Blog

  • CUMHURİYET SÖYLEŞİLERİ ZEYNEP ORAL VE SEMİH ÇELENK İLE DEVAM EDİYOR

    CUMHURİYET SÖYLEŞİLERİ ZEYNEP ORAL VE SEMİH ÇELENK İLE DEVAM EDİYOR

    İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin, Cumhuriyet’in 100. yılı etkinlikleri kapsamında düzenlediği “Cumhuriyet Söyleşileri”, “Cumhuriyetin 100. Yılında Kültür ve Sanat” söyleşisi ile devam ediyor. Semih Çelenk ve gazeteci-yazar Zeynep Oral’ın konuk olacağı söyleşi, 21 Aralık Perşembe günü saat 18.30’da Ahmet Piriştina Kent Arşivi ve Müzesi’nde düzenlenecek.

    Cumhuriyet’in 100. yıldönümü, İzmir Büyükşehir Belediyesi tarafından çeşitli etkinliklerle kutlanmaya devam ediyor. Kent Arşivi, Müzeler ve Kütüphaneler Şube Müdürlüğü tarafından düzenlenen “Cumhuriyet Söyleşileri”nin dördüncüsü “Cumhuriyetin 100. Yılında Kültür ve Sanat” başlığıyla yapılacak. Söyleşi; Ahmet Piriştina Kent Arşivi ve Müzesi’nde, 21 Aralık Perşembe günü saat: 18.30’da başlayacak.

    KÜLTÜR-SANAT ALANINDAKİ DEĞİŞİM SÜRECİ ELE ALINACAK

    “Cumhuriyetin 100. Yılında Kültür ve Sanat” söyleşisinin konukları; Semih Çelenk ve gazeteci-yazar Zeynep Oral olacak. Söyleşide, kültür-sanat alanındaki değişim ve gelişim süreci farklı yönleriyle ele alınacak.

    Ekim ayında başlayan ve beş aylık zamana yayılan “Cumhuriyet Söyleşileri”nde, geride bıraktığımız yüz yıllık zaman zarfında, ülkemizin yaşadığı değişim ve gelişim süreci mercek altına alınıyor. Cumhuriyet kazanımlarıyla, hemen hemen her alanda yaşanan bu değişim ve gelişim sürecini merkeze alan söyleşiler, demokrasi, siyaset, hukuk, iktisat, insan hakları, düşünce hayatı ve kültür-sanat alanlarına odaklanıyor. Söyleşilerde, sadece geçmişin deneyimiyle sınırlı kalınmaması, ülkemizin geleceğine dair bir projeksiyon ortaya konulması da hedefleniyor.

  • İZMİR İLE ÇERNİVTSİ ARASINDA KARDEŞLİK ANLAŞMASI

    İZMİR İLE ÇERNİVTSİ ARASINDA KARDEŞLİK ANLAŞMASI

    İzmir Büyükşehir Belediyesi ile Ukrayna’nın Çernivtsi kenti arasında “kardeş kent” anlaşması imzalandı. Rusya-Ukrayna savaşı sırasında imzalanan ilk anlaşma olma özelliği taşıyan İzmir kardeş kent protokolünün imza töreninde konuşan Başkan Soyer, “Savaş döneminde bu anlaşmanın yapılıyor olması çok gurur verici ama bu aynı zamanda çok büyük bir sorumluluk. O nedenle bu andan itibaren sorumluluğumuz iki şehirle sınırlı değil. En iyisini, en güzelini yapacağımızı biliyorum. Birlikte çok güzel işler başaracağız” dedi.

    İzmir Büyükşehir Belediyesi ile Ukrayna’nın Çernivtsi kenti arasında “kardeş kent” anlaşması imzalandı. İzmir Büyükşehir Belediyesi Egemenlik Evi’nde düzenlenen törenle atılan imzalar Rusya-Ukrayna savaşı sırasında imzalanan ilk anlaşma olma özelliği de taşıyor.  İzmir- Çernivtsi kardeş kent imza törenine İzmir Büyükşehir Belediyesi Danışmanı Onur Eryüce, Çernivtsi Belediye Başkanı Roman Klichuk, Ukrayna Ankara Büyükelçisi Vasyl Bodnar, Çernivtsi Kent Konseyi Sosyo-Ekonomik Kalkınma ve Stratejik Planlama Departmanı Direktörü Serhii Bostan, Ukrayna İstanbul Başkonsolosu Roman Nedilskyi ve İzmir Ukraynalılar Derneği Başkanı Oksana Özek katıldı. İmza töreninin ardından Başkan Tunç Soyer ve Ukrayna heyeti Nefes Restoran’da düzenlenen yemekte bir araya geldi.

    SAVAŞ DÖNEMİNDE BU ANLAŞMANIN YAPILIYOR OLMASI ÇOK GURUR VERİCİ

    Barışın ve refahın büyüyeceği bir geleceği birlikte kuracaklarını ifade eden İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer, “Bugün yaşanan bu siyasal iklimin ruhlarımızı karartmasına izin vermeyeceğiz. Büyük umutlarımız ve büyük heyecanlarımız var. Birlikteliğimizi daha da ileriye taşıyacağız. Eğitimde, ticarette, sporda birçok alanda iş birliği yapabiliriz. İlk olmak çok gurur verici. Savaş döneminde bu anlaşmanın yapılıyor olması çok gurur verici ama bu aynı zamanda çok büyük bir sorumluluk. Biz çok iyi ve başarılı olmazsak diğerlerinin böyle bir anlaşma yapma olasılığını da yok etmiş oluruz. O nedenle bu andan itibaren sorumluluğumuz iki şehirle sınırlı değil. Anlaşma yapma potansiyeli taşıyan tüm şehirler için biz bunu yapmak zorundayız. Burada gülen yüzleri gördüğüm için umudum çok büyük. En iyisini en güzelini yapacağımızı biliyorum. Birlikte çok güzel işler başaracağız” dedi.

    BU ZOR ZAMANLARDA BU İMZA ÇOK ÖNEMLİ

    Çernivtsi Belediye Başkanı Roman Klichuk ise, “Misafirliğiniz için çok teşekkür ederiz. Bizim için bir gurur. İnanıyorum ki Ukrayna ve Türkiye iki arkadaş gibi bugünden sonra da ilişkilerini daha da sağlam ve güçlü tutarak ilişkilerini geliştirecek. Türkiye ve Çernivtsi arasında uzun süren tarihi bir ilişki var. Bu yüzden tarih olarak bu iki şehir arkadaş. Kardeş şehir için çok teşekkür ederiz. Bu zor zamanlarda bu imza çok önemli. İnanıyorum ki bu dostluk gelecekte de güçlenecek. Şehrimize hem eğitim hem de ekonomi konusunda daha da faydalı olacak” şeklinde konuştu.

    BUGÜNKÜ ANLAŞMA DİĞER ŞEHİRLERE DE ÖRNEK OLSUN

    Bugün İzmir’de tarihi anlara şahitlik ettiklerini ifade eden Ukrayna Ankara Büyükelçisi Vasyl Bodnar, “Savaş sırasında imzalanan ilk sözleşme. İnanıyoruz ki bugünkü anlaşma diğer şehirlere de örnek olur. Bunun için bu süreçte yaptığımız bu imza başlangıç olur. Kent açısından çok önemli olacak. Bizler büyükelçilik olarak da çok destek vereceğiz. Kenti yeniden inşa etmek İzmir için de örnek. Sadece iş değil kültür ve eğitim alanında da diğer şehirler için örnek olacağız. İki şehirde Osmanlı’dan kalan çok kültür var” şeklinde konuştu.

     

  • DEM PARTİLİ MİLLETVEKİLLERİNDEN “COP 28” ELEŞTİRİSİ: 2050’DE NET SIFIR EMISYON’ HEDEFINE ONAY VEREN AKP BİZE DE ÇÖZÜM OLARAK POŞET TOPLAMAYI ÖNERİYOR

    DEM Partili Milletvekilleri Çevre Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı bütçesinde Birleşmiş Milletler COP 28 İklim Zirvesi’ne katılan Bakanlığı eleştirdi. DEM Parti İzmir Milletvekili İbrahim Aydın, “Türkiye 12 Aralık’tan sonra COP 28’e 1045 delege ile katıldı. Ancak zirvede başta fosil yakıtlar olmak üzere bütün kararlara itiraz edildi. Dubai’ye 1045 kişi ile gittiniz herhangi bir karar almadan geldiniz” dedi. DEM Parti İstanbul Milletvekili Özgül Saki ise, AKP’nin zirvedeki  ‘2050’de net sıfır emisyon’ hedefine onay verdiğine dikkat çekerek, “Bize de çözüm olarak poşet toplamayı öneriyor. Bu anlaşmalara AKP’de onay verdi. Marketlerde 25 kuruş poşete para ödeyerek iklim krizini durdurabileceğiz deniyor, aklımızla dalga geçiliyor” diye konuştu. 

    TBMM Genel Kurulu’nda bugün Gençlik ve Spor Bakanlığı, Çevre Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı ile bağlı kuruluşların bütçeleri görüşülüyor. DEM Parti Milletvekili İbrahim Akın ve DEM Parti İstanbul Milletvekili Özgül Saki, bu yıl Dubai’de gerçekleştirilen Birleşmiş Milletler COP 28 İklim Zirvesi’ne katılan, Çevre Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı’nı eleştirdi.

    “DUBAİ’YE 1045 KİŞİ İLE GİTTİNİZ, KARAR ALMADAN GELDİNİZ”

    DEM Partili Akın, “Uluslararası COP 28 zirvesi bu yıl Dubai de yapıldı. COP 28 birçok bakımdan farklı düşündüğümüz bir zirve fakat yine de iklim krizi, devletin ortak çerçevede hareket etmesi açısından bu toplantıları bizde izliyoruz. Türkiye 12 Aralık’tan sonra COP 28’e 1045 delege ile katıldı. Ancak zirvede başta fosil yakıtlar olmak üzere bütün kararlara itiraz edildi. 12 karar alındı bunun 9 tanesine Türkiye şerh koymuş durumda ve bildiriyi imzalamamış durumda. Bunların başında da fosil yakıtlarla ilgili konu geliyor. Dubai’ye 1045 kişi ile gittiniz herhangi bir karar almadan geldiniz” dedi. 

    “BİZE DE ÇÖZÜM OLARAK POŞET TOPLAMAYI ÖNERİYORLAR”

    DEM Parti İstanbul Milletvekili Özgül Saki ise, “Daha iki gün önce Birleşmiş Milletler İklim Zirvesi COP 28 sona erdi. Zirve sonrası ortaya çıkan anlaşma metninde, ‘2050’de net sıfır emisyon’ hedefine ve bu amaca ulaşmak için 2020’li yılların kilit hedefte olduğuna vurgu yapıldı. Bu anlaşmalara AKP’de onay verdi. Onay veren AKP iktidarı bakın ne yapıyor. İktidarda olduğu 21 yılda çevreyi ve doğayı koruyan kanunları bir bir değiştirdi. Rant, talan politikalarıyla ülke coğrafyasında ciddi ekolojik yıkıma yol açtı. Bize de çözüm olarak poşet toplamayı öneriyor. Marketlerde 25 kuruş poşete para ödeyerek iklim krizini durdurabileceğiz deniyor aklımızla dalga geçiliyor” diye konuştu. 

  • SOYER İTALYA’NIN İZMİR KONSOLOSU DANİELE BİANCHİ’Yİ AĞIRLADI

    SOYER İTALYA’NIN İZMİR KONSOLOSU DANİELE BİANCHİ’Yİ AĞIRLADI

    Görevine yeni başlayan İtalya’nın İzmir Konsolosu Daniele Bianchi, İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer’i makamında ziyaret etti. Başkan Tunç Soyer, “Biz yeni işbirliklerine hazırız. Böylece geleceğe yön verebiliriz” dedi.

    İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer, görevine yeni başlayan İtalya’nın İzmir Konsolosu Daniele Bianchi’yi Egemenlik Evi’nde ağırladı. Karşılıklı işbirliklerinin görüşüldüğü buluşmada Başkan Tunç Soyer, “Sadece resmi ilişkileri değil, insanlar arasındaki ilişkileri de geliştirebiliriz. Kültür, sanat, gastronomi gibi alanlarda işbirliği yapabiliriz. İtalya’da birçok öğrencimiz var. Bu da bir çalışma alanı olabilir. Biz yeni işbirliklerine hazırız. Karşılıklı olarak uzmanlarla toplantılar yapabiliriz. Ekiplerimiz yapılabileceklerini masaya yatırır. Böylece geleceğe yön verebiliriz” dedi.

    İtalya’nın İzmir Konsolosu Daniele Bianchi, “Çok canlı bir kent. İzmir bizim için çok önemli. Ekonomik açıdan da ilişkilerimizi önemli hale getirebiliriz. Yeni projeler ve fikirler üzerinde çalışabiliriz” diye konuştu. 

  • İSİG MECLİSİ’NDEN ‘TEKSTİL İŞKOLU İŞ CİNAYETLERİ’ RAPORU: “2013 YILINDAN BUGÜNE EN AZ 364 TEKSTİL İŞÇİSİ İŞ CİNAYETLERİNDE HAYATINI KAYBETTİ”

    İSİG MECLİSİ’NDEN ‘TEKSTİL İŞKOLU İŞ CİNAYETLERİ’ RAPORU: “2013 YILINDAN BUGÜNE EN AZ 364 TEKSTİL İŞÇİSİ İŞ CİNAYETLERİNDE HAYATINI KAYBETTİ”

    İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği (İSİG) Meclisi, BİRTEK-SEN üyesi Özak Tekstil işçilerinin direnişinin 23’üncü gününde işçilere destek vermek için ‘Tekstil İşkolu İş Cinayetleri Raporu’nu yayınladı. Raporda, “2013 yılından bugüne en az 364 tekstil işçisi ‘iş cinayetleri’nde hayatını kaybetti. İşkolundaki kadın işçi ölümü tüm işkolları baz alındığında Türkiye ortalamasının üç katıdır. Bu durum kadın işçilere dönük politikaların oluşturulması ve öne çıkarılması zorunluluğunu göstermektedir” bulgusuna yer verildi.

    İSİG Meclisi, bugün Şanlıurfa Organize Sanayi Bölgesi’nde bulunan Birleşik Tekstil, Dokuma ve Deri İşçileri Sendikası’na (BİRTEK-SEN) üyesi Özak Tekstil’de çalışan işçilerin, fabrikada baskı ve tehdit olduğu gerekçesi ile başlattıkları eyleme destek olmak için ‘Tekstil İşkolu İş Cinayetleri Raporu’nu yayınladı.

    Raporda şu bulgulara yer verildi:

    ÖZAK TEKSTİL’İN İŞÇİLERİ 23 GÜNDÜR DİRENİŞTE”

    Özak Tekstil Şanlıurfa’nın en büyük işletmesi, ‘İSO ikinci 500’ listesinde yer alıyor ve Levi’s başta olmak üzere çok sayıda ünlü marka için üretim yapıyor. İşte bu ‘çok kazanan’ firmanın, Özak Tekstil’in işçileri 23 gündür direnişte. Peki neden?

    Şanlıurfa’da yaklaşık 700 işçinin çalıştığı Özak Tekstil’de 500 işçi, haklarını aramadığı gerekçesiyle (ücret, yemek, servis vd.), Hak-İş’e bağlı Öz-İplik-İş sendikasından istifa ederek bağımsız BirTek-Sen’e üye oldu. Bunun üzerine patron ve eski sendikanın baskısıyla işçiler istifa ettirilmeye çalışıldı, bir kadın işçi işten çıkarıldı, işçiler iş durdurdu, patron jandarmayı çağırarak işçileri dışarı çıkarmak istedi ve direniş başlamış oldu.

    İlerleyen günlerde sendika yönetici ve uzmanları, işçiler jandarma tarafından defalarca coplanarak, biber gazı ve tazyikli su sıkılarak gözaltına alındı. Valilik, şehrin genelinde eylem yasağı getirdi. Fabrikanın olduğu sokağa giriş yasaklandı. İşçilere (özellikle kadınlara) baskı, tehdit ve mobbing uygulandı. Yeni işçi alım ilanları yayınlandı. İşçiler, bekledikleri OSB’deki camiden müftü tarafından çıkarılmak istendi ve cami kapısına kilit vuruldu. Yani fiilen ‘işçilere karşı bir OHAL ilan edildi’…

    Bu süreçte işçiler fabrikada üretimi tamamen durdururken gerek fabrika önünde gerek Rabia meydanında direnişlerine devam ettiler. Türkiye’nin birçok şehrinde ve Almanya’da Özak Tekstil işçileri ile dayanışma eylemleri gerçekleştirildi. Direniş sürüyor…

    Türkiye ekonomisinde üretim, istihdam ve ihracatta yer tutan sektörlerinden bir tanesi tekstil ve konfeksiyondur. Sektör başlıca üç bölümden oluşmaktadır: Tekstil, sektör cirosunun yaklaşık yüzde 50’sini; giyim, sektör cirosunun yaklaşık yüzde 30’unu; deri ve ayakkabı ise, sektör cirosunun yaklaşık yüzde 20’sini temsil etmektedir.

    “TÜRKIYE’NİN HAZIR GİYİM İHRACAT PAZARININ YÜZDE 70’İ AVRUPA BİRLİĞİ ÜLKELERİNDEN OLUŞMAKTADIR”

    Dünyanın en büyük beşinci tekstil üretici ve ihracatçısı konumundaki Türkiye’nin hazır giyim ihracat pazarının yüzde 70’i Avrupa Birliği ülkelerinden oluşmaktadır. Tekstil ve hammaddeleri sektörü; COVID-19 pandemisi, Rusya-Ukrayna savaşı, tedarik ve değer zincirlerinde yaşanan sorunlar, enerji maliyetlerinde artış ve küresel iktisadi durgunluk nedeniyle olumsuz etkilendiği bir döneme girmiştir. Başta hazır giyim ve konfeksiyon olmak üzere birçok sektör, yüzde 10’ları aşan kayıp yaşamıştır. Tekstil patronlarının 2022 yılında 15 milyar dolarlık ihracat hedefi 2021 yılına göre yüzde 0,6’lık artışla 12,9 milyar dolar civarında kalmıştır. 2023 yılının ilk aylık rakamları incelendiğinde ise 5,9 milyar dolarlık sektör ihracatı geçen yılın aynı dönemine göre yine düşüş göstermiştir. Tekstil ve hammaddeleri sektör ihracatının Türkiye’nin genel ihracatı içerisindeki pay oranı yüzde 4,6’dır ve ihracatta öne çıkanlar dokuma, teknik tekstiller ve ipliktir.

    “YAKLAŞIK 35’TEN FAZLA TÜRK TEKSTİL ŞİRKETİ, 1,5 MİLYAR DOLARLIK YATIRIMLA ÜLKENIN TEKSTİL VE KONFEKSİYON PAZARININ ÜÇTE BİRİNİ YÖNETMEKTEDİR”

    Türkiye’deki tekstil ve hazır giyim şirketlerinin satışları genel olarak Euro bazında, maliyetleri ise Dolar bazında olduğundan ötürü döviz kurlarındaki hareketlilik pazar, ücretler ve enerji maliyetlerini etkilemektedir. Tekstil patronları imkânları dâhilinde üretimi enerji ve işçilik maliyetlerinin daha düşük olduğu ülkelere kaydırarak daha yüksek kâr ve satış hedeflemektedir. En fazla tercih edilen ülkelerden birisi, ABD ile Serbest Ticaret Anlaşması bulunan Mısır’dır. Burada faaliyet gösteren yaklaşık 35’ten fazla Türk tekstil şirketi, 1,5 milyar dolarlık yatırımla ülkenin tekstil ve konfeksiyon pazarının üçte birini yönetmektedir. Ayrıca 500 milyon dolarlık yeni yatırım öngörülmektedir.

    2013 YILINDAN BUGÜNE EN AZ 364 TEKSTİL İŞÇİSİ ‘İŞ CİNAYETLERİ’NDE HAYATINI KAYBETTİ”

    Yüzde 77’sini ulusal basından; yüzde 23’ünü ise işçilerin mesai arkadaşları, aileleri, sendikalar ve yerel basından öğrendiğimiz bilgilere dayanarak tespit ettiğimiz kadarıyla, 2013 yılında 37 işçi, 2014 yılında 35 işçi, 2015 yılında 12 işçi, 2016 yılında 44 işçi, 2017 yılında 27 işçi, 2018 yılında 28 işçi, 2019 yılında 35 işçi, 2020 yılında 54 işçi, 2021 yılında 33 işçi, 2022 yılında 32 işçi ve 2023 yılının ilk on bir ayında 27 işçi olmak üzere; 2013 yılından bugüne en az 364 tekstil işçisi ‘iş cinayetleri’nde hayatını kaybetti.

    Tekstil işkolunda iş cinayetlerinin cinsiyetlere göre dağılımı şöyle: 81 kadın ve 283 erkek işçi hayatını kaybetti… İşkolundaki kadın işçi ölümü tüm işkolları baz alındığında Türkiye ortalamasının üç katıdır. Bu durum kadın işçilere dönük politikaların oluşturulması ve öne çıkarılması zorunluluğunu göstermektedir.

     

  • DEVA PARTİSİ GENEL SEKRETERİ SANEM OKTAR, PARTİSİNDEN İSTİFA ETTİĞİNİ DUYURDU

    DEVA PARTİSİ GENEL SEKRETERİ SANEM OKTAR, PARTİSİNDEN İSTİFA ETTİĞİNİ DUYURDU

    DEVA Partisi Genel Sekreteri Sanem Oktar, “Eğer 14 Mayıs seçimlerinde kazanan Millet ittifakı olsaydı, Türkiye’ye özgün bir model uygulanacak ve sorunlarımız azalacaktı, öyle ummuştuk. Ama olmadı. Siyasete girme sebeplerim hala geçerliliğini koruyor ancak dört yılın sonunda tanık olduklarım beni hayal kırıklığına uğrattı. Hayalimdeki DEVA Partisi bu değildi. Gençlere alan açmanın kan değişiminin doğru olduğuna inandığım için benim için çok zor olan bu ayrılma kararını aldım” açıklamasını yaptı. 

    DEVA Partisi Genel Sekreteri Sanem Oktar, bugün partisinden istifa ettiğini duyurdu. Oktar, X hesabından yaptığı açıklamada şunları kaydetti:

    “EĞER 14 MAYIS SEÇİMLERİNDE KAZANAN MİLLET İTTİFAKI OLSAYDI, TÜRKİYE’YE ÖZGÜN BİR MODEL UYGULANACAK VE SORUNLARIMIZ AZALACAKTI, ÖYLE UMMUŞTUK”

    “Aralık 2019’da Sayın Ali Babacan’nın daveti üzerine kurucularından biri olduğum Demokrasi ve Atılım Partisi’nden (DEVA) ayrıldığımı kamuoyuyla paylaşmak isterim. Bu dört yıllık zaman diliminde Cumhuriyetimizin demokrasiyle taçlandırılması hedefine katkı sağlayan Sayın Ali Babacan’a, tüm kuruculara ve üyelere, ekip arkadaşlarıma, şu an partide devam etsin ya da etmesin yolu DEVA Partisi’nden geçen herkese teşekkür ederim.

    Ben iş dünyasından ve kadın hareketinden gelen birisiyim. Siyasete girmek için üç öncelikli sebebim vardı. Birincisi; Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi değişmeliydi. Doğru olan, Türkiye’nin parlamentodan yönetilmesiydi. İkincisi; Türkiye kendisine ait özgürlükçü, şeffaf ve katılımcı bir sistem kurabilmeliydi. Yürütme erkinin yargı ve yasama karşısında orantısız bir şekilde artan ağırlığı karşısında demokrasimizi ve Cumhuriyetimizi ancak siyaset yaparak savunabilirdik.

    Üçüncüsü ise kadınlarla ilgili. Biz toplumun yarısıyız ama fırsatlara eşit şekilde ulaşmıyoruz. Başta şiddet olmak üzere gündelik hayatta hâlâ çok sayıda problem yaşıyoruz. Kadınların siyasette ve iş hayatında, toplumun her alanında etkin bir şekilde temsil edilmesi ve yer almasıydı.

    Bu süreçte hem Deva Partisi’nin ülke sorunlarına yönelik politikalarının oluşturulmasında hem de 6’lı masanın bir araya gelmesi, birlikte çalışması, ülkenin yönetilmesi için politikaların oluşturulması ve anlatılması için canla başla ve büyük bir umutla tüm arkadaşlarımla birlikte çalıştım. Bana ne yapıyorsun diyenlere de ‘yangını söndürmek için yola çıkmış bir karıncayım, bir damla su taşıyorum’ dedim. Eğer 14 Mayıs seçimlerinde kazanan Millet ittifakı olsaydı, Türkiye’ye özgün bir model uygulanacak ve sorunlarımız azalacaktı, öyle ummuştuk. Ama olmadı. Siyasete girme sebeplerim hala geçerliliğini koruyor ancak dört yılın sonunda tanık olduklarım beni hayal kırıklığına uğrattı. Hayalimdeki DEVA Partisi bu değildi. Bir yolda yürümek için önce yoldaş olmak gerektiğini gördüm. Düzeltmek için gösterdiğim çabaların da yetersiz kaldığını fark ettim.

    “BENİM İÇİN ÇOK ZOR OLAN BU AYRILMA KARARINI ALDIM”

    Değişim için daha fazla heyecan duyan arkadaşlarımıza, gençlere alan açmanın kan değişiminin doğru olduğuna inandığım için benim için çok zor olan bu ayrılma kararını aldım. Cumhuriyetimizin demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devleti niteliğini tam anlamıyla kazanması için mücadele eden tüm muhalif dostlarıma, ifade ve basın hürriyetlerinin can çekiştiği bir ortamda çalışan cesur basın mensuplarına, değerli düşünce insanlarına ve tüm DEVA Partisi gönüldaşlarına kolaylıklar diliyorum. DEVA Partisi için en iyi dileklerimle… “

     

     

  • BİRLEŞİK KAMU İŞ KONFEDERASYONU GENEL SEKRETERİ ARAS: “1 OCAK’TA KAMUDA EN DÜŞÜK İŞÇİ MAAŞI 33 BİN 266 LİRAYA ÇIKACAKTIR. ASGARİ ÜCRETLİNİN DE 33 BİN 266 LİRA ALMASI GEREKTİĞİNİN ALTINI ÇİZİYORUZ”

    Birleşik Kamu İş Konfederasyonu Genel Sekreteri Özgür Aras, “Açlık sınırının 16 bin liraya, yoksulluk sınırının da 46 bin liraya dayandığı, Merkez Bankası Başkanı’nın İstanbul’da ev kiralarından yakındığı bir ortamda asgari ücretli de insan onuruna yaraşır bir ücret almalıdır.Temmuz ayı itibarıyla 25 bin 12 lira alan kamudaki en düşük işçi maaşı 1 Ocak 2024’te yüzde 23’lük enflasyon farkı ve toplu sözleşmeden doğan yüzde 10 zammı ile birlikte 33 bin 266 liraya çıkacaktır. Bu anlamda asgari ücretlinin de 33 bin 266 lira alması gerektiğinin altını çiziyoruz” dedi.

    Birleşik Kamu İş Konfederasyonu Genel Sekreteri Özgür Aras, 2024 yılını kapsayacak asgari ücrete ilişkin açıklama yaptı. Aras, asgari ücretin 33 bin 266 lira olması gerektiğini belirterek şunları söyledi:

    “11 MİLYON 200 BİN ÇALIŞANI VE AİLESİNİ İLGİLENDİREN ASGARİ ÜCRETİN AÇIKLANMASI BÜYÜK ÖNEM ARZ ETMEKTEDİR”

    Ülkemizde kayıtlı 20 milyon ücretli çalışan bulunmaktadır. Bunun da 8 milyonu asgari ücretlidir. Bir de kayıt dışı çalışan 3 milyon 200 bin çalışan var ki bunların da çoğunluğunu asgari ücret ve daha altında bir ücret aldığını biliyoruz. Sonuç olarak, 11 milyon 200 bin çalışanı ve ailesini ilgilendiren asgari ücretin açıklanması büyük önem arz etmektedir.

    Avrupa’ya baktığımız zaman asgari ücretle çalışanlar Almanya’da yüzde 6, Fransa’da yüzde 11, Belçika ve İspanya’da yüzde 1 iken; bu oran bizde kayıt dışı çalışanlarla birlikte yüzde 50’ye yaklaşmıştır. Yani oradaki asgari ücret, bizde artık temel ücret haline gelmiş durumdadır. TÜİK’e göre yüzde 65 civarında seyreden enflasyon gerçekte ise üçlü haneyi geçmiş durumdadır. Açlık sınırının 16 bin liraya, yoksulluk sınırının da 46 bin liraya dayandığı, Merkez Bankası’nın Başkanı’nın İstanbul’da ev kiralarından yakındığı bir ortamda asgari ücretli de insan onuruna yaraşır bir ücret almalıdır.

    “ASGARİ ÜCRETLİNİN DE 33 BİN 266 LİRA ALMASI GEREKTİĞİNİN ALTINI ÇİZİYORUZ”

    Birleşik Kamu İş Konfederasyonu olarak 2023’ün temmuz ayında asgari ücret belirlenirken de söylediğimiz gibi asgari ücretli kamudaki en düşük işçi maaşı ile aynı olmalıdır. Temmuz ayı itibarıyla 25 bin 12 lira alan kamudaki en düşük işçi maaşı 1 Ocak 2024’te yüzde 23’lük enflasyon farkı ve toplu sözleşmeden doğan yüzde 10 zammı ile birlikte 33 bin 266 liraya çıkacaktır. Bu anlamda asgari ücretlinin de 33 bin 266 lira alması gerektiğinin altını çiziyoruz.”

  • KÜRŞAD ZORLU, ÖĞRETMEN ATAMALARINDA MÜLAKATIN KALDIRILMASI İÇİN KANUN TEKLİFİ VERDİ: “MADEM İKTİDARIN GEREKÇESİ HUKUKİ ZORUNLULUK İŞTE SİZE ÇÖZÜM”

    KÜRŞAD ZORLU, ÖĞRETMEN ATAMALARINDA MÜLAKATIN KALDIRILMASI İÇİN KANUN TEKLİFİ VERDİ: “MADEM İKTİDARIN GEREKÇESİ HUKUKİ ZORUNLULUK İŞTE SİZE ÇÖZÜM”

    İYİ Parti Sözcüsü Kürşad Zorlu, öğretmen atamalarında mülakatın kaldırılması için kanun teklifi verdi. Zorlu, “Mevzuatımızda ilk defa öğretmenliğine atanacak adaylar açısından mülakat zorunluluğu bulunmamaktadır. Sözleşmeli öğretmenlik ise 668 sayılı KHK ile getirilmiştir. Madem iktidarın gerekçesi hukuki zorunluluk işte size çözüm. Öğretmenlere yönelik atamalarda mülakatların kaldırılması için yasal düzenleme teklifimi bugün TBMM Başkanlığı’na vermiş bulunuyorum. Hep birlikte takip edelim; bu karmaşadan sistemimizi kurtaralım” dedi.

    İYİ Parti Sözcüsü ve Ankara Milletvekili Kürşad Zorlu, Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin’in bütçe görüşmeleri sırasında “Mevzuatta olduğu için öğretmenlere mecburen mülakat yapmak zorundayız” açıklamasının ardından öğretmen atamalarında mülakatın kaldırılması için hazırladığı kanun teklifini TBMM Başkanlığı’na sundu.

    Zorlu, öğretmenlere yönelik mülakata ilişkin sosyal medya hesabından dün İYİ Parti Genel Merkezi’nde yaptığı toplantıdan bir video paylaştı. Zorlu, “Kıymetli öğretmenlerimiz, mevzuatımızda ilk defa öğretmenliğine atanacak adaylar açısından mülakat zorunluluğu bulunmamaktadır. Sözleşmeli öğretmenlik ise 668 sayılı KHK ile getirilmiştir. Madem iktidarın gerekçesi hukuki zorunluluk işte size çözüm. Öğretmenlere yönelik atamalarda mülakatların kaldırılması için yasal düzenleme teklifimi bugün TBMM Başkanlığı’na vermiş bulunuyorum. Hep birlikte takip edelim; bu karmaşadan sistemimizi kurtaralım” notuyla paylaştığı videoda şunları söyledi: 

    “Dün bütçe görüşmelerinde, Millî Eğitim Bakanlığı’na yönelik değerlendirmeler yapıldı. Sayın Bakan kürsüye geldi. Öğretmenlerimiz ve aileleri ekranları başındaydı. Uzun süredir seslerini duyurmaya çalışıyorlar. Ne atama bekleyen öğretmenlerimiz somut bir açıklama bulabildi, ne de mülakat konusu açıklığa kavuşturulabildi. Netice, 1 milyona yakın vatandaşımız için ortada yine belirsizlik ve yine güvensizlik. Ancak Sayın Bakan, ‘meri kanunlar’ derken neyi kastediyor?.. Sadece 2016’da yayınlanan bir KHK ile öğretmen alımlarına bir sözlü sınav getirilmiştir. Sayın Cumhurbaşkanı seçimden önce ‘mülakatı kaldıracağız’ demişti. Bilmiyor muydu, kanunlarda mülakat zorunluluğunun olmadığını? Siz şimdi koskoca Milli Eğitim sisteminde yarattığınız o büyük problemin, siyasi saiklerle kontenjan artırımı ile öğretmenlerimizi zor sürecin içine soktunuz. Kendi yaptığınız yanlışlığı eleştiriyor ve bütün yükü de öğretmenlerimizin sırtına bırakıyorsunuz. Her meslek için farklı değerlendirme yapmak gerekiyor.

    Buradan bir teklifimiz var. Madem Sayın Bakan’ın dediği gibi ‘meri hukukta mülakat zorunluluğu var.’ Ve o var olduğu için öğretmenlerimiz mülakata tabi tutuluyor. O halde, öğretmenlerimizi mülakat zorunluluğunun dışında tutacak düzenleme teklifimizi İYİ Parti olarak hazırlayıp TBMM’ye getireceğiz. Samimiyseniz, meri hukuktaki bu zorunluluğu kaldıralım, siz de böyle zoraki açıklamalar yapmaktan kurtulun, öğretmenlerimiz de ucu açık bu belirsizlikten.”

     

     

     

     

  • ARZU ÇERKEZOĞLU: “İNSANCA YAŞAYACAK BİR ASGARİ ÜCRET İSTİYORUZ”

    UĞUR İSTANBULLU

    DİSK Genel Başkanı Arzu Çerkezoğlu, “Dünyanın hiçbir yerinde asgari ücret bu kadar konuşulmaz çünkü asgari ücret sembolik bir ücrettir dünyada. Yani asgari ücretin çalışanları yüzde 2’yi geçmez ama Türkiye’de işçilerin yarısından çoğu asgari ücretle çalışıyor. Özel sektörde çalışanların yüzde 70’i asgari ücretle çalışıyor. Böylesi bir dönemde bir masanın etrafına 15 kişi oturuyor, milyonların hakkında karar veriyor. Bu böyle olmaz ve biz o masada olmamamıza rağmen DİSK olarak insanca yaşayacak bir asgari ücret için mücadeleyi büyütüyoruz. İnsanca yaşayacak bir asgari ücret istiyoruz” dedi.

    DİSK Genel Başkanı Arzu Çerkezoğlu ve konfederasyon üyeleri, Edirne’den başlatılan yürüyüş kapsamında bugün Artvin Halit Paşa Meydanı’na bir araya geldi. Burada konuşan Çerkezoğlu, şunları söyledi:

    “YÜKSEK ENFLASYON KARŞISINDA HER GÜN YOKSULLAŞIYORUZ”

    “Değerli basın emekçileri, sendikalarımızın değerli başkanları yöneticileri ve değerli başkanları siyasi partiler ve demokratik kitle örgütleri ve Artvin’imizin değerli başkanları ve bizi bugün DİSK’in başlatmış olduğu bu onurlu yürüyüşte yalnız bırakmayan ve umudu diri tutan değerli işçi kardeşlerimiz ve değerleri hemşehrilerimiz hepinizi Türkiye Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu adına sevgiyle saygıyla coşkuyla selamlıyorum. Sevgili dostlar, DİSK olarak bizler işçi sınıfı adına Türkiye halkının yaşadığı bu ağır tablo karşısında günlerdir gelirde adalet, vergide adalet, ülkede adalet insanca yaşayacak bir ücretle iş yerlerinden başlayan alanlara ve meydanlara kadar yürüyen bir mücadeleyi yürütüyoruz. Türkiye ekonomisini 21 yıldır yöneten iktidarın bilinçli politikaları sonucu ortaya çıkan bu tablo, bu yüksek enflasyon karşısında her gün daha fazla yoksullaştığımız ve bugün aldığımızı yarın aynı fiyata alamadığımız ve her gün alım gücümüzün düştüğü bu süreçte emeğimize ve ekmeğimize sahip çıkmak için bu mücadeleyi yürütüyoruz. Yıllardır ÇAYKUR işçileri DİSK’in çatısı altında kadro hakkı için mücadele veriyor. İşte belediye şirket işçisi arkadaş devrim yapıyoruz dediler, kamuda taşeronu bitiriyoruz dediler ama yüz binlerce belediye şirket işçileri hala kadro bekliyorlar ve birçok haktan mahrum bırakıldı.

    “İNSANCA YAŞAYACAK BİR ASGARİ ÜCRET İÇİN MÜCADELEYİ BÜYÜTÜYORUZ”

    Asgari ücret belirlenecek. Aralık ayının en önemli gündem maddesi asgari ücret. Mutlaka sizlerde televizyonlardan izliyorsunuz. Dünyanın hiçbir yerinde asgari ücret bu kadar konuşulmaz çünkü asgari ücret sembolik bir ücrettir dünyada. Yani asgari ücretin çalışanları yüzde 2’yi geçmez ama Türkiye’de işçilerin yarısından çoğu asgari ücretle çalışıyor. Özel sektörde çalışanların yüzde 70’i asgari ücretle çalışıyor. Böylesi bir dönemde bir masanın etrafına 15 kişi oturuyor, milyonların hakkında karar veriyor. Bu böyle olmaz ve biz o masada olmamamıza rağmen DİSK olarak insanca yaşayacak bir asgari ücret için mücadeleyi büyütüyoruz. Biliyorsunuz DİSK olarak bu yıl ilk kez DİSK olarak bir rakam söylemiyoruz çünkü o kadar yüksek enflasyon dönemi yaşıyoruz ki bizim enflasyon olarak açıklanan aralık ayındaki rakam, zamlı alacağımız rakam şubat ayında enflasyon uçup gidecek. Biz artık asgari ücrette rakam peşinde koşmak istemiyoruz. İnsanca yaşayacak bir asgari ücret istiyoruz. Başımızın üzerinde taşımamız gereken emekliler, yani yıllarca çalışmış bu ülke için emek üretmiş ve hepimiz için belli bir süre çalışıp emekli olmak ve emekli olduktan sonrada son nefesimize kadar insanca yaşayacağımız ücret ve sağlık hakkı başta olmak üzere bütün bunlar bizim yaşam hakkımız. Devletin de bunu sağlamak görevidir.

    “SAKIN UMUTSUZLUĞA KAPILMAYIN İŞÇİ SINIFI VE DİSK VARSA UMUT VARDIR”

    Bu ülkede bu topraklarda binlerce yıllık bütün birikimler ve değerler üzerinden bu ülkenin demokrasi mücadelesinde eşitlik ve adalet mücadelesinde çok önemli birikimleri temsil eden Artvin topraklarından bir kez daha söz veriyoruz. Sakın ha umutsuzluğa kapılmayın umut burada bu meydanda arkadaşlar, umut yan yana durduğumuz dayanışma içerisinde olduğumuz her yerde ve biz varsak umut var. İşçi sınıfı varsa umut var. DİSK varda umut var. Bir arada durursak bu ülkenin aydınlık geleceğini birlikte kuracağız.”

    gıyla selamlıyoruz.”

  • BİRLİK VE DAYANIŞMA SENDİKASI’NDAN SAĞLIK BAKANLIĞI’NA ÇAĞRI: “SON 5 YILDA ELEKTRİĞE YÜZDE 400 ZAM GELİRKEN, ASM’LERE CARİ GİDER ÖDEMELERİ YÜZDE 150’LERDE KALDI. GELİN MASAYA OTURALIM, ASM’LER KAPANMADAN BİRLİKTE ÇÖZÜM BULAL

    BİRLİK VE DAYANIŞMA SENDİKASI’NDAN SAĞLIK BAKANLIĞI’NA ÇAĞRI: “SON 5 YILDA ELEKTRİĞE YÜZDE 400 ZAM GELİRKEN, ASM’LERE CARİ GİDER ÖDEMELERİ YÜZDE 150’LERDE KALDI. GELİN MASAYA OTURALIM, ASM’LER KAPANMADAN BİRLİKTE ÇÖZÜM BULAL

    Birlik ve Dayanışma Sendikası, Aile Sağlık Merkezlerinin kira, elektrik, doğal gaz, internet, su, personel maaşı, SGK ücreti stopajı gibi 5 kalemdeki giderlerine son 5 yılda büyük oranda zam geldiğini, sadece elektrik zammının yüzde 400’lere çıktığını, ancak Sağlık Bakanlığı’nın cari giderler için yaptığı ödemenin yüzde 15O’lerde kaldığını bildirdi. Sendika, Sağlık Bakanlığı’na “Gelin masaya oturalım, Aile Sağlık Merkezleri (ASM) kapanmadan birlikte çözüm bulalım” çağrısında bulundu. 

    Birlik ve Dayanışma Sendikası, Aile Sağlık Merkezlerinin sıkıntılarıyla ilgili yazılı açıklama yaptı. Sağlık Bakanlığı’na “Gelin Masaya oturalım ASM’ler kapanmadan birlikte bir çözüm bulalım” çağrısının yapıldığı açıklamada şunlar kaydedildi:

    “AİLE MERKEZLERİNİN BİRÇOĞU ÇOK ZOR DURUMDA”

    “Sağlık Bakanlığı’na asgari ücretin yine gündem olduğu bir ortamda sesleniyoruz, gider ödeneği konusunda gelin masaya oturalım, akılcı çözümler üretelim, yeni ödeme sözleşme yönetmeliğine de bu ortak akıl yansısın. 17 bine yakın personeli aile hekimlerinin yanında, kamu istihdamından ayrı olarak istihdam eden Sağlık Bakanlığı bu gider ile ilgili aile hekimlerine bir cari gider ödemekte. Ancak aktarılan cari gider tutarı ile giderler arasında son 5 yılda uçurum giderek artmakta. Bu nedenle birçok Aile Sağlığı Merkezi A sınıfı kriterlerinden ayrılarak üzerlerine düşen bu yükü azaltmanın yolunu seçiyor. Sağlık Bakanlığı’nca, aile hekimlerinin bulundukları binanın kirasını, elektrik, doğal gaz, internet, su, personel maaşı, SGK ücreti stopajı gibi aile sağlığı merkezindeki 15 ayrı kalemde ödeme yaptığı belirtildi. Ancak ilgili kalemlerin birçoğuna son 5 yılda yüksek oranda zamlar gelirken, cari giderin memur maaş zammına endeksli olması nedeniyle aradaki makasın ne kadar açıldığı belirtilmedi. Örneğin; 2018 -2023 yılları arasında elektirik yüzde 400 oranında artarken cari gider 5 yılda yüzde 150 ancak arttı. Bu durumlardan dolayı Aile Sağlığı merkezlerinin birçoğu çok zor durumda. Bu nedenle birçok Aile Sağlığı Merkezi mevcut personeli ile devam etmeme kararı aldığı gibi yeni açılan aile sağlığı merkezlerinin ise yeni istihdama yönelmediğini görüyoruz. ASM’lere ödenen cari gider yüzde 150’lerde kaldı. Gelin masaya oturalım, ASM’ler kapanmadan birlikte çözüm bulalım.

    “SON 5 YILDA YÜZDE 500 KAYIP VAR CARİ GİDERDE”

    Tabii ki işçi taleplerini almalı, buna bir meslek örgütü olarak itiraz edemeyiz. Ancak 8 kat artan asgari ücrete karşın cari giderin 4 kat artması kabul edilemez. Yani son 5 yılda yüzde 500 kayıp var cari giderde. Burada çözüm cari gidere gelecek zammın normal memur maaşına gelen zamla değil, asgari ücrete verilen zam oranında artmasıdır. Bunun çözümü ise yönetmelikler değil,  kalıcı Aile Hekimliği Kanunu’nda yapılacak değişikliklerdir.”