Blog

  • 30. TBD-HALICI BİLGİSAYARLA BESTE YARIŞMASI’NDA KAZANANLAR ÖDÜL TÖRENİNDE BELLİ OLACAK

    30. TBD-HALICI BİLGİSAYARLA BESTE YARIŞMASI’NDA KAZANANLAR ÖDÜL TÖRENİNDE BELLİ OLACAK

    Cumhuriyet’in 100’üncü yılı kutlamaları kapsamında İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin destekleriyle düzenlenen 30. TBD-Halıcı Bilgisayarla Beste Yarışması’nın ödülleri 14 Aralık’ta Ahmet Adnan Saygun Sanat Merkezi’nde (ASSM) düzenlenecek tören ile sahiplerini bulacak. İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer’in de katılacağı ödül töreninde finale kalan 10 eser dinlenecek ve sahiplerine ödülleri verilecek.

    İzmir Büyükşehir Belediyesi, İZELMAN, Türkiye Bilişim Derneği, HALICI Bilgi İşlem işbirliğiyle düzenlenen Cumhuriyet’in 100’üncü yılı temalı 30. TBD-Halıcı Bilgisayarla Beste Yarışması’nın kazananları 14 Aralık Perşembe saat 20.00’de Ahmed Adnan Saygun Sanat Merkezi’nde (AASSM) düzenlenen törenle sahiplerini bulacak. İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer’in de katılımıyla düzenlenecek ödül töreninde televizyon yapımcısı ve yönetmen İzzet Öz’ün sunumuyla finale kalan 10 eser dinlenecek ve 10 eserin sahibine ödülleri verilecek.

    FİNALİSTLER HALK OYLAMASINA SUNULDU

    44 eserin başvurduğu yarışmada teknik jüri, ön elemeyi yaparak 20 eser seçti. Yarışma jürisi, 20 eserden 10’unu seçerek, finale kalanları belirledi. Finalistler Beste Yarışması Youtube kanalı üzerinden halk oylamasına sunuldu.

    İzmir’de yapılacak finale katılmaya hak kazanan yarışmacılar ve eserleri ise şöyle:

    Ali Çağan Gündüz – “Kutlu Mücadele”

    Alper Demiray – “Varoluş Hikâyesi”

    Arif Tunç Konak – “1923”

    Ayhan Tekin – “1918 den 23 e”

    Ezgi Ozan Avcı – “Umut”

    Furkan Kaya – “Atatürk Yaşıyor”

    Göksel Çetin – “O’nun İzinde”

    İlker Akman – “Altun”

    Ozan Erkal – “Bir ve Sonsuz”

    Selim Aysan – “Yakamoz”

    JÜRİDE KİMLER VAR? 

    Yarışmanın jürisi Garo Mafyan başkanlığında Rahmi Aktepe, Yavuz Durak, Artun Ertürk, Özge Fışkın, Şeref Oğuz, Mehmet Okonşar, İzzet Öz, Hakan Özer, Borga Parlar ve Emrehan Halıcı’dan, teknik jüri ise Bülent Bıyıkoğlu, Dr. Ufuk Önen ve Dr. Murat Yücel’den oluşuyor.

    TOPLAM ÖDÜL 100 BİN LİRA

    Cumhuriyet’in 100. yılı kutlamaları kapsamında düzenlenen yarışmada yarışmacılar bestelerini oluştururken Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün ilkelerinden ve hedeflerinden esinlendi. Tüm katılımcılara açık ve ücretsiz olan yarışmada birinciye 25.000 TL., ikinciye 20.000 TL., üçüncüye 15.000 TL., dördüncüye 8.000 TL., beşinciye 7.000 TL., altıncıdan onuncuya kadar olanlara 5.000’er TL. olmak üzere toplam 100.000 TL. ödül verilecek.

  • ERKAN BAŞ: “AYM KENDİ VERDİĞİ KARARI UYGULAMAYAN ANAYASAYI AYAKLAR ALTINA ALAN BU İHLALE KARŞI SESSİZ KALMAMALI”

    Türkiye İşçi Partisi (TİP) Genel Başkanı Erkan Baş, “AYM öncelikle ivedilikle bu ihlal başvurusunu gündemine almalı ve daha önce aldığı kararların uygulanmaması karşısında, daha önce oy çokluğuyla aldığı kararın uygulanmaması karşısında oy birliğiyle ihlal kararı vermeli ve artık bu top çevirme, bu çeşitli bahanelerin arkasına sığınarak halkın iradesini gasp etme oyununa bir son verilmeli. Çok net ifade ediyorum, AYM kendi verdiği kararı uygulamayan Anayasa’yı ayaklar altına alan bu ihlale karşı sessiz kalmamalı” dedi.

    TİP Genel Başkanı Erkan Baş, bugün TBMM’de düzenlediği basın toplantısında gündeme dair değerlendirmelerde bulundu. Konuşmasına Saadet Partisi Kocaeli Milletvekili Hasan Bitmez’e geçmiş olsun dileyerek başlayan Baş, sözlerine şöyle devam etti:

    “ERDAL EREN’İ SEVGİYLE, SAYGIYLA, ÖZLEMLE ANIYORUZ”

    “Bugün 13 Aralık. Sevgili Erdal Eren’in 12 Eylül’ün faşist generallerinin talimatlarıyla yaşı büyütülerek idam edilmesinin 43’üncü yıl dönümündeyiz. Kendisini bir kez daha sevgiyle, saygıyla, özlemle anıyoruz. Tek tesellimiz aradan geçen 43 yılın sonunda bile milyonlarca yurttaşımız, gençler Erdal Eren’i sevgiyle, saygıyla hatırlıyorlar. Onun hakkında bu kararı verenlerin isimleri ise sadece lanetle anılıyor. Bu vesileyle, Kenan Evren’e özenenlerin, yargıyı bir sopaya çevirip topluma yargı sopasıyla hiza vermeye çalışanların, haksız, hukuksuz, adil olmayan kararların altına imza atanları bir kez daha uyarıyoruz.

    Adında ‘Adalet’ olan ve adı batsın dışında herhangi bir biçimde adını anamayacağımız AKP döneminde Türkiye tarihinin en adaletsiz günlerini yaşayan bir ülke hâline geldi. TBMM çatısı altındayız. Normal şartlarda adaletisin a’sından söz edebileceğimiz bir ülkede, bu parlamentoda yurttaş tarafından kendisine verilen görevi yerine getirmesi gereken Hatay Milletvekilimiz Can Atalay hâlâ esir tutuluyor. Biraz evvel Anayasa Mahkemesi’nin (AYM) ilgili bölümüne ikinci ihlal başvurusunu, AYM’nin kararının uygulanmamasını, Anayasa kararlarının uygulanmamasını içeren başvurumuzu oy birliğiyle Genel Kurul’a sevk ettiklerini öğrendik.

    “AYM İVEDİLİKLE İHLAL BAŞVURUSUNU GÜNDEMİNE ALMALI VE ARTIK BU TOP ÇEVİRME OYUNUNA BİR SON VERMELİ”

    Yapılması gereken tek bir şey var. Buradan çağrı yapıyoruz: AYM öncelikle ivedilikle bu ihlal başvurusunu gündemine almalı ve daha önce aldığı kararların uygulanmaması karşısında, daha önce oy çokluğuyla aldığı kararın uygulanmaması karşısında oy birliğiyle ihlal kararı vermeli ve artık bu top çevirme, bu çeşitli bahanelerin arkasına sığınarak halkın iradesini gasp etme oyununa bir son verilmeli. Çok net ifade ediyorum, AYM kendi verdiği kararı uygulamayan Anayasa’yı ayaklar altına alan bu ihlale karşı sessiz kalmamalı.

    Bu yargı darbesi, aslında ülkede halkımızın deyimiyle tuz koktu noktasına geldiğimizi gösteren örneklerden bir tanesi ve bu koku duyusu öyle bir şeydir ki bir süre sonra artık oradaki o kötü kokuya alışırsınız ve sizi rahatsız etmemeye başlar. Biz o yüzden, her seferinde buna alışmayacağımızı göstermek için konuyu gündem hâline getiriyoruz.

    “BU REJİM YUSUF YERKELLER, FARUK KOCALAR CEZA ALMASIN DİYE CAN ATALAY’I CEZAEVİNDE ESİR TUTUYOR”

    Soma’da maden katliamında evladını kaybeden bir yurttaşa tekme atan o takım elbiseli beyzadeyi sanırım hatırlayacaksınız. Şimdi neden Can Atalay’ı gündem yapıyorum sorusunun cevaplarından bir tanesi hiç alakasız görünen bir konuyla birbirine bağlıyor. Ne kadar benziyor değil mi iki fotoğraf birbirine? Yerde yatan bir insana alçakça tekme atan iki şahıs. Mesele şu, nereden alıyor bu cüreti?

    Soma’da evladını kaybeden insanların hakkını arayan Can Atalay’ı tutuklayıp, milletvekili seçilmesine rağmen cezaevinde tutmaya devam ederken, onun hakkını almak için mücadele ettiği aileleri tekmeleyen Yusuf Yerkel’i Frankfurt’a ticari ataşe olarak atarsanız, ‘Ben iktidarım bana yaslanan herkes istediğini yapabilir’ derseniz, işte Ankaragücü Kulübü Başkanı gibi bir beyzade çıkar, kendisi de AKP kurucusu olan, utanarak söylüyorum, AKP’nin eski milletvekili olan, Erdoğan daha yatlarına yat katlarına kat uçaklarına uçak katmadan önce evini ona kiralayan kişi aynı pervasızlığı yapıyor. Şunu açıkça söyleyelim, bu rejim Yusuf Yerkeller, Faruk Kocalar ceza almasın diye, hatta ödüllendirilsinler diye Can Atalay’ı, bizim arkadaşlarımızı cezaevinde esir tutuyor.

    Siz sporda şiddete yönelik düzenleme adı altında Çalık Holding’in sahip olduğu Aktifbank’ı zengin etmek için, sadece size karşı ses yükselten futbol izleyicilerini fişleyebilmek için organizasyonlar yapan bir şebekesiniz. Siz mi bu ülkeyi şiddetten kurtaracaksınız? Siz mi sporu şiddetten arındıracaksınız? Memleketin kaynaklarını, emekçilerin üç kuruş beş kuruş parasını, insanların dişinden tırnağından ayırdıklarını, mutfak masraflarından kısıp kenara attıklarını üç beş tane yandaşı zengin etmek için kullanan ve buna karşı ses çıkartan vatandaşlara küfreden, hakaret eden, jandarmayı polisi salan, cezaevlerine atan bir iktidarsınız.

    “HASAN BİTMEZ’İN KONUŞMASININ SONUNA DOĞRU TUTANAKLARA ‘AKP SIRALARINDAN’ DİYE GEÇEN İFADE YÜZ KIZARTICIDIR”

    Bakın dün, Hasan Bitmez’in konuşmasının sonuna doğru tutanaklara ‘AKP sıralarından’ diye geçen ifade bu Meclis açısından yüz kızartıcıdır, AKP’nin tümü açısından büyük bir suçtur. En basitinden suçun şahsiliği ilkesi vardır, münferit bir vakadır diye açığa çıkarmaları gerekir. Göreceksiniz, koruyacaklar. Hepsi hep beraber o sözleri sahiplenecekler.

    “BU CİNAYETİ İŞLEYENLERİN, KATİLİN KAÇMASINA YARDIM EDENLERİN SONUNA KADAR TAKİPÇİSİ OLACAĞIZ”

    İktidara yakınsanız, iktidarın yandaşıysanız, paranız varsa bu ülke mahkemelerinde istediğiniz kararlar çıkıyor, işlediğiniz bütün suçlar yanınıza kar kalıyor. Buyurun örnek, Somali Cumhurbaşkanı’nın oğlu, güpegündüz evine ekmek götürmek için çalışan bir moto kuryeyi, sevgili Yunus Emre Göçer’i katletti. Herkes gördü. Açık bir katliam, açık bir cinayet. Ne yaptı? Ne yaptı iktidar? Birisi sizin ortağınız, birisi siyasi olarak güçlü, öbürü ekmek derdindeki bir moto kurye. Öldürürsün, verirler pasaportunu çıkarsın, ülkene gidersin. Bu mudur adalet ya? Utanmıyor musunuz? Bu cinayeti işleyenlerin, bu cinayeti işleyen katilin kaçmasına yardım edenlerin, emekçiyi sahipsiz görüp ezenlerin sonuna kadar takipçisi olacağız, sonuna kadar peşlerinde olacağız. Yok öyle yağma.

    TİP olarak Birleşik Tekstil İşçileri Sendikası’nın Özak işçilerinin çağrısını ve mücadelesini yükseltmek için tüm partimize seferberlik çağrısı yapıyoruz. Partili arkadaşlarımız, bulundukları illerde ve ilçelerde, bu büyük patron Levi’s mağazalarının önüne gidecekler oradaki yurttaşlara bu işçilerin uğradığı haksızlığı, o patronun üç kuruş daha fazla para kazanmak için işçilere reva gördüğü bu muameleyi anlatacak.

    “SİZ BASIN EMEKÇİLERİNİN ÖRGÜTLENMELERİNİN ÖNÜNDEKİ ENGELLERİN DE KALDIRILMASINI İSTİYORUZ”

    Bu vesileyle, siz basın emekçilerinin örgütlenmelerinin önündeki tüm engellerin de kaldırılmasını istiyoruz. Bizim sesimiz bugün iktidar medyası tarafından engellenebiliyorsa, susturulabiliyorsa, onların kanalları, onların gazeteleri, onların televizyonları bu sesi vermiyorsa, basın emekçileri örgütsüz olduğu içindir. Basın emekçileri en ağır şartlarda çalışmaya devam ediyorlarsa günlerce, saatlerce çalışıp karşılığında ay sonunu doğru düzgün getiremiyorlarsa bu basın alanında emekçilerin örgütsüzlüğüyle ilgilidir.

    Sputnik’te Gazeteciler Sendikası’nın öncülüğünde direnen arkadaşlarımızı da yürekten selamlıyorum. Onların bu haklı direnişinin sonuna kadar yanında olacağımızı ifade etmek isterim.

    Meclis’in en önemli yetkilerinden bir tanesi bütçenin hazırlanmasıyken, sadece Türkiye için de değil dünyanın her yerinde meclis ve bütçe yan yana anılırken, saray rejimi anayasa değişikliğiyle beraber bütçe kanunun Meclis’te onaylanmaması durumunda bile bir önceki yılın yeniden değerlenme yolunda uygulanmasını karar altına almıştı. Bu zaten fiilen Meclis’in yetkilerinin askıya alınması anlamına geliyor.

    “GERİDE KALAN SEÇİMDE TİP’E YAŞATILANLAR VAR”

    Yeniden ittifaklar konuşulacak, iş birlikleri, güç birlikleri konuşulacak. Bir de geride kalan seçim var. Geride kalan seçimde yaşadıklarımız var, geride kalan seçimde TİP’e yaşatılanlar var. Bunları da önümüzdeki sürece yol göstermesi için hatırlatmayı bir görev biliyorum. Neden biliyor musunuz? TİP’e dönük medya ablukası, ambargosu bir yana, özellikle iktidar mahfillerinden ve maalesef muhalefetin içine sızan iktidar zihniyetinden kaynaklı geçen seçim dönemi boyunca uygulanan sistematik bir saldırı vardı.

    Siyaseti dizayn etmek isteyen iktidar ve iktidara benzeyen muhalefet içerisine sızmış manipülatörler, stratejik oy kavramını geliştirdiler. ‘Bu seçim o seçim değil’ dediler. Eskişehir’deki o moto kurye arkadaşımızın seçilmesini engellemeyi de kapsayan bir biçimde muhalif seçmene, ‘Eskişehir’de İYİ Parti’ye oy verirseniz muhalefet daha fazla milletvekili çıkartır’ diye sistematik yalanlar söylediler. Sonunda ne oldu? Para, paranın gücü, reklamın gücü, öz eleştiri veriyoruz bizim sesimizin yetmemesi nedeniyle Eskişehir’de İdris Nebi Hatipoğlu isimli İYİ Parti milletvekili adayı Meclis’e girdi. Sonra ne oldu? Tıpış tıpış tıpış AKP saflarına geçti.

    Değerli yurttaşlar, hani seçimden önce çıkıyorlar sizin karşınıza diyorlar ya, ‘Oraya oy vermeyin şöyle olur’, ‘Buraya oy vermeyin şöyle olur’, ‘Aman stratejik oy kullanın’, ‘Aman o oy boşa gider’ falan. İşte Eskişehir’i, Eskişehir’deki emekçileri temsil edecek bir genç işçinin önü böyle kesildi.”

     

  • ESKİŞEHİRLİ ESNAF: “BAĞ-KURUMU ÖDEYEMİYORUM”

    ESKİŞEHİRLİ ESNAF: “BAĞ-KURUMU ÖDEYEMİYORUM”

    MELTEM KARAKAŞ

    Satışların düşük olduğunu söyleyen Eskişehirli esnaf Yusuf Öymen, “Eskiden biz getiriyorduk bir ürün 40 liraya biz 80’e satıyorduk. Şimdi bir ürün getiriyorsun 370 liraya gelişi var. Ben 680 lira desem kim alacak? Kimse almaz. Mecbur kârımdan kısıyorum. 380 diyeceğime 450 diyorum. 70 lira kar koyuyorum. O da dükkânın kirasına, masrafına yetmiyor. Elemanlara, sigortalara yetmiyor. Ben Bağ-Kurumu ödeyemiyorum” dedi.

    Yüksek enflasyonun vatandaşın alım gücünü düşürmesiyle küçük esnafın da işleri kötü gitmeye başladı. Eskiye oranla işlerinde yarı yarıya düşüş olduğunu söyleyen Eskişehirli esnaf, vatandaşların alışveriş yapamadığını bellirtti.

    “HER GELEN ALMADAN GİDİYOR”

    Esnaf Müslüm Yeşiltaş, “İşler eskiye göre yarıdan da aşağıya düştü şu anda. Daha evvelden normaldi ama bugünlerde anormal bir düşüş var. Masraflar artık çok ağır. Esnafın geçinmesi zora girdi bu şartlarda. Biz fiyatları yüksek vermiyoruz. Yazlığı şu an 200 liraya satıyoruz. Kışlığı da 200 liraya satıyoruz. Biraz alışveriş olsun diye ama yok. Her gelen bakıyor ama almadan koyup gidiyor. Öyle seyrediyor. Kış aylarında daha masraflar çoğaldığı için halk da alışverişte çok kısıtlama yaptı” diye konuştu.

    “BAZI ÜRÜNLERİN FİYATINI SÖYLERKEN UTANIYORUM”

    Esnaf Yusuf Öymen ise şunları söyledi:

    “İşler malum kış pek iyi gitmiyor geçmiş yıllara göre. Asgari ücrete zam oluyor bu sefer ürünlere zam oluyor. Herhangi bir değişiklik olmuyor. Normalde asgari ücrete zam yapılmasın ürünlere indirim yapılsın. Biz maaşları ödeyemiyoruz. Asgari ücrete zam yapılıyor. Diyoruz ki tamam, vatandaşın cebine para girdi, vatandaş çarşıya inecek, harcayacak, bize para verecek, alışveriş yapacak. Ne oluyor; vatandaş 3 bin liraya, 4 bin lirayla marketten çıkacağına 5 bin liraya, 6 bin liraya çıkamıyor. Bu sefer para yine orada kalıyor. Gerek yok, sen asgari ücrete zam yapacaksın sonra tutup ürünlere, yiyeceğe, gıdaya zam yapacaksın. Karşılığı olmuyor. Değişen hiçbir şey yok ama yerinde durmuyor ki. Fiyatlar uçuk. Bazı ürünlere fiyat söylüyorum. Utanıyorum söylemeye. Eskiden biz getiriyorduk bir ürün 40 liraya biz 80’e satıyorduk. Şimdi bir ürün getiriyorsun 370 liraya gelişi var. Ben 680 lira desem kim alacak? Kimse almaz. Mecbur kârımdan kısıyorum. 380 diyeceğime 450 diyorum. 70 lira kar koyuyorum. O da dükkânın kirasına, masrafına yetmiyor. Elemanlara, sigortalara yetmiyor. Ben Bağ-Kurumu ödeyemiyorum.”

  • SIRRI SAKIK’A TBMM GENEL KURULU’NDA MİLLETVEKİLİNE HAKARET ETTİĞİ GEREKÇESİYLE 2 BİRLEŞİME KATILMAMA CEZASI VERİLDİ

    Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM) Ağrı Milletvekili Sırrı Sakık hakkında, TBMM Genel Kurulu’nda milletvekiline hakaret ettiği gerekçesiyle, 2 birleşime katılmama cezası verildi.

    DEM Parti Ağrı Milletvekili Sırrı Sakık ile AKP İzmir Milletvekili Mehmet Ali Çelebi arasında TBMM Genel Kurulu’nda Milli Savunma Bakanlığı bütçesi görüşmeleri sırasında tartışma yaşandı. Tartışma sırasında Sakık’ın, Çelebi’ye hakaret ettiği gerekçesiyle TBMM Başkanvekili Bekir Bozdağ, İçtüzük hükümlerine göre; Sakık’a 2 birleşim Genel Kurul’dan çıkarılma cezası verilmesini teklif etti. Bozdağ, “Ağrı Milletvekili Sırrı Sakık’ın sarf etmiş olduğu sözler ile İçtüzük’ün 161. maddesinin birinci fıkrasının 3 numaralı bendi kapsamında bir milletvekiline hakaret fiili işlenmiş olduğundan Meclis’ten geçici olarak çıkarma cezası gerektirmektedir. Bu nedenle Ağrı Milletvekili Sırrı Sakık’a İçtüzük’ün 163. maddesi uyarınca Meclis’ten geçici olarak 2 birleşim çıkarma cezası verilmesini teklif edeceğim. Sayın Sırrı Sakık savunma yapabilir veya başka bir milletvekili savunma hakkını kullanabilir” dedi.

    Bozdağ, Sakık’ın salonda olup olmadığını ve savunma yapıp yapmayacağını sordu. Ancak Sakık’ın salonda olmadığı görüldü. Sakık adına başka bir milletvekilinden de savunma talebi gelmemesi üzerine Bozdağ ceza ile ilgili teklifi oya sundu. Yapılan oylama sonucunda Sakık’a 2 birleşim Genel Kurul’a katılmama cezası verilmesi kabul edildi.

  • KARAMOLLAOĞLU’NDAN BİTMEZ’İN SAĞLIK DURUMUNA İLİŞKİN AÇIKLAMA: “DÜNDEN BUGÜNE ÇOK BÜYÜK BİR DEĞİŞİKLİK YOK”

    Saadet Partisi (SP) Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu, TBMM Genel Kurulu’nda konuşurken fenalaşan ve hastaneye kaldırılan SP Genel Başkan Yardımcısı ve Kocaeli Milletvekili Hasan Bitmez’in sağlık durumuna ilişkin, “Dünden bugüne çok büyük bir değişiklik yok. Bilinci yerinde değil henüz. İnşallah o da yerine gelir. Bugüne kadar devam ettikleri gibi bugünden sonra da aynı desteği devam ettirecekler. Ümit ederiz ki hem doktorların müdahalesi hem de yapılan dualarla Hasan Bey kardeşimiz normal hayatına dönecek bir noktaya gelir. Ama dünden bugüne bir değişikliğin olmadığını ifade ettiler” dedi.

    SP Genel Başkan Yardımcısı Hasan Bitmez, TBMM Genel Kurulu’nda dün konuşmasının sonunda fenalaşarak yere düştü. Kafasını kürsünün arkasındaki merdiven basamağına çarpan Bitmez bayıldı ve yapılan ilk müdahalenin ardından Bilkent Şehir Hastanesi’ne kaldırıldı.

    Temel Karamollaoğlu hastanede bugün Bitmez’in durumuna ilişkin açıklama yaptı. Karamollaoğlu, şunları söyledi:

    “Doktorlar bir konsültasyonda bulundular. Dünden bugüne çok büyük bir değişiklik yok. Bilinci yerinde değil henüz. İnşallah o da yerine gelir. Bugüne kadar devam ettikleri gibi bugünden sonra da aynı desteği devam ettirecekler. Bekleyip göreceğiz. Ümit ederiz ki hem doktorların müdahalesi hem de yapılan dualarla Hasan Bey kardeşimiz normal hayatına dönecek bir noktaya gelir. Ama dünden bugüne bir değişikliğin olmadığını ifade ettiler.”

    Karamollaoğlu ayrıca, henüz Cumhurbaşkanı Erdoğan’dan bir geçmiş olsun telefonu gelmediğini de belirtti.

  • CHP LİDERİ ÖZGÜR ÖZEL, DEM PARTİ EŞ GENEL BAŞKANLARI İLE GÖRÜŞTÜ: “BU DİYALOĞUN VE GÖRÜŞMELERİN TÜRKİYE DEMOKRASİSİNE ÇOK ÖNEMLİ KATKILAR SAĞLAYACAĞINI DÜŞÜNÜYORUZ”

    CHP LİDERİ ÖZGÜR ÖZEL, DEM PARTİ EŞ GENEL BAŞKANLARI İLE GÖRÜŞTÜ: “BU DİYALOĞUN VE GÖRÜŞMELERİN TÜRKİYE DEMOKRASİSİNE ÇOK ÖNEMLİ KATKILAR SAĞLAYACAĞINI DÜŞÜNÜYORUZ”

    CHP Genel Başkanı Özgür Özel, DEM Parti Eş Genel Başkanları Tülay Hatimoğulları ve Tuncer Bakırhan ile görüştü. Özel, ziyaretin ardından; “Bundan sonraki süreçlerde de diyalogumuz, karşılıklı görüşmelerimiz sürecek. Biz bu diyaloğun ve görüşmelerin Türkiye demokrasisine çok önemli katkılar sağlayacağını düşünüyoruz” dedi. Bakırhan, “Bu kadar yoğun sorun yaşadığımız bu süreçte, muhalefet partilerinin daha fazla müzakereye, diyaloga ihtiyacı var” derken, Hatimoğulları ise “Türkiye’deki bütün siyasi partilerin esasen, Türkiye’nin sorunlarını görüşmek ve konuşmak üzere ve hep birlikte çözüm üretmek üzere diyalog yolunun açık olması özlediğimiz bir şeydir” değerlendirmesini yaptı.

    CHP Genel Başkanı Özgür Özel, bugün DEM Parti Genel Merkezi’nde; partinin Eş Genel Başkanları Tülay Hatimoğulları ve Tuncer Bakırhan’ı ziyaret etti.

    Özel ve heyetini, parti genel merkezinin girişinde Eş Genel Başkan Yardımcıları Mehmet Rüştü Tiryaki ve Özlem Gündüz karşıladı. Özgür Özel’e ziyarette; CHP Genel Sekreteri Selin Sayek Böke, CHP Genel Başkan Yardımcısı Gökan Zeybek, CHP Genel Başkan Yardımcısı Gül Çiftçi ve CHP Ankara İl Başkanı Ümit Erkol eşlik etti.

    Görüşme yaklaşık bir buçuk saat sürdü. Görüşmenin ardından Özel, Hatimoğulları ve Bakırhan, açıklama yaptı.

    Tuncer Bakırhan şunları söyledi:

     “Çok verimli bir görüşme oldu. Başta ekonomik kriz olmak üzere; demokrasi, Kürt meselesi, kayyumlar, çevre… Türkiye’nin yaşamış olduğu meseleleri birlikte tartıştık, konuştuk. Partimizin sürekli dile getirdiği bir şey var: Siyasi partiler sorunları diyalogla, müzakere ile çözer. Bu kadar yoğun sorun yaşadığımız bu süreçte, muhalefet partilerinin daha fazla müzakereye, diyaloga ihtiyacı var. Umarım önümüzdeki günlerde de Türkiye’de bulunan siyasi partiler, bu diyalog ve müzakere sürecini büyüterek devam ettirirler.”

    CHP Lideri Özgür Özel ise şöyle konuştu:

    “DEM Partisini Genel Merkezi’nde ziyaret ettik. Daha önce Meclis’te görev yaptığım her aşamada da şunu vurgulamıştım; Siyasi partilerin arasındaki diyalog hem o ülkenin demokrasisi açısından, hem o parlamentonun üretkenliği açısından, hem de o ülkedeki toplumsal barış açısından en önemli temel taşlarından bir tanesindir ve olmazsa olmaz. Biz kurultayımızı yaptıktan sonra Sayın Eş Genel Başkanlarım arayarak kutlamışlardı. Sonra takvime baktığımda onlar da bizden hemen önce kurultaylarını yapmışlardı. Bizim o kurultay yoğunluğu içinde partimizden bir hayırlısı olsun ziyareti gerçekleşmemişti. Ben bugün heyetimizle birlikte o ziyareti gerçekleştirdim.

    Karşılıklı başarı dileklerini ifade ettik. Bir araya gelmişken yapmamız gereken bir şeyi yaptık. Türkiye’yi değerlendirdik, dünyayı değerlendirdik. Önümüzdeki süreci değerlendirdik. Çok verimli ve yapıcı görüşme gerçekleştirdiğimizi ifade etmek isterim. Bundan sonraki süreçlerde de diyalogumuz, karşılıklı görüşmelerimiz sürecek. Biz bu diyaloğun ve görüşmelerin Türkiye demokrasisine çok önemli katkılar sağlayacağını düşünüyoruz.”

    Tülay Hatimoğulları ise şu değerlendirmeleri yaptı:

    “Evet iki parti de peş peşe kongrelerini gerçekleştirmiş oldu, genel seçimlerden hemen sonra… Ve bir nezaket ziyaretiydi, bir hayırlı olsun ziyaretiydi. Biz de kendilerine bir kez daha hayırlı olsun dileklerimizi iletiyoruz, başarılar diliyoruz, yeni yönetime de… Bugün bizler bir araya gelmişken, Türkiye’nin ve dünyanın içinden geçtiği süreci, siyasal süreci, iktisadi krizi, Türkiye’de yaşanan demokrasi krizini hep birlikte değerlendirdik. Ve gerçekten demokrasiye model olması gereken, Türkiye’deki bütün siyasi partilerin esasen, Türkiye’nin sorunlarını görüşmek ve konuşmak üzere ve hep birlikte çözüm üretmek üzere diyalog yolunun açık olması özlediğimiz bir şeydir. Ne yazık ki, bu konuda siyasi partilerin tarihi çok zengin deneyimlere sahip değil. Ümit ediyoruz ki önümüzdeki süreçlerde, ülkenin içinde bulunduğu, bölgemizin içinde bulunduğu süreçleri; bölgemizde yaşanan savaş ve çatışmalara karşı hep birlikte barış projelerini birlikte görüşebileceğimiz, Orta Doğu’ya barışı ve huzuru taşıyabileceğimiz bir sürecin inşa edilmesi ile ilgili diyalog ve çözüm kanallarının açık olacağını ümit ediyoruz. Türkiye böyle bir tabloya özlem duymaktadır. Ümit ediyoruz ki biz böylesi bir tabloyu hep birlikte; Türkiye’deki bütün siyasi partiler ve Türkiye’deki demokrasi gücünün vicdanı olan yapılarla birlikte bu konuda yol alırız.”

  • KARABURUN’DA ‘TURUNCU DAYANIŞMA’YLA MANDALİNA DALINDA ÇÜRÜMEDİ

    KARABURUN’DA ‘TURUNCU DAYANIŞMA’YLA MANDALİNA DALINDA ÇÜRÜMEDİ

    araburun Belediye Başkanı İlkay Girgin Erdoğan’ın çağrısıyla, işçilik maliyet artışları nedeniyle ağaçtaki mandalinayı toplayamayan mandalina üreticisi nefes aldı. İmece yöntemi ile mandalinalar toplanarak üreticilere destek sağlandı.

    Karaburun’da mandalina, hem festivalin hem de imecenin ortak adı oldu. Karaburun Belediyesi öncülüğündeki kampanyayla üreticinin ürünü dalda kalmadı, sofralardaki yerini aldı. Karaburun kent merkezinde erkenden buluşan Karaburun Turuncu Dayanışma Grubu, Karaburun Kent Konseyi ve Karaburun Ziraat Odası’nın etkin rehberliğinde, gönüllü yurttaşların da katılımıyla emeklerini birleştirdi. Ağaçlardaki mandalinanın toplanması için belirlenen ilk adres Salman Mahallesi (Köyü) oldu.

    KENT KONSEYİ BAŞKANI ÖZER: ÜRETİCİNİN ÜRÜNÜ MASRAFI KARŞILAMIYOR

    Karaburun Kent Konseyi Başkanı Mustafa Özer, Karaburun Yarımadası’nda üreticilerin ürünleri toplamada yetersiz kaldıklarına ve bu sorunu çözecek ekonomik güçte olmadıklarına dikkat çekerek, “Dışarıdan insan getirerek burada ürün toplatmaları, maliyetler yüksek olduğu için imkansız. Ürünün piyasadaki fiyatıyla üreticinin satması halinde kazandığı para, bu masrafı karşılamaya yetmiyor. Bu nedenle üreticinin ürünü dalında kalıyor” dedi.

    ZİRAAT ODASI BAŞKANI YAVAŞ: BİR YILDA YEVMİYE 200’DEN 600 LİRAYA ÇIKTI

    Karaburun Ziraat Odası Başkanı Gazanfer Yavaş ise, mandalina toplatmadaki sorunlar üzerine çözüm seçeneği olarak Karaburun Belediye Başkanı İlkay Girgin Erdoğan ile birlikte ilçede imece usulünü başlattıklarını vurguladı. Yavaş, “İmece usulü, köylülerimize yardımcı olabilmek adına başlattığımız bir kampanya. Geçen yıl işçi günlük yevmiye maliyeti 250 Lira iken, bu sene 600 Lira’ya çıktı. Köylü bunu karşılayamaz hale geldi” diye konuştu.

    MUHTAR SEVİNÇ: İMECE KÖYLÜNÜN İMDADINA YETİŞTİ

    Karaburun Salman Mahallesi Muhtarı Barış Sevinç de köylerinde mandalina hasadı döneminde olduklarını ve maliyetlerin çok yüksek olmasından dolayı, köylülerin ürün toplamada zorluk yaşadığını belirterek, “Mandalina İmecesi”nin kelimenin tam anlamıyla imdada yetiştiğini söyledi. Muhtar Sevinç, “Maliyetler çok yüksek olduğu için, üretici hesabı, kazancı kurtarmadığından, üreticilerimizin dalında terk etmek üzere olduğu ürünü, bugün buradaki imece gibi eski yöntemlerle insanların emeklerini birleştirmesiyle ülke ekonomisine kazandırılmış oldu” dedi.

    BAŞKAN ERDOĞAN: HAYDİ KARABURUN, BİRLİKTE GÜÇLÜYÜZ

    Karaburun Belediye Başkanı İlkay Girgin Erdoğan ise, bugünkü imece çağrılarına cevap veren tüm kişi ve kurumlara teşekkür ederek, şunları söyledi:

    “Bize katılan başta Karaburun Ziraat Odası, Karaburun Kent Konseyi, Mimas Dağcılık, Eko-Der üyeleri, kadın gönüllülerimize teşekkür ediyorum. Bugün bu bahçede 3-4 ton kadar mandalina toplandı, bu ürünler kasalarda pazarlarda ve sofralardaki yerini alacak. Ağaçların ne kadar ürünlü olduğu belli. Fakat hava koşulları ve iklim değişikliğinin doluyla birlikte ağaçlar üzerinde yarattığı etkiyi de hepimiz gördük. Bu ürünlerin toplanması gerekiyor. Bugün bir bahçedeydik. Önümüzdeki günlerde de bu imece devam edecek. Eli makas tutan, ağaçtan mandalina
    toplayacağına inanan herkesten yardım bekliyoruz. Haydi Karaburun, birlikte güçlüyüz.”

    İMECENİN 15 ARALIK CUMA GÜNKÜ ADRESİ KÜÇÜKBAHÇE

    Karaburun Turuncu Dayanışma Grubu, 15 Aralık 2023 Cuma, sabah 08:30’dan itibaren yine gönüllü kurum temsilcileri, bireysel imece destekçileriyle bu kez Küçükbahçe’deki bahçelerde, ‘turuncu ekmeğe’ sahip çıkmak için buluşacak. Gönüllüler, Karaburun kent merkezinden katılmak isteyenler için 08:30’da Atatürk Heykeli önünde bir araya gelip, araçlarla Küçükbahçe’ye hareket edecek. Grup üyeleri, imeceye İzmir merkezden de gönüllülerin katılımı için Küçükbahçe Mahallesi’ne (Köyü) davette bulundu.

  • ERDAL EREN, İDAMININ 43’ÜNCÜ YILINDA MEZARI BAŞINDA ANILDI… HÜSEYİN ESENTÜRK: “43 YILDIR 12 EYLÜL DARBESİ DEVAM EDİYOR. ŞU ÜLKENİN HALİNE BAKIN, 12 EYLÜL’Ü ARATIYOR MU”

    Emek Partisi (EMEP) üyeleri, 12 Eylül askeri cuntası tarafından 17 yaşındayken idam edilen Erdal Eren’i idam edilişinin 43. yılında bugün Karşıyaka Mezarlığı’ndaki mezarı başında andı. EMEP Gençlik Kolları’ndan Bilgesi Kiper, “Erdal’ın idamı ile cezalandırılmak istenen Türkiye gençliğinin örgütlü gücü, talepleri, geleceğine sahip çıkma iddiasıydı. Bugün de bu mücadele, Erdalların bayrağını taşıyanların elinde, parasız, bilimsel, demokratik eğitim talebi için birleşen gençlerle, eşit ve özgür bir dünyanın özlemiyle sosyalizm saflarında birleşenlerle büyüyor” dedi. Ankara 78’liler Derneği Başkanı Hüseyin Esentürk ise, “Biz diyoruz ki, 43 yıldır 12 Eylül darbesi devam ediyor. Yeniden tahkim edilerek, eksik yanları tamamlanarak devam ediyor. Şu ülkenin haline bakın, 12 Eylül’ü aratıyor mu” diye konuştu.

    EMEP üyeleri, bugün 12 Eylül 1980 askeri darbesinin ardından 13 Aralık 1980’de yaşı büyütülerek idam edilen Erdal Eren (17) ile Sinan Suner ve Ercan Koca’yı Karşıyaka Mezarlığı’nda andı.

    EMEP Gençlik Kolları’ndan MYK üyesi Bilgesi Kiper yapılan basın açıklamasında şunları kaydetti:

    “ERDALLAR, BAĞIMSIZLIK, DEMOKRASİ, SOSYALİZM MÜCADELESİNDE BULUŞMUŞTU”

    “Erdal Eren, 43 yıl önce sermaye darbesi tarafından katledildi. Gençliğin, emekçilerinin sesinin dört bir yandan meydanlara ulaşmasının karşısına asker postalları dikilmişti. Gençliğin kendi değişitirici gücünü fark etmesinin, iradesini emekçi sınıfın mücadelesiyle birleştirip bilimsel sosyalizm saflarında birleşmesinin sembollerinden birisi Erdal Eren’di. Erdal’ın idamı ile cezalandırılmak istenen Türkiye gençliğinin örgütlü gücü, talepleri, geleceğine sahip çıkma iddiasıydı. Erdallar, içerisinde yaşadıkları haksız, hukuksuz sistemi değiştirmeye cüret ederek yola çıkmış, bağımsızlık, demokrasi, sosyalizm mücadelesinde buluşmuştu. Bugün de bu mücadele, Erdalların bayrağını taşıyanların elinde, parasız, bilimsel, demokratik eğitim talebi için birleşen gençlerle, eşit ve özgür bir dünyanın özlemiyle sosyalizm saflarında birleşenlerle büyüyor.

    “BUGÜN ÜNİVERSİTE GENÇLİĞİ, BARINAMIYOR, BESLENEMİYOR, NİTELİKLİ EĞİTİM ALAMIYOR”

    Erdalların mücadelesi, sermayedarların egemenliğinin insanlığın tüm birikimini kendi karları için kullanmasına karşı, emekçilerin emeğinden alınanların burjuvazinin cebine girmesine karşıydı. Bugün bu sömürü düzeni devam ediyor. Tek adam yönetimi, bütün ekonomi plan ve programlarında emekçilerin cebinden aldıklarını vergi aflarıyla, teşviklerle sermayedarlara veriyor. Bütçe planlarında Türkiye gençliğinin uğruna sokaklara döküldüğü barınma, beslenme gibi temel ihtiyaçların karşılanmasına dair tek bir kalem bulunmazken, sermayenin ihtiyaçlarını karşılamaya yönelik onlarca plan yapılıyor. Bugün üniversite gençliği, barınamıyor, beslenemiyor, nitelikli eğitim alamıyor. Binlerce genç geçimini sağlayabilmek için okurken çalışmak zorunda. Lise gençliği geleceğini göremez halde. Meslek liseli gençler ucuz iş gücü cenneti olarak değerlendiriliyor. Atölyelerden, üniversite sıralarına gençliğin tüm ihtiyaçları ve talepleri görmezden gelinirken sermayedarlar ihya ediliyor.

    “GENÇLİĞİN BULUNDUĞU ALANLARDA KENDİ KARAR MEKANİZMALARIYLA İRADESİNİ ORTAYA KOYDUĞU TÜM ALANLAR BASKI VE SALDIRILARLA KARŞI KARŞIYA”

    Tek adam yönetiminin büyüttüğü sermaye grupları da dünyanın her yerinde savaş politikalarını araç edinerek karına kar katan büyük emperyalistlerin güdümünde çalışıyor. Savaş politikalarının derinleşmesine hizmet ediyor. Bir taraftan Filistinliler için gözyaşı döküp mitingler düzenlerken, bir taraftan da Gazze’nin başına düşen mermiler için gerekli çelik üretimini Türkiye’de yapıyor. İsrail’e de bu çeliği gönderiyor. Ticaret anlaşmalarını devam ettiriyor. Sevkiyatlar devam ediyor. Ticaret hacmi büyüyor. Yüzde yüze varan vergi indirimi ve milyonlarca liralık teşvikle silah şirketleri büyütülüyor. Türkiye gençliği işte böyle bir ikiyüzlülüğün, böyle bir savaş cenderesinin içerisinde. Emekçilerin ürettiklerinden sermayedarların cebine devlet teşvikleriyle aktarılanlar, yanıbaşımızdaki halkların başlarına silah olarak yağıyor. Buna da ‘Güçlü Türkiye’ deniyor. Tüm bunlar olurken üniversite gençliği KYK yurtlarında ölmeden barınmaya, üniversite yemekhanelerinde zehirlenmeden beslenmeye çalışıyor. Eğitim almak için dirseklerimizi çürüttüğümüz üniversite sıralarında geleceksizliğimiz yazıyor. Gençliğin bulunduğu alanlarda kendi karar mekanizmalarıyla iradesini ortaya koyduğu tüm alanlar baskı ve saldırılarla karşı karşıya.

    Mücadeleyi emekçi sınıfın mücadelesiyle birleştirmek, bilimsel sosyalizmin saflarında örgütlenmek, komünist gençler olarak mücadelenin önderliğine soyunmak, koşullar ne olursa olsun geleceğe nasıl bir mesaj bırakacağını düşünerek yaşamak Erdal Eren’in, Sinan Suner’in, Ercan Koca’nın bıraktığı mirastır.”

    “CAN ALMAYA, KAN DÖKMEYE, HAKLARIMIZI GASP ETMEYE DEVAM EDİYORLAR”

    Ankara 78’liler Derneği Başkanı Hüseyin Esentürk ise şunları söyledi:

    “Onu idam edenler, onu katledenler hala varlıklarını sürdürüyor. Biz diyoruz ki, 43 yıldır 12 Eylül darbesi devam ediyor. Yeniden tahkim edilerek, eksik yanları tamamlanarak devam ediyor. Şu ülkenin haline bakın, 12 Eylül’ü aratıyor mu? Cezaevleri bilim insanları, öğrenciler, öğretmenler, siyasiler tarafından dolduruluyor. Kıblesi 6. Filo ve Beyaz Saray olan, dini imanı para olan, soyguncu, vurguncu, depremi ranta çeviren, pandemiyi fırsata çeviren bir bela başımıza geldi ve devam ediyor. Buna karşı yapmamız gereken şey mücadele etmek. Özelleştirmelere bakın, emekçilerin haklarının gasbına bakın. 12 Eylül devam etmiyor mu sizce? Bir taraftan darbelerden beslenen ve darbeleri Allah’ın lütfu olarak değerlendiren bir anlayış var karşımızda ve beslendikleri darbelerin, onlara ulaşan hortumunu, besin kaynaklarını kesmek devrimcilerinin boynunun borcu olmalıdır. Diğer taraftan egemenler, kirli tarihine sığınarak can almaya, kan dökmeye, haklarımızı gasp etmeye devam ediyorlar. Bizim çağrımız şudur: geçmişimizde direnme kültürünü, direniş kültürünü, birlikte mücadele kültürünü yaşamlarımıza geri çağırmak, Erdal olmak, Deniz olmak, Mahir olmak, İbrahim olmak gerekir diye düşünüyoruz.”

     

     

     

  • TBMM BÜTÇE GÖRÜŞMELERİ… AYYÜCE TÜRKEŞ: “ORDUYA SİYASETİ SOKARAK TEK BAŞARACAĞIMIZ ŞEY, TÜRK DEVLETİNİ GÜVENLİK ZAFİYETİNE SOKMAK OLUR”

    İYİ Parti Adana Milletvekili Ayyüce Türkeş, TBMM Genel Kurulu’nda bütçe görüşmelerinde; “Ordunun siyasallaştırılması siyasi kliklerin, tarikat ve cemaatlerin ordu içinde yapılanmasıdır. Askeri siyasallaştırarak, orduya siyaseti sokarak tek başaracağımız şey, Türk devletini güvenlik zafiyetine sokmak olur. Yine tarikatlar, cemaatler yahut başka siyasi klikler orduya girdiğinde ise 15 Temmuz’da olduğu gibi, başımıza tekrar bombalar yağacağını tahmin etmek hiç de zor değildir” dedi.

    TBMM Genel Kurulu’nda 2024 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi, 2022 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifi ile Sayıştay raporlarının görüşmeleri devam ediyor. Genel Kurul’da bugün Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı, Milli Savunma Bakanlığı ve bağlı kuruluşların bütçeleri görüşülüyor. Milli Savunma Bakanlığı bütçesi üzerine söz alan İYİ Parti Adana Milletvekili Ayyüce Türkeş, şunları dile getirdi:

    “Milli Savunma Bakanlığı bütçesinin genel bütçedeki payını bu yıl da yetersiz bulmaktayız. Şöyle bir hatırlarsak 2022 bütçesinde Milli Savunma Bakanlığı’na 80,5 lira ödenek tahsis edilmişti, ek bütçeyle bu rakam sene sonunda 147,8 milyar lira olarak gerçekleşti. Keza, 2023 yılında da 182,7 milyar lira olarak açıklanan bütçe, 30,8 milyar liralık ek bütçeyle 213,5 milyar lira oldu ve 2023 yıl sonu gerçekleşme tahminiyse 256,4 milyar lira olarak açıklanmaktadır. Biz bu bütçelerin görüşmelerinde de Milli Savunma bütçesinin yetersiz olduğunu hep vurgulamıştık. 2024 yılı için Milli Savunma Bakanlığı bütçesi 440,5 milyar lira olarak açıklanmıştır ki bu rakamın genel bütçeye oranı ise sadece yüzde 3,97’dir. Savunma konusuna çok önem verdiğini her fırsatta vurgulayan iktidarın yirmi yıllık döneminde Milli Savunma Bakanlığı’nın bütçesinin genel bütçedeki oranının sistematik şekilde düşmekte olduğunu görmekteyiz. 2003 yılında Milli Savunma Bakanlığı bütçesinin genel bütçe içindeki oranı yüzde 6,9 iken 2023 bütçesinde bu rakam 4,07’ye düşmüştür. Biraz önce de belirttiğim gibi, 2024 yılında da bu rakam karşımıza yüzde 3,97 olarak çıkmaktadır. Ayrıca, 2018 yılında yüzde 1,86 olan savunma harcamalarının gayrisafi yurt içi hasıla içindeki payı 2023’te 1,31 olarak beklenmektedir. Bu rakam 2018’de Yunanistan’da yüzde 2,54 iken 2023 yılı sonu için yüzde 3,01 olması beklenmektedir. 2014 yılında Türkiye NATO’ya bu oranı yüzde 2’ye çıkarmayı taahhüt etmiştir ve o tarihten itibaren hep bu hedef ötelenmiştir. Biz NATO’ya verilen bu taahhüdün gerçekleşmesinin takipçisi olduk ama maalesef hiçbir zaman net bir cevap alamadık. Buradan bir kez daha sormak istiyorum; bu taahhüdümüz acaba ne zaman gerçekleşecektir?

    Hepimizin güvenli ve huzurlu yaşamının teminatı olan bu kurumun harbe hazırlığı iç siyasete malzeme de yapılamayacak kadar değerlidir. Türk Silahlı Kuvvetleri’nin harbe hazırlık seviyesi ve caydırıcılığı konusunu da biraz daha açmak istiyorum. Yanı başımızda şahit olduğumuz Rusya-Ukrayna savaşı bize göstermiştir ki kağıt üzerindeki gerçekler ile harp ortamının gerçekleri çok farklı olabilmektedir. Bu savaştan askeri personelimizin alacağı askeri taktik ve stratejik dersler olmalıdır. Örneğin bu yeni durum ışığında Türk Silahlı Kuvvetleri’nin personel sayısı ihtiyacı 2,5 cephede aynı anda savaşacak şekilde öğrenilen gerçeklerle güncellenmelidir. Rusya tarafından bir haftalık planlanmış bir harekat bugün ikinci yılını doldurmuş ve Rusya bu bölgesel savaşa günlük 800 milyon dolar, senelik ise 292 milyar dolar harcar duruma gelmiştir. Savaşlar bir kere başladığında öngörülemez maliyetlere gebedir. Bu sebeple, Silahlı Kuvvetlerimizin harbe hazırlık seviyesi ve caydırıcılığı savaşların başlamadan önlenmesinde kritik bir öneme haizdir. Bunun artırılmasındaki en önemli unsurlardan birisi envanterimizin yerlilik
    oranıdır. Biz ordumuzu güçlendirmeye yönelik savunma sanayisinde bu zamana kadar atılan adımları parti olarak görmezden gelmediğimizi her fırsatta söylemekteyiz. Nitekim, bu hususta çalışan firmalardan yatırımcılara, mühendislerden işçilere daha iyilerini yapabilmeleri için, ülkemize daha katma değeri yüksek savunma teknolojileri kazandırabilmeleri için vereceğimiz partiler üstü desteği de önemli buluyoruz. Malumunuz savaş uçağı temininde problemler yaşamaktayız ve ayrıca caydırıcılık için satın aldığımız S-400 sistemlerinin yaptırım baskısı nedeniyle genel hava güvenlik şemsiyesi altına entegre ederek kullanamıyoruz. Bu hususta cevaplanması gereken şunlardır, uçak filo gücümüzü artırmak için sistematik devlet aklıyla hazırlanmış kısa, orta ve uzun vadeli planlar mevcut mudur? Geliştirmekte olduğumuz yerli ve milli savunma sistemlerimizin ne zaman tam anlamıyla kullanmaya başlayabileceğiz? Ayrıca, uzun süredir nihayete erdiremediğimiz yerli, milli tank projemizde son durum nedir? Kara Kuvvetlerimizde bundan kaynaklı bir zafiyet oluşmakta mıdır? Örneğin, Suriye ve Irak bölgelerine sevk edilen zırhlı ve mekanize birliklerimiz diğer bölgelerimizde harbe hazırlık seviyemizde bir zafiyet yaratmış mıdır? Bunların bizlerle paylaşılmasını önemli bulmaktayız.

    “ORDUMUZUN EN ÖNEMLİ GÖREVİ HUDUDU KORUMAKTIR”

    Yine, değinmek istediğim diğer önemli nokta, Türk Silahlı Kuvvetleri’nin ve genel Türk devletinin geleneksel kara, deniz ve hava alanları dışındaki egemenlik alanlarından olan siber alanındaki harbe hem altyapı hem de doktrin olarak ne kadar hazır olduğudur. Bilindiği üzere siber alan bugün kara, hava ve deniz gibi egemenliğimizin olduğu bir alandır. Bu alan Amerika, Rusya ve Çin gibi önde gelen ülkeler tarafından savaş sahası olarak kullanılmaktadır. Ayrıca, bu konuda NATO tarafından müttefiklerine kılavuz olacak standartlar da oluşturulmuştur. Biz Milli Savunma Bakanlığı’nın sorumluluk alanının gerekli yasal düzenleme ve mevzuatlarla siber alanı da içerecek şekilde güncellenmesi, Türk Silahlı Kuvvetlerinin doktrin, organizasyon ve altyapı olarak kara, hava, deniz ve siber alanlarda müşterek harekat yapabilme kabiliyetine ivedilikle kavuşturulması gerektiğini düşünüyoruz. 

    Ordumuzun en önemli görevlerinden biri hudut güvenliğini korumaktır… Türkiye Cumhuriyeti bugün mülteci kampına dönmüş durumdadır. Ülkemizde her milletten, her anlayıştan, bize uygun olmayan kültürlerden pek çok sığınmacı bulunmaktadır; bu, hem ekonomimize hem sosyal doku ve demokratik yapımıza ciddi zarar vermektedir. Bu konu Cumhuriyet tarihimizin en önemli, en tehlike yaratacak beka konusu haline gelmiştir. Bir an önce geçici koruma kapsamındaki Suriyeliler ile diğer tüm kaçak sığınmacılar ülkelerine geri gönderilmelidir. Yasal sığınmacıların da gönderilmesi için her türlü çalışma yapılmalı, uluslararası hukuka da uygun yollar bulunmalıdır. Bu konuyla ilgili çok kapsamlı bir çalışma olan İYİ Parti Milli Göç Doktrini’nden referans olarak faydalanılması yerinde olacaktır.

    “ORDUYU SİYASALLAŞTIRARAK BAŞARACAĞIMIZ TEK ŞEY TÜRK DEVLETİNİN GÜVENLİĞİNE ZAFİYET SOKMAKTIR”

    Bir ordunun başarısının birçok unsuru vardır, bunların en önemlilerinden biri de onun emir komuta yapısıdır. Bilindiği gibi, 15 Temmuz’un ardından yayınlanan Cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle Genelkurmay Başkanlığı Cumhurbaşkanı’ndan alınıp Milli Savunma Bakanlığı’na bağlanmış, Genelkurmay Başkanı makamına atanmak için kuvvet komutanlığı yapma şartı kaldırılmıştır. Ayrıca, Genelkurmay Başkanlığı ile kuvvet komutanlıkları da ayrı ayrı Milli Savunma Bakanlığı’na bağlanmıştır. Burada hiyerarşik bir sıkıntı olduğu görülmektedir çünkü Genelkurmay Başkanlığı açısından, aynı makam üzerinde iki ayrı makamın emir ve talimat verme yetkisine sahip olması, karışık bir durum olmasının yanında, askeri  teamüllere de aykırı bir durumdur. Genelkurmay Başkanlığı’nın nasıl bir harp hazırlığı yapacağı belli değildir.

    Diğer önemli bir konu ise, askeri okul ve askeri hastanelerin yeniden açılması hususudur. Bilindiği gibi, 15 Temmuz sürecinde alelacele çıkarılan bir kararnameyle Türk Silahlı Kuvvetleri’ne kurmay subay yetiştiren harp akademileri, harp okulları ve astsubay meslek yüksek okullarının kaynağını teşkil eden askeri liseler ve astsubay hazırlama okulları kapatılmış, söz konusu askeri eğitim ve öğretim kurullarının yerine Milli Savunma Üniversitesi kurulmuştur. Sivil üniversite ve personelin askeri eğitim kurumlarında daha fazla entegre edilmesi belli alanlarda büyük katkılar sağlayabilir ancak var olan köklü teamül ve gelenekler hafife alınmamalıdır. Bunların terk edilmesi rütbe, terfi, tayin gibi konularda askerlerin liyakatlerini artırmaktan ziyade, siyasilerden medet ummaya sevk ederek ordunun siyasallaştırılmasına yol açar. Ordunun siyasallaştırılması siyasi kliklerin, tarikat ve cemaatlerin ordu içinde yapılanmasıdır. Özetle, askeri siyasallaştırarak, orduya siyaseti sokarak tek başaracağımız şey, Türk devletini güvenlik zafiyetine sokmak olur. Yine tarikatlar, cemaatler yahut başka siyasi klikler orduya girdiğinde ise 15 Temmuz’da olduğu gibi, başımıza tekrar bombalar yağacağını tahmin etmek hiç de zor değildir.”

     

  • İZMİR’DE SELZEDELERE İLK DESTEK ÖDEMESİ YAPILDI

    İZMİR’DE SELZEDELERE İLK DESTEK ÖDEMESİ YAPILDI

    İzmir Büyükşehir Belediyesi, deniz kabarmasının afet boyutuna erişmesi nedeniyle özellikle Alsancak’taki yurttaşların mağduriyetine yol açan sel felaketinin yaralarını sarmayı sürdürüyor. Belediye Meclisi’nden alınan kararla selden etkilenen konut ve iş yerlerine sağlanacak desteğin ilk etabı kapsamında 105 yurttaşa 2 milyon 385 bin liralık ödeme yapıldı. Mağduriyet yaşayan Alsancak esnafını ziyaret eden Başkan Tunç Soyer, “Bu tür büyük felaketlerin yaşandığı durumlarda bu el ele veriş çok kıymetli” dedi.

    İzmir Büyükşehir Belediyesi,  26 Kasım’da meydana gelen deniz kabarmasının afet boyutuna erişmesi nedeniyle selzede yurttaşların yanında olmayı sürdürüyor. İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer’in, konut ve iş yerlerine hasar derecesine göre 15, 20 ve 25 bin liralık destek verileceğine ilişkin açıklamasının ardından çalışmalara başlandı. 502 hane ve iş yerinde yapılan incelemeler sonucunda, ilk etapta 79’u iş yeri, 26’sı hane olmak üzere toplam 105 selzede vatandaşa 2 milyon 385 bin liralık ödeme yapıldı.

    İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer mağduriyet yaşayan Alsancak esnafını ziyaret etti. Başkan Soyer’e İzmir Büyükşehir Belediyesi Genel Sekreteri Barış Karcı, Genel Sekreter Yardımcıları Şükran Nurlu ve Ertuğrul Tugay, İZSU Genel Müdürü Ali Hıdır Köseoğlu, Büyükşehir Belediyesi bürokratları, Alsancak Mahallesi Muhtarı Hicran Akuzun da eşlik etti. Zarardan ötürü mağduriyet yaşayan İzmirlileri dükkan dükkan gezen Başkan Soyer, yaşanan felaketi “İzmir tarihinde yaşanmamış bir şey” sözleriyle özetledi. Başkan Soyer ayrıca, “Sizin için elimizden gelen ne varsa yapacağız. İnşallah böyle bir olayı bir daha yaşamayacağız. Çalışma yapıyoruz. Deniz yükselmesine karşı duvar yükselteceğiz. Suyun tahliyesini sağlayacağız” dedi.

    “SİZDEN BAŞKA KİMSE YOK”

    Esnaf Murat Veysel Güner ise, “Siz yanımızdasınız, bunu ilk günden gördük. Sizden başka kimse yok zaten. Geçmiş olsun demek çok zor değil. Bizim yanımızda olmanız yeter. Siyaset için söylemiyorum. Sizin bir şeyler yapmak istediğinizi görüyoruz” diyerek Başkan Soyer’e teşekkür etti.

    Başkan Soyer’in saha mesaisinde karşılaştığı Kordon İşadamları Derneği Başkanı Ömür Şanlı da, “Ekipler ve arkadaşlar çok iyi çalıştı. Teşekkürler. Yanımızdasınız. İnşallah bir daha aynı durumu yaşamayız” diye konuştu.

    “ZARARI HAFİFLETMEK İÇİN NE GEREKİYORSA YAPMAYA ÇALIŞTIK”

    Esnafla bir araya geldikten sonra konuşan Başkan Soyer, “İzmir’de denizin kabarmasıyla yaşanan büyük felaketten sonra ekiplerimiz olağanüstü büyük bir gayretle yaraları sarmak için vatandaşımızın yanında oldu. Tahribat ve hasar büyük. Biz o hasarın verdiği zararı hafifletecek ne varsa yapmaya çalıştık. Başta İtfaiye, İZSU, sosyal yardım ekiplerimize ve Hemşehri İletişim Merkezi (HİM) çalışanlarımıza teşekkür etmek istiyorum. İçtenlikle vatandaşımızın yanında oldular. O günden sonra hızlıca bir meclis kararı aldık. Ve yaptığımız tespitler ışığında vatandaşlarımızın yarasını saracak, derdine derman olacak, kısmen de olsa o zararı hafifletecek bir destek paketini Meclis’ten geçirdik. Bugünden itibaren de vatandaşlarımızın hesaplarına yatırmaya başladık” dedi.

    500’ün üzerinde esnafla ilgili hasar tespiti yapıldığını belirten Başkan Soyer, “Bugün de tek tek hepsini ziyaret ettik. Hem geçmiş olsun dileklerimizi ilettik, hem çiçeklerimizi verdik, hem de her zaman yanlarında olacağımızı söyledik. Bu tür büyük felaketlerin yaşandığı durumlarda bu el ele veriş çok kıymetli. Vatandaşlarımız da büyük bir teveccühle bu duygularını ifade etti” ifadelerini kullandı.

    ÖDEMELER ADLARINA AÇILAN HESAPLARDAN TAHSİL EDİLECEK 

    Yurttaşlar, ödemelerini Vakıfbank’ta adlarına açılan hesaplar üzerinden tahsil edebilecek. Başvuru yapan ancak evrak eksiği nedeniyle durumu henüz neticelenmeyen yurttaşların ödemeleri, evraklarını tamamladıktan sonra yapılacak.

    EŞYA VE KONAKLAMA DESTEĞİ 

    Afet nedeniyle eşyalarını kaybeden ve evleri oturulacak durumda olmayan İzmirlilerin de yanında olan Büyükşehir Belediyesi, 9 yurttaşa 40 farklı ev eşyası desteği sağlarken, 20 aileye de otelde konaklama desteği verdi.