Blog

  • FİLİSTİN ULUSAL KONSEYİ ÜYESİ DALAL SALAMEH: “FİLİSTİNLİNİN KARŞISINA ÜÇ SEÇENEK BIRAKILIYOR. YA KÖLE OLARAK YAŞAYACAK YA GÖÇE ZORLANACAK VEYA DİRENİŞÇİ OLARAK ÖLDÜRÜLMELERİ MEŞRU KILINACAK”

    Filistin Ulusal Konseyi üyesi Dalal Salameh, TBMM’de düzenlenen “İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’nin Kabulünün 75. Yıl Dönümünde Gazze’de Kadın ve Çocuk Olmak” programında; “Bu işgal hükümeti, ‘iyi Filistinli, ölü Filistinli’ düşüncesine sahip. Bu faşist hükümet bunu düşünüyor: Filistinli, ancak ölü olunca iyi bir Filistinli olabilir. Filistinlinin karşısına üç seçenek bırakılıyor. Ya köle olarak yaşayacak ya göçe zorlanacak sürgün edilecek Mısır’a veya başka bir ülkeye veya direniş gösterecekler ve direnişçi olarak öldürülmeleri meşru kılınacak” dedi.

    TBMM’de bugün, “İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’nin Kabulünün 75. Yıl Dönümünde Gazze’de Kadın ve Çocuk Olmak” programı düzenlendi. Filistin Ulusal Konseyi Üyesi Dalal Salameh, programa konuşmacı olarak katıldı. Salameh, şunları söyledi:

    “Gazze Şeridi’ndeki, Kudüs’teki halkımızın olağanüstü bir durumdan geçtiklerini ifade etmek istiyorum. Filistin davamız olağanüstü bir süreçten geçiyor… Bir işgal girişimine maruz kalıyor. Filistin halkını yok sayan bir politika uygulanıyor. Yerleşim yerlerini geliştirmek ve aynı zamanda göçe zorlama politikalarını devam ettiriyor. Filistin davası bir varlık savaşıdır. Düşmana karşı bir varlık savaşı veriyoruz.

    Filistin, üç yıldır 100 binden fazla şehit vermiştir. Halkımızın yarısı ya komşu ülkelerde veya göç ülkelerinde yaşıyorlar. Bugün özellikle Gazze’de iki milyon 300 bin kişi yaşıyor ve orada ölümle karşı karşıya kalıyor. Bu aynı zamanda ABD tarafından destek görüyor, İsrail’in, katillerin yanında duruyor.

    Amerika, 13 ülkeye karşı veto hakkını kullandı, ateşkesi engelledi. Sadece 10 ülke karşı çıktı. ABD bugün yalnızlaşıyor. Bunu anlaması gerekiyor. ABD bundan sonraki süreçte, farklı bir sürece girecek. Bugün toplu katliam yaşıyoruz. 18 bini aşkın şehit var. Bunun yarısı çocuk ve kadından oluşuyor. Ve birçok kayıp var. 50 bine yakın yaralı var. Gazze bugün dünyanın en büyük toplu mezarlığı haline geldi. Bütün uluslararası örgütler sessiz.

    Öldürme durumunun olağanüstü hali, güvenli olması gereken noktalar hedef alınıyor. Yasak silahlar kullanılıyor. Mescid-i Aksa, 9 haftadır cuma namazları kılınmıyor. Sadece 3 bin kişi kılabiliyor. Sadece 3 bin kişiye izin veriliyor. Bütün namaz kılanlar, bütün halk; mescidin dış kapılarında namaz kılıyor.

    Bizim mülteci kamplarımız, altyapılarımız yıkılıyor. Bu işgal hükümeti, ‘iyi Filistinli, ölü Filistinli’ düşüncesine sahip. Bu faşist hükümet… Bunu düşünüyor. Filistinli ancak ölü olunca iyi bir Filistinli olabilir. Filistinlinin karşısına üç seçenek bırakılıyor. Ya köle olarak yaşayacak ya göçe zorlanacak sürgün edilecek Mısır’a veya başka bir ülkeye veya direniş gösterecekler ve direnişçi olarak öldürülmeleri meşru kılınacak.

    Biz topraklarımızda orada kalmaya devam ediyoruz. Onlar için tehlike olarak görülüyor bu durum. Onların bizi hedef almasını meşru kılıyor. İnsanlarımız onların yalancı medya kuruluşları tarafından saldırıya maruz kalıyor. Bütün dünya bu medya söylemini benimsiyor.

    Uluslararası kanunların sağlanması gerekiyor. İşgal, er ya da geç sonlanacak. Filistinliler zafere ulaşacaklar.”

     

  • İETT TÜM YÖNETİCİLERİ İLE SAHA DENETİMLERİNE DEVAM EDİYOR

    İETT TÜM YÖNETİCİLERİ İLE SAHA DENETİMLERİNE DEVAM EDİYOR

    İstanbul toplu ulaşımında en büyük role sahip olan ve günde 5 milyona varan yolcu taşıyan İETT, daha kaliteli ve daha konforlu yolculuk için tüm yönetim kadrosuyla pik saatlerde denetimler gerçekleştiriyor. 

    İstanbul’da bir günde 800 farklı hatta 55 bin sefer gerçekleştiren ve 1 milyon 255 bin km mesafe kat eden İETT, 6 bin 517 araç ile şehrin her noktasında 7 gün 24 saat hizmet veriyor. 

    İETT ARAÇLARI, EKVATORUN ÇEVRESİNİ GÜNDE 32 KEZ KAT EDİYOR

    Bir gün içinde yaptığı mesafe ile dünyanın en geniş yeri olan ekvatorun çevresinin 32 katı, Türkiye’nin iki ucu olan Edirne-Kars arasının ise 750 katı yol giden İETT, otobüs ve metrobüsler ile 5 milyona varan yolculuk gerçekleştiriyor. Silivri’den Pendik’e kadar İstanbul’un her noktasında 7 gün 24 saat süren bu sistemin kusursuz olarak işletilmesi için İETT yönetimi şehrin her noktasında denetimlerini sürdürüyor. 

    İETT YÖNETİCİLERİ DENETİMLERE KATILIYOR

    Bu denetimlere, İETT’nin tüm yöneticileri de katılmaya ve işe gidiş gelişlerinde İETT araçları kullanmaya başladılar. Özellikle şehrin trafiğinin en yoğun olduğu saatlerde gerçekleştirilen denetimlere İETT Genel Müdürü İrfan Demet de katıldı. İETT Genel Müdürü İrfan Demet, iş çıkışında önce 76-D Taksim-Bahçeşehir otobüs hattı ile metrobüse gitti. Cevizlibağ durağından metrobüse binen ve birçok durakta inerek incelemeler gerçekleştiren İrfan Demet, gerekli gördüğü yönlendirmeleri de gerçekleştirdi.

     

  • İBB’DEN ATANAMAYAN VE EMEKLİ ÖĞRETMENLERE DESTEK

    İBB’DEN ATANAMAYAN VE EMEKLİ ÖĞRETMENLERE DESTEK

    İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB), atanamayan ve emekli öğretmenler için destek programını hayata geçirdi. İstanbulluların önerisiyle başlatılan uygulama ile 10 farklı branştan öğretmenler, İBB Mahalle Evleri’nde derslere başladı. Proje ile öğretmenlere kendi mesleklerini yapma imkanı sunuluyor. İstihdam yolu ile ekonomik destek sağlanıyor.

    İBB’den verilen bilgiye göre, İBB Mahalle Evleri, ilkokul, ortaokul, lise ve üniversiteye hazırlık düzeyine yönelik ders destek atölyelerine ev sahipliği yapıyor. Eğitime erişimi kısıtlı olan öğrenciler için başlatılan  hizmet bir başka proje ile de buluşuyor. İstanbulluların “Bütçe Senin” katılımcı bütçe uygulaması ile atanamayan ve emekli öğretmenler için önerdiği proje, 7 İBB Mahalle Evi’nde 17 öğretmenin verdiği derslerle hayata geçiriliyor.

    MESLEKLERİNİ YAPABİLECEKLER

    İBB, mezun olduktan sonra atanamayan, mesleği dışında işlerde çalışmak durumunda kalan ve emekli öğretmenleri yalnız bırakmadı. 10 farklı branştan 17 öğretmene Mahalle Evleri’nde çalışma imkanı verildi. Proje ile öğretmenlere istihdam yolu ile ekonomik destek sağlanıyor. İstanbullular, öğretmenlerin deneyimlerinden bilgi birikimlerinden faydalanıyor.

    BİN 363 ÇOCUĞA EĞİTİM HİZMETİ VERİLDİ

    Ders Destek Atölyeleri’nde 15 branş öğretmeni, 1 rehber öğretmeni, 1 eğitim koordinatörü olmak üzere 17 öğretmen görev yapıyor. Türkçe, Edebiyat, Fen Bilgisi, Fizik, Sosyal Bilgiler, Tarih, Coğrafya, Matematik, Geometri, İngilizce olmak üzere 10 branşta eğitimler veriliyor. Her bir öğretmen soru çözümü ve ders destek atölyeleri ile aylık 64 saat öğrencilerin eğitim süreçlerine destek sağlıyor. Destek atölyeleri ile İBB Mahalle Evleri’nde ilkokul, ortaokul ve lise öğrencilerine yönelik toplam 529 atölye gerçekleştirildi, bin 363 çocuğa eğitim hizmeti sunuldu.

  • KARAMOLLAOĞLU’NDAN HASAN BİTMEZ’İN SAĞLIK DURUMU HAKKINDA AÇIKLAMA: “TEDAVİSİ YOĞUN BAKIMDA DEVAM ETMEKTEDİR. DURUMU CİDDİYETİNİ KORUYOR”

    KARAMOLLAOĞLU’NDAN HASAN BİTMEZ’İN SAĞLIK DURUMU HAKKINDA AÇIKLAMA: “TEDAVİSİ YOĞUN BAKIMDA DEVAM ETMEKTEDİR. DURUMU CİDDİYETİNİ KORUYOR”

    Saadet Partisi (SP) Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu, Genel Başkan Yardımcısı Kocaeli milletvekili Hasan Bitmez’in sağlık durumu hakkında; “Hasan Bitmez kardeşimizin tedavisi yoğun bakımda devam etmektedir. Durumu ciddiyetini koruyor. 24 saattir dualarıyla destek olan, güç veren aziz milletimizden ve teşkilat mensuplarımızdan dualarını eksik etmemelerini istirham ediyorum” açıklamasını yaptı.

    SP Genel Başkanı Karamollaoğlu, dün TBMM Genel Kurulu’ndaki konuşmasının sonunda bayılıp yere düşen ve hastaneye kaldırılan Genel Başkan Yardımcısı Hasan Bitmez’in sağlık durumu hakkında X hesabından bugün paylaşım yaptı. Karamollaoğlu’nun açıklaması şöyle:

    “Dün bütçe görüşmeleri esnasında rahatsızlanarak hastaneye kaldırılan Genel Başkan Yardımcımız ve Kocaeli Milletvekilimiz Hasan Bitmez kardeşimizin tedavisi yoğun bakımda devam etmektedir. Durumu ciddiyetini koruyor. 24 saattir dualarıyla destek olan, güç veren aziz milletimizden ve teşkilat mensuplarımızdan dualarını eksik etmemelerini istirham ediyorum. En kısa zamanda iyi haberler almayı ve kendisini tekrar aramızda görmeyi temenni ediyorum.”

  • TBMM BÜTÇE GÖRÜŞMELERİ… TÜRKER ATEŞ: “BOTAŞ VE ELEKTRİK İLETİM A.Ş. VATANDAŞA DESTEK OLMAK İÇİN Mİ ZARAR ETTİRİLİYOR YOKSA DAĞITIM ŞİRKETLERİNE KAYNAK AKTARILMAK İÇİN Mİ?”

    CHP Bolu Milletvekili Türker Ateş, TBMM Genel Kurulu’nda bütçe görüşmelerinde; “Enerji Bakanlığına bağlı BOTAŞ ve Elektrik Üretim A.Ş.’nin görev zararı astronomik derecede artıyor. Geçen sene doğal gaz fiyatları zirve yaptı. Geçen yılın tamamında BOTAŞ’a ödenen görev zararı 5 milyar; bu yılın ilk on ayında 62 milyar artış, yüzde 1.140. Elektrik İletim AŞ 2001 yılında 4,9 milyar lira kâr ederken 2022 yılında Cumhurbaşkanlığı kararıyla özelleştirme kapsamına alınıyor. 2022 yılında faaliyet raporuna göre 10 milyar liraya yakın zarar ediyor. Bu kurum zarar bahane edilerek kelepir fiyata satılacak mı? BOTAŞ Elektrik Üretim A.Ş. ve Elektrik İletim A.Ş. vatandaşa destek olmak için mi zarar ettiriliyor yoksa dağıtım şirketlerine kaynak aktarılmak için mi” dedi.

    TBMM Genel Kurulu’nda 2024 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi, 2022 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifi ile Sayıştay raporlarının görüşmeleri devam ediyor. Genel Kurul’da bugün Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı, Savunma Bakanlığı ve bağlı kuruluşların bütçeleri görüşülüyor. Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı bütçesi üzerine söz alan CHP Bolu Milletvekili Türker Ateş, şunları ifade etti:

    “BOTAŞ VE ELEKTRİK ÜRETİM AŞ’NİN GÖREV ZARARI ASTRONOMİK DERECEDE ARTIYOR”

    “Enerji Bakanlığına bağlı BOTAŞ ve Elektrik Üretim A.Ş.’nin görev zararı astronomik derecede artıyor. Geçen sene doğal gaz fiyatları zirve yaptı. Geçen yılın tamamında BOTAŞ’a ödenen görev zararı 5 milyar; bu yılın ilk on ayında 62 milyar. Artış, yüzde 1.140. ‘Ücretsiz doğal gaz verdik’ bahanesine lütfen sığınmayın, ücretsiz doğal gazın maliyeti 8 milyar lira. Bakanlığa bağlı bir diğer kuruluş olan Elektrik Üretim A.Ş.’nin geçmiş yıllarda hiç görev zararı olmamış. Bu senenin ilk on ayında 52,9 milyar lira görev zararı ödemesi aktarıldı; bunu da size sorduk, dediniz ki; ‘Cumhurbaşkanlığı bir karar aldı, belli tüketici gruplarını desteklemek için, vatandaşımızın yükünü hafifletmek için maliyetin bir kısmını devlet üstlendi.’ Bu karar, Cumhurbaşkanlığının kararı niçin Resmi Gazete’de yayımlanmadı? Bu karara göre hangi tüketici grupları desteklenmektedir? Bu tüketici grupların elektrik faturaları sübvanse edilmeseydi ne kadar ödeme yapacaklardı, desteklediğinde ne kadar ödeme yapıyorlar?

    “BOTAŞ VE ELEKTRİK İLETİM A.Ş. VATANDAŞA DESTEK OLMAK İÇİN Mİ ZARAR ETTİRİLİYOR YOKSA DAĞITIM ŞİRKETLERİNE KAYNAK AKTARILMAK İÇİN Mİ?

    Elektrik İletim A.Ş. 2001 yılında 4,9 milyar lira kâr ederken 2022 yılında Cumhurbaşkanlığı kararıyla özelleştirme kapsamına alınıyor. 2022 yılında faaliyet raporuna göre 10 milyar liraya yakın zarar ediyor. Kâr eden bir kamu işletmesinin özelleştirme kapsamına alındıktan sonra zarar etmesi hangi durumu akla getiriyor? Bu kurum zarar bahane edilerek kelepir fiyata satılacak mı? BOTAŞ Elektrik Üretim A.Ş. ve Elektrik İletim A.Ş. vatandaşa destek olmak için mi zarar ettiriliyor yoksa dağıtım şirketlerine kaynak aktarılmak için mi?

    “EPDK ELEKTRİK TÜKETİCİLERİNİ DEĞİL ELEKTRİK ŞİRKETLERİNİ KOLAYLAYAN BİR YAPI KAZANMIŞ DURUMDA”

    Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu (EPDK) elektrik tüketicilerini değil elektrik şirketlerini kolaylayan bir yapı kazanmış durumda. EPDK’nin mevcut başkanı çoklu maaş uygulamalarından alan bürokratlarımızdan. EPDK Başkanı aynı zamanda Türk Hava Yolları’na bakım, onarım ve modifikasyon işlemleri amacıyla kurulan Türk Hava Yolları Teknik A.Ş.’de de yönetim kurulu üyesi. EPDK Başkanının keyfi yerinde, buna şüphe yok ancak kurumun işletmeleri yüzünden kamu şirketleri zarar ediyor. Sayıştayın 2022 Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı’nın denetim raporunda elektrik dağıtım şirketlerinin Elektrik İletim A.Ş.’ye borçlarını zamanında ödemediği tespit ediliyor. 2022 yılında 10 milyar liraya yakın zarar eden Elektrik İletim A.Ş. bu durumu EPDK’ye bildirdi ancak EPDK zaten özelleştirme kapsamına alındığı için kılını bile kıpırdatmadı.

    “EPDK ASLI GÖREVİNİ YAPMAMIŞTIR, DAĞITIM ŞİRKETLERİNE KIYAK GEÇMİŞTİR

    Ortada görev ve ihmal şüphesi olan 2 kurum var: TEİAŞ ve EPDK. Bakanlığa soru önergemizi tekrar verdik, yanıtta geç tahsilatların faizini yüzde 60’a çıkararak yaptırım öngördüğünüz söyleniyor. EPDK bu kararı ne zaman aldı? 29 Temmuz 2023’te. Sayıştay’a tahsil edilemeyen alacakların tespiti hangi dönemi kapsıyor? 2022 yılı ve öncesini. Olan olduktan sonra, özelleştirme kapsamında kurulu zarara uğrattıktan sonra EPDK yöneticilerinin akıllarına geç tahsil edilen alacaklar için olan faizi yüzde 60’a çıkarmak gelmiş. Burada baş sorumlu EPDK’dir, asli görevini yapmamıştır, dağıtım şirketlerine kıyak geçmiştir.”

     

  • TÜİK: TOPLAM CİRO YILLIK YÜZDE 65,3 ARTTI

    TÜİK: TOPLAM CİRO YILLIK YÜZDE 65,3 ARTTI

    Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) verilerine göre, sanayi, inşaat, ticaret ve hizmet sektörleri toplamında ciro endeksi ekimde aylık yüzde 4,1, yıllık yüzde 65,3 oranında arttı.

    TÜİK, ekim ayına ilişkin ciro endekslerini açıkladı. Buna göre, sanayi, inşaat, ticaret ve hizmet sektörleri toplamında ciro endeksi, 2023 yılı ekim ayında aylık yüzde 4,1 arttı.

    Toplam cironun alt detaylarına bakıldığında; 2023 yılı ekim ayında aylık sanayi sektörü ciro endeksi yüzde 2,9, inşaat ciro endeksi yüzde 4,6, ticaret ciro endeksi yüzde 4,7, hizmet ciro endeksi ise yüzde 4,3 artış gösterdi.

    TÜİK verilerine göre, sanayi, inşaat, ticaret ve hizmet sektörleri toplamında ciro endeksi yıllık bazda yüzde 65,3 artış kaydetti. 

    Toplam cironun alt detaylarına bakıldığında; 2023 yılı ekim ayında yıllık sanayi sektörü ciro endeksi yüzde 54,6, inşaat ciro endeksi yüzde 98,6, ticaret ciro endeksi yüzde 69,4, hizmet ciro endeksi ise yüzde 63,5 arttı.

     

     

  • CEZAEVİNDEKİ MİLLETVEKİLİ CAN ATALAY’IN İKİNCİ HAK İHLALİ BAŞVURUSU ANAYASA MAHKEMESİ GENEL KURULU’NA SEVK EDİLDİ

    CEZAEVİNDEKİ MİLLETVEKİLİ CAN ATALAY’IN İKİNCİ HAK İHLALİ BAŞVURUSU ANAYASA MAHKEMESİ GENEL KURULU’NA SEVK EDİLDİ

    Anayasa Mahkemesi Birinci Bölümü, cezaevindeki Türkiye İşçi Partisi Milletvekili Can Atalay’ın, hakkındaki ihlal kararına uyulmaması nedeniyle yaptığı ikinci başvuruyu, oy birliğiyle Anayasa Mahkemesi Genel Kurulu’na sevk etti.

    Anayasa Mahkemesi Birinci Bölümü, cezaevindeki milletvekili Can Atalay’ın, Yüksek Mahkeme’nin hakkında verdiği ihlal kararına uyulmaması nedeniyle yaptığı ikinci ihlal başvurusunu bugün görüştü. Bölüm, oybirliğiyle; Can Atalay’ın ikinci ihlal başvurusunun Genel Kurul’a sevk edilmesine karar verdi.

    AYM, “YENİDEN YARGILAMA VE TAHLİYE ZORUNLUDUR” DEMİŞTİ

    Anayasa Mahkemesi’nin ilk ihlal kararının gerekçesi, 27 Ekim’de Resmî Gazete’de yayınlanmıştı. Gerekçeli kararda, “Anayasa Mahkemesi’nce başvurucu hakkında tespit edilen hak ihlallerinin sonlandırılmasına ve sonuçlarının ortadan kaldırılmasına yönelik olarak; yeniden yargılamanın başlaması, mahkûmiyet hükmünün infazının durdurulması ve ceza infaz kurumundan tahliyesinin sağlanması, başvurucunun hükümlü statüsünün sona erdirilmesi, yeniden yargılamada durma kararı verilmesi işlerinin yerine getirilmesi zorunludur” değerlendirmesi yapılmıştı.

    İSTANBUL 13. AĞIR CEZA MAHKEMESİ DOSYAYI, YARGITAY’A GÖNDERMİŞTİ

    İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi’nin dosyayı Yargıtay’a göndermişti. Mahkeme, Yargıtay 3. Ceza Dairesi’ne gönderilmek üzere, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’na yazı yazmıştı. Yazıda, şu ifadeler kullanılmıştı:

    “Anayasa Mahkemesince verilen bireysel başvuruya konu ihlal kararı Mahkememizin kararına ilişkin olmayıp, Yargıtay ilgili Ceza Dairesince verilen tahliye talebinin reddi kararına ilişkin olduğu, dosyanın ilgili Daire önünde bulunduğu sırada başvurucunun milletvekili seçildiği ve bireysel başvuruya konu ihlalin bu Dairenin kararından kaynaklandığı, ayrıca bireysel başvuru yapıldıktan sonra ilgili Ceza Dairesince dosyanın esastan incelendiği ve karara bağlandığı, bu sebeple oluşan yeni hukuki durum karşısında Yargıtay 3. Ceza Dairesince yeni bir değerlendirme yapılmasının zorunlu olduğu anlaşıldığından dosya Cumhuriyet Başsavcılığınıza gönderilmiştir.”

    Yerel mahkemenin dosyayı Yargıtay’a göndermesine tepki gösteren Can Atalay, “25 Ekim günlü Anayasa Mahkemesi kararının yerine getirilmediği her bir dakikanın bu ülkede yaşayan herkesin hak ve özgürlüğünü korumakla yükümlü devletin niteliklerine zarar verdiği açıktır. Ancak ‘ikili devlet’ anlayışını kabul etmiyoruz. Buna alışmayacağız.  Anayasa Mahkemesi kararlarına uyulmamasına ilişkin bir ‘irade’ var ise bu iradenin 13. Ağır Ceza Mahkemesi başkanına ait olamayacağı açık olduğundan hukuka bağlı olmayan devlet hayalinin sahipleri kimlerdir?” açıklamasını yapmıştı.

    YARGITAY CUMHURİYET BAŞSAVCILIĞI, “TAKDİR YÜKSEK DAİRE’NİNDİR” MÜTALAASINI VERMİŞTİ

    Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı, Anayasa Mahkemesi kararına rağmen tahliye edilmeyen cezaevindeki Hatay Milletvekili Can Atalay’ın durumu ile ilgili mütalaasını, 3 Kasım’da 3. Ceza Dairesi’ne sunmuştu.

    Mütalaada; “Hiçbir, devlet varlığına kasteden bir suçu işlemekle suçlanan bir kimsenin dokunulmazlığını kabul etmez. Aksi bir kabul, adalete olan inancı sarsarak kamu vicdanını da rahatsız eder. … Mahkumiyetine esas sevk ve uygulama maddelerinin Türk Ceza Kanunu’nun 312. maddesi kapsamında kalan suça ilişkin olduğu anlaşıldığından, seçimden önce bu madde kapsamında suç işleyen milletvekili, yasama dokunulmazlığından yararlanamayacaktır. Hükümlünün mahkumiyetine konu suç ve eylemleri devlet güvenliğine karşı işlenen suçlardandır ve madde kapsamına girmeyeceğini düşünmek mümkün değildir… Tahliye kararının reddi veya kabulü konusunda takdir yüksek Dairenindir” değerlendirmesi yapılmıştı.

    YARGITAY 3. CEZA DAİRESİ, AYM KARARINA UYULMAMASINA HÜKMETMİŞ, AYM ÜYELERİ HAKKINDA SUÇ DUYURUSUNDA BULUNMUŞTU

    Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’nın mütalaasının ardından Yargıtay 3. Ceza Dairesi, Anayasa Mahkemesi’nin TİP Hatay Milletvekili Can Atalay hakkında verdiği “seçilme hakkı” ve “kişi hürriyeti ve güvenliği” haklarının ihlal edildiği yönündeki kararına uyulmamasına hükmetmişti.

    Daire, “yargısal aktivizm” yapmakla suçladığı ihlal kararı yönünde oy kullanan AYM üyeleri hakkında suç duyurusunda bulunmuştu. Daire aynı zamanda Atalay’ın milletvekilliğinin de düşürülmesi işlemlerine başlanması için kararı TBMM Başkanlığı’na göndermişti.

     

  • YANKI BAĞCIOĞLU: “SON CUMHURBAŞKANLIĞI TEZKERESİ DENİZ HAYDUTLUĞUYLA MÜCADELENİN YANI SIRA TERÖRİZMLE DE MÜCADELE İÇİN GEMİ GÖREVLENDİRMEMİZE CEVAZ VERMEKTEDİR”

    YANKI BAĞCIOĞLU: “SON CUMHURBAŞKANLIĞI TEZKERESİ DENİZ HAYDUTLUĞUYLA MÜCADELENİN YANI SIRA TERÖRİZMLE DE MÜCADELE İÇİN GEMİ GÖREVLENDİRMEMİZE CEVAZ VERMEKTEDİR”

    CHP Genel Başkan Yardımcısı Yankı Bağcıoğlu, Bab El Mandeb ve Adan Körfezi’nde bölgesindeki ticaret gemilerinin saldırıya uğramasına ilişkin “Saldırıların artan yoğunluğu dikkate alındığında, bölgede ABD liderliğinde terörizmle mücadele harekâtı yapan CTF-153’ün yetersiz kaldığı ve caydırıcılık sağlayamadığı aşikâr olup önümüzdeki dönemde CTF-153’e öncelikle siyasi destek sağlamak maksadıyla daha fazla devletten katkı sağlamaya çalışılacağı değerlendirilmektedir. Son Cumhurbaşkanlığı Tezkeresi deniz haydutluğuyla mücadelenin yanı sıra terörizmle de mücadele için bölgede gemi görevlendirmemize cevaz vermektedir. Türkiye’den gemi talebi olduğu takdirde İsrail-Gazze çatışmaları da dikkate alınarak olabilecek sonuçları çok iyi analiz ederek her boyutuyla kapsamlı değerlendirme yapılması gerekmektedir” dedi.

    CHP Milli Savunma Bakanlığından Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı ve Gölge Bakan Yankı Bağcıoğlu, deniz ticaret yollarının güvenliğiyle ilgili yazılı açıklama yaptı. Bağcıoğlu’nun açıklaması şöyle:

    TÜRK DENİZ KUVVETLERİ, BAB EL MANDEB VE ADEN KÖRFEZİ’NDE DENİZ TİCARETİNİN GÜVENLİĞİNİ SAĞLAMAK MAKSADIYLA DESTEK OLMAKTADIR”

    “Manama/Bahreyn’de bulunan ve ABD liderliğinde görev yapan Birleşik Deniz Kuvvetleri (Combined Maritime Forces) emrinde, bölgede 5 ayrı deniz görev kuvveti faaliyet göstermektedir. Bu görev kuvvetlerinden; 17 Nisan 2022 tarihinde kurulan Birleşik Görev Kuvveti-153 (Combined Task Force 153 (CTF 153)) Kızıldeniz, Bab El Mandeb ve Aden Körfezi’nde terörizmle mücadele, uluslararası deniz güvenliği ve kapasite geliştirme çabalarına odaklanmaktır. Ticaret gemilerinin korunmasında halen ABD Deniz Kuvvetleri’nden bir subayın komuta ettiği bu görev kuvveti faaliyet göstermektedir. Türk Deniz Kuvvetleri ise bölgede deniz haydutluğu faaliyetlerine karşı deniz ticaretinin güvenliğini sağlamak maksadıyla 2009 yılında kurulan Birleşik Görev Kuvveti-151’e (CTF-151) dönemsel olarak gerek komutayı devralarak gerek gemi katılımı sağlayarak destek olmaktadır.

    ABD LİDERLİĞİNDE TERÖRİZMLE MÜCADELE HAREKÂTI YAPAN CTF-153’ÜN YETERSİZ KALDIĞI VE CAYDIRICILIK SAĞLAYAMADIĞI AŞİKÂR”

    Bugüne geldiğimizde, özellikle İsrail’in Gazze’ye yapmış olduğu harekât sonrasında Yemen’deki Husi’ler tarafından; Kasım 2023’te Zodiac şirketi tarafından işletilen İsrail bağlantılı ‘Central Park’ adlı tanker, Aden açıklarında kaçırıldı. 04 Aralık 2023’te ABD Merkez Kuvvetler Komutanlığı (CENTCOM), Amerikan savaş gemisi USS Carney’in, Kızıldeniz’de üç ticari gemiye düzenlenen saldırılar sonrası bölgede üç insansız hava aracını (İHA) düşürdüğünü açıkladı. 11 Aralık 2023 tarihinde, Norveç bayraklı Strinda isimli tanker, Bab el Mandeb Boğazı yakınlarında füze saldırısına uğradı. Saldırıların artan yoğunluğu dikkate alındığında, bölgede ABD liderliğinde terörizmle mücadele harekâtı yapan CTF-153’ün yetersiz kaldığı ve caydırıcılık sağlayamadığı aşikâr olup önümüzdeki dönemde CTF-153’e öncelikle siyasi destek sağlamak maksadıyla daha fazla devletten katkı sağlamaya çalışılacağı değerlendirilmektedir.

    “SON CUMHURBAŞKANLIĞI TEZKERESİ DENİZ HAYDUTLUĞUYLA MÜCADELENİN YANI SIRA TERÖRİZMLE DE MÜCADELE İÇİN GEMİ GÖREVLENDİRMEMİZE CEVAZ VERMEKTEDİR”

    Son Cumhurbaşkanlığı Tezkeresi deniz haydutluğuyla mücadelenin yanı sıra terörizmle de mücadele için bölgede gemi görevlendirmemize cevaz vermektedir. Türkiye’den gemi talebi olduğu takdirde İsrail-Gazze çatışmaları da dikkate alınarak olabilecek sonuçları çok iyi analiz ederek her boyutuyla kapsamlı değerlendirme yapılması gerekmektedir.”

     

  • GAZZE ŞİFA HASTANESİ DOKTORLARINDAN GHASSAN EBU SİTTAH: “SAVAŞ SIRASINDA YAŞADIĞIM ŞEYLER, 30 YIL BOYUNCA SAVAŞ CERRAHI OLARAK GÖRDÜĞÜM HER ŞEYİN ÖTESİNDE. YAŞAMIN BÜTÜN BİLEŞENLERİ YOK EDİLDİ”

    Gazze Şifa Hastanesi doktorlarından Ghassan Ebu Sittah, TBMM’de düzenlenen “İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’nin Kabulünün 75. Yıl Dönümünde Gazze’de Kadın ve Çocuk Olmak” programına gönderdiği video mesajda; “Bu savaş sırasında tanık olduklarımız ve benim yaşadığım şeyler de 30 yıl boyunca savaş cerrahı olarak gördüğüm her şeyin ötesinde. Tüm sağlık sistemi, sistematik olarak yok edildi. Yaşamın bütün bileşenleri yok edildi” dedi.

    TBMM’de bugün, “İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’nin Kabulünün 75. Yıl Dönümünde Gazze’de Kadın ve Çocuk Olmak” Programı düzenlendi. Gazze Şifa Hastanesi Doktoru Ghassan Ebu Sittah, programa bir video mesaj gönderdi. Sittah’ın mesajı şöyle:

    “Bu savaş sırasında tanık olduklarımız ve benim yaşadığım şeyler de 30 yıl boyunca savaş cerrahı olarak gördüğüm her şeyin ötesinde. Tüm sağlık sistemi, sistematik olarak yok edildi. Yaşamın bütün bileşenleri yok edildi. Su ve kanalizasyon sistemleri, okullar, üniversiteler yok edildi. Bunların hepsinin amacı Gazze’yi yaşanmaz bir yer haline getirmek. Ve bu sayede de savaşın asıl amacı olan etnik temizlik, ateşkesten sonra bile devam edecek.

    İsrail, Gazze’deki çocukların yüzde 1’ini öldürdü. Ve 100 bin çocuk öldürüldü, 50 günden kısa bir süre içinde. Ayrıca, Gazze’nin yetişkin nüfusunun da yüzde 1-1 buçuğu öldürüldü. Evlerin yüzde 60-70’i yıkıldı. 300’den fazla okul yok edildi, üniversitelerin tamamı yok edildi. Yüzde 5’i çocuk olan 50 bin yaralı var.

    “TÜRK HEKİMLERİ DE BU HASTALARI AMELİYAT EDEBİLMEK İÇİN GAZZE’YE GELEBİLİRLER”

    Bunların hepsi sağlık sisteminin çökmesine, insanların sadece yaraları yüzünden vefat etmelerine neden oldu. Şu anda bulaşıcı hastalık salgınlarını da görüyoruz. Yetersiz beslenme var. Gazze şu an salgın hastalıklar için elverişli bir ortam oluşturuyor. Kolera ve tifüs salgınlarının da eli kulağında.

    Tek çözüm şu: Kalıcı bir ateşkes gerekiyor. İnsanların evlerinin yeniden inşa edilmesi gerekiyor. Sağlık sisteminin yeniden inşası için sağlık ekiplerinin Gazze’ye erişmesine izin verilmesi gerekiyor. Ve sağlık sistemi tekrar ayağa kalkana kadar sahra hastanelerinin getirilmesi gerekiyor.

    Türkiye’nin depremden sonra yeniden konut oluşturma konusunda önemli bir deneyimi var. Ve bu özellikle yakın gelecekte güvenli, insan hayatına yaraşır bir şekilde yaşamaya geri dönebilmeleri için çok önemli olacak. Bu sayede de eğitim yeniden başlayabilecek. Türkiye’deki sağlık sistemi de birçok yaralıyı kabul edebilecek durumda, kapasitede. Türk hekimleri de bu hastaları ameliyat edebilmek için Gazze’ye gelebilirler.”

     

     

     

  • TBMM BÜTÇE GÖRÜŞMELERİ… DENİZ YAVUZYILMAZ’DAN AKP’YE AKKUYU TEPKİSİ: “11 KİLOMETRELİK VATAN TOPRAĞI 100 YIL BOYUNCA GÖZ GÖRE GÖRE YABANCI BİR ÜLKEYE VERİLİYOR”

    CHP Zonguldak Milletvekili Deniz Yavuzyılmaz, TBMM Genel Kurulu’nda bütçe görüşmelerinde; Akkuyu Nükleer Güç Santrali için Rusya’ya 15 yıl boyunca dolar üzerinden alım garantisi verildiğini belirterek “Santralin sahibi yüzde 100 Rusya, yapım maliyeti 22 milyar dolar. 15 yılda Rusya’ya ödenecek toplam alım garantisi tutarı 38 milyar dolar ve 60 yılda Rusya’ya ödenecek olan toplam tutar güncel spot piyasa fiyatıyla en az 284 milyar dolar, güncel kurla 5 trilyon 680 milyar lira. Rusya bir koyup 13 kazanacak, Türkiye kendi sınırları içerisinde yabancı bir santralden yıllarca ithalat yapmak zorunda kalacak. Bu sözleşmeyle Rusya Türkiye’de bir nevi ilk Rus askeri üssünü de kurmuş olacak. 11 kilometrelik vatan toprağı 100 yıl boyunca göz göre göre yabancı bir ülkeye veriliyor” dedi.

    TBMM Genel Kurulu’nda 2024 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi, 2022 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifi ile Sayıştay raporlarının görüşmeleri devam ediyor. Genel Kurul’da bugün Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı ve bağlı kuruluşların bütçeleri görüşülüyor. Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı bütçesi üzerine söz alan CHP Zonguldak Milletvekili Deniz Yavuzyılmaz, şöyle konuştu:

    “11 KİLOMETRELİK VATANDA TOPRAĞI 100 YIL BOYUNCA GÖZ GÖRE GÖRE YABANCI BİR ÜLKEYE VERİLİYOR”

    “Akkuyu Nükleer Güç Santrali… Santralin dört ünitesi var, her biri bin 200 megawatt gücünde, toplam 4 bin 800 megawatt. Birinci ve ikinci ünitelerin üreteceği elektriğin yüzde 70’ini, üç ve dördüncü ünitelerin yüzde 30’una 15 yıl boyunca alım garantisi veriliyor. Yine bir AK Parti klasiği, tabii ki garantiler dolar üzerinden; 12,35 cent. Santralin sahibi yüzde 100 Rusya, yapım maliyeti 22 milyar dolar. 15 yılda Rusya’ya ödenecek toplam alım garantisi tutarı 38 milyar dolar ve 60 yılda Rusya’ya ödenecek olan toplam tutar güncel spot piyasa fiyatıyla en az 284 milyar dolar, güncel kurla 5 trilyon 680 milyar lira. Rusya bir koyup 13 kazanacak, Türkiye kendi sınırları içerisinde yabancı bir santralden yıllarca ithalat yapmak zorunda kalacak. Santralin ömrü 60 yıl bu ömrü 20 daha uzatmak mümkün, 20 yıl da sökümü olsa toplam 100 yıl demek. Yani Türkiye’yi 100 yıl boyunca Ruya’ya göbeğinden bağımlı hale getiren berbat bir sözleşme. Bu sözleşmeyle Rusya Türkiye’de bir nevi ilk Rus askeri üssünü de kurmuş olacak. 11 kilometrelik vatan toprağı 100 yıl boyunca göz göre göre yabancı bir ülkeye veriliyor, yani AK Parti Rusya’ya 9 ada büyüklüğündeki bir ada toprağını Akdeniz’de tahsis ediyor. Geri almak ne zaman ve nasıl mümkün olacak onu da ancak 100 yıl sonra torunlarımız görecek.

    “AK PARTİ’NİN YAPTIĞI KALICI YAZ SAATİ UYGULAMASINDA ENERJİ TASARRUFU, İŞ VERİMİ, EKONOMİK BİR FAYDA YOK”

    AK Parti Bakanlar Kurulu kararıyla 30 Ekim 2016 tarihinden itibaren kış saati uygulamasını kaldırdı ve yıl boyunca kalıcı yaz saati uygulamasına geçti. Nüfusun yüzde 80’inin yaşadığı ve elektrik tüketiminin yüzde 90’ının gerçekleştiği bölgelerde vatandaşlarımız karanlıkta kalkıyor, karanlıkta okula ve işe gidiyor, karanlıkta okuldan ve işten dönüyor. AK Parti’nin yaptığı kalıcı yaz saati uygulamasında enerji tasarrufu yok, iş verimi yok, ekonomik bir fayda yok, aynı zamanda bu uygulama toplum sağlığını bozuyor, sosyal hayata da zarar veriyor. Kış saati uygulamasının kaldırılıp yaz saati uygulaması kalıcı hâle geldiğinde 2016 yılının kasım ayının elektrik tüketiminin bir önceki yıl aynı ayla kıyaslaması yapıldığında, bırakın elektrik tasarrufu sağlanmasını, elektrik tüketiminin yüzde 7,5 arttığını tespit ettik.

    “YAZ SAATİNİN KALICI HÂLE GELMESİYLE İLGİLİ AK PARTİ’NİN SİPARİŞLE RAPOR HAZIRLATTIĞI KİŞİ ÇORLU TREN FACİASININ DA BİLİRKİŞİSİ

    Bu uygulamanın öncesi ve sonrası karşılaştırıldığında, uygulamanın yerleşik olarak hayata geçtiği 2017 yılının ocak, şubat, mart aylarından şubat ayı seçildiğinde, bir önceki yılın aynı günü, çarşamba günü esas alınarak yapılan karşılaştırmada enerji tüketiminin yükseldiği görülüyor. Saat 06.00’da 2017 yılında kış uygulaması kaldırıldığı için bir önceki yıla oranla elektrik tüketimi yüzde 11,4 artmış durumda. Saat sabah 07.00’de, bir önceki yıla kıyaslandığında elektrik tüketimi yüzde 15,6 artıyor, saat 08.00’de yüzde 17,4 artıyor, saat 09.00’da yüzde 17,6 elektrik tüketimi artıyor ve yıllık elektrik tüketimindeki artış oranı, bu saat aralığındaki artış oranının katbekat altında. Ayrıca, yaz saatinin kalıcı hâle gelmesiyle ilgili AK Parti’nin siparişle rapor hazırlattığı kişi aynı zamanda Çorlu tren faciasının da bilirkişisi.

    “AK PARTİ ELEKTRİKTEKİ TEKELİ BÜYÜTMEK İÇİN TEİAŞ’I DA ÖZELLEŞTİRME SÜRECİNE SOKTU”

    Kış saatinin kaldırılmasıyla artan elektrik tüketimi elektrik üretim şirketlerine de kazanç oldu. Elektrik üretiminin yüzde 81’ini özel şirketler yapıyor, elektrik dağıtımının yüzde 100’ünü neredeyse aynı şirketler yapıyor. Elektrik perakende satışının yüzde yüzünü de aynı şirketler yapıyor. Burada tam bir tekel var ve AK Parti’ye bu yetmedi bu tekeli daha da büyütmek için bu kez de elektrik iletimindeki kurum TEİAŞ’ı özelleştirme sürecine soktu. Önceki enerji bakanı yaptığı açıklamayla, kış-yaz saati arasındaki geçişle 5 yılda 6 milyar TL tasarruf yapıldığını iddia etti, hiçbir bilimsel parametre açıklamadı.”