Blog

  • TBMM’DE BÜTÇE GÖRÜŞMELERİ… MEHMET RÜŞTÜ TİRYAKİ: “KİMLİĞİNE SAHİP ÇIKANLAR İÇİN GÜVENLİ OLMAYAN BİR ÜLKEDİR TÜRKİYE”

    DEM Parti Batman Milletvekili Mehmet Rüştü Tiryaki, “Katiller için, ırkçılar için güvenli ama varlığına, kimliğine sahip çıkanlar için güvenli olmayan bir ülkedir Türkiye. Yine, dünyanın çok sayıda uyuşturucu baronunun, çok sayıda suç örgütü liderinin barındığı bir ülkedir Türkiye. Biz bunları öldüklerinde, öldürüldüklerinde, aralarında çatışma çıktığında öğreniriz; bunlar içinde Türkiye güvenli bir ülkedir” dedi.

    TBMM Genel Kurulu’nda 2024 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifinin görüşmeleri devam ediyor. Genel Kurul’da bugün Sağlık Bakanlığı, İçişleri Bakanlığı ile bağlı kuruluşların bütçeleri görüşülüyor.

    İçişleri Bakanlığı bütçesi üzerine söz alan DEM Parti Batman Milletvekili Mehmet Rüştü Tiryaki, şunları söyledi:

    “TÜRKİYE KUSURLU DEMOKRASİ OLARAK KABUL EDİLMİYOR, TÜRKİYE HİBRİT BİR REJİM OLARAK KABUL EDİLİYOR”

    “Bir ülkenin demokrasisinin seviyesini, çıtasını belirleyen en önemli kurum, en önemli bakanlık hiç kuşku yok ki İçişleri Bakanlığı. Dolayısıyla, bugün burada yalnız bir bakanlığın bütçesini değil, aslında ülkenin demokrasisinin düzeyini de tartışıyor olacağız. Türkiye uzunca bir süredir maalesef demokratik ülkeler kategorisinde değerlendirilmiyor. Ben size bunu kanıtlayacak binlerce, on binlerce, yüz binlerce örnek sıralayabilirim ama asılolan, başka ülkelerin Türkiye’yi nasıl gördüğüne bakmaktır. Şimdi, diyebilirsiniz ki ‘Batı bize ikiyüzlü bir gözle bakıyor, dürüst değil’ birçok şey söyleyebilirsiniz ama emin olun, hikâye öyle değil. Türkiye demokratikleşme konusunda adım attığında Avrupa Parlamentosunda bulunan milletvekillerinin yüzde 99’u Türkiye’nin Avrupa Birliğine girmesi için ‘Evet’ pankartları taşıyordu. Dolayısıyla, karneniz sizin yaptıklarınızla belirleniyor, başkasının niyetini sorgulamayın. Şimdi, Demokrasi Endeksi yayımlandı, bunun birkaç tane parametresi var; politik katılım, politik kültür, sivil özgürlükler, seçim süreci ve çoğulculuk gibi parametrelere bakarak dünyada bir sıralama yapıyorlar. En son The Economist’te yayımlanmıştı 2022 raporu. Bu parametreler göz önünde bulundurularak hazırlanan rapora göre tam demokrasi olarak değerlendirilen 24 ülke var, bundan sonra 46 ülke kusurlu demokrasi olarak değerlendiriliyor, 36 ülke hibrit rejim olarak değerlendiriliyor, son olarak 59 ülke de otoriter rejim olarak vasıflandırılıyor. Şimdi, bu 167 ülke arasında sizce Türkiye kaçıncı sıradadır? Ben size söyleyeyim, Türkiye 103’üncü sırada. Türkiye tam demokrasi olarak kabul edilmiyor, Türkiye kusurlu demokrasi olarak kabul edilmiyor, Türkiye hibrit bir rejim olarak kabul ediliyor ve bu hibrit rejim içerisinde sayılan 36 ülke arasında da Türkiye 31’inci sırada yani otoriter ülkeler, rejimler arasına girmeniz için sadece 5 ülke kalmış durumda.

    “EN SON EKİM AYINDA DÜNYADA KÜRESEL SUÇ ORGANİZASYONU RAPORU HAZIRLANDI, TÜRKİYE 193 ÜLKE ARASINDA EN KÖTÜ 14’ÜNCÜ ÜLKE OLDU”

    Şimdi, bu rapora göre Türkiye hibrit rejim olduğunda nasıl değerlendiriliyor biliyor musunuz? Düzenli seçim hilelerinin yapıldığı, muhalefete ve medyaya baskı uygulandığı, yargının bağımsız olmadığı, yaygın yolsuzluğun olduğu, hukukun üstünlüğü açısından güçsüz olduğu, siyasi kültürün gelişmediği kabul ediliyor. Evet, Türkiye dünyada maalesef böyle gözüküyor. Şimdi, bütün dünyada olduğu gibi İçişleri Bakanlığı aslında biraz da iç güvenlik bakanlığıdır, neden? Çünkü İçişleri Bakanlığı’na bağlıdır Emniyet teşkilatı, İçişleri Bakanlığı’na bağlıdır Jandarma teşkilatı, İçişleri Bakanlığı’na bağlıdır Sahil ve Güvenlik Komutanlığı. Şimdi, Türkiye demokratik bir ülke değil, peki Türkiye güvenli bir ülke mi? Aslında ‘Güvenli bir ülke mi değil mi’ tartışmasından önce ‘Özgürlük mü önce gelir, güvenlik mi önce gelir’ tartışması yürütmek gerekir ama söylediğim gibi Türkiye demokratik bir ülke olmadığı için bunu tartışmaya gerek yok ama Türkiye’nin güvenli bir ülke olup olmadığını tartışabiliriz.

    Ondan önce, bir veriyi daha sizlerle paylaşmak isterim: Bakın, en son ekim ayında dünyada küresel suç organizasyonu raporu hazırlandı, Türkiye 193 ülke arasında en kötü 14’üncü ülke oldu yani Adalet ve Kalkınma Partisi Türkiye’yi dünyanın suç üssü hâline getirmiş. Şimdi, güvenlik meselesine gelelim, Türkiye güvenli bir ülke mi? Kesinlikle Türkiye güvenli bir ülke ama kimin için? Asıl soru bu. Türkiye kimin için güvenli? Bakın, Türkiye, patronlar için güvenli bir ülke. Siz, hiçbir patronun işçiyi işten çıkardığı için, asgari ücretin altında ödeme yaptığı için, sendikasız çalışanların sendika üyesi olmasını engellediği için gaz yediğine tanık oldunuz mu? Coplandığına tanık oldunuz mu? Yerde sürüklendiğine tanık oldunuz mu? Olamazsınız.

    “KİMLİĞİNE SAHİP ÇIKANLAR İÇİN GÜVENLİ OLMAYAN BİR ÜLKEDİR TÜRKİYE”

    Demek ki bu ülke kimler için güvenliymiş? Patronlar için güvenliymiş. Bakın, ‘Türk milliyetçiliği’ adı altında ırkçılık yapabilirsiniz, hatta Kürtlerin değerlerine hakaret etmek için Hitler’e methiyeler düzebilirsiniz; bu durumda size hiçbir şey yapılmaz. Katiller için, ırkçılar için güvenli ama varlığına, kimliğine sahip çıkanlar için güvenli olmayan bir ülkedir Türkiye. Yine, dünyanın çok sayıda uyuşturucu baronunun, çok sayıda suç örgütü liderinin barındığı bir ülkedir Türkiye. Biz bunları öldüklerinde, öldürüldüklerinde, aralarında çatışma çıktığında öğreniriz; bunlar içinde Türkiye güvenli bir ülkedir.

    “DİYARBAKIR BÜYÜKŞEHİR BELEDİYESİ KAÇ TANE ORGANİZE SANAYİ BÖLGESİNDE YÜZDE 30’LUK, YÜZDE 40’LIK, YÜZDE 20’LIK HİSSE SAHİBİ? BÜTÜN HİSSELERİNİ DEVREDİYOR, TEK BİR KURUŞ PARA ALMADAN”

    Bazı uygulamalarını devam ettiriyorsunuz. Bunlardan bir tanesi kayyum rejimi Sayın Bakan. Altında bakanlığınızın imzası var yani sizin döneminizde iki ayda bir kayyumların görev süresi uzatılıyor ve seçilmiş belediye başkanlarımız görevden uzaklaştırılıyor. Siz bunu iki ayda bir yeniliyorsunuz dolayısıyla kayyum siyasetini sürdürmüş oluyorsunuz. Bakın, bu kayyum siyaseti sadece halkın seçme ve seçilme hakkının yok sayılması anlamına gelmiyor. Emin olun, Kürt halkının bu ülkeyle bağlarını koparacak düzeyde ciddi bir mesele ama maalesef, bu ülkedeki siyasi partilerin büyük bir bölümü bunun farkında değil. Peki, ne yapıyor o kayyumlar? Kürt halkının seçme ve seçilme hakkının yok sayılması babında değil, başka işlere de imza atıyorlar. Emin olun, kelimenin tam anlamıyla belediyeleri yağmalıyorlar. Bakın, geçen ay bir tane haber yayınlandı, Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi kaç tane organize sanayi bölgesinde yüzde 30’luk, yüzde 40’lık, yüzde 20’lik hisse sahibi? 4 tane memurla karar alıyor o kayyum, bütün hisselerini devrediyor, tek bir kuruş para almadan. Nasıl yapıyor bunu? Bir Meclis olsa bunu kabul eder mi? Kabul etmez ama bu kayyumlar sadece belediye başkanlığı makamını gaspetmiyor, aynı zamanda belediye Meclislerini de lağvediyorlar, Meclisin toplanmasına da izin vermiyorlar. Bir belediye başkanı şehre gelen Millî Savunma Bakanının, Turizm Bakanının kiraladığı araçların ücretini öder mi? Bir belediye başkanı bunların yol giderlerini, yemek giderlerini aldıkları hediyeleri karşılar mı? Bunu Bartın’da, Karabük’te, Afyon’da yapabilir mi bir belediye başkanı? Yapmaz ama kayyumlar bunu pervasız biçimde yapabiliyorlar; Mardin kayyumu bunu yapabiliyor. Bakın, özel bankalara, şahıslara falan borçlardan bahsetmiyorum, sadece hazineye en borçlu 10 tane belediye açıklandı, bunun içinde 3 tane kayyum var: Batman Belediyesi var, Siirt Belediyesi var, Diyarbakır Belediyesinin bir tane şirketi var. İşte böyle yağmalanıyor, kayyumlar tarafından halkın öz malı olan yerler böyle bu şekilde yağmalanıyor.”

     

  • EFES SELÇUK BELEDİYE BAŞKANI SENGEL, DAYANIŞMA GECESİNDE ÖĞRETMENLERLE BULUŞTU

    EFES SELÇUK BELEDİYE BAŞKANI SENGEL, DAYANIŞMA GECESİNDE ÖĞRETMENLERLE BULUŞTU

    Efes Selçuk Belediye Başkanı Filiz Ceritoğlu Sengel, Efes Selçuk Eğitim-İş Temsilciliği’nin düzenlediği dayanışma gecesinde eğitimcilerle buluştu.

    Aynı gece özel sektör öğretmenlerinin düzenlediği dayanışma etkinliğine de mesaj gönderen Başkan Filiz Ceritoğlu Sengel, mesajında şunları kaydetti:

    “Haklarınız ve laik, bilimsel, nitelikli eğitim için sürdürdüğünüz başarılı mücadeleyi saygı ve takdirle takip ediyorum. Bu akşamki dayanışma etkinliğinize yoğun programım dolayısıyla katılamasam dahi her daim yanınızda olacağımın, anayasal ve meşru tüm haklarınızı geri alıncaya kadar sizlerle dayanışmayı sürdüreceğimin sözünü veriyorum.” 

    “GELECEĞE IŞIK YAKIYORSUNUZ”

    Gecede konuşan ve konuşmasında öğretmenlik mesleğinin kutsallığına dikkat çeken Başkan Ceritoğlu Sengel, “Efes Selçuk’ta yetişmiş bir birey olarak söyleyeyim ki, sizlerin verdiği eğitimler sayesinde geleceğe kocaman bir ışık yakıyorsunuz. O yüzden öğretmenlerimizin hem yasal haklarının hem güvencelerinin hem de her şeyden önce gerçekten mesleklerini icra ederken akıllarının başka yerde kalmaması çok kıymetli.  O anlamda her birinizin emekleri için çok teşekkür ettiğimi beyan ederek atanmayan öğretmenler ve aynı zamanda özel sektörde sömürülen öğretmenler için kocaman alkış almak istiyorum sizlerden” dedi.

    Efes Selçuklu hakem Halil Umut Meler’e yapılan saldırı üzerinden toplumda şiddetin giderek yaygınlaşmasına tepki gösteren Başkan Ceritoğlu Sengel, “Çok yakın bir zaman dilimi içerisinde hepimizin evladı ve kardeşi olan Halil Umut Meler’e bir saldırı gerçekleşti. Halil Umut Meler’e yönelik gerçekleşen bu saldırı sonrasında basın açıklamamıza katılan Eğitim- İş temsilciliğine çok teşekkür ediyorum. Eğitim-İş Temsilcisi kıymetli Yaşar Hocam ve arkadaşları haksızlığa uğrayan birisi olduğunda toplumun hiçbir ferdini yalnız bırakmıyor. O yüzden çok kıymetli bir sendikanın üyeleri olduğu söylemek istiyorum. Türkiye’nin gelmiş olduğu bu durumda hâkime, hekime, hakeme, öğretmene, doktora ve kamu görevini icra eden bütün herkese uygulanan şiddet ve zulmü de kınadığımı beyan ederek Eğitim- İş sendikasına katkısı ve duyarlılığı için teşekkür ederim” diye konuştu.

    Başkan Ceritoğlu Sengel emekli olan sendika üyesi öğretmenlere eğitime sunmuş olduğu katkılardan dolayı teşekkür ederek, sendikaya üye olan yeni öğretmenlere rozetlerini taktı.

     

  • BİR AYDIR KAYIP OLAN KÖPEK PAMUK’U İZMİR İTFAİYESİ SAHİBİNE KAVUŞTURDU

    BİR AYDIR KAYIP OLAN KÖPEK PAMUK’U İZMİR İTFAİYESİ SAHİBİNE KAVUŞTURDU

    İzmir Büyükşehir Belediyesi İtfaiye Dairesi Başkanlığı ekipleri, yaklaşık bir aydır kayıp olan Pamuk isimli köpeği, ihbar üzerine bir kuyuda buldu. 42 metre derinlikten 3 saatlik çalışmanın ardından çıkarılan Pamuk sahibine teslim edildi.

    İzmir Büyükşehir Belediyesi İtfaiye Dairesi Başkanlığı ekipleri, yürekleri ısıtan bir kurtarma operasyonuna imza attı. İhbar üzerine Bayındır’ın Yakapınar köyüne giden ekipler bir ay önce kaybolan Pamuk isimli köpeği, derinliği 42 metre olan bir su kuyusunda buldu. Güney Bölge Birinci Posta Amiri Ömer Selçuk ve ekibi, olay yerine vardığında önce kuyu derinliğini belirlemek için lazer metre ile ölçüm yaptı. Derin kuyularda sağlık açısından risk oluşturan metan gazına yönelik gerekli önlemler alındıktan sonra iple kuyuya giren Ömer Selçuk, Pamuk’u bulunduğu yerden aldı. Pamuk, 3 saat süren operasyonun ardından kurtarılarak sahibine teslim edildi.

  • TBMM’DE BÜTÇE GÖRÜŞMELERİ… ÖMER FARUK GERGERLİOĞLU: “HASTAYI DİNLEMEZSEN TEŞHİS YARIM KALIR. KÜRT TEYZELER, AMCALAR, DERDİNİ TÜRKÇE ANLATAMAYANLAR ZOR DURUMDA”

    DEM Parti Kocaeli Milletvekili Ömer Faruk Gergerlioğlu, TBMM Genel Kurulu’ndaki bütçe görüşmelerinde; “Ben bir Türk hekim olarak Kürt köylerinde görev yaptım. Kürt teyzeleri anlamakta zorlandım. Çünkü Kürtçe konuşuyorlardı. Biz parti olarak önerge verdik; hastanelere Kürtçe tercüman verin, reddedildi komisyonda. Hastalığın teşhisinin yarısını hastayı anlamaktır, dinlemektir. Hastayı dinlemezsen teşhis yarım kalır. Kürt teyzeler, amcalar, derdini Türkçe anlatamayanlar zor durumda. Bir Türk hekim olarak şundan çok rahatsızım; AKP’nin Kürt vekillerine soruyorum, bunlar hiç kanınıza dokunmuyor mu? Biriniz de çıkıp, ‘liderim böyle şey olur mu’ diye neden demiyorsunuz” dedi.

    TBMM Genel Kurulu’nda 2024 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi, 2022 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifi ile Sayıştay raporlarının görüşmeleri devam ediyor. Genel Kurul’da bugün Sağlık Bakanlığı, İçişleri Bakanlığı ve bağlı kuruluşların bütçeleri görüşülüyor. Sağlık Bakanlığı bütçesi üzerine söz alan DEM Parti Kocaeli Milletvekili Ömer Faruk Gergerlioğlu, şunları dedi:

    MADEM DEPREME DAYANIKLI DEĞİLDİ, BİZİ NEDEN YILLARCA ÇALIŞTIRDINIZ? BİR TON MÜTEAHHİDE TADİLAT MASRAFI ÖDEMESI YAPTILAR”

    Koceli’nde ne oldu biliyor musunuz? 2015 yılında Şehir Hastane’sinin temeli atıldı, 2 yılda bitirilecek denildi. Kaç yılda bitti biliyor musunuz? 8 yılda. 2023 Mayıs seçimlerinden önce apar topar açılışını yaptılar, hastane önünde miting yaptılar. Seçim öncesi açılsın diye eksiklikler ile açıldı ve karşılığında da ilçelerdeki birçok hastane atıl duruma düşürüldü. Darıca Farabi Eğitim ve Araştırma Hastanesi, adı eğitim araştırma ama eğitimci yok. Gebze Fatih Devlet Hastanesi, hiçbir şeye yetemiyor. Oraya ikinci bir hastane lazım, yapılmıyor. Çayırova Devlet Hastanesi, 6 yıldır temeli atılmış gittim gördüm, Bakana da komisyonda söyledim. 6 7 yıldır bir çukur var. Ne hastane var ne bir şey. Derince Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde 3’te 2 oranında hizmet kapasitesi düşürülmüş, yanık ünitesi kapatılmış, onkoloji kapatılmış. Kocaeli Devlet Hastanesi 3’te 2 oranında hizmet düşürülmüş. Benim de görev yaptığım İzmit Seka Hastanesi 3’te 2 oranında hizmeti azaltılmış. Çalıştığım B blok kapatılıyor. Madem depreme dayanıklı değildi, bizi neden yıllarca çalıştırdınız? Bir ton müteahhide tadilat masrafı ödemesi yaptılar. Ardından şimdi de kapatıyorlarmış. Yürüyüş Yolu Semt Polikinliği’ne deprem sonrası güçlendirme yapılmış bina, şu anda rant için yıkılıyor. Veremle Savaş Dispanseri kapatıldı, Kocaeli Halk Sağlığı Laboratuarı kapatıldı. Gölcük Devlet Hastanesi yıllardır bitirilemiyor. Ali Kahya Kadın Doğum Hastanesi kapatıldı. Bütün bu skandalların hepsi ne için biliyor musunuz? Şehir Hastanesi para kazansın, özel hastaneler şakır şakır para kazansın diye. Özel hastanelerin çoğu AKP’li yöneticilerin. AKP Kocaeli İl Başkanı bir doktor ve özel hastaneleri var ve sağlıkta Kocaeli çökmüş durumda.

    AYM BENI İADE ETTİ, VEKİL OLARAK MESLEĞE DÖNDÜM. HEKİM OLARAK GÖREVİME DÖNEMİYORUM. ŞU SAÇMALIĞA BAKAR MISINIZ?”

    Hekimler niye gidiyor diye neden soruyoruz? Çünkü büyük bir usulsüzlük var. Hekimler kaçıyor. Ben bir heklim olarak, Kürt meselesinde barış istedim. Bir doktor yaşamı ister, bir doktor insan haklarını ister bundan dolayı mesleğimden ihraç edildim. Halen daha iade edilmiyorum. AYM beni iade etti, vekil olarak mesleğe döndüm. Hekim olarak görevime dönemiyorum. Şu saçmalığa bakar mısınız? Sayın Bakan ne yapıyor biliyor musunuz? Bölge İdare Mahkemesi’ne savunma gönderiyor. Benim gibi binlerce arkadaşımız var. Barış Bildirgesi’ne imza atmış, ihraç. Bank Asya’da hesabın var, ihraç. On binlerce insanı zulmen ihraç ettiler. Geri döndürmek istemiyorlar.

    AKP’NIN KÜRT VEKİLLERİNE SORUYORUM, BUNLAR HİÇ KANINIZA DOKUNMUYOR MU?”

    Ben bir Türk hekim olarak Kürt köylerinde görev yaptım. Iğdır’ın bir Kürt köyünde, Batman’da görev yaptım ve Kürt teyzeleri anlamakta zorlandım. Çünkü Kürtçe konuşuyorlardı. Biz parti olarak önerge verdik; hastanelere Kürtçe tercüman verin, reddedildi komisyonda. Hastalığın teşhisinin yarısını hastayı anlamaktır, dinlemektir. Hastayı dinlemezsen teşhis yarım kalır, istediğin kadar tetkik iste ama Kürt teyzeler, amcalar, derdini Türkçe anlatamayanlar zor durumda. Bir Türk hekim olarak şundan çok rahatsızım; AKP’nin Kürt vekillerine soruyorum, bunlar hiç kanınıza dokunmuyor mu? Biriniz de çıkıp, ‘liderim böyle şey olur mu’ diye neden demiyorsunuz?

    Emekli hekimler, SGK ve Bağkurlu olanlar son derecede zor durumda. Asistanlar, intern hekimler zor durumda.

    GÜYA HUKUK DEVLETİ DENİLİYOR YA NE HUKUK DEVLETİ, DEVLET BİLE KALMAMIŞ”

    Şunu söylemek istiyorum, geçen hafta hakikate hançer saplayan üç olay oldu; Vartinis Davası 30 yıl sonra zaman aşımına uğradı. İkincisi, Yunus Emre Göçer motokurye… İntihar dendi, ardından görüntüler ortaya çıkınca neler ortaya çıktı? Merhum Hasan Bitmez, Gazze’nin hakkını savunurken vefat etti. Ben Vartinis ile ilgili şu fotoğrafı size sunuyorum, bakın 30 yıl geçti. Ben mağduru buldum. Aysel Öğüt, konuştum kendisiyle. Dioyor ki; ‘Yüzbaşı Bülent dedi ki, bu köyden intikamımı alacağım. Gece gelip en az 20 ölü alırım buradan ve gece geldi. Ben kuzenimde yatıyordum. Bir anda silah sesleri ile uyandık. Annem ve babamın olduğu ev yanıyordu. Beni tutmayın askerler, kardeşlerimi kurtarayım dedim. Beni tuttular’ diyor. ‘Yüzbaşı Bülent’in 30 yıldır yargılanmasını bekliyorum’ diyor. Şurada gördüğünüz çocuklar, hangi suçtan dolaı öldürüldü? Güya hukuk devleti deniliyor ya ne hukuk devleti, devlet bile kalmamış.”

  • DEVLET BAHÇELİ: AK PARTİ İLE ÇÖZEMEYECEĞİMİZ BİR MESELE OLMAYACAKTIR

    MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, bugün Ankara’da partisinin İl Başkanları Toplantısı’nın ardından yaptığı açıklamada, “Cumhur İttifakı kararını vermiş, mutabakata varmış, 31 Mart 2024 tarihi için yola koyulmuştur. Kaldı ki Ak Parti ile çözemeyeceğimiz bir mesele de olmayacaktır. Bize düşen görev çok çalışmaktır” dedi. Bahçeli sokak hayvanlarına ilişkin ise, “Başıboş sokak hayvanlarının saldırısına uğrayan çocuklarımızın, savunmasız ve yaşlı insanlarımızın dramı bizleri müteessir kılmaktadır ve bu sorun kökünden çözülmeli, insanımızın can güvenliği bedeli ne olursa olsun güvenceye kavuşturulmalıdır” diye konuştu.

    MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli bugün Ankara’da MHP İl Başkanları Toplantısı’na katıldı. Bahçeli toplantısı sonrası yaptığı açıklamada özetle şunları kaydetti:

    “TURP GİBİ MAKAM, MARUL GİBİ KOLTUK PAZARLAYANLARIN NASIL BİR MÜSİBET OLDUKLARI NETLEŞTİ”

    “Allah’a çok şükür teşkilatlarımız çelik gibidir. Birlik, beraberlik, ülküdaşlık hukukuyla perçinlidir. Anormal bencilliğin, egoların, terbiyeden azade hırsların tavsiye ve tedavisi yapılmadıkça iç huzur ve dinamizmi yakalamak zordur. Gayri samimi gösteriş budalası, kibir doruğu, bindiği dalı kesen, aşağılık duygusuna hapsolan kimler varsa dikkat edilmesi ve tedbir alınması gereken onlardır. Siyaset hiziplerin çatışmasına, dar kadrolu ekiplerin çekişmesine ortam açtığı müddetçe heyecanların topyekûn duyuşu anlam ve değerini hızla kaybedecektir. Bunun sonu ve sonucu da hezimettir.

    Büyük bir düşünürün dediği üzere, fazilet ile rezillik arasında kalın bir duvar varsa bu duvardan bir insan geçecek kadar da büyük bir delik vardır. O delikten geçen geçti ve gitti. Geriye davamızın şeref sancağına can pahasına sahip çıkan, bundan sonra da sahip çıkacak sizler gibi aziz ve faziletli dava insanlarımız kaldı. Bir ara ışığı söndü sanılan MHP, nice iman ve dava erinin cesur mücadelesiyle bugün elinde dev bir meşale ile ayaktadır. Çünkü davamız ezcümle Allah’ın davasıdır. Turp gibi makam, marul gibi koltuk pazarlayanların protokollere bağladıkları bakanlıkları ulufe gibi dağıtanların nasıl bir musibet oldukları netleşti.

    Davamızın bekası için zorlu kararları yeri ve zamanı geldiğinde almak durumundayız. Hiç kimsenin, hiçbirimizin davanın önünde veya üstünde olmadığını idrak mecburiyetindeyiz. Bugün göstereceğimiz bir zafiyetin gelecekte ağır faturasına katlanacağımızı öngörmekle mükellefimiz.
    Büyük Hun İmparatoru Mete Han’ın çakıl taşına sahip çıkan ulvi iradesiyle, çöl ve çorak diyerek vatan topraklarını tereke malı gibi gören iradesiz ve sefil zihniyetlerin ayrım noktasında elbette tarafımız ve durduğumuz yer bellidir, hiç de değişmemiştir.

    “KISA ZAMANDA ADAYLARIMIZI BELİRLEYECEĞİZ”

    14 Mayıs ve 28 Mayıs 2023 Cumhurbaşkanlığı ve Milletvekilliği genel seçimleriyle yasama ve yürütme Cumhur İttifakı’nın kazanımlarıyla tezahür etmiş böylelikle yeni yüzyılın ilk harcı karılmıştır. Simdi sırayı 31 Mart 2024 tarihinde yapılacak mahalli idareler seçimi almıştır. Allah’ın izniyle aziz ve arif olan Türk milletinin takdir ve teveccühüyle 31 Mart eşiği sağ salim, kazasız belasız, merkezi yönetime münasip olacak ölçüde aşılacaktır. MHP 31 Mart 2024 tarihini Türkiye Cumhuriyeti’nin yeni yüzyılına ivme verecek demokratik bir sınır hattı olarak değerlendirmektedir. Partimiz adına şunu ifade etmeliyim ki, Ak Parti ile yapılan görüşmelerimizde 3 belediye fazla, 5 belediye az almak maksadından ziyade Türk ve Türkiye Yüzyılı’nın tecellisine odaklandığımızı, ülkemiz ve geleceğimiz adına her türlü özveriyi karşılık beklemeksizin gösterdiğimizi samimiyetle paylaşmak istiyorum. Dün itibariyle yapılan Partimize aday adaylığı müracaatları sona ermiştir. Kısa bir zamanda adaylarımızı belirleyip sahadaki çalışmalarımızı azim ve coşkuyla yaygınlaştıracağız. Mesele hangi belediye başkanlıklarının Partimizin uhdesinde olmasından çok Cumhur İttifakı olarak neyi, nasıl, nerede, nereye kadar başaracağımızın ilkesel tutum ve duruşunun Türkiye adına ön hazırlığı yapılmaktadır.
    MHP üstüne düşen sorumlulukları yerine getirecektir. Türkiye Cumhuriyeti’nin yeni yüzyılında basit siyasi hesap yapacak, çetele tutacak, ‘Sen onu aldın, ben bunu aldım’, ‘Sen çok aldın, ben az aldım’ diyecek, bulanık suda balık avlayacak ne tıynetimiz ne de merakımız vardır.
    Birliğin gücüyle ‘Herkes için herkese göre belediye’ diyeceğiz. Genelden yerele birliği, ülkeden yönetimde dirliği, birliğin gücüyle başaracağız. İstikrar ve hizmet için uyumlu yönetimle umutlu geleceğe muhakkak ulaşacağız.

    “AK PARTİ İLE ÇÖZEMEYECEĞİMİZ BİR MESELE OLMAYACAKTIR”

    Cumhur İttifakı kararını vermiş, mutabakata varmış, 31 Mart 2024 tarihi için yola koyulmuştur. Kaldı ki Ak Parti ile çözemeyeceğimiz bir mesele de olmayacaktır. Bize düşen görev çok çalışmaktır.

    Yerel yönetimlere düşen zillet lekesini kazıyarak çıkarmak Türk devrine, Türkiye Yüzyılı’na, uyanan tarih ve milli şuura müstesna bir hizmettir. Biz hizmetkarız, biz millet sevdalısıyız, biz vatanın serdengeçtileriyiz, biz MHP ve Cumhur İttifakı’yız.

    Türkiye’nin öncelikli sorunlarından birisi muhalefetin iflas bayrağını çekmesidir. Demokrasiyi erozyona uğratan çirkef muhalefet, kendi kendini yiyip bitiren siyasi organizmaya dönüşmüş, bununla da kalmayıp iç barış ve huzur ortamına kesif bir cephe açmıştır. Zillet ile hezimet arasında bir sarkaç gibi sallanan CHP, İP, DEM ve diğerlerinin Türkiye’yi siyasi kriz ve kaosa sürüklemek için her alçak tertibe başvurdukları gizlenemez boyutlardadır.

    “MUHALEFET AMANSIZ BİR HASTALIĞIN PENÇESİNDEDİR”

    Muhalefet amansız bir hastalığın pençesindedir. Birbirinin ipliğini pazara çıkaran, sırlarını düğün evinde ifşa eden müflis partilere milletimizin itimat etmesi imkansızdır. Birbirine demediğini bırakmayanların, seçim sonuçlarının vebalini yıkmak için aynaya bakmak yerine suçlu ve sorumlu arayanların, bugünkü aklıyla dünkü aklını yerenlerin Türk siyasetinde varlığı esasen demokratik utançtır. Milletim bilmelidir ki, bizim için asıl tehlike dış düşmanlar değil, siyasete yuva yapmış, hasbelkader TBMM’ye girmiş siyasi tufeylilerdir. Bu haliyle CHP temelde güvenlik sorunudur. PKK’nın demlenmiş hali olan sözde bölücü parti güvenlik tehdididir. İYİ Parti kendi içinde bile dümen, düzen, alavere, dalavere, kumpas ve kutuplaşmadır.

    “KAHVESİNİ ALTIN TOZUYLA YUDUMLAYAN ARSIZLARIN MANTAR GİBİ BİTMELERİ BİR SİSTEM SORUNU OLARAK SERVİS EDİLMEKTEDİR”

    Türkiye Cumhuriyeti’nin 100’üncü yıl dönümünü, Türk ve Türkiye Yüzyılı hedeflerinin heyecan ve motivasyonunu tahrip etmek, taciz etmek, bundan mülhem miadı dolmuş tartışmaları yeniden alevlendirmek, toplumsal gerilimi tırmandırmak için çok tehlikeli bir sayfa açılmıştır. İlk olarak, fenomen adıyla ortaya dökülüp para ve servetinin kaynağı şaibeli ve muamma olan sonradan görme bir avuç çapulcunun yarattığı olumsuz hava, milletimizde uyandırdığı infial ve öfke halidir. Bunun yanında insanlarımızı provoke eden sosyal medya görüntüleri, itibar suikastları, iftira düzeneği kuran sosyal medya hesapları, merdiven altı cemaat ve tarikatların şımarıklıkları, maneviyat dolandırıcıların şovları tahammül sınırlarını aşmaktadır. Vatandaşlarımız alın teriyle, el emeğiyle ve geceli gündüzlü hayat mücadelesi veriyorken, aklını kaçırmış gibi para harcayıp, kahvesini altın tozuyla yudumlayan arsızların mantar gibi bitmeleri bir sistem sorunu olarak servis edilmektedir.

    İkinci olarak, Türk futbolunda muhkem yeri olan kimi insanların illegal fonlara yüksek faiz beklentisiyle astronomik paralar yatırması, böylesi çarpıklığın bir banka ve bu bankanın çalışanı vasıtasıyla yaşatılması yalnızca hukuksuzluk değil bir ahlak ve maneviyat sorunu olarak belirmiş ve somutlaşmıştır. Bu skandal Türk sporunu tartışmaya açmış, açgözlülüğü belgelemiştir. Daha çok kazanma, daha çok faiz geliri alma, bunlara da gayri meşru yollarla ulaşma çabası sosyolojik rahatsızlığa yol açmış, ekonomik memnuniyetsizliği kışkırtmak için pusu atan çevreleri iştahlandırmıştır. Bu kapsamdaki hedef; ahlak, adalet, eşitlik ve gelir dağılımı eksenindeki tartışmaları sistem ve devlet krizine tahvil etme aymazlığı ve kurnazlığıdır.

    “ELBETTE SOMALİ CUMHURBAŞKANI’NIN OĞLU TÜRK ADALETİ ÖNÜNDE HESAP VERMEKLE YÜKÜMLÜDÜR”

    Somali Cumhurbaşkanı oğlunun bir vatandaşımızın trafikte ölümüne yol açmasından hemen sonra ülkesine çekip gitmesi, bunun üzerine muhalefetin dedikodu çarkını döndürmesi hep bu aymazlık ve kurnazlığa destektir. Elbette Somali Cumhurbaşkanı’nın oğlu Türk adaletinin önünde hesap vermekle yükümlüdür.

    Üçüncü olarak, Ankaragücü ile Rizespor arasındaki müsabakanın bitiminden hemen sonra maçın hakemine yönelik yumruklu saldırı, bunun ardından olağanüstü bir ortamın yaratılması, Türkiye Futbol Federasyonu’nun süreci sağduyu ve soğukkanlılıkla yönetememesidir. Mehmetlerimiz, polislerimiz, korucularımız, masum insanlarımız şehit edilirken çıtı bile çıkmayanların birden bire ortalığı ayağa kaldırmak için seferber olmaları bize göre son derece düşündürücü bir çarpıklıktır. Hakemimize karşı yapılan vandal saldırıyı ön şartsız lanetliyoruz, ancak bu kaba güç gösterisini Türkiye’nin imajını yaralamak için kullananları, bir kaşık suda fırtına koparanları aynı derecede maksatlı ve marazi olarak addediyoruz. Bu kapsamdaki hedef; sahaların ve tribünlerin ateşiyle toplumsal tansiyonu yükseltmek, Türkiye karşıtı çevrelerin eline koz vermek, istikrarsızlığa çanak tutmaktır. Oyunu görüyoruz, kumpası fark ediyoruz.

    “TBMM’DE TÜRKÇE DIŞINDA KONUŞMA YAPMAK TÜRKİYE’YE YAPILABİLECEK EN BÜYÜK KÖTÜLÜKTÜR”

    Dördüncü olarak, TBMM’de Kürtçe konuşma yapılması, buna müşfik ve müsamahakar davranış gösterilmesi, ayrıca bir haine karşı son zamanlarda artan ilgi ve yapılan övgülerdir. Dil demek millet demektir. Türk milletinin ve Türkiye’nin dili Türkçe’dir.

    TBMM’de Türkçe dışında konuşma yapmak, buna göz yummak Türkiye’ye ve bin yıllık kardeşliğimize yapılabilecek en büyük kötülüktür. Herkesin anadili saygındır. Kürt kökenli kardeşlerimizin Kürtçe konuşması bizi rahatsız etmeyecektir. Bu bizim zenginliğimizdir. Fakat anadil bahanesi altında Türkçe’nin melezleşmesine müsaade etmemiz düşünülemeyecektir.

    CHP Genel Başkanı’nın, bir televizyon kanalında yaptığı ‘Bu ayaklanmanın bastırılması sırasında oluşmuş acılar, bugün bazı torunlarının kalbini acıtıyorsa o acıya saygılı olmak gerekir’ açıklamasının neresini düzeltelim? Aziz Atatürk’ün mirasının yağma edilmesini, hatıralarına ihanet edildiğini daha nasıl anlatalım? Ne acısı, neyin acısı, unutulmasın ki, hainlere acıyan Türk milleti ve Türkiye Cumhuriyeti’ne teröristlerin penceresinden bakan çürümüşlerdir. CHP Genel Başkanı şehitlerimizin acısını ne yapacak? Nasıl izah edecek? Nereye koyacak? Pençe-Kilit Harekât Bölgesi’nde Şeyh Said’in gayri meşru çocukları tarafından şehit edilen 25 yaşındaki Teğmen Eril Alperen Emir evladımızın 13 Aralık günü cenazesine katılıp, sonra da koşa koşa DEM isimli PKK aparatının ayağına giden CHP Genel Başkanı’nın, bir gün içinde hep üzgün görünüp hem de gülücükler saçması korkunç bir ikiyüzlülük değil midir? Peki Alperen evladımızın acısıyla kavrulan muhterem ailesine, silah arkadaşlarına ve milletimize CHP Genel Başkanı saygı ve samimiyet gösterecek mertliğe ve vicdana sahip midir? Şark İstiklal Mahkemesi Başkanı Merhum Mahzar Müfit Kansu’nun şu sözleri bizim de sözümüzdür: ‘Döktüğünüz kanların, söndürdüğünüz ocakların cezasını adalet sehpasında hayatınızla ödeyerek hesap vereceksiniz.’ Ve o hesap sorulmuş, hainler sallandırılmıştır.

    Gazze’de bir soykırım vardır, Nazi toplama kamplarının benzerlerini aratmayacak görüntüler medyaya yansımıştır. İsrail masumları canlı kalkan yapmaktadır. 12 Aralık 2023 tarihinde BM Genel Kurulu’nda görüşülen ateşkes tasarısına 153 ülke kabul oyu vermiş, 23 ülke çekimser kalmış, 10 ülkede red oyu kullanmıştır. İsrail uluslararası toplumda yalnızlaşmaktadır. ABD yönetimi de cani Netanyahu’yu eleştiriye başlamış, hükümet değişikliğine ihtiyaç olduğunu üst perdeden açıklamıştır.

    Nihayet İsrail ile Filistin arasında derhal ateşkes sağlanmalıdır. İki devletli çözüm vasatı oluşturulmalıdır. Çocuklar ölmesin diyorum, mazlumlar ölmesin diyorum, barış, huzur ve istikrar hem bölgemize, hem de dünyaya hakim olsun niyazındayım.

    “BU SORUN KÖKÜNDEN ÇÖZÜLMELİ”

    Ayrıca, başıboş sokak hayvanlarının saldırısına uğrayan çocuklarımızın, savunmasız ve yaşlı insanlarımızın dramı bizleri müteessir kılmaktadır ve bu sorun kökünden çözülmeli, insanımızın can güvenliği bedeli ne olursa olsun güvenceye kavuşturulmalıdır.”

  • KUŞADASI BELEDİYESİ’NDEN YEŞİLİN KORUNMASINDA BÜYÜK HASSASİYET

    KUŞADASI BELEDİYESİ’NDEN YEŞİLİN KORUNMASINDA BÜYÜK HASSASİYET

    Kuşadası Belediyesi Lütfi Suyolcu Kent Meydanı ve Yaşam Merkezi’nde başlattığı yapım çalışmalarına devam ediyor. Kuşadası’na ilk kent meydanını kazandırmak için yoğun mesai harcayan ekipler, bölgede yeşil dokuyu korumak için de büyük bir özen ve hassasiyet gösteriyor.

    Başkan Ömer Günel öncülüğünde bugüne kadar kente, 340 bin metrekare yeni park ve yeşil alan kazandıran, 108 bin metre kare yeşil alanı da baştan aşağıya yenileyen Kuşadası Belediyesi, kent meydanı projesinin yapım çalışmalarını doğayı ve yeşili korumak amacıyla titizlik içerisinde yürütüyor. Yüzde 45’i yeşil alandan oluşan ve yüksek binalar içermeyen 20 bin metrekarelik alanda gerçekleştirilen çalışmalarda, inşaat kısmında kalan ağaçlar, zarar görmemeleri için Park ve Bahçeler Müdürlüğü ekipleri tarafından ağaç nakil aracıyla yine aynı alan içerisindeki farklı yerlere taşınıyor. Yerlerinin değiştirilmesine gerek duyulmayan ağaçlar ise özel bir örtüyle çevrelenerek koruma çemberi içerisine alınıyor.

  • İZMİR BÜYÜKŞEHİR BELEDİYESİ KÜÇÜK ÜRETİCİ İÇİN BİR FABRİKA DAHA KURDU

    İZMİR BÜYÜKŞEHİR BELEDİYESİ KÜÇÜK ÜRETİCİ İÇİN BİR FABRİKA DAHA KURDU

    İzmir Büyükşehir Belediyesi, ulu önder Mustafa Kemal Atatürk’ün “Her Fabrika Bir Kaledir” sözü doğrultusunda küçük üretici için bir fabrika daha kurdu. Bergama Bozköy Mahallesi’nde kurulan Zeytinyağı Fabrikası’nın açılış töreninde konuşan İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer, “Biz sizin için çalışmaya devam edeceğiz. Büyükşehir’in öncelikli işi olarak göreceğiz. Aslolan sizin yüzünüzün gülmesi, mutluluğunuz, huzurunuzdur. Yapıyoruz; daha iyisini, daha fazlasını yapacağız” dedi.

    İzmir Büyükşehir Belediyesi, Bayındır Süt Fabrikası’nın ardından küçük üretici için yeni bir fabrika daha kurdu. İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer’in “Başka Bir Tarım Mümkün” vizyonuyla küçük üreticinin yanında olan Büyükşehir Belediyesi, Bergama Bozköy’de Zeytinyağı Fabrikası açtı. Açılış sonrasında Başkan Soyer ve beraberindeki heyet fabrikayı gezdi. Bozköylülere zeytin fidanı dağıtıldı. İzmir Büyükşehir Belediyesi bölgede 4,5 yılda 2 milyonun üzerinde zeytin fidanı dağıttı.

    SOYER: “SİZLERİN MAĞDURİYETİNİ GİDERMEK İÇİN BURADAYIZ”

    Açılışta konuşan İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer, “İzmir Büyükşehir Belediyesi neden kooperatiflerle uğraşıyor? Neden küçükbaş hayvan, manda dağıtıyor, sütünüzü alıyor hiç düşündünüz mü? Bir bakanlık var ama Büyükşehir Yasası ile size destek sağlamak bizim önceliğiz. Sizin yoksullaşmanıza, köylerinizi terke etmenize izin veremezdik. O nedenle buradayız. İzmir Büyükşehir Belediyesi sizlerin mağduriyetini gidermek için burada” dedi.

    “YOKSULLAŞMANIZA İZİN VERMİYORUZ”

    Köylünün doğduğu yerde doymasının önemine vurgu yapan Başkan Tunç Soyer, “Eğer köylü doğduğu yerde doymazsa; o zaman sizin evlatlarınız, torunlarınız kardeşleriniz şehre göçüyor ve çeşitli yerlerde iş arıyor. Ya işsiz ordusuna katılıyor ya da ucuz işçi oluyor. Köyünde kalsa ailesinin geçimi sağlayacak gelir elde etse niye gitsin ki şehre? Karnı doysa, sıktığı zeytinin parasıyla ailesini geçindirebilse niye gitsin ki? İçinde yaşadığımız bu sistem sizin evlatlarınız işsiz olsun, ucuz iş gücü olsun istiyor. Onun için doğduğunuz yerde, doymanızla ilgilenmiyor. Sizin yoksullaşmanızın üzerinden kendi zenginliğini kuruyor. O nedenle buna izin vermiyoruz, bu fabrikanın açılışını yapıyoruz” diye konuştu.

    “DAHA İYİSİNİ, DAHA FAZLASINI YAPACAĞIZ”

    Bütünşehir Yasası sonrasında tarımsal faaliyetlere öncelik verdiklerini belirten Başkan Tunç Soyer, “Biz sizin içi çalışmaya devam edeceğiz. Büyükşehir’in öncelikli işi olarak göreceğiz. Aslolan sizin yüzünüzün gülmesi, mutluluğunuz, huzurunuzdur. Eğer bunu temin edemiyorsak Büyükşehir Belediyesi olarak vazifemizi yapmıyor kabul ederiz kendimizi. Daha iyisini, daha fazlasını yapacağız. Sistem rayına, girse köylü de kentli de mutlu olacak. Ama birileri bundan mutlu olmuyor. 30 milyon insan asgari ücretin altında gelirle yaşamını sağlamaya çalışıyor. Bu yoksulluk emin olun ki kaynaklarımızın yetersizliğinden, dış güçlerin oyunundan değil. Birileri bizim sırtımızdan çok ciddi kazançlar sağlıyor” dedi.

    “BİZ KUR KORUMALI KÖYLÜ HESABI, ÇİFTÇİ HESABI YAPIYORUZ”

    Köylüye sonuna kadar destek olacaklarını vurgulayan Soyer, “Kur Korumalı Mevduat Hesabı diye bir şey var. Birileri döviz yükselse de parasını koruyor. Milyarlarca lira para kazandırdılar milyonerlere, parası olanı korumak için kurdukları bir düzen. Kur korumalı mevduat hesabı… Biz de kur korumalı köylü hesabı, çiftçi hesabı yapıyoruz. Sonuna kadar sizi koruyacağız. Kura, enflasyona ezdirmeyeceğiz. Sizin hakkınızın savunucusu olacağız. Alın terinize, köyünüze, memleketinize sonuna kadar sahip çıkacağız” diye konuştu.

    NEPTÜN SOYER: “DEMOKRASİ EN ÇOK SAHİP ÇIKMAMIZ GEREKEN DEĞERLERİN BAŞINDA GELİYOR”

    İzmir Köy-Koop Birliği Yönetim Kurulu Başkanı Neptün Soyer, “İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer’in 4,5 yıl önce seçim çalışmalarında İzmir’in refahını büyütmek, bu refahın adil paylaşımını sağlamak gibi uzun soluklu hedeflerle yola çıktığını hatırlattı. Neptün Soyer, “’Size demokrasi vadediyorum’ demişti. Demokrasi sundu bize” dedi.

    Başkan Tunç Soyer’in ‘Geleceğin Türkiye’si İzmir’ kitapçığından bölümler aktaran Neptün Soyer, “1970’lerden Bülent Ecevit’in de dillendirdiği ekonomik demokrasiyi bize vadetmiş. Bugün burada eşit paylaşımın, ekonominin nasıl demokrasiyle taçlandırılacağını bu fabrika ile anlamış oluyoruz. Ekonomik demokrasi halkın gücünü örgütleyerek, ekonomik girişimci haline getirmektir. Halkı üretimin öznesi kabul ederek refahın tabana yayılmasını sağlamaktır. Ekolojik demokrasi ise demokrasiyi tanımlarken doğayı dışarıda bırakmadan bu tarifi yenilemek demektir. Herkes zengin olabilir, ama bu kazancın demokrasi ile eşit bir şekilde dağılması memleketi zengin kılan olacaktır” dedi.

    Neptün Soyer, kitapçıktan, “Ortak akılla kırsal alandan İzmir Limanı’na kadar uzanan bir yerel kalkınma politikası, İzmir’de uygulanmaya başlanmıştır. Bu doğrultuda tarım, turizm, hizmet, sanayi, ihracat ve enerji sektörleri; öz değerlerimizin ortaya çıkarılmasını ve üzerine katma değer eklenmesini esas alan bir anlayışla desteklenmektedir. Tüm bu çalışmalar ‘Ekonomik Demokrasi’ başlığı altında yürümektedir. Biz bir kişiyi zengin edecek değil, halkın ekonomisisiyle demokrasi sağlayarak refahı artıracağız vaadi vermişsiniz. Fabrika açılışıyla vaadinizi yerine getirdiğiniz için teşekkür ediyorum. Demokrasi bu memlekette en çok sahip çıkmamız gereken değerlerin başında geliyor. Doğanın demokrasi için, çocuklarımızın geleceği için” diye konuştu.

    SEZER: “SOYER’İN YAPTIĞI ESERLER TAKDİRE ŞAYANDIR”

    Bozköy Tarımsal Kalkınma Kooperatifi Başkanı Muharrem Sezer, “Bugün çok mutluyum, sevinçliyim, içim içime sığmıyor. İyi ki varsın İzmir Büyükşehir Belediyesi, iyi ki varsın İzmir Büyükşehir Belediye Başkanımız Tunç Soyer. İzmir Büyükşehir Belediye Başkanımız Tunç Soyer’in yapmış olduğu hizmetler, büyük yatırırımlar takdire şayandır. Çok heyecanlıyım. Soyer’in katkılarıyla çok güzel eserler var, hepsi çok büyük eserlerdir. Bugün beni çok onurlandırdınız, gururlandırdınız davetimi kabul ettiniz” dedi.

    Üretici Suzan Sezer de Başkan Tunç Soyer’e destekleri için teşekkür etti ve “Fabrikamızın köyümüze bereket getirmesini temenni ediyorum” dedi.

     

     

  • ATEM BAŞKANI HAKAN AKÇAM: “İNŞAAT SEKTÖRÜNDE YAŞANAN MALİYET ARTIŞINI DURDURMANIN İLK YOLU YERLİ ÜRETİCİYİ DESTEKLEMEKTEN VE DIŞ GİRDİ SAYISINI AZALTMAKTAN GEÇİYOR”

    ATEM BAŞKANI HAKAN AKÇAM: “İNŞAAT SEKTÖRÜNDE YAŞANAN MALİYET ARTIŞINI DURDURMANIN İLK YOLU YERLİ ÜRETİCİYİ DESTEKLEMEKTEN VE DIŞ GİRDİ SAYISINI AZALTMAKTAN GEÇİYOR”

    Ankara Tüm Emlakçılar Meslek Odası (ATEM) Başkanı Hakan Akçam, TÜİK’in kasım ayı konut satış istatistiklerini değerlendirdi. Konut satış oranlarının düştüğüne dikkat çeken Akçam, “İnşaat sektöründe yaşanan maliyet artışını durdurmanın ilk yolu ise yerli üreticiyi desteklemekten ve dış girdi sayısını azaltmaktan geçiyor” açıklamasını yaptı.

    Türkiye İstatistik Kurumu 2024 yılı Kasım ayının konut satış istatistiklerini açıkladı. Ankara Tüm Emlakçılar Meslek Odası (ATEM) Başkanı Hakan Akçam TÜİK’in açıkladığı verileri değerlendirdi, Akçam, konut satışlarında düşüşün devam edeceğine dikkat çekti. 

    Akçam TÜİK’in verilerine ilişkin yaptığı yazılı açıklamada şunları kaydetti:

    “Ekim ayında ise bir önceki yılın aynı ayına göre yüzde 8,7 azalarak 93 bin 761 olmuştu. Çok az miktarda da olsa Ekim ayındaki sayıya göre düşüşün devam ettiğini görmek mümkün. Biz konut satışındaki düşüşün devam edeceği kanaatindeyiz.

    Satış sayılarına göre İstanbul’u 8 bin 250 konut satışı ve yüzde 8,8 pay ile Ankara, 5 bin 105 konut satışı ve yüzde 5,5 pay ile İzmir izledi. Konut satış sayısının en az olduğu iller sırasıyla 52 konut ile Hakkari, 57 konut ile Ardahan ve 73 konut ile Gümüşhane oldu.

    Türkiye genelinde ilk el konut satış sayısı, Kasım ayında bir önceki yılın aynı ayına göre yüzde 18,5 azalarak 30 bin 472 oldu. Toplam konut satışları içinde ilk el konut satışının payı yüzde 32,6 oldu. İlk el konut satışları Ocak-Kasım döneminde ise bir önceki yılın aynı dönemine göre yüzde 14,1 azalışla 328 bin 299 olarak gerçekleşti. Türkiye genelinde ikinci el konut satışları Kasım ayında bir önceki yılın aynı ayına göre yüzde 21,6 azalış göstererek 63 bin 42 oldu. Toplam konut satışları içinde ikinci el konut satışının payı yüzde 67,4 oldu. İkinci el konut satışları Ocak-Kasım döneminde ise bir önceki yılın aynı dönemine göre yüzde 15,2 azalışla 759 bin 50 olarak gerçekleşti.

    “İNŞAAT SEKTÖRÜNDE YAŞANAN MALİYET ARTIŞINI DURDURMANIN İLK YOLU YERLİ ÜRETİCİYİ DESTEKLEMEKTEN VE DIŞ GİRDİ SAYISINI AZALTMAKTAN GEÇİYOR”

    Kasım ayında bir önceki yılın aynı ayına göre yüzde 61,5 azalarak 2 bin 342 oldu. Kasım ayında toplam konut satışları içinde yabancılara yapılan konut satışının payı yüzde 2,5 oldu. Yabancılara yapılan konut satışlarında ilk sırayı 790 konut satışı ile Antalya aldı. Antalya’yı sırasıyla 710 konut satışı ile İstanbul ve 316 konut satışı ile Mersin izledi.

    Konut satışlarındaki düşüşün birçok faktörü var. Fakat inşaat sektöründe yaşanan maliyet artışları da konut satışlarını etkiliyor. İnşaat sektöründe yaşanan maliyet artışını durdurmanın ilk yolu ise yerli üreticiyi desteklemekten ve dış girdi sayısını azaltmaktan geçiyor. Bununla birlikte konut krizinin aşılabilmesi için, girdi maliyetleri üzerinde ciddi bir denetim sağlanması gerektiğini düşünüyorum. İnşaat maliyetleri belli bir yıl aralığında sabit tutulmalıdır. Ticaret Bakanlığı ve Rekabet Kurumu başta demir ve çimento ve diğer inşaat malzemelerinin fiyat artışında çok ciddi denetleme yapmalıdır.”

  • İSTANBUL’DA IŞİD OPERASYONU: YABANCI UYRUKLU 12 KİŞİ GÖZALTINA ALINDI

    İstanbul’da silahlı terör örgütü IŞİD’e yönelik düzenlenen operasyonda, yabancı uyruklu 12 kişi gözaltına alındı.

    İstanbul Emniyet Müdürlüğü’nden yapılan açıklamaya göre, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından başlatılan soruşturma kapsamında, silahlı terör örgütü IŞİD ve çatışma bölgeleriyle irtibatlı olarak kentte faaliyet yürüttüğü tespit edilen 15 şüphelinin yakalanmasına yönelik olarak çalışma başlatıldı. 

    İstanbul Emniyet Müdürlüğü Terörle Mücadele Şube Müdürlüğü ekipleri, 8 ilçede 15 farklı adrese operasyon düzenledi. Operasyon sonucu, 12 yabancı uyruklu kişi gözaltına alındı.

    Gözaltındaki şüphelilerle ilgili tahkikat işlemlerinin devam ettiği bildirildi.

  • İZMİT’TE TÜYSÜZLER ÇINAR ÇOCUK EVİ, PROF. DR. CANAN DAĞDEVİREN’E İTHAF EDİLDİ

    İZMİT’TE TÜYSÜZLER ÇINAR ÇOCUK EVİ, PROF. DR. CANAN DAĞDEVİREN’E İTHAF EDİLDİ

    İzmit Belediyesi, Tüysüzler Mahallesi’nde hayata geçirdiği Çınar Çocuk Evi’ni, Türk bilim insanı Prof. Dr. Canan Dağdeviren’e ithaf etti.
     
    İzmit Belediyesi, Çınar Çocuk Evi’nin ikincisini Tüysüzler Mahallesi’nde hayata geçirdi. Çocukların modern ve donanımlı bir şekilde geleceğe hazırlandığı Tüysüzler Çınar Çocuk Evi, Türk kadınını yurtdışında en iyi şekilde temsil eden bilim insanı Prof. Dr. Canan Dağdeviren adına ithaf edildi.
     
    ÖĞRENCİ KAYITLARI DEVAM EDİYOR
     
    Ekolojik temelli, çocuğu odağına alan Reggio Emilia eğitim modelinin benimsendiği Tüysüzler Çınar Çocuk Evi’nde 2018-2019 doğumlu çocuklara eğitim veriliyor. ‘Her çocuk özeldir’ ilkesi ile ilk Çınar Çocuk Evi’ni Yeşilova’da hizmet açan İzmit Belediyesi, Tüysüzler’deki Çınar Çocuk Evi’nde de çocuklara en iyi şekilde eğitim veriyor. 6 Kasım’da eğitimlere başlayan Tüysüzler Çınar Çocuk Evi, öğrenci kayıtları devam ediyor. 
     
    CANAN DAĞDEVİREN KİMDİR?
     
    1985 yılında İstanbul’da doğdu, aslen Sivaslıdır. İlk ve orta eğitimini Kocaeli’de tamamladı. 2007’de Hacettepe Üniversitesi Fizik Mühendisliği bölümünden mezun oldu. Sabancı Üniversitesi Malzeme Bilimi ve Mühendisliği programındaki yüksek lisans eğitimini 2009’da tamamladı. Aynı yıl Fulbright bursu kazanarak UIUC’de Malzeme Bilimi ve Mühendisliği bölümünde doktora eğitimine başladı. Bu süreçte esnek ve katlanabilir, deri üstüne yapıştırılabilir veya giyilebilir elektronik aletler üzerine çalışmalar yaptı. Doktora derecesini Aralık 2014’te aldı. Medikal teknoloji alanında çalışarak pilsiz çalışan giyilebilir bir kalp çipi ve cilt kanserini teşhis eden bir cihaz geliştirdi. Forbes’in 30 Yaş Altı Bilim İnsanı listesinde de yer aldı.