Blog

  • ÖZGÜR KARABAT: “BİZDEN AYLARCA ÖNCE ÇALIŞMAYA BAŞLAYAN AKP, İSTANBUL’DA NİYE ADAYINI AÇIKLAMIYOR? ÇÜNKÜ İMAMOĞLU’NUN KARŞISINDA BAŞARILI OLACAK BİR ADAYI BULAMIYORLAR”

    ÖZGÜR KARABAT: “BİZDEN AYLARCA ÖNCE ÇALIŞMAYA BAŞLAYAN AKP, İSTANBUL’DA NİYE ADAYINI AÇIKLAMIYOR? ÇÜNKÜ İMAMOĞLU’NUN KARŞISINDA BAŞARILI OLACAK BİR ADAYI BULAMIYORLAR”

    Haber: ÇAĞATAN AKYOL – Kamera: SADIK KARAKULOĞLU

    CHP Genel Başkan Yardımcısı Özgür Karabat, partisinin Başakşehir İlçe Başkanlığı’nın TÜMSAN İrtibat Bürosu açılışında; “Bizden aylarca önce çalışmaya başlayan AKP, İstanbul’da niye adayını açıklayamıyor? Çünkü yaptıkları hiçbir araştırmada Sayın İmamoğlu’nun karşısında başarılı olacak bir adayı bulamıyorlar ama onları bir şeyi daha bulamıyorlar” dedi. CHP İstanbul İl Başkanı Özgür Çelik de “önümüzdeki 5, 10, 20, 30 yılı etkileyecek bu seçimden mutlak suretle sizlerle başarılı olarak çıkmak zorundayız” diye konuştu.

    CHP Başakşehir İlçe Başkanlığı’nın TÜMSAN İrtibat Bürosu, partinin Genel Başkan Yardımcısı Özgür Karabat, İstanbul İl Başkanı Özgür Çelik, İstanbul İl Başkan Yardımcısı Murat Bakır ile Başakşehir İlçe Başkanı Beyzade Kayabaşı’nın da katılımıyla bugün açıldı.

    “YAPTIKLARIMIZI ANLATARAK KAZANACAĞIZ”

    Özgür Karabat, irtibat bürosunun açılışında yaptığı konuşmada, Türkiye’nin dört bir yanında çok büyük bir heyecana tanıklık ettiklerini belirterek şunları söyledi:

    “Biz de genel merkez yöneticileri olarak partimizin var olan başarısını daha da yukarıya çıkartmak için elimizden geleni yapıyoruz. Türkiye’de 247 CHP’li belediyemiz var. Bu sayıyı en az 400’e çıkartmak gibi bir hedefimiz var önümüzdeki dönem. Dolayısıyla bu belediye sayısı 400 olduğunda Başakşehir’in de bunlara eklenebileceğini düşünüyoruz, biliyoruz, inanıyoruz. Umarım burayı almış olacağız ve herkesin de ben dahil katkı vereceğine inanıyorum. Önceki ilçe başkanlarımız da burada. İlk kurucu ilçe başkanımız burada. Dolayısıyla hep beraber, yeni adayımızla beraber burada başaracağımıza inanıyoruz. Tabii burada başaracağımıza inanıyorum derken aslında bugüne kadar muhalefetteyken genellikle AKP iktidarını eleştiren propagandalar yapardık ama oysa biz İstanbul’da iktidarız. Artık yaptığımız şeyleri anlatarak kazanacağımıza eminim. Çok önemli şeyler yaptığımızı düşünüyoruz İstanbul’da. İstanbul’da sosyal belediyecilik adına önemli uygulamaların kuvvetli hâle geldiğini görmek bizi mutlu ediyor.

    “BAŞAKŞEHİR’DE DE İKTİDARI İSTEYECEĞİZ”

    Örneğin İstanbul’da artık öğrenci yurtları var. Bu aynı zamanda bir merkezi siyaset anlayışının devamı. Çocuklarımızı, gençlerimizi tarikatlara, cemaatlere, denetimsiz yurtlara emanet etmememiz gerektiğini tüm Türkiye’de söylüyoruz ama bunun karşısında sadece söylemiyoruz. İstanbul’da yurtlar yapıyoruz, yapmaya devam ediyoruz. İşte o yüzden Başakşehir’de de iktidarı isteyeceğiz. Yine İstanbul’da kreşler yapıyoruz. Kadını sosyal hayata, iş hayatına katmak için uygulamalar yapıyoruz. Kreşleri yaparken çocuklu kadınların ücretsiz ulaşımla seyahat etmesini sağlayan uygulamalar yapıyoruz. 6 yaşına kadar çocuğu olan kadınlar ücretsiz seyahat ediyorlar. Öğrencilerimize burslar veriyoruz. Kent meydanları yapıyoruz İstanbul’da. Bir şehrin en önemli özelliği, kent meydanı olması. Kent dokusunu, tarihini, kültürünü yansıtmasıdır. İstanbul’un kent meydanları yenileniyor. Yeni kent meydanları ekleniyor. Dolayısıyla İstanbul’da ilçeler artık büyükşehir sayesinde kent olmaya başlıyor.

    “BAŞKAN ADAYLARININ TAMAMINI ÖRGÜTLERİMİZE SORDUK”

    Metrolar yapılıyor ve yeşil alanları İstanbul’un, daha önce olmadığı kadar kat kat fazlasıyla halka açılıyor. Kent ormanları, yeni park alanları, kütüphaneler yapılıyor ve o kütüphanelerden Türkiye birincisi öğrenciler çıkıyor. Bunlara tanıklık ediyoruz. Dolayısıyla daha da anlatabiliriz bunları. Artık yapılmış var. Bunu yaptık, bunu yapacağız deme devrine geldik. Elbette her şeyin bir eksiği vardır ama bütün kısıtlamalara rağmen geldiğimiz noktanın oldukça iyi olduğunu düşünüyorum. Şimdi şöyle bir tartışma devam ediyor. İstanbul’da CHP’nin adayı artık belli. En son perşembe günü Parti Meclisi toplantısında İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanımız bir kez daha Sayın Ekrem İmamoğlu’nu bir kez daha İstanbul’u kazanmak üzere ilan ettik. Bizim partimizin yönetimi yeni değişti. Bu hafta sonu itibarıyla 230 civarında belediye başkanı açıklandı. Üstelik bu belediye başkan adaylarının tamamını örgütlerimize sorduk. Anket yaptık, oralardan gelen sonuçlar oldu.

    “İÇİŞLERİ BAKANI’NIN CUMHURİYETÇİ OLDUĞUNU BİZE ANLATMAYA ÇALIŞIYORLAR”

    Şunu söylemeye çalışıyorum. Bizden aylarca önce çalışmaya başlayan AKP, İstanbul’da niye adayını açıklayamıyor? Çünkü yaptıkları hiçbir araştırmada Sayın İmamoğlu’nun karşısında başarılı olacak bir adayı bulamıyorlar ama onları bir şeyi daha bulamıyorlar. CHP örgütleri kadar güçlü bir örgüt de bulamıyorlar. Başakşehir’de de İstanbul’da da CHP örgütleriyle yarışabilecek örgütleri yok. CHP adaylarla yarışabilecek adayları da yok. Her başarının örgütle olabileceğine inanıyorum. Zaten öyle olmaya da devam edecek. Dolayısıyla örgütümüz güçlü. Bu örgütle daha büyük başarıları elde edeceğimize inanıyorum. Elbette yolumuz uzun. Anketlere bakıyorum, bazılarını parlatmaya çalışıyorlar. Mesela daha önce İstanbul’da valilik yapmış bir valiyi, -şimdi İçişleri Bakanı- İstanbul’a aday olabileceğini anlatıyorlar ve onun Cumhuriyetçi olduğunu bize anlatmaya çalışıyorlar. Onun Atatürkçü olduğunu anlatmaya çalışıyorlar. Onların hafızası çok küçük olabilir ama bizim hafızamız büyüktür. Çünkü bizim hafızamız, Cumhuriyet’le başlar, oralara kadar gider.

    “BU VALİ, İSTANBUL’A ATANDIĞINDA ATATÜRK PORTRESİNİ İNDİREN DEĞİL Mİ”

    Bu vali, İstanbul’a kayyum atandığında Atatürk’ün resmini başkanlık makamından indiren vali değil mi? Bu vali, ‘Biz tekrar geleceğiz. Zaten kazanacağız. İndirmeyin, orada kalsın’ dediğimiz hâlde portreyi indiren vali değil mi? Bu vali, ‘İsterseniz size hediye edelim’ dediğimiz hâlde Atatürk’ün portresini hediye olarak kabul etmeyen vali değil mi? Şimdi hangi yüzle toplumun bütününü kapsayacak adam diye bize sunuyorlar? Şimdi niye operasyonlar yapıyor? Operasyonlarda başarılı bir vali değil mi? Peki, yakaladığı suçluların yüzde 70’i nerede, İstanbul’da. Yani o valiyken buradalarmış. Yani Sayın Ali Yerlikaya İstanbul Valisi iken o suçlular İstanbul’daymış. O zaman yakalamamış. O zaman operasyon yapmamış. Ne hikmetse şimdi operasyon yaptı. Şimdi burada bir samimiyet var mı? Burada bir akılcılık var mı? Kim parlatıyor bunu? Dolayısıyla valiyken yapmadığı işleri şimdi İçişleri Bakanı’yken yapıp burada, İstanbul kentinde gizlenen, hatta suçluyu gizleyen adamlar İstanbul’a şehri emin olamazlar.”

    ÖZGÜR ÇELİK: KONGRE VE KURULTAY SÜREÇLERİ, DEMOKRASİNİN GÜZELLİĞİDİR

    Karabat’ın ardından konuşan Özgür Çelik de şunları söyledi:

    “Partinin çeşitli kademelerinde uzun süre görevler yaparak genel başkan yardımcılığı konumuna gelmek, genel başkanlık makamına gelmek CHP’ye mahsus bir parti kültürüdür. Bizde genellikle kongre ve kurultay süreçleri, oralardaki yarışın çekişmeleri konuşulur. Aslında bu demokrasinin güzelliğidir. Birçok partide genel başkan yardımcıları, il başkanları, ilçe başkanları bir kişinin iki dudağının arasından çıkan kararlarla belirlenir ama Türkiye’de ve bu topraklarda bir parti var. Mahalleye sandığı kurar. Mahallede kurulan sandıkla ilçe başkanları, il başkanları, genel başkan yardımcıları, genel başkan seçilir. İşte CHP’nin kongrelerini konuşmak isteyenler bu güzelliği konuşsunlar. Bir de diğer partilerde neden her şeyin lider sultasıyla belirlendiğini konuşsunlar. Bugün bu ülkede Tokat’ın bir köyünde doğmuş bir çocuk bu ülkeye genel başkan yardımcısı olabiliyorsa bunu CHP’nin parti içi demokrasiyi yaşatmasına ve bizlere bu güzel Cumhuriyeti armağan eden Gazi Mustafa Kemal Atatürk’e borçluyuz.

    “KURULTAY SÜREÇLERİ YENİ BİR UMUT YARATMIŞTIR”

    Bu ülkede, Sivas’ın bir köyünde doğmuş bir çocuk, 16 milyonluk bir kente il başkanı olabiliyorsa, Trabzon’un bir köyünde doğmuş bir çocuk, 16 milyonluk bir kente büyükşehir belediye başkanı olabiliyorsa yine bunu CHP’nin parti içi demokrasiyi yaşatmasına ve yine bize güzel Cumhuriyeti armağan eden Gazi Mustafa Kemal Atatürk’e borçluyuz. CHP’nin kongre ve kurultay süreçleri yeni bir umut, yeni bir heyecan yaratmıştır. 2023 seçimleri sonrası ortaya çıkan umutsuzluk, kongre ve kurultay süreçleriyle ortadan kalkmıştır. Bunu ben sahada, sokakta görüyorum ama bunu Başakşehir’de bu salona sığmayan, bu salonlardan koridorlara, kapının önüne kadar taşan CHP’lilerden görüyorum. Umudumuz, heyecanımız çok yüksek. Zaten biz her zaman büyük bir umudu, büyük bir heyecanı ortaya çıkartabilmiş bir kültürden geliyoruz. Bu topraklar daha zor günleri yaşadığında, daha büyük sıkıntılar bu topraklarda varken umudu Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve arkadaşları bu topraklarda örgütlediler. Şöyle bir anekdotla anlatmak isterim.

    “BİRBİRİMİZE SIKI SIKIYA SARILARAK ÇALIŞMAK ZORUNDAYIZ”

    Birinci Dünya Savaşı’ndan sonra yurdun dört bir yanı işgal altındayken Gazi Mustafa Atatürk İstanbul’a gelir. Yanındaki arkadaşı ona Boğaz’daki gemileri gösterir. ‘Gördün mü Paşa’m? İngilizler, İstanbul Boğazı’nı ele geçirdiler. Her şeyin bittiği noktadayız’ der. Gazi Mustafa Kemal Atatürk, büyük bir inançla, büyük bir kararlılıkla tek bir cümle söyler. O da şudur. Der ki, ‘Geldikleri gibi giderler’, geldikleri gibi gidecekler. İstanbul Kongresi, Anadolu’daki illerimizin kongresi ve büyük kurultayımız yeni bir umut, yeni bir heyecan dalgası ortaya çıkarttı ama bu yeterli değil. Bu umudu büyütmek hepimizin görevi. Bu salondaki herkesin, İstanbul’daki bütün üyelerimizin, Türkiye’deki bütün üyelerimizin görevi. Bu umudu büyütmek gibi çok büyük bir görevimiz ve sorumluluğumuz var. Bunun için de çok çalışmak zorundayız. Birbirimize sıkı sıkıya sarılarak çok çalışmak zorundayız.

    “BU SEÇİM ÖNÜMÜZDE 5, 10, 20, 30 YILI ETKİLEYECEK”

    Neden bir miktar kongre ve kurultay süreçlerine değindim? Bizde kongre ve kurultay süreçleri gerçekleştikten sonra oradaki bazı konular bir sonraki kongreye, uzun zamanlara yayılabiliyor. Bunu parti içi demokrasinin bir güzelliği olarak görmek lazım. Bu bir bayrak yarışıdır. Parti içi yarışları bir futbol, spor fanatizmi gibi değerlendirmemek lazım. Büyük bir görevimiz var. El ele, kol kola girerek hep birlikte yerel seçimlerde bir başarıyı elde etmek için büyük bir mücadeleyi sizlerle birlikte gerçekleştireceğiz. Mevcut siyasi iktidar, her zaman yerel seçimleri bir genel seçim havasına sokmak ister. Hep dış politika, güvenlik meseleleri meseleleri üzerinden bir genel seçim havasına sokar. Bizim açımızdan da bu seçim, bir yerel seçim, tabii ki Büyükşehir Belediye Başkanımız Sayın Ekrem İmamoğlu’nun 4,5 yıllık hizmetlerini topluma anlatacağız ama şunu bütün CHP’lilerin de bilmesi gerekir. Bu seçim, bizim için sadece bir yerel seçim değil; bu seçim ülkemizdeki, önümüzdeki 5, 10, 20, 30 yılı etkileyecek bir seçim.

    “89’UN DEVAMINI GETİREBİLSEYDİK BUGÜN AK PARTİ YOKTU”

    Bu seçimden mutlak suretle sizlerle başarılı olarak çıkmak zorundayız. Ben bu süreci biraz 89 dönemine benzetiyorum. 1989’da biz yine tarihi bir yerel seçim zaferi elde etmiştik. O döneme tanıklık eden değerli büyüklerim var aramızda. Ben daha küçük bir çocuktum o dönem ancak biz 89 zaferimizin, yerel seçim zaferimizin devamını getiremediğimiz için bugün mevcut siyasi iktidarın baskıcı, otoriter yönetimine maruz kalıyoruz. Eğer biz 89’un devamını getirebilseydik bugün Türkiye siyaset sahnesinde AK Parti diye bir parti yoktu belki de. Bu yönüyle ülkenin 5, 10, 20 yılını etkileyecek bir seçim. Bu yönüyle hep birlikte çok çalışmamız gerekiyor. Her yerde söylüyorum. İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ni yeniden kazanacağız diyorum.

    “EN AZ 25-30 İLÇE KAZANACAĞIZ”

    İstanbul’un 39 ilçesinde çok güçlü bir iddia koyacağız diyorum. İstanbul’da en az 25-30 ilçe kazanacağız diyorum. Başakşehir de kazanacağımız ilçelerden bir tanesi. Başakşehir’i de kazanacağız. Başakşehir’i 2024’te kazanmak, 2028’de Türkiye’yi kazanmaktır. Başakşehir’i kazanmak için hepimiz var gücümüzle çalışacağız. Büyükşehir Belediye Başkanımız Sayın Ekrem İmamoğlu’nun adil, yeşil, yaratıcı İstanbul vizyonunu Başakşehir’in dört bir yanında anlatacağız. Meclis çoğunluğunu sağlayarak bütün engellemeleri hep birlikte ortadan kaldıracağız. O zaman bir kez daha ifade ediyorum. Başakşehir’i kazanmak, Türkiye’yi kazanmaktır. Sizlerle beraber demokratik bir Türkiye mücadelesi vermekten büyük bir onur ve mutluluk duyuyorum.”

  • CHP GENÇLİK KOLLARI BAŞKANI GENÇOSMAN KİLLİK: “BİZ İSTANBUL VE ANKARA ADAYLARIMIZI AÇIKLADIK… TAVSİYEMİZ YENİLECEK OLAN ADAYLARINI AÇIKLAMASIDIR”

    Haber: SULTAN EYLEM KELEŞ – Kamera: KERİM UĞUR

    CHP Gençlik Kolları Başkanı Gençosman Killik, Manisa’da düzenlenen CHP Gençlik Kolları İl Başkanları Toplantısı’nda, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a seslenerek; “Parlamento seçimleri, cumhurbaşkanlığı seçimleri bize hep kendisi bir çağrı yapıyordu seçime 2 yıl kala, 1 yıl kala ‘Adayınız belli mi, adayınız kim olacak, açıklayın’ diye. Biz de kendisine buradan bir çağrı yapıyoruz; biz yerel seçimler için İstanbul’da, Ankara’da adaylarımızı açıkladık. Kendisinin İstanbul ve Ankara adaylarını, seçime neredeyse 3 ay kalmışken hala açıklamamasından dolayı merak içerisinde bekliyoruz… Tavsiyemiz bir an önce yenilecek olan adayların açıklanmasıdır” ifadelerini kullandı.

    CHP Gençlik Kolları İl Başkanları, Manisa’da toplandı. Toplantıya CHP Genel Başkanı Özgür Özel, İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer, CHP Manisa Milletvekili Ahmet Vehbi Bakırlıoğlu, Manisa il örgütü ve üyeleri de katıldı. Toplantıda konuşan CHP Gençlik Kolları Başkanı Gençosman Killik, şunları söyledi:

    “Bugün sizlerle bir arada Genel Başkanımızın misafiriyiz. Kendisi bu toplantının özellikle Manisa’da gerçekleşmesini ve bizleri misafir etmeyi bizzat istedi. Bu bizim için, gençlik kolları için çok büyük bir onur. Bizlere verdiği değeri, bizimle bir arada vakit geçmeyi, bizlerle düşüncelerini dinlemeye ayırdığı vaktin kendisi açısından ne kadar kıymetli olduğunun göstergesi, hepinizin huzurunda kendilerine buradan teşekkür ediyorum. Sağ olun, var olun Genel Başkanım.

    Tarih büyük zaferlerle, devrimlerle doludur. Bu devrimlerin en önemlilerinden biri de 1923 yılında bu topraklarda Cumhuriyet’le atılmıştır. 3 kıtaya hükmeden bir imparatorluktan, bugün o imparatorluğu yönetenlerin yetiştiği şehirde şehzadeler kentindeyiz. O imparatorluk daha sonrasında Avrupa’nın hasta adamı olarak görülmüş, sonrasında başkenti dahil pek çok yeri işgal edilmiştir. Yüzlerce yıl boyunca sultana, imparatora, kişiye bağlı kalan bir halkın içinden yetiştirdiği genç evlatları bir pes etmişliğe baş kaldırdılar ve bugün bizlere yaşadığımız ülkeyi ve Cumhuriyet’i armağan ettiler. Bunu başaran bu ülkenin genç kadınlarıydı, eğitimli, ülkesine adanmışlık hisseden nesildi. Tırnaklarıyla kazıya kazıya Mustafa Kemal Atatürk’üm önderliğinde bir devrim gerçekleştirdiler. Bugün biz gençleri de bu siyasal mücadelenin en önemli aktörleri biri haline getiren bu devrimin ta kendisidir.

    Unutmayın ki; bu devrimin önderi 42 yaşında bu ülkeye cumhurbaşkanı olmuştur, devleti kurmuştur ve Türkiye Cumhuriyeti’ni biz gençlere armağan etmiştir. Bu Cumhuriyet’i kurarken Tıbbiyeli Hikmet’ten bir nota almıştır, “Eğer manda ve himayeyi bize dayatırsanız, sizinle de mücadele ederim” diyen bir genç nesil Mustafa Kemal’in karşısında da gerektiğinde nota vermeyi bilmiştir.

    “MEMLEKETİ KUPON ARAZİ OLARAK GÖRENLERİ SANDIĞA GÖMECEĞİZ”

    31 Mart 2024 seçimlerinde ülkemiz yine bir tercihte bulunacak. Bu tercih; kentleri inşaat, rant, ihale, kupon arazi olarak görenlerle gençler için İstanbul’da burs veren, İzmir’de üniversite önlerinde yemek dağıtan, Ankara’da köylere internet götüren, Mersin’i, Antalya’yı, Aydın’ı, Eskişehir’i, Tekirdağ’ı, Muğla’yı ve daha pek çok yeri, gençlere mutlu ve yaşanabilir, kente dönüştüren bir anlayışın yarışı. Bu iki anlayış arasında büyük bir fark var. Biz memleketimizi kupon arazi olarak görmüyoruz, biz memleketi kupon arazi olarak görenleri de 31 Mart’ta bir daha sandığa gömeceğiz.

    Oylanacak olan Anadolu’dan İstanbul’a üniversite okumaya gelen bir gencin tarikat yurtlarının kucağına mı itileceğidir yoksa özgür, bağımsız, mutlu ve konforlu bir şekilde İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin sağladığı yurtta mı kalacağının tercihidir. Bizim bu tercihteki tarafımız ve mücadelemiz belli. Halkımızın da bize bir daha bu görevleri, bir daha bu vatanları vereceğine inancımız tam.

    “KENTİMİZİ VE GELECEĞİMİZİ GENÇLER YÖNETECEK”

    Sayın Genel Başkanım, sizlerle birlikte geçtiğimiz Parti Meclisi toplantısında çok önemli bir karar aldık. Partimizin gençlik kotası uygulamasının belediyeyi yönetecek kadrolarda da uygulanması, yani seçilecek 5 adaydan en az yüzde 20 kotaya karşılık gelen bir tanesinin genç olması konusunda oy birliğiyle bir karar aldık. Bu kararı almamızın ardından Türkiye’nin pek çok yerinde genç arkadaşlarımızın Cumhuriyet Halk Partisi ilçe başkanlıklarına giderek ne kadar çok müracaat yaptığını ve partimizin aldığı bu karar arkasında ne kadar sağlam ve inançlı durduğunu gördük. Bizler kentimizi, ülkemizi yönetmeye talibiz. Kentimizi gençler yönetecek diyoruz, geleceği gençler yönetecek, yaşadığımız, doğduğumuz, büyüdüğümüz kentleri gençler yönetecek diyoruz.

    “TAVSİYEMİZ BİR AN ÖNCE YENİLECEK OLAN ADAYLARIN AÇIKLANMASIDIR”

    Buradan son sözüm; Sayın Cumhurbaşkanımıza. Parlamento seçimleri, cumhurbaşkanlığı seçimleri bize hep kendisi bir çağrı yapıyordu seçime 2 yıl kala, 1 yıl kala ‘Adayınız belli mi, adayınız kim olacak, açıklayın’ diye. Biz de kendisine buradan bir çağrı yapıyoruz; biz yerel seçimler için İstanbul’da, Ankara’da adaylarımızı açıkladık. Kendisinin İstanbul ve Ankara adaylarını, seçime neredeyse 3 ay kalmışken hala açıklamamasından dolayı merak içerisinde bekliyoruz. Ekrem İmamoğlu ve Mansur Yavaş’tan daha iyi ve oraları daha iyi yönetecek bir belediye başkanı arıyorlarsa seçime kadar birini bulamazlar ve adaysız kalırlar. Tavsiyemiz bir an önce yenilecek olan adayların açıklanmasıdır.”

  • ARTVİNLİ ESNAF: “YILBAŞI YAKLAŞIYOR VE HİÇKİMSE BİR ŞEY SORMUYOR. HAYATIMDA İLK DEFA BU SENE KADAR KÖTÜ BİR SENE GEÇİRİYORUM”

    UĞUR İSTANBULLU

    Yılbaşına sayılı günler kala Artvinli esnaf artan maliyetlerden dolayı para kazanamadıklarını belirtti. Artvinli şarküteri işletmecisi Ercan Demirci, “Yılbaşı yaklaşıyor ve hiç kimse bir şey sormuyor ve hayatımda ilk defa bu sene kötü bir sene geçiriyorum. Bu seneye kadar kışları işler düşerdi ama bizim geçimimizi sağlardık” derken, Ardanuçlu market işletmecisi Mehmet Erkan Gümüş ise, “Eskiden yılbaşı geldiğinde insanlar bir şeyler alıp evlerine götürüp yılbaşlarını kutlarlardı, şimdi ise insanlarda ne böyle güç kaldı ne de yılbaşı kutlayacak bir hal kaldı” diye konuştu.

    Artvin’de esnaf artan maliyetleden ve halkın alım gücünün düşmesinden şikayetçi. Taksici Savaş Keskin, “16 yıldır taksicilik yapıyorum ve Artvin Ardanuç’ta yaşıyorum. İşlerimiz çok düşük, akaryakıttan dolayı ister istemez fiyatlar yüksek ve doğal olarak gelen gidende olmuyor. Bakın araçları görüyorsunuz ve bütün gün burada arkadaşlarla bekliyoruz. Yılbaşı diye bir şey yok bizde ve önceki yıllarda akaryakıt ucuz olduğunda işlerimiz iyiydi. Mazotun 36-40 lira olduğundan dolayı da gelip giden de olmuyor” dedi.

    “BİR YIL BOYUNCA VERGİ VE HARÇLARA YÜZDE 56’LIK ZAM GELDİ”

    Artvinli mali müşavir Ergül İstanbullu şunları söyledi:

    “Şöyle söyleyelim; ülkemizde baş gösteren yüksek enflasyon, geçim sıkıntısı, işsizlik ve buna benzer sorunlardan Artvin ilimizde etkilenmektedir. Esnaflarımız bir yıl boyunca bu sorunlarla boğuşurak bir yılı daha geride bırakmıştır. Bu demek oluyor ki önümüzdeki yıllarda da bundan daha farklı bir şey olmayacaktır. Vergi ve harçlara gelen yüzde 56’lık zamma karşılık, çalışanların maaşlara aynı zamanda da emeklilere gelecek zammınsa bunun yarısı kadar olmayacağı görüşü hakim. Evet vergilerin oranları yıl içerisinde arttı ama vergi matrahları düşük tutuldu ve dolayısıyla esnafa yüksek vergiler demek. Diğer yandan sigorta primleri, damga vergileri, kira, elektrik gibi artışlar üretim maliyetini etkileyeceğinden dolayı esnafımızı da zor durumda bırakmış olacak. Gelecek yılda enflasyonda belirli bir düşüşün olmayacağı düşüncesi hâkim. Esnaf alıp rafına koyduğu malı haftalık hatta üç günlük olarak fiyat belirlemek zorunda kalıyor çünkü akaryakıta, elektriğe gelen zamdan dolayı esnafın almış olduğu malda her gün periyodik olarak artmaktadır. Onun için esnaf önümüzdeki yılda da fazla bir kazanç artışı maalesef beklemiyor.”

    “50 YAŞINDAYIM VE BUGÜNE KADAR BÖYLE KÖTÜ BİR SENE GÖRMEDİM”

    Artvinli şarküteri işletmecisi Ercan Demirci şunları söyledi:

    “50 yaşındayım ve 15 yaşından itibaren bu işlerle uğraşıyorum yani marketçilik ve şimdi de şarküteri işletiyorum. Tavuk şarküteri ve doğal ürünler satıyoruz. Evet tavukta fiyatlar yüksek ve dolayısıyla hareketlilik maalesef yok. Yani şöyle söyleyeyim size; geçen yıllarda satmış olduğumuz elimizde ne öyle ürün ne de öyle rakamlar var. Yılbaşı yaklaşıyor ve hiç kimse bir şey sormuyor ve hayatımda ilk defa bu sene kötü bir sene geçiriyorum. Bu seneye kadar kışları işler düşerdi ama bizim geçimimizi sağlardık. Dükkân kirasını öderdik, elektrik parasını öderdik, Bağ- Kur’umuzu öderdik ve bu seneki gibi zor duruma düşmezdik. İçinde bulunduğumuz durumu yoldan geçen herkese anlatıyorum aynı zamanda da tüm esnaf arkadaşlarımla da paylaşıyorum.”

    “YEREL MARKETLERİ SADECE MALİYETLER VURMADI ULUSAL MARKETLER DE VURDU”

    Ardanuçlu market işletmecisi Mehmet Erkan Gümüş ise şunları söyledi:

    “Marketçiyim ve eskiden yılbaşı geldiğinde insanlar bir şeyler alıp evlerine götürüp yılbaşlarını kutlarlardı, şimdi ise insanlarda ne böyle güç kaldı ne de yılbaşı kutlayacak bir hal kaldı. Önceleri insanlar 5 kilo mandalina alırlardı şimdi ise 1- 2 kilo alıyorlar ve yine o da eskisi gibi değil. Aynı zamanda ilçemiz 3 bin nüfuslu ama ilçemizde ulusal marketler 10’u buldu. Bu konuda yetkililerin bir şeyler yapmasını bekliyoruz açıkçası buna bir dur demeleri lazım. Buradaki yerel esnaf ne yapacak ve ulusal marketler istiyor ki küçükleri ezelim, öldürelim, bitirelim ve bize yaşam hakkı sunmuyorlar.”

    Ardanuçlu balıkçı Uygur Keleş, “Genellikle kış boyu balıkçılıkla uğraşıyorum, bu sene maliyetlerden kaynaklı fiyatlar da yüksek. Rize’yle Artvin’in fiyatları birbirini tutmuyor ve doğal olarak bizde fiyatlar tabi yüksek. Nerede balık çıkıyorsa oralara gidip getiriyoruz” dedi.

    “MAZOT 36-40 LİRA BANDINDA OLUNCA TAKSİCİ ESNAF İŞ YAPAMAZ HALE GELDİ”

    Taksici Savaş Keskin, “16 yıldır taksicilik yapıyorum ve Artvin Ardanuç’ta yaşıyorum. İşlerimiz çok düşük, akaryakıttan dolayı ister istemez fiyatlar yüksek ve doğal olarak gelen gidende olmuyor. Bakın araçları görüyorsunuz ve bütün gün burada arkadaşlarla bekliyoruz. Yılbaşı diye bir şey yok bizde ve önceki yıllarda akaryakıt ucuz olduğunda işlerimiz iyiydi. Mazotun 36-40 lira olduğundan dolayı da gelip giden de olmuyor. Sadece biz taksicilerin değil herkesin durumu kötü” diye konuştu.

  • MURAT BAKAN’DAN, TBMM’DE BAKAN YERLİKAYA’YA: “BATAKLIKLA DEĞİL SİVRİSİNEKLERLE UĞRAŞIYORSUNUZ”

    CHP Genel Başkan Yardımcısı Murat Bakan, “Organize suçla, kara parayla, uyuşturucuyla mücadelede kararlı bir tutum sergiliyorsunuz, takdir ediyoruz ancak siz bataklıkla değil sivrisineklerle uğraşıyorsunuz. Organize suçla mücadele sadece operasyonla olmaz, bu kadar suç örgütünün Türkiye’yi mesken tutmasının arkasında devletin içinde yozlaşmış kolluk kuvvetleri, yozlaşmış yargı ve bunun arkasında bir siyasi irade var. O siyasi iradenin kim olduğunu siz de biliyorsunuz, ben de biliyorum, ancak onlara da uzandığınızda başarılı olursunuz. Kara parayla mücadele sadece sosyal medya fenomenleriyle olmaz. Varlık Barışı’nın yeniden çıkmasını engelleyeceksiniz, vergi cennetlerinin listesinin yayımlanmasını kabinede gündeme getireceksiniz kara parayla mücadele edeceksiniz. Türkiye Cumhuriyeti’ne bağlılık duymayan kişilerin vatandaş olmasını istemiyoruz, bunu engelleyeceksiniz” dedi.

    CHP İçişleri Bakanlığı’ndan Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Murat Bakan; TBMM Genel Kurulu’nda İçişleri Bakanlığı’nın bütçe teklifi üzerinde konuştu. Bakan, şunları söyledi:

    “Sayın Yerlikaya’nın bakan olması, toplumda çok olumlu bir hava yarattı. Deyim yerindeyse, halk kredi açtı Sayın Yerlikaya’ya… Soylu’dan daha kötüsü olamayacağı için, toplumda sizin ondan daha iyi olduğunuzla ilgili bir algı var. Ama bu sizi başarılı bakan yapar mı? Tek başına başarılı bakan yapmaz. Biz güçlü ve yapıcı muhalefet yapıyoruz. Yaptığınız doğru işlerin arkasında olacağız, yanlışlarınızı da yüksek sesle söylemeye devam edeceğiz.

    “BEYAZ SAYFA HIZLA KİRLENMEYE BAŞLADI”

    Bakan oldunuz, ben sizinle ilgili çok yerde olumlu düşüncelerimi ifade ettim, bunun sebebi kamudan gelmenizdi; bunu pozitif olarak değerlendirdik çünkü geçmişte kamudan gelmeyen, devlet terbiyesi olmayan, Bakanlığın olanaklarını kendi siyasi ikbali için kullanan; trolleriyle, internet siteleriyle devletin kesesinden sadece muhalefet partilerine değil, iktidar partisinden de kendisine muhalif olanlara itibar suikastı yapan bakanları gördük. Dolayısıyla, siz geldiniz ve biz beyaz bir sayfa açtık ancak o beyaz sayfa hızla kirlenmeye başladı. Şehit Polis Müdürü Gaffar Okkan ve 5 şehit korumanın katillerini, Hizbullah terör örgütünü savunanları ziyaret etmenizi yadırgadık. Emniyet teşkilatının, Jandarma teşkilatının bu kadar hızla siyasallaştığı bir süreçte bu ziyaretin anlamını ve verdiği mesajı anlamakta ben zorlanıyorum. Ardından, yaptığınız İzmir ziyaretinde yanınıza MHP ve AK PARTİ il başkanlarını aldınız, diğer siyasi partilerin il başkanları yok; AK PARTİ ve MHP milletvekilleri var, Cumhuriyet Halk Partisi milletvekilleri yok. Millet iradesinin tecelligâhı bu Parlamentoysa… Bu Parlamentoda sadece bir kısım mı millet iradesini temsil ediyor, yoksa hepimiz mi temsil ediyoruz? Dolayısıyla, bu konuda da sizi eleştiriyorum.

    2024 dört yılı bütçe sunumunuzun ikinci maddesi terör, üçüncü maddesi organize suç örgütleri; dört, uyuşturucuyla mücadele; beş, siber suçlar; altı, kaçakçılık; yedi, asayiş. Şimdi, ben size buradan soruyorum: Siz bunları tek başınıza mı yapıyorsunuz? Eğer bunun için bir insan kaynağına ihtiyacınız varsa ki var bu insan kaynağı bu ülkenin jandarmasıdır, polisidir Sayın Bakan.

    “HAYATINA SON VEREN YİRMİ DOKUZ YILLIK UZMAN JANDARMA HASBİ İPEK YOK BU BÜTÇEDE SAYIN BAKAN”

    Bu bütçede her şey var fakat bu bütçede polis yok, jandarma yok, Sahil Güvenlik yok. 15 Temmuz gecesi emir, talimat beklemeden Jandarma Genel Komutanlığı önüne gidip darbecilere direnen jandarmamız, kahraman jandarmamız yok. Ağır çalışma koşulları, amir tahakkümü, polis, angarya, ekonomik sorunlar, aile birliğinin bozulması sebebiyle gencecik yaşında, hayatının baharında intihar eden, arkasında bıraktığı notta ‘Ben mesleğime aşıktım, küçük düşürdüler, tükendim, ruhumu erittiler. Allah’ım sen yardım et’ diyen polis memuru Semanur; ‘Beni kimsenin bu kadar aşağılamasına, küçük düşürmesine izin vermem, onursuzca ithamlarla yaşamaktansa ölmek yolunu seçtim’ diyen, babası gibi kendisi de Özel Harekât polisi olan Alparslan; seccadesinin altına sakladığı notta ‘Sevgili ailem, hepinizi çok seviyorum. Size layık bir baba olamadım. Cennette sizi bekleyeceğim’ yazan ve hayatına son veren yirmi dokuz yıllık uzman jandarma Hasbi İpek yok bu bütçede Sayın Bakan.

    Sayın Bakan, Türk polisi, jandarması gözünü kırpmadan ülkesi için canını verir, vermiştir.  Ancak her insan, ailesi için, çocuğunun çoluğunun geçimini temin etmek, onlara gelecek kurmak için mücadele eder; bu da onun en insani hakkıdır. ‘Promosyonum nerede?’ diyene, fazla mesaisinin karşılığını sorana, POLSAN’a yatırdığı paranın hesabını sorana polise soruşturma açan, ‘Polislik maaş mesleği değildir’ diyen, onun en insani ve hukuki taleplerini göz ardı eden bir yönetim anlayışını biz geçmişte yaşadık. Şimdi sizinle bir anlayış değişikliği olduğunu umduk ancak bunun da beyhude olduğunu üzülerek görüyorum. Bakın, sizden önceki dönemde polis-jandarma intiharlarıyla ilgili benim verdiğim soru önergeleri vardı. Bu cevap sizin döneminizde verilen cevap; bu da Soylu döneminde verilen cevap. Aynı ruhsuz aynı basmakalıp cevap, hiç değişen bir şey yok; bakanlar değişti, anlayış değişmedi Bakanlıkta.

    “EMNİYET GENEL MÜDÜRLÜĞÜNDE TÜM ATAMA, TAYİN, TERFİLERİN TARİKAT-CEMAAT DENGELERİ GÖZETİLEREK YAPILMIŞ OLMASINI DEĞİŞTİRİN”

    Hakikaten bir şeyi değiştirmek istiyorsanız, niyetiniz varsa önce Emniyet ve Jandarmada personele bakışınızı değiştirin. Eğer Bakanlığınızda bir şeyi değiştireceksiniz, bu ülkeye otuz dokuz yıl bilfiil hizmet eden, 75 yaşında 11 bin liraya açlığa, yoksulluğa mahkûm ettiğiniz polis memurunun hayatıyla ilgili bir şeyleri değiştirin. Bakın, eğer bir şeyi değiştireceksiniz Jandarma Genel Komutanlığında, Emniyet Genel Müdürlüğünde tüm atama, tayin, terfilerin Menzilci Okuyucu, Yazıcı, Erzincan Grubu, Kurdoğlu, İsmail, bilmem kaç tane tarikat-cemaat dengeleri gözetilerek yapılmış olmasını değiştirin; geçmişte böyle oldu.

    İzmir İstihbarat Şube Müdürü Mesut Palalı, çalışkanlığıyla, vatanseverliğiyle bilinen bir polis müdürü. Bu çocuk neden görevinden alındı? Devletin harim-i ismeti olan istihbaratta işini yapmak yerine Adıyaman’ı mesken tutan Menzilci polis sebebiyle mi alındı? Bakın, Emniyet İstihbarat, Jandarma İstihbarat geçmişte FETÖ’nün, şimdi de başka tarikat ve cemaatlerin at oynattığı yer hâline mi geldi, bu soruların yanıtlarını sizden bekliyorum.

    “MEMUR AMİRİNDEN EMİR ALIR, ŞEYHİNDEN EMİR ALMAZ SAYIN BAKAN”

    Kula kulluk edenlerin bu ülkeyi ne hâle getirdiğini 15 Temmuz’da yaşadık; bir daha biz bunun yaşanmasına izin vermeyeceğiz Sayın Bakan. Devlet memuru sadece vatana, bayrağa, kanuna, nizama bağlıdır. Memur amirinden emir alır, şeyhinden emir almaz Sayın Bakan.

    Organize suçla, kara parayla, uyuşturucuyla mücadelede kararlı bir tutum sergiliyorsunuz, takdir ediyoruz ancak siz bataklıkla değil sivrisineklerle uğraşıyorsunuz. Organize suçla mücadele sadece operasyonla olmaz, bu kadar suç örgütünün Türkiye’yi mesken tutmasının arkasında devletin içinde yozlaşmış kolluk kuvvetleri, yozlaşmış yargı ve bunun arkasında bir siyasi irade var. O siyasi iradenin kim olduğunu siz de biliyorsunuz, ben de biliyorum, ancak onlara da uzandığınızda başarılı olursunuz. Kara parayla mücadele sadece sosyal medya fenomenleriyle olmaz. Varlık Barışı’nın yeniden çıkmasını engelleyeceksiniz, vergi cennetlerinin listesinin yayımlanmasını kabinede gündeme getireceksiniz kara parayla mücadele edeceksiniz. Türkiye Cumhuriyeti’ne bağlılık duymayan kişilerin vatandaş olmasını istemiyoruz, bunu engelleyeceksiniz.

    Ben buradan Türk jandarmasına, polisine seslenmek istiyorum: Kardeşlerim, Türkiye Büyük Millet Meclisinde, CHP Genel Merkezinde bir odanız var. Sizin sorunlarınızı dinleyen, çözüm önerilerinizi bilen bir kardeşiniz var. Polis intiharları, jandarma intiharları bitirilebilir. Yani bunun neden olduğunu da biliyoruz, çözümlerini de biliyoruz. Polisin intihar edeceği değil emekli olacağı, çocuklarının mürüvvetini göreceği bir koşul yaratılabilir. Polis ve jandarmaya dünyadaki örneklerine uygun olarak sendika kurmasına izin verilebilir. Fildişi Sahili’nde polis sendikası var, Nijer’de sendika var, Avrupa’nın tamamında polis sendikası var; Türkiye’de yok. Sendika polisin ekonomik, sosyal, kültürel, ekolojik haklarını savunur, her tür sıkıntısında polisin yanında olur. İkinci şark zulmü kalkmalıdır, kalkabilir; uyulmayan genelgenin uyulmasının sağlanması gerekir, çakma 12/36 yerine, 12/36’ya dönülmelidir; tüm atama, tayin, terfilerini liyakate göre yapılması gerekir; PAEM ve POMEM’de mülakat şeffaf olmalıdır. Polisin, jandarmanın sorunları çözülebilir. Polis ve jandarma kardeşlerime söylüyorum: Biz derdinizle dertleniyoruz, bu işin takipçisi olacağız, sizin hakkınızı biz savunacağız.”

  • GÜLER’DEN ÖNEMLİ AÇIKLAMALAR: BIDEN CUMHURBAŞKANIMIZ İLE YAPTIĞI GÖRÜŞMEDE ‘EN KISA SÜREDE KONGREYE İLETME HAZIRLIKLARINI YAPTIM’ DEDİ. 10 KASIM’DA TUZLA PİYADE OKULU’NDA YAŞANAN OLAYLAR SONUCU HEPSİ GEÇİCİ OLARAK UZAKLAŞTIR

    GÜLER’DEN ÖNEMLİ AÇIKLAMALAR: BIDEN CUMHURBAŞKANIMIZ İLE YAPTIĞI GÖRÜŞMEDE ‘EN KISA SÜREDE KONGREYE İLETME HAZIRLIKLARINI YAPTIM’ DEDİ. 10 KASIM’DA TUZLA PİYADE OKULU’NDA YAŞANAN OLAYLAR SONUCU HEPSİ GEÇİCİ OLARAK UZAKLAŞTIR

    MANSUR ÇELİK

    Milli Savunma Bakanı Yaşar Güler, ABD’den 40 adet F-16 Blok Viper alımı ile 79 adet modernizasyon kiti alımı sürecini takip ettiklerini ve ABD ile teknik toplantıların tamamlandığını belirterek, “Ancak bir an evvel olumlu ve somut adımlar atılarak sürecin başlatılmasını beklediğimizi de muhataplarımıza iletiyoruz. Bu konuyla ilgili dün Sayın Cumhurbaşkanımız, ABD Başkanı Biden ile bir telefon görüşmesi yaptılar. Başkan Biden da ‘Bunu en kısa sürede kongreye iletme hazırlıklarını yaptım’ diyerek ifade etmiş. Tedarik sürecinde en önemli husus müttefiklerin birbirine yaptırım uygulamamasıdır” dedi. Güler, 10 Kasım’da Tuzla Piyade Okulu’nda yaşanan olaya dair ise, “Bu olay sonucu hepsi geçici olarak görevden uzaklaştırıldı. Bu olayla ilgili mahkeme ve Yüksek Disiplin Kurulu’nda verilecek kararları duyuracağız. Sorumlu görülen yöneticiler de görevden uzaklaştırıldı. Bu aşamada olayı yanlış yerlere götürecek yorumlardan kaçınmalı ve adli sürecin sonuçlanması beklenmelidir” açıklamasını yaptı.

    Milli Savunma Bakanı Yaşar Güler, basın kuruluşlarının Ankara Temsilcileri ile bugün Bakanlık’ta yıllık değerlendirme toplantısı yaptı. Güler, sunumunun ardından soruları da ayrıntılı olarak yanıtladı. 

    Savunma ve güvenliğe yönelik faaliyetlerin takibi, tezlerin iyi anlaşılması, iç ve dış kamuoyuna doğru anlatılması ve dezenformasyona karşı mücadele edilmesinin önem taşıdığını belirten Bakan Güler, “Tüm faaliyetlerimizi büyük bir şeffaflık içinde icra ederken faaliyet alanlarımıza ve gelişmelere ilişkin kamuoyunu sizlerin aracılığıyla ilk elden bilgilendirmeyi sürdüreceğiz” dedi.

    “1 OCAK’TAN BUGÜNE KADAR IRAK VE SURİYE’NİN KUZEYİ DÂHİL 2 BİN 84 TERÖRİST ETKİSİZ HÂLE GETİRİLMİŞTİR”

    Bakan Güler, sunumunda özetle şunları söyledi:

    “Son dönemdeki siyasi, askerî, sosyo-kültürel, ekonomik ve toplumsal alanlarda meydana gelen çok yönlü ve karmaşık gelişmeler, özellikle savunma ve güvenlik konusunu her zamankinden daha önemli kılmaktadır. Bu süreçte Türkiye, Sayın Cumhurbaşkanımızın liderliğinde tüm gelişmeleri yakından takip etmekte, proaktif davranarak savunma ve güvenliğimize yönelik gerekli tüm tedbirleri de almaktadır. Asil milletimizin desteği ve devletimizin sahip olduğu imkânlarla, bölgesinde ve dünyada etkin ve güçlü bir ordu konumunda olan Türk Silahlı Kuvvetlerimiz ile; hudutlarımızın güvenliğinin sağlanmasından terörle mücadeleye, mavi ve gök vatanımızdaki hak ve menfaatlerimizin korunmasından uluslararası barış ve istikrara katkı sunmaya kadar, üstlendiği tüm görevleri başarıyla yerine getirmektedir. Güçlenen ve büyüyen Türkiye’nin güvenliğinin artık kendi sınırlarının ötesinde başladığı gerçeğini herkes görmeli ve kabullenmelidir. Bugün Türkiye Cumhuriyeti; bölgesinde huzur, güven ve istikrarın merkezi olarak gıpta ile takip edilmekte, kritik bölge ve coğrafyalarda getirdiği çözüm önerileri ile barış ve istikrara önemli katkılar sağlamaktadır.

    Türk Silahlı Kuvvetlerimiz; tehditleri sınırlarımıza dayanmadan, kaynağında bertaraf etmeyi öngören dinamik ve proaktif savunma ve güvenlik stratejimiz çerçevesinde, terörle mücadelesini başarıyla sürdürmektedir. İcra ettiğimiz operasyonlarla, bölücü terör örgütü yurt içinde bitme noktasına gelirken, sınır ötesinden ülkemize yönelik saldırılar da bertaraf edilmiş, sınırlarımızda kurulmak istenen terör koridoru da parçalanmıştır. Bu kapsamda, 1 Ocak’tan bugüne kadar Irak ve Suriye’nin kuzeyi dâhil; 2 bin 84 terörist etkisiz hâle getirilmiştir. Özellikle, son 4 ayda icra ettiğimiz Irak ve Suriye’nin kuzeyindeki terör hedeflerine yönelik bir kısmında karadan ateş destek vasıtalarının da kullanıldığı etkili ve kapsamlı hava operasyonları ile toplam bin 110 hedef imha edilmiş, 820 terörist etkisiz hâle getirilmiştir. Böylece teröristlere ağır bir darbe indirilerek kararlılığımız gösterilmiştir.

    “YIL İÇERİSİNDE 122 TERÖRİST TESLİM OLMUŞTUR”

    Kararlı operasyonlarımız neticesinde teslim olmalar artmış, yıl içerisinde 122 terörist teslim olmuştur. Bugün operasyon yapmayı dahi akıllarından geçiremeyen, sözde kale dedikleri mağaralardan kafalarını çıkaramayan ve sıkışıp kalan teröristler için tek çıkış yolu, Türk adaletine teslim olmaktır. Tüm bu faaliyetlerimizle ilgili bir kez daha hatırlamakta yarar var. Suriye ve Irak’taki tüm operasyonlarımız; Birleşmiş Milletler Antlaşması’nın 51’inci maddesinden doğan meşru müdafaa haklarımız doğrultusunda Komşularımızın egemenlik haklarına ve toprak bütünlüğüne saygılı olarak, masum sivillerin, dost unsurların, tarihî ve kültürel varlıklar ile çevrenin zarar görmemesi için her türlü tedbir alınarak icra edilmektedir.

    PKK/KCK, PYD/YPG ve DEAŞ’ın Suriye ve Irak’taki tüm unsurları, bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da meşru hedefimizdir. Kim, nasıl destek verirse versin, ne şekilde eğitirse eğitsin tek hedefimizin teröristler olduğunu bir kez daha vurgulamak istiyorum. Bugün bazı müttefiklerimizce kullanılan; benim işime yarayan, bana dokunmayan terörist yaşasın anlayışı sakıncalı, tek taraflı ve tehlikelidir.
    Terörle mücadelede elde edilen başarılarda en büyük paya sahip olan aziz şehitlerimizi ve ebediyete irtihal eden kahraman gazilerimizi rahmet ve minnetle anıyor; bugüne kadar terörle mücadelede emeği geçen, katkı sağlayan bütün devlet büyüklerimize, komutanlarımıza, Türk Silahlı Kuvvetleri personeline teşekkür ediyor, saygı ve şükranlarımı sunuyorum.

    “SURİYE’NİN TOPRAK BÜTÜNLÜĞÜNÜ DESTEKLİYORUZ”

    Suriye’de hayatın normalleşmesine yönelik insani yardım ve altyapıyı destekleme faaliyetlerimiz devam etmektedir. Amacımız, Suriye’de 2254 sayılı Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi Kararı temelinde siyasi bir çözüme ulaşılmasıdır. Bir kez daha hatırlatmak isterim ki, Suriye’nin toprak bütünlüğünü destekliyoruz. Bölgede kalıcı barışın sağlanması amacımız doğrultusunda diyalog, temas ve koordinasyona yönelik çalışmalarımızı da sürdüreceğiz. Kapsayıcı bir Anayasa’nın kabulü, serbest seçimlerin yapılması, sınır güvenliğimizin sağlanması sonrası biz de herkes gibi gereğini yapacağız.

    “1 OCAK’TAN İTİBAREN HUDUTLARIMIZDA 199 BİN 898 KİŞİNİN GEÇİŞİ ENGELLENMİŞTİR”

    1 Ocak’tan itibaren hudutlarımızda 199 bin 898 kişinin geçişi engellenmiş; yakalanan 13 bin 156 düzensiz göçmen ile 410’u FETÖ olmak üzere 590 terörist kolluk kuvvetlerine teslim edilmiştir. Bütün bu fedakârlık ve başarıya rağmen, daha önce de karşılaştığımız gibi farklı ülke ve zamanlarda çekilmiş stok görüntülerle iddialar ortaya atılıyor, dezenformasyon oluşturuluyor. ‘Hudutlarını namusu bilen’ Türk Silahlı Kuvvetlerimiz; bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da sınır güvenliğimizde etkin tedbirler almaya ilgili bakanlık ve kamu kurumları ile koordineli olarak çalışmaya devam edecektir. Sınırlarımızda alınan tedbirleri ve yapılan çalışmaları yerinde görmek isteyenleri ağırlamaktan memnuniyet duyacağımızı da bir kez daha ifade etmek istiyorum.

    “TEMENNİMİZ ÇATIŞMALARIN DERHÂL SONLANDIRILARAK KALICI ATEŞKES İLAN EDİLMESİDİR”

    İsrail ve Filistin arasında yaşanan çatışmaları yakından takip ediyoruz. Gazze ile ilgili ilk günden bu yana sergilediğimiz insani ve adaletli tutumumuzu sürdürüyoruz. 12 Ekim’de Brüksel’de gerçekleştirilen NATO Savunma Bakanları Toplantısı’nda, İsrail Savunma Bakanın VTC ile katıldığı Gazze’deki çatışmalara ilişkin düzenlenen özel oturumda İsveç dâhil 30 ülke Hamas ile ilgili en şiddetli ifadelerle açıklamalar yaptılar. Toplantıda sadece biz, şu anda da sergilediğimiz vicdani ve adaletli yaklaşımı ortaya koyduk. O günkü duruşumuz bugün de değişmedi. Ancak o zaman aceleci ve yanlı açıklama yapan ülkelerin her geçen gün bizim tutumumuza yaklaştığını da görüyoruz. Uluslararası hukukun ihlal edilerek çoğunluğu bebek, çocuk ve kadınlardan oluşan binlerce masum sivilin katledilmesi vahşet boyutuna ulaşan bir savaş suçu ve daha da acısı bir insanlık suçudur.

    Beklenti ve temennimiz; çatışmaların derhâl sonlandırılarak gecikmeksizin kalıcı ateşkes ilan edilmesi, insani yardımların kesintisiz ve yeterli şekilde Gazze’ye ulaştırılması iki devletli çözüm temelinde, adil ve kalıcı bir barışa yönelik sürecin de başlatılmasıdır. Filistin meselesi adil bir sonuca kavuşturulmadan bölgemizde kalıcı bir barışın mümkün olamayacağını da her fırsatta dile getiriyoruz.

    “HASTA VE REFAKATÇİLERDEN OLUŞAN TOPLAM 317 GAZZELİ KARDEŞİMİZİ ÜLKEMİZE GETİRDİK”

    Gazze’ye yönelik yardımlarımız kapsamında Sağlık Bakanlığımız ve ilgili kurumlarla koordineli olarak bugüne kadar 13 uçak ile 225 tondan fazla insani yardım malzemesini bölgeye ulaştırdık. Çoğunluğu acil tedaviye ihtiyaç duyan hasta ve refakatçilerden oluşan toplam 317 Gazzeli kardeşimizi ise ülkemize getirdik.

    “YUNANİSTAN İLE TARİHİ BİR DÖNEMDEN GEÇTİĞİMİZE İNANIYORUZ”

    Yunanistan ile aramızdaki ilişkilerin geliştirilmesinde tarihî bir dönemden geçtiğimize, çözüm odaklı bir yaklaşım ile dürüst ve yapıcı bir ilişkinin iki ülkenin de yararına olacağına inanıyoruz. 13 Kasım’da Ankara’da icra edilen Güven Artırıcı Önlemler Toplantısı, Yunanistan ile ilişkilerimizi daha da geliştirmek için güzel bir fırsat olmuştur. Bu vesileyle, iki yıldan fazla bir süredir ara verilen ‘heyetler arası görüşmeler’ tekrar başlatılarak görüşmelere önümüzdeki sene de devam edilmesine yönelik görüş birliğine varılmıştır.

    Ayrıca, Güven Artırıcı Önlemlerin uygulanmasını kolaylaştırmak için bir İletişim Noktası (Point of Contact) Mekanizması kurma kararı da alınmıştır. Yine, 7 Aralık’ta Yüksek Düzeyli İşbirliği Konseyi toplantısının 5’incisi kapsamında Sayın Cumhurbaşkanımız liderliğinde iki ülke adına önemli bir adım daha atılmıştır. Görüşmelerimizde ağırlıklı olarak Ege’de gerginliğin azaltılması, diyalog kanallarının açık tutularak sorunların iyi komşuluk ilişkileri ve müttefiklik ruhu çerçevesinde çözümü konuları ön plana çıkmıştır. İki ülke arasında imzalanan Atina Bildirgesi çerçevesinde de iyi komşuluk ilişkileri, diyalog ve pozitif gündemle süreci devam ettirmeyi hedefliyoruz. Tabii, barışçıl bir çözüm için çaba gösterirken millî menfaatlerimizden asla taviz vermeyeceğimizi ve bu konuda kararlılığımızın tam olduğunu da özellikle vurgulamak isterim.
    Kıbrıs meselesinin, Kıbrıs Türk halkının meşru çıkarlarını ve güvenliğini teminat altına alacak şekilde bir an önce çözüme kavuşturulması, ülkemizin en önemli önceliklerinden birisidir. Ada’da tek ve kesin çözüm; Kıbrıs Türk halkının egemen eşitliği ve eşit uluslararası statüsünün tescil edilmesidir.

    “AZERBAYCAN VE ERMENİSTAN ARASINDA BAZI SOMUT GÜVEN ARTIRICI ADIMLARIN ATILMASI KARARINDAN MEMNUNİYET DUYUYORUZ”

    Kafkasya’da güvenlik ve huzurun tesisi Azerbaycan ve Ermenistan arasında kapsamlı ve kalıcı bir barış antlaşmasından geçmektedir. Buna yönelik samimi çabaları destekliyor, bir an evvel olumlu bir şekilde neticelenmesini de arzu ediyoruz. Geçtiğimiz günlerde alınan iki ülke arasında bazı somut güven artırıcı adımların atılması kararından memnuniyet duyuyoruz. Diğer yandan, 27 Kasım’da Bakü’de Azerbaycan ve Gürcistan ile askerî ve güvenlik konuları dâhil olmak üzere geniş bir yelpazede, üç ülkenin de ortak yarar ve beklentilerine hizmet eden Üçlü Savunma Bakanları 10’uncu Toplantısı’nı da gerçekleştirdik.

    Bugüne kadar 15 binden fazla Libyalı personele eğitim, yaklaşık 37 bin kişiye de sağlık desteği verdik. Amacımız; toprak bütünlüğünü ve siyasi birliğini sağlamış; barış, huzur ve istikrar içerisinde yaşayan ‘Tek ve Birleşik Libya’nın oluşumuna katkıda bulunmaktır. Bu konuda yoğun gayretler sarf ettiğimiz de bilinmelidir. Kasırga felaketi nedeniyle uluslararası yardım çağrısında bulunan Libya’ya yardım elini uzatan ilk ülke olarak uçak ve gemilerimizle gerekli destek ve yardımları ulaştırdık. Uzattığımız bu yardım eli, Libya’nın doğusu ile ilişkilerimizin gelişmesine ve böylece Tek Libya faaliyetine de katkı sağlayan önemli bir adım olmuştur.

    “MONTRÖ BOĞAZLAR SÖZLEŞMESİ’Nİ DİKKATLE, SORUMLU VE TARAFSIZ BİR BİÇİMDE UYGULUYORUZ”

    Ukrayna’nın toprak bütünlüğünün korunması gerektiğini her seviyede ve her platformda dile getiriyoruz. Temennimiz, tüm dünyayı etkileyen bu savaşın bir an önce son bulmasıdır. Yine, ülkemizin koordinasyonunda hayata geçirilen ve etkinliğiyle tahıl krizinin aşılmasına büyük katkı sağlayan Karadeniz Tahıl Anlaşması’nın, yeniden aktif hale gelmesi için de girişimlerimizi sürdürmeye devam ediyoruz.

    Türkiye olarak Karadeniz’deki dengeyi sağlayan Montrö Boğazlar Sözleşmesi’ni dikkatle, sorumlu ve tarafsız bir biçimde uyguluyoruz ve uygulamakta da kararlıyız. Karadeniz’deki mayın tehlikesine karşı ülkemiz öncülüğünde başlatılan ‘Üçlü Girişim’ kapsamında Türkiye, Bulgaristan ve Romanya heyetlerinin yer aldığı Karadeniz Mayın Karşı Tedbirleri Görev Grubu Toplantısı’nın 3’üncü turunu 22-23 Kasım’da Bakanlığımız ev sahipliğinde gerçekleştirdik. Ayrıca 11 Ocak 2024 tarihinde üç ülkenin Savunma Bakanlarının katılımı ile İstanbul’da imza töreninin yapılmasını da planlıyoruz.

    “İSVEÇ’İN ÜYELİĞİ İLE İLGİLİ SON KARARI TBMM VERECEKTİR”

    NATO görevleri kapsamında Kosova’daki Barışı Destekleme Harekâtına yüksek seviyede katkılarımızı da sürdürüyoruz. 10 Ekim’de devraldığımız Balkanlar’daki en büyük NATO Misyonu olan NATO Kosova Gücü (KFOR) Komutanlığı görevini şeffaf ve tarafsız şekilde başarıyla yerine getiriyoruz. KFOR Komutanlığının yanı sıra, bu yıl NATO Mukabele Kuvveti Deniz Unsur Komutanlığı görevini üstlenirken, 3’üncü Kolordumuz da halen NATO Muharip Kolordu Karargâhı görevini yürütmektedir.

    NATO’nun aktif ve yapıcı bir üyesi olmaya devam ediyoruz. Bunu Finlandiya’nın üyeliğinde bir kez daha gösterdik. İsveç konusunda ise yapılan yasal değişiklikler tek başına bir anlam ifade etmiyor. Bizim için önemli olan somut ve uygulamaya dönük adımlar atılarak taahhütlerin yerine getirilmesidir.

    İsveç’in NATO’ya katılım protokolü Sayın Cumhurbaşkanımız tarafından imzalanarak TBMM’ye sevk edilmiştir. Üyelik ile ilgili son kararı TBMM verecektir.

    “1 OCAK’TAN İTİBAREN TOPLAM 85 TATBİKAT BAŞARIYLA İCRA EDİLMİŞTİR”

    1 Ocak’tan itibaren 21’i NATO, 15’i Millî, 33’ü Davet ve 16’sı Özel olmak üzere toplam 85 tatbikat başarıyla icra edilmiştir.

    2023 yılında; Kara Kuvvetlerimiz; 10 bölgede aynı anda harekât icra etmiş, etmektedir. Deniz Kuvvetlerimiz; 122 bin 567 saat seyir gerçekleştirmiş, Hava Kuvvetlerimiz; 65 bin 118 sorti / 103 bin 125 saat uçuş / nakliye-ulaştırma uçakları ile de 12 bin 114 sorti icra etmiştir
    Kardeş, dost ve müttefik 88 ülke ile Askerî Çerçeve Anlaşması, 63 ülke ile Askerî Eğitim İş Birliği Anlaşması imzalanmıştır. Ayrıca, 47 ülke ile Askerî Çerçeve Anlaşması ve 13 ülke ile de Askerî Eğitim İş Birliği Anlaşması imzalanmasına yönelik müzakere süreci devam etmektedir. Askerî Yardım anlaşmaları kapsamında ise bugüne kadar 20 ülke ile Askerî Mali İş Birliği Anlaşması ve 30 ülke ile Nakdi Yardım Uygulama Protokolü imzalanmıştır.

    “FETÖ İLE MÜCADELEMİZ, İLTİSAKLI TEK BİR PERSONEL KALMAYINCAYA DEK TAVİZSİZ BİR ŞEKİLDE DEVAM EDECEKTİR”

    Elde edilen bilgi ve belgeler doğrultusunda FETÖ ile mücadelemiz, büyük bir hassasiyetle devam etmektedir. Hain örgütle mücadelemiz, iltisaklı tek bir personel kalmayıncaya dek tavizsiz bir şekilde ve kararlılıkla devam edecektir.

    Hâlihazırda Millî Savunma Üniversitesi Müşterek Harp Enstitüsünde eğitim öğretim tüm öğrenciler için (dost/müttefik ülkeler dâhil) Türkçe olarak verilmektedir. Ancak, gelen yoğun talepler üzerine Türkçeye ilave olarak anılan eğitimin İngilizce olarak da ayrı bir seminer halinde verilmesi için çalışmalarımızı başlatmış bulunuyoruz. Söz konusu seminer dersleri 2024 yılı başından itibaren verilmeye başlanacaktır.
    Askeralma faaliyetlerimiz ise, 2019 yılında yürürlüğe konulan Kanun çerçevesinde sürdürülmektedir. Söz konusu Kanun hükümlerinden, yürürlüğe girmesinden bugüne kadar 2 milyon 817 bin 600 kişi askerlik yaparken, 641 bin 544 kişi de Bedelli Askerlik Uygulamasından kişi istifade etmiştir.

    Millî muharip uçağımız Kaan’dan Hürjet’e, insansız savaş uçağımız Kızılelma’dan Anka-3 ve Atak-2’ye, dünyanın ilk SİHA gemisi TCG Anadolu’dan TCG İstanbul’a, İMECE uydumuzdan Yeni Altay Tankı ve Fırtına Obüsüne birçok kritik projemizin hayata geçirilmesi uluslararası pazarda önemli bir aktör haline gelen Türkiye’nin gücünü simgelemektedir.

    “DÜN SAYIN CUMHURBAŞKANIMIZ ABD BAŞKANI BIDEN İLE TELEFON GÖRÜŞMESİ YAPTILAR. BIDEN ‘BUNU EN KISA SÜREDE KONGREYE İLETME HAZIRLIKLARINI YAPTIM’ DEDİ”

    ABD’den 40 adet F-16 Blok 70 Viper alımı ile 79 adet modernizasyon kiti talep ettiğimiz süreci takip ediyoruz. ABD ile teknik toplantılar tamamlandı. Ancak bir an evvel olumlu ve somut adımlar atılarak sürecin başlatılmasını beklediğimizi de muhataplarımıza iletiyoruz. Bu konuyla ilgili dün Sayın Cumhurbaşkanımız, ABD Başkanı Biden ile bir telefon görüşmesi yaptılar. Başkan Biden da ‘Bunu en kısa sürede kongreye iletme hazırlıklarını yaptım’ diyerek ifade etmiş. Tedarik sürecinde en önemli husus müttefiklerin birbirine yaptırım uygulamamasıdır. Müttefiklerin, Türkiye’nin küresel ve bölgesel fonksiyonunu iyi anlaması, ona göre bu gibi tahdit uygulamalarından derhâl vazgeçmesi gerektiğini her zaman ifade ediyoruz. Güçlü Türkiye’nin, güçlü Türk Silahlı Kuvvetlerinin; güçlü NATO ve güçlü ittifak demek olduğunu hatta güçlü terörle mücadele olduğunu vurguluyoruz. Temenni ediyorum ki önümüzde süreçte somut gelişmeler olacaktır.

    “EN ÜST VERSİYON 40 EUROFIGHTER UÇAK ALMA PLANIMIZ VAR”

    F-16 tedarik ve modernizasyonu süreci devam ederken üzerinde durduğumuz tek uçak; oldukça etkili olan ve en iyi alternatif olarak gördüğümüz Eurofighter. İlk aşamada 20 daha sonra da 20 olmak üzere en üst versiyon 40 uçak alma planımız vardır. İngiltere’nin bu konudaki desteği ve yaklaşımı diğer müttefiklere örnek olması açısından önemlidir. İspanya da benzer desteği bize vermektedir. Almanya’nın itirazları konusunda; müttefiklik ruhu esaslarında, ortak güvenlik perspektifine uygun seçenek ve kararların alınması doğru bir yaklaşım olacaktır.
    Tüm bunların ötesinde asıl hedefimiz, muharip eğitim uçağımız HÜRJET ve 5’inci nesil millî muharip uçağımız KAAN’dır. KAAN’ın; ilk uçuşunun 27 Aralık’ta gerçekleştirilmesi, yerli motorun 2028’de hazır olması ve en geç 2032’de de envantere alınması planlanmaktadır.

    Başta deprem bölgelerinde hayatın normalleştirilmesi olmak üzere orman yangınları ve diğer afetlerle mücadele çalışmaları ile insani yardım faaliyetlerine yurt içinde ve dışında ilgili bakanlık ve kurumlarla tam bir koordinasyon içerisinde çalışmalarımız sürdürülmektedir. Türk Silahlı Kuvvetlerimiz tarafından oluşturulan Rezerv Güç ile yangın söndürme çalışmalarına sağlanan destek de aralıksız sürdürülmektedir. Bu çerçevede, Silahlı Kuvvetlerimize ait helikopter ve uçaklarımız tarafından yıl içerisinde bin 369 sorti yapılarak yangınla mücadele çalışmalarına katkı sağladık.”

    SORULARI DA YANITLAYAN YAŞAR GÜLER: “YPG’Lİ TERÖRİSTLERLE YAPTIKLARI HİÇBİR FAALİYET KABUL EDİLEMEZ”

    Bakan Güler sunumunun ardından soruları yanıtladı. Güler’in yanıtlarından öne çıkanlar şöyle:

    “(ABD’nin terör örgütü PKK/YPG ile tatbikat yapması) Bir müttefikimizin bir terör örgütüyle temasta olması bile kabul edilebilecek bir şey değildir. Sonuçta biz NATO’da müttefikiz.

    Bizim kimseden çekincemiz yok. Sayın Cumhurbaşkanımız başta olmak üzere NATO ve benzeri toplantılarda söyleyeceklerimizi açıkça dile getiriyoruz. Müttefiklerimizin Suriye’de yaptıklarının kabul edilemez olduğunu her ortamda vurguluyoruz. Kimse bizim zekamızla alay etmesin. YPG’li teröristlerle yaptıkları hiçbir faaliyet kabul edilemez. Daha önce teröristlere helikopter kullanma eğitimi veriyorlar dedim. Yine geçtiğimiz hafta içinde tatbikat yaptılar teröristlerle. Her gelişmeyi yakından takip ediyoruz. Bu durumun kabul edilebilir tarafı yoktur.
    (Hisar ve Siper’in hava savunma sistemine katkıları) Günümüzde bir ülkenin hava savunma sistemlerindeki başarısı caydırıcılığının en önemli göstergesidir. Türk Silahlı Kuvvetleri olarak birinci önceliğimiz caydırıcılığımızı en üst seviyeye çıkarmaktır. Bu kapsamda; hem alçak irtifa hem orta irtifa hem de yüksek irtifada sistemlerimizin hepsinin prototipleri tamamlandı. İnşallah önümüzdeki 2-3 yıl içerisinde hava savunma konusunda hiçbir ihtiyacımız olmaksızın tamamen yerli ve millî sistemlerimizle hava sahamızı savunuyor olacağız.

    “F-16 MODERNİZASYONUNU ÇOK RAHAT KENDİMİZİN YAPABİLECEĞİNİ DÜŞÜNÜYORUZ”

    (ABD’den F-16 tedariki) Türk Silahlı Kuvvetlerinin şu anda envanterinde bulunan uçakları yeterlidir. Ancak biz geleceği düşünmek ve planlamak durumundayız. ABD’den 40 adet F-16 Blok 70 Viper alımı ile 79 adet modernizasyon kiti talep ettiğimiz süreci takip ediyoruz. Mevcut F-16’larımızı modernize etmek istiyoruz. Türkiye’nin etrafındaki hiçbir ülkede TUSAŞ gibi bir kuruluş yok. F-16 modernizasyonunu çok rahat kendimizin yapabileceğini düşünüyoruz. Şu an sorun görmüyoruz, ancak süreç uzarsa savunma ve güvenliğimiz için gerekli her türlü tedbiri gecikmeksizin alırız.

    (Eurofighter tedariki) F-16 tedarik ve modernizasyonu süreci devam ederken üzerinde durduğumuz tek uçak; oldukça etkili olan ve en iyi alternatif olarak gördüğümüz Eurofighter. Biz ilk aşamada 20 daha sonra 20 olmak üzere en üst versiyon Eurofighter almak istediğimizi ilettik. Daha önce ifade ettiğimiz gibi İngiltere ve İspanya bu talebe olumlu bakıyor. Bir ülke müttefikliğe aykırı bir şekilde buna karşı çıkıyor. Biz müttefiklerin birbirlerine yaptırım uygulamasını müttefiklik ruhuna aykırı buluyoruz.

    Biliyorsunuz asıl hedefimiz 5’inci nesil millî muharip uçağımız KAAN’ı Türk Silahlı Kuvvetleri envanterine almaktır. O döneme kadar Eurofighter alma konusunda bir gelişme olmazsa ve süreç uzarsa zaten böyle bir ihtiyaç da kalmamış olacaktır.

    Müttefiklerimizin de kullandığı Eurofighter’ların iyi bir uçak olduğunu ve Hava Kuvvetlerimiz tarafından sorunsuz bir şekilde kullanılacağını değerlendiriyoruz.

    “BEKLENTİMİZ KARŞI TARAFIN SÖZÜNÜ TUTMASI VE SOMUT ADIMLAR ATMASIDIR”

    (İsveç’in NATO üyeliği onayı için F-16 satışı şart olarak koşulacak mı?) Bizler müttefiklerimizle ilişkilerimizde hiçbir zaman ‘Sen bunu yaparsan ben de bunu yaparım’ gibi tutum ve yaklaşımda bulunmadık. Sayın Cumhurbaşkanımız İsveç’in NATO üyeliği konusunu parlamentoma göndereceğim” dedi ve sözünü tuttu. Beklentimiz F-16 konusunda da bizim yaptığımız gibi karşı tarafın sözünü tutması ve somut adımlar atmasıdır.

    “SADECE F-35’LERE SAHİP OLMAK 85 MİLYONLUK TÜRKİYE’YE TEHDİT OLUŞTURMAZ”

    (Yunanistan’ın F-35’e sahip olacak olması Türkiye adına olumsuz güç dengesine neden olur mu?) Biz gerçek anlamda Yunanistan ile iyi komşuluk ilişkilerini kurmak istiyoruz. Sadece F-35’lere sahip olmakla 85 milyonluk Türkiye’ye herhangi bir tehdit oluşmaz. Önemli olan caydırıcı bir güce sahip olmaktır. Sn. Cumhurbaşkanımızın liderliğinde caydırıcı gücümüzü artırmayı ve komşularımızla iyi ilişkileri sürdürmeyi devam ettireceğiz.

    (Türkiye’nin Karadeniz’deki tehdit algısı nedir?) Bizim Karadeniz ile ilgili yıllardan beri gelen bir politikamız var. Karadeniz, karadenize sahili olan ülkeler tarafından yönetilmelidir ve sorunlar bu ülkelerce çözülmelidir. Karadeniz bir huzur denizi olarak kalmalıdır. Karadenizdeki bölgesel sahiplilik ilkesini sürdürmeye devam etmeye çalışıyoruz. İhtiyaç olursa müttefiklerimizden yardım isteriz. Ama şuanda bir ihtiyaç yok.

    “TUZLA PİYADE OKULU’NDA SORUMLU GÖRÜLEN YÖNETİCİLER DE GÖREVDEN UZAKLAŞTIRILDI”

    (Tuzla Piyade Okulu’ndaki iddialar) Tuzla Piyade Okulu’ndaki olay 10 Kasım’da meydana gelen bir hadise. Bir tane öğrenci subayımız, yakasına takması gereken fotoğrafı takmıyor ve ‘toplu iğnem yok onun için takamadım’ gibi bir gerekçe ortaya sürüyor. Ona tepki gösteren başka öğrencilerle aralarında tartışma yaşanıyor. Bu olay sonucu hepsi geçici olarak görevden uzaklaştırıldı. Bu olayla ilgili mahkeme ve Yüksek Disiplin Kurulu’nda verilecek kararları duyuracağız. Sorumlu görülen yöneticiler de görevden uzaklaştırıldı. Bu aşamada olayı yanlış yerlere götürecek yorumlardan kaçınmalı ve adli sürecin sonuçlanması beklenmelidir.

    (Suriye ile ilişkiler ne durumda?) Biz bütün komşularımızla iyi ilişkileri sürdürmek, kurmak ve onu devam ettirmek amacındayız. Suriye’de dörtlü toplantılar başlamıştı. Rejimin, BM’nin kendisine yüklediği sorumlulukları var; anayasanın kabulü, halkın onayına sunulması, seçimlerin yapılması gibi… Bu şartlar yerine getirildikten sonra biz de herkes gibi gereğini yapacağız.

    Biz Fırat Kalkanı ve Zeytin Dalı Harekatları başlamadan önce çok şey yaşadık. Suriye’den ne kadar tehdit almışız, ne kadar roket saldırısına maruz kalmışız ona bakmak lazım.

    600 vatandaşımızı şehit vermişiz. Sadece Zeytin Dalı Harekatı’nda 54 şehidimiz var. Şimdi ‘Suriye’de ne işimiz var’ diye soruyorlar. 600’ün üzerinde vatandaşımızı kaybetmişiz böyle bir şey sorulabilir mi? Anayasa ve seçimler yapıldıktan sonra ve hudutlarımızın güvenliği sağlandıktan sonra gerekeni yapacağız. Ama sınırlarımızın güvenliği sağlanmadan, rejimin verdiği sözler yerine gelmeden kimse bizden bunu beklemesin.

    “BÖYLE BİR İHTİMALİN OLMASI MÜMKÜN OLAMAZ”

    (İsrail’in Türkiye’ye saldırma ihtimali var mı?) Böyle bir ihtimalin olması mümkün olamaz. Tabi ki Milli Güvenlik Kurulumuz var, gerekli risk değerlendirmeleri yapılıyor ama Türkiye’ye yönelik bir tehdit bulunmamaktadır. Herkes herkesi bilir.

    (‘Mağusa’da üs kuracağız’ açıklaması) Biz Kıbrıs’ta bir üstten ziyade gemilerimizi bağlamak için eski bir limanı yenilemek istiyoruz. Oraya sık sık gemilerimiz gidiyor, tatbikatlara katılıyoruz, ziyaretler yapıyoruz ama yarın TCG ANADOLU oraya gitse bağlanacağı iskele yok. Orada eski bir iskele var onu yeniliyoruz.

    BEDELLİ ASKERLİK

    (Bedelli askerlikte fiyat değişikliği ve kışlasız askerlik söz konusu olur mu?) 2019’da bir kanun çıktı, artık buna herkes uyacak. Bundan geri adım atmamız söz konusu değil. Toplumun her kesimi destek verdi ve meclisin onayıyla çıktı. Bizim askerlik sistemimiz Türkiye’nin garantisidir. Biz hiçbir zaman tamamen profesyonel orduyu istemiyoruz ve düşünmüyoruz. Bunu vatandaşımız da istemiyor. Bizim şuanda ki hedefimiz, yüzde 50 yükümlü, yüzde 50 de profesyonel asker.

    “SURİYE’YE GİRMİŞSEK HER ŞEY MASADADIR”

    (Suriye’de kara harekâtına ihtiyaç var mı?) Biz zaten Suriye’ye girmişsek her şey masadadır demektir. Türkiye bir tehlikeyi görürse ve operasyon yapmamız gerekiyorsa hiç tereddütsüz yapacağımızdan kimsenin şüphesi olmasın.

    (Irak’ın kuzeyinde hedefe ulaşıldı mı?) Yapılan operasyonların sınırlarımıza etkisi var mı? 5-6 senedir sınırlarımızda bir tehdit yok. Şırnak’a, Hakkari’ye gidip geliyoruz ve emniyetli olduğunu görüyoruz. Bizim şuanda Irak kuzeyindeki Pençe-Kilit bölgesinde az bir işimiz kaldı. Teröristlerin “kale” diye kazdıkları yerler onların mezarı oluyor. Bir kaç yer daha var ve oraları da onların mezarına çevireceğiz.

    (S-400 ne kadar sürede aktive oluyor?) Bu bir savunma silahı. Bize taaruz eden birisi var da savunma silahını kullanmadık mı? Bugün bir ülke “2 saat sonra taaruz ediyorum” diyerek başka bir ülkeye saldırmıyor. Bir savaş durumunda yığınak yapacaksınız, uçaklarınızı kaydıracaksınız, yüzlerce tren, vagon çalışacak, seferberlik vesaire ilan edilecek. Yani kimsenin haberi olmadan bir ülke başka bir ülkeye hava saldırısı yapması çok zor. Biz de ihtiyaç hasıl olduğunda S400’leri kullanmakta tereddüt etmeyeceğimizi defalarca dile getirdik.

    “MEDYA İLE HER ŞEYİ ŞEFFAFLIKLA PAYLAŞMAYA VE SONUÇLARINA KATLANMAYA HAZIRIZ. HİÇBİR ŞEYİ SAKLAMAYACAĞIZ”

    Bizim yüzde 100 aleyhimize dahi olsa her olayı sizlerle paylaşacağız. Hiçbir şekilde bundan geri adım atmayacağız. Bugün ne Türkiye’de ne de dünyanın herhangi bir ülkesinde hiçbir şeyi saklayamazsınız. Biz medya ile samimi olarak her şeyi şeffaflıkla paylaşmaya ve sonuçlarına katlanmaya hazırız. Hiçbir şeyi saklamayacağız.”

  • ÖZGÜR ÖZEL, CHP GENÇLİK KOLLARI’NA SESLENDİ: “BÜTÜN GENÇLERE DEMOKRASİNİN YENİDEN KURULUŞUNUN MÜMKÜN OLDUĞUNU, BÜTÜN ÖZGÜRLÜKLERİN YAŞANABİLECEĞİNİ, GERÇEK BİR DEMOKRATİK CUMHURİYETE KAVUŞACAĞIMIZI, ANLATMANIZ GEREKİYOR”

    Haber: SULTAN EYLEM KELEŞ / Kamera: KERİM UĞUR

    CHP Genel Başkanı Özgür Özel, Manisa’da, partinin gençlik kolları üyelerine; “Türkiye’de büyük bir umutsuzluk, büyük bir hayal kırıklığı var. Bu salonun görevi CHP’deki örgütlü gençlerle, bütün gençleri örgütleyip yeniden kurtuluşun mümkün olduğunu, demokrasinin yeniden kuruluşunun mümkün olduğunu; konserlerin, festivallerin iptal olduğu bir ülke değil bütün özgürlüklerin yaşanabileceğini, kimsenin yaşam biçimine müdahale edilmeyecek gerçek bir demokratik Cumhuriyete kavuşacağımızı, bu ülkenin kaynaklarının hepimize yeteceğini, bu ülkenin bizim için gerçekten yaşanılacak bir ülke haline gelmesi için bu ülkeye hep beraber inanmamız gerektiğini; onlara sizin anlatmanız, hep beraber onları ikna etmemiz gerekiyor” sözleri ile seslendi.

    CHP Genel Başkanı Özgür Özel, Manisa’da; CHP Gençlik Kolları İl Başkanları Toplantısı’nda konuştu. Özel, şunları söyledi:

    “Hepiniz, Fatih Sultan Mehmet’in yetiştiği topraklardasınız. 17 şehzadenin yetiştiği, altısının tahta geçtiği topraklardasınız. Kanuni Sultan Mehmet’i yetiştiren topraklardasınız. 2. Selim’i, 3. Murad’ı, 3. Mehmet’i, 1. Mustafa’yı yetiştirip; tahta yollayan memlekettesiniz. Dünyanın en eski festivallerinden bir tanesi olan Mesir Festivali’nin yapıldığı kenttesiniz… Bir emek kentindesiniz. Dünyada paranın ilk kez basıldığı kenttesiniz. Şehzadeler Kenti demek sadece sağ siyasetçilerin, Osmanlıyı kendilerince sahiplenenlerin bütün kibrine rağmen; yaptıkları iyisi kötüsüyle Cumhuriyet ilan edilene kadar, yükselme döneminde dünyaya kattıkları ile çok önemli topraklardayız…

    CHP’liler olarak tarihi ile barışık; tek adam yönetiminin, denetimsiz bir tek adamın koca bir imparatorluğu önce hasta adam, sonra işgale uğramış bir ülke yaptığını; ondan bir Kurtuluş Savaşı’nın nasıl örgütlendiğini, önce Kurtuluş’un sonra Kuruluş’un nasıl gerçekleştiğini; bunun sonucunda Cumhuriyet’in kıymetini en iyi bilenler bizleriz. Biz Hezarfen Ahmet Çelebi’yiz, Galata Kulesi’nden uçmayı hayal edebilen, hesabı kitabı yapan Hezarfen Ahmet Çelebi’ye sahip çıkıyoruz biz… Biz Mimar Sinan’ı destekliyoruz. Biz; bilime sahip çıkan, bu toprakların gelişimi için taş üstüne taş koyan herkesi destekliyoruz. Biz en çok, bu toprakların yetiştirdiği en büyük devrimci Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ü destekliyoruz.

    Gençlik demek, umut demek; heyecan demek, yeni fikirlere açık olmak demek. Geleceğe dair bir hedef koymak demek. Geleceğe umutla bakabilmek demek. Bugün ülkeyi yönetenler, ‘hedef 2023’ dediler. Hedeflerine belki kendilerini iktidarda tutmaya, bizim yaptıklarımızla yapamadıklarımızla çok başarmışken Cumhuriyet’in 100. Yılında, iktidarı yine CHP’ye, yani kurucunun kurduğu partiye almayı; çok ufak bir farkla kaybettik. Bizim bundan sonra Atatürk’ün bize vermiş olduğu en önemli görevi, gelişmiş ülkeleri yakalama ve geçme görevini, onun vasiyetini yerine getirmektir.

    Bu vasiyet yerine gelecekse, mesela 2023’ü hedefleyenler kendi hedeflerine ulaştılar belki. Ancak milli gelir hedefleri 25 bin dolardı, 10 bin 660 dolarda bıraktılar. İhracat hedefi, yarısını bile tutturamadı, Ülkenin ekonomi büyüklüğünde, 2023 hedefinin yarısındayız. İstihdamda yarısındayız, enflasyonda kat kat ilerisindeyiz. Bütün hedeflerin tutabilmesi için bu ülkeyi Osmanlı’yı felaketlere sürükleyen bir tek adam anlayışının değil, bu ülkeyi bir demokrasinin yönetiyor olması lazım. Kuvvetler ayrılığının, hukukun üstünlüğünün, güçlü bir parlamento, bağımsız yasama ve güçlü denetim yapabilen milletvekillerinin olması lazım. Parlamentonun denetimine tabi bir yürütme organının olması lazım. Bunların olduğu yerler var. Olmadığı yerler var. Gazi Mustafa Kemal Atatürk batıyı işaret ederken; gelişmişliği, hukuku, bilimi gösterdi. Onun gösterdiği yerde bugün, 45 bin dolar milli gelir var AB’de. 70 bin dolar var İskandinav ülkelerinde. Bizde 10 bin dolar. Geminin rotasını batıdan doğuya çeviren ve Şangay İşbirliği Örgütü’ne girmek istiyoruz diyenin gösterdiği yerde 4 bin 500 dolar milli gelir var.

    “GENÇLİK KOLLARI CUMHURİYET’İN İKİNCİ YÜZYILINDAKİ İKTİDARINIZI KURACAK VE YÖNETECEK OLANLARDIR”

    Türkiye, önümüzdeki günlerde, CHP’ye oy verip AB’ye mi girecek, yoksa recep Tayyip Erdoğan’ın hayallerine teslim olup, 4 bin 500 dolarla Şangay İşbirliği Örgütü’nde mi sürünecek, buna karar verecek. Burada mütevazi yöneticiler, zengin bir halk; bu tarafta kocaman saraylar, en pahalı makam arabaları, yüzen saraylar, uçan saraylar; itibardan tasarruf etmeyen otoriter liderler ama sürünen bir halk var. Biz vatandaşlarımıza en çok bu konunun üzerinde düşünmemiz gerektiğini hatırlatıyoruz. Biz vasiyeti yerine getireceksek, 100 yıl önce yapanlar nasıl yaptıysa, öyle yapacağız. 100 yıl önce yapanlar, bu işi 42 yaşında bir Cumhurbaşkanı ile yaptılar. Köy Enstitüleri’ni kuran Hasan Ali Yücel’i 70 yaşında öğretmenler anıyor, oysa o gün 40 yaşında olduğunu unutmamak lazım… Refik Saydam 39 yaşında Sağlık Bakanıydı. Bülent Ecevit, 1961’de 36 yaşında Çalışma Bakanıydı. Deniz Baykal, Bülent Ecevit’in ilk kabinesinde kendisi 35 yaşındaydı ve Maliye Bakanıydı. Önder Sav, Çalışma Bakanı olduğunda 36 yaşındaydı. 38 yaşında Ahmet Taner Kışlalı Kültür ve Turizm Bakanıydı. Hem bu isimlerle övünüp, sonra siyaseti belli yaş grupları ile yapıp, Gençlik Kollarını bayrak asacak, afiş asacak, bildiri dağıtacak, alkış yapacak bir gençlik kolları olarak göremeyiz. Gençlik Kolları Cumhuriyet’in ikinci yüzyılındaki iktidarınızı kuracak ve yönetecek olanlardır.

    Genç arkadaşlarımızın listelerde olmaları lazım. CHP’nin gençlik kolları genel başkanı, listelerin yapıldığı güne kadar; o makama seçildiyse, PM’nin, MYK’nin doğal üyesi ise, o salonda her hafta partinin yönetimine katkı sağlayacak noktaya layık görülüyorsa; onu ilinde listenin başına layık göreceğiz. Gençlik Kolları İlçe Başkanlarından, siz çalışıp kriteri belirleyecekseniz; Gençlik Kolları İl Başkanlarından 4 Eylül ile 9 Eylül arasında yapacağımız Büyük Kurultayımızda Sivas’ta başlayacağız, Ankara’da devam edeceğiz… O tüzüğe yazacağız, en başarılı beş ilçe başkanını, beş gençlik kolları il başkanını, ön seçime sokmadan, görevini iyi yaptı diye, başardı diye, tüzüğe yazacağız, listenin başına koyacağız. Böyle bir hazırlık yapmaya hazırsanız, Türkiye’yi de yönetmeye hazırsınızdır.

    “HEPİMİZ BİRDEN CHP’Yİ VE TÜRKİYE’Yİ DEĞİŞTİRMEYE KENDİMİZİ NEFER KILACAĞIZ”

    Parti Meclisi’nde söz verdim, yaş ortalaması 43 PM’nin. Kadın erkek eşit temsil olacak dedim, 9 kadın, 9 erkek; hepsi MYK üyesi. Tayyip Erdoğan, 18’de bir kadın koydu. Senin yerin aile diyor, kadın bir tek o işten anlar diyor. Gerisi erkek işi, karışma elinin hamuruyla diyor. Bizim iktidarımızda bakanların yarısı kadın yarısı erkek olacak. İşte PM değişti, MYK değişti. Hepimiz birden CHP’yi ve Türkiye’yi değiştirmeye kendimizi nefer kılacağız. Biz başarırsak Türkiye başaracak. Bu salondakiler başarırsa hep birlikte başaracağız.

    En büyük yatırımı size yapacağız. Eğitim alacaksınız, çalışacağız, deneyimleri paylaşacağız. Biz bundan sonraki seçimde iktidara geldiğimizde bu salondan bakanları çıkarabiliyorsak, o zaman başardık demektir. Yoksa 75 yaşında, karşınıza birileri geliyor, ‘ben 1960’ların gençlik kolları başkanıyım.’ Biz artık geçmişte gençlik kolları başkanı olmakla değil, gençlik kollarından çıkmış bakanlar olmakla, başbakan olmakla, Cumhurbaşkanı olmakla övünmemiz lazım.

    “BEKA SORUNU DÜNYANIN BURADA HAYAL KURMASI DEĞİL, BU ÜLKENİN GENÇLERİNİN SİZİN YÜZÜNÜZDEN YURT DIŞINDA HAYAL KURMASIDIR”

    Ülkenin en önemli sorunu var. Büyük bir beka sorunu olduğuna katılıyorum; Sayın Bahçeli gibi, Sayın Erdoğan gibi… O sorun, bu ülke dünyanın en güzel ülkesi, bu ülke üzerinde bütün dünya hesap yapıyor, hayal kuruyor. Onlara bakarsan sorun bu. Yarın gelebilirler, işgal edebilirler. Bu tarafı kolay, 100 yıl önce nasıl izin vermediysek, bütün dünya hayal kursa da kimsenin emellerine ulaşmasına izin vermeyiz. Ama bütün dünya bu güzel ülke üzerinde hayal kurarken, bu ülkenin gençleri dünyanın başka ülkelerinde hayal kuruyor. Türkiye’de gençlerin yüzde 75’i, bavulları kafada toplamış, fiilen toplaması an meselesi. Ey Recep Tayyip Erdoğan, bu ülkenin beka sorunu dünyanın burada hayal kurması değil. Bu ülkenin gençlerinin sizin yüzünüzden yurt dışında hayal kurmasıdır…

    Türkiye’de büyük bir umutsuzluk, büyük bir hayal kırıklığı var. Bu salonun görevi CHP’deki örgütlü gençlerle, bütün gençleri örgütleyip yeniden kurtuluşun mümkün olduğunu, demokrasinin yeniden kuruluşunun mümkün olduğunu; konserlerin, festivallerin iptal olduğu bir ülke değil bütün özgürlüklerin yaşanabileceğini, kimsenin yaşam biçimine müdahale edilmeyecek gerçek bir demokratik Cumhuriyete kavuşacağımızı, bu ülkenin kaynaklarının hepimize yeteceğini, bu ülkenin bizim için gerçekten yaşanılacak bir ülke haline gelmesi için bu ülkeye hep beraber inanmamız gerektiğini; onlara sizin anlatmanız, hep beraber onları ikna etmemiz gerekiyor.

    “YURTTAN SESLER PROGRAMI…”

    KYK yurtlarında yaşanan sorunlar… Bu hafta yurtlarda 3 ayrı grup milletvekili, PM üyeleri ve Gençlik Kollarından oluşan; Türkiye’de yurt ziyaretlerine, yurt raporlarının hazırlanması; yurttaki gençlerin seslerinin duyurulmasına Yurttan Sesler programına başlıyorlar. Bir ihbar hattı kuruyoruz. KYK yurtlarındaki sorunlara taraf olacağız. Güvenlik, temizlik, sıcak su yetersizliğini, yemeklerden zehirlenmeyi, asansör problemlerini büyüteç altına alacağız.

    Gençleri kimse yukarıdan bakılacak ve kolayca ezilecek karınca gibi görmesin. Karıncanın kardeşi var, o da CHP’dir.

    38 yaşında Yunus Emre Göçer hayatını kaybetti. Somali Cumhurbaşkanı’nın oğlu sıkıştırdı ve öldürdü ve kaçtı. Bu mesele üzerinde çok durduk, durmaya da devam edeceğiz. Yunus Emre’nin eşine çocuklarına gittim. Bir tanesi özel eğitime muhtaç bir çocuk. Ekrem Başkan o sorunu çözüyor. Barınma sorunlarını Maltepe Belediyemiz çözecek. O sorunu gündemde tutmaya devam edeceğiz. Nihayet, Yılmaz Tunç’a mikrofon uzattılar. ‘Kurye öldü’ dediler, ‘Gündem Filistin’ dedi ittirdi mikrofonları. O Yılmaz Tunç, çıktı; sizin sayenizde diyor ki ‘Somalili sanık Türkiye’ye gelecek. Biz vatandaşımızın savunmasını, CHP’ye ve Özgür Özel’e bırakmayız.’ Bugüne kadar aklınız neredeydi? Yılmaz Tunç, bundan sora böyle sorumluluk yaparsanız, biz CHP Gençlik Kolları ile birlikte sizin yakanızı bırakmayız.

    “BİZİM ZAMKIMIZ MENFAAT İLİŞKİSİ DEĞİL. VATAN, MİLLET, BAYRAK, ATATÜRK SEVGİSİ”

    Geçen hafta Almanya’daydık… Vardığımız sonuç şu: Türkiye Cumhuriyeti, AB’ye layık bir ülkedir. AB yürüyüşünü, ancak ve ancak kendisine Avrupa’yı, Avrupa’nın gelişmişlik düzeyini, hukuk düzeyini; sosyal demokrat bir parti hayata geçirebilir. Biz bu hedefi önümüze koyuyoruz…

    İnsan biriktireceğiz. Kin biriktirmeyeceğiz birileri gibi. Bu partide gözümüzün değdiği herkesi yanımıza alacağız. Karşımızda kimse yok. Benim karşımda AK Parti var, MHP var; bu ülkenin yarınları iyi olmasın isteyenler var. Bizim en kötümüz, onların en iyisinden iyidir. Bizim 40 yıldır iktidar olmadığımız halde, pırıl pırıl 81 il başkanımız var. Bizim zamkımız menfaat ilişkisi değil. Vatan, millet, bayrak, Atatürk sevgisi…

    “FİLİSTİN MESELESİ; SİZ KULAĞINIZIN ÜSTÜNE YATARKEN, CHP’NİN MESELESİYDİ”

    Bugün Tayyip Erdoğan halen bizi, Netanyahu ağzıyla konuşmakla suçluyor… Türkiye Filistin meselesini, iç politikada elverişli bir alan gördükleri için, biz meselede Yaser Arafat-Ecevit çizgisinden geldiğimizi görüyor ama görmezden gelmeye çalışıyor. Tayyip Erdoğan. Filistin meselesi; siz kulağınızın üstüne yatarken, CHP’nin meselesiydi, devrimci gençlerin meselesiydi, yine bizim meselemizdir.

    Kendisine bir çağrıda bulundum: Eğer cesaretin varsa ben hazırım. Benim valizim hazır. Ben zaten izin bekliyorum, Gazze’ye gideceğim. Gel Devlet Bahçeli’yi çağır, bütün partilerin genel başkanlarını çağır; hep beraber Refah Sınır Kapısı’na dayanalım, Filistin meselesini bütün dünyaya anlatalım.

    Yerel seçimlere gidiyoruz… Öncelikle 226 aday duyurduk. Hepsi bölgesinde tek adaydı. Şu an duyurulmayan belediye başkanlarının hiçbirisi, ‘acaba durumu riskte’ diye düşünmesin. Çünkü birden çok adayın olduğu yerlerde, aday duyurmadık. Belediyenin bizde olduğu, memnuniyet anketi yaptığımız yerlerde duyurmadık. Önümüzdeki dönemde peyderpey duyurulacak. Dört büyükşehri açıkladık. Biz belediye başkanı açıklarken, örneğin Halk Ekmeği kuran Ahmet İsvanları açıklıyoruz, suyun ilk 10 tonunu bedava veren Osman Özgüvenleri açıklıyoruz, Türkiye’nin ilk metrosunu yapanları, sosyal belediyecilikle Türkiye’yi tanıştıranları açıklıyoruz. Tabii ki bu listelerde çok istememize rağmen arzu ettiğimiz kadar genç ve kadın olmayacak. Bir öğrenilmiş çaresizlikten, bir cam tavandan dolayı olmuyor… Kazanmaya en yakın, kazanabilecek adaylarla yol yürüyoruz. Ama burada kadın varsa, genç varsa onları tercih ediyoruz… Belediye Meclis listelerinde kadın ve gençlik kotası uygulanacak…

    “CHP’NİN OKLARININ ARASINDA SEFACILIK YOK”

    Bu koltuğa kimse sefa sürmek için gelmiyor. CHP’nin oklarının arasında sefacılık yok. Devrimcilik var, Atatürk nasıl cesaret ettiyse, biz de cesaret edeceğiz. Bu neye mal olursa, olsun. Bu yaptığımız; gençleştiren, kadınlara alan açan işler neye mal olursa, kim bozulacak olursa, kim karşımıza geçecek olursa olsun; biz bu işi usulüne uygun, olması gerektiği gibi, CHP’nin değerlerine uygun, bir sosyal demokrat partide nasıl olması gerekiyorsa o şekilde yapacağız… Bize güçlü erkeklerin atadığı kadınların olduğu listeler değil; güçlü kadınların ve gençlerin bileğinin hakkıyla geldiği listeler lazım, böyle listeler yapacağız.

    Bir genci kim yıldırıyorsa sizin haberiniz olacak, Gençosman’ın haberi olacak, Özgür Özel’in olacak. Üç telefonla genel başkan. Siz sadece haberi verecekseniz, gerekli tutumu ben alacağım.

    “ATATÜRK CUMHURİYETİ CHP GENEL BAŞKANI’NA EMANET ETMEDİ, SİZE EMANET ETTİ”

    Biz önümüzdeki seçimlere giderken, seçmen baktığında; bu CHP bu ülkeyi yönetir diyecek. Bak, yüzde 50’si kadın ülkenin, CHP’de de öyle. Şunlara bak pırıl pırıl gençler var diyecek. Kimin nasıl inandığı, nasıl yaşadığı değil; önemli olan kafanın içindeki. Başının üzerine sardığı ile ilgilenmiyoruz, çok da saygı duyuyoruz. Herkesin kafasının içine bakıyoruz. Dürüst mü, ahlaklı mı, çalışkan mı; bu partiyi seviyor mu, bu ülkeyi seviyor mu? Bütün gençleri kucaklayın. Ailesi hangi görüşte olursa olsun, kucaklayın. Hep birlikte Türkiye’yi kucaklarsak, başaracağımıza önce kendimizi sonra Türkiye’yi inandırırsak, Türkiye’yi kurtaracağız. Size inanıyorum.

    Atatürk Cumhuriyeti CHP Genel Başkanı’na emanet etmedi, benim öyle bir sorumluluğum yok. Ben partiyi yönetmekle meşgulüm. Atatürk Cumhuriyet’i size emanet etti. Sizin sorumluluğunuz çok ağır, Gereğini yerine getirin. Cumhuriyeti kurtarın.”

  • CHP’YLE İŞ BİRLİĞİNİ SAVUNAN İYİ PARTİ’Lİ ÖZKAN: “BUGÜNE KADAR BİR ARKA KAPI DİPLOMAMİSİ YÜRÜTTÜM AMA ARTIK ORTAYA ÇIKAN SONUÇ BİR ÇIKMAZ SOKAK. YAPACAĞIMIZ ÇOK FAZLA BİR ŞEYİN KALMADIĞINI DÜŞÜNÜYORUM”

    CHP’YLE İŞ BİRLİĞİNİ SAVUNAN İYİ PARTİ’Lİ ÖZKAN: “BUGÜNE KADAR BİR ARKA KAPI DİPLOMAMİSİ YÜRÜTTÜM AMA ARTIK ORTAYA ÇIKAN SONUÇ BİR ÇIKMAZ SOKAK. YAPACAĞIMIZ ÇOK FAZLA BİR ŞEYİN KALMADIĞINI DÜŞÜNÜYORUM”

    Haber: OKTAY YILDIRIM Kamera: ADEM KARABAYIR

    Yerel seçimlerde CHP ile iş birliğini savunan İYİ Parti İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Meclisi Grup Başkanvekili İbrahim Özkan, bugüne kadar bir “arka kapı” diplomasisi yürüttüğünü belirterek “Teşkilatlarımızın motivasyonu ve yükselmesi için elimden geleni yaptım. Ama ortaya çıkan sonuç artık bir çıkmaz sokak. Yapacağımız çok fazla bir şeyin kalmadığını düşünüyorum” dedi. Partide ciddi bir dip dalgası bulunduğunu, insanların mutsuz olduğunu ve yeni istifaların gündeme gelebileceğini söyleyen Özkan, kendisiyle birlikte kesin ihraç talebiyle disipline sevk edilen arkadaşlarıyla pazartesi günü bir araya gelerek son bir değerlendirme yapacaklarını bildirdi.

    İBB İYİ Parti Grup Başkanvekili İbrahim Özkan, İBB’nin Saraçhane’deki binasında partisine ait grup odasında basın toplantısı düzenledi. CHP ile iş birliği yönündeki çabaları ve kendisiyle birlikte İYİ Parti’nin 7 İBB Meclis üyesinin kesin ihraç talebiyle disiplin kuruluna sevk edilmesi sürecini anlattı. 

    İYİ Parti Genel başkanı Meral Akşener’in talebi üzserine istifa ettiği İBB Meclisi Grup Başkanvekilliği görevine arkadaşlarının desteğiyle yeniden seçilmesi süreciyle İBB başkanız Ekrem İmamoğlu’nun hiçbir ilgisi olmadığını da vurguladığı basın toplantısında, İY Parti’nin kurulması sürecindeki zorluklara değindi. Özkan, daha sonra şunları ifade etti:

    “SAYIN AKŞENER, 2 GÜN SONRA TAM TERSİ BİR AÇIKLAMA YAPTI”

    “Şimdi önümüzde 2024 yılı 31 Mart’ta yapılacak olan yerel seçimler var. Bu seçimlerde iş birliği yönünde bir tavır ortaya ben koydum. Sayın genel başkanımız da aslında 26 Ağustos 2023 tarihinde Afyon Kocatepe’de yapmış olduğu açıklamada yerel seçimlerin dinamiklerinin farklı olduğunu ve yerel dinamiklerle, yerel seçimde iş birliği yapılabileceği yönünde bir mesaj verdi biliyorsunuz. İki gün sonra Fatih Altaylı’nın programında tamamen 26 Ağustos’taki açıklamasından tamamen ters bir açıklama ve hür ve bağımsız olarak seçimlere girilmesi yönünde bir tavır ortaya koydu. Bir sonraki süreçte Genel İdare Kurulu’nda (GİK) seçimlere İYİ Parti olarak tek başımıza gidilmesi yönünde bir tavır ortaya konuldu. Bunu hepiniz biliyorsunuz. Ve ben o dönemden beri iş birliğinin yapılması yönünde gayretler içerisinde oldum.”

    “TÜRKİYE’NİN DÖRT BİR TARAFINDAN BENİ ARAYARAK İŞ BİRLİĞİ YÖNÜNDE GÖRÜŞ BİLDİRDİLER”

    Bu gelişmenin ardından Türkiye’nin dört bir yanından kendisiyle iletişime geçen partililerin beklentisinin CHP ile iş birliği yönünde olduğunu görerek İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu ile temas kurarak “İYİ Parti’nin de menfaatlerini koruyarak bir şeyler yapılması gerektiğini” iletittiğini aktardı. Bu arada, CHP Genel Başkanı Özgür Özel’in İYİ parti Genel Başkanı Meral Akşener’i ziyaret ederek GİK kararının tekrar değerlendirilip değerlendirilemeyeceğini sorduğunu hatırlatan Özkan, “Bu görüşmenin ardından aslında bizim tarafın bir teklif beklediği konusunda kanaate varmamak için bir sebep yoktu” dedi.  

    “ARKA KAPI DİPLOMASİSİ YAPARAK İMAMOĞLU’NA GİTTİM”

    Özkan, bunun üzterine bir “arka kapı diplomasisi” yaparak tekrar İmamoğlu’na gittiğini ve daha somut öneriler getirmelerini önerdiğini söyledi. İmamoğlu’nun ise ortada İYİ Parti GİK kararı varken bunun nezaketsizlik olacağını aktardığını ifade eden Özkan, ardından yeniden yapılan GİK toplantısında iş birliğini savunanların sayısının 10 kişi daha arttığını hatırlattı. Bu artışı da dikkate alarak, teşkilatların motivasyonu açısından bu diplomasinin devam ettirilmesi gerektiğini düşündüğünü dile getiren Özkan, tüm bu görüşmeleri konusunda da partisinin İstanbul il başkanını bilgilendirdiğini anlattı.

    İSTANBUL’DA 3 KAZANICALACAK BELEDİYE, 14 BELEDİYE BAŞKAN YARDIMCILIĞI TALEBİ

    İbrahim Özkan, tekrar bir araya geldiklerinde İmamoğlu’nun beklentilerinin ne olduğu yönündeki soru üzerine “Bakın Sayın Başkanım 2019 yılında bizim İYİ Partimize 4 belediye verdiniz. Bu durum çok ciddi rahatsızlık yarattı. Nerelerdi bunlar? Arnavutköy, Esenler, Bağcılar ve Kağıthane gibi ilçeler. Bu ilçeler AK Parti’nin yoğun oy aldığı ilçeler. Hatta esprili bir şekilde şunu söyledim. ‘Bizim aday çıkardığımız yerlerde Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ı İYİ Parti’nin adayı çıkarsak yine kazanamazdık’ dedim. Böyle bir paylaşıma benim de gönlüm razı olmaz, partimin de gönlü razı olmaz diye de söyledim” dedi. Özkan, bu görüşmede İYİ Parti’ye üç kazanılacak belediye ve CHP’li 14 belediyede belediye başkan yardımcılığı ve 25 İBB Meclisi üyeliği önerdiğini anlattı. Özkan, İmamoğlu’nun da bu talepleri makul karşıladığını ve konuyu genel başkan ve yetkili organlarla görüşeceğini söylediğini de aktardı.

    “‘BEŞİKTAŞ’I DAHİ VERSELER BU KONU BİZİM İÇİN BİTTİ’ LAFINDAN SONRA SÜRECİN TAMAMEN KAPANDIĞINI GÖRDÜM”

    İYİ Parti Grup Başkanvekili Özkan, İmamoğlu ile yaptıoğı görüşmeyi partisinin il başkanına aktardığını ancak onun GİK kararına işaret ederek, bunun dışına çıkamacacaklarını söylediğini ardından da kendisinin o bilinen “Teşkilatlara rağmen siyaset yapılmaz” twitini attığını anlattı. Bu sosyal medya paylaşımının ardından da istifasının istendiğini hatırlatan Özkan, “Tabanda ciddi bir dip dalga var. İstifalar her gün artıyor. İnsanlar mutsuz ve süreci sonuna kadar zorlamamız gerektiğini söylüyorlar. Akabinde ne oldu değerli arkadaşlar? Geçtiğimiz salı günü sabah yine teşkilat başkanımızla bir konuşma daha yaptık. Baktım ki burada tavır çok net. Öyle bir duruma geldik ki Sayın teşkilat başkanımız ‘Beşiktaş’ı dahi verseler bu konu biz bizim için bitmiştir’ lafından sonra aslında sürecin tamamen kapandığını gördüm ve çok üzüldüm” diye konuştu.

    “İL BAŞKANIM BANA ‘SAYIN GENEL BAŞKANIMIZIN GRUP BAŞKAN VEKİLLİĞİ GÖREVİNİ BIRAKMAMI SÖYLEDİ’ DEDİ”

    İbrahim Özkan, aynı gün İstanbul’da bulunan İBB’li 52 meclis üyesi ile kahvaltılı bir toplantı yaptığını belirten Özkan, gelişmeleri şu sözlerle anlattı:

    “O kahvaltı programında müzakere ettik arkadaşlarımızla. Ekseri kanaat yine işbirliği yapılması yönünde oldu. O kahvaltı programında en son ben konuştum. Çok net bir şekilde, teşkilatların motivasyonunu çıkaracak, yükseltecek ve kazanmak için ortaya konulan, size de anlattığı bu teklifi anlattım ben. Arkadaşlarımız çok beğendi, partimiz adına bir kazanım olduğunu söylediler ve takdirle karşıladılar. O program çıkışında tabii bir telefon trafiği oldu. İl Başkanımız dışarı çıktı, geldi vesaire. Program çıkışında başkanım iki dakika bir konuşalım denildi bana. Ondan sonra Sayın Genel Başkanımızın, grup başkanvekilliği görevini bırakmam konusunda bir telkini olduğu bana söylendi. Ben de gereğini yaparım tabii ki dedim. Sayın Genel Başkanımızın takdiridir. Ne yaptık? Biz de Twitter’dan artık hür ve müstakil bir şekilde düz bir meclis üyesi olarak artık bundan sonra çalışmalarıma devam edeceğimizi söyledim. Ondan sonra o gün akşam yerel yönetimler başkanımızla, büyükşehir meclis üyelerimiz arasında bir toplantı yapıldı. Tüzüğümüzün 56’ncı maddesi çok açık. Meclis üyeleri, milletvekilleri kendi aralarında başkan vekilini seçer. 

    “‘BU GENEL MERKEZE KARŞI BİR BAŞKALDIRI, BİR İSYAN OLARAK ALGILANIR, BİZİ İHRAÇ EDERLER’ DEDİM”

    Yine burada toplandık arkadaşlarımızla. Ben de arkadaşlarıma dedim ki ‘2 gün daha İBB Meclisi var. Bu meclis sürecinde sizler bir grup başkanvekili seçmelisiniz. Partimizin muhakkak bir başkanvekili olmalı. Aday olacak olan arkadaşlar varsa, bu seçimi hemen yapın bugün bitirin ve meclis birazdan başlayacak, meclise geçelim’ dedim. Orada soruldu kimse aday olmak istemedi. Ondan sonra Maltepe ve İstanbul Büyükşehir Belediye Meclisi üyemiz Uğur Erkaya Bey ‘Başkanım dedi aslında biz aramızda konuştuk size yapılan bu haksızlık aslında. Siz bizim de anlatmak istediğimiz meramımızı anlattınız dediler. Dolayısıyla siz bizi yalnız bırakmak istemiyoruz, sizi aday olarak çıkarıyoruz tekrar dedi. Ben de arkadaşlara dedim ki bakın yani bu konu Türk siyasi tarihinde olan bir konu değil. Teşekkür ederim bu teklifiniz için ‘Ama bu genel merkeze karşı bir başkaldırı, bir isyan olarak algılanacak. Eğer böyle bir karar alırsanız bu bir gündem olacak ve bu konunun bir sonucu olacaktır. Bizi partiden ihraç ederler arkadaşlar’ dedim. O yüzden herkes alsın eline bir beyaz kağıt ve istifalarını hazırlasın diye de söyledim.

    “İBB MECLİSİ ÜYELERİMİZİN YÜZDE 80’İ İSTİFA AŞAMASINDA”

    Arkadaşlarım hiç tereddüt etmeden A4 beyaz kağıdı alarak istifalarını bana verdiler. Fakat ben istifaları yürürlüğe koymadım. Hala direnebiliriz, hala partimizin menfaatleri için mücadele edebiliriz hususunu yoğun bir şekilde arkadaşlarıma anlattım. Fakat gelinen nokta öyle bir nokta ki tamamen sürecin tıkandığını görüyoruz. Çünkü her gün birileri istifa ediyor. İşte dün Diyarbakır istifa etti. Bir hafta önce Amasya teşkilatları komple istifa etti. Meclis üyeleri teker teker istifa ediyor. Yani şu an İBB Meclisi üyelerimizin haricinde yüzde 80’i istifa aşamasında değerli arkadaşlar.”

    “İSTANBUL VE ANKARA’DA ADAY ÇIKARMAMIZ CUMHUR İTTİFAKI’NA YARAYACAK”

    Özkan, istifayı düşünen arkadaşlarına “Bu kadar emeği olan kendi ilçelerine, mahallelerine bu kadar hakim olan yerel yönetim tecrübesi bu kadar fazla olan insanların kaybedilmesi partimiz için hiç iyi olmaz” diye telkinlerde bulunduğunu söyledi. Buna rağmen istifanın tek taraflı bir irade beyanı olduğunu hatırlatan Özkan, sözlerini şöyle sürdürdü:

    “Durum hiç iyiye gitmiyor. Önümüzdeki haftadan itibaren yoğun bir şekilde iş birliği yapılması yönünde bir karar da ortaya çıkacak. Şu konuyu hiçbir zaman unutmayın. Bizim partimiz 14 Mayıs seçimlerinden önce HDP ile işbirliği ile suçlandı. Ben bunu söylüyorum arkadaşlarıma. Şimdi İstanbul’da ve Ankara’da aday çıkarmamız halinde bu kimin işine yarayacak? Bu Cumhur İttifakı’nın işine yarayacak. Dedim ‘Bakın sahada şimdi de AK Parti’yle iş birliğiyle suçlanacaksınız’. İstanbul ve Ankara 25 yılın üzerine kazanılabilme motivasyonudur. Biz bu süreç içerisinde olmak istemiyoruz. Biz partimizin kuruluş ayarlarına dönmesi için mücadele edeceğimizi defalarca söyledim. Ortaya çıkan durum bu. Yani ben partinin bir yetkilisi olmamakla beraber, bakın şimdi muhakkak açıklama yapacaktıktır partimizin yetkilileri. İbrahim Özkan’ı böyle bir yetkisi yoktur. Evet böyle bir yetkim yok ama sıkışan bu durumlarda bir arka kapı diplomasisi yürütülür. Bu diplomasiyi de ben yürütmek üzere bir vazife aldım bir sorumluluk aldım. Hatta kriz olduğu zaman birçok kez sıkıştığı zaman Sayın Genel Başkanım bile bana o konuda övgüyle söz etmiştir. Yani bu konuda çok iyisin, bu arka kapı diploması konusunda çok başarılısın diye defalarca kendisi de bana söylemişti. Benim yaptığım bu. Teşkilatlarımızın motivasyonu ve yükselmesi için elimden geleni yaptım. Ama ortaya çıkan sonuç artık bir çıkmaz sokak. Yapacağımız çok fazla bir şey kalmadığını düşünüyorum.”

    “PAZARTESİ GÜNÜ SON BİR DURUM DEĞERLENDİRMESİ YAPACAĞIZ”

    İbrahim Özkan açıklamasının ardından gazetecilerin sorularını yanıtladı. Özkan, partiden istayı düşünüp düşünmediği yönündeki soru üzerine “Aslında arkadaşlarımızın bir kısmı mücadele etmememiz gerektiğini artık sürecin tamamlandığını söylüyor. ‘Hla mücadele etmemiz gerektiğini söyleyenler’ de0 var. Şöyle ki arkadaşlarımız içerisinde ‘Bizi tedbirli olarak disiplin kuruluna verdiklerini söylüyorlar ama bize tebliğ edilmiş bir durum yok. Yani bizi ihraç etmek için bize bildirilmiş bir yazılı gerekçe yok. Onu bir görelim’ diyen arkadaşlarımız var. ‘Görmeden istifa edelim’ diyen arkadaşlarımız var. Pazartesi günü arkadaşlarımızla tekrar bir araya geleceğiz. Son bir durum değerlendirmesi yapacağız. Ona göre bir karar vereceğiz” dedi.

    “SAYIN İMAMOĞLU’NUN SÜRECE BİR DAHİLİ YOK”

    Özkan, bir başka soru üzerine Ekrem İmamoğlu’nun İYİ Parti’deki sürece bir dahlinin olmadığını söyledi. Özkan, şöyle konuştu:

    “İl Başkanının bilgisi dahilinde ben Sayın İmamoğluyla süreci yürüttüm. Sayın İmamoğlu da il başkanıyla, gelip parti yetkilileriyle ‘Bu teklifi verirseniz bizim partimiz tarafından kabul edilebilirliği daha yüksektir’ dedi. Sayın İmamoğlu buna çok yoğun bir şekilde çalıştı. En son pazar günü de görüştüm yine Sayın İmamoğlu ve ekibiyle ve İl Başkanıma sürekli bilgi verdim. O her defasında ‘Uğraşma artık yeter’ demesine rağmen ben yine kendisine bilgi verdim. Sonunda benim sonuçta benim başkanımdır. Bu bilgiyi sürekli verdim. Bu teklif somutlaşma aşamasındayken işte ben görevden alınmam, Sayın Kavuncu’nun ‘Beşiktaş’ı bile verseler artık bizim için yok hükmündedir. Bu saatten sonra benim için bu süreç eğer kabul edilebilirse istifa edebilirim’ konusunu söylemesi. Artık sürecin tamamlandığını gösteriyor. Yani burada ortaya çıkan sonuca göre durum bu. Bu konuda Sayın İmamoğlu çok haksız yere suçlanıyor. Bakın Sayın İmamoğlu’nun konudan özellikle sosyal medyada ne bileyim basında, televizyon yorumcuları tarafından bu işi Sayın İmamoğlu tarafından organize edildiği söyleniyor. Böyle kesinlikle bir şey yok yani. Bütün samimiyetimle söyleyeyim bütün arkadaşlarım da konuya şahittir. Sayın İmamoğlu bu karardan sonra beni arıyor. Genel başkanları Sayın Özgür Özel beyefendiyle toplantı halindeyken dışarı çıkıyor, ‘Çok geçmiş olsun’ diyor. Niye böyle oldu anlamaya çalıştı meseleyi. Sayın İmamoğlu, sürecin işleyişinde, yani benim görevimden alınmam konusunda üzüntülerini bildirdi. Ben de teşekkür ederek kapattım telefonu. Yani Sayın İmamoğlu’nun sürece bir dahili yok. Hatta bizim burada yeniden tüzüğün 56’ncı maddesine göre benim teklif edilerek seçilmem konusunda da Sayın İmamoğlu, ‘Partinin bir kararı var bu doğru bir karar olmadı’ diye de söyledi bana. Sayın İmamoğlu’nun konudan bir haber. Yani hiçbir alakası yok. Yani bizim tamamen kendi özgür irademizle almış olduğumuz bir karar. Arkadaşlarımızın tavsiyesi Sayın Genel Başkan’a rağmen gözüküyor. Yeniden benim grup başkan ekili seçilmem ondan sonraki disiplin süreci, mesele tamamen budur.”

    “SİYASETİMİ İLKELİ BİR ŞEKİLDE YAPMAYA DEVAM EDECEĞİM”

    Resmi olarak halens İYİ Parti’nin İBB Meclisi Grup Başkanvekili olduğunu belirten Özkan, “Tedbirli olarak biliyorsunuz disiplin kuruluna verince parti unvanlarını kullanamazsınız. Fakat bize tebliğ edilen bir şey olmadığı için hala Grup Başkanvekili gözüküyorum. Çünkü karar defterinde öyle yazıyor. Aksi bir karar da henüz yok” dedi.

    “İHRAÇ EDECEK MADDE BULMAKTA ZORLANIYORLAR”

    Partiden disiplin süreci konusunda bir geri adım beklemediğini ifade eden İbrahim Özkan, bir kez daha durumlarını pazartesi günü değerlendireceklerini söyledi. Özkan, “Pazartesi günü bunu netleştireceğiz arkadaşlarımızla konuşarak ne yapmamız gerektiğine bir karar vereceğiz. Bir süreç artık tıkanmışsa bizi ihraç edecekler bunu biliyoruz. Çünkü Türkiye’de siyasi partiler kanunda bir madde olarak ihraç edebilirsiniz ama bizi ihraç edecek madde bulmakta zorlanıldığını biliyorum. Zorlanıldığını biliyorum. Çünkü biz tüzüğe göre hareket ettik arkadaşlar. Seçim yaptılar yani. Parti içi demokrasiyi işlettiler” diye konuştu.

    “MEMLEKETİ EMANET EDEBİLECEĞİNİZ İNSANLARA ‘BÜYÜKŞEHİRLERİ YÖNETEMEZ’ DEMEK SAMİMİYETSİZLİKTİR”

    İYİ Parti’nun kuruluşu sürecinde MHP’nin mahkeme karalarıyla ortaya çıkardığ ımağduriyete işaret eden Özkan, sözlerini şöyle sürdürdü:

    “Mağduriyetle parti kurup yeni mağdurlar yaratarak biz bunu nasıl anlatabiliriz? Bir de şunu ben söylemek istiyorum. Şimdi fikrimiz neyse zikrimiz o olmalı. Zikrimizle fikrimizin ayrıştırdığı yerde bir güven problemi doğar. Dün ülkeyi yönetebileceğini iddia ettiğimiz, bir sene bunu televizyonlarda her yerde dillendirdiğimiz iki belediye başkanı için bugün ‘İstanbul ve Ankara’yı yönetemiyor’ dememiz çok doğru bir söylem olmaz diye düşünüyorum. Yani memleketi emanet edebileceğiniz insanlara bu büyükşehirleri yönetemez demek samimiyetsizliktir. Ben böyle düşünüyorum. Dün doğru dediğime bugün yanlış dememeye devam edeceğim. Siyasetimi ilkeli bir şekilde yapmaya devam edeceğim. Yani rüzgarın estiği yere göre bir hareket tarzı içerisinde olmayacağım siyaset böyle olmalı. Özü sözü bir olmalı, güven vermeli. Dün doğru dediğine yarın yanlış denmemeli.” 

  • DENİZ YÜCEL’DEN TCMB BAŞKANI ERKAN’IN ‘BİZ İSTANBUL’DA EV BULAMADIK. ANNEMLERE YERLEŞTİK’ SÖZLERİNE İLİŞKİN BAKAN MEHMET ŞİMŞEK’E TEPKİ: ““DÜŞTÜĞÜNÜ SÖYLEDİĞİNİZ KİRALARDAN NİYE EN YAKININIZDAKİ BÜROKRATLARIN HABERİ YOK?”

    CHP Sözcüsü Deniz Yücel, TCMB Başkanı Hafize Gaye Erkan’ın kiralara yönelik “İstanbul, Manhattan’dan pahalı olur mu? Biz İstanbul’da ev bulamadık. Müthiş pahalı. Annemlere yerleştik, onların yanında kalıyoruz” sözlerine ilişkin Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’e, “ Düştüğünü söylediğiniz kiralardan niye en yakınınızdaki bürokratların haberi yok? Sayın Şimşek, elindeki WSJ ya da Guardian’ı bırakıp yakınındaki bir apartmana görevlisine sorarsan kiraların düşmediğini öğrenebilirsin… Bak bürokratın bunu yapmış” diye tepki gösterdi.

    CHP Sözcüsü Deniz Yücel; Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası (TCMB) Başkanı Hafize Gaye Erkan’ın kiralara yönelik “İstanbul, Manhattan’dan pahalı olur mu? Biz İstanbul’da ev bulamadık. Müthiş pahalı. Annemlere yerleştik, onların yanında kalıyoruz” sözlerine yanıt verdi.

    Yücel,  “Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, ‘kiralar düşüyor’ demişti… Merkez Bankası Başkanı Hafize Gaye Erkan ise ‘İstanbul’da ev bulamadıklarını, annelerinin evine yerleştiklerini’ söylüyor. Ben bakana 3 soru sormuştum, bir soru daha ekleyim o halde… Düştüğünü söylediğiniz kiralardan niye en yakınınızdaki bürokratların haberi yok? Sayın Şimşek, elindeki WSJ ya da Guardian’ı bırakıp yakınındaki bir apartmana görevlisine sorarsan kiraların düşmediğini öğrenebilirsin… Bak bürokratın bunu yapmış” notuyla bu hafta yaptığı açıklamanın videosunu yayınladı.

    Yücel, yayınladığı videoda şunları kaydetti:

    “Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, ‘kira fiyatları düşüyor’ demiş. Şimdi Sayın Şimşek’e soruyorum, bundan kiracıların haberi var mı? Bundan ev sahiplerinin haberi var mı? Bundan emlakçıların haberi var mı? Sayın Şimşek sanırım sadece Guardian, Wall Street Journal gibi gazeteleri okuyor. Şunu hatırlatalım; oralarda Amerikan ve İngiliz ekonomisi anlatılıyor. Biraz da Türk basınını okusun da ülkenin gerçek gündeminden haberdar olsun. Sokakteki insanın bu muhayyel kira düşüşünden haberi yok. Kimse bu milletin aklını, zekasını hafife almasın. Sayın Şimşek’i bize eskisine göre biraz daha sağduyulu ve rasyonel diye sundular ama görüyoruz ki, o da AKP’nin hayal dünyasına kendisine kaptırmış.”

  • GAMZE AKKUŞ İLGEZDİ: “SAĞLIK BÜTÇESİ YÜZDE 57 ARTARKEN, ŞEHİR HASTANELERİNE AYRILAN PAY YÜZDE 78 ARTTI. ŞEHİR HASTANELERİNİN PAYI BÖYLESİNE YÜKSELİRKEN, GENEL BÜTÇE İÇERİSİNDE SAĞLIK PAYI YÜZDE 10 BİLE DEĞİL”

     

    CHP İstanbul Milletvekili Gamze Akkuş İlgezdi, TBMM Genel Kurulu’nda; “Şehir Hastaneleri Bakanlığı… 2023 yılında, 46 milyar 662 milyon lira kaynak aktarılan şehir hastanelerine 2024’te aktarılacak oran yüzde 78 artışla 83,7 milyara çıktı. Sağlık Bütçesi yüzde 57 artarken, şehir hastanelerine ayrılan pay yüzde 78 arttı. Şehir Hastanelerinin payı böylesine yükselirken, genel bütçe içerisinde sağlık payının yüzde 10 bile olmadığını ifade etmem gerekiyor” dedi.

    CHP İstanbul Milletvekili Gamze Akkuş İlgezdi, TBMM Genel Kurulu’nda Sağlık Bakanlığı’nın 2024 bütçe kanun teklifi üzerinde konuştu. İlgezdi, şunları söyledi:

    “Bu bütçeye baktığımızda halkın sorunlarına çözüm bulan bir anlayışı ne yazık ki göremiyorum. Adeta, AKP’nin önceki yıllardan kopyala yapıştır yaptığı bir taklidi görüyorum. Halkımız için çaresizliği, yoksulluğu, tükenen umutları görüyorum. Bütçeler, tam anlamıyla bir sosyal mutabakat metnidir. Halk, bu bütçenin neresinde? Bu bütçeye baktığımda; süslü binaları, rantı, yer yok denerek 15 gün ertelenen randevuları, bulunamayan ilaçları; kamucu olmayıp, özel sektör mantığı güden politikalarınızı görüyorum.

    Bütçede; insan yok, sağlık yok, insanlarımızın derdine derman yok. Bu bütçede; ranta ve yandaşlara kaynak var. Halka ödenek yok. Rant demişken; Şehir Hastaneleri Bakanlığı’na dönüşen Sağlık Bakanlığı bütçesini görüştüğümüzü ifade etmek tam da yerinde olur. Şehir Hastaneleri Bakanlığı… 2023 yılında, 46 milyar 662 milyon lira kaynak aktarılan şehir hastanelerine 2024’te aktarılacak oran yüzde 78 artışla 83,7 milyara çıktı. Sağlık Bütçesi yüzde 57 artarken, şehir hastanelerine ayrılan pay yüzde 78 arttı. Şehir Hastanelerinin payı böylesine yükselirken, genel bütçe içerisinde sağlık payının yüzde 10 bile olmadığını ifade etmem gerekiyor.

    İktidarınız, milli gelirin yüzde 54’ünü toplumun sadece yüzde 10’una sunarak derin bir eşitsizliği yaratmakta. Sağlık, bütçede, geçiştirilen bir kalem olarak kalıyor sadece. Hatta o kadar geçiştirilmiş ki 2023’te personel giderlerinin bütçedeki oranı yüzde 70 iken bu sene yüzde 50’ye indirilmiş.

    Yoksulluğunu nasıl önleyeceğinizi, vatandaşın temel hakkı olan sağlık hizmetlerine erişimini nasıl sağlayacağınızı, hekimlerin haklarını nasıl koruyacağınıza dair hiçbir şey duymadık. Yalan gürültü çıkarır, hakikat ise daima sessizdir.

    Bu ülkenin hakikati; insan yerine binalara, köprülere, yollara ayrılan bütçelerdir. Bu ülkenin hakikati, halkı değil beşli çeteleri memnun eden bütçedir. Bu ülkenin hakikati, haramsız işin azaldığını gördüğümüz bütçedir. Bu ülkenin hakikati; Türkiye nüfusunun yüzde 1’inin derin yoksulluğa mahkum edildiği bütçedir. Çocuk yoksulluğunda dünya ikincisi olmamızı yok sayan, çocuklarımıza bir öğün yemeği bile çok gören bütçedir. Bu ülkenin hakikati; açlık sınırının altında yaşayan emekliler ve asgari ücretlilerdir. Bu ülkenin hakikati, hastalanınca aylarca randevu bulamayanlardır. Koruyucu sağlığa kaynak aktarmadığınız için vatandaşımızın hastalanma rekoru kırmasıdır. 40 yıldır terörle mücadele eden bir ülkede askeri hastaneleri kapatan kafa yapısıdır. Üstelik savaş ve deprem kapıdayken. Hak temelli ve kamucu olmayan rant temelli sağlık politikalarıdır. İşsizden katkı payı alan sağlık sisteminizdir. İlaç ve cihaz sıkıntısıdır. Bu ülkenin hakikati, gerçeği bile, yokluğu yaşayan ve sessiz sedasız ölen insanlarımızdır.

    Biz ise halkımızın yani gerçeğin sesi olmaya devam edeceğiz. Bu bütçeye hangi yüzle halkın bütçesi diyeceğiz. Emin olun gelecek nesiller AKP’nin sağlık politikasını araştırmak istediklerinde; karşılarına şu denklem çıkacak: Rant, artı liyakatsizlik, artı şiddet; eşittir AKP sağlık sistemi.

    İktidarınızın Türkiye Yüzyılı, tarih kitaplarında sağlıkçılara şiddet yüzyılı olarak anılacak. Caydırıcı önlemler almadığınız sürece hekim bulamayacaksınız. Türkiye’nin en zeki beyinleri neden gidiyor. Para için değil; emeklerinin gerçek karşılığını alamadıkları için; mesleklerinin saygınlığına gölge düşürüldüğü için gidiyorlar. Hekimlerimiz itibarlarına saygı olmadığı için ülkelerini terk ediyor.

    Dün, tekrardan hastane randevularına baktım. Göz hastalıkları için Marmara Bölgesi’nde randevu bulamadım. Koca Marmara bölgesinde sadece beş ilçede randevu buldum. Diğer bölümler de bundan farklı değildi. Diyelim ki randevuyu buldunuz; tomografide, MR randevusunda 2024’ün yarısını beklemeniz gerekiyor. Randevu bulamayan halkımız acile akın ediyor. 130 milyon acil başvurusu ile dünya rekoru kırdık. Bu nedenle her 5 kişiden 1’i özel hastaneye gitmek zorunda kalıyor.

    Parası olanın sağlık hizmeti alabildiği, vatandaşın müşteri yapıldığı bu düzenin sorumlusu iktidarınızdır. Türkiye artık sosyal bir devlet değil. Temel sağlık hizmetlerinde bile özelleştirilmiş bir devlet anlayışı var. Maalesef 2024 Sağlık Bakanlığı bütçesi de kamucu bir yaklaşımla sosyal devletin gereği insanı özne yapan bir şekilde harcanamayacak. Halkı düşünerek bir bütçe yapmak çok mu zor? CHP yapacak.”

  • TBMM’DE BÜTÇE GÖRÜŞMELERİ… KAYIHAN PALA: “MERKEZ BANKASI BAŞKANI BİLE İSTANBUL’DA EV BULAMADIĞI İÇİN ANNESİNİN YANINA TAŞINIRKEN BİZİM SAĞLIK ÇALIŞANLARIMIZ NE YAPSIN”

    TBMM’DE BÜTÇE GÖRÜŞMELERİ… KAYIHAN PALA: “MERKEZ BANKASI BAŞKANI BİLE İSTANBUL’DA EV BULAMADIĞI İÇİN ANNESİNİN YANINA TAŞINIRKEN BİZİM SAĞLIK ÇALIŞANLARIMIZ NE YAPSIN”

    CHP Bursa Milletvekili Kayıhan Pala, TBMM Genel Kurulu’ndaki bütçe görüşmelerinde; “Sağlık çalışanları açısından ciddi bir refah düşüklüğü var, birçok sağlık çalışanı maalesef yoksulluk sınırının altında maaşla geçinmek zorunda. ‘Merkez Bankası Başkanı bile İstanbul’da ev bulamadığı için annesinin yanına taşınırken bizim sağlık çalışanlarımız ne yapsın’ diye hepinize sormak isterim” dedi.

    TBMM Genel Kurulu’nda 2024 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi, 2022 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifi  görüşmeleri devam ediyor. Genel Kurul’da bugün Sağlık Bakanlığı, İçişleri Bakanlığı ve bağlı kuruluşların bütçeleri görüşülüyor. Sağlık Bakanlığı bütçesi üzerine söz alan CHP Bursa Milletvekili Kayıhan Pala, şunları söyledi:

    OECD ÜLKELERİ İÇERİSİNDE BİZDEN DAHA AZ PAY AYIRAN 2 ÜLKE VAR: HİNDİSTAN VE ENDONEZYA; BU, TÜRKİYE’NİN AYIBIDIR”

    Daha sonra tekrar değineceğim ama 2 makro sorunu paylaşmam gerekir. Birincisi, Türkiye’de sağlığa ayrılan pay çok yetersiz; ikincisi de özellikle Sağlık Bakanlığının bütçesinin dağıtımında sorunlar var. Ne söylemeye çalışıyorum? Biraz sayılardan yola çıkalım. OECD verilerine bakacak olursak Türkiye’de gayrisafi yurt içi hasıla üzerinden sağlığa ayrılan pay yalnızca yüzde 4,3; bunun 3,3’ü kamu kaynaklarıyla aktarılıyor. Bu oran Almanya’da yüzde 12,7; komşumuz Yunanistan’da ise yüzde 8,6. Dolayısıyla eğer biz sağlığı ciddiye alıyorsak ve ‘Sağlık en temel insan hakkıdır’ derken samimiysek Sayın Bakan, öncelikle, bu oranın yüzde 8 -en az olmak üzere- yükseltilmesi gerekir. Bakın, OECD ülkeleri içerisinde bizden daha az pay ayıran 2 ülke var: Hindistan ve Endonezya; bu, Türkiye’nin ayıbıdır.

    SAĞLIK BAKANLIĞI BÜTÇESİ YAKLAŞIK 733 MİLYAR, KAMU HARCAMALARININ YÜZDE 44’ÜNE DENK DÜŞÜYOR VE GENEL BÜTÇE İÇERİSİNDEKİ ORANI DA YÜZDE 6,6”

    Sağlık Bakanlığı bütçesi yaklaşık 733 milyar, kamu harcamalarının yüzde 44’üne denk düşüyor ve genel bütçe içerisindeki oranı da yüzde 6,6. Sayın Bakan, bu çok yetersiz, bunu en az yüzde 10 düzeyine çıkarmak gerekir ki atama bekleyen sağlık çalışanları, refah düzeyi düşük sağlık çalışanları, hizmete erişemeyen toplum açısından onlara katkıda bulunabilelim. Bu arada tabii, bu bütçe içerisinde döner sermaye gelirleri yok dolayısıyla Sayın Bakan, eğer son konuşmada bize 2024 için SGK ile Bakanlık arasındaki global bütçe rakamının öngörüsünü de verirse memnun oluruz. Bütçenin dağıtım tercihleri uygun değil, yanlış dedim. Neden? Bir: Koruyucu hizmetlere ayrılan pay çok düşük. Eğer bir ülkede samimiyetle insanların sağlığını korumak istiyorsak, hastalanmasını önlemek istiyorsak önce koruyucu hizmetlere yatırım yapmamız gerekir. Siz bütçede koruyucu hizmetlerin payını azaltıp tedavi edici hizmetlere bu kaynağı aktarmaya çalışırsanız burada insanların sağlığı maalesef olumsuz etkilenir. Üstelik de burada Sağlıkta Dönüşüm Programı nedeniyle uzun yıllardır devam eden bir özel sektöre desteğinden de söz etmemiz gerekir; Sayın Bakan özel hastaneler konusunda çok bilgili. Bakın, 2002’den bu yana özel hastane sayısındaki artış yüzde 111, özel hastanelerdeki yatak sayısındaki artış yüzde 334. Buna karşın Sağlık Bakanlığı hastanelerinde yüzde 17’lik bir artış var, Sağlık Bakanlığı hasta yataklarında artışsa yüzde 47. Dolayısıyla özel sektöre ciddi bir kaynak aktarılan bir sistem maalesef karşımızda duruyor.

    ŞEHİR HASTANELERİ MAALESEF SAĞLIK BAKANLIĞI BÜTÇESİNİ REHİN ALMIŞ DURUMDA”

    Ayrıca, kaynak dağıtımdaki sorunlardan bir tanesi de şehir hastaneleri. Ben şunu çok açıklıkla söyleyeyim: Şehir hastaneleri maalesef Sağlık Bakanlığı bütçesini rehin almış durumda. Bunu Plan ve Bütçe Komisyonunda da söyledik, Sayın Bakan dedi ki, ‘27,5 milyar euro para aktaracağız’ Bu paranın nasıl bir para olduğunu, büyüklüğünü sizlerin takdirine sunuyorum. Şu anda 2024 bütçesine koyduğunuz rakam yalnızca şehir hastaneleri için günde 229 milyon TL, gerçekten bu çok büyük bir pay. Burada hemen şu rakamı verelim: Bakın, 2024 bütçesinde şehir hastaneleri için Sağlık Bakanlığı bütçesinin yüzde 11,4’ü ayrılmış durumda, 18 hastane için. Peki, geri kalan yüzde 88 ne için ayrılmış? Sayın Bakanın bize verdiği rakamlardan söz ediyorum, geri kalan yüzde 88’in dağıtımını siz yapın; 977 hastane, 8.157 aile sağlığı merkezî, 973 toplum sağlığı merkezî, 3.393 acil yardım istasyonu diye gidiyor, ayrıca 852 bin sağlık çalışanının özlük haklarını da bu bütçeden karşılamak zorundasınız. Dolayısıyla, maalesef, şehir hastaneleri ciddi biçimde Sağlık Bakanlığı bütçesi üzerinde yük oluşturuyor.

    Gerçekten özellikle hizmet bedelleri için öylesine büyük rakamlar ödeniyor ki şehir hastanelerinde, açık söyleyelim bu artık utanç verici bir düzeye gelmiş durumdadır. Bu yetersiz ve yanlış dağıtılmış Sağlık Bakanlığı bütçesinin bazı sonuçları var, yıllardır bu sonuçlar var, bu bütçede de aynı sonuçların yaşanması kaçınılmaz.

    LİSANS MEZUNU BİR HEMŞİRE, BİR AİLE SAĞLIĞI MERKEZİNDE, 4 BİN LİRA MAAŞLA ÇALIŞTIRILIYOR”

    Aile sağlığı merkezlerinde grup elemanları meselesi var, utanç verici bir süreç, ben bunu birkaç defa dile getirdim. Lisans mezunu bir hemşire, bir aile sağlığı merkezinde, aile hekimine bağlı yarım gün çalışarak ayda yalnızca 4 bin lira maaşla çalıştırılıyor; açık söyleyeyim bu hepimizin utancıdır. Bunun önüne geçmek için Sağlık Bakanlığı bütçesi desteklenmeli, bütçeden birinci basamağa kaynak aktarımı yükseltilmeli ve aile hekimliği sistemi doğru düzgün kamucu bir sistem biçimine dönüştürülmeli.

    MERKEZ BANKASI BAŞKANI BİLE İSTANBUL’DA EV BULAMADIĞI İÇİN ANNESİNİN YANINA TAŞINIRKEN BİZİM SAĞLIK ÇALIŞANLARIMIZ NE YAPSIN”

    Bir başka önemli sorun sağlık çalışanları. Bakın, bu bütçeyle sağlık alanındaki eksik istihdamı çözemezsiniz. OECD ülkeleri içerisinde nüfus başına en düşük sağlık personelinin çalıştığı ülke açık ara Türkiye, oysa yetişmiş çok sayıda elemanımız var. Bize onlarca mesaj geliyor ebelerden, sağlık teknisyenlerinden, sağlık yönetimi mezunlarından; bu kişiler görev almayı bekliyorlar, iş bekliyorlar ve Sağlık Bakanlığının da bunlara ihtiyacı var ama bütçeye ödenek konmadığı için, onlar önemsenmediği için bir türlü bu istihdam alanı maalesef gerçekleştirilemiyor. Sağlık çalışanları açısından ciddi bir refah düşüklüğü var, birçok sağlık çalışanı maalesef yoksulluk sınırının altında maaşla geçinmek zorunda.

    ‘Merkez Bankası Başkanı bile İstanbul’da ev bulamadığı için annesinin yanına taşınırken bizim sağlık çalışanlarımız ne yapsın’ diye hepinize sormak isterim. İş yükü fazla; bu, iş memnuniyetini büyük ölçüde etkiliyor, hatta bazı sağlık çalışanlarında ve hekimlerde artık ‘tükenmişlik’ diye bir kavram var, şiddete zemin hazırlayan bir sağlık programı var, gelecek kaygısı var ve maalesef Sayın Cumhurbaşkanının ‘Giderlerse gitsin’ demesinin üzerinden geleceğini yurt dışında arayan hekim sayısında ciddi bir artış var. Buradan bir kez daha Sayın Bakana çağrıda bulunuyorum: Gelin sağlık alanındaki şu şiddet sorununu çözmek için birlikte geniş kapsamlı bir düzenleme yapalım çünkü Türkiye’nin buna ihtiyacı var. Hastalar açısında bu bütçe sorunludur; finansal engeller var, randevu bulamama var, acil servislere yığılma var.

    BEBEK ÖLÜM HIZI ÇOK YÜKSEK VE İLLER ARASINDA CİDDİ BIR EŞİTSİZLİK VAR”

    Sağlıklı kişiler açısından da problemler var. Ne gibi? Örneğin karşılanmamış aile planlaması ihtiyacı hâlen çok yüksek, üstelik son beş yılda arttı ve bu karşılanmayan aile planlaması ihtiyacı Suriyeli kadınlarda çok daha yüksek; burada ciddi bir problem var. Mamografi taraması bizde maalesef çok düşük, bebek ölüm hızı çok yüksek ve iller arasında ciddi bir eşitsizlik var.”