Blog

  • EDİRNELİ KASAP: “İNSANLARIN ALIM GÜCÜ DÜŞÜK, 50-70 LİRALIK KIYMA VERİYORUZ”

    EDİRNELİ KASAP: “İNSANLARIN ALIM GÜCÜ DÜŞÜK, 50-70 LİRALIK KIYMA VERİYORUZ”

    Edirne’de kasaplarda dana kıyma satış fiyatına zam yapıldı. Edirne’de kasaplık yapan Hasan Hüseyinca, “Kıymayı 420 liraya satan var. Bana kurtarıyor bu şekilde satıyorum ama haftaya 370 lira kurtarmayacak. 380-400 lira ben de yapacağım. İnsanların alım gücü çok düşük. 50-70 liralık kıyma veriyoruz” dedi.

    Edirne’de kırmızı et satış fiyatlarına zam geldi. Bazı kasaplarda dana kıymanın kilogram satış fiyatı 420 liraya kadar yükseldi. Kasap Hasan Hüseyinca bugün, dana kıymanın kilogram satış fiyatına 20 lira zam yaptığını haftaya bu fiyatın da değişeceğini söyledi.

    “İNSANLARIN ALIM GÜCÜ ÇOK DÜŞÜK”

    Hüseyinca, şunları söyledi:

    “Ete zam var yeni yıla birlikte zamlar geliyor. Borsada kilo başına 1-50 liraya kadar fark yaptı. Bende de kıyma 350 liraydı, 370 lira yaptım. 20 lira bir zam koydum üzerine, şu anda bu şekilde satıyoruz ama bir hafta sonra bunu da satmayacağız. Fiyatlar yeniden yükseliyor. Hayvan bakan yok. Köylerde artık hayvancılık diye bir şey kalmadı. İlk baştan süte fiyat vermeleri lazımdı. Süt olursa inek olur, inek olursa dana olur, dana olursa et olur. Bunlar hepsi zincirleme süte fiyat vermiyorlar. Kıymayı 420 liraya satan var. Bana kurtarıyor bu şekilde satıyorum ama haftaya 370 lira kurtarmayacak. 380-400 lira bende yapacağım. İnsanların alım gücü çok düşük. 50-70 liralık kıyma veriyoruz.”

  • AFET TEMASIYLA DÜZENLENEN 9. KENTSEL VE BÖLGESEL ARAŞTIRMALAR AĞI SEMPOZYUMU BAŞLADI… SOYER: CESUR ADIMLAR ATMALIYIZ

    AFET TEMASIYLA DÜZENLENEN 9. KENTSEL VE BÖLGESEL ARAŞTIRMALAR AĞI SEMPOZYUMU BAŞLADI… SOYER: CESUR ADIMLAR ATMALIYIZ

    İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer, afet temasıyla düzenlenen 9. Kentsel ve Bölgesel Araştırmalar Ağı (KBAM) Sempozyumu’nun açılışında konuştu. Soyer, “Depreme, iklim krizine ve afetlere dirençli şehirler inşa etmek istiyorsak, kaybedecek tek bir saniyemiz yok. Şehirlerimizi yaşam ağının ayrılmaz bir parçası olarak geliştirmek için cesur adımlar atmalıyız” dedi.

    İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin desteği ve İzmir Yüksek Teknoloji Enstitüsü (İYTE) ev sahipliğinde Kentsel ve Bölgesel Araştırmalar Ağı’nın (KBAM) 9’uncu sempozyumu Ahmed Adnan Saygun Sanat Merkezi’nde başladı. 15-17 Aralık tarihlerinde, “Afetlerden Öğrendiklerimiz/Öğrenemediklerimiz: Cumhuriyetin Yüzüncü Yılında Mekânsal Araştırmaların ve Planlamanın Yeri ve İşlevi” temasıyla düzenlenen ve ücretsiz izlenebilecek sempozyumun açılış konuşmalarını İzmir Büyükşehir Belediyesi Başkanı Tunç Soyer, İYTE Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Alper Baba ve İYTE Mimarlık Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Fehmi Doğan yaptı.

    Sempozyumda akademisyenler, kent plancıları, kent üzerine çalışan araştırmacılar ve öğrenciler bir araya gelerek, açılış ve kapanış oturumları ile eş zamanlı 15 oturum, 3 panel ve bir doktora atölyesine katılacak.

    SOYER: İKLİM KRİZİ ARTIK HEPİMİZİN YAŞAMINI ETKİLİYOR

    İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer, “Şehirler bizim yuvamızdır. 2007 yılından itibaren dünyamızın şehirlerinde kırsal alanlardan daha fazla insan yaşamaya başladı. 2021’de kentlerde yaşayan insanlar dünya nüfusunun yüzde 56’sını oluşturuyordu. Bu oranın 2050’de yüzde 68’e çıkması bekleniyor. Yazık ki şehirlerin ekosistemle bağları koptukça, dünyadaki yaşamın büyük bir yıkımla karşılaştığını acı bir şekilde öğreniyoruz. İklim krizi artık hepimizin yaşamını etkiliyor. Umutlarımızla birlikte biyolojik çeşitliliği ve yaşam alanlarımızı da kaybediyoruz. Yaşadığımız felaketler, depremler, seller, orman yangınları… Diğer yandan tüm alışkanlıklarımızı değiştiren COVID 19 pandemisi gibi küresel salgınlar… Yuvamızı, yeni şehirlerimizi bu felaketler karşısında herkesin can güvenliğini koruyarak geliştirmek zorundayız. Kentsel Bölgesel Araştırma Ağı işte bu yüzden çok değerli bir yapı. Depremlerde evlerin yıkılmadığı, her yağmurda sular altında kalmayan, afetlere dirençli şehirleri ancak böyle ağlara kulak vererek kurabiliriz” diye konuştu.

    “CESUR ADIMLAR ATMALIYIZ” 

    Eylül 2021’de UCLG Kültür Zirvesi’ni düzenlediklerini ve döngüsel kültür kavramını ortaya koyduklarını hatırlatan Başkan Soyer, “Depreme, iklim krizine ve afetlere dirençli şehirler inşa etmek istiyorsak, kaybedecek tek bir saniyemiz yok. Şehirlerimizi yaşam ağının ayrılmaz bir parçası olarak geliştirmek için cesur adımlar atmalıyız. Biz İzmir’de bu adımları ‘döngüsel şehircilik’ olarak tanımladık. Biz İzmir’de şunu söylüyoruz. ‘Başka bir şehircilik mümkün, Başka bir kent planlaması mümkün’. İşte bu bakış açımızı somut bir strateji olarak hayata geçirmek niyetiyle İzmir Planlama Ajansı’nı kurduk. Bizim İzmir’deki en temel meselemiz güvenli, insan onuruna yakışır bir yaşamı herkes için mümkün kılmak. Başka bir dünyanın, başka bir yaşamın, başka bir şehirciliğin temellerini atmak. geleceğin şehirleri unutan değil, hatırlayan şehirler olmak zorunda” diye konuştu.

    BABA: İYİ PLANLAMA YAPMAK LAZIM

    İzmir Yüksek Teknoloji Enstitüsü Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Alper Baba, “Son dönemde inanılmaz taşkınlar oluşuyor, doğal afetler başladı. Anadolu plakası yer kabuğu açısından çok aktif. İyi bir planlama gerekiyor. Planlama, birlikte çalışma, mevcut verilerin analizi çok önemli. Kamu kurumlarının sahip çıkması gerekiyor. İzmir’de ciddi kaynaklar ayrılmış. Taşkınlar da depremler de göreceğiz. İyi planlama yapmak lazım” dedi.  

    Son dönemdeki depremler ve bu bölgelerdeki yapı stokları hakkında konuşan İzmir Yüksek Teknoloji Enstitüsü Mimarlık Fakültesi Dekanı Fehmi Doğan ise, “Konut sektörü kabul edilebilir düzeyde üretim sağlamamaktadır” dedi.

     
     
  • DİSK, “VERGİDE ADALET, GELİRDE ADALET, İNSANCA YAŞANABİLİR BİR ÜCRET” İÇİN İZMİR’DE: “ENFLASYON TEK HANELİ RAKAMLARA DÜŞENE KADAR ASGARİ ÜCRET YILDA DÖRT KEZ GÜNCELLENMELİ”

    Haber: SULTAN EYLEM KELEŞ – Kamera: KERİM UĞUR

    Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu (DİSK) ‘Vergide adalet, gelirde adalet, insanca yaşanabilir bir ücret’ talebiyle ve DİSK Genel Başkanı Arzu Çerkezoğlu ve İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer’in katılımıyla İzmir’de Basmane Meydanı’ndan Cumhuriyet Meydanı’na yürüdü. DİSK Genel Başkanı Arzu Çerkezoğlu, “Bu yıl ilk kez bir rakam söylemiyoruz. Çünkü bizim aralık ayı başında açıklayacağımız rakam, 1 Şubat’ta zamlı asgari ücreti aldığımızda uçup gidecek. Bu yüksek enflasyon koşullarında, artık biz asgari ücrette rakamların peşinde koşmak istemiyoruz. İnsanca yaşayacak bir ücret istiyoruz ve enflasyon tek haneli rakamlara düşene kadar asgari ücretin yılda dört kez güncellenmesi gerektiğini söylüyoruz… Bir asgari ücret belirleriz ve bu işi burada bitiririz diyenlere, asgari ücret artışını enflasyon karşısında hiç etmeye çalışanlara diyoruz ki; Türkiye işçi sınıfı için, DİSK için bu iş burada bitmez” dedi.

    Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu (DİSK), ‘Vergide adalet, gelirde adalet, insanca yaşanabilir bir ücret’ için İzmir’de yarım gün iş bırakarak sokağa indi. DİSK, “Zam, zulüm, işkence işte AKP”, “Zafer direnen emekçinin olacak”, “Vergide adalet, gelirde adalet” sloganlarıyla Basmane Meydanı’ndan Cumhuriyet Meydanı’na kitlesel yürüyüş düzenledi. Yürüyüşe DİSK Genel Başkanı Arzu Çerkezoğlu, DİSK Genel Sekreteri Adnan Serdaroğlu, DİSK Genel Başkan Yardımcısı Remzi Çalışan, DİSK Ege Bölge Temsilcisi Memiş Sarı, İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer, Konak Belediye Başkanı Abdül Batur, DİSK’in şube başkanlarıyla işçiler katıldı.

    DİSK Genel Başkanı Arzu Çerkezoğlu yürüyüş sonrası Cumhuriyet Meydanı’nda açıklama yaptı. Çerkezoğlu, şöyle konuştu:

    “Bugün bu meydanı dolduran sevgili sınıf kardeşlerim, sendikalarımızın, demokratik kitle örgütlerimizin, siyasi partilerimizin değerli başkanları, yöneticileri, çok sevgili İzmir Büyükşehir Belediye Başkanımız, değerli belediye başkanlarımız, sevgili mücadele arkadaşlarımız, iş yerlerinden, belediyelerden, fabrikalardan aklını, yüreğini, bilincini alıp DİSK’in bayrağıyla bu meydanı dolduran sevgili sınıf kardeşlerim, mücadele arkadaşlarım, gelirde adalet, vergide adalet diyenler, emeğine, ekmeğine sahip çıkanlar, patronundan daha fazla vergi ödemeye hayır diyenler, asgari ücretin altında, açlık sınırının altında emekli maaşı olmaz diyenler, taşeron zulmüne karşı mücadele veren, başta belediye şirket işçisi arkadaşlarım olmak üzere kadro adaletsizliğine karşı duranlar, insanca yaşayacak bir ücret isteyenler, şu an evlerinde, iş yerlerinde, televizyonlarında, radyolarında bizi dinleyen sevgili sınıf kardeşlerimiz, sevgili yurttaşlarımız öncelikle hepinizi Türkiye Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu DİSK adına sevgiyle saygıyla selamlıyoruz. DİSK Yönetim Kurulu adına genel başkan yardımcımız ve genel sekreterimizle birlikte sizleri, sevgiyle, saygıyla, coşkuyla ve mücadelemizin umuduyla selamlıyoruz. Hoş geldiniz sevgili arkadaşlar, sefalar getirdiniz.

    “1 MAYIS İÇİN ADALET, TAKSİM İÇİN ADALET”

    Günlerdir, aylardır gelirde adalet, vergide adalet mücadelesi veriyoruz. Bizler adalet yürüyüşünü yaparken İzmir’de, iş yerlerinde, İzmir’in bütün sokaklarında, İzmir-Ankara yolunda yürüyüşü selamlayan İzmirli sınıf kardeşlerim, yoldaşlarım hepinizi tekrar sevgiyle saygıyla selamlıyoruz. Gelirde adalet, vergide adalet, ülkede adalet diyoruz. Bu ülkede, bu topraklarda, Cumhuriyet’imizin ikinci yüz yılına girdiğimiz bu süreçte demokrasinin bütün kırıntılarını ortadan kaldırmaya çalışanlara karşı ülkede adalet diyoruz ve bugün işçi sınıfı için çok önemli bir karar açıklandı. Önce onu sizlerle paylaşmak istiyoruz. İşçi sınıfı mücadelesinin çok önemli tarihsel kazanımlarından biri. DİSK’in mücadelesiyle kazanılmış Taksim Meydanı’nın 1 Mayıs olduğuna dair Anayasa Mahkemesi kararı bugün Resmî Gazete’de yayımlandı. DİSK’in kararlılığı, işçi sınıfı mücadelesi bugün yargı tarafından da bir kez daha tescillendi. Onun için diyoruz ki; işçi sınıfı için adalet, 1 Mayıs için adalet, Taksim için adalet.

    “VERGİDE ADALET OLMADAN GELİRDE ADALET OLMAZ”

    Vergide adalet istiyoruz. Cumhuriyet tarihinin ürettiğimiz değerin bölüşümü açısından en kötü sürecini yaşıyoruz. İkinci yüzyıla girdiğimiz bu süreçte, emeğin milli gelirden aldığı pay en düşük düzeyde. Bir taraftan yüksek enflasyon karşısında, her gün daha fazla yoksullaşıyoruz. Diğer taraftan ağır vergi yükü altında ücretlerimiz veriliyor. Dünyada başka hiçbir ülke yok ki işçiler, patronundan daha fazla vergi versin. Dünyada başka hiçbir ülke yok ki işçilerin ücreti yıl içerisinde, vergi dilimleri nedeniyle giderek daha fazla düşsün. İşte biz vergide adalet istiyoruz, vergide adalet olmadan gelirde adalet olmaz diyoruz. Bunun için mücadele veriyoruz ve DİSK olarak adaletli bir vergi sistemi için hazırladığımız 5 maddelik kanun teklifini, İstanbul’dan Ankara’ya yaptığımız yürüyüş sonrasında Meclis’e verdik. Ana muhalefet partisi bu kanun teklifini Meclis’e sundu ve bu sürecin takipçisi olmak için günlerdir yine yollara düştük. Pazartesi günü Edirne’den başladık. Ardından Kırşehir, Mersin ve Antalya’dan sonra bugün İzmir Cumhuriyet Meydanı’ndayız. Hep birlikte bir aradayız, tekrar hoş geldiniz. Emeğine, ekmeğine sahip çıkanlar, bu meydanı dolduranlar…

    “DAHA FAZLA VERGİ ALMAK İSTİYORSANIZ KAR REKORLARI KIRAN ŞİRKETLERE BAKIN”

    Vergide adalet için yürüyoruz. Ülkeyi yöneten syasi iktidara buradan sesleniyoruz, o sermayeden, şirketlerden vergi almayan, alamayan, yandaş şirketlerin vergi borçlarını bir gecede affedenlere sesleniyoruz: Eğer daha fazla vergi almak istiyorsanız artık işçinin, emekçinin cebine bakmaktan vazgeçin. Etrafınıza bakın, etrafınıza. O kar rekorları kıran şirketlere bakın, kat be kat kar bilançoları açıklayana bankalarınıza bakın. Bir kuruş bile vergi ödemeden kur korumalı mevduattan milyonlar kazananlara bakın. Yeter artık, yeter! Çekin elimizi soframızdaki ekmekten, çekin elinizi işçinin, emekçinin, çocuğumuzun geleceğinden.

    DİSK’TEN MİLLETVEKİLLERİNE ÇAĞRI

    Vergide adalet istiyoruz ve Meclis’e sunduğumuz 5 maddelik kanun teklifinin, yani az kazanandan az, çok kazanandan çok vergi alınan adil bir vergi sistemi için bugün buradan hep birlikte Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne seslenelim. Meclis’teki bütün siyasi partileri, 600 milletvekilini Meclis’e sunduğumuz adil bir vergi sistemi için kanun teklifini oy birliğiyle Meclis’ten geçirmeye çağırıyoruz.

    “ÜRETTİĞİMİZ DEĞERDEN PAYIMIZI İSTİYORUZ”

    Gelirde adalet istiyoruz. Hepimiz çalışıyoruz, hepimiz üretiyoruz. Bizim alın terimizle büyüyor bu ülke ve ürettiğimiz değerden payımızı istiyoruz. Kimseden sadaka istemiyoruz, hakkımız olanı istiyoruz ve hakkımız olanı alana kadar da mücadele edeceğiz. Onun için alanlarda, meydanlardayız. İşte şimdi 2024 yılı asgari ücreti belirlenecek. Türkiye’de asgari ücret, bir ortalama ücret. Çalışanların yarısından fazlası asgari ücretle hayatını sürdürüyor. Özel sektörde asgari ücretle çalışanların oranı yüzde 70’e dayandı. O nedenle öncelikle Türkiye’nin bir asgari ücretliler toplumu olmaktan kurtulması için, yani sendika hakkımız için, grev hakkımız için, toplu sözleşme hakkımız için mücadele ediyoruz.

    “GÖSTERMELİK MASA BAŞI PAZARLIKLARINA HAYIR DEMEK İÇİN ALANLARDAYIZ”

    Asgari Ücret Tespit Komisyonu pazartesi günü ilk toplantısını yaptı, milyonların gözü, kulağı o masada. Ama yarım saat sürdü toplantı, yarım saat. İşte biz bugün, asgari ücretin belirlenmesi sürecinde o masada olmamamıza rağmen, göstermelik masa başı pazarlıklarıyla milyonlarca işçinin, emekçinin, onların çocuklarının hayatı hakkında karar verilmesine hayır demek için buradayız. Bir ortalama ücret olan asgari ücretin, 15 kişinin bir masanın etrafında toplanıp milyonların hakkında karar verdiği bu sürece hayır demek için alanlardayız. Evet, biz bu önemli sürecin gerçek bir toplu pazarlıkla belirlenmesi için alanlardayız. Ülkeyi yöneten siyasi iktidar sürekli diyor ki; ‘Çalışanları enflasyona ezdirmedik, ezdirmeyeceğiz’. Enflasyon doğru ölçülüyor mu? TÜİK’in açıkladığı enflasyon rakamlarına biz inanıyor muyuz? Bizim enflasyonumuz, çarşıda, pazarda yaşadığımız fiyat artışlarıyla TÜİK’in enflasyonu arasındaki makas giderek daha fazla açıldı. O nedenle buradan diyoruz ki; TÜİK’in o düzmece, akıl dışı, hukuk dışı enflasyon rakamlarıyla değil, gerçek enflasyon karşısındaki kaybın giderilmesi lazımdır.

    “2 KİŞİNİN ÇALIŞTIĞI EVE YOKSULLUK SINIRI KADAR GELİR GİREBİLMELİDİR”

    Geçen hafta bir rapor açıklandı, belki gözünüzden kaçmıştır. Bütün dünyada, OECD ülkeleri içerisinde, en yüksek gıda enflasyonu Türkiye’de. Yani dünyanın en yoksek enflasyonunun olduğu bu ülkede, milyonların bu enflasyona ezdirilmemesi için bu mücadeleyi veriyoruz ve asgari ücretin gerçek enflasyon karşısındaki kaybın giderildiği, işçilerin aileleriyle birlikte yaşayabileceği bir ücret olarak belirlenen ve büyümeden, milli gelir artışından payını alan ve açlık sınırı, yoksulluk sınırına bakıldığında bir evde en azından 2 kişi çalıştığı zaman o eve bir yoksulluk sınırı kadar gelir girebilmelidir diyoruz. Bunun mücadelesini veriyoruz.

    “ARTIK ASGARİ ÜCRETTE RAKAM PEŞİNDE KOŞMAK İSTEMİYORUZ, İNSANCA YAŞAYACAK BİR ÜCRET İSTİYORUZ”

    DİSK olarak biliyorsunuz her yıl bir asgari ücret rakamı açıklarız ve bunu söyleriz. Bu yıl ilk kez bir rakam söylemiyoruz. Çünkü bizim Aralık ayı başında açıklayacağımız rakam, 1 Şubat’ta zamlı asgari ücreti aldığımızda uçup gidecek. Bu yüksek enflasyon koşullarında, artık biz asgari ücrette rakamların peşinde koşmak istemiyoruz. İnsanca yaşayacak bir ücret istiyoruz ve enflasyon tek haneli rakamlara düşene kadar asgari ücretin yılda kez güncellenmesi gerektiğini söylüyoruz.

    “TÜRKİYE İŞÇİ SINIFI İÇİN, DİSK İÇİN BU İŞ BURADA BİTMEZ”

    Şimdi bir de diyorlar ki; ‘Bir asgari ücret belirleyeceğiz ve bu işi burada bitireceğiz’. Yani aralık ayı sonunda açıkladıkları asgari ücretin, ta bir dahaki Aralık’a kadar geçerli olacağını söylüyorlar. Buradan DİSK olarak çok açık ve net bir biçimde söylüyoruz, bir asgari ücret belirleriz ve bu işi burada bitiririz diyenlere, asgari ücret artışını enflasyon karşısında hiç etmeye çalışanlara diyoruz ki; Türkiye işçi sınıfı için, DİSK için bu iş burada bitmez! Hep birlikte emeğimize, ekmeğimize sahip çıkmaya devam edeceğiz. İş yerlerinden, alanlara, meydanlara kadar bu mücadeleyi hep birlikte büyüteceğiz. O nedenle insanca yaşayacak bir asgari ücret için, gelirde adalet, vergide adalet için, ülkede adalet için mücadele veriyoruz. İstanbul’dan Ankara’ya yola çıkarken demiştik ki; bu yolda yalnız yürümeyeceğiz. Gerçekten de öyle oldu sevgili kardeşlerim. Attığımız her adımda, yürüdüğümüz her metrede, her kilometrede sesimiz, soluğumuz ve mücadelemiz daha da büyüdü. Umudu büyütüyoruz dedik ve her adımda umudu hep birlikte büyüttük. Umut bu meydanda. Biz varsak umut var, işçi sınıfı varsa umut var, DİSK varsa umut var diyoruz ve umudu hep beraber büyütüyoruz.

    Son olarak; hepimiz çalışıp hepimiz üretiyoruz ve hepimizin çalışarak ürettiği toplam değer bu ülkenin 85 milyon insanını, işçisini, emeklisini, kadınını, çocuklarını, gençlerini insanca yaşatmaya yeter. Yeter ki tercihler değişsin, yeter ki zihniyet değişsin. Yani neyi üreteceğimize, nasıl ürettiğimize, ürettiğimizi nasıl bölüşeceğimize hep birlikte karar verdiğimiz gerçek bir demokrasiyi kuralım ve biz biliyoruz ki artık ülkemizde korunacak bir demokrasiden değil, kurulacak bir demokrasiden söz ediyoruz. Eşitliği de, adaleti de, barışı, kardeşliği de, özgürlüğü de ve demokrasiyi de bu ülkede yeniden kuracak olan başta işçi sınıfı olmak üzere tüm toplumla yan yana, omuz omuza büyüttüğümüz mücadelemiz olacaktır. İşte bu bilinçle bizler iş yerlerinden başlayan bu mücadelemizi bugün İzmir’de, Cumhuriyet Meydanı’nda bir kez daha bir araya geldik ve bir kez daha ifade ediyoruz. Önümüzdeki hafta Edirne’den başlayan bu yürüyüş ta Artvin’e ulaşacak. DİSK Yönetim Kurulu olarak aralık ayında il il, meydan meydan ülkemizin her yerinde olacağız. Biliyoruz ki Türkiye’nin dört bir yanında bu mücadeleyle, bu taleplerle buluşan milyonlarca sınıf kardeşimiz var. İşte burası umudun meydanı, işte burası işçi sınıfının meydanı, bu meydan Türkiye’nin geleceğinin meydanı arkadaşlar. Tekrar sizleri bir kez daha sevgiyle, saygıyla selamlıyoruz. Bugün bizi yalnız bırakmayan herkese çok çok teşekkür ediyoruz. Yan yana omuz omuza mücadeleyi, umudu büyüteceğiz. Yolumuz açık olsun”

     

  • COĞRAFİ İŞARETLİ SAFRANBOLU LOKUMU, ÜRETİM MERKEZLERİNDE DENETLENDİ

    COĞRAFİ İŞARETLİ SAFRANBOLU LOKUMU, ÜRETİM MERKEZLERİNDE DENETLENDİ

    Safranbolu Belediye Başkanı Elif Köse, Safranbolu Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı Erol Altuntepe, Safranbolu İlçe Tarım Müdürü Mehmet Akgül ve Özener Patent Yönetim Kurulu Başkanı Huriye Özener, Safranbolu’nun coğrafi işaretli marka ürünü lokumu üreten işletmelerin imalathanelerinde denetim yaptı.

    Safranbolu’nun gıda turizmine katkı sağlayan Safranbolu lokumunu merdiven altı lokumlardan ayrı tutacak niteliklerini korumak, üretiminde sekteye uğramaması ve tarihe damga vuran lezzetini muhafaza etmesi amacıyla denetimler gerçekleştiriliyor. Safranbolu Belediye Başkanı Elif Köse, Safranbolu Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı Erol Altuntepe, Safranbolu İlçe Tarım Müdürü Mehmet Akgül ve Özener Patent Yönetim Kurulu Başkanı Huriye Özener, 67-69 sayılı sınayi mülkiyet kanunu kapsamında Safranbolu ile özdeşleşen Safranbolu lokumunun üretimini her yıl olduğu bu yıl da firmaların imalathanelerinde denetledi.

    Coğrafi işaretli Safranbolu lokumunun coğrafi işaret kullanım hakkı olan firmalarda yapılan denetimlerde, imalathanelerde en az 5 yıl lokum üretiminde çalışmış usta bulunması, bakır kazan kullanımı, üretim metodu tescil belgesi uygunluğu, Safranbolu sınırları içerisinde bulunan içilebilir ve özellikle toprak altı su kullanımı, şekli, Antep fıstığı ve kullanım miktarı, içeriğindeki madde oranları, tadım testi, depolama koşulları, paketlerde coğrafi işaret kullanımı, üretim yerleri ve satış noktalarında kontrol gibi ayrıntılara bakıldı.

     

  • İNAN AKGÜN ALP: “KALKINMA AJANSLARI, BAKANLARIN BÜROKRATİK VE SİYASİ ETKİSİNE GÖMÜLMÜŞ VE SADECE GÜNDELİK TALEPLER İÇİN MESAİ YAPAN VERİMSİZ BİR YAPIYA DÖNÜŞMÜŞTÜR”

    CHP Kars Milletvekili İnan Akgün Alp, TBMM Genel Kurulu’nda; “Yatırım destek ofislerinin daha fazla tanıtıma ve işlerliğe kavuşturulmasına gereksinim vardır. Yerel ve bölgesel kalkındırmayı hızlandırmak, bölgesel eşitsizlikleri azaltmak amacıyla daha özerk bir yönetim modeliyle kurulan kalkınma ajansları, bakanların bürokratik ve siyasi etkisine gömülmüş ve sadece gündelik talepler için mesai yapan verimsiz bir yapıya dönüşmüştür. Kalkınma ajanslarında uzman kaçışı özellikle son yıllarda ciddi bir şekilde artmıştır. Burada çalışan mühendislerimizin ücretleri emsallerine göre son derece düşük kalmıştır. Ajanslarda çalışan mühendislerimiz de ücret artışı beklemektedir” dedi.

    TBMM Genel Kurulu’nda 2024 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi, 2022 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifi ile Sayıştay raporlarının görüşmeleri devam ediyor. Genel Kurul’da bugün Ticaret Bakanlığı, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı ve bağlı kuruluşların bütçeleri görüşülüyor. Doğu Anadolu Projesi Bölge Kalkınma İdaresi bütçesi üzerine söz alan CHP Kars Milletvekili İnan Akgün Alp, şunları söyledi:

    “BÖLGESEL PLANLAMA KONUSUNDA YEREL YÖNETİMLERE DESTEK VERMEDE HALA YETERSİZLİKLER YAŞANMAKTADIR”

    “Kalkınma Bakanlığı’nın kaldırılmasıyla bakanlığa bağlı bölge kalkınma idareleri ve kalkınma ajansları Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı’na devredilmişti. Bu çerçevede, aslında biraz da bu ajanslar belirsizliğe mahkum oldu. Ajanslar bölgelerinde kritik projeleri yeterince izleyemiyorlar, geçmiş yılların kapsamlı Sayıştay raporlarında da işaret edildiği gibi bölgesel planlama konusunda yerel yönetimlere stratejik ve teknik destek verme konusunda hâlâ yetersizlikler yaşanmaktadır. Ajanslar ve birlikler belediye, firma ve kooperatiflerin başvurularını değerlendirmede sıralama ve eleme kriterleri açısından gerekli şeffaflık mekanizmalarına sahip değildir. Daha da önemlisi, 2006’dan sonraki dönem için maalesef dağıtılan kaynakların sonuçlandırılan projelerin etki analizi de yapılmamaktadır.

    Yatırım destek ofislerinin de aynı şekilde daha fazla tanıtıma ve işlerliğe kavuşturulmasına gereksinim vardır. Yerel ve bölgesel kalkındırmayı hızlandırmak, bölgesel eşitsizlikleri azaltmak amacıyla daha özerk bir yönetim modeliyle kurulan kalkınma ajansları, bakanların bürokratik ve siyasi etkisine gömülmüş ve sadece gündelik talepler için mesai yapan verimsiz bir yapıya dönüşmüştür. Mevcut bütçe ve gelirlerle kalkınma ajanslarının etkin bir şekilde çalışması ve ülkemizin kalkınmasına katkı sunması pek mümkün görünmemektedir. Kalkınma ajanslarında uzman kaçışı özellikle son yıllarda ciddi bir şekilde artmıştır. Burada çalışan mühendislerimizin ücretleri emsallerine göre son derece düşük kalmıştır. Ajanslarda çalışan mühendislerimiz de ücret artışı beklemektedir.

    “YENİ BİR DEMOKRATİK YURTTAŞ KATILIM PRATİĞİNE İHTİYAÇ VARDIR”

    Kalkınma ajanslarının yenilenme ihtiyacı bariz şekilde ortadayken bununla alakalı herhangi bir adım atılmadığı, ajansların bölgesinde kritik projeleri izlemediği, kalkınma ajansları ile belediyeler arasında köprülerin koptuğu, yapılan planların yalnızca kâğıt üzerinde kaldığı da görünmektedir. Yapılan yatırımlarda büyük oranda partizanca uygulamalar gözlemlenmektedir. Sanayi ve Teknoloji Bakanlığının bütçesinin bu beklentileri karşılayabilmesi için yeni bir kamu yatırımcılığı modeline, yeni bir stratejik planlamaya, yeni bir ulusal kalkınmacılığa, yeni bir kooperatifçiliğe yeni bir kamu-özel iş birliği modeline ve her şeyden önemlisi yeni bir demokratik yurttaş katılım pratiğine ihtiyaç vardır. Biz, Doğu Anadolu Bölgesi Kalkınma İdaresi Başkanlığı bütçesinde yılı içerisinde harcanmayan proje ödeneklerinin uygulayıcı kuruluşların açtığı banka hesaplarına blokeli olarak aktarılmasını ve bu kaynakların takip eden yıllarda muhasebe sistemi dışında yönetilmesini de bütçe prensiplerine aykırı görüyoruz.”

  • ŞEREF ARPACI: “TÜRKİYE’DE AK ÇOCUKLAR VE BİR DE AÇ ÇOCUKLAR VAR”

    CHP Denizli Milletvekili Şeref Arpacı, TBMM Genel Kurulu’nda, “Türkiye’de ak çocuklar ve bir de aç çocuklar var. Ak çocuklar pudra şekerleriyle lüks arabalarda gezerken, bunları birilerinden aldıkları kuvvetle hiç utanmadan sosyal medyada paylaşırken diğer tarafta bu ülkede düzenli olarak bir öğün yemek yiyemeyen aç çocuklar var. Üniversiteyi kazandığı halde yurt bulamayan, yüksek kiralar nedeniyle ev tutamayan, barınamayan çocuklar var. Yurt buldu diyelim ama yurtların asansöründe yaşamını yitiren çocuklarımız var” dedi.

    TBMM Genel Kurulu’nda 2024 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi, 2022 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifi ile Sayıştay raporlarının görüşmeleri devam ediyor. Genel Kurul’da bugün Ticaret Bakanlığı ile Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı ve bağlı kuruluşların bütçeleri görüşülüyor. Türk Standartları Enstitüsü bütçesi üzerine söz alan CHP Denizli Milletvekili Şeref Arpacı, şunları söyledi:

    “TÜRKİYE’DE STANDART VARSA O DA ÇİFTE STANDARTTIR”

    “Bugün bu kürsüye CHP grubum adına Türk Standartları Enstitüsü’nün bütçesini konuşmak için çıktım fakat Türkiye’de standart kaldı mı? Türkiye’de standart varsa o da çifte standarttır. Örnek vereyim; Türkiye’de ak çocuklar ve bir de aç çocuklar var. Ak çocuklar pudra şekerleriyle lüks arabalarda gezerken, bunları birilerinden aldıkları kuvvetle hiç utanmadan sosyal medyada paylaşırken, diğer tarafta bu ülkede düzenli olarak bir öğün yemek yiyemeyen aç çocuklar var. Üniversiteyi kazandığı halde yurt bulamayan, yüksek kiralar nedeniyle ev tutamayan, barınamayan çocuklar var. Yurt buldu diyelim ama yurtların asansöründe yaşamını yitiren çocuklarımız var.

    Ekonomik standartları altüst edilmiş bir ülke var. Seçime kadar nas, seçim geçtikten sonra faiz artışları var. Faiz yükselmeyecek diye değişken faizli kredi kullandırılıp şu an faiz yükü altında ezilen, aldatılan insanlarımız var. Bir gecede kur korumalı mevduat diye ortaya atılan bir sistem ve onun üzerinden gerçekleşen servet transferleri var. Şu an dolar 12, mazot 15 TL olabilirdi, ihracat rekorları kırıyor olabilirdik ama tek adam rejiminin standartları ülkeyi ne hale getirdi? İhracatçı, sanayici ithalat yaptığı ve döviz ihtiyacı olduğu halde ihracat bedelini bozdurmak zorundayken hesabında milyon dolarları tutan insanlar var ve bu milyon dolarları bavullarla istedikleri anda çekip yüzde 250 faiz alabilen tefeci futbolcular var.

    “TEFECİLİK SUÇTUR, SUÇ İŞLEYEN BİZİM ÇOCUKLARA NEDEN VERGİ İNCELEMESİ YAPILMIYOR?”

    Tefecilik suçtur. Suç işleyen bizim çocuklara neden vergi incelemesi yapılmıyor? Diğer tarafta ise görevini yaptığı için hapse atılan gazeteciler var bu memlekette. Bir tarafta binlerce kilo uyuşturucuyu gümrüklerden geçirip yurda sokanlar var, diğer tarafta aynı gümrüklerden basit kilo farklarından dolayı ürünlerin ithalatında sıkıntı yaşayan ve binlerce lira ceza yiyen sanayiciler var. ‘Türk imalatçısına destek olacağız’ diye çıkardığınız damping vergilerine Türkiye’de üretimi olmayan iplikleri de dahil ederek zarar verdiğiniz, işini, siparişini kaybeden üreticiler var. Bu ülkede ne olduğu belli olmayan insanlara yeşil, gri pasaport verip geçiş üstünlüğü sağlanırken bu politikalarınız nedeniyle vize alamadığı için fuarlara gidemeyen iş insanları var.

    Bir yanda buğdayları yüksek fiyattan alıp sıra beklemeyen yandaşlar var, diğer yanda malları Toprak Mahsulleri Ofisi tarafından kabul edilmeyen, parası ödenmeyen çiftçiler var. Bu ülkede Avrupa’ya verilen yeşil dönüşüm sözleri var ama diğer tarafta Akbelen’de çevre katliamı var. Dört-beş maaşlı Ak Parti bürokratları var, diğer yanda 7 bin 500 lirayla yaşamaya çalışan emekliler var. Bu ülkede şiddet var; sizlerden aldığı güçle sağlıkta, sporda, birçok alanda işini yapmaya çalışan dürüst, namuslu kişilere şiddet var. Bu dünyada Filistin gerçeği var. Ne yazık ki bu konuda bile standardınız yok, sizlerin ikiyüzlü politikaları var. Bir yanda Filistin’in yanında olduğunu söyleyen ama İsrail limanına giden, gelen ticaret gemilerinin sayısını açıklamayan Bakan var.”

     

  • ÖZGÜR ÖZEL, EKREM İMAMOĞLU’NU ZİYARET ETTİ: “BİZ İSTANBUL’U ONA EMANET ETTİK, O ÇOK İYİ İŞLER YAPTI. ŞİMDİ EKREM BAŞKANI İSTANBULLULARA EMANET EDİYORUM”

    ÖZGÜR ÖZEL, EKREM İMAMOĞLU’NU ZİYARET ETTİ: “BİZ İSTANBUL’U ONA EMANET ETTİK, O ÇOK İYİ İŞLER YAPTI. ŞİMDİ EKREM BAŞKANI İSTANBULLULARA EMANET EDİYORUM”

    Haber: OKTAY YILDIRIM / Kamera: ADEM KARABAYIR

    CHP Genel Başkanı Özgür Özel, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nu ziyaret etti. Özel, “Hangi siyasi görüşten olursa olsun, İstanbul’u seven herkesi, İstanbul’u seven bu başkana, bu ekibe sahip çıkmaya davet ediyorum. Biz İstanbul’u ona emanet ettik, o çok iyi işler yaptı. Şimdi Ekrem Başkanı İstanbullulara emanet ediyorum” dedi. İmamoğlu ise “Halkımızdan beş yıl daha görev izni alacağımıza inanıyoruz. Şimdiden yolumuz açık olsun. Hepimize başarılar” diye konuştu.

    CHP Genel Başkanı Özgür Özel, dün Parti Meclisi kararı ile İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı’na yeniden aday olarak gösterilen İstanbul Büyükşehir Belediye başkanı Ekrem İmamoğlu ile bir araya geldi.

    Özel; İmamoğlu, CHP Genel Başkan Yardımcısı Gökan Zeybek ve CHP İstanbul İl Başkanı Özgür Çelik ile birlikte açıklama yapmadan önce, İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin anı defterini imzaladı. Özel, deftere şu ifadeleri yazdı:

    “EMANETE ÇOK İYİ BAKTI”

    “Bugün CHP Genel Başkanı olarak, İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ni ilk ziyaretim. Aynı zamanda değerli Başkanımız Ekrem İmamoğlu’nu yeniden aday gösterişimizin ardından yaptığım ilk ziyaret. Biz beş yıl önce İstanbul’u ona emanet ettik. Emanete çok iyi baktı. Yeşil, temiz ve dürüst bir kent yönetimi ile hepimizi gururlandırdı. Şimdi İstanbul’u seven herkese bir kez daha Ekrem Başkanı emanet ediyoruz. Yolu açık olsun.”

    İmamoğlu, şunları söyledi:

    “Bugün Sayın Genel Başkanımızı, Saraçhane binamızda, İstanbulluların evinde ağırlamaktan elbette çok mutluyum. Ben öncelikle hem Sayın Genel Başkan’ımıza, hem partimizin MYK’sına, hem de dün şahsıma görev tevdi eden Parti Meclisi’mize teşekkür ediyorum. 13 Mart 2024 tarihi itibarıyla İstanbul halkı ile birlikte, 2019’da hep birlikte temelini attığımız ‘İstanbul ittifakının’ daha güçlü bir biçimde bir sonraki beş yıla hem devam eden projelerimizi bitirmeye hem de yeni ve daha güçlü projeleri İstanbullu ile buluşturmaya devam etme yönündeki kararlılığımızı ortaya koyacağız. Ve inşallah, halkımızdan beş yıl daha görev izni alacağımıza inanıyoruz. Bugün bu duygularla Genel Başkanımızı misafir ediyoruz. Umut ederim, önümüzdeki üç aylık dönemde; başta İstanbul’daki çok kıymetli yol arkadaşlarım CHP örgütümüz, bütün İstanbullular ile, İstanbul gönüllüleri ile muazzam, görülmemiş bir kampanyayı, halkçı, bir arada, pozitif, iyi niyetli, İstanbul’u konuşan, İstanbul’u düşünen bir kampanya ile farklı bir dönemi burada yaşatacağımıza inanıyorum. Şimdiden yolumuz açık olsun. Hepimize başarılar.”

    “BEN BURANIN BALKONUNDA EKREM BAŞKANIN O KALABALIĞIN İÇİNDEN BU BİNAYA YAKLAŞMASINI İZLERKEN GÖZYAŞLARIMI TUTAMAMIŞTIM”

    Özel ise şu değerlendirmeleri yaptı:

    “Dün Parti Meclisinde İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı adaylığı için Ekrem Başkanın sırası gelip, harf sırasında İstanbul’a gelindiğinde; üzerindeki müzakereler kesilmeyen alkışlar ile tamamlandı. Biraz önce anı defterine kaydettiğim duygu sadece benim değil bütün Cumhuriyet Halk Partililerin duygusudur. Beş yıl önce bu binaya devir teslim töreni için gelmiştik. Uzun süren bir demokrasi nöbetinden sonra, güçlükle alınan bir mazbatadan sonra, daha o zaman yaşanacağını bilmediğimiz bir hazımsızlıktan hemen önceydi. Ben buranın balkonunda Ekrem Başkanın o kalabalığın içinden bu binaya yaklaşmasını izlerken gözyaşlarımı tutamamıştım.

    “BİZ ONA İSTANBUL’U EMANET ETTİK, O İSTANBUL’A ÇOK İYİ BAKTI VE İSTANBUL’A ÇOK İYİ GELDİ”

    O günden bugüne kendisine verilen her bir oyu ve desteği, duyulan güvenin her zerresini hak eden bir çalışkanlık ve başarı öyküsüyle karşımızda. Biz ona İstanbul’u emanet ettik, o İstanbul’a çok iyi baktı ve İstanbul’a çok iyi geldi. İstanbul’un üzerinde artık yabancılara kupon arsa pazarlamak için helikopter uçmuyor. İstanbul’un her noktası, İstanbullunun hizmetine sunulmak için çalışılan, o gözle bakılan bir belediyecilik anlayışı ile yönetiliyor. Buradan hangi siyasi görüşten olursa olsun tüm İstanbulluları, İstanbul’da yaşayan herkesin bu kez şöyle bir oy kullanacaklarına inanıyoruz:

    Geçen sefer 31 Mart’ta, İstanbul’da israf bitsin diye, İstanbul’a bir başka el değsin diye ve Beylikdüzü’ndeki bir büyük başarı hikayesi bütün İstanbul’a yansısın diye bir oy kullandılar. Haziran ayındaki, Fatih’teki bir esnafın deyimiyle; ‘Yıllarca Tayyip Bey’in dediklerine oy verdim, bu sefer de Binali Bey’e verdim. Ama bu kez Ekrem oğluma oy vereceğim. Çünkü hak geçti. Ben hak geçmesin diye 40 yıl boyunca pirinç tartarken müşterinin tarafına attığım pirinç belki dört kamyondur. Ben dört kamyon pirinç attım, hak geçmesin diye. Ama bu sefer hak geçti’ demişti. Ve 806 binlik fark, o İstanbullunun, vicdanlı İstanbulluların adalet terazisini dengeye getirdikleri için, hakkı teslim ettikleri için kullanılmıştı. Ben şimdi o İstanbul’u, ülkeyi seven o dürüst yüreklerin bir kez daha bir hakkı teslim edeceklerine yürekten inanıyorum.

    Dürüst çalıştılar, namuslu çalıştılar, şeffaf işler yaptılar hem kentin yeşili artırdılar hem değerini artırdılar. Ellerinden geldiği kadar bu kente hizmet ettiler, değer kattılar. Her yerde söylemeden bırakmadığım bir örneği, bir kez daha hatırlatıyorum:

    Pandemide İstanbul’un dört bir yanında İSKİ çalışıyordu. Bize bir sunum yaptılar ve dediler ki, ‘Çok canımızın yandığı günlerdeyiz. Ama sokaklar boş ve bunu İstanbul için bir fırsata çevirmeliyiz. Yıllardır yapılmayan ve bu trafikle çok zorlanacağımız işleri hızla bitiriyoruz. Göreceksiniz… İstanbul’da yağmur yağdığında artık bu viyadüklerin su dolması… Üsküdar Meydanı’nın göle dönmesi bitecek’ demişti. Şimdi yağmur yağıyor ve dediğini görüyoruz. Ekrem İmamoğlu ve ekibi İstanbul’a iyi gelmiştir. Her alanında, her noktasında… Vicdanlılar, o vicdan terazisinde tartıp, iki seçim arası 806 bin farkı çıkaranlar, yine vicdanlarında bu gördükleri hizmet karşılığında yeniden ödüllendirecekler. Bir beş yıl daha Ekrem İmamoğlu’nun, dünyanın bu en güzel kentine hizmet etmesini isteyecekler.

    Bu tercihleri İstanbul’a iyi gelecek, Türkiye’ye iyi gelecek. Ben hangi siyasi görüşten olursa olsun, İstanbul’u seven herkesi, İstanbul’u seven bu başkana, bu ekibe sahip çıkmaya davet ediyorum. Biz İstanbul’u ona emanet ettik, o çok iyi işler yaptı. Şimdi Ekrem Başkanı İstanbullulara emanet ediyorum.”

    “EN BÜYÜK GÜVENCEM İSTANBUL İTTİFAKI’DIR”

    Özel, açıklamalarının ardından gazetecilerin sorularını yanıtladı. Özel, İstanbul için ittifak olasılıklarına ilişkin soru üzerine şunları söyledi:

    “Siyasette hiçbir ihtimal tamamen sıfırlanmaz. Biz öyle olmaması için çok gayret sarf ettik, üzerimize ne düşerse sarf etmeye devam edeceğiz. Ama İstanbul’un ihtiyacı olan ittifak; adını ittifak koyalım, iş birliği koyalım, parti adları analım, her şeyi söyleyelim, en iyisini bulalım. Şu ismin önüne geçemeyiz. İstanbul’u İstanbul İttifakı kazandı. İstanbul İttifakını İstanbullular kurdular. Gönülleri, yürekleri ve akılları ile kurdular. O ittifakın İstanbul’a ne yaptığını görüyoruz. Burada bir tek şey var. İstanbullulardan elbette Ekrem Başkana sahip çıkacaklarını biliyorum, umuyorum, bekliyorum. Ama Ekrem Başkanın ve ekibinin elini, kolunu bağlayanlar var. Yapılacak hizmetlere engel olanlar var. İstanbul’un tahsil etmedikleri eski borçları ödettirip, hak ettiği paralarına el koyanlar var. Borçlanma yetkisi vermeyip, hizmete engel olmak isteyenler var.

    Bunun karşılığında İstanbullulardan büyükşehir belediye meclis çoğunluğunu istiyoruz. Bunun yolu İstanbul’un 39 ilçesinde Cumhuriyet Halk Partisi’ne, Cumhuriyet Halk Partisi belediye başkanlarına, Belediye Meclis listelerine oy vermektir. Hiçbir oy boşa gitmeyecektir. ‘Burada Cumhuriyet Halk Partisi kazanamaz’ diye kimse düşünmesin. O oyların hepsi İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ne de gelecektir, belediye meclislerinde kullanılan oylar çok önemlidir. Biz bunun başarılacağına inanıyoruz. En büyük güvencem İstanbul İttifakı’dır.”

    “MEMNUNİYET ANKETLERİMİZİ YAPTIRIYORUZ”

    İzmir ve Aydın Büyükşehir Belediyeleri başkan adayları ile ilgili soru üzerine de Özel, şu değerlendirmeleri yaptı:

    “Aydın’ı açıkladığımız gün, Aydın ile aynı ölçek ve statüdeki illeri de açıklamamız gerekir. Anketler sürüyor sekiz şehirde. Anketlerin sonuçları gelecek ve sonuçlar geldikten sonra açıklamalar olacak. Dün Aydın’ı açıkladığımızda, açıklamadığımız aynı ölçekteki diğer şehirlerle ilgili benzer sorular gelebilirdi. Sayın Başkanı dün öğlen saatlerinde bizzat aradım, ‘Başkanım herhangi bir sorun görünmüyor. Ama uygun görürseniz, İstanbul ve Ankara’yı ayrı açıklamak istiyoruz. Çünkü bambaşka bir statüleri var. Ayrıca Bursa ve Balıkesir’i, çoktandır beklenen iki adaylıktı, ayrı açıklamak istiyoruz. Sizi de denk statüdeki illerle birlikte açıklamak istiyoruz’ dedim.

    Başkan da ‘Hiç lafı mı olur? Aramanıza da gerek yoktu. Ben aksi bir şeyi düşünmem, çok da doğru düşünmüşsünüz’ dedi. Sayın Özlem Çerçioğlu’nun da onayı ile telefon görüşmemizin sonunda bu şekilde açıklama yapmayı doğru bulduk. İzmir için de diğer büyükşehirler için de memnuniyet anketlerimizi yaptırıyoruz. Ortaya koyduğumuz objektif kriterlere göre adaylaşma süreçleri nasıl olması gerekiyorsa tamamlanacak.”

    “ÖNÜMÜZDEKİ GÜNLERDE MUHARREM İNCE İLE BİR ARAYA GELECEĞİZ”

    CHP Genel Başkanı Özel, soru üzerine Memleket Partisi Genel Başkanı Muharrem İnce ile olası görüşmesi hakkında ise şunları söyledi:

    “Herhangi bir randevu kararlaştırmadık ama bir görüşme ile ilgili Sayın Muharrem İnce, Selanik’e gitmeden önce bana telefon mesajı üzerinden yazışmıştık. Ben de bir kez daha söylüyorum. Memleket Partisi gibi bir partinin ve partimize hizmet etmiş, geçmişte partimizin grup başkanvekilliğimizi yapmış, genel başkan adayı olmuş, Cumhurbaşkanı adayımız olmuş bir kişinin randevu talebini geri çevirmemiz mümkün değil, diye zaten söylemiştim. Döndükten sonra randevulaşacaktık. Bir takım, yaşadığımız Meclis’teki acı kayıp, cenazeler… Bu haftaki takvim içinde yer almadı. Önümüzdeki günlerde Sayın Muharrem İnce ile bir araya geleceğiz ve görüşeceğiz.”

  • MAHMUT TANAL: “GAP İDARESİ’NDEKİ BÜROKRATLAR, KURUM BİNASINDA KUŞÇULUK YAPIYOR, TAKLACI GÜVERCİN BESLİYOR. OLUŞAN KUŞ PİSLİĞİ İNSAN SAĞLIĞINI TEHDİT EDİYOR”

    MAHMUT TANAL: “GAP İDARESİ’NDEKİ BÜROKRATLAR, KURUM BİNASINDA KUŞÇULUK YAPIYOR, TAKLACI GÜVERCİN BESLİYOR. OLUŞAN KUŞ PİSLİĞİ İNSAN SAĞLIĞINI TEHDİT EDİYOR”

    CHP Şanlıurfa Milletvekili Mahmut Tanal, “Etkisizleştirilen Şanlıurfa’daki GAP Bölge Kalkınma İdaresi Başkanlığı’nda ne oluyor? GAP İdaresi’ndeki bürokratlar, kurum binasında kuşçuluk yapıyor. Kurumda adı sanı bilinen bürokrat, yemekhane terası ve birim balkonunda güvercin besliyor. Taklacı, cins güvercin besliyor. Oluşan kuş pisliği insan sağlığını tehdit ediyor. Kuş pisliğini kurumdaki personele temizletiyorlar” dedi.

    CHP Şanlıurfa Milletvekili Mahmut Tanal, GAP Bölge Kalkınma İdaresi Başkanlığı’nda bürokratların ‘kuşçuluk’ yaptığını öne sürdü. Tanal, X hesabından yaptığı paylaşımda GAP İdaresi’nde beslenen güvercin görüntülerine de yer verdi. Tanal, şunları kaydetti:

    ŞANLIURFA İL TARIM MÜDÜRLÜĞÜ’NDEN GELEN DENETİM EKİBİNİN UYARISINA RAĞMEN BU DURUMA İÇERİDEN GÖZ YUMULUYOR”

    “GAP Bölge Kalkınma İdaresi Başkanlığı, 1989 yılında, Güneydoğu Anadolu Projesi kapsamına giren yörelerin süratle kalkındırılması, yatırımların gerçekleştirilmesi için plan, altyapı, ruhsat, konut, sanayi, maden, tarım, enerji, ulaştırma ve diğer hizmetleri yapmak veya yaptırmak, yöre halkının eğitim düzeyini yükseltmek için gerekli tedbirleri almak veya aldırmak, kurum ve kuruluşlar arasındaki koordinasyonu sağlamak amacıyla kuruldu. Fakat GAP Bölge Kalkınma İdaresi’nin, kuruluş amacına uygun şekilde çalıştırılmadığını görüyoruz. Yani adı var, kendisi yok.

    Zaten AK Parti iktidarı, GAP projesine önem vermediği için GAP Bölge Kalkınma İdaresi Başkanlığı’nı göstermelik bir kurum konumuna getirdi. Peki etkisizleştirilen Şanlıurfa’daki GAP Bölge Kalkınma İdaresi Başkanlığı’nda ne oluyor? GAP İdaresi’ndeki bürokratlar, kurum binasında kuşçuluk yapıyor. Yanlış duymadınız. Kurumda adı sanı bilinen bürokrat, yemekhane terası ve birim balkonunda güvercin besliyor. Taklacı, cins güvercin besliyor. Oluşan kuş pisliği insan sağlığını tehdit ediyor. Şanlıurfa İl Tarım Müdürlüğü’nden gelen denetim ekibinin uyarısına rağmen bu duruma içeriden göz yumuluyor. Kuş pisliğini kurumdaki personele temizletiyorlar. Yine güvercinlerin yem ve su işini de personele yaptırıyorlar. Bu durumu, GAP üzerine konuşma yaparken Meclis kürsüsünde de dile getirdim. Soru şu: Bu taklacı güvercinlerin ticareti yapılıyor mu?”

     

  • SAADET PARTİLİ HASAN BİTMEZ, FATİH CAMİİ’NDE DÜZENLENEN CENAZE TÖRENİNİN ARDINDAN MERKEZEFENDİ MEZARLIĞI’NDA TOPRAĞA VERİLDİ

    SAADET PARTİLİ HASAN BİTMEZ, FATİH CAMİİ’NDE DÜZENLENEN CENAZE TÖRENİNİN ARDINDAN MERKEZEFENDİ MEZARLIĞI’NDA TOPRAĞA VERİLDİ

    Haber: ÇAĞATAN AKYOL – Kamera: ADEM KARABAYIR

    TBMM Genel Kurulu’ndaki bütçe görüşmeleri sırasında kürsüdeki konuşmasını tamamladığı sırada fenalaşarak hastaneye kaldırıldıktan sonra yaşamını yitiren Saadet Partisi Genel Başkan Yardımcısı ve Kocaeli Milletvekili Hasan Bitmez için İstanbul’daki Fatih Camii’nde cenaze töreni düzenlendi. Bitmez, törenin ardından Merkezefendi Mezarlığı’nda toprağa verildi.

    TBMM Genel Kurulu’nda geçen salı günü bütçe görüşmeleri sırasında konuşmasını tamamladığı sırada fenalaşan ve hastaneye kaldırılan Saadet Partisi Genel Başkan Yardımcısı ve Kocaeli Milletvekili Hasan Bitmez, tedavi gördüğü hastanede dün yaşamını yitirdi. Bitmez için dün TBMM’de düzenlenen törenin ardından bugün İstanbul’daki Fatih Camii’nde cenaze namazı kılındı.

    ÇOK SAYIDA SİYASİ KATILDI 

    Cenazeye Bitmez’in yakınları, sevenleri ile ailesinin yanı sıra 11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, CHP Genel Başkanı Özgür Özel, Saadet Partisi Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu, Demokrasi ve Atılım (DEVA) Partisi Genel Başkanı Ali Babacan, İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu, Esenler Belediye Başkanı Tevfik Göksu, AKP İstanbul İl Başkanı Osman Nuri Kabaktepe, CHP İstanbul İl Başkanı Özgür Çelik ve çok sayıda siyasi parti temsilcisi de katıldı. Cami avlusundaki kalabalıktan dolayı kısa süreli arbede yaşandı. Namaz sonrasında ise Temel Karamollaoğlu kısa bir konuşma yaptı.

    “KATİL İSRAİL, İŞ BİRLİKÇİ AKP” SLOGANLARI ATILDI

    Bitmez’in naaşı, “Katil İsrail, iş birlikçi AKP” ve “Hamas’a selam, direnişe devam” sloganları eşliğinde Zeytinburnu’ndaki Merkezefendi Mezarlığı’na uğurlandı. Bitmez burada toprağa verildi.

    HASAN BİTMEZ KİMDİR?

    1969 yılında Giresun Alucra’da doğan Hasan Bitmez, ilkokulu İstanbul’da okuduktan sonra Gebze İmam Hatip Lisesi’nden mezun oldu. El-Ezher Üniversitesi Usuluddin Fakültesinde öğrenim gördü. Milli Gençlik Vakfı’nda çeşitli kademelerde görevler yaptıktan sonra 1999-2004 yılları arasında Teşkilattan Sorumlu Genel Başkan Yardımcılığı görevini yürüttü. 2000 yılında Anadolu Gençlik Dergisi’ni kurdu ve derginin genel yayın yönetmenliğini üstlendi. Gebze İmam Hatip Lisesi Mezunları Derneği’nin kurucuları arasında yer aldı ve bir dönem başkanlığını yaptı.

    Kurucuları arasında yer aldığı International Youth Form’un genel başkanlık görevini yürüttü. 2006-2010 yılları arasında International Islamic Federation of Student Organizations’ın Yönetim Kurulu üyeliği yaptı, 2010-2014 yılları arasında ise Şura Meclisi Başkanlığı görevini yerine getirdi. Saadet Partisi ve Cansuyu Yardımlaşma Derneği’nin yardımlarının Endonezya, Çad, Kamerun, Nijerya, Sudan, Gana ve Hindistan gibi birçok ülkeye ulaştırılmasında aktif rol oynadı.

    Siyasete Refah Partisi Gebze İlçe Teşkilatı’nda başlayan Bitmez, Fazilet Partisi’nde ve Saadet Partisi’nde çeşitli kademelerde görevler aldı. 2014 Mahalli İdareler Genel Seçimleri’nde Genel Merkez Seçim Karargâh Başkanı olarak görev yaptı. Saadet Partisi Genel Merkezi’nde kendisine verilen farklı görevler yaptıktan sonra Teşkilattan Sorumlu Genel Başkan Yardımcılığı görevini yürüttü.

    Arapça ve İngilizce bilen Bitmez; hâlen Ekonomik ve Sosyal Araştırmalar Merkezi’nde Genel Merkez Denetleme Kurulu üyesidir ve İslam Birliği Araştırmaları Merkezi Başkanı’dır. Saadet Partisi Seçim İşleri Başkanı ve TBMM 28’inci Dönem Kocaeli Milletvekili olan Bitmez; evli ve bir çocuk babasıdır.

     

  • TTB’DEN, SAĞLIK BAKANLIĞI’NIN 2024 BÜTÇESİNE TEPKİ: “DEVLET ELİNİ HALKIN CEBİNDEN ÇEKMELİ, SAĞLIK HARCAMALARININ TAMAMI DEVLET TARAFINDAN KARŞILANMALIDIR”

    Türk Tabipleri Birliği (TTB) Sağlık Bakanlığı’nın 2024 yılı bütçesine tepki gösterdi. TTB İkinci Başkanı Dr. Ali İhsan Ökten, “Toplam sağlık harcamalarının yüzde 73’ü hanehalkları tarafından gerçekleştirilirken devletin payı yüzde 27’nin bile altındadır. Bu durum kabul edilemez. Devlet elini halkın cebinden çekmeli, sağlık harcamaları hanehalkları tarafından değil tamamı devlet tarafından, genel bütçe içinden karşılanmalıdır. Sağlık emek ve meslek örgütleri olarak Sağlık Bakanlığı 2024 yılı bütçesini sadece sağlık emekçilerinin değil, halkın sağlığını da koruyamayacağı için reddediyoruz” dedi. CHP Bursa Milletvekili Kayıhan Pala da “Bu bütçede iki tane makro sorun var; birincisi, bütçe yetersiz. İkincisi, bütçenin dağıtımı ile ilgili tercihler yanlış” diye konuştu. DEM Parti Milletvekili Heval Bozdağ ise “Önümüzdeki dönemde de tüm kalemlerde eğitimden ulaşıma, sağlığa kadar toplum gereksinimleri karşılanmıyor olacak” ifadelerini kullandı.

    TTB, Sağlık Bakanlığı’nın 2024 yılı bütçe teklifine ilişkin basın toplantısı düzenledi. Toplantıya; TTB Merkez Konseyi Başkanı Dr. Şebnem Korur Fincancı, SES Eş Genel Başkanı Nazan Karacabey, CHP Bursa Milletvekili Kayıhan Pala, TİP İstanbul Milletvekili Ahmet Şık ve DEM Parti Ağrı Milletvekili Heval Bozdağ katıldı.

    TTB İkinci Başkanı Dr. Ali İhsan Ökten, bütçe teklifine ilişkin yaptığı açıklamada şunları kaydetti:

    “BÜTÇE KAYNAKLARI ÖNCELİKLE DEVLETİN LAİK VE SOSYAL NİTELİKLERİ İÇİN AYRILMALI VE KULLANILMALIDIR”

    “Bütçe görüşmelerinde finansal kaynağın kimlerden ne kadar alınarak oluşturulduğu ve kimlere ne kadar dağıtılacağının kararı verildiği için toplumun her kesimi açısından önem arz etmektedir. Bütçe, toplumun sağlığını direkt olarak ilgilendirmektedir. Özellikle son 20 senede kaynağın toplanması ve paylaşımında adil davranılmaması; toplumsal eşitsizlikleri artırmakta ve toplum sağlığını olumsuz yönde etkilemektedir.

    Cumhurbaşkanlığı tarafından, merkezi yönetim bütçesi toplamı 2024 yılı için 11 trilyon 89 milyar 37 milyon 425 bin TL olarak teklif edilmektedir. Teklif edilen toplam miktarın yalnızca yüzde 6,6’sı (732 milyar 562 milyon 378 bin TL) Sağlık Bakanlığı için ayrılmaktadır. Türk lirası üzerinden yüzde 56 oranında artmış gibi görünen bütçeye döviz kurları açısından baktığımızda aslında bir artış olmadığını görebiliriz. Bütçenin 91 milyar 824 milyon 805 bin TL’si Diyanet İşleri Başkanlığı için ayrılmıştır. Diyanet İşleri Başkanlığı için ayrılan pay, Kültür ve Turizm Bakanlığı bütçesinden 2,4 kat, Göç İdaresi Başkanlığı bütçesinden de 4,2 kat, Gençlik ve Spor Bakanlığı bütçesinin yarısından, Sağlık Bakanlığı bütçesinin ise sekizde birinden daha fazladır. Bütçe kaynakları öncelikle devletin laik ve sosyal nitelikleri için ayrılmalı ve kullanılmalıdır.

    “ÇÖKMEYE MAHKÛM OLAN, SAĞLIKSIZLIK ÜRETEN BU SİSTEMİN KAYNAKLARIMIZI NASIL YUTTUĞUNU GÖREBİLİYORUZ”

    Sağlık Bakanlığı’nın bütçe teklifi incelendiğinde, 2024 yılı bütçesinin yüzde 71,5’inin ‘tedavi edici sağlık’ hizmetleri için, yüzde 28,5’inin koruyucu sağlık hizmetleri için ayrıldığı görülmektedir. Bilimsel bilgiler ışığında yapılacak planlamada önceliğin ‘koruyucu sağlık’ hizmetlerine verilmesi ve hem toplumun sağlığının geliştirilmesi hem de korunmasının öncelikli olması gerekmektedir. Tedavi edici ve koruyucu sağlık hizmet oranlarına ayrılan bütçe tersine çevrilmediği sürece sağlıklı bir toplum yaratmak mümkün olmayacaktır.

    Yıllardır ülkemizdeki sağlık sistemini ve onun altyapısını oluşturan finansman sistemini eleştirmekteyiz. Olumsuz onca sonuca rağmen halen kırılgan bir sağlık sisteminde ve bu sistemi daha da kırılgan hale getiren mekanizmalarda ısrar edilmektedir. Pandemi, deprem ve diğer afetlerde bilimsel bir sağlık sisteminin her defasında nasıl olmadığına; özellikle yoksul kesimlerin nasıl feda edildiğine şahit olduk. Hazırlanan bütçelere, yapılan sağlık harcamalarına baktığımızda da; çökmeye mahkum olan, sağlıksızlık üreten bu sistemin kaynaklarımızı nasıl yuttuğunu görebiliyoruz.

    “DEVLET ELİNİ HALKIN CEBİNDEN ÇEKMELİ”

    TÜİK tarafından 7 Aralık 2023 tarihinde yayımlanan ‘Sağlık Harcamaları İstatistikleri 2022’ verilerine göre, toplam sağlık harcamalarının gayri safi yurtiçi gelir (GSYG) içindeki payı yüzde 4,0’e düşmüştür. Oysa, bu orantı 2019 yılında bile yüzde 4,7 idi. Pandeminin ilk yılında (2020) yüzde 5,0 olarak gerçekleşirken, 2021 yılında da yüzde 4,9 olarak gerçekleşmişti. Özetle, 2022 yılında sağlık harcamalarının GSYG içindeki payı 2019 yılına göre yüzde 15, 2020 yılına göre yüzde 20 ve 2021 yılına göre de yüzde 18 oranında azalmıştır. Tek başına bu veriler bile iktidarın sağlık hizmetlerini ne kadar önemsediğini, öncelediğini ortaya koyması açısından yeterlidir. Bununla birlikte, toplam sağlık harcamalarının yüzde 73’ü hanehalkları tarafından gerçekleştirilirken devletin payı yüzde 27’nin bile altındadır. Bu durum kabul edilemez. Devlet elini halkın cebinden çekmeli, sağlık harcamaları hanehalkaları tarafından değil tamamı devlet tarafından, genel bütçe içinden karşılanmalıdır.

    Sağlık emek ve meslek örgütleri olarak Sağlık Bakanlığı 2024 yılı bütçesini sadece sağlık emekçilerinin değil, halkın sağlığını da koruyamayacağı için reddediyoruz. Bütçenin şeffaf ve tüm bileşenlerle birlikte hazırlanması gerektiğini bir kez daha vurguluyoruz. 2024 Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi Plan ve Bütçe Komisyonu’ndayken de yaptığımız uyarıları tekrarlıyoruz.

    “KATKI-KATILIM, İLAVE ÜCRET GİBİ HİÇBİR AD ALTINDA HALKTAN SAĞLIK HİZMETLERİ İÇİN ÜCRET ALINMAMALIDIR”

    Oluşumundan her harcamasına kadar tüm aşamalarda toplumun denetleyebildiği bir bütçe hazırlanmalıdır. Sağlık Bakanlığı Bütçesi, genel bütçenin en az yüzde 15’i olmalıdır. Bütçe kaynakları, devletin laik ve sosyal nitelikleri öncelikli olarak kullanılmalıdır. Sağlık hizmetleri harcamalarında merkezi devlet harcamalarının payı artırılmalı, SGK ve hane halkları harcamalarının payı azaltılmalıdır. Katkı-katılım, ilave ücret gibi hiçbir ad altında halktan sağlık hizmetleri için ücret alınmamalıdır.

    Bütçe oluşturulurken çalışanlar ciddi miktarda vergilerle ezilmemeli, vergiler asıl olarak özel sermayeden karşılanmalıdır. Hem sağlık sisteminde hem de sağlık sisteminin yürütüleceği bütçede koruyucu sağlık hizmetleri öncelenmelidir. HPV ve grip gibi aşılar da dahil tüm aşılar parasız olmalıdır. Kişiye ve çevreye yönelik koruyucu sağlık hizmetleri, birbirinden kopartılmadan Sağlık Bakanlığı tarafından kamusal olarak sunulmalıdır. Toplum sağlığının öncelendiği, kişiye ve çevreye yönelik koruyucu sağlık hizmetinin yaşam ve üretim alanlarında bir arada sunulduğu bir sağlık sisteminde tedavi edici hizmetler de etkin, kamusal sağlık kurumları tarafından verilmelidir. Şehir hastaneleri modeli tedavi edici sağlığa ayrılan bütçenin önemli bölümünün özel sermayeye kaynak aktarımıdır ve vazgeçilmelidir.

    “YAŞANMASI MUHTEMEL YENİ SALGINLARA VE BEKLENEN AFETLERE KARŞI DA BÜTÇE KALEMİ OLUŞTURULMALIDIR”

    Tüm emekçiler, insanca yaşayabilecekleri çalışma koşullarında hak ettikleri güvenceli ücreti almalıdır. Sağlık emekçilerine ek ödeme, teşvik vb. adlarla yapılan, ekip anlayışını bozan, rekabet oluşturan ve çalışma barışını bozan ödeme yöntemi yerine yoksulluk sınırının üzerinde, tek kalemde, tamamı emekliliğe yansıyacak şekilde temel ücret ödenmesine başlanmalıdır. COVID-19 pandemisinde ve en son şubat Kahramanmaraş ve Hatay merkezli depremlerde gördüğümüz gibi sağlık sistemleri çökme aşamasına gelmiştir. Yaşanması muhtemel yeni salgınlara ve beklenen afetlere karşı da bütçe kalemi oluşturulmalıdır. Sağlık hizmetlerinin üretilmesi planlanması ve sunulmasının tüm aşamalarında sağlık emekçileri ve tüm sağlık örgütleri karar alma süreçlerine dahil edilmelidir.  Bizler sağlık emek ve meslek örgütleri olarak kamu otoritesini uyarırken, hakkımız olanı alana kadar mücadele edeceğimizi bir kez daha bildiriyor ve tüm çalışanları birlikte mücadeleye davet ediyoruz.”

    NAZAN KARACABEY: “ÖNÜMÜZDEKİ DÖNEM MÜCADELE İLE GEÇECEK”

    SES Eş Genel Başkanı Nazan Karacabey, ise şunları söyledi:

    “Tek adam tarafından yapılan bütçe, hedefi tutturamadığı için ek bütçeler ile yamanan bir sistemle önümüze gelmiştir. Sağlık Bakanlığı’nın genel bütçe içindeki payı yüzde 10-15 üzerine çıkarılsın derken bu pay, 2024 bütçesinde daha da azaldı. Bakanlık bütçesinde büyüme olarak gösterilen rakamlar enflasyon ve dolar kuru baz alındığında neredeyse yok hükmünde. Koruyucu sağlık hizmetlerine ayrılan payın tedavi edici sağlık hizmetlerinden daha az olması, iktidarın aslında sağlık politikalarına nasıl baktığının göstergesi. Bütçe bize bir kez daha gösteriyor ki önümüzdeki dönem mücadele ile geçecek.”

    HEVAL BOZDAĞ: “TOPLUMUN GEREKSİNİMLERİ BU BÜTÇE İLE KARŞILANMAYACAK DEMEKTİR”

    Heval Bozdağ Sağlık Bakanlığı’nın bütçesine ilişkin şunları dedi:

    “Bu mücadelenin içerisinde olmak, bir parçası olmak onur verici. Bugün bütçe hakkından bahsetmek lazım; toplumun bütçe üzerindeki tartışmalarda yerinin olmaması, aslında bu bütçenin toplumun dışında hazırlanan, birileri tarafından dayatılan bir bütçe olduğunu göstermektedir. Toplumun ihtiyacının ne olduğu konusunda karar veren mekanizmanın, merkezi mekanizma olduğu sonucu açığa çıkıyor. Toplumun gereksinimleri bu bütçe ile karşılanmayacak demektir. Önümüzdeki dönemde de tüm kalemlerde açıkçası eğitimden ulaşıma, sağlığa kadar toplum gereksinimleri karşılanmıyor olacak.

    Dünya üzerinde de toplumların sağlık hakkının gasp edildiği açıkçası ortaya çıkmış gibi duruyor. Bütçe kalemlerine baktığımız zaman sağlığa, eğitime, ulaşıma pay ayrılmıyor da nereye pay ayrılıyor diye baktığımızda; AKP iktidarı döneminde başından itibaren özellikle MİT veya savunma sanayi, bütçeden büyük kalemlerde pay aldığını görüyoruz. Yani güvenlik politikalarına ciddi anlamda yatırımlar var. Bu da barış politikalarının dışında, toplumun haklarının savunusu noktasında değil de farklı tercihlerle hareket edildiğini göstermekte.”

    KAYIHAN PALA: “LİBERAL SAĞLIK SİGORTACILIĞI DİYE KİŞİLERİN CEPLERİNDEN TOPLANAN PARAYA DAYANIYOR”

    CHP Bursa Milletvekili Kayıhan Pala şunları ifade etti:

    “Bütçeye ilişkin önerilerimizin hiçbiri kabul edilmedi ve bütçe nasıl, plan ve bütçe komisyonuna geldiyse öyle genel kurula indirildi. Bu bütçede iki tane makro sorun var; birincisi, bütçe yetersiz. İkincisi, bütçenin dağıtımı ile ilgili tercihler yanlış. Bütçe yetersiz derken şunu söylemem gerekir, Türkiye gibi nüfusun demografik olarak görece başka ülkelere göre daha genç olduğu bir ülkede sağlık harcamalarının GSYH oranın en az yüzde 8’in üzerinde olması planlıyor. Bizde bu rakam bunun yarısından biraz daha fazla. Üstelik 4.3’lük payın yalnızca yüzde 1’i özel harcamalar olarak adlandırılırken yüzde 3,4’ü hükümet harcamalarının yanı sıra ana hatlarından alınan liberal sağlık sigortacılığı diye kişilerin ceplerinden toplanan paraya dayanıyor. Dolayısıyla yetersiz bir bütçe.”

    AHMET ŞIK: “ELEŞTİREL BAKIŞLA BÜTÇE OYLAMALARINI İZLEMELERİNİ TEMENNİ EDİYORUM”

    Ahmet Şık ise şunları söyledi:

    “Çoğulculuğa değil, çoğunluk olmaya dayalı bir anlayış Türkiye’nin önündeki en büyük engellerden biri. Komisyondaki tartışma sürekli çoğunluk olanların oyları ile kamu yararı gözetilmeden her zaman reddediliyor. Bütün yurttaşların hangi partinin tarafında olursa olsun burada kendi hakkını gözetmeyen bir sistemin olduğuna dair bir eleştirel bakışla bütçe oylamalarını izlemelerini temenni ediyorum.”