Blog

  • DİKİLİ BELEDİYE BAŞKAN ADAY ADAYI MESUT ÖZMENAY: “DİKİLİ’Yİ MARKA YAPACAĞIZ”

    DİKİLİ BELEDİYE BAŞKAN ADAY ADAYI MESUT ÖZMENAY: “DİKİLİ’Yİ MARKA YAPACAĞIZ”

    Cumhuriyet Halk Partisi’nden (CHP) Dikili İlçe Belediye Başkanı Aday Adayı olan iş insanı, ziraat mühendisi Mesut Özmenay, Dikili Atatürk Meydanı’nda halkla buluştu. Özmenay, Dikililere; “Adam sendecilik, bankamatik memurluğu, savurganlık yok. Üreten Dikili için var mısınız” diye seslendi.

    İş insanı, ziraat mühendisi Mesut Özmenay, Cumhuriyet Halk Partisi’nden (CHP) Dikili Belediye Başkanı Aday Adayı oldu. Dikili Atatürk Meydanı’nda halk buluşması düzenleyen Özmenay’ı, partililer ve destekçileri “Çiftçinin umudu için Mesut Özmenay”, “Aday belli, karar net Mesut Özmenay”, “Dikili Mesut olacak” dövizleriyle karşıladı.

    Halk buluşmasında konuşan CHP Dikili İlçe Başkanı Emre Kırlı, şunları söyledi:

    “31 Mart 2024 seçimlerine giderken değinmek istediğim, bu seçimin önemi arttıran 3 önemli konu var. Bunlardan birincisi; Cumhuriyetimizin, partimizin 2. yüzyılının başında girmiş olduğumuz büyük mücadelenin sonucunda zafer elde etmek. İkincisi; 2019 yerel seçimlerinde elde ettiğimiz başarıları tüm örgütümüzle, gencinden, yaşlısına kadar tüm çalışanlarımızla birlikte yukarıya taşımak. Üçüncüsü ve bence en önemlisi; 2028 seçimleri için bir başlangıç olması. Buradan 2028 seçimleri, bu almış olduğumuz başarılı sonuç bir yol gösterecek, pusula olacak. O yönden çok önemli ve bunu mutlaka hep birlikte, tüm örgütlerimiz omuz omuza çalışarak sonuca ulaşacağız. 2019 seçimlerinden bugüne kadar partili belediye başkanlarımızın elde etmiş olduğu başarılar, insanı merkeze koyan anlayış, ekonomik zorluklara, pandemiye, afetlere karşı vermiş olduğu mücadele hepimizin takdirine şayandır. Bunun devamı için, 31 Mart 2024 seçimleri için aday adayı olan tüm arkadaşlarıma gönülden başarılar diliyorum. Bu süreçte partimizden aday adayı olmış Mesut Özmenay’a da başarılar dilerim”

    “GÖLGE BELEDİYECİLİĞİN KRALINI YAPTIK”

    Özmenay da şöyle konuştu:

    “2 yıl önce çocukların sevgisiyle, gençlerin coşkusuyla, anaların duasıyla başladık biz bu yola. Genel Başkanımız Özgür Özel’in güzel bir sözüyle konuşmama başlamak istiyorum; ‘Bu partinin tapusu ne bendedir, ne de kimsededir. Tapu bir kişiye aittir; o da Gazi Mustafa Kemal Atatürk’tür’.

    Öncelikle buradan aday adayı tüm arkadaşlarıma başarılar diliyorum. Cumhuriyet Halk Partisi demokrasinin beşiğidir, biz de bu partinin neferleriyiz. Biz 2 yıldır çalışmalarımızın sonucunu almak için partimize aday olduk. Gölge belediyeciliğin kralını yaptık. Çocuklarımız için tehlike arz eden okul bahçelerindeki otları biçtirdik. Depremzede için ofis açıp yardım kampanyası düzenledik. Çocuklarımız için 2 bin 600 adet akıl oyunlarını içeren setleri okullara tek tek dağıttık.Biz bu yolda çok çalıştık. Köfte ekmek, balık ekmek, tavuk ekmek günleri yaptığımızda bizi eleştirenler nerede? Biz ekmeğimizi paylaştık, sadece ekmeğimizi paylaştık.

    Seçimlerde hepiniz şahit oldunuz; köy köy, mahalle mahalle otobüs tutarak en ücra yerlere gidip çalıştık. Partimize destek olduk. Seçimlerde oy kullanmak üzere 2 otobüs İstanbul’a, 1 otobüs Ankara’ya gönderip sağ salim oylarını kullanıp geri gelmelerini sağladık, 124 kişiyi gönderdik. STK ve muhtarlarımız hep yanımızda oldu. Onların dertlerini dinleyerek önceliklerimizi belirledik. Biz gençliğimiz var sözünü şimdi değil, 6 ay önce söyledik ve söylemeye başladık.

    Düğün salonu, otopark, balık hali bizim için proje değildir. Bunlar sosyal belediyeciliğin yapması gereken şeylerdir. Biz projelerimizi proje masaları kurarak yapacağız. Projelerimize geçerken, belediye başkanı olduğumuz gün ilk yapacağımız şey; proje masalarına 2 tane genç arkadaşımızı oturtturup her ay bunları değerlendirip yapabileceğimiz bütün projeleri o arkadaşlarımızla birlikte el kaldırıp onları da onore edip halka göstereceğiz.

    “DİKİLİ’Yİ MARKA YAPACAĞIZ”

    Dikili’de bir kooperatifimiz var. Bu kooperatif atıl olarak duruyor, kooperatifi harekete getirip zeytin paketleme tesisini Dikili’mize armağan edeceğiz ve Dikili’yi marka yapacağız, marka. Şimdi belediye olarak -Avrupa’da da bunun birçok örneği vardır- çiftçimize sahip çıkacağız. 26 tane kırsalımız var, bu çiftçi yalnız değil. Köylerimizdeki yol ve mezarlıkların su problemlerini mutlaka çözeceğiz. Yıl 2023, biz hala su ve yol problemleriyle karşı karşıyayız. Bunu çözmek için elimizden ne geliyorsa yapacağız, bundan emin olun.

    2 dönemdir, 10 yıldır sanayideki arkadaşlarımızın dertlerini dinledik. Onların bizden istediği 2 tane şey vardı. Bir tanesi tuvalet yeri, bunu üzülerek söylüyorum, bir tanesi de bankamatik. Bizler geldiğimiz zaman sözümüz söz, inşaatını ertesi gün başlatacağız. Emin olun bundan. Gelelim Kürt kardeşlerimize. Ağrılı ve Muş derneklerindeki kardeşlerimizin bizden istediği tek şey; taziye evi. ‘Bize yeri gösterin, inşaatını biz yapalım’ diyorlar. Biz onun da inşaatını yardım etmek koşuluyla yerini gösterip belediye başkanı olduğumuz ilk gün bütün inşaatlar başlayacak. Buna emin olacaksınız, emin olun. Şimdi gelelim, balıkçı kardeşlerimizin çekek yeri isteğine. Parayı Ayvalık esnafı kazanıyor, para Dikili’de kalacak ve sanayi esnafı para kazanmış olacak. Balıkçı kardeşlerim hem işlerini ucuza hem de kolay halletmiş olacaklar. Bu da büyük bir sorun.

    Turizm açısından jeotermalli bir tane 5 yıldızlı otelimiz yok. Marina için girişimleri başlatacağız. Diyeceksiniz ki ‘Para nerede?’ Kültür Sarayı’nı yaparken, 78 milyon TL harcanırken para yoktu da iimdi mi var? Her zaman parayı buluruz Dikili’de, merak etmeyin. Biz Kültür Sarayı’na karşı değiliz. Tabii ki Kültür Sarayı olacak. Ama şunu unutmayın; tüten fabrika 10 tane Kültür Sarayı yapar. Ama bir Kültür Sarayı, 10 tane fabrika yapamaz. Onun için ikisini bir götürmemiz gerekiyor. Eskiden bamya festivalleri vardı, bamya festivalleri kalktı. Bamya ve zeytin festivallerini her yıl düzenli bir şekilde yapacağız.

    “1 TANE DEPREM ÇADIRIMIZ YOK”

    Bakın üzülerek söylüyorum, bunu kimseyi eleştirmek için söylemiyorum. Sosyal tesislerimizden depremzedelerimize yemek vermek nasip olmadı, nasip edilmedi. Biz geldiğimizde ihtiyaç sahibi insanlara yemek dağıtımı yapacağız. Depremzede kardeşlerimize kucak açacağız. 1939 yılında Dikili’de deprem oldu. Çadırımız yok, çadırımız. 1 tane çadırımız yok ve toplanma yerimiz yok.

    “BANKAMATİK MEMURLUĞU, SAVURGANLIK YOK”

    Meclisi halk meclisi yapacağız, meclis toplantılarını kameralara açacağız. Korkumuz yok, alnımız açık. Bu muhtarlarımızı, bu kardeşlerimizi dinleyen yok. Ağlayan, evleri yıkılan Bahçeliköy’deki anaların gözyaşlarını dindiren yok, kışın ortasında evleri yıkılan analarımızın gözyaşlarını görmenizi isterdim. Ben bunları gördüm, yaşadım. Çocukların hayvanların susuz kaldığını gördüm. Muhtarlarımız çok değerli, onlarla en az 2 ayda bir toplanacağız. Adamsendecilik, bankamatik memurluğu, savurganlık yok. Üreten Dikili için var mısınız?

    Roman Kültür Merkezi’ni Roman kardeşlerimize geri vereceğiz. Öyle yok, kusura bakmayın. Hayvanlar hayvanları yiyor barınakta, haberiniz var mı? Hayvanlarımız aç kalmayacak. Hayvanların hayatları zaten zor, asla korkularıyla eğlenilemeyecek! Dikili’nin özlediği bir ortam yaratmaya çalışıyoruz, bir direniş gösteriyoruz. Hepinize geldiğiniz için teşekkür ediyorum. Roman vatandaşlarımızı, Kürt vatandaşlarımızı, Alevi vatandaşlarımızı, Laz vatandaşlarımızı ve tüm kardeşlerimizi, küskün vatandaşlarımızı geri çağıracağız.

    Çandarlı’da ve Dikili’de bulunan sitelerin ve merkezin bozuk yollarını çok hızlı bir şekilde çözeceğiz. Mahallemize ve köylerimizle ulaşımla ilgil otobüs, dolmuş seferlerini koyacağız. Şimdi Çandarlı’ya geliyorum, şimdi diyecekler ki ‘Çandarlı’da hiçbir proje yok’. Çandarlı’da bulunan belediye binasını, bizim ağabeyimiz olan oradaki Muarrem ağabeyimiz oraya sahip çıkacak. Biz orada belediye binasını aktif hale getireceğiz, oraya sorumluyu atayıp bizzat kendim de başkan olarak sorunları çözeceğiz.

    Çiftçi yalnız, işçi yalnız, esnaf yalnız… Tüm halkımız hep birlikte elimizi kalbimize tutuyoruz ve diyoruz ki: Sevgiyle kalın, mesut bir Dikili için. Bugüne kadar yanımda olan arkadaşlarımın, ağabeylerimin emeklerine teşekkür ederim”

    Özmenay, konuşmasının ardından Dikili Merkez’deki seçim ofisinin açılışını gerçekleştirdi, eşi ve çocuklarıyla birlikte aday adayı tanıtım ofisinin kurdelesini kesti. Özmenay destekçilerini ve partilileri ofisinde ağırladı.

     

     

  • TBMM BÜTÇE GÖRÜŞMELERİ… SERAP YAZICI ÖZBUDUN: “CAN ATALAY 14 MAYIS SEÇİM SONUÇLARI RESMİ GAZETE’DE YAYINLANDIĞI ANDA SERBEST BIRAKILMALIYDI”

    Saadet Partisi Antalya Milletvekili Serap Yazıcı Özbudun, TBMM Genel Kurulu’nda bütçe görüşmelerinde; “Can Atalay 14 Mayıs seçim sonuçları Resmi Gazete’de yayınlandığı anda serbest bırakılmalıydı. Şu ana kadar serbest bırakılmaması başka bir anayasa ihlalidir. Yaratılan yapay anayasa krizi ortamında Yargıtay’ın adli uyuşmazlıklarda temyiz merci olduğu AYM’nin ise süper temyiz merci olmadığı şeklindeki ifadelerin hiçbir hukuki karşılığı yoktur. Bizler AYM’nin süper temyiz merci olduğunu ileri sürmüyoruz. Anayasamızın 148’inci maddesinde bir değişiklik yapıldı ve şu hüküm eklendi; herkes anayasada ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nde garanti edilen haklarından birinin kamu gücü tarafından ihlal edilmesi halinde AYM’ye bireysel başvuruda bulunabilir” dedi.

    TBMM Genel Kurulu’nda 2024 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi, 2022 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifi ile Sayıştay raporlarının görüşmeleri devam ediyor. Genel Kurul’da bugün TBMM, Adalet Bakanlığı, Dışişleri Bakanlığı ve bağlı kuruluşların bütçeleri görüşülüyor. Adalet Bakanlığı bütçesi üzerine söz alan Saadet Partisi Antalya Milletvekili Serap Yazıcı Özbudun, şunları söyledi:

    “ADALET HİZMETLERİNİN KALİTESİNİ ARTIRMAYA YÖNELİK HERHANGİ BİR KALEM AYRILMIŞ DEĞİL”

    “Adalet Bakanlığı’na genel bütçeden tahsis edilen oran 1,8 kadar bir pay almış durumda. Bir önceki yıla baktığımız zaman Adalet Bakanlığı’nın önceki yıldan bu yılı artış oranı da ancak enflasyon oranında hesaplanmış durumda. 198 milyar liranın yüzde 70’i personel giderlerine, yüzde 16’sı mal ve hizmet satın almalara tahsis edilmiş. Geçtiğimiz yıldan bu yıla Adalet Bakanlığı bütçesinde adalet hizmetlerinin kalitesini artırmaya yönelik herhangi bir kalem ayrılmış değil. Yıllardan beri süre gelen adalet hizmetlerinin ifası sırasında karşılaştığımız sorunların hepsi aynen devam edecek. Bunlardan en çarpıcı olanı da tabi ki yargılamalardaki yavaşlık, etkinlik ve verimliliğin olamaması. 198 milyar ne kadar düşük bir rakam olursa olsun, bu rakam bu fakir halkın cebinden bizlerin vergilerinden tahsis edilecek.

    Bu fakir halk acaba vergileriyle finanse ettiği Adalet Bakanlığı’nın ürettiği hizmetlerden memnun mu? Sorumuzun cevabını TÜİK verilerine bakarak bulabiliriz. Bu verileri incelediğimiz zaman; 2004’ten 2022 yılı dahil olmak üzere vatandaşların adalet hizmetlerinden memnuniyetinde bir azalma olduğunu görüyoruz. TÜİK verileri her ne kadar güvenilmez olduğu izlenimini verse de buradaki verilerin olgusal gerçeklerle ve benim de akademik çalışmalarımdaki tespitlerimle örtüştüğünü söylemek isterim. 2004 yılına baktığımız zaman Türkiye Kopenhag siyasi kriterlerinin gereğini yerine getiren bir devlet olarak AB’ye üyelik sürecinde müzakerelere başlama imkanını elde etmişti. Sonraki yıllarda maalesef Türkiye önce bir durağan sürece girdi. Daha önemlisi izleyen yıllarda bir takım olaylar çerçevesinde hukuk devletinin gereklerinden ve insan haklarının korunması ilkesinden uzaklaşmaktan imtina etmedi.

    “ARTIK TÜRKİYE’DE İNSAN HAKLARININ KORUNDUĞU BİR ANAYASA DÜZENİNİN MEVCUT OLDUĞUNU İDDİA ETME OLANAĞI YOKTUR”

    İlki; 2013 yılında Gezi Parkı protestolarında karşılaştığımız olaylar. Emniyet güçleri öylesine ölçüsüz güç kullandılar ki çok sayıda yurttaş yaralandı bunlardan 11’i vefat etti, 11’i görme yeteneğini kaybetti. Sonra 2016 yılında 15 Temmuz darbe teşebbüsünün bastırılması çerçevesinde bir olağanüstü hal ilan edildi. Darbe teşebbüsünün bastırılmasından fevkalade memnuniyet duyuyoruz. Olağanüstü hal ilan edilebilir. Olağanüstü hal rejimi bir hukuksuzluk, keyfilik rejimi değildir. Tam aksine hukuk devletinin gereklerine en çok ihtiyaç duyulan bir dönemi ifade etmektedir. 2 yıl süren olağanüstü hal dönemde 30’dan fazla olağanüstü hal kanun hükmünde kararnamesi kabul edildi. Bunlar çok ciddi anayasaya aykırılık sorunları içeriyordu. Daha önemlisi çok sayıda yurttaşın anayasal haklarının ihlaline ilişkin bir takım uygulamalara sebep olmuştu.

    Olağanüstü halin her türlü ifade hürriyetini askıya aldığı bir ortamda işte bu Meclis’in çatısı altında maalesef Türkiye’nin hükümet sisteminde çok radikal bir değişiklik yapıldı. Bu değişiklik ne Meclis’te serbestçe tartışıldı ne de kamuoyunda. Daha da vahimi halk oyuna sunulduğunda mühürsüz oy pusulaları seçim mevzuatına aykırı bir biçimde geçerli kabul edildi ve böylece bu anayasa değişikliğinin halk oylamasında kabul edildiği ilan edildi. Ama halk oylamasına ciddi bir meşruiyet gölgesi düşmüş oldu. Olağanüstü hal ortamda alışılagelmiş olan hukuksuzlukları anayasızlaştırma girişimini konsolide etmeye, kurumsallaştırmaya yönelik bir anayasa değişikliği oldu. Bugün artık Türkiye’de hukuk devletine dayanan, insan haklarının korunduğu bir anayasa düzeninin mevcut olduğunu iddia etme olanağı yoktur.

    “CAN ATALAY 14 MAYIS SEÇİM SONUÇLARI RESMİ GAZETE’DE YAYINLANDIĞI ANDA SERBEST BIRAKILMALIYDI”

    Anayasanın emredici hükümlerine uymayan iktidar, aslında gelecek 5 yıl içinde bu hükümlere uymayı bize taahhüt etmektedir. O nedenle başka bir gerekçeye hiç sığınmayın bu bir itirafnamedir. Türkiye AİHM Sözleşmesi hükümlerine, kararlarına uymayı anayasasıyla, imzaladığı uluslararası belgelerle taahhüt etmiştir. Peki gerçekler neyi gösteriyor? Osman Kavala ve Demirtaş kararlarında gördüğümüz gibi Türkiye bu kararların gereğini yerine getirmiyor. Türkiye gerçekten bir hukuk devleti mi? Hakikat şudur; Can Atalay 14 Mayıs seçim sonuçları Resmi Gazete’de yayınlandığı anda serbest bırakılmalıydı. Şu ana kadar serbest bırakılmaması başka bir anayasa ihlalidir. Yaratılan yapay anayasa krizi ortamında Yargıtay’ın adli uyuşmazlıklarda temyiz merci oldu, AYM’nin ise süper temyiz merci olmadığı şeklindeki ifadelerin hiçbir hukuki karşılığı yoktur. Bizler AYM’nin süper temyiz merci olduğunu ileri sürmüyoruz. Anayasamızın 148’inci maddesinde bir değişiklik yapıldı ve şu hüküm eklendi; herkes anayasada ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nde garanti edilen haklarından birinin kamu gücü tarafından ihlal edilmesi halinde AYM’ye bireysel başvuruda bulunabilir. Kim bu kamu gücü? Yasama organı, yürütme organı, yargı organı ve idari makamlar. Peki, Can Atalay’ın hakkını ihlal eden kamu gücü neresi? Yargı organı. O hâlde Anayasa Mahkemesi bir süper temyiz merci olarak mı karar verdi, yoksa 27 Ekim 2023’te Resmî Gazete’de yayınladığı kararla Anayasa’nın kendisine verdiği bir yetkiyi mi kullandı? O nedenle yurttaşların zihninde gereksiz karmaşalara sebep olmayalım.

    Bir süredir iktidar bloğuna mensup milletvekilleri kamuoyunda bir zihinsel hazırlık yaptıklarını düşünüyorlar, bize ‘Darbe anayasasından kurtulalım, yeni bir anayasa yapalım, sivil ve demokratik anayasa yapalım’ çağrısında bulunuyorlar. Kim inanır size? Şu an yürürlükte olan anayasa hükümlerini uygulamayanların neden acaba yeni bir anayasaya ihtiyacı var, bu birinci soru. İkinci soru: Şu an elimizdeki anayasanın üçte 2’sini siz bir darbe ortamından beter bir ortamda değiştirdiniz. Ne yaptınız? Her türlü ifade hürriyetinin askıya alındığı olağanüstü hâl döneminde getirdiniz, bu anayasayı değiştirdiniz, hiç kimse tartışamadan bunu kamuoyunun oyuna sundunuz, referandum yaptınız, üstelik hukuku da ihlal ederek sonuçları açıkladınız. Şimdi, böylece aslında bir sorunun cevabını bulmuş oluyoruz. Bu darbe anayasasından yakınanlar neden yakınmış oluyorlar acaba? Bana kalırsa bu mevcut anayasada yapmış oldukları otoriter hükümler, otoriter değişiklikler kendilerine yetmiyor, dahasını gerçekleştirmeyi hedefliyorlar.”

  • EMEKLİLİKTE ADALET DERNEĞİ ESKİŞEHİR İL TEMSİLCİSİ: “YAŞITLARIMIZIN AKRAN ZORBALIĞINA UĞRUYORUZ”

    MELTEM KARAKAŞ

    Emeklilikte Adalet Derneği Eskişehir İl Temsilcisi Süleyman Yamak, “Yaşıtlarımızın akran zorbalığına uğramaya başladık. Kademeli bir şekilde emekli olmak istiyoruz” dedi.

    Emeklilikte Adalet Derneği (EMADDER) Eskişehir İl Temsilcisi Süleyman Yamak, Türkiye’de mevcut emeklilik sisteminde adaletsizlik olduğunu söyleyerek, “Kademeli bir şekilde emekli olmak istiyoruz. SGK sistemindeki yamalı bohçanın düzeltilmesini istiyoruz. Akranlarımızla aramızda 17-20 yıl fark olmamasını talep ediyoruz” diye konuştu. 

    “ADALETSİZ BİR ŞEKİLDE ÇALIŞMAK ZORUNDA KALAN BİR KİTLEYİZ”

    Süleyman Yamak konuşmasında şu ifadeleri kullandı:

    “Sihirli tarih 8.9.99’dan sonra akranlarıyla aralarına erkeklerde 17, kadınlarda da 20 yıl fark olarak adaletsiz bir şekilde çalışmak zorunda kalan bir kitleyiz. Çalışmalarımız geçen yıl aralık ayından beri başladı. Bu EYT yasasını bekliyorduk. Cumhurbaşkanımızın açıklamasından sonra akranlar arasındaki bu fark bizi mücadele etmeye sürükledi. Biz de Twitter’da başlayan mücadelemizi kısa zamanda örgütlenerek derneğimizi kurduk. Çalışmalarımıza devam ediyoruz. 81 ilde temsilciliklerimiz var. Sahadayız, stant kuruyoruz, broşür dağıtıyoruz. Bizim de üyeliklerimiz yoğun şekilde devam ediyor. 1.5 milyona yaklaştı sosyal medyada takipçilerimiz. Derneğimizin de üye sayısı tüm illerde etkili bir şekilde.

    “YAŞITLARIMIZIN AKRAN ZORBALIĞINA UĞRAMAYA BAŞLADIK”

    Biz yaşıtlarımızın akran zorbalığına uğramaya başladık. ‘Siz çalışın, bizim maaşlarımızı ödeyin’ diyor arkadaşlarımız. En büyük zorluklardan birisi psikolojik zorluk. Ekonomik olarak da arkadaşlarımız bizden 20 yıl daha fazla emekli maaşı alacaklar. Bu da zaten külliyata vurduğunuz zaman 1 milyona yakın para yapıyor. Yaşadığımız zorlukta 17-20 sene akranlarımızdan fazla çalışacağız. Hem sağlığımız hem psikolojimiz açısından çok etkileyici bir durum. Bizim derneğimizin tablosunda belirtildiği şekilde biz kademeli bir şekilde emekli olmak istiyoruz. EYT 43’te bitti. Biz de 43’ten itibaren zaten tablomuzda çalışmalarımızı yaptık. Bütün siyasi partilere gönderdik. Şu anda 4 tane siyasi parti bizim için yasa teklifi sundu. Kademeli bir şekilde emekli olmak istiyoruz. SGK sistemindeki yamalı bohçanın düzeltilmesini istiyoruz. Biz yola çıktığımızda EYT’liler zaten bizi arkasında bıraktı. EYT’nin mağdur ettiği kesimiz biz. EYT’liler bize destek olmuyorlar. Söylemlerinde de bu yok.

    “AKRANLARIMIZLA ARAMIZDA 17-20 YIL FARK OLMAMASINI TALEP EDİYORUZ”

    Maaş bağlama oranları 2002 yılından itibaren iyice düştü. Bununla hiç kimse geçinemiyor. Bunun da düzeltilmesi gerekiyor. Bunun için haklı bir mücadele var zaten emekli dernekleriyle beraber. Maaş bağlama oranlarının artması lazım. Gerçekten emekli maaşları çok düşük. SGK’nın bu yamalı bohçasının düzlemesini istiyoruz. Kademli şekilde emekli olmak istiyoruz. Akranlarımızla aramızda 17-20 yıl fark olmamasını talep ediyoruz.”

  • SİNOP’TA PAZARCI KIZIL: “YENİ YILDA VERGİLER VE ALDIĞIMIZ ÜRÜNLER PAHALANDIKÇA BİZİM KAZANCIMIZ YİNE DÜŞÜK OLACAK”

    MUSTAFA USTA

    Sinop’ta pazarcılık yapan esnaf Oruç Kızıl, “Paramızın değeri yok ve değeri düştü. Kazanç olarak elde fazla bir şey kalmıyor. Bunun sebebi hükümetin para politikaları. Faizler, mazotun artması, doların artması, vergiler ve benzeri durumlar” dedi. Pazarcı Ali Ar ise, “Mazot olmuş 38- 40 lira. Hayat şartları gerçekten insanları yordu. Psikolojik olarak herkesin dengesi bozuk. Sistem gerçekten çöktü. Şu anda alım gücü sıfır” diye konuştu.

    Sinop’ta Pazartesi ve Perşembe günleri kurulan Sinop Halk Pazarında pazarcılık yapan esnaf, 2023 yılında para kazanamadıklarını, yeni yıldan da para kazanma umutlarının olmadığını belirtti. 

    “PARAMIZIN DEĞERİ YOK VE DEĞERİ DÜŞTÜ”

    Sinoplu pazarcı Oruç Kızıl, “Pazarda fiyatlar bu sene yüksekti. Enflasyon da yüksekti. Ürünlerimiz pahalı. Vatandaşın alım gücü düşük. Paramızın değeri yok ve değeri düştü. Kazanç olarak elde fazla bir şey kalmıyor. Bunun sebebi hükümetin para politikaları. Faizler, mazotun artması, doların artması, vergiler ve benzeri durumlar. Şu an müşteri seyrek. Kış sezonu zayıf geçiyor. Yazın belki biraz canlanır. Yeni yılda vergiler ve aldığımız ürünler pahalandıkça bizim kazancımız yine düşük olacak. O yüzden fazla beklentimiz yok” dedi.

    Pazarcı Ali Ettin Duman, “Şu anki duruma bakaraktan yeni yılın hiç iyi olacağını sanmıyorum. Niye derseniz, emeklilerin maaşına zam gelse bile harcamalar aşırı derecede pahalı” diye konuştu.

    “HAYAT ŞARTLARI GERÇEKTEN İNSANLARI YORDU”

    Esnaf Ali Ar ise şunları söyledi:

    Bu sene hiç verim alamadım. Hayat şartları gerçekten çok kötü. Enflasyon sıfır. Para kazanma olayı yok ama hayata sıkı sarılmaktan, mücadeleden yılma da yok. Hayat 1-0 geriden devam ediyor. Masraflar ağır. Mazot olmuş 38- 40 lira. Hayat şartları gerçekten insanları yordu. Psikolojik olarak herkesin dengesi bozuk. Sistem gerçekten çöktü. Şu anda alım gücü sıfır. Vatandaşın gerçekten sıkıntısı var ama aza kanaat idare ediyorlar. Geçici sıkıntıları bu şekilde birbirimize destek olarak çözeceğiz. Benim tek sıkıntım, emekli olamadım. Yüreğim yanıyor. Benim yanımda çalışan adamlar emekli oldu ama ben olamadım. 7 bin 200 güne düşsün, emekliyim ama 9 bin gün. 50 tane adam çalıştırdım hepsi emekli oldu ama ben olamadım.”

    Pazar gelen müşteri Adnan Erken ise, “Şu anda pazar bomboş. Her şey ateş pahası. Millet nasıl yetiştirecek edecek hayret ediyorum. Emekli maaşları 7 bin 500 lira şu an. 10 bin yapsalar ne olacak? Hiç değişen bir şey olmayacak çünkü Ocak ayında bildiğiniz gibi her şeye zam gelecek. Bunlar zaten her şeyi etkiliyor. Bundan sonra açlığa mahkum” diye konuştu.

  • YOZGAT’IN GARİPLER KÖYÜ TARİHİ BİNALARIN RESTORE EDİLMESİNİ İSTİYOR

    YOZGAT’IN GARİPLER KÖYÜ TARİHİ BİNALARIN RESTORE EDİLMESİNİ İSTİYOR

    SEYFİ ÇELİKKAYA

    Yozgat’ın Sorgun ilçesine bağlı Garipler köyü, şimdilerde adeta hayalet köy görünümünde. 2006 yılında yapıldıktan sonra arada bir kaplama yapılarak iyileştirilmeye çalışılan yol bu yol sökülmesine karşılık yapılamamasından yakınan Garipler köyü sakinleri, tarihi kilise binasının restore edilmesini istiyor. Taş yapının, görmek için gelenlerin başına uçmasından korktuklarının altını çiziyorlar.

    Yozgat il merkezi ile bağlı olduğu Sorgun ilçe merkezinin ortasında, her iki taraftan da grup köy yollarının kesiştiği noktada bulunan Garipler köyü, 1923 yılına kadar Anadolu’da bulunan Rumların yaşadığı, Lozan görüşmeleri sonucu Yunanistan ile imzalanan nüfus mübadelesi sonucu Selanik’ten göç eden göçmenlerin yerleştirilip, yaşadığı bir köy. 1970 yılına kadar bir bölümü cami, diğer bölümü okul olarak kullanılan Rumlardan kalan tarihi kilise binası, Vakıflar tarafından koruma altına alınınca, okul ve cami başka binalara taşındı. Tarihi kilise binası da definecilerin uğrak yerlerinden biri haline gelip, yapının önemli bölümü tahrip edilip, uçma tehlikesinin bulunduğu aktarıldı. 5 hanenin yaşadığı, yaz aylarından köy dışında yaşayanların gelmesiyle 20-25 haneye ulaşan köyde yaklaşık 15 bin dönüm tarım alanından her yıl 8 bin dönümünde arpa, buğday, nohut, mercimek ekimi yapılıyor. Tarihi kilise binasının restore edilerek, turizme kazandırılması gerektiğini kaydeden köylüler, kilise binasının hemen yanında yaptıkları küçük cami binasına minare de yaptı. Tarihi kilise binası ile yapılan minare ilginç bir görüntü ortaya çıkardı.

    “SADECE GELİP FOTOĞRAFLARINI ÇEKİYORLAR, OLAN BU”

    Garipoğulları Beyliği’nin yaşadığı Garipler Köyü’nün çok eski medeniyetlere ev sahipliği yaptığına vurgu yapan Köy Muhtarı Mustafa Altunbaş, tarihi kilesinin sadece eski medeniyetlerde kilise olarak kullanılmadığını, bölgeye yerleşen Müslümanlar tarafından da cami olarak kullanıldığı söyledi. Geçmişinde manastır olarak kullanılan kilisenin Garipoğulları Beyliği döneminde camiye dönüştürüldüğünün altı çizen Muhtar Altunbaş, 1924’ten itibaren cami olarak kullanılan yapının bir bölümü daha sonra okul yapıldığını ifade etti. Altunbaş, şöyle konuştu:

    “Kilisemiz daha önceden ilköğretim okulu ve de cami olarak kullanılıyordu. Köylünün göç alması, köyümüzün göç alması nedeniyle ilk önce okulumuz iptal oldu, daha sonra da cami iptal olunca yerine de yeni cami yaptık, minaremizi yaptık. Kilise olarak tabir edilen yerimiz şu an atıl durumda, kullanılacak durumda değil. Devlet yetkililerine zaman zaman müracaatlarımız oldu, hiç ilgi alaka da göremiyoruz. Sadece gelip fotoğraflarını çekiyorlar, inceleme yapıyorlar, olan bu. Şu anki sıkıntımızda, yani görüyorsunuz yukarıda harabe durumunda, vatandaş merak ediyor, girip incelemek isteyen insanların başına taş düşer diye de tereddütteyiz ama devlet büyüklerimiz, devlet yetkililerimiz bu vakıflarla ilgili olan arkadaşlar da gelip de doğru düzgün bir ilgi alakada göstermediler, bu yüzden muzdaribiz. Mümkünse yapılmasını yapılmıyorsa da yıkılmasına; ya derdimize derman ya katlımıza ferman.”

    “SÖZDE DESTEK VERİLİYOR AMA DOĞRU DÜZGÜN BİR DESTEK DE GÖRMEDİK”

    Köyde yaşayanlara, köye dönüş yapanlara tarım yapmaları için destek verildiğinin söylenmesine karşılık, kendilerinin bu desteklerden yararlanamadıklarını ifade eden Muhtar Altunbaş, açıklamasını şöyle sürdürdü:

    “Köyümüz daha önceleri 80-90 haneye tekabül ediyordu çocukluğumda. Şu an kışın 5 hane gibi kalıyoruz. Yazın bu 20-25 haneye kadar çıkıyor, yazlıkçılarımız geldiği için biraz daha mutluyuz ama böyle giderse köylerimiz tamamen boşalacak. Devletten de köylerimize ilgi alaka, maddi, manevi olarak illa para köylünün ihtiyacı olan işte tarım aletleridir, hayvancılıktır, şudur budur desteklerinden de faydalanmak isteriz. Sözde destek veriliyor ama doğru düzgün bir destek de görmedik. Köye gelenlere beş hayvan, inek bazında şudur budur denildi ama biz bir şeyini görmedik devletin.”

    “YOLLARIMIZIN YAPILMASI İÇİN BİR UMUDUMUZ HAVAALANI KALDI”

    Garipler köyü muhtarı Altunbaş, köy yolunun eskiyen yolun asfaltının sökülüp, stabilizesinin serildiğini ama yapılmadığını bildirdi. Yozgat il merkezi ile bağlı bulundukları Sorgun ilçesi ile aynı ulaşım mesafesinde bulunan köyün grup köy yolu üzerinde yer aldığını kaydeden Muhtar Altunbaş, yol sorununun çözümü için tek umutlarının bölgede yapılan havaalanı olduğunu bildirdi, açıklamasını şöyle tamamladı:

    “Sorguna 20 kilometre. Yozgat’a da 20-25 kilometre, hemen hemen orta gibi yani. Bu yolun yapılması, asfalt olması Taşpınar, Kababele bağlandığı zaman Aydıncık’tan gelen, Ankara’dır, Yozgat’tır gitmek isteyen vatandaşın Sorgun’a gitmeden buradan direkt gittiği zaman en kötü 40 kilometreye yakın bir faydası olur. Grup yolu olması itibariyle Taşpınar köyü olsun, muhtarla beraber her şeyde dilekçemizi de veriyoruz ama bir ilgi alaka yok, yapılmıyor. Neden yapılmadığını da bilemiyoruz. Devletin ödeneği mi yoktur, programı almıyorlar, onu da devlet büyükleri kendileri bilir. Havaalanı yapılırsa belki sağdan soldan giriş yapılır, yollarımız yapılması için bir umudumuz havaalanı kaldı. İnşallah hava alan açıldığında belki Yozgat’tan gelen ayrı, bu taraflardan olsun, Eymir’den olsun, diğer köylerden olsun, gidenler olursa o yönden belki bir devlet tarafından yapılma imkanı var galiba.”

  • TFF BAŞKANI BÜYÜKEKŞİ, HAKEM MELER’İ TEDAVİ GÖRDÜĞÜ HASTANEDE ZİYARET ETTİ: “BUNA SEBEBİYET VEREN TÜM PAYDAŞLARIN KENDİLERİNE GELMESİNİ TALEP EDİYORUM”

    TFF BAŞKANI BÜYÜKEKŞİ, HAKEM MELER’İ TEDAVİ GÖRDÜĞÜ HASTANEDE ZİYARET ETTİ: “BUNA SEBEBİYET VEREN TÜM PAYDAŞLARIN KENDİLERİNE GELMESİNİ TALEP EDİYORUM”

    Türkiye Futbol Federasyonu (TFF) Başkanı Mehmet Büyükekşi, dün MKE Ankaragücü-Çaykur Rizespor maçının ardından, Ankaragücü Başkanı Faruk Koca’nın yumruklu saldırısına uğrayan hakem Halil Umut Meler’i, tedavi gördüğü hastanede ziyaret etti. Büyükekşi, ziyaretinin ardından; “Bunun bir milat olması lazım. Bugün önemli görüşmeler yapacağız. Gençlik Spor Bakanımız, İçişleri Bakanımız, Adalet Bakanımız ile önemli görüşmeler yapacağız. Bu olayın suçluları, buna sebep veren tüm paydaşlarının kendilerine gelmesini tüm kamuoyundan talep ediyorum” açıklamasını yaptı.

    Süper Lig’de dün akşam yapılan MKE Ankaragücü-Çaykur Rizespor maçının sonunda sahaya girerek hakem Halil Umut Meler’e yumruk atan Ankaragücü Kulübü Başkanı Faruk Koca bu sabah tutuklandı. Türkiye Futbol Federasyonu (TFF) Başkanı Mehmet Büyükekşi, bugün; hakem Halil Umut Meler’in Ankara’da tedavi gördüğü hastanenin önünde açıklama yaptı. Büyükekşi, hakem Meler’i ziyaretinin ardından hastane önünde şunları söyledi:

    “Tüm futbol camiamıza geçmiş olsun. Gerekli açıklamalarımızı yaptık… Anında, hızlı bir şekilde toplandık. Bugün sabah Ankara’ya geldik. Allah’a çok şükür, başhekimimizin bizlere belirttiği gibi ve biz de gördük ki sağlık durumu hocamızın gayet iyi. İnşallah yarın taburcu olacak. Hocamızın 10 günlük bir yavrusu var. Özellikle bir an önce ailesine gitmek istiyor, İzmir’e dönmek istiyor.

    Bu yapılan saldırı gerçekten hepimizi çok derinden üzdü. Çok üzülüyoruz. Bu tür konularla keşke şu anda burada olmasaydık. Biz Türkiye Futbol Federasyonu olarak; Cumhuriyetimizin 100. yılında 2024 Avrupa Şampiyonası’na katıldık. Vatandaşlarımızı güzel bir şekilde onurlandırdık, gururlandırdık. 2032 Avrupa Şampiyonası’na İtalya ile birlikte ev sahipliği yapma hakkı aldık.

    Ama bu iş, kesinlikle bu unutulmaması lazım. Bunun bir milat olması lazım. Bugün bizim buraya gelmemiz, sadece geçmiş olsun değil. Bugün önemli görüşmeler yapacağız. Sayın bakanlarımız ile Gençlik Spor Bakanımız ile İçişleri Bakanımız ile Adalet Bakanımız ile önemli görüşmeler yapacağız. Bu olayın her türlü gerek suçluları, gerekse bunan sebep veren tüm paydaşları, bir kendilerine gelmesini tüm kamuoyundan talep ediyorum.”

    Büyükekşi, gazetecilerin sorularını da yanıtladı. Ligin bundan sonra nasıl devam edeceği ile ilgili soruya, Büyükekşi; “Bununla ilgili biz bugün bu görüşmelerimi yapacağız. Yarın yönetim Kurulu toplantımızda, bütün konuları açıklığıyla ne kararlar alacağımız ile ilgili daha detaylı bilgi vereceğiz. Bugün temaslarımızı yapalım. Olayı şiddetle kınıyoruz. Bu tür olayların; bu oldu, iki hafta sonra tekrar eski haline gelsin, böyle bir şey kesinlikle kabul edilemez” dedi.

    Büyükekşi, ayrıca; “Hedefimiz Türkiye’de futbolun doğru şekilde, herhangi bir sıkıntı yaşamadan devam etmesi… Şu anda hakemimiz önemli, hakemlerimizin sağlığı, ruh sağlığı önemli. Bunun için buradayız” dedi.

     

  • FOÇA BELEDİYE BAŞKANI FATİH GÜRBÜZ, MESAİ ARKADAŞLARI VE DOSTLARIYLA BULUŞTU

    FOÇA BELEDİYE BAŞKANI FATİH GÜRBÜZ, MESAİ ARKADAŞLARI VE DOSTLARIYLA BULUŞTU

    Yerel seçimlerde yeniden Foça Belediyesi Başkan aday adayı olduğunu açıklayan Fatih Gürbüz, mesai arkadaşları ve dostlarıyla bir araya geldi.

    Belediye Başkanı Fatih Gürbüz için 11 Aralık Pazartesi akşamı Karakum Plajı Tesisleri’nde yoğun bir katılımla gerçekleşen buluşmada duygulu anlar yaşandı.

    Belediye çalışanlarına seslenen Foça Belediye Başkanı Fatih Gürbüz, ‘‘Gerçek anlamda sizinle aile olmaktan, sizinle birlikte çalışmaktan gurur duydum. İyisiyle kötüsüyle benim açımdan çok iyi bir beş yıl geçirdik. Zor koşullarda çalıştınız, hiçbir zaman ne benim ne de belediyenin başını öne eğdirmediniz. Belediyede başkanlar değişir, müdürler değişir, amirler değişir ama belediyenin emekçileri her zaman kalır. Gayretli çalışmalarınız için sizlere sonsuz teşekkür ediyorum’’ dedi.

    Önümüzdeki yerel seçimlerde yeniden Foça Belediyesi Başkan aday adayı olduğunu da ifade eden Başkan Fatih Gürbüz, ‘‘Bu bir veda konuşması değil, ikinci dönemin heyecanının konuşması. Biz böyle büyük bir aile olduğumuz sürece ne Cumhuriyet Halk Partisi’nin ne de bizlerin sırtı yere gelmez. Çünkü ben biliyorum arkamda eşim, üç çocuğum, annem-babam yok; benim arkamda koskoca Foça Belediyesi’nin aslan gibi çalışan emekçileri ve dostlarım, arkadaşlarım var. İnşallah martın sonunda belediye başkanı olduğumda yeniden buluşacağız. Sizleri seviyorum’’ dedi.

    Mesai arkadaşları ve dostları, Belediye Başkanı Fatih Gürbüz’e teşekkür ederek, 31 Mart 2024 Yerel Seçimleri sürecinde başarılar diledi.

  • İSMET GÜNEŞHAN, SPORDA ŞİDDETİN ÖNLENMESİ İÇİN MECLİS ARAŞTIRMA ÖNERGESİ VERDİ

    İSMET GÜNEŞHAN, SPORDA ŞİDDETİN ÖNLENMESİ İÇİN MECLİS ARAŞTIRMA ÖNERGESİ VERDİ

    CHP Çanakkale Milletvekili İsmet Güneşhan, MKE Ankaragücü – ÇAYKUR Rizespor maçı sonrasında Kulüp Başkanı Faruk Koca’nın Hakem Hasan Umut Meler’e saldırmasıyla gündeme gelen sporda şiddet olaylarıyla ilgili Meclis araştırma önergesi verdi. Güneşhan önergesinde, “Sporun metalaşması, kötü sonuçların ve özellikle şiddetin nedenlerinden biridir. Ülkemizde sporda şiddet sıklıkla görülen, neredeyse olağanlaşan ve kimi çabalara rağmen önüne geçilemeyen bir durumdur. Sporda şiddet yalnızca kınamayla, alınacak birkaç yasak ya da verilecek birkaç disiplin cezasıyla çözülebilecek sınırın ötesine geçmiştir. Bu nedenle kapsamlı bir araştırmaya, detaylı bir çalışmaya, radikal kararlar alınmasına ve yapısal reformlar yapılmasına ihtiyaç duyulmaktadır” dedi.

    CHP Çanakkale Milletvekili ve TBMM Milli Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu üyesi İsmet Güneşhan, Ankaragücü – ÇAYKUR Rizespor maçı sonrasında Kulüp Başkanı Faruk Koca ile beraberindekilerin Hakem Hasan Umut Meler’e saldırmasının ardından sporda şiddetin önlenmesi için TBMM’ye Meclis araştırma önergesi verdi.

    Güneşhan, önergesinde şu ifadelere yer verdi:

    SPORUN METALAŞMASI, KÖTÜ SONUÇLARIN VE ÖZELLİKLE ŞİDDETİN NEDENLERİNDEN BİRİDİR”

    “Sporun bir fiziksel aktivite, eğlence aracı ve dostluk göstergesinin ötesine geçerek endüstrileşmesiyle birlikte hiç beklenmeyen olaylar yaşanmaktadır. Sporun metalaşması, kötü sonuçların ve özellikle şiddetin nedenlerinden biridir. Ülkemizde sporda şiddet sıklıkla görülen, neredeyse olağanlaşan ve kimi çabalara rağmen önüne geçilemeyen bir durumdur. Ankaragücü ile ÇAYKUR Rizespor maçında kulüp başkanının ve beraberindekilerin hakeme saldırıda bulunması ve yaralaması, şiddetin geldiği noktayı göstermektedir. Sporda şiddet yalnızca kınamayla, alınacak birkaç yasak ya da verilecek birkaç disiplin cezasıyla çözülebilecek sınırın ötesine geçmiştir. Bu nedenle kapsamlı bir araştırmaya, detaylı bir çalışmaya, radikal kararlar alınmasına ve yapısal reformlar yapılmasına ihtiyaç duyulmaktadır. Bu nedenle daha önce atılmış adımların neden sporda şiddet konusunda çözüm olmadığını incelemek gerekmektedir.

    İKTİDARIN SPORA MÜDAHALE ETME İSTEĞİ, FEDERASYON BAŞKANLARINI BELİRLEYEREK SPORU DİZAYN ETME ÇABALARI HERKESİN MALUMUDUR

    Passolig, sporda şiddetin önüne geçeceği gerekçesiyle iktidar tarafından methiyeler düzülmüş bir uygulamayken geldiğimiz noktada, sadece belli gruplara maddi çıkar sağlamanın ötesine geçememiştir. Genel olarak iktidarın bu konuyu çözmekten uzak bir tavır içerisinde olduğu anlaşılmaktadır. Bunda en önemli gerekçelerden biri iktidarın genel tutumunun sporda da devam etmesidir. Başta futbol olmak üzere, iktidarın spora müdahale etme isteği, federasyon başkanlarını belirleyerek sporu dizayn etme çabaları herkesin malumudur. Bunun önüne geçebilmek için ciddi adımlar atılması gerekmektedir. Federasyonların, onlara bağlı kurulların ve hakemlerin bağımsızlığının sağlanması ve yalnızca ilgili sporla ilişkili çalışmalar yapabilmesi amacıyla yapısal reformlar gerekmektedir.

    SPORDA ŞİDDETİN NEDENLERİNİN VE ÇÖZÜM YOLLARININ ARAŞTIRILMASI AMACIYLA MECLİS ARAŞTIRMASI AÇILMASINI TALEP EDERİZ”

    Cezaların caydırıcılığının temele alınmasını, farkındalık ve bilinçlendirmenin artırılmasını, federasyon başkanlarının ve hakemlerin tarafsızlığının sağlanmasını, sporun ekonomik temellerinin kayıt dışı yöntemlere alet edilmemesini gerçekleştirmek için topyekun bir çaba gösterilmelidir. Aksi takdirde bu sorunun önüne geçilemeyeceği açıktır. Bu bağlamda genelde sporda, özelde ise futbolda şiddetin önüne geçilebilmesi için bu sorunun nedenlerinin ve çözüm yollarının, dünya örneklerinin incelenerek araştırılması amacıyla Anayasa’nın 98. ve TBMM iç Tüzüğü’nün 104 ve 105. maddeleri gereğince Meclis Araştırması açılmasını arz ve talep ederiz.”

  • DEVLET BAHÇELİ: HALİL UMUT MELER’E YAPILAN ŞEDİT SALDIRIYI KINIYOR, SALDIRGANLARIN EN AĞIR ŞEKİLDE CEZALANDIRILMASINI TEMENNİ EDİYORUM

    DEVLET BAHÇELİ: HALİL UMUT MELER’E YAPILAN ŞEDİT SALDIRIYI KINIYOR, SALDIRGANLARIN EN AĞIR ŞEKİLDE CEZALANDIRILMASINI TEMENNİ EDİYORUM

    MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, “Sayın Halil Umut Meler’e yapılan şedit saldırıyı kınıyor, kendisine geçmiş olsun dileklerimi iletiyor, saldırganların ve dün akşamki ortama çanak tutan provokatörlerin en ağır şekilde cezalandırılmasını temenni ediyorum. Türk futbol hayatının şikeyle, şiddetle, sinir nöbeti geçiren ve illegal fonlara adı karışan kuşkulu isimlerle anılması esef ve endişe verici bir tabloyu ortaya çıkarmıştır” dedi.

    MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, hakem Halil Umut Meler’in dün akşam Trendyol Süper Lig’de oynanan MKE Ankaragücü-Çaykur Rizespor maçında Ankaragücü Başkanı Fatih Koca’nın saldırısına uğramasına tepki gösterdi. Bahçeli, sosyal medya hesabından yaptığı paylaşımda şunları kaydetti:

    “TÜRK FUTBOL HAYATININ ŞİKEYLE, ŞİDDETLE, SİNİR NÖBETİ GEÇİREN VE İLLEGAL FONLARA ADI KARIŞAN İSİMLERLE ANILMASI ESEF VERİCİ BİR TABLOYU ORTAYA ÇIKARMIŞTIR”

    “Süper Lig’in 15. haftasında oynanan MKE Ankaragücü-Çaykur Rizespor futbol müsabakasının bitiminde sahaya hışım ve hınçla giren MKE Ankaragücü Kulüp Başkanı’nın görevli hakeme yumruklu saldırısı ve müteakiben meydana gelen ilave şiddet sahneleri milletimizi derinden yaralamış, Türk sporuna gölge düşürmüştür. Bahanesi ne olursa olsun asla tasvip edilmeyecek ilkel görüntüler aynı zamanda toplumsal huzur ve güvenliğimizi de sarsmıştır.

    Söz konusu müsabakanın hakemi Sayın Halil Umut Meler’e yapılan şedit saldırıyı kınıyor, kendisine geçmiş olsun dileklerimi iletiyor, saldırganların ve dün akşamki ortama çanak tutan provokatörlerin en ağır şekilde cezalandırılmasını temenni ediyorum. Türk futbol hayatının şikeyle, şiddetle, sinir nöbeti geçiren ve illegal fonlara adı karışan kuşkulu isimlerle anılması esef ve endişe verici bir tabloyu ortaya çıkarmıştır.

    Ahlaklı insan, sorumluluk düzeyi yüksek insan demektir. Sporun ahlak, barış ve kardeşlik doğasına muhalif faillerin ve sancılı gelişmelerin sürekli mesafe alması, bununla mündemiç sosyal bir içerik kazanması Türkiye’yi zora sokacaktır. Buna karşı verilecek mücadele de haklı ve meşru bir mücadeledir, milli birlik ve dayanışma ruhumuza hiç kimse, hiçbir surette kast edemeyecektir.

    “TÜRK SPORUNUN BİRKAÇ PROVOKATÖRE TESLİM OLMAMASINI ÜMİT EDİYORUM”

    Şu anda akli selime, itidale, sükûnete, sağduyuya ve sorumluluk anlayışıyla hareket etmeye çok ciddi ihtiyaç vardır. Türkiye Futbol Federasyonu Yönetim Kurulu kararı ile tüm liglerdeki maçların süresiz olarak ertelenme kararıyla birlikte, Türkiye Faal Futbol Hakemleri ve Gözlemcileri Derneği’nin, hakemlerin maçlara çıkmama çağrısının tekrar gözden geçirilmesini, Türk sporunun birkaç provokatöre teslim olmamasını yürekten ümit ediyorum.

    Yaşanan bu krizi Türk sporu/futbolu için bir fırsata çevirmek mümkündür. Kaynaşıp kucaklaşarak, sevgi ve saygı içerisinde, dostluk ve centilmenlik etrafında kenetlenerek sahaları tribünlerle birlikte şölen ortamına, bayram ve bahar havasına dönüştürmek hedefimiz ve haysiyet görevimizdir. Sorunlardan kaçarak çözüm bulamayız, sürgülü kapıları, kilitli gönülleri açamayız. Gün bir olma günü, kardeş olma günü, hoşgörü günüdür.”

     

  • NAZİLLİLİ SÜT ÜRETİCİSİ: “BU İŞTEN MEMNUN DEĞİLİZ. VERDİĞİMİZ EMEĞİN KARŞILIĞINI ALAMIYORUZ”

    NAZİLLİLİ SÜT ÜRETİCİSİ: “BU İŞTEN MEMNUN DEĞİLİZ. VERDİĞİMİZ EMEĞİN KARŞILIĞINI ALAMIYORUZ”

    Aydın’ın Nazilli ilçesinde süt üreticiliği yapan Mustafa Biçer, “Maliyete vurduğumuzda girdiği kapıdan çıkıyor. Kalırsa bize doğan hayvanı yaşatabilirsek sadece buzağısı kalıyor. Yonca da aynı şekilde, silajlık mısır da aynı şekilde. Bizim girdi mi maliyetlerimiz ikiye katladı. Her sabah saat 5’te sağım oluyor, saat 7’den sonra yemlenmesi ve diğer bakımları var. Saate vurduğunuzda burada 10 saatin üzerinde çalışma var ve biz bunun karşılığını alamıyoruz” dedi.

    Nazilli’ye bağlı Hamzalı Mahallesi’nde hayvancılıkla uğraşan ve süt üretimi yapan Mehmet Ünal Biçer ve oğlu Mustafa Biçer, artan girdi maliyetlerinden şikayet etti. Mustafa Biçer, şunları söyledi:

    “GİRDİ MALİYETLERİMİZ İKİYE KATLANDI”

    “Bizlerin günlük 1000-1100 kilo arasında sütümüz oluyor. Burada bulunan hayvanların maliyeti günlük 12 bin lira civarında. Hemen hemen 65 tane sağılan hayvanımız var. Bir hayvan günlük 8 kilo yem yiyor; 2 kilo yonca, 2 kilo saman, 25 kilo silaj yiyor. Bugünkü fiyatları baz aldığımızda 65 tane ineğin bize maliyeti 12 bin lira civarında. Bin 100 kilo civarında da sütümüz oluyor. Şu andaki rakamlarla sütümüzü sattığımızda bu rakam toptan olarak 15 bin lira civarında oluyor, 3 bin lira gibi rakam kalıyor. Bunların içerisinde çiftliğin elektrik gideri yok, bakıcı parası yok, sağılmayan hayvanların masrafı yok, buzağı ve veteriner gider yok. Maliyete vurduğumuzda girdiği kapıdan çıkıyor. Kalırsa bize doğan hayvanı yaşatabilirsek sadece buzağısı kalıyor. Yonca da aynı şekilde, silajlık mısır da aynı şekilde. Bizim girdi mi maliyetlerimiz ikiye katladı. Her sabah saat 5’te sağım oluyor, saat 7’den sonra yemlenmesi ve diğer bakımları var. Saate vurduğunuzda burada 10 saatin üzerinde çalışma var ve biz bunun karşılığını alamıyoruz.

    “VERDİĞİMİZ EMEĞİN KARŞILIĞINI ALAMIYORUZ”

    Burada şu anda 10 milyonluk yatırım var. Bugünkü koşullarda yüzde 40’tan faize koysak hiçbir şey yapmadan yaşar gideriz. Süt raftaki fiyat gibi değil bizde. Satış fiyatı şu anda 13,50- 13,70 lira civarında. Bu fiyatlarda yeni oldu denildi. Bundan kısa bir dönem önce 10 lira ile 11 lira arasında süt satıyorduk. Et maliyetleri de ortada. Kasaba her gün zam geliyor. Duyuyoruz görüyoruz fakat biz kestirdiğimiz zaman karkas alım fiyatları belli. Ondan da memnun değiliz. Dana yetiştirip satsan da onun da karı yok. Süt yetiştirip satsanız da aynı karı yok. Hayvanların yiyeceğinin yarısını tarlamızdan karşılıyoruz. Yarısını da dışarıdan alıyoruz. Bizim yaklaşık olarak 100 dönüme yakın işlediğimiz arazi var. Hayvancılığın yanında narenciye üretimi de yapıyoruz. Bu sene portakal fiyatlarını da umduğumuzu bulamadık. Geçen sene ağacın başında 2 liraya 3 liraya satılırken, bu sene de aynı hatta daha düşük fiyatlara gidiyor. Geçen seneye göre mazot uçtu. İki katını geçti, gübre desek aynı fakat sattığımız ürün para etmiyor. Ben üniversite mezunuyum, baba mesleğini yapmayı tercih ettim. Kurulu düzeni bozmayalım diyoruz. Babam işletmeyi bana devretti. Bayrağı aldım götürebildiğim kadar götürmeye çalışıyorum ama zor bu iş. Biz bu işten memnun değiliz. Çektiğimiz, verdiğimiz emeğin karşılığını alamıyoruz.”

    Mehmet Biçer ise “Hayvanların altını sıyırıyoruz. Çukura, havuza koyuyoruz. Biz bu tesisi kurarken Gıda ve Tarım Bakanlığı o zaman için şart koşmuştu. Bunun amacı şuydu; nitrat ve nitratın içme suyuna karışmamasıydı. Bunu yaptırdık bunu da buradan gübreyi biyogazcılar bunları tankerlerle çekiyorlar, ocaklarına götürüyorlar. Posasını ayırıyorlar gazını nerede kullandıklarını bilmiyoruz. Aydın Kuyucak’ta Çobanisa’da Mahallesi’nde bir havuz yapmışlar. Orada toparlıyorlar” dedi.