlar atayım dediğiniz anda bu sefer bakım maliyetini artırıyorsunuz.”

     

  • TBMM’DE BÜTÇE GÖRÜŞMELERİ… BÜLENT KAYA: BU BÜTÇE ÜLKEMİZİ SÖMÜRTEN, SÜRÜNDÜREN, MİLLETİMİZİ EZEN KLASİK BİR FAİZ LOBİCİSİ BÜTÇESİDİR

    Saadet Partisi Grup Başkanvekili Bülent Kaya, TBMM 2024 yılı bütçe görüşmelerinde iktidarın 2024 yılı bütçesini eski Başbakan Necmettin Erbakan döneminde hazırlanan denk bütçeyi örnek göstererek eleştirdi. Kaya, “1996 yılında Refahyol Hükümetiyle işbaşına gelen rahmetli Erbakan Hoca’nın hazırladığı bütçe denk bütçeydi. O bütçede rantiyecilere yer yoktu, o bütçede faiz giderlerine yer yoktu, o bütçede kartelci, ihaleci iş adamlarına yer yoktu; o bütçede memur vardı, işçi vardı, köylü vardı, emekli vardı, tarım ve hayvancılıkla uğraşanlar vardı, kısaca millet vardı ama milletin düşmanları yoktu. Bir de gelin, sizin yapmış olduğunuz bütçeye bakalım. Bu bütçede millet yok ama faiz lobileri var, birkaç sermayedar şirket var, sömürgeci kredi kurumları var. Bu bütçe ülkemizi sömürten, süründüren, milletimizi ezen klasik bir faiz lobicisi bütçesidir” dedi.

    TBMM Genel Kurulu’nda 2024 bütçe teklifinin görüşmeleri bugün başladı. Bütçenin tümü üzerindeki görüşmelerde söz alan Saadet Partisi Grup Başkanvekili Bülent Kaya, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın seçim öncesinde faizleri artırmayacağı sözü verdiğini anımsattı. Kaya şunları söyledi:

    HUKUK OLMADAN, DEMOKRASİ OLMADAN, OTORİTER BİR SİSTEMLE BU ÜLKENİN EKONOMİSİNİ DÜZELTECEĞİNİZE İNANIYORSANIZ BU YOLDAN BİR ÖNCE VAZGEÇMENİZİ SİZE TAVSİYE VE SALIK VERİRİZ”

    “Sayın Cumhurbaşkanı bir seçim beyannamesi sözü olarak Nisan 2023’te milletin huzurunda bir söz verdi. ‘Asla faizleri artırmayacağım hatta faizleri daha da düşüreceğim. Faizler düştükçe göreceksiniz ki enflasyon da düşecek.’ Peki, siz seçimlere giderken ve seçimlere sadece bir ay kalmışken faizleri düşüreceğinize dair bir iddia ortaya atıyorsunuz ve bunu da -hani derler ya ‘Ölümü gör’ der tarzında- ‘Bu can bu tende olduğu müddetçe’ diye kuvvetlendireceksiniz ve sizin bu sözünüze ve vaatlerinize güvenerek planlarını yapan iş adamları, haziran ayından itibaren faizlerin kademeli olarak yükseltildiği ve sadece beş ayda yüzde 8,5’tan yüzde 40’a çıkan faizleri gördüğü zaman sizin hangi sözünüze, hangi politikanıza, hangi bütçenize güvensinler. Dolayısıyla, buradan özellikle şunu da ifade etmek istiyoruz: Ekonomi yönetiminin, demokrasi ve hukuk reformu iddiasıyla iş adamlarını gezerken bir gece yarısı kararnamesiyle ansızın nasıl görevden alındıklarını ifade ettim. Hukuk olmadan, demokrasi olmadan, otoriter bir sistemle bu ülkenin ekonomisini düzelteceğinize inanıyorsanız bu yoldan bir önce vazgeçmenizi size tavsiye ve salık veririz.

    MECLİS İRADESİNİ GÖRMEMEZLİKTEN GELEREK HAZIRLANAN BİR BÜTÇEDEN BU MİLLETE NE FAYDA GELİR?”

    Bir diğer önemli husus da bütçenin hazırlanması konusunda geçmişe dair birçok işleyişin değiştirilmiş olmasıdır. Artık bütçeyi Hazine ve Maliye Bakanlığı nezdinde Cumhurbaşkanlığı değil, Cumhurbaşkanlığı Strateji ve Bütçe Başkanlığı hazırlamaktadır yani bakanların devreden çıktığı, Strateji ve Bütçe Başkanlığının başat aktör olduğu bir bütçe hazırlanma süreciyle maalesef karşı karşıyayız. Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemiyle birlikte iki başlı bir bütçe yönetim sürecine geçildi. Bütçe politikalarını belirleyemeyen bir Maliye Bakanı, maliye politikaları, vergi politikaları, harcama politikaları üzerinden nasıl bir çalışma yürütebilir? Üretse bile bütçedeki bu iki başlı yapı nedeniyle politikalar ne kadar etkili ve verimli olabilir, ne kadar inandırıcı olabilir? Ayrıyeten, alelacele Meclise bütçe teklifini sunup Plan ve Bütçe Komisyonu’nda yapılan eleştiri ve düzeltme önergelerini dahi dikkate almadan yürütülen bir yasama süreciyle Meclis iradesini görmemezlikten gelerek hazırlanan bir bütçeden bu millete ne fayda gelir?

    SAYIN CUMHURBAŞKANI HER NE YAPARSA YAPSIN BİR BİLDİĞİ VARDIR’ ANLAYIŞIYLA HAREKET EDİYORSUNUZ”

    Adalet ve Kalkınma Partisi hesap vermekten ve sorgulamaktan kaçınmakta, süreleri daha ziyade iktidar lehine kullanan bir Meclis sürecini işletmektedir. Bizler burada hesap soruyor isek ve bir şeyleri soruyor isek bu aziz milletimizin sorunlarına derman olmak, onların sorunlarıyla hemhâl olmak adına yapıyoruzdur. Ayrıca, şunu da ifade etmek isteriz ki: Gerçek dost ve memleket sevdalıları iktidara karşı ve iktidarın yüzüne bakarak yanlışlarını söyleyebilendir. Yalakalık eden, her politikasını alkışlayan kişiler iktidarın dostları değil ancak düşmanları ve ancak başarısız olmasını isteyenlerdir. Kardeşlik de memleket sevgisi de iktidara yanlışlarını hatırlatmayı gerektirir. Biz kardeşane bir şekilde düşüncelerimizi ifade etmek isterken, yanlışlarınızı, hatalarınızı ve bu ülkeyi yirmi bir yılın sonunda getirmiş olduğunuz vaziyeti ortaya koymak için mücadele ederken sizler ise adeta bildiğinizi okumaya, her rota değişikliğinde ‘Sayın Cumhurbaşkanımızın bir bildiği var’ diyerek alkışlamaya devam ediyorsunuz ve minberde ki Hazreti Ömer’e ‘Eğer yanlış yaparsan seni kılıçlarımızla düzeltiriz’ diyen sahabelerin ahlakıyla ahlaklanmadan ‘Sayın Cumhurbaşkanı her ne yaparsa yapsın bir bildiği vardır’ anlayışıyla hareket ediyorsunuz. Bu, Sayın Cumhurbaşkanına da bir haksızlıktır, Sayın Cumhurbaşkanının da bu yanlış politikalarını devam ettirmesine sebep olmaktadır. Çünkü ‘Ben ‘Faizi yükseltelim’ diyenlerle yol yürümem’ diyen bir Cumhurbaşkanı ‘Faiz yükselmelidir’ diyenlerle yol yürüyorsa ‘Sayın Cumhurbaşkanımız, hayırdır; bu politikanın sebebi nedir’ diye sorgulamanız lazım. ‘Nassın olduğu yerde, Allah’ın hükmünün olduğu yerde sana bana söz söylemek düşer mi’ diyen bir Cumhurbaşkanı, nas olduğu yerde durdukça kendisi bu politikasını değiştiriyorsa ‘Sayın Cumhurbaşkanım, siz ekonomi politikalarınızı nassa dayandırdınız, o zaman, bu yeni ekonomi politikalarınız nassa aykırı mıdır’ diye hesap sormazsanız Sayın Cumhurbaşkanı her gün ‘milletin gazını alma’ adı altında zikzak çizecek, politikalarını değiştirecek ama maalesef, maliyetini ülke olarak bizler, 85 milyon ödemek zorunda kalacağız.

    BU BÜTÇEDE MİLLETİMİZ YOK, BU BÜTÇEDE VATANDAŞLARIMIZ YOK”

    Yirmi bir yıllık iktidarınızda Meclis’in çalışma sistematiğinin geliştirilmesi beklenirken maalesef bütçe çalışmalarında da sürekli Meclisi devre dışı bırakan bir siyasi süreci yönetiyorsunuz. Bu nedenle, bir kez daha buradan ifade etmek isteriz ki derhâl bu anlayışı terk edin, zira, sıkıntıyı ve sorunları yaşayan milletimiz olmaktadır. ‘Ben yaptım, oldu’ mantığıyla bütçe yaparsanız karşımıza nereden tutarsanız tutun elinizde kalacak bir bütçe çıkmış oluyor. Ama şunu iyi biliyoruz ki bu tavrınızın nedeni bu bütçeyi aziz milletimizin dikkatlerinden kaçırmaktır çünkü bu bütçede milletimiz yok, bu bütçede vatandaşlarımız yok.

    Değerli milletvekilleri, siyaset bir iddia, iktidar ise bir ispat yeridir. Bir iktidarın kimin iktidarı olup olmadığı ve iktidarın başındaki kişinin kimin adamı olup olmadığı bir iddiaya göre değil, Meclis’e sunulan bütçeye göre belirlenir. O hâlde, bu bütçede kimin olup olmadığına bakarak bu iktidarın kimin iktidarı olup olmadığını elbette hamasete göre değil, bütçe verilerine göre belirlemiş olacağız.

    BU BÜTÇEDE MİLLET YOK AMA FAİZ LOBİLERİ VAR”

    1996 yılında Refahyol Hükümetiyle işbaşına gelen rahmetli Erbakan Hoca’nın hazırladığı bütçe denk bütçeydi. O bütçede rantiyecilere yer yoktu, o bütçede faiz giderlerine yer yoktu, o bütçede kartelci, ihaleci iş adamlarına yer yoktu; o bütçede memur vardı, işçi vardı, köylü vardı, emekli vardı, tarım ve hayvancılıkla uğraşanlar vardı, kısaca millet vardı ama milletin düşmanları yoktu. Bir de gelin, sizin yapmış olduğunuz bütçeye bakalım. Bu bütçede millet yok ama faiz lobileri var, birkaç sermayedar şirket var, sömürgeci kredi kurumları var. Bu bütçe ülkemizi sömürten, süründüren, milletimizi ezen klasik bir faiz lobicisi bütçesidir; bunu biz çok iyi biliyoruz, sizler de çok iyi biliyorsunuz.

    Birazdan verilerle bunları açıklamaya çalışalım. Adalet ve Kalkınma Partisindeki milletvekili arkadaşlarımızın da bu verilere hak vereceklerini ama maalesef “Cumhurbaşkanımızın bir bildiği vardır” diyerek, yine sessizce itaat edeceklerini üzülerek görmüş olacağız.

    RAKAMLARLA MİLLETİN İKTİDARI MI, FAİZCİLERİN VE KARTELCİLERİN İKTİDARI MI OLDUĞUNU ANLATMAK İSE BİR İDDİA DEĞİL, BİR İSPAT İŞİDİR”

    Uyuyan bir insanı uyandırmak çok kolaydır ama uyuyormuş numarası yapan birini asla uyandıramazsınız çünkü siz onu her dürttüğünüzde aslında niçin dürttüğünüzü biliyordur ama gözlerini kapatıp uyku numarası yapmaya devam edecektir. Dolayısıyla, bu sözlerimi uyku numarası yapanlara değil, uyuyanlara ifade etmiş oluyorum. Bu bütçede niçin millet yok, niçin vatandaş yok da faiz lobileri var, ihale karteli şirketler var; bunu da rakamlarla ifade etmeye çalışalım. Siz bu bütçede yoksullukla mücadele ve sosyal yardımlara sadece 280 milyar 35 milyon gibi bir para harcıyorsunuz, tarım kesimine ise 294 milyar harcıyorsunuz ki kanunen vermeniz mecburi olan rakamların bile altında olan bir tutar. Ticaretin düzenlenmesi, geliştirilmesi ve kolaylaştırılması için sadece 42 milyar ayırıyorsunuz. Sanayinin geliştirilmesi, üretimin ve yatırımlarının desteklenmesi için 82 milyar harcıyorsunuz. Dikkat buyurun lütfen, özellikle iktidar partisi milletvekilleri: Bütün bu rakamlar millet için ayrılmışken faiz lobicilerine ne kadar ödenek ayırıyorsunuz? 1 trilyon 254 milyar. Veriler ortada, bu verilere göre varın iktidarın milletin iktidarı mı olduğuna, faizcilerin iktidarı mı olduğuna siz bu verilerle karar verir. Hamasetle ‘milletin adamı’ hamasetle ‘ milletin iktidarı’ demek kolay ama rakamlarla milletin iktidarı mı, faizcilerin ve kartelcilerin iktidarı mı olduğunu anlatmak ise bir iddia değil, bir ispat işidir. Adalet ve Kalkınma Partisi milletvekillerinin yerine Sayın Cumhurbaşkanı Yardımcımızdan “Siz kimin iktidarısınız?” sorusunun cevabını verilerle ortaya koymasını beklediğimizi bir kez daha ifade ediyorum.

    Merkez Bankası politika faizi şimdilik yüzde 40 çünkü henüz 2026 yılına kadar faizin tek haneli rakamlara düşeceğini bir iddia olarak ortaya koyan iktidar partisinin faizleri burada tutma şansı yoktur. Ticari kredileri ile tüketici kredilerinin şimdilik yüzde 60’larda olduğu bir ülkede ne ticaret yapılır ne üretim yapılır olsa olsa insanlar evini, arabasını satıp mevduat faizine yatırarak faiz gelirleriyle geçinmeyi tercih eder.

    BU BÜTÇE TEKLİFİNİZİN SİZİN MİLLETİMİZİ EZMEYE DEVAM EDECEĞİNİZİN BİR İŞARETİ OLDUĞUNU DA İFADE ETMEK İSTİYORUM”

    Bu bütçe teklifinizin sizin milletimizi ezmeye devam edeceğinizin bir işareti olduğunu da ifade etmek istiyorum; vergiyle eziyorsunuz, faizle eziyorsunuz, milletin doğmuş ve doğacak bütün evlatlarını borçlandırarak, adeta geleceklerini ipotek altına alarak eziyorsunuz. Bu bütçe, ülkemizi uluslararası finans baronlarının bağımlısı haline getiren ve Filistin davasında milletimizin haklı hassasiyetlerine dair icraata dönük niçin bir adım atamadığınızın göstergesi olan bir bütçedir çünkü ekonomisi güçlü olmayan, faizini millete ayırmayan, faizini kartelcilere, uluslararası tefecilere ayıran bir iktidarın uluslararası alanda söz söylemesi kolaydır ama icraat yapması çok zordur. Bu devlet büyük bir devlettir, uluslararası arenada neler yapabileceğini dosta düşmana gösterebilecek bir devlettir ama maalesef, bu devleti yöneten iktidar olarak siz yapmış olduğunuz ekonomik politikalarla bu devleti sıkıntılı bir sürece geçirdiniz, onun için bu milletin, bu devletin kendisine layık bir iktidarla bir an önce yüzleşmesinin zamanı geldi de geçiyor.

    Bu bütçe iktidarı dışa bağımlı hale getiren bir bütçedir. Ayrıca, bu bütçe borç yüküyle garip gurebayı ezen, birkaç yandaş sermayeyi büyüten bir bütçedir. Bu bütçe rantiyeyi besleyen bir bütçedir, gözü doymaz birkaç çeteyi doyuran bütçedir. “Başka kim var bu bütçede?” derseniz, Londra tefecileri var, Amerikan tefecileri ve faiz lobileri var. Onun için, bu bütçede maalesef millet yok ama milletin düşmanı olan herkes var. Kısacası, “Milletimiz yok bu bütçede.” demiştik; esnafımız yok, sanayicimiz yok, çiftçimiz yok, memurumuz, işçimiz, asgari ücretlimiz yok, emeklimiz yok bu bütçede.

    Bütçe gider kalemleriyle ilgili bir karşılaştırma yaptığımızda bu bütçenin yüzde 23’ünün personel giderlerine, yüzde 38’inin cari giderlere ve yüzde 11’inin de faiz giderlerine gittiğini görüyoruz. Onun için bu yüzdeler de bu bütçenin milletin bütçesinin olmadığının bir göstergesi. Bu bütçede de enflasyon almış başını gidiyor, gelir dağılımında adalet bozuldu. Bütçe hazırlığına bakıyoruz fiyasko, bütçe sürecine bakıyoruz fiyasko, çözüm derseniz zaten yok. ‘Ne var peki’ derseniz, sadece yapacağız, edeceğiz cümleleri. Yirmi bir yıldır iktidardasınız değerli vekiller; hâlâ ecek-acak ekleriyle yapacaklarınızı ifade etmeye çalışıyorsunuz. Hâlâ bu hedefler tutmadı başka hedefler verelim şeklinde sürekli yeni hedef yenilemekle bu aziz milleti oyalamaya çalışıyoruz.

    SİZİN YAPAY ZEKANIN YAPACAĞI İŞLERİ DEĞİL, İNSANIN YAPABİLECEĞİ BİR VİZYONU, BİR EKONOMİ ANLAYIŞINI ORTAYA KOYMAK GİBİ BİR MECBURİYETİNİZ VAR”

    Soruyorum size Sayın Hazine ve Maliye Bakanı, Sayın Cumhurbaşkanı Yardımcımız, bu bütçeyi hazırladınız ama siz sadece otomat makinesi düğmesi vazifesi mi icra ediyorsunuz? Gider artınca otomat gibi vergi ve harçları artırıyorsunuz, borçlanıyorsunuz. Bunu gelişen teknoloji de yapay zeka da insandan daha iyi yapar hatta yapay zekanın hata yapma şansı sıfırdır, insanın hata yapma şansı vardır. Dolayısıyla sizin yapay zekanın yapacağı işleri değil, insanın yapabileceği bir vizyonu, bir ekonomi anlayışını ortaya koymak gibi bir mecburiyetiniz var. Bütçe açıklarını sadece vergi gelirleri ve harçlarla artırarak bu milletin derdine derman olamazsınız, tasarrufu aklınızın bir kenarına koymadan bu ülkenin dertlerine derman olamazsınız ve tasarrufa da Sayın Cumhurbaşkanımızdan, Sayın Cumhurbaşkanımızın kullandığı mekânlardan ve imkânlardan başlayarak başlamazsanız ne bakanlara ne bürokratlara ne de millete tasarruf yaptıramazsınız.

    HAZİNE VE MALİYE BAKANIMIZ ÜLKE ÜLKE GEZEREK PARA DİLENİYOR VE MERKEZ BANKASI’NIN REZERVLERİNİN ARTMASIYLA DA ÖVÜNÜYOR. İYİ DE BU BOŞ KASAYI SİZE KİM TESLİM ETTİ?”

    Sayın Hazine ve Maliye Bakanımız ekonomiyi sadece para politikaları ve Merkez Bankasından ibaret sanan politikalar ortaya koyuyor. Atanmış olan Hazine ve Maliye Bakanımız ülke ülke gezerek para dileniyor ve Merkez Bankası’nın rezervlerinin artmasıyla da övünüyor. İyi de bu boş kasayı size kim teslim etti? Siz bu iktidarı yeni devralmıyorsunuz ki. Merkez Bankası rezervlerini arttırmak için uğraştığınız bu ekonomik düzeni sizin de bir ara mensubu olduğunuz yirmi bir yıllık AK Parti iktidarı sağladı. Dolayısıyla AK Partililerin boşalttığı kasayı yine bir AK Partili doldurmakla övünme gayreti içerisine giriyor ama o rezervlerin de sizin ülke ülke gezerek, dilenerek toplamış olduğunuz swaplardan oluştuğunu dost düşman herkes biliyor maalesef.

    Sayın Şimşek, siz bilerek ve isteyerek bu görevi aldınız. Peki, ne yaptınız? Ekonomiye dair çözümleriniz nerede? Bütçe neden bu halde? Ezilen kim? Sadece faiz oranlarında artışla ekonomi rayına girer mi? Nerede sizin maliye politikalarınız? Ama durun, hakkınızı da teslim edelim çünkü, Allah var, vergi politikalarında çok iyisiniz, vergiyi dolaylı vergilerle artırma konusunda çok mahirsiniz. Göreve gelir gelmez de hemen bir ek bütçe ve yeni vergi gelirleri ihdas ettiniz, üzerine bir de vergi oranlarını artırdınız yani AKP’nin yanlış ekonomi politikalarının ve dolayısıyla yanlış ekonomi yönetiminin faturasını maalesef 85 milyonluk aziz milletimize kestiniz. O faturanın müsebbibi olan iktidara, çalan çetelere hiçbir zaman bir maliyet yüklemediniz.”

  • ‘GÖNÜL BAĞI’ İLK MEZUNLARINI VERDİ

    ‘GÖNÜL BAĞI’ İLK MEZUNLARINI VERDİ

    Turkcell’in Kahramanmaraş depremlerinin ardından başlattığı “Gönül Bağı” projeleri kapsamında Turkcell Akademi’nin eğitimlerini tamamlayan katılımcılara sertifikaları verildi. Turkcell Genel Müdürü Dr. Ali Taha Koç, “Depremden etkilenen bölgelerdeki her yaştan insanımızın mesleki ve kişisel becerilerinin artırılması, teknik gelişimlerinin desteklenmesi gibi konularda çalışmalarımıza devam ediyoruz. Çalışmalarımızla istihdama önemli katkılar sunuyoruz” dedi. 

    Turkcell, afet bölgesinin yeniden kalkınmasına destek sağlamak amacıyla başlattığı Gönül Bağı projelerine devam ediyor. Turkcell Akademi eğitim programlarıyla 7 bin kişiye eğitim verilmesi ve bin 100 kişiye istihdam sağlanması hedefleri aşamalı olarak yaşama geçiriliyor. 

    Turkcell’in üniversite öğrencilerine yönelik Geleceği Yazanlar Programı kapsamında sınıf içi eğitim kısmını tamamlayanlar Hatay’da sertifikalarını aldılar. Üniversiteli gençlerin eğitimi staj ile devam edecek ve başarılı olan adaylar Turkcell ve grup şirketlerinde istihdam edilecek. 

    Ayrıca Turkcell’in bulut tabanlı oyun platformu Game+ markasının katkılarıyla Bilişim Sanayicileri Derneği’nin (TÜBİSAD) kurduğu Teknolojik Eğitim Sınıfları’nda düzenlenen kodlama eğitim programı da mezunlarını verdi. Hatay’ın Samandağ ilçesindeki Jan ve Suphi Beyluni Anadolu Lisesi’nde ve Defne ilçesindeki Muhtar Ahmet Yiğitoğlu Ortaokulu’nda 7 hafta sonu süren toplam 112 saatlik eğitimi başarıyla tamamlayan ortaokul ve lise öğrencileri de düzenlenen törenle sertifikalarını Turkcell yöneticilerinden aldılar. 

    “ÜLKEYE NİTELİKLİ İŞ GÜCÜ KAZANDIRMAYA DEVAM EDİYORUZ” 

    Eğitimlerle ilgili bilgi veren ve bölgeye yönelik istihdam çalışmalarına yönelik açıklamada bulunan Turkcell Genel Müdürü Dr. Ali Taha Koç, şunları kaydetti: 

    “Türkiye’nin Turkcell’i olarak, depremden etkilenen illerdeki afetzede vatandaşlarımız ve onların bölge dışında eğitim gören birinci derece yakınları için ‘İstihdam Seferberliği’ başlatmıştık. Yine bu kapsamda, deprem bölgesindeki eğitim ve gelişim programlarını Turkcell Akademi ile genişletip, bölgedeki bin 100 kişiyi istihdam etmeyi ve 7 binden fazla kişiye eğitim vermeyi planladığımızı da paylaşmıştık. Bu programlardan biri olarak, TÜBİSAD iş birliğiyle gerçekleştirdiğimiz Game+ kodlama eğitimlerimizin ilki tamamlandı. Ortaokul ve lise öğrencilerinin yanı sıra Geleceği Yazanlar Programı kapsamında üniversiteli gençlerimizin gelişimlerini desteklemek ve istihdamlarını sağlamak amacıyla bootcamp programları düzenledik. Programları başarıyla tamamlayan ortaokul, lise ve üniversiteli arkadaşlarımız sertifikalarını aldılar. Siber dünyanın labirentlerinde güvenle dolaşan, kod yazmaya başlayan, oyun geliştirebilen gençlerimizin gözlerindeki enerjiyi gördük. İşte tam da gençlerimizin gözlerindeki bu umut için onların yanındayız. Deprem bölgelerindeki insanımızın mesleki becerilerinin artırılması, teknik gelişimlerinin desteklenmesi gibi konularda çalışmalarımızı sürdüreceğiz. Yazılım, yazılım test uzmanlığı, robotik kodlama, bulut teknolojiler, satış ve pazarlama gibi eğitimlerle ülkeye nitelikli iş gücü kazandırmaya devam ederek istihdama önemli katkılar sunuyoruz. Turkcell’in sürdürdüğü projelerde eğitimlerini tamamlayanlar; Turkcell, Paycell, Atmosware, Turkcell Global Bilgi ve Turkcell Bayii Satış kanallarında iş bulma imkanına sahip olacak.” 

    ATILAN ADIMLAR İYİLİĞE DÖNÜŞTÜ 

    Turkcell’lilerin yer aldığı “Geleceğe Adım At” projesiyle binin üzerinde Turkcell çalışanının attığı adımlarla bir iyilik projesi daha hayata geçti. Atılan 120 milyon adım, bölgedeki dört köy okuluna futbol, basketbol ve voleybol sahasına dönüştü. Sahalar, Hatay Kırıkhan Çamsarı İlkokulu ve Ortaokulu, Hatay Arsuz Gözcüler İlkokulu ve Ortaokulu, Hatay İskenderun Bekbele İlkokulu ile Kahramanmaraş Dulkadiroğlu Güzelyurt Ortaokulu’na yapıldı. Turkcell, Geleceğe Adım At projesi ile ileriki dönemde köy okullarına kitap bağışı ve kütüphanelerin yapılması için de çalışmalar yürütüyor. 

    Turkcell çalışanlarından oluşan ‘Geleceğe Adım At’ gönüllüleri ve Turkcell Spor Kulübü Basketbol Takımı oyuncuları ile çocuklar arasında dostluk maçı oynandı ve çocuklara top dağıtıldı. 

    GÖNÜL BAĞI PROJELERİYLE VERİLEN DESTEKLER 

    Bin 100 kişilik istihdamın yanı sıra 7 bin kişiye eğitim hedeflendi. Hatay Çağrı ve Mesleki Eğitim Merkezi çok yakın bir zamanda faaliyete geçecek.  

    Bölgenin lokomotif gücü̈ olan küçük işletmeler ve girişimci kadınlar; Paycell, Financell, Pasaj ve İşTurkcell’le destekleniyor. Financell, deprem bölgesindeki ticari işletmelerin güneş̧ enerjisi projelerine kredi desteği sağlanıyor. 

    Yerel üreticilere, KOBİ’lere, çiftçiye ve bölge esnafına iyi gelecek projeleri adım adım gerçekleştirmek için çalışılıyor. Seferberlik ruhuyla başlanan faaliyetlere yenileri eklenerek devam ediliyor.

    ADVERTORİAL YAYIN

     

  • ERDOĞAN: “TÜİK’İN AÇIKLADIĞI EKİM AYI İŞ GÜCÜ İSTATİSTİKLERİ DOĞRU YOLDA OLDUĞUMUZUN İŞARETİDİR. ENFLASYONUN ATEŞİ DE DÜŞMEYE BAŞLADI”

    ERDOĞAN: “TÜİK’İN AÇIKLADIĞI EKİM AYI İŞ GÜCÜ İSTATİSTİKLERİ DOĞRU YOLDA OLDUĞUMUZUN İŞARETİDİR. ENFLASYONUN ATEŞİ DE DÜŞMEYE BAŞLADI”

    Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü (DSİ) tarafından yapımı tamamlanan tesislerin açılış töreninde; “Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) tarafından bugün açıklanan ekim ayına ilişkin iş gücü istatistikleri doğru yolda olduğumuzun işaretidir. Buna göre işsizlik oranı ekim ayında bir önceki aya göre yarım puan azalışla yüzde 8,5’e düştü. İstihdam edilenlerin sayısı ise aynı dönemde bir önceki aya kıyasla 246 bin kişi artarak 31 milyon 835 bin kişiye ulaştı. Bu rakamlarla işsizlik oranında Kasım 2012’den beri en düşük seviyeyi yakalamış olduk. Büyüme ve ihracatta zaten çok iyi bir yerdeyiz. Enflasyonun ateşi de düşmeye başladı. Aldığımız tedbirlerin pozitif etkileri piyasada daha fazla hissediliyor. Önümüzdeki aylardan itibaren çok daha iyi oranlarla karşılaşacağız” dedi.

    Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, bugün DSİ tarafından yapımı tamamlanan 369 tesisin açılış törenine katıldı. Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı’ndaki programda şöyle konuştu:

    “TOPLAM YATIRIM DEĞERİ 53 MİLYON LİRAYI BULAN PROJELERİ HİZMETE ALIYORUZ”

    “Açılış programımızda tek seferde toplam yatırım değeri 53 milyar lirayı bulan projeleri resmen hizmete alıyoruz. Aralarında, baraj, içme suyu, sulama, toplulaştırma, atık su ve taşkın koruma tesislerinin yer aldığı 369 farklı tesisin 66 ilimizde yaşayan vatandaşlarımızla birlikte tüm milletimize hayırlı olmasını diliyorum. Açılışını yaptığımız eserlerimiz içinde özellikle üç tanesi ön plana çıkıyor. Temelden yüksekliği 135 metre olan Mersin Pamuklu Barajı ile toplam 282 milyon metreküp su toplanacak. Projemiz Mersin’in uzun vadeli içme suyu ihtiyacını karşılama yanında yıllık 182 bin dekar araziyi suyla buluşturacak. Ayrıca üreticiyi senelik 174 milyon kilowatt/saat hidroelektrik enerji- ile ekonomiye 1 milyar 920 milyon lira katkı yapacak. Bir diğer önemli projemiz 540 milyon lira yatırım tutarına ve 5 milyon metreküp su depolama kapasitesine sahip Antalya Kapıçay Barajı’dır. Hem yıllık 5 milyon kilowatt/saat elektrik üretecek hem de 18 bin 700 dekar araziyi sulayacak bu tesisin ekonomiye katkısı 350 milyon lirayı buluyor. Toplam 457 milyon liralık yatırım rakamı ile hayata geçirdiğimiz Kocaeli İhsaniye Barajımız ile ilçemize yıllık 16 milyon metreküp içme suyu temin edeceğiz.

    Toplam 1,1 milyar metreküp su toplanacak. İnsanımıza 66 milyon metreküp sağlıklı içme suyu ve kullanma suyu temin edeceğiz. Ülkemiz genelinde 620 bin dekar alan araziyi suyla buluşturacağız. Türkiye’nin 66 ilindeki 113 bin dekar araziyi taşkınlardan koruyacağız. Türk ekonomisine yıllık bazda 5 milyar lira katkı yapacak 369 tesisimizin her birinin aziz milletimize hayırlı, uğurlu olmasını temenni ediyorum.

    “TÜRKİYE’NİN DE İÇİNDE YER ALDIĞI AKDENİZ ÇANAĞINDAKİ ÜLKELER İKLİM DEĞİŞİKLİĞİNİN OLUMSUZ YANSIMALARINI DAHA FAZLA HİSSEDİYOR”

    İklim değişikliğine bağlı olarak tüm dünyada afetlerin sıklığı ve şiddeti de artmaktadır. Dikkat ederseniz son dönemde su baskınlarıyla, sellerle, fırtınalarla, orman yangınlarıyla, kuraklıkla daha sık karşılaşmaya başladık. Özellikle Türkiye’nin de içinde yer aldığı Akdeniz çanağındaki ülkeler iklim değişikliğinin olumsuz yansımalarını daha fazla hissediyor. İki sene önce Marmaris’te ciğerlerimizi yakan orman yangınında 9 bin hektardan fazla alan zarar gördü. Geçen yıl Kastamonu ve Giresun’da can kaybına yol açan çok büyük sel felaketlerine maruz kaldık. Bundan 21 gün önce Ereğli’deki şiddetli fırtınada 12 denizcimiz kayboldu. Önceki gün Zonguldak’ta meydana gelen heyelanda yine canımız yandı. İçimizi acıtan bu örnekleri çoğaltmak mümkün. Şu hakikat ile artık daha fazla yüzleşiyoruz. Tabiattaki düzen her geçen gün bozulmaktadır. Bu bozulmanın temel sebebi de insanın doğayı hoyratça kullanmasıdır. Daha fazla konfor arayışı, daha çok tüketim hırsı kaynakları sınırsızca sömürme ihtirası çevremizde onarılmaz yaralar açmıştır.

    Tüm insanlık olarak suyu, toprağı, havayı, yeşili, ormanı bir emanet değil de mülkü gibi gören anlayışın sebep olduğu zararın bedelini ödüyoruz. Şayet bu konuda erken tedbir almazsak önümüze çıkacak faturanın daha da kabaracağı anlaşılıyor. Türkiye olarak bu anlayışla iklim değişikliği ile mücadele çabalarına aktif destek veriyor, tüm süreçlerde öncü rol üstleniyoruz. Birleşmiş Milletler nezdinde bir marka hâline gelen Sıfır Atık Projemiz ile özellikle toprağın ve suyun en büyük düşmanı olan plastik atıklar sorununa kalıcı çözüm yolları bulmaya çalışıyoruz. İnşallah 2053 yılı itibarıyla net sıfır emisyon hedefine ulaşıncaya kadar bu çabalarımızı artırarak sürdüreceğiz.

    “SINIRLI OLAN SU KAYNAKLARIMIZI IRAK VE SURİYE GİBİ KOMŞULARIMIZLA PAYLAŞMAK MECBURİYETİNDE KALIYORUZ”

    Ülkemizin gıda güvenliğini garanti altına almanın yolu su kaynaklarımızı etkin, verimli ve tasarruflu bir şekilde kullanmaktan geçiyor. Bu bizim için tercihten öte zorunluluktur. Çünkü biz yaygın kanaatin aksine su zengini bir ülke değiliz. Türkiye kişi başına düşen yıllık 1,3 metreküp kullanılabilir su miktarı ile su stresi çeken ülkeler grubundadır. Zaten sınırlı olan su kaynaklarımızı Irak ve Suriye gibi komşularımızla da paylaşmak mecburiyetinde kalıyoruz. Suyumuzu komşularımızla paylaşırken adaleti ve hakkaniyeti gözetmenin gayretindeyiz. Ülkemizin bu konuda ne kadar dengeli, ne kadar sorumlu, ne kadar fedakarhane davrandığı herkes tarafından çok iyi biliniyor. Yıllık ortalama 574 milimetre yağış miktarı ile dünya ortalamasının altında yağış almamıza rağmen bu konuda gereken hassasiyeti sergiliyoruz. Burada şu gerçeğin altını tekrar çizmek istiyorum. Türkiye’nin boşa harcanacak bir damla dahi suyu yoktur. Hele hele su kaynaklarımızı kirletmek, ihanete eş değer bir gaflet hâlidir.

    İstifademize sunulmuş su kaynaklarında bizimle birlikte gelecek nesillerin de hakkının olduğunu aklımızdan çıkarmamalıyız. İşte evde, bahçede, tarlada ve günlük hayatımızda alacağımız çok basit tedbirlerle su israfının önüne kolayca geçebiliriz. Suyumuzun yani geleceğimizin parmaklarımızın arasından akıp gitmesine hiçbir vatandaşımızın izin vermeyeceğine inanıyorum. Buradan 85 milyonun her bir ferdini ‘Bir damla da Sen Ol’ parolası ile yürüttüğümüz su verimliliği seferberliğimize destek olmaya, katkı vermeye çağırıyorum.

    Sadece su alanında açtığımız tesis sayısı 10 bin 86’yı geçti. Güncel rakamla 1 trilyon 260 milyar liralık yatırım gerçekleştirdik. Cumhuriyet tarihinde yapılanın iki katından fazla depolama tesisi yaptık. Toplam bin 240 tesisimizde 50 milyar metreküp suyumuzu depoladık.
    Bin 733 adet sulama tesisini tamamlayarak bereketli Anadolu topraklarını modern sulama sistemlerine kavuşturduk. Sulamaya açılan alanlardan yılda 173 milyar lira zirai gelir artışı sağladık. En önemli başlıklardan biri olan arazi toplulaştırmasında 342 adet projeyle 68 milyon dekar araziyi de toplulaştırma çalışması gerçekleşti.

    “BAŞKA ÜLKELERE HAK OLAN TÜRKİYE’YE LÜKS DEĞİLDİR”

    Önümüzdeki dönemde su kaynaklarımız başta olmak üzere Rabbimizin ülkemize bahşettiği imkanlardan en doğru, en hakkaniyetli, en verimli şekilde istifade etmeyi sürdüreceğiz. Ne israf edeceğiz ne heba edeceğiz ne de zenginliklerimizin elimizden kayıp gitmesine seyircisi kalacağız. Türkiye’nin kaynaklarını Türk milletinin emrine verme gayretlerimizin çevreci maskesi takan marjinaller tarafından engellenmesine müsaade etmeyeceğiz. Herkes bilmelidir ki, başka ülkelere hak olan Türkiye’ye lüks değildir. Yeraltı ve yer üstü zenginliklerimizi elbette sorumlu bir anlayış ile ama mutlaka ekonomiye kazandırmamız gerekiyor. Bunun için madenimiz varsa ortaya çıkaracağız. Petrolümüz, doğal gazımız varsa keşfedeceğiz. Su kaynaklarımız varsa bunları farklı alanlarda değerlendireceğiz. Rüzgar ve güneş enerjisinden azami derecede istifade edeceğiz.

    “TÜİK TARAFINDAN BUGÜN AÇIKLANAN EKİM AYINA İLİŞKİN İŞ GÜCÜ İSTATİSTİKLERİ DOĞRU YOLDA OLDUĞUMUZUN İŞARETİDİR”

    Biz bugüne kadar hamaset değil hep iş ürettik, hizmet ve eser ürettik. Günü kurtarmaya çalışmak yerine 10 yıllık, 20 yıllık, çeyrek ve yarım asırlık projelerle geleceğe mührümüzü vurmaya odaklandık. Hamdolsun, bunun olumlu neticelerini de ekonomiden tarıma, turizmden çevreye, istihdamdan ihracata her alanda gördük. TÜİK tarafından bugün açıklanan ekim ayına ilişkin iş gücü istatistikleri doğru yolda olduğumuzun işaretidir. Buna göre işsizlik oranı ekim ayında bir önceki aya göre yarım puan azalışla yüzde 8,5’e düştü. İstihdam edilenlerin sayısı ise aynı dönemde bir önceki aya kıyasla 246 bin kişi artarak 31 milyon 835 bin kişiye ulaştı. Bu rakamlarla işsizlik oranında Kasım 2012’den beri en düşük seviyeyi yakalamış olduk. Büyüme ve ihracatta zaten çok iyi bir yerdeyiz. Enflasyonun ateşi de düşmeye başladı. Aldığımız tedbirlerin pozitif etkileri piyasada daha fazla hissediliyor. Önümüzdeki aylardan itibaren çok daha iyi oranlarla karşılaşacağız.”