Blog

  • CHP HEYETİ, 2 KİŞİNİN HAYATINI KAYBETTİĞİ DENİZLİ ACIPAYAM’DAKİ MADEN OCAĞINDA İNCELEMELERDE BULUNDU…DENİZ YAVUZYILMAZ: “TEMEL ALTYAPI EKSİKLİĞİ VAR VE YERİNDE DENETİMLER KONUSUNDA EKSİKLİKLER DİKKAT ÇEKİYOR”

    CHP heyeti, 2 kişinin hayatını kaybettiği Denizli’nin Acıpayam ilçesindeki krom madeninde yaşanan kazaya ilişkin incelemelerde bulundu. Ocağın önünde konuşan CHP Genel Başkan Yardımcısı Deniz Yavuzyılmaz, “Son aylarda daha çok kazalarla anılan kömür madenciliğinin yanında metal madenlerinde de mühendislerin ve maden işçilerin canını alan kazaları, felaketleri hep birlikte yaşıyoruz. Bir temel altyapı eksikliği var ve aynı zamanda da yerinde denetim konusunda da eksiklikler dikkat çekiyor. Maden ocağında da bir göçük olup kaza yaşandıysa da madenciyi suçlu ilan ediyorlar. AK Partili yetkilinin sorumlu tutulduğu bir olay bölgede yaşanmıyor ve bu da hayatın olağan akışına aykırı bir durum” dedi. 

    CHP Genel Başkan Yardımcıları Gamze Taşcıer ve Deniz Yavuzyılmaz ile CHP Denizli Milletvekili Şeref Arpacı’dan oluşan CHP heyeti, 16 Aralık’ta Denizli’nin Acıpayam ilçesindeki krom madeninde yaşanan ve 2 kişinin hayatını kaybettiği kazayla ilgili maden sahasında incelemelerde bulundu. Maden ocağı önünde açıklamalarda bulunan Yavuzyılmaz, şunları söyledi: 

    “TEMEL ALTYAPI EKSİKLİĞİ VAR VE YERİNDE DENETİMLER KONUSUNDA EKSİKLİKLER DİKKAT ÇEKİYOR”

    “İşletme yer seviyesinde bir tepenin içinde bin 100’üncü bir ara tahkimatın çökmesi nedeniyle 2 madencimizin canını alındığı bir yer oldu. Bugün itibarıyla da ifadeler alınmaya devam ediliyor. Son aylarda daha çok kazalarla anılan kömür madenciliğinin yanında metal madenlerinde de mühendislerin ve maden işçilerin canını alan kazaları, felaketleri hep birlikte yaşıyoruz. Bir temel altyapı eksikliği var ve aynı zamanda da yerinde denetim konusunda da eksiklikler dikkat çekiyor.

    Bulunduğumuz maden ocağında da MAPEG ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’nın iki ay süresinin içinde iki kez denetime geldiği söyleniyor. Geçtiğimiz haftalarda da Eti Bakır Madenköy işletmesinde de bir göçük olmuştu. Orada da madencilerimiz hayatını kaybetmişti. Orada bir buçuk ay önce bir denetim yapılmıştı. 14 Ekim 2022 tarihinde Amasra grizu faciasında da 1 hafta öncesinde denetim yapılmıştı. Bu denetimler yapıldıktan hemen sonra bu kazaların yaşanması denetimlerin uygun şekilde yapılmadığını da bize gösteriyor ve AK Parti’nin iktidarda kaldığı tüm sürenin içinde her ne hikmetse yaşanan bu kazaların bütün sorumluluğu buradaki maden mühendislerine ve maden işçilerine çıkarılıyor. AK Parti döneminde bir uçak düştüyse ve pilot hayatını kaybettiyse suçluyu pilot ilan ediyorlar. Tren kaza yaptı, makinist hayatını kaybettiyse makinisti suçlu ilan ediyorlar. Maden ocağında da bir göçük olup kaza yaşandıysa da madenciyi suçlu ilan ediyorlar. AK Partili yetkilinin sorumlu tutulduğu bir olay bölgede yaşanmıyor ve bu da hayatın olağan akışına aykırı bir durum. Biz bölgeye geldik. Genel Başkanımız Sayın Özgür Özel’in talimatıyla birlikte Çalışma ve Sosyal Güvenlik Gölge Bakanımız Genel Başkan Yardımcımız Gamze Taşcıer, Denizli Milletvekilimiz Şeref Arpacı ve ilçe başkanımız, ilçe ve il yöneticilerimizle birlikte bölgedeyiz. Konunun tüm ayrıntılarıyla birlikte açığa çıkarılması ve sorumluların tespit edilmesi için mücadeleyi sürdüreceğiz.”

    “NE YAZIK Kİ ÖLÜMLERİN SONUCUNDA HATALAR GENELDE ÖLEN KİŞİLER OLARAK TESPİT EDİLİYOR”

    CHP Denizli Milletvekili Arpacı da konuyla ilgili şöyle konuştu:

    “Bizim için en dikkat çekici konu, ne yazık ki madenin iki ay önce denetimden geçmiş olması ve bu kazaların da hemen denetimden sonra meydana geliyor olması da kafalarda soru işareti bırakıyor. Bizler de CHP milletvekilleri olarak bu kazaların iş kazası mı, yoksa cinayet mi olduğunun tespiti ve takibini yapmak üzere bugün buraya geldik. Türkiye’deki bütün madenlerde denetimlerin artması gerektiğini ve işi bilen insanların işin başında olması gerektiği inancındayız. Ne yazık ki ölümlerin sonucunda hatalar genelde ölen kişiler olarak tespit ediliyor. En azından bu madenimizde bu şekilde olmaması için konunun takipçisi olacağız.”

    “BİR İŞ SÜREKLİ CAN KAYBIYLA ORTAYA ÇIKIYORSA ORADA BİR KAZA DEĞİL, BİR CİNAYET VAR DEMEKTİR”

    CHP Genel Başkan Yardımcısı, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Gölge Bakanı Gamze Taşcıer, ocak önünde şunları söyledi:

    “Maden iş kolunda her gün 53 iş kazası gerçekleşiyor. Yine bir maden ocağı ve yine iki madencinin hayatını kaybettiği bir olay söz konusu. Elbette ki bir iş sürekli can kaybıyla ortaya çıkıyorsa orada bir kaza değil, bir cinayet var demektir. İşte biz de bugün bunu araştırmak için Denizli’ye geldik. Maden ocağında araştırmalarda bulunduk, görevlilerden bilgi aldık ve bu sürecin sonuna kadar takipçisi olacağız. Bu bir iş kazası mı, iş cinayeti mi? Aydınlanana kadar da süreci takip edeceğiz. Umuyoruz ki gerekli önlemler alınmıştır ve bundan sonra da alınmaya devam edecektir. Yoksa ölen madencilerimizin bir sayıdan ibaret olmadığını, geride gencecik eşlerin, çocukların kaldığı gerçeğiyle karşı karşıya kaldığımızı unutmamamız gerekiyor. Bizler CHP olarak bütün bu süreçlerin takipçisi olacağız ve gerçek suçlular ortaya çıkana kadar da bu takibimizi sürdüreceğiz.”

     

  • EDREMİT BELEDİYESİ AFET MÜDAHALE PLANI AÇIKLANDI

    EDREMİT BELEDİYESİ AFET MÜDAHALE PLANI AÇIKLANDI

    Edremit Belediye Başkanı Selman Hasan Arslan, 6 Şubat’ta yaşanan depremlerin ardından afetlere karşı dirençli bir kent yaratmak  için harekete geçmişti. Belediye bünyesinde Afet İşleri Müdürlüğü kuran Başkan Arslan, Edremit Belediyesi’nin Afet Müdahale Planı’nı açıkladı.

    Edremit Belediye Başkanı Selman Hasan Arslan, düzenlediği basın toplantısı ile Edremit Belediyesi Afet Müdahale Planı’nı kamuoyuna açıkladı. İlçedeki sivil toplum kuruluşu temsilcilerinin, muhtarların ve siyasi parti temsilcilerinin de katıldığı toplantıda konuşan Edremit Belediye Başkanı Selman Hasan Arslan, hazırlanan planın Balıkesir’deki ilçe belediyeleri arasında ilk olduğunu söyledi.

    Başkan Arslan, “Edremit birinci derece deprem bölgesi deprem riski altında. Dolayısıyla hemen bununla ilgili çalışmalar başlattık. Bugüne kadar belki unutuldu gibi görünse de biz hiç durmadık, çalıştık. Balıkesir ilçelerinde ilk olan bu çalışmaları sunacağız. Bunlardan bir tanesi önleyici tedbirlerle ilgili. Yeni yapılacak inşaatların daha tedbirli, daha sağlam olması adına belediyemiz teknik yetkilileriyle ve bütün paydaş odalarla toplantılar yaptık. Bu toplantılar neticesinde bir takım kararlar aldık meclisimizde. Depreme dirençli olması için ciddi bir çalışma yürütüldü. Bütün sivil toplum kuruluşları, meslek odaları ve mimar mühendis odalarıyla beraber ciddi bir mesafe aldık. Bundan sonra yapılan inşaatlarda denetimler daha sıkı olacak. Bizim amacımız afet eylem planı oluşturmaktı. Allah korusun bir deprem, afet olduğunda aciz durumda kalmamalıyız. Karmaşa, kaos olmasın buna hazırlıklı olalım. Bu konuda ciddi bir çalışma yaptık. Kamuoyu belki bunu unuttuk zannetti ama bu konuda hiç boş durmadık. Yaptığımız çalışmalar sonucunda şu anda her türlü yapılanmamız hazır. Bu ‘Afet Müdahale Planı’nı hayata geçiriyoruz” dedi.

    Edremit Belediyesi Afet İşleri Müdürü Yahya Uyan Afet Müdahale Planı’nı sunumu eşliğinde gerçekleştirdi. Afet Müdahale Planı’nın AFAD ve Balıkesir Büyükşehir Belediyesi’ne sunulduğunu, ilgili kurumlarla koordinasyon içerisinde sürdürüleceğini belirtti.

    Toplantıya katılan sivil toplum kuruluşu temsilcileri de söz alarak olası afet durumunda yapılması gerekenlerle ilgili görüş ve önerilerini dile getirdiler.

  • ANKARA BÜYÜKŞEHİR BELEDİYESİ’NİN GEZİCİ AFET KOORDİNASYON MERKEZİ TANITILDI

    ANKARA BÜYÜKŞEHİR BELEDİYESİ’NİN GEZİCİ AFET KOORDİNASYON MERKEZİ TANITILDI

    Ankara Büyükşehir Belediyesi (ABB) atıl durumda olan TIR dorsesini afet bölgelerine müdahale için, Gezici Afet Koordinasyon Merkezi’ne dönüştürdü. Dönüştürülen araç Ankara İtfaiyesi Merkez İstasyonu’nda tanıtıldı. Türkiye’nin bir afet ülkesi olduğunu kaydeden Afet İşleri Dairesi Başkanı Özkan Erel “Bunun bilinciyle afetlere her zaman hazırlıklı olmak zorundayız” dedi. İtfaiye Daire Başkanı Ali Levent Çeri ise, “Kriz kumanda dediğimiz anında diğer birimlerimizle entegre olacak bir komuta merkezinin ihtiyacı hasıl oldu. Bu eksiği kendimiz kapatmak istedik” diye konuştu.

    ABB’nin afet bölgelerine müdahale için, atıl durumda olan tır dorsesini dönüştürerek yaptığı Gezici Afet Koordinasyon Merkezi Ankara İtfaiyesi Merkez İstasyonu’nda bugün tanıtıldı. İtfaiye Daire Başkanı Ali Levent Çeri, “Deprem gerçeğiyle yaşamak zorundayız. 6 Şubat’ta ülkemizin 11 ilini etkileyen deprem felaketinde ABB tüm birimleriyle başta arama kurtarma ekipleri olmak üzere ilk dakika olay yerine seyretmiştir. Ancak eksiğimiz vardı. Kriz kumanda dediğimiz anında diğer birimlerimizle entegre olacak bir komuta merkezinin ihtiyacı hasıl oldu. Bu eksiği kendimiz kapatmak istedik” dedi.

    Türkiye’nin bir afet ülkesi olduğunu kaydeden Afet İşleri Dairesi Başkanı Özkan Erel ise “Bunun bilinciyle afetlere her zaman hazırlıklı olmak zorundayız” dedi. Afetlere karşı önlemlerin alınması zorunluluğuna değinen Erel, Belediye olarak eylem planlarını yaptıklarını ve bunların onaylanarak yürürlüğe girdiğini belirtti. Erel, “Bu planımızı tatbikatlarla, eğitimlerle canlı tutmak zorundayız. Bu da onlardan birisi. Çevre Koruma Kontrol Dairesi Başkanlığımızın kendi öz kaynakları ile yaptığı, iki ay gibi bir sürede yaptığı, saha kontrol koruma aracımız hazır durumda” diye konuştu. Erel son olarak, “Afete hazır toplum geleceğe hazır toplum demektir” dedi.

    Aracın son teknolojilerle donatıldığını belirten Erel, “15-20 dakika gibi kısa bir sürede alanda kurup hemen orada koordinasyonu sağlayarak afetlere müdahale etme şansımızı arttırıyoruz” ifadelerini kullandı. Erel, aracın 20 kişilik bir kapasitesi olduğu bilgisini de paylaştı.

     

  • AHMET DAVUTOĞLU, KÜRESEL VİCDAN BİLDİRGESİ’Nİ AÇIKLADI: “FİLİSTİNLİ MÜLTECİLER İÇİN KURULMUŞ BM ÖRGÜTÜNE, GAZZE’DE YERİNDEN EDİLEN BÜTÜN İNSANLAR İÇİN DERHAL BİR YERLEŞİM PROGRAMI UYGULAMASI ÇAĞRISINDA BULUNUYORUZ”

    AHMET DAVUTOĞLU, KÜRESEL VİCDAN BİLDİRGESİ’Nİ AÇIKLADI: “FİLİSTİNLİ MÜLTECİLER İÇİN KURULMUŞ BM ÖRGÜTÜNE, GAZZE’DE YERİNDEN EDİLEN BÜTÜN İNSANLAR İÇİN DERHAL BİR YERLEŞİM PROGRAMI UYGULAMASI ÇAĞRISINDA BULUNUYORUZ”

    Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu, İsrail’in Filistin’e saldırılarının sonlanması için dünyadan ve Türkiye’den siyasetçi, akademisyen ve bilim insanlarından 115 imzacının bulunduğu Küresel Vicdan Bildirgesi’ni açıkladı. Davutoğlu, “Yaptığımız çağrı, siyasal yaptırımlar da dahil olmak üzere BM’nin temel ilkelerinin çiğnendiği bu durum karşısında, her türlü tedbirin alınması. Ayrıca UNİCEF’e Gazze’de yetim kalan, yaralı kalan çocuklarla ilgili acil bir eylem planı hazırlamasını, DSÖ’ye başta hamile kadınlar olmak üzere Gazze’de hastane yetersizliği dolayısıyla ciddi sağlık sorunları yaşayan Filistinlilere derhal acil bir yardım programı uygulamasını, Filistinli mülteciler için kurulmuş BM örgütüne, Gazze’de yerinden edilen bütün insanlar için derhal bir yerleşim programı uygulaması çağrısında bulunuyoruz” dedi.

    Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu, İsrail’in 7 Ekim’den beri Filistin’e saldırılarını kınayan dünyadan ve Türkiye’den çeşitli akademisyenlerin, siyasetçilerin ve bilim insanlarının imzalarını içeren “Küresel Vicdan Bildirgesi”ni, bugün TBMM’de düzenlediği basın toplantısı ile açıkladı. Davutoğlu, partisinin milletvekilleri ile düzenlediği basın toplantısında şunları dile getirdi:

    “115 İMZACININ KATILDIĞI, GAZZE’DEKİ SOYKIRIMI DURDURMAK İÇİN KÜRESEL VİCDAN BİLDİRGESİNİ YAYIMLADIK”

    “2,5 aydır insanlığın gözü önünde, tarihin gördüğü en büyük katliamlardan biri işleniyor. Bu sefer açık bir biçimde soykırım icra edenler bunu dünyanın gözü önünde canlı yayınla yapıyorlar ve kendi halklarına karşı bundan gururla bahsediyorlar. Olayın ortaya çıktığı ilk günden itibaren ben de geçmişte birlikte çalışmış olduğumuz devlet adamlarıyla, uluslararası hukukçularla, akademisyenlerle, STÖ’lerle devamlı temas halinde olduk. Yaklaşık bir aydır süren temaslarımız neticesinde 115 imzacının katıldığı, Gazze’deki soykırımı durdurmak için Küresel Vicdan Bildirgesi’ni yayımladık. Bu bildirge şu anda bütün dünyada, yaklaşık 40 ülkeden 115 imzacı bütün medya organlarını kullanarak, başta BM ve BM’ye üye ülkeler olmak üzere her kanaldan insanlığa bu çağrıyı iletiyorlar.

    İnisiyatifi, dünyada uluslararası hukuk denince akla gelen ilk isimlerden ve BM Filistin Raportörlüğü yapmış olan Richard Fold ile başlattık. Bu çerçevede yaptığımız zoom toplantıları ve yazışmalar neticesinde 115 imzacı arasında; Tunus eski Cumhurbaşkanı Munsif el Merzuki, Malezya eski Başbakanı Mahathir Mohamad, dünyada Uluslarası Adalet Divanı’nda çalışması ve şu anda da BM’nin ve uluslararası ceza süreçlerinin içinde bulunan en kıdemli hukukçu olan George Abib Saab, Nobel Barış Ödülü sahibi Mayret Maguire, Arap Ligi eski Genel Sekreteri ve Mısır eski Dışişleri Bakanı Amul Musa, İran eski Dışişleri Bakanı Muhammed Cevad Zarif, Malezya eski Dışişleri Bakanı Hamid Albar, Mandela ile birlikte mücadele etmiş, Brezilya’da insan hakları deyince akla gelen en önemli isimlerden, İnsan Hakları Bakanlığı yapmış Paulo Sergio, Pulitzer Basın Ödülü’nü almış dünyanın en saygın basın mensuplarından Chris Jess, BM Medeniyetler İttifakı kıdemli mensuplarından John Esposito, Hindistan’dan insan hakları konusundaki çalışmalarıyla öne çıkmış olan Arundhati Roy, Filistin deyince akla gelen en önemli edebiyatçılardan Susanne Ebul Hava, BM Genel Sekreter Yardımcılığı yapmış Hans Von Sponeck, önemli gazetecilerden Philips Bemiks ve çok sayıda akademisyenin imzasını bu süre içerinde aldık.

    İçinde uluslararası hukukçuların, siyasilerin, doğudan batıdan aydınların, bazı sanatçıların ve sivil toplum öncülerinin olduğu bu listede 115 imzacı şu konularda mutabık olduk:

    “FİLİSTİNLİ MÜLTECİLER İÇİN KURULMUŞ BM ÖRGÜTÜNE, GAZZE’DE YERİNDEN EDİLEN BÜTÜN İNSANLAR İÇİN DERHAL BİR YERLEŞİM PROGRAMI UYGULAMASI ÇAĞRISINDA BULUNUYORUZ”

    Birincisi, Gazze’de yürütülmekte olan saldırılar sıradan bir çatışma değil bir soykırımdır. 115 imzacının bu gerçeği haykırması başlı başına çok önemlidir. Soykırım muamelesi görmelidir. Bu soykırıma katılanlara BM ve uluslararası toplumun müeyyide uygulaması gerektiği konusunda mutabık kaldık. Bu müeyyideler çerçevesinde özellikle iki ülkenin adını zikrederek ABD ve İngiltere, Gazze açıklarındaki donanmada sağladıkları silah sevkiyatını ve diğer ülkelerin Gazze’ye yaptıkları sevkiyatların tümünün durdurulması çağrısında bulunuyoruz. Yaptığımız çağrı ise, siyasal yaptırımlar da dahil olmak üzere BM’nin temel ilkelerinin çiğnendiği bu durum karşısında, her türlü tedbirin alınması. Ayrıca UNİCEF’e Gazze’de yetim kalan, yaralı kalan çocuklarla ilgili acil bir eylem planı hazırlamasını, DSÖ’ye başta hamile kadınlar olmak üzere Gazze’de hastane yetersizliği dolayısıyla ciddi sağlık sorunları yaşayan Filistinlilere derhal acil bir yardım programı uygulamasını, Filistinli mülteciler için kurulmuş BM örgütüne, Gazze’de yerinden edilen bütün insanlar için derhal bir yerleşim programı uygulaması çağrısında bulunuyoruz. Bu bildiriyi arzu edenlerin imzasına açıyoruz.

    “HASAN BİTMEZ GİBİ HİÇ BİTMEYEN BİR YÜREĞİMİZ VE HAKKI SESLENME İRADEMİZ VAR”

    Önemli olan küresel vicdanın harekete geçmesi. Dünyanın farklı kıtalarından her bir köşesinden, isimler bulunmasına önem verdik. Bizim siyasi bir gücümüz yok ama vidan gücümüz var. Hasan Bitmez gibi hiç bitmeyen bir yüreğimiz ve hakkı seslenme irademiz var. Önce BM’ye ve BM’deki 193 ülkenin ofisine bu metin gönderilecek. Ümit ederiz bu yürümekte olan soykırıma karşı bir nebze olsun engelleyici bir tutum sergilemiş, içimiz içimize sığmıyor bir şeyler yapmak için. İnşallah bir gün Gazze’de bu soykırım sona erecek bu soykırımı yapanlar da mutlaka mahkeme önüne çıkacak. 115 imzacının ‘bu bir soykırım’ demesi devrim mahiyetinde bir açıklamadır.”

    İlgili bildirge şöyle:

    “İsrail Hükümeti, çok gecikmiş ve kısa süren bir ‘insani duraklamanın’ ardından Gazze’deki Filistinlilere uyguladığı soykırım saldırısına 30 Kasım’da yeniden başladı. İsrail böylece insanlık vicdanını temsil eden kitlelerin dünya çapındaki protestolarını ve dünyanın dört bir yanındaki ahlaki, dini ve siyasi kanaat önderlerinin rehine/tutsak takası duraklamasının kalıcı bir ateşkese dönüştürülmesi yönündeki ısrarlı çağrılarını görmezden geldi.

    Bu çağrıların öncelikli amacı Gazze halkının çektiği çilenin daha da kötüleşmesini önlemekti. Ayrıca, İsrail’e sadece insani nedenlerle değil, aynı zamanda hem Filistin hem de İsrail halkı için karşılıklı saygıya dayalı gerçek güvenlik ve kalıcı barış yolunu seçmesi yönünde güçlü mesajlar verildi. Ancak bu mesajlar karşılıksız kaldı. Gazze’de her geçen gün sokaklarda ölü bedenler yığılıyor, tıbbi sistem yaralılara tedavi sunamıyor ve yaygın açlık ve hastalık tehditleri yoğunlaşıyor.

    Bu koşullar altında, bu Bildirimiz İsrail’in soykırım saldırısının kınanmasının ötesinde, aynı zamanda bu soykırımın kalıcı olarak önlenmesi için etkili adımlar atılması için çağrıda bulunmaktadır. Dünyanın her bir köşesinden Küresel aydınlar ve kanaat önderleri olarak, her gün daha da kötüleşen şartların aciliyetine istinaden Filistin halkının devam etmekte olan korkunç çilesine karşı çıkmak ve en önemlisi, bunu yapma gücüne ve dolayısıyla sorumluluğuna sahip olanları harekete geçmeye davet etmek üzere bir araya geldik.
    İsrail’in kalıcı ateşkesi reddetmeye devam etmesi endişelerimizi artırıyor. İsrail’in 7 Ekim saldırısına verdiği son derece orantısız tepkinin neden olduğu haftalardır süren acımasız yıkım, İsrail’in intikamcı öfkesini sergilemeye devam ediyor. Bu öfke, ‘Hamas’ın İsrail’deki sivillere karşı uyguladığı korkunç şiddet’ veya işgal altındaki halka karşı uygulanması mümkün olmayan ‘meşru müdafaa’ iddialarıyla hiçbir şekilde mazur görülemez.

    Aslında, ‘çatışmaya ara verme’ bile İsrail hükümeti tarafından esas olarak rehinelerin serbest bırakılmasını güvence altına almak için İsrail vatandaşlarından gelen baskıların bir sonucu olarak kabullenmek zorunda kalınmıştır. Öte yandan, kendini dünyaya insani kaygılara tamamen duyarsız olmadığını göstermek zorunda hisseden Amerika Birleşik Devletler hükümeti, bu baskıya destek vermiştir. Bu jest bile, Başbakan Netanyahu’nun daha ara başlamadan önce aranın hemen ardından savaşa devam edeceği yönündeki meydan okuyan ifadeleriyle baltalanmıştır.
    Bu yedi günlük ateşkesi, ‘insani ara’ olarak değil İsrail’in Gazze’deki soykırım operasyonlarında bir duraklama olarak yorumlamak daha doğrudur. Eğer bu geçici ateşkes gerçekten ‘insani ara’ olsaydı, soykırıma son verme ve İsrailliler ile Filistinliler arasında kalıcı ve adil bir barışın koşullarını müzakere etme çabalarını yeniden başlatma umutları yok olmazdı.

    İsrail’in Gazze’nin sivil halkına karşı yürüttüğü bu askeri harekatın yeniden başlatılması, BM’nin otoritesinin, genel hukuki ve ahlaki ilkelerin ve en basit şekliyle insani vicdanın reddedilmesi anlamına gelmektedir. Başta ABD ve İngiltere olmak üzere, Küresel Batı’nın önde gelen liberal demokrasilerinin İsrail’in bu eylemini elbirliğiyle onaylaması, duyduğumuz acıyı ve tiksintiyi daha da arttırmaktadır. Hukukun üstünlüğüne bağlılıkları ile gurur duyan bu hükümetler şimdiye kadar barış sağlama çabalarını İsrail’e fahiş eylemlerini daha ihtiyatlı bir şekilde yürütmesi yönünde telkinde bulunan halkla ilişkiler çabalarıyla sınırladılar. Bu tür hamleler, İsrail’in Gazze’deki soykırımcı davranışının keskin kenarlarını yumuşatmaktan başka bir işe yaramıyor. Aynı zamanda, İsrail’in, 1967 Savaşı’nın ardından BM tarafından da tescil edilen Savaşçı İşgal gözönünde bulundurulduğunda kullanılması mümkün olmayan “sahte meşru müdafaa” gerekçesini desteklemeye devam etmek, İsrail’i küstahça işlediği bu suçların yol açabileceği yasal ve siyasal kınamalardan ve müeyyidelerden korumaktadır.

    Bu hükümetlerin, Tel Aviv’in inkâr etme zahmetine bile girmediği ağır savaş suçlarına yol açan İsrail’in savaş hedeflerini sürdürme niyetine genel destek vermeye devam ettiği gerçeğinden üzüntü duyuyoruz. Bu suçlar arasında yoğun bombardıman ve saldırıların yeniden başlaması, zorla tahliye gibi zalimce taktiklere başvurulmaya devam edilmesi, hastanelerin tahrip edilmesi, sivillerin barındığı mülteci kampları ve BM binaları ile pek çok yerleşim biriminin bombalanması ve Batı Şeria’da yerleşimcilerin başını çektiği şiddetin desteklenmesi ve etnik temizlik çabalarının tırmandırılması yer almaktadır.

    Bu gelişmeler ışığında ulusal hükümetleri, özellikle de Doğu Akdeniz’de donanmaları bulunan ABD ve İngiltere’yi İsrail’e yönelik tüm silah sevkiyatını durdurmaya ve ambargo uygulamaya, BM Güvenlik Konseyi ve Genel Kurulu’nu da gecikmeksizin bu yönde karar almaya çağırıyoruz. Ayrıca, bu toprakların asli ve yerli halkı olarak Filistinlilerin, temel kurtuluş mücadeleleri için önerilen herhangi bir çözüme onay verme ya da vermeme yönündeki koşulsuz haklarını da destekliyoruz.

    Kötüleşen şartlar, BM sistemini benzeri görülmemiş bir aciliyetle müdahale etmeye zorlayan acil bir insani durum teşkil etmektedir. Bu nedenle, özellikle UNICEF’i yaralı çocuklara ve ebeveynleri öldürülen ya da ağır yaralanan çocuklara yardım etmeye, DSÖ (Dünya Sağlık Örgütü)’nü yaralı Filistinlilere, özellikle de hamile kadınlara ve çocuklara yardım etmek için elinden geleni yapmaya ve İsrail saldırıları nedeniyle tahrip olan hastanelerin derhal yeniden açılması için mümkün olduğunca etkili bir şekilde ısrar etmeye ve UNRWA’yı savaş nedeniyle yerlerinden edilen Gazze’deki mültecileri barındırmaya ve diğer yardımları sağlamaya devam etmeye çağırıyoruz. Bunun ötesinde UNESCO, dini ve kültürel mekanlara yönelik tehditlere karşı açık tavır almalı, başta Mescid-i Aksa olmak üzere bu mekanların her türlü ihlale karşı korunmalarına en yüksek önceliği vermeli ve İsrail Hükümetine bu mekanların korunmasına ilişkin koşulsuz yasal sorumluluğunu hatırlatmalıdır.

    Ayrıca BM İnsan Hakları Konseyi’nin, Hamas saldırısı ve İsrail’in 7 Ekim 2023’ten bu yana Gazze’deki askeri operasyonlarından kaynaklanan gerçekleri ve hukuku tespit etmekle görevli yüksek profilli bir uzman soruşturma komisyonu kurmak üzere hemen harekete geçmesini öneriyoruz. Komisyon, raporunda savaş suçu ve soykırım teşkil eden insan hakları normlarının ihlaline ilişkin sorumluluk ve hesap verebilirlikle ilgili tavsiyelerde bulunmalıdır.

    Ayrıca, durumun vahametinin hükümetleri, uluslararası kurumları ve sivil toplumu konuşmanın yanı sıra harekete geçme ve Gazze’deki şiddeti derhal sona erdirmek için azami diplomatik ve ekonomik baskı uygulama sorumluluğuyla karşı karşıya bıraktığını düşünüyoruz!

    Bu amaçla, bu Bildiriyi imzalayan bizler, İsrail’in Gazze, Batı Şeria ve Doğu Kudüs’e yönelik suç teşkil eden işgalinin bir an önce sona erdirilmesi amacıyla derhal ateşkes ilan edilmesi ve saygın ve tarafsız bir himaye altında diplomatik müzakerelerin başlatılması çağrısında bulunuyoruz. Bu süreç, BM kararlarına uygun olarak Filistinlilerin devredilemez kendi kaderini tayin etme haklarını garanti altına almalıdır.”

    Metni imzalayanların tam listesi de şu şekilde:

    1. Ahmet Davutoğlu, Eski Dışişleri Bakanı ve Başbakan, Türkiye;
    2. Richard Falk, 1967’den Bu Yana İşgal Altında Olan Filistin Topraklarındaki İnsan
    Haklarının Durumu BM Özel Raportörü (2008-2014), Uluslararası Hukuk Profesörü,
    Princeton Üniversitesi, ABD;
    3. Dr. Moncef Marzouki, Eski Cumhurbaşkanı, Tunus;
    4. Mahathir Mohamed, Eski Başbakan, Malezya;
    5. Georges Abi-Saab, Profesör, Cenevre ve Kahire Üniversitesi Uluslararası Kalkınma Çalışmaları Lisansüstü Enstitüsü, BM Genel Sekreteri Eski Danışmanı, Uluslararası Adalet Divanı Eski Yargıcı, Mısır;
    6. Mairead Maguire, Nobel Barış Ödülü Sahibi (1976), Russell Mahkemesi Üyesi, Kuzey İrlanda;
    7. Amr Moussa, Arap Birliği Eski Genel Sekreteri, Mısır Eski Dışişleri Bakanı, BM Uluslararası Barış ve Güvenlik için Tehditler, Zorluklar ve Değişim Üst Düzey Paneli Üyesi, Mısır;
    8. M. Javad Zarif, Profesör, Tahran Üniversitesi, Eski Dışişleri Bakanı, İran;
    9. Hamid Albar, Eski Dışişleri Bakanı, Asia e Üniversitesi Rektörü, Malezya;
    10. Brigette Mabandla, Eski Adalet Bakanı ve Apartheid Karşıtı Aktivist, Güney Afrika;
    11. Paulo Sergia, Siyaset Bilimi Profesörü (USP) ve Eski İnsan Hakları Bakanı, Brezilya;
    12. Chris Hedges, Pulitzer ödüllü muhabir ve The New York Times’ın eski Orta Doğu Büro Şefi, ABD;
    13. Tu Weiming, BM Medeniyetler Arası Diyalog için Seçkin Kişiler Grubu Üyesi, Profesör, Harvard Üniversitesi, İleri Hümanistik Çalışmalar Enstitüsü Kurucu Direktörü, Pekin Üniversitesi, Çin/ ABD;
    14. John Esposito, Uluslararası İlişkiler Profesörü, Müslüman-Hristiyan Anlayış Merkezi Kurucu Başkanı, Georgetown Üniversitesi, BM Medeniyetler İttifakı Üst Düzey Grubu Üyesi, ABD;
    15. Arundhati Roy, “Küçük Şeylerin Tanrısı” Kitabının Yazarı, İnsan Hakları Aktivisti, Hindistan;
    16. Susan Abulhawa, Filistinli roman yazarı, “Filistin Sabahları” isimli kitabın sahibi, ABD;
    17. Hans von Sponeck, BM Eski Genel Sekreter Yardımcısı, Çatışma Araştırma Merkezi Öğretim Üyesi, Marburg Üniversitesi, Almanya;
    18. Hilal Elver, Uluslararası Hukuk Profesörü, BM Gıda Hakkı Özel Raportörü (2014-2020), Türkiye;
    19. Abdullah Ahsan, Eski Profesör, Malezya Uluslararası İslam Üniversitesi ve İstanbul Şehir Üniversitesi; ABD;
    20. Phyllis Bennis, Gazeteci, Yazar ve Sosyal Aktivist, Politika Çalışmaları Enstitüsü, ABD;
    21. Noura Erakat, Aktivist ve Profesör, Rutgers Üniversitesi, New Brunswick, Jadalliyah Kurucu Ortak Başkanı, ABD;
    22. Jomo Kwame Sundaram, BM Ekonomik Kalkınmadan Sorumlu Eski Genel Sekreter Yardımcısı, BM Gıda ve Tarım Örgütü Direktör Yardımcısı, Malezya;
    23. Victoria Brittain, Guardian’ın Eski Dış Haberler Editörü, Apartheid Karşıtı Aktivist, İngiltere’de her yıl düzenlenen Filistin Edebiyat Festivali’nin kurucusu, İngiltere;
    24. Gayatri Chakravorty Spivak FBA, Profesör, Columbia Üniversitesi, 2012 Kyoto Sanat ve Felsefe Ödülü Sahibi, Hindistan;
    25. Ali Bardakoğlu, İlahiyat Profesörü, Eski Diyanet İşleri Başkanı, Türkiye;
    26. Mustafa Ceric, Bosna Başmüftüsü, Dünya Boşnak Kongresi Başkanı, UNESCO Felix Houphouet-Bougny Barış Ödülü eş sahibi, Bosna Hersek;
    27. Maung Zarni, İnsan Hakları Aktivisti, Soykırım İzleme Örgütü Danışmanlar Kurulu Üyesi, Özgür Burma Koalisyonu, Özgür Rohingya Koalisyonu ve Güneydoğu Asya Yenilenme Güçleri Kurucu Üyesi, Myanmar;
    28. Joseph Camilleri, Profesör, La Trobe Üniversitesi, SHAPE Melbourne Eşbaşkanı, Avustralya;
    29. Mahmood Mamdani, Herbert Lehman Hükümet Profesörü Columbia Üniversitesi, Kampala Üniversitesi Rektörü, Uganda;
    30. Marjorie Cohn, Uluslararası Hukuk Halklar Akademisi Dekanı, Profesör, Thomas Jefferson Hukuk Fakültesi, ABD;
    31. Jan Oberg, Ulusötesi Barış ve Gelecek Araştırmaları Vakfı Başkanı, İsveç;
    32. Ramzy Baroud, Yazar, Akademisyen, Palestine Chronicle Editörü, Filistin/ABD;
    33. Saree Makdisi, Kaliforniya Üniversitesi, Karşılaştırmalı Edebiyat Profesörü, “Palestine Inside Out: An Everyday Occupation” kitabının yazarı, ABD;
    34. Roger Leger, Emekli Felsefe Profesörü,, Saint-Jean Askeri Koleji, Kanada;
    35. Usman Bugaje, Profesör, Cumhurbaşkanı Yardımcısı Eski Danışmanı, Nijerya;
    36. Chandra Muzaffar, Adil Bir Dünya için Uluslararası Hareket (JUST) Başkanı, Malezya;
    37. Avery F. Gordon, Profesör, Kaliforniya Üniversitesi Santa Barbara, ABD;
    38. Arlene Elizabeth Clemesha, Çağdaş Arap Tarihi Profesörü, Brezilya São Paulo Üniversitesi (USP), Brezilya;
    39. Ömer Dinçer, Profesör, Eski Milli Eğitim Bakanı, İstanbul Şehir Üniversitesi Eski Mütevelli Heyeti Başkanı, Türkiye;
    40. Fethi Jarray, Eski Eğitim Bakanı, İşkenceyi Önleme Ulusal Mekanizması Başkanı, Tunus;
    41. Alfred de Zayas, Demokratik ve Adil Bir Uluslararası Düzenin Teşvik Edilmesi Konusunda BM Eski Bağımsız Uzmanı, ABD;
    42. Walid Joumblatt, Milletvekili, İlerici Sosyalist Parti, Lübnan;
    43. Elmira Akhmetova, Profesör, Bilgi Entegrasyonu Enstitüsü, Rusya;
    44. George Sabra, Şam Deklarasyonu (2005) İmzacısı, Suriye Ulusal Konseyi Eski Başkanı, Suriye;
    45. Ray McGovern, Aktivist, Barış İçin Savaşanlar (Veterans For Peace), “Not in Our Name” adlı savaş karşıtı grubun destekçisi, ABD;
    46. Juan Cole, Michigan Üniversitesi, The Internatioanl Journal of Middle East Studies Dergisi Eski Editörü, ABD;
    47. Penny Green, Hukuk ve Küreselleşme Profesörü, Uluslararası Devlet Suçları İnisiyatifi Direktörü, Londra Queen Mary Üniversitesi, İngiltere;
    48. Bishnupriya Ghosh, İngilizce ve Küresel Çalışmalar Profesörü , UC Santa Barbara, ABD/Hindistan;
    49. Nader Hashemi, Alwaleed Müslüman-Hıristiyan Anlayış Merkezi Direktörü, Georgetown Üniversitesi, ABD;
    50. Ahmed Abbes, Matematikçi, Institut des Hautes Etudes Scientifiques Paris isimli kurumun araştırma direktörü, Fransa/Tunus;
    51. Bhaskar Sarkar, Film ve Medya Profesörü, UC Santa Barbara, ABD/Hindistan;
    52. Akeel Bilgrami, Felsefe Profesörü, Columbia Üniversitesi, ABD/ India;
    53. Assaf Kfoury, Matematikçi ve Teorik Bilgisayar Bilimi Profesörü, Boston Üniversitesi, ABD;
    54. Helena Cobban, Gazeteci, Yazar, Just World Educational Başkanı, ABD;
    55. Bilijana Vankovska, Profesör ve Küresel İlişkiler Merkezi Başkanı, Cyril and Mehtodius Üniversitesi, Üsküp, Makedonya;
    56. David Swanson, Yazar, World BEYOND War Direktörü, ABD;
    57. Radmila Nakarada, Profesör, Siyasal Bilgiler Fakültesi, Belgrad Üniversitesi; Yugoslav Hakikat ve Uzlaşma Komitesi Sözcüsü, Sırbistan;
    58. Fredrick S. Heffermehl, Avukat, Yazar, Norveç;
    59. Anis Ahmad, Profesör ve Riphah Uluslararası Üniversitesi Başkanı İslamabad, Pakistan;
    60. Lisa Hajjar, Profesör, Kaliforniya Üniversitesi, Santa Barbara, ABD;
    61. Dr. Sayyid M. Syeed, Kuzey Amerika İslam Toplumu Onursal Başkanı;
    62. Muhammed al-Ghazzali, İslam Sosyolojisi Profesörü, Pakistan Yüksek Mahkemesi Yargıcı, Pakistan;
    63. Syed Azman Syed Ahmad, Eski Milletvekili, Barış ve Kalkınma için Asya Forumu (AFPAD) Başkanı, Malezya;
    64. Osman Bakar, El-Gazali Epistemoloji ve Medeniyet Yenilenmesi Kürsüsü, Uluslararası İslam Düşüncesi ve Medeniyeti Enstitüsü, Malezya;
    65. Ibrahim M Zein, İslami Çalışmalar Profesörü, Katar Vakfı, Katar;
    66. Engin Deniz Akarlı, Tarih Profesörü, Brown Üniversitesi, Türkiye;
    67. Francesco Della Puppa, Venedik Ca’ Foscari Üniversitesi, İtalya;
    68. Julio da Silveira Moreira, Profesör, Latin-Amerika Entegrasyonu Federal Üniversitesi, Brezilya;
    69. Nabeel Rajab, Körfez İnsan Hakları Merkezi’nin kurucusu ve eski başkanı; Uluslararası İnsan Hakları Federasyonu Eski Genel Sekreter Yardımcısı, Ion Ratiu Demokrasi ve İnsan Hakları Ödülü sahibi, Bahreyn;
    70. Feroz Ahmad, Tarih ve Uluslararası İlişkiler Profesörü, Harvard Üniversitesi, ABD, Hindistan;
    71. Serap Yazıcı, Anayasa Hukuku Profesörü, Milletvekili, Türkiye;
    72. Natalie Brinham, Soykırım ve Devletsizlik Araştırmacısı, İngiltere;
    73. Ayçin Kantoğlu, Yazar, Türkiye;
    74. Imtiyaz Yusuf, Doç. Dr., Araştırmacı, Çağdaş İslam Dünyası Merkezi (CICW), Shenandoah Üniversitesi, ABD/Vietnam;
    75. Kamar Oniah Kamuruzaman, Karşılaştırmalı Dinler Profesörü, Uluslararası İslam Üniversitesi, Malezya;
    76. Ümit Yardım, Eski Tahran, Moskova ve Viyana Büyükelçisi, Türkiye;
    77. Ahmet Ali Basic, Saraybosna Üniversitesi, Bosna Hersek;
    78. Kani Torun, Eski Somali Büyükelçisi, Yeryüzü Doktorları Eski Başkanı, Milletvekili, Türkiye;
    79. Ermin Sinanovic, Shenandoah Üniversitesi Çağdaş Dünyada İslam Merkezi,
    ABD/Bosna Hersek;
    80. Alkasum Abba, Tarih Profesörü, Abuja, Nijerya;
    81. Hassan Ahmed Ibrahim, Tarih ve Medeniyet Profesörü, Eski Dekan, Hartum Üniversitesi, Sudan;
    82. Anwar Alrasheed, Khiam Rehabilitasyon Merkezi, İşkence Mağdurları (KRC), Kuveyt Devleti ve Körfez İşbirliği Konseyi Ülkeleri Adil Yargılama ve İnsan Hakları Uluslararası Konseyi Temsilcisi, Kuveyt;
    83. Mohd Hisham Mohd Kamal, Doç. Dr., Ahmad İbrahim Hukuk Fakültesi, Malezya/ Endonezya;
    84. Syed Arabi Bin Syed Abdullah, Uluslararası İslam Üniversitesi Eski Rektörü, Malezya;
    85. Yusuf Ziya Özcan, Eski YÖK Başkanı, Türkiye;
    86. Mohamed Jawhar Hassan, Malezya Stratejik ve Uluslararası Çalışmalar Enstitüsü Eski Başkanı (ISIS), Malezya;
    87. Shad Faruqi, Hukuk Profesörü, Malaya Üniversitesi, Malezya;
    88. Mohammad Ahmadullah Siddiqi, Gazetecilik ve Halkla İlişkiler Profesörü, Western Illinois Üniversitesi, Macomb IL ABD/ Hindistan;
    89. Mohamed Tarawna, Temyiz Mahkemesi Yargıcı, Ürdün;
    90. Etyen Mahcupyan, Yazar, Başbakan Eski Başdanışmanı, Türkiye;
    91. Khawla Mattar, Kahire’deki Birleşmiş Milletler Enformasyon Merkezi Direktörü, BM Suriye Eski Özel Temsilci Yardımcısı, Bahreyn;
    92. Aslam Abdullah, Kıdemli Gazeteci, ABD/ Hindistan;
    93. Stuart Rees, Profesör, Sydney Üniversitesi;
    94. Hatem Ete, Ankara Yıldırım Beyazıt Üniversitesi Sosyoloji Bölümü, Türkiye;
    95. Camilo Pérez-Bustillo, Ulusal Tayvan Üniversitesi, Tayvan;
    96. Bridget Anderson, Göç, Hareketlilik ve Vatandaşlık Profesörü, Bristol Üniversitesi, İngiltere;
    97. William Spence, Teorik Fizik Profesörü, Londra Queen Mary Üniversitesi, İngiltere;
    98. Mohammad Hashim Kamali, Hukuk Profesörü, Uluslararası İleri İslam Araştırmaları Enstitüsü Kurucu CEO’su, Malezya/Afganistan;
    99. Ferid Muhic, Felsefe Profesörü , Krill Metodius Üniversitesi , Makedonya;
    100. Frej Fenniche, Eski Kıdemli İnsan Hakları Görevlisi/BM OHCHR, İsviçre;
    101. Sevinç Alkan Özcan, Doç. Dr., Ankara Yıldırım Beyazıt Üniversitesi, Uluslararası İlişkiler Bölümü, Türkiye;
    102. Sigit Riyanto, Hukuk Profesörü, Endonezya;
    103. Khaled Khoja, Suriye Ulusal Koalisyonu Eski Başkanı;
    104. Tarık Çelenk, Ekopolitik Eski Başkanı, Türkiye;
    105. M. Bassam Aisha, İnsan Hakları Uzmanı, Libya;
    106. Naceur El-Ke, Akademisyen ve İnsan Hakları Aktivisti, Tunus;
    107. Jean-Daniel Biéler, Eski Büyükelçi, Özel Danışman, Federal Dışişleri Bakanlığı, İnsani Güvenlik Bölümü, İsviçre;
    108. Fajri Matahati Muhammadin, Gadjah Mada Üniversitesi Hukuk Fakültesi, Endonezya;
    109. Ahmet Okumuş, Bilim ve Sanat Vakfı Başkanı; Türkiye;
    110. Khan Yasir, Hindistan İslami Çalışmalar ve Araştırma Enstitüsü Direktörü, Hindistan;
    111. Mahmudul Hasan, Md., Profesör, Malezya Uluslararası İslam Üniversitesi, Malezya/Bangladeş;
    112. Tara Reynor O’Grady, İnsan Hakları Sentineli Genel Sekreteri, ABD;
    113. Nurullah Ardıç, İstanbul Teknik Üniversitesi;
    114. Phar Kim Beng, Strategic Pan-Pacic Arena’nın Kurucu CEO’su, Malezya;
    115. Dinar Dewi Kania, Trisakti Ulaştırma ve Lojistik Enstitüsü. Cakarta, Endonezya

     

     

  • ADANA BÜYÜKŞEHİR BELEDİYE BAŞKANI ZEYDAN KARALAR: “BİZİM BELEDİYELERİMİZDE KANUNA AYKIRI BİR ŞEY ASLA OLMAZ. BİZ, BİRİLERİNE PARA KAZANDIRMAK NİYETİYLE BURAYA GELMEDİK”

    Adana Büyükşehir Belediye Başkanı Zeydan Karalar, bugün 10 belediye çalışanının “rüşvet” ve “ihaleye fesat karıştırma” iddialarıyla gözaltına alınmasına tepki gösterdi. Karalar, “Bizim olduğumuz bir yerde, bizim belediye başkanlarımızı itibarsızlaştırmaya hiç kimsenin gücü yetmez. Biz; görevimizi halka layık olacak, bu ülkenin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk’ün yolunda, ona layık olmanın bilincinde yapıyoruz. Bizim belediyelerimizde kanuna aykırı asla bir şey olmaz” dedi. CHP Genel Başkan Yardımcısı Burhanettin Bulut ise “Kör şafak karanlığında, burada bir yolsuzluk aramak için gelmediler. 31 Mart seçimlerinde, AKP iktidarının seçim startını verdiler. Ama avuçlarını yalarlar. Yanlış yerden başladılar” dedi.

    Adana Büyükşehir Belediyesi çalışanlarına yönelik bugün, “rüşvet” ve “ihaleye fesat karıştırma” iddiaları ile operasyon düzenlendi. Belediye binasında arama yapan ekipler, Adana Büyükşehir Belediyesi Başkan danışmanı Mürüvet Sızlı ile birlikte 10 kişiyi gözaltına aldı.

    Adana Büyükşehir Belediye Başkanı Zeydan Karalar, CHP Genel Başkan Yardımcıları Burhanettin Bulut, Erhan Adem ve CHP Adana Milletvekilleri, Adana ve Osmaniye İl Başkanları ve ilçe belediye başkanlarıyla birlikte belediye binası önünde yaptıkları açıklamayla, operasyona tepki gösterdi. 

    “BİZİM BELEDİYELERİMİZDE KANUNA AYKIRI BİR ŞEY ASLA OLMAZ. BİZ, BİRİLERİNE PARA KAZANDIRMAK NİYETİYLE BURAYA GELMEDİK”

    Zeydan Karalar, şunları söyledi:

    “Öncelikle Sayın Genel Başkanımıza teşekkürlerimi sunuyorum. Beni aradılar ve Adana’nın yanında olduklarını beyan ettiler. Biz de büyükşehir belediye başkanı olarak, kardeşiniz Zeydan Karalar olarak bize verdiğiniz bu önemli görevi layıkıyla, milletin parasını yediemin gibi koruyarak yapmaya çalışıyoruz. Bizim olduğumuz bir yerde, bizim belediye başkanlarımızı itibarsızlaştırmaya hiç kimsenin gücü yetmez. Biz; görevimizi halka layık olacak, bu ülkenin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk’ün yolunda, ona layık olmanın bilincinde yapıyoruz. Bizim belediyelerimizde kanuna aykırı asla bir şey olmaz. Kamuya zarar olmaz. Biz, birilerine para kazandırmak niyetiyle buraya gelmedik. İşimizi, kanunun bize verdiği yetkiler doğrultusunda yaparız. Asla ve asla kanun dışı bir şey olmaz, bunu net bir şekilde söyleyeyim. Her şeyimiz düzgündür. Ve bugüne kadar müfettişlerin buradan eksik olmadığını bilirsiniz. Ne istemişlerse bütün evrakları eksiksiz vermişiz. Emniyet, KOM, savcılık bizden ne istemişse eksiksiz vermişiz, vermeye de devam edeceğiz. Çünkü bizim çekineceğimiz bir işlemimiz yoktur ve asla olmayacaktır. Beni bilirsiniz, her şeyi en ince detayına kadar incelerim. 10 yıldır belediye başkanıyım, ne benim ne elemanlarımın karıştığı en ufak bir olay olmamıştır. Bir kadın çalışanımızın odası aranmaya gelirken sanki bir hücre evi, sanki bir terörist yuvası basılır gibi TOMA ile gelmek şık olmamıştır.”

    “HERKES BİLİYOR Kİ 31 MART’TA BURADAKİ BAŞKAN DEĞİŞMEYECEK”

    CHP Medya ve Halkla İlişkilerden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı ve Adana Milletvekili Burhanettin Bulut, şunları söyledi:

    “Bu sabah, kör şafak karanlığında gelen kamu görevlileri, burada bir yolsuzluk aramak için gelmediler. 31 Mart seçimlerinde, AKP iktidarının seçim startını verdiler. Eğer yolsuzluk operasyonu olsaydı, zaten o görevlilerin evleri belli, bu prosedürleri herkes biliyor. Seçim startını Adana’da verdiler ama avuçlarını yalarlar. Yanlış yerden başladılar. Sayın Genel Başkanımız, meseleden haberi olur olmaz beni arayıp ‘Hemen Adana’ya gidiyorsun. Orada demokrasiye, insanların seçme hakkına operasyon var’ dedi. Ama biliyoruz, Çukurova’nın sarı sıcak yurttaşları, her zaman zulme karşı başkaldırmıştır. İtibar dediğiniz sabah yapılan şafak operasyonlarıyla yıkılmaz çünkü itibar dediğiniz gönüllerdedir. Hatırlayın, tam 5 yıl önce, Sayın Zeydan Karalar burada göreve geldiğinde, gelirinin 4 katı borcu vardı. İcra geldi bu binaya, Sayın Başkan’ın masasını bile alıp götürdüler. Ama bu belediye şimdi peşin iş yapar hale geldi. Eğer bir yolsuzluk aranıyorsa hemen yanı başımızda Yüreğir Belediyesi’ne gitsinler. Personeline para veremeyen bu belediye, şu anda nakit parayla projelerini yapar hale geldi. Ve herkes biliyor ki 31 Mart’ta buradaki başkan değişmeyecek. Biz CHP olarak bu ülkenin nasıl ki cumhuriyet değerlerinin savunucusu ve garantörüysek demokrasi yolunda yapılan tüm algı çalışmalarına karşı duracağız. Bu dezenformasyon çukurunda, saray iktidarını boğacağız.”

     

  • GAZETECİ BİLAL ÇETİN YAŞAMINI YİTİRDİ

    GAZETECİ BİLAL ÇETİN YAŞAMINI YİTİRDİ

    Gazeteci Bilal Çetin, İstanbul’da bir süredir tedavi gördüğü hastanede yaşamını yitirdi.

    Bir süredir Koç Hastanesi’nde tedavi gören, Yeni Asır, Cumhuriyet, Dünya, Yeni Yüzyıl, Yeni Binyıl, Radikal, Sabah, Vatan gibi gazetelerde muhabirlik, köşe yazarlığı ve Ankara temsilciliği görevlerinde bulunan gazeteci Bilal Çetin hayatını kaybetti.

    BİLAL ÇETİN KİMDİR?

    Bilal Çetin, 1968 yılında İzmir Bergama’da doğdu. Ankara üniversitesi, Basın-Yayın Yüksel Okulu mezunu. Mesleğe 1979 yılında Türk Haber Ajansı’nda başladı. Rapor, Yeni Asır, Dünya, Cumhuriyet gazetelerinde ekonomi muhabirliği yaptı. Bir süre Radikal gazetesinde köşe yazarlığı yaptı. CNNTürk’te yayınlanan, Enis Berberoğlu ve Yiğit Bulut’un hazırlayıp sunduğu Parametre programına Ankara haberleri ile yorumcu olarak katıldı. Yeni Yüzyıl, Yeni Binyıl ve Sabah gazetelerinde Ankara temsilcisi ve köşe yazarı olarak çalıştı. Kuruluşu ile Vatan gazetesinin Ankara temsilciliği görevini yürüttü. Vatan’ın Demirören & Karacan ortaklığına satışı sonrası 8 yıllık görevinden istifa etti.

  • ÇYDD: TARİKAT VE CEMAATLER, SİVİL TOPLUM ÖRGÜTÜ OLMADIKLARI GİBİ HUKUK VE YASA DIŞI YAPILARDIR VE İVEDİLİKLE KAPATILMALIDIR

    ÇYDD: TARİKAT VE CEMAATLER, SİVİL TOPLUM ÖRGÜTÜ OLMADIKLARI GİBİ HUKUK VE YASA DIŞI YAPILARDIR VE İVEDİLİKLE KAPATILMALIDIR

    Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği (ÇYDD), Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin’in “Sizin ‘tarikat, cemaat’ dediğiniz, bizim ‘STK’ dediğimiz yapılarla toplasanız 10 tane protokolümüz vardır. Onlarla protokol yapmaya devam edeceğiz” sözlerine tepki gösterdi. ÇYDD’den yapılan açıklamada, “Bakan Tekin’in bütçe görüşmeleri sırasında TBMM kürsüsünde gerçekleştirdiği açıklamaları, milli eğitimimizde uzun zamandır devam eden tarikatlaşma ve cemaatleşme tehdit ve tehlikesinin açık bir göstergesidir… Tarikat ve cemaatler, asla bir sivil toplum örgütü olmadıkları gibi hukuk ve yasa dışı yapılardır ve ivedilikle kapatılmalıdır” denildi. 

    Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin, TBMM Genel Kurulu’ndaki bütçe görüşmeleri sırasında dün yaptığı konuşmada, “Milli Eğitim Bakanlığı’nın 2023 yılı itibarıyla geçerli 2 bin 709 tane protokolü var. Bunların içerisinde, sizin ‘tarikat, cemaat’ dediğiniz, bizim ‘STK’ dediğimiz yapılarla toplasanız 10 tane protokolümüz vardır. Onlarla protokol yapmaya da devam edeceğiz. Çünkü onlar çocukların dağa çıkmasını engelliyor” demişti. 

    ÇYDD, Bakan Tekin sözlerine bugün yaptığı yazı açıklamayla tepki gösterdi. ÇYDD açıklamasında şunlar kaydedildi: 

    “Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin’in bütçe görüşmeleri sırasında TBMM kürsüsünde gerçekleştirdiği açıklamaları, milli eğitimimizde uzun zamandır devam eden tarikatlaşma ve cemaatleşme tehdit ve tehlikesinin açık bir göstergesidir. 

    Türkiye Cumhuriyeti, Anayasa’nın değiştirilmesi teklif bile edilemeyecek nitelikte olan 2. maddesinde yer alan düzenlemeye göre demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devletidir. Milli Eğitim Bakanı’nın TBMM’de yaptığı, tarikatlar ve cemaatler ile iş birliklerinin devam edeceğine yönelik açıklamaları, devletin laik ve demokratik niteliğine açıkça aykırıdır ve Anayasa’nın ihlal edildiğinin kabul edilmesidir. Sayın Bakan’ın konuşmasında net bir şekilde ifade edilen tarikat ve cemaatlerle iş birliği yapma kararlılığı, laik ve bilimsel eğitim sistemine karşı bir politikayı ve saldırıyı açıkça ortaya koymaktadır. 

    Hatırlatırız ki 13 Kasım 1925 tarihli ve 677 sayılı devrim kanunu ile tarikatlar, tekke ve zaviyeler kapatılmıştır. Tarikat ve cemaatler, asla bir sivil toplum örgütü olmadıkları gibi hukuk ve yasa dışı yapılardır ve ivedilikle kapatılmalıdır; zira tarikatların kapatılması, bir gecede alınmış bir karar ile çıkarılmış bir kanunun sonucu değil, tarihsel süreçte yaşanmış çokça isyan, ihanet ve acının sonucunda varılmış bir devlet aklının eseridir. Bu akla ve tarihsel gerçeklere saygı duyulmalıdır. Tarikat ve cemaatlerin hukuken muvazaalı olarak dernek ve vakıf örtüsü altında eğitimdeki etkinlikleri, ideolojik sapmalara yol açarak toplumsal yozlaşmaya neden olmakta ve iç barışımızı tehdit etmektedir. Yakın zaman önce Sayın Bakan’ın bu tehlikeli konuşmayı yaptığı yüce Meclis’imizin de bir tarikat yapılanması olan FETÖ’nün militanlarınca bombalandığı asla unutulmamalıdır. 

    Bununla birlikte, TBMM kürsüsünde bu tehlikeli sözler söylenirken başta ana muhalefet partisi olmak üzere anayasal görevi muhalefet etmek olan siyasi partilere de başta laiklik olmak üzere devletin temel niteliklerini savunma görevlerini hatırlatmak isteriz. 

    ÇYDD olarak, Sayın Bakan göreve başladığında kendisine açık bir mektup yazarak derneğimizin eğitim alanındaki çok ciddi deneyimi ve birikimiyle eğitimdeki sorunların çözümü ve eğitimde fırsat eşitliğinin sağlanması için MEB ile iş birliğine hazır olduğumuzu belirtmiştik. Sayın Bakan ise mektubumuza yanıt bile vermemişti. Sayın Bakan, TBMM kürsüsündeki konuşmasına bağlı kalarak gerçek anlamda sivil toplum örgütleri ile Milli Eğitim Bakanlığı adına iş birliği yapmak istiyorsa biz hazırız. 

    Cumhuriyet’imizin kuruluş ilkelerinden özellikle laik, bilimsel ve kamusal eğitimden ödün vermeden, yetkilileri bu tehlikeli iş birliğinden vazgeçmeye davet ediyoruz.”

     

  • EDİRNELİ PASTANECİ: “ÇİLEKTE MALİYET 200 LİRA KADAR YÜKSELDİ, DİRENMEYE ÇALIŞIYORUZ”

    EDİRNELİ PASTANECİ: “ÇİLEKTE MALİYET 200 LİRA KADAR YÜKSELDİ, DİRENMEYE ÇALIŞIYORUZ”

    Edirne’de bazı pastaneler yılbaşı öncesi yaş pasta satış fiyatlarına zam yapmama kararı aldı. Bir pastanede çalışan satış görevlisi Yasemin Serbest, “Talepte 2 bin 3 bin pasta civarı olmasını bekliyoruz ve bunu karşılamayı hedefliyoruz. Çilekte maliyet 200 lira kadar yükseldi. Biz direnmeye çalışıyoruz ama böyle giderse tabi ki yılbaşından sonra bir fiyat geçişimiz olacak” dedi.

    Edirne’de bir pastanede satış görevlisi olan Yasemin Serbest; girdi maliyetlerinin arttığını, yılbaşından sonra yaş pasta satış fiyatlarına zam yapacaklarını söyledi. En çok çileğin fiyatının arttığını ifade eden Serbest, yılbaşı gecesi için pasta siparişi almaya başladıklarını belirtti. Serbest, şunları söyledi:

    “DİRENMEYE ÇALIŞIYORUZ”

    “Fiyatlarımızı sabit tuttuk, yılbaşı için de. Mümkün mertebe direnmeye çalışıyoruz. Üç grup pastamız var. 300 liradan başlıyor, 350 lira, 400 lira diye devam ediyor. Bunun üstü de var. Ona göre fiyatlandırmamızı yapıyoruz. Bir de 3 numaralı pastamız var. 15-18 kişilik o da 450 lira. Her pasta boyunda 50’şer lira artırım yapıyoruz. Yıl başında kar taneli, kardan adamlı özel çalışmalarımız da var. Hem görseli olsun hem lezzeti olması açısından bununla ilgili çalışmalarımız başladı bile. Talepte 2 bin 3 bin pasta civarı olmasını bekliyoruz ve bunu karşılamayı hedefliyoruz. Çilekte maliyet 200 lira kadar yükseldi. Biz direnmeye çalışıyoruz ama böyle giderse tabi ki yılbaşından sonra bir fiyat geçişimiz olacak.”

  • TBMM’DE BÜTÇE GÖRÜŞMELERİ… DOĞAN DEMİR: “ALEVİ TOPLUMU TÜM YURTTAŞLIK GÖREVLERİNİ YERİNE GETİRİRKEN MAALESEF Kİ HİZMET ALMA NOKTASINDA AYRIMCILIĞA MARUZ KALMAKTADIR”

    Saadet Partisi İstanbul Milletvekili Doğan Demir, TBMM Genel Kurulu’nda; “Ülkemizin dört bir yanında yaşamlarını sürdüren Alevi toplumu tüm yurttaşlık görevlerini yerine getirirken maalesef ki hizmet alma noktasında ayrımcılığa maruz kalmaktadır. Her yurttaşımızın devletin imkânlarından ve hizmetinden eşit yararlandırılması ilkesi, ne yazık ki her geçen gün daha fazla uygulanmaz hale gelmekte ve vatandaşlarımız arasında ayrımcılık yapılmaktadır. Bunun en somut örneği, Alevi köylerinin yol sorunudur. Nerede asfalt yol bitip yamalı veya patika yol başlıyorsa o yolun sonunun mutlaka bir Alevi köyüne veya bir mahallesine çıktığı görülmektedir” dedi.

    TBMM Genel Kurulu’nda 2024 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi, 2022 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifi ile Sayıştay raporlarının görüşmeleri devam ediyor. Genel Kurul’da bugün Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı, Tarım ve Orman Bakanlığı ve bağlı kuruluşların bütçeleri görüşülüyor. Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı bütçesi üzerine söz alan Saadet Partisi İstanbul Milletvekili Doğan Demir, şunları söyledi:

    “DÜNYANIN EN YAVAŞ İNTERNETLERİNDEN BİRİNİ KULLANMAYI HAK ETMİYORUZ”

    “Ülke olarak mobil internet hız sıralamasında dünyada 62’nci sırada, sabit internet hız sıralamasında dünyada 103’üncü sıradayız. Biz, yüz yılı geride bırakmış bir ülkeyiz, biz bağımsızlığımızı ilan edip cumhuriyeti ilan ettiğimizde dünyada adı sanı olmayan ülkeler bugün çağa ayak uydurmakta ve internet hızında bizi geçmiş durumda. Dünyanın en yavaş internetlerinden birini kullanmayı hak etmiyoruz. Telefon operatörlerine bakıyoruz; ülkede en ufak bir felaket olsa insanlar birbiriyle iletişim kuramıyor, hatlar kesiliyor, fatura ücretleri cep yakıyor ama ortada hizmet yok. İktidardan bir kişi çıkıp da ‘Kendinize gelin, halka düzgün hizmet verin, altyapılarınızı güçlendirin, olağanüstü durumlara karşı tedbirinizi alın’ demiyor.

    Demir yollarında toplam demir yolu hat uzunluğu 2022 yılında 13 bin 128 kilometre, hızlı trende bin 460 kilometre iken, tamamlanan ve yeni açılacak hatlarla 2023 yılında 15 bin 195 kilometre demir yolu hat uzunluğu, hızlı trende ise 2 bin 218 kilometre olması bekleniyordu. Kaldı ki 2011 genel seçimleri öncesinde AK Parti’nin ‘Türkiye hazır, hedef 2023’ başlığıyla duyurduğu 2023 hedeflerinden hızlı trende 10 bin kilometre, toplamda 25 bin kilometre demir yolu vadedilmişti. 2023 yıl sonu gerçekleşen, Konya-Karaman ve Ankara-Sivas demir yolu hatlarının açılmasıyla birlikte hızlı trende 2 bin 251 kilometre, toplamda 13 bin 919 kilometre olmuştur. 2023 yılında hedefin gerisinde kalınmış, 2024-2025 yılında ise yeni artış hedefi konulmamıştır. 2026 yılında, yapımı devam eden demir yolu hatlarının açılacağı öngörülerek hızlı trende 2 bin 867 kilometre, toplamda ise 14 bin 620 kilometre hedef konulmuştur. Bu durum, ekonomik daralmanın yatırım hedefleri üzerindeki etkisini göstermektedir.

    “BUGÜN GELDİĞİMİZ NOKTADA HEDEFLERİN YARISI BİLE GERÇEKLEŞMEDİ”

    Projesi tamamlanan birçok demir yolu hattının ekonomik sebeplerle yapımına geçilmediği, devam eden hatların ancak üç yıl sonra tamamlanarak hizmete açılacağı anlaşılıyor. 2011’de 4 bin 444 kilometre uzunluğunda olan ağ için yüksek hedef konulmuştu, 10 bin kilometre. Ancak bugün Türkiye’de bulunan yüksek hızlı tren demir yolu uzunluğu, Ankara-Sivas hattının da açılmasıyla bin 865 kilometre olmuştur yani gerçekleşme oranı yüzde 14,87’dir, vadedilenin çeyreği bile değil. 2011 yılında 3 bin 159 kilometre elektrikli demir yolu hattı yapılırken 2023 yılı itibarıyla toplam demir yolu hat uzunluğunun yüzde 47,56’sı elektrikli işletilmektedir, yine gerçekleşme oranı yüzde 49’dur yani hedefin yarısı bile değil. Demir yolu yük taşımacılığında yüzde 15 pay, yolcu taşımacılığında yüzde 10, 2023 hedefiydi. 2023 yılında 180 adet hızlı tren setine sahip olacağımız vadedildi fakat bugün geldiğimiz noktada bu hedeflerin yarısı bile gerçekleşmedi.

    Otoyol konusunda 2011’de 2 bin 222 kilometre olan otoyol uzunluğunun 2003’e kadar 7 bin 500 kilometreye çıkarılması hedefleniyordu. Karayolları Genel Müdürlüğü’nün verilerine göre bugünkü toplam otoyol uzunluğu 3 bin 633 kilometredir, gerçekleşme oranı yüzde 26,69’dur yani yüzde 73’ü ortada yok. Bölünmüş yol konusunda 2023 hedefi 36 bin 500 kilometreydi, 2011’de uzunluk 21 bin kilometre iken, on iki yılda 8 bin kilometre daha yol yapılmış durumda. Bugün toplam uzunluk 29 bin 158 kilometredir, gerçekleşme oranı yüzde 52.

    “ALEVİ TOPLUMU MAALESEF Kİ HİZMET ALMA NOKTASINDA AYRIMCILIĞA MARUZ KALMAKTADIR”

    Ülkemizin dört bir yanında yaşamlarını sürdüren Alevi toplumu tüm yurttaşlık görevlerini yerine getirirken maalesef ki hizmet alma noktasında ayrımcılığa maruz kalmaktadır. Her yurttaşımızın devletin imkânlarından ve hizmetinden eşit yararlandırılması ilkesi, ne yazık ki her geçen gün daha fazla uygulanmaz hale gelmekte ve vatandaşlarımız arasında ayrımcılık yapılmaktadır. Bunun en somut örneği, Alevi köylerinin yol sorunudur. Nerede asfalt yol bitip yamalı veya patika yol başlıyorsa o yolun sonunun mutlaka bir Alevi köyüne veya bir mahallesine çıktığı görülmektedir. Alevi köylerinde, mahallelerinde yaşayan vatandaşlarımız, bu sorunları sıklıkla muhtarlar aracılığıyla yerel yönetimlere ve valiliklere bildirseler de yıllardır sorunlarına çözüm bulunamamaktadır. Bu sorunun tek bir il veya bölgede değil, ülkemiz genelinde yaşanması da toplumun açıkta ayrıştırıldığını göz önüne sermektedir. Vatandaşlarımıza devlet tarafından verilen hizmet hükümetin aldığı oy oranına göre değil, eşit yurttaşlık temeline bağlı olarak verilmelidir. Kara yolu mega projelerine bakıyoruz, o da yap-işlet-devret modeliyle yapılmış ve faturası her gün millete kesiliyor.

    “MİLLETİMİZE HAK ETTİĞİ KALİTELİ HİZMET BİR AN EVVEL VERİLMELİ”

    Hedef koydunuz, dediniz ki: ‘2019’a kadar en az 1 limanımızın dünyanın en büyük 10 liman arasında yer alması için çalışacağız. Ülkenin her bölgesinde en az 1’er adet ana aktarma limanı tesis edilecek.’ Dünyanın en büyük limanı içerisinde limanımız yok. İlk 100’de ise Ambarlı Limanı 74’üncü sırada, Kocaeli Limanı 89’uncu sırada, Mersin Limanı 92’nci sırada, Tekirdağ Limanı ise 100’üncü sırada kendine yer buluyor. İlk 10 liman arasında yer alma hedefi de hayal oldu. ‘Bugün 15 bin olan yat bağlama kapasitemizi 2023’e kadar 3 kattan fazla artırarak 50 bine çıkaracağız, toplamda marina sayısı 100’e yükseltilecek’ dediniz. 2023 yılının sonunda beklenti 30 bin yat bağlama kapasitesi, marina sayısı ise 39 adettir; her iki vaat de ortada yok. Millet uzaya çıkıyor, uzay bilimleriyle ilgileniyor, biz hâlâ burada yapılması gerekip de yapılamayanları vadedilip de gerçekleştirilmemiş sözleri konuşmaya mecbur kalıyoruz. Geri dönülemez durumda değiliz, tüm bu sorunları hâlâ çözebilir ve çağı yakalayabiliriz. Milletimize hak ettiği kaliteli hizmet bir an evvel verilmeli ve sorunlar çözüme kavuşturulmalıdır.”

  • ÇİĞLİ BELEDİYESİ’NDEN OKULLARA SPOR MALZEMESİ DESTEĞİ

    ÇİĞLİ BELEDİYESİ’NDEN OKULLARA SPOR MALZEMESİ DESTEĞİ

    Çiğli Belediyesi, ilçe sınırları içerisinde bulunan ilkokul, ortaokul ve liselere spor malzemesi desteğinde bulundu.

    Başkan Utku Gümrükçü, devlet okullarının aile birliği yönetimleriyle yaptığı toplantılarda en çok talep edilen konular arasında yer alan spor malzemesi ihtiyacının karşılanması için geniş kapsamlı bir çalışma başlattı. Çiğli Belediyesi Gençlik ve Spor Hizmetleri Müdürlüğü tarafından yürütülen çalışmalar doğrultusunda 23 ilkokul, 23 ortaokul ve 16 liseye futbol topu, basketbol topu, voleybol topu ve satranç takımı desteğinde bulunuldu.

    “OKULLARA DESTEĞİMİZ SÜRECEK”

    Okulların ihtiyaçlarını karşılamaya özen gösterdiklerini belirten Başkan Gümrükçü, “Çiğlili çocuklarımızın kaliteli ve donanımlı eğitim alması adına ilçemizdeki okulların aile birliği yönetimleriyle toplantılar yapıyoruz. İhtiyaçları tespit ediyoruz. Okullarımızdan öncelikli taleplerinden olan spor malzemesi ihtiyacını Gençlik ve Spor Hizmetleri Müdürlüğümüz aracılığıyla karşıladık. Toplam 62 okula ihtiyaçları doğrultusunda destek olduk. Çocuklarımızın eğitimlerinden geri kalmaması adına üzerimize düşen sorumlulukları yerine getirmeye devam edeceğiz” diye konuştu.