Blog

  • BELEDİYE BAŞKANI OKTAY: “MARMARİS’E HUZURU GETİRMENİN MUTLULUĞUNU YAŞIYORUZ”

    BELEDİYE BAŞKANI OKTAY: “MARMARİS’E HUZURU GETİRMENİN MUTLULUĞUNU YAŞIYORUZ”

    Marmaris Belediye Başkanı Mehmet Oktay, Beldibi Mahallesi’nde düzenlenen ‘Halk Kürsüsü’ toplantısında vatandaşlarla bir araya geldi. Başkan Oktay, “Seçim döneminde en büyük projemiz huzuru getirmekti. Bunu yapmanın mutluluğunu yaşıyoruz” dedi.

    Marmaris Belediye Başkanı Mehmet Oktay, CHP Marmaris İlçe Başkanlığı tarafından düzenlenen ‘Halk Kürsüsü’ toplantılarına katılmaya devam ediyor. CHP İlçe Başkanı Ömer Bozdemir ve yönetim kurulunun ev sahipliğinde mahalle sakinlerinin katıldığı toplantı, Beldibi’nde de yapıldı.

    Başkan Mehmet Oktay, mahalle halkı ile bir araya gelerek yapılan çalışmalar ve projeler hakkında bilgi verdi.

    Öncelikle vatandaşların sorularını dinleyen Başkan Oktay, bunlara tek tek yanıt verdi. Göreve geldikleri günden bu yana imkanlar ölçüsünde, Marmaris’in her tarafına eşit olarak hizmet götürmeye çalıştıklarını vurgulayan Oktay, “Tüm bu süreçte hiçbirimizin aklına gelmeyecek, daha önce yaşanmayan büyük felaketlere de maruz kaldık. En başta pandemi, akabinde üst üste yaşadığımız yangınlar, seller… Deprem Marmaris’te olmadı ama 2021 İzmir ve 2023 Kahramanmaraş depremleri bizi de ciddi anlamda etkiledi. Ama bir şekilde ayaklarımız yere basarak ilerlemeyi durdurmadık” dedi.

    “HİZMETTE PARTİZAN YAKLAŞMIYORUZ”

    Hizmet döneminde bürokratik engellemelerle de karşılaştıklarını belirten Oktay, bunun da bazı hizmetlerin hayata geçmesi noktasında sıkıntı oluşturduğunu söyledi. Farklı kurumların sorumluluk alanı olan yerler ve konularda da imkanları zorlayarak çalışmalar yaptıklarını söyleyen Başkan Oktay, “Vatandaşlarımızın yaşam konforunda düşüş olmasın diye her yere destek olmaya çalışıyoruz. Biz bu kente yapılan bir hizmet varsa partizanca veya kinci olarak yaklaşmıyor, destek oluyoruz. Tıpkı Şehir Stadı’nın veya Bozburun Stadı’nın yenilenmesinde olduğu gibi. Çünkü yapılan hepimiz için yapılıyor. Ben diğer tüm kurumlardan da bunu beklerdim” açıklamasını yaptı.

    POLİGON BÖLGEYE DEĞER KATACAK

    Beldibi’ne yapılan çalışmaları da anlatan Başkan Oktay, “Göreve gelince ilk yaptığımız caddelerden biri Beldibi’nin ana caddesiydi. Bunun yanı sıra birçok noktasında yol çalışması yaptık. Beldibi’nin çok farklı yerlerinde parkları yeniledik. Muhtarlığı herkesin çok rahat ulaşabileceği yere taşıdık. Ayrıca yeni yaptığımız poligonla bölgeye yeni bir tesis katacağız. Hem turizm sektörüne bir katkı olacak hem de kır düğünlerinin yapılabileceği bir alanımız daha olacak ” diye konuştu.

    “YOLLARI İLK GÜNDEME GETİREN BENİM”

    Sağlık Bakanlığı tarafından yapılan yeni hastanenin yollarıyla ilgili soruya da yanıt veren Başkan Oktay, “ İnşaat başlamadan hızlı bir biçimde çevre yolunu hazırlamamız gerektiğini gündeme getiren benim. O zaman çok dikkate almadılar ama geldiğimiz noktada kurumlar arası görüşlerle süreç işliyor. Yollar plana yeni işleniyor. Eğer benim zamanında yaptığım uyarılar dikkate alınsaydı bugün o yolun açılma çalışmasına çoktan başlamıştık” diye konuştu.

    “KAVGA İKLİMİNİ YOK ETTİK”

    Mahalle halkının talep ve fikirlerini dinleyen Başkan Oktay, “Kentin sorunlarına vakıfız. Çözüm yollarını da mümkün olduğu kadar kavga iklimi yaratmadan bulmaya çalışıyoruz. Bizim seçim döneminde en büyük projemiz huzuru getirmekti. Bunu yapmanın mutluluğunu yaşıyoruz. Halkçı bakış açısı ve ortak akılla, vatandaşlarımızın fikirlerini her daim ön planda tutarak Marmaris için çalışmaya devam edeceğiz” dedi.

     

     

  • TBMM BÜTÇE GÖRÜŞMELERİ… FAİK ÖZTRAK: “HÜKÜMETİN VARLIK BARIŞLARIYLA ÜLKEMİZ, DÜNYANIN KARA PARA YIKAMA MAKİNESİNE DÖNDÜ”

    CHP Tekirdağ Milletvekili Faik Öztrak, TBMM Genel Kurulu’nda, “Çalışanların yarıdan fazlası açlık sınırının altındaki asgari ücrete mahkum. Bu ülkede enflasyon yüzde 60’ın üzerinde. Dünya enflasyon liginde 5’inciyiz. Asgari ücret yılda bir kaç kez belirleniyor ama yüksek enflasyon nedeniyle en çok 2 ay dayanabiliyor, açlık sınırının altına düşüyor. Sonra da hükümet ‘bu yıldan itibaren asgari ücreti yılda bir kez belirleyeceğim’ diyebiliyor. Bu enflasyonun faturasını çalışana kesmektir. Bu düzende milletimizin cüzdanı boşalırken, kara paracıların, faiz lobilerinin, döviz baronlarının, 5’li çetelerin, yandaş müteahhitlerin kasaları doluyor. Hükümetin varlık barışlarıyla ülkemiz, dünyanın kara para yıkama makinesine döndü. Kara paracılar geldi, dürüst yatırımcı bırakın yeni yatırımı olanı da kapatıp gitti. Hükümet Türkiye’yi Uganda’yla, Tanzanya’yla, Mozambik ile birlikte Mali Eylem Görev Gücü’nün gri listesine düşürdü” dedi. Öztrak ayrıca, “Sorunun sebebi olanlar, çözümün adresi olamazlar. Yapılacak ilk iş 31 Mart seçimlerinde iktidarı hezimete uğratmak, erken genel seçime zorlamaktır. Bu kriz ancak adaleti ve hukuk devletini yeniden tesis edecek, verimliliği ve üretimi artıracak, büyümenin milletimizin tamamını kucaklamasını sağlayacak ve her alanda sürdürülebilirliği temin edecek bir program uygulayacak yeni ve güvenilir bir yönetimle atlatılabilir” diye konuştu.

    TBMM Genel Kurulu’nda 2024 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi, 2022 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifi ile Sayıştay raporlarının görüşmeleri devam ediyor. Genel Kurul’da bugün Hazine ve Maliye Bakanlığı ve bağlı kuruluşların bütçeleri görüşülüyor. Bakanlığın bütçesi üzerine söz alan CHP Tekirdağ Milletvekili Faik Öztrak şunları söyledi:

    “SARAY 10 YILDA DEVLET VE EKONOMİ YÖNETİMİNDE KRİZ ÜSTÜNE KRİZ ÇIKARDI”

    “Bugün yaşadığımız sıkıntıların kökleri bundan 10 yıl öncesine dayanıyor. Erdoğan’ın, ‘Alışılmış bir Cumhurbaşkanı olmayacağım’ dediği 2014’ten bu yana ülkemiz de, milletimiz de günyüzü görmedi. Saray 10 yılda devlet ve ekonomi yönetiminde kriz üstüne kriz çıkardı. Başbakanken el ele verip, adaletin terazisini birlikte bozduğu ortağı 2016 yılında darbeye kalkıştı, milletimiz darbeyi önledi. Erdoğan, ‘Fırsat bu fırsat’ dedi. Önce OHAL ilan etti sonra baskın Anayasa değişikliğiyle ucube tek kişilik rejimi millete dayattı. Bugün Erdoğan yine bildiğini okumaya devam ediyor. Tarikatların, cemaatlerin devletin kılcal damarlarına girmesine yine göz yumuyor. Bakanları bunlarla protokoller yapıyor.

    Erdoğan otoriterleştikçe, hukuk devletinden uzaklaştıkça milletimizin geliri de güneş görmüş kar gibi eriyor. 2023’e geldik kişi başına gelirimiz hala 2013’ün altında. Sarayın kibri yüzünden koskoca bir 10 yılı kaybettik. Son yıllardaki hormonlu büyüme enflasyonu ve cari açığı azdırdı, milletimizin büyük çoğunluğunu dışladı, orta direği çökertti ama bu kürsüden Cumhur İttifakı sözcüleri bu sağlıklı büyümeyle övünebiliyorlar. UNICEF’in raporuna göre çocuk yoksulluğu sıralamasında Kolombiya ile birlikte en alttayız. Gençlerimiz yurt dışına kaçıyor. Bir nesli kaybediyoruz, bunun telafisi yok. Son yıllarda şirket karları rekorlar kırarken, hükümetin yanlış politikaları sonucunda emeğin milli gelirden aldığı pay düşüyor.

    “ÇALIŞANLARIN YARIDAN FAZLASI AÇLIK SINIRININ ALTINDAKİ ASGARİ ÜCRETE MAHKUM”

    Çalışanların yarıdan fazlası açlık sınırının altındaki asgari ücrete mahkum. Bu ülkede enflasyon yüzde 60’ın üzerinde. Dünya enflasyon liginde 5’inciyiz. Asgari ücret yılda bir kaç kez belirleniyor ama yüksek enflasyon nedeniyle en çok 2 ay dayanabiliyor, açlık sınırının altına düşüyor. Sonra da hükümet ‘bu yıldan itibaren asgari ücreti yılda bir kez belirleyeceğim’ diyebiliyor. Bu enflasyonun faturasını çalışana kesmektir. Bu düzende milletimizin cüzdanı boşalırken, kara paracıların, faiz lobilerinin, döviz baronlarının, 5’li çetelerin, yandaş müteahhitlerin kasaları doluyor. Hükümetin varlık barışlarıyla ülkemiz, dünyanın kara para yıkama makinesine döndü. Kara paracılar geldi, dürüst yatırımcı bırakın yeni yatırımı olanı da kapatıp gitti. Hükümet Türkiye’yi Uganda’yla, Tanzanya’yla, Mozambik ile birlikte Mali Eylem Görev Gücü’nün gri listesine düşürdü.

    Sayın Şimşek’in gelir gelmez ilk işi, ‘Türkiye’yi bu listeden çıkaracağız’ demek olmuştu. Ama aylar geçti. Türkiye hala para aklayan, terörün finansmanına engel olamayan ülkelerin izlendiği gri listede. Vitrin değişikliğiyle ülkeye akacağı söylenen milyarlarca dolarlık yatırımlarda haliyle gelmiyor. Çünkü güven yok. Yatırımcılar Erdoğan’ın vitrine koyduğu Hazine ve Maliye Bakanı’nı daha bir kaç yıl önce Halk Bankası’nı dolandırmakla suçladığını biliyor. 2014’ten bu yana 5 yıllığına atadığı Merkez Bankası Başkanlarını laf dinlemedikleri için 6 defa yani bir buçuk yılda bir değiştirdiğini biliyor. Damadıyla bir olup 2018 seçimlerinde Merkez Bankası’nın kasasındaki 128 milyar doları bankanın arka kapısından tüm kuralları çiğneyerek buharlaştırdıklarını da anımsıyor.

    “HERKES BİLİYOR GEMİNİN SU ALDIĞINI VE KAPTANIN YALAN SÖYLEDİĞİNİ AMA HERKES CEBİNE KONUŞUYOR”

    ‘Faiz sebep, enflasyon sonuç’ keramatiyle enflasyonu hortlattığını, paramızı pul ettiğini, son seçim döneminde de döviz kurunu tutmak için Merkez Bankası’nın kasasından bir 199 milyar dolar daha boşalttığını, dövizler bitince de ekonominin başına Kur Korumalı Mevduat denen belayı musallat ettiğini hiç kimse unutmuyor. ‘Faiz Nass’tır, Nass ortadayken sana bana ne olur’ diyen Erdoğan son 21 yılda faiz lobilerine milletin kesesinden her yıl 27 milyar dolar, her ay 2 milyar 227 milyon dolar, her gün 73 milyon 251 bin dolar, her saat 3 milyon 52 bin dolar faiz ödedi. Erdoğan’ın 21 yılda ödediği toplam 559 milyar dolar faiz kendisinden önceki hükümetlerin 28 yılda ödediği faizin tam iki katı. Herkes biliyor zarların hileli olduğunu, bu oyunda fakir fakir kalır, zengin zenginleşir. Herkes biliyor geminin su aldığını ve kaptanın yalan söylediğini ama herkes cebine konuşuyor.

    Saray yatırımcıya güven vermiyor. Güven olmadıkça da ekonomide istikrarı sağlamanın faturası yükseliyor. Yeni ekonomi kadrosu iş başına geldikten sonra faizleri 5’e katladı ama temiz para gelmedi. Paramızın değer kaybı durmadı, enflasyon düşmedi, yönetim de patinaja başladı. Şimdi bir dedikleri bir dediklerini tutmuyor. Sayı Şimşek çıkıyor büyükşehirlerde kiraların düştüğünü söylüyor, ertesi gün Merkez Bankası Başkanı Erkan, ‘İstanbul’da kiralar Manhattan’dan daha pahalı, annemlere yerleşmek zorunda kaldık’ diyor. Bakan çıkıyor ‘çekirdek enflasyon düşüyor’ diyor, başkan çıkıyor, fiyatları TÜİK yerine apartman görevlisi Sadık ağabeyine sorduğunu söylüyor.

    “KUR KORUMALI MEVDUAT GARANTİSİ İÇİN ÖDENEN MİLYARLARIN YÜKÜ YİNE VERGİ MÜKELLEFLERİNİN SIRTINA KALIYOR”

    Bu hükümet temmuz ayında Kur Korumalı Mevduatın yükünü bütçeden Merkez Bankası’na aktardı, Meclis’in denetiminden kaçırdı. Merkez Bankası’nın bu yıl Haziran ayında 81 milyar lirası olan kesinleşmemiş zararı, Kur Korumalı Mevduatı devraldıktan sonra 18 Aralık itibariyle 851 milyar liraya ulaştı. Bu şu anda önümüzdeki bütçe açığında görmediğimiz bir kaç yüz milyar liranın Merkez Bankası’nın bilançosunda saklı olduğunu gösteriyor. Kasım ayı itibarıyla ödeyeceği faiz iç borcun anaparasını geçmesine rağmen Hazine açığının çok üstünde borçlanmaya devam ediyor. Anlaşılan o ki varsıllara Kur Korumalı Mevduat garantisi için ödenen milyarların yükü yine vergi mükelleflerinin sırtına kalıyor.

    Esas görevi enflasyonu düşürmek olan Merkez Bankası Başkanı ise bu likidite baskısına rağmen AK Parti Genel Başkanı’na, ‘Bize 3 alan söyleyin parayı basıp şahlandıralım’ diyor. Nerede kaldı enflasyonla mücadele, nerede kaldı Merkez Bankası’nın bağımsızlığı? Tüm bunlar yönetilemeyen, savrulan bir ekonomi manzarasıdır. Böyle giderse Merkez Bankası daha çok faiz artırır. İşsizlik ve hayat pahalılığı da her gün biraz daha ağırlaşır.

    “ERDOĞAN YÖNETİMİNDE DÖVİZ YÜKÜMLÜLÜKLERİ VE KUR RİSKLERİ OLAĞANÜSTÜ BOYUTLARA ULAŞTI”

    Erdoğan yönetiminde döviz yükümlülükleri ve kur riskleri olağanüstü boyutlara ulaştı. Dış borç 4’e katlanarak 476 milyar dolara çıktı. Türkiye’nin önümüzdeki bir yıl içinde ödemesi ya da çevirmesi gereken dış borç 220 milyar dolar. Bir de dış borç istatistiklerinde görülmeyen riskler var. Bunların başında son 8 yılda bütçeden 14 milyar 589 milyon dolar ödediğimiz adrese teslim kamu özel iş birliği projeleri geliyor. Bu projeler için verilen 153 milyar dolarlık garanti 2045 yılına kadar uzanıyor. Yine 93 milyar dolar büyüklüğündeki Kur Korumalı Mevduat garantileri var. Bu döviz yükümlülükleri ve kur risklerine karşılık Merkez Bankası’nın döviz kasası net olarak 53 milyar dolar açık veriyor. Bu tablo ekonomide oyun alanını daraltıyor, güven açığını daha da büyütüyor.

    Yeni ekonomi yönetimi de güçlü çipa ihtiyacının farkında. IMF ile çay partilerinde seçimden sonra uygulayacakları programı konuşuyorlar. Bu krizlerden hızla çıkmak mümkün. 2001’de uygulanan güçlü ekonomiye geçiş programıyla bunu başarmıştık. Son seçimlerden önce 2 bin 300’den fazla somut hedef, politika ve proje içeren Ortak Politikalar Mutabakat Metni’ni bunun için hazırlamıştık. İş başına gelseydik ülkeye temiz para yağacaktı. Sorunun sebebi olanlar, çözümün adresi olamazlar. Yapılacak ilk iş 31 Mart seçimlerinde iktidarı hezimete uğratmak, erken genel seçime zorlamaktır. Bu kriz ancak adaleti ve hukuk devletini yeniden tesis edecek, verimliliği ve üretimi artıracak, büyümenin milletimizin tamamını kucaklamasını sağlayacak ve her alanda sürdürülebilirliği temin edecek bir program uygulayacak yeni ve güvenilir bir yönetimle atlatılabilir.”

  • İMAMOĞLU’NDAN AKŞENER’İN KORKAKLIK SUÇLAMASIYLA İLGİLİ AÇIKLAMA: “BEN O DEFTERİ KAPATTIM. İŞİME VE ÖNÜME BAKIYORUM”

    Haber: OKTAY YILDIRIM Kamera: ADEM KARABAYIR

    İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu, İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener’in, Cumhurbaşkanlığı adaylığı süreciyle ilgili kendisi Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş için “Korktular” ifadesini kullanmasıyla ilgili “Dün ben söyleyeceğimi söyledim. Dünkü konuşmamda ifade ettiğim tariflerimle, ilişki tanımlamalarımla ben o defteri kapattım. İşime ve önüme bakıyorum. Şu anda ifade edeceğim başka bir şey yok. Çünkü gerçekten yoğun bir iş takvimiyle meşgulüz. ‘Eski dost düşman olmaz.’ Bugün yaşananların tarifini dün yaptığım gibi anlayın lütfen” dedi.

    İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu “Ataköy- İkitelli Metro Hattı”ndaki ilk test sürüşünü gerçekleştirdi. İmamoğlu, bu sırada gazetecilerin gündeme ilişkin sorularını yanıtladı. Gazeteciler, öncelikle İmamoğlu’na, Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş’ın İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener’in Cumhurbaşkanlığı adaylığı konusunda “korkaklıkla” suçlamasına verdiği “Korkaklıkla suçlanmak ağrıma gidiyor” açıklaması hatırlatıldı. Kendisinin de suçlamaya ilişkin görüşleri sorulan İmamoğlu, şunları söyledi:

    “ESKİ DOST DÜŞMAN OLMAZ”

    “Dün ben söyleyeceğimi söyledim. Dünkü konuşmamda ifade ettiğim tariflerimle, ilişki tanımlamalarımla ben o defteri kapattım. İşime ve önüme bakıyorum. Şu anda ifade edeceğim başka bir şey yok. Çünkü gerçekten yoğun bir iş takvimiyle meşgulüz. ‘Eski dost düşman olmaz.’ Bugün yaşananların tarifini dün yaptığım gibi anlayın lütfen. Onun dışında küçük küçük detaylar üzerinden konuşmayı artık uygun görmüyorum. Geçmişe hiç dönmeye vaktimiz yok. Geleceğe bakıyoruz. Geleceğe dönük şu anda 16 milyon İstanbullu, hatta bütün ülke bizim yaptığımız işlere ve başarılarımıza odaklanmış durumda. Çünkü biz Türkiye’nin geleceğinin imza altına alındığı, tariflendiği şehirlerde yöneticileriz. Ben de Mansur Bey de hepimiz  artık geleceğe odaklanmış bir biçimde yolumuza devam ediyoruz. Şu anda sizi Ataköy-İkitelli metromuzun test sürüşünde misafir ediyoruz.” 

    BİZİM İŞİMİZ O KADAR ÇOK Kİ İSTANBUL TARİHİNİN REKORLARINA, BAŞARILARINA İMZA ATIYORUZ”

    İBB Başkanı İmamoğlu, “Bizim işimiz o kadar çok ki İstanbul tarihinin rekorlarına, başarılarına imza atıyoruz” diyerek, şunları ifade etti:

    “Bu hat bizden önceki yıllar içerisinde ne yazık ki istenen hızla gidemediği için biz devraldıktan sonra yüzde 65-70’e yakın kısmı yaklaşık 4 yıl içerisinde hem dengeli çalışmayla hem tasarrufu ve özellikle projeciliğini de yaparak hem zeminle ilgili yanlış tercihlerin eksikliklerinin olduğu birtakım istasyon sahalarında yeniden mühendislik kabiliyetini ortaya koyarak hem güvenli hem de değerli bir hattı İstanbul’a kazandırmanın onurunu, keyfini yaşıyoruz. Şu anda 3 yeni metro hattıyla ilgili çalışmalarımız sürüyor. İhalelerini yapacağız. Bir yandan yine Çekmeköy, Sancaktepe, Samandıra hattımızın açılışını hazırlıyoruz. Bunların hepsi şubat, mart ayında açılışları yapılacak hatlarımız. Bir yandan yine devam eden metro hatlarımıza bu zor koşullarda ülkemizin ekonomik olarak para bulmakta zorlandığı ortamda 5 katına talep toplayarak kaynak buluyoruz. Uzun vadeli kaynaklarla ile ilgili adımlar atıyoruz. Finans kentte hizmet edecek Göztepe-Ataşehir-Ümraniye’nin son kısım finansmanıyla ilgili de hayırlı bir adımı attık. Orada da süreci tamamlayacağız. Bizim işimiz o kadar çok ki İstanbul tarihinin rekorlarına, başarılarına imza atıyoruz. Raylı sistemi İstanbul halkının önünde anlatacağız. Geleceğe bakan bir süreçteyiz. Bambaşka bir siyaset, bambaşka bir siyaset anlayışı, bambaşka bir yerel yönetim anlayışı dönemi başlıyor. Lütfen bizi böyle izleyin, böyle takip edin.”

  • FATİH ERBAKAN: “ANKARA, İSTANBUL, İZMİR SEÇİMLERİ İÇİN İTTİFAKLA İLGİLİ DEĞERLENDİRMEMİZİ YAPIYORUZ”

    FATİH ERBAKAN: “ANKARA, İSTANBUL, İZMİR SEÇİMLERİ İÇİN İTTİFAKLA İLGİLİ DEĞERLENDİRMEMİZİ YAPIYORUZ”

    Yeniden Refah Partisi Genel Başkanı Fatih Erbakan, “İttifakla ilgili olarak sadece Ankara, İstanbul ve İzmir Büyükşehir Belediye Başkanlığı seçimleri için böyle bir konu düşünülebilir, bir talep gelirse demiştik. Bu noktada bir talep oldu, bununla ilgili değerlendirmemizi, istişaremizi yapıyoruz. Çok kısa bir süre içerisinde inşallah bilgilendirme yapacağız. Ancak Ankara, İstanbul, İzmir Büyükşehir seçimleri dışında tüm il ve ilçelerde ve belediye meclis üyesi, il genel meclis üyesi adaylıklarında Yeniden Refah Partimiz kendi adaylarıyla, kendi logosuyla inşallah seçimlere girecektir” dedi.

    Yeniden Refah Partisi Genel Başkanı Fatih Erbakan, bugün partisinin genel merkezinde düzenlenen aday tanıtım toplantısında; Kocaeli Büyükşehir Belediyesi, Kastamonu Belediyesi ve bazı ilçe belediye başkan adaylarını açıkladı. Erbakan, burada yaptığı konuşmada şunları söyledi:

    “PARTİMİZ MART SEÇİMLERİNDE ALACAĞI BAŞARIYLA İKTİDAR ADAYI OLARAK 2028 SEÇİMLERİNE GİRECEKTİR”

    “Yeniden Refah Partimiz hepinizin bildiği gibi 14 Mayıs seçimlerinde ciddi bir çıkış ortaya koydu. 1,5 milyonun üzerinde oy ve bileğinin hakkıyla, kendi seçmeniyle, kendi listelerinden göstermiş olduğu adaylarla 5 milletvekili çıkararak TBMM’ye 21 sene aradan sonra yeniden Milli Görüş’ü taşıdı.

    Önümüzdeki mart seçimlerinden itibaren de bu yükselişimizi devam ettireceğiz ve Yeniden Refah Partimiz mart seçimlerinde alacağı başarıyla 2028 seçimlerinin de iktidar adayı olarak, favori partisi olarak inşallah 2028 seçimlerine girecektir.

    Türkiye’nin her köşesinde milletimiz akın akın Yeniden Refah Partisi’ne koşuyor. Millet İttifakı’nı oluşturan partilerle ilgili hiçbir ümidi yok, onlardan imtina ediyor ve tertemiz bir sayfanın açılması için yepyeni bir başlangıç için özellikle belediyelerde 89 ve 94 ruhunun yeniden canlanması için Yeniden Refah Partimizi bir umut olarak, bir kurtuluş adresi olarak görüyor. Gittiğimiz her yerde milletimizin bu büyük teveccühünü çok yakinen görüyoruz. İnşallah 14 Mayıs seçimlerinde yaptığımız sürprizin çok daha büyüğünü bu sefer mart seçimlerinde gerçekleştireceğiz.

    “OCAK AYI BAŞINA KADAR TÜM SEÇİM BÖLGELERİNDE ADAYLARIMIZI BELİRLEMİŞ OLACAĞIZ”

    Bugüne kadar sizlerin de bildiği gibi 150’ye yakın belediye başkan adayımızı ilan ettik. Bugün de inşallah bazı ilçelerimiz ile bir büyükşehrimizde ve bir ilimizde de belediye başkan adaylarımızı ilan etmiş olacağız. Ocak ayı başına kadar da Türkiye’deki tüm seçim bölgelerinde adaylarımızı belirlemiş olacağız.

    Bugün Türkiye’de belediyelere baktığımız zaman üç çeşit belediyecilik anlayışı görüyoruz. Bir tanesi rant belediyeciliği. Rant belediyeciliği demek israfa ve harama bulaşmış belediyecilik demektir. Belediye başkanının belediyeyi millete hizmet makamı olarak değil, ticaret makamı olarak kendisinin, akrabalarının, çevresinin, yandaşların, partililerin zengin edilmeye mekânı ve aracı olarak gördüğü bir belediyecilik türüdür. Rant belediyeciliği belediye bütçesini borç batağına saplayan bir belediyecilik türüdür.

    Ehliyete ve liyakate önem verilmez rant belediyeciliğinde. Torpil, adam kayırma, adamcılık hakimdir, adaletsizlik hakimdir. Emeğin ve alın terinin hakkını vermez rant belediyeciliği.

    “BELEDİYE İMKÂNLARIYLA LGBT VİRÜSÜNÜN DESTEKLENMESİ GENÇLERİMİZİN İFSAT EDİLMESİ DEMEKTİR”

    Diğer belediyecilik anlayışı heykelci belediyecilik olarak ifade ettiğimiz bir anlayıştır. Heykelci belediyecilik iş değil laf üretir, ancak konuşur ortaya bir icraat koyamaz, ortaya bir çözüm koyamaz. Bol bol edebiyat yapar. Heykelci belediyecilik festivallere akıtılan milyonlarca liradır. Belediyenin imkânlarıyla LGBT virüsünün desteklenmesi ve yeni nesillerimizin, gençlerimizin ifsat edilmesi demektir. Halk hizmet beklerken her köşe başında milyonlarca liraya heykeller yaptırmaktır. İbadethanelerimizin, camilerimizin yanı başında içkinin su gibi aktığı konserlerin verilmesi ve bu konserlere milyonlarca liranın harcanması demektir. Toplu taşıma araçlarının düzenli çalışmaması demektir.

    Üçüncü bir belediyecilik türü örgütçü belediyeciliktir. Örgütçü belediyecilikte devletin aracı olan belediyeler devletin aleyhinde çalışır, devlete zarar verir, hizmet vatandaşa değil örgütedir.

    Milletimiz yıllardan beri bu üç tip belediyecilik anlayışı içerisinde iyiyi ve doğruyu bulmak yerine, kötünün iyisini tercih etmek mecburiyetinde bırakılmıştır. Ölümü görerek hastalığa razı olmak mecburiyetinde kalmıştır. Çünkü yıllardan beri Milli Görüş hakkıyla temsil edilmemiş, Yeniden Refah Partisi belediye seçimlerinde temsil edilmemiştir. Türkiye’yi yönetme iddiasında bulunan siyasi partiler yeni ve temiz bir belediyecilik anlayışını ortaya koymamışlardır.

    “ÇARPIK ANLAYIŞLARIN SONUCUNDA BELEDİYELER BORÇ VE FAİZ BATAĞINA SAPLANMIŞTIR”

    Tüm bu çarpık anlayışların sonucunda belediyeler borç ve faiz batağına saplanmıştır. Sokakları başıboş köpekler, parkları uyuşturucu çeteleri sarmıştır. LGBT virüsü belediye organizasyonlarına bulaşmıştır, belediye eliyle LGBT’nin propagandası yapılmaya kalkışılmıştır. Çevremiz, tabiat varlıklarımız, beton bloklara kurban edilmiş, yeşil alanlar renksiz bir gri rengine bürünmüştür.

    “RANTÇI, HEYKELCİ VE ÖRGÜTÇÜ BELEDİYECİLİK ANLAYIŞLARI TAMAMEN İFLAS ETMİŞTİR”

    Belediyelerimizi, şehirlerimizi bu hâle getiren bu üç tip belediyecilik anlayışı da artık ömrünün sonuna gelmiştir. Çünkü şimdi mart ayında inşallah seçimler gerçekleştirilecek ve bu belediye seçimleri daha öncekilerden farklı bir belediye seçimidir. Çünkü bu seçimde Milli Görüş, Yeniden Refah Partimiz ile çok ciddi bir alternatif olarak ortaya çıkmaktadır. Artık ölümü görüp hastalığa razı olmak mecburiyetinde değiliz, artık hayrın kendisini, doğrunun kendisini Milli Görüş’ü Yeniden Refahı seçeceğiz inşallah. Türkiye’miz bu seçimlerde bir yol ayrımının eşiğindedir. Önümüzdeki seçim Türkiye’nin, özellikle yerel yönetimler alanında hangi yolda yürüyeceğini tercih edeceği son derece önemli bir seçim olacak. Bu üç tip belediyecilik anlayışı asla ve asla birbirinin alternatifi değil. Türkiye’de rantçı belediyecilik, heykelci belediyecilik ve örgütçü belediyecilik anlayışları tamamen iflas etmiş, ömrünü tamamlamıştır.

    Geçmişimizden aldığımız ilham ve tecrübeyle üzerinde oturduğumuz muazzam manevi mirasın da bereketiyle milletimizi ahlaklı belediyecilikle inşallah buluşturacağız. Artık ahlaklı belediyecilik vaktidir. Rantçı belediyecilik, örgütçü belediyecilik ve heykelci belediyecilik dönemi sona ermiştir diye buradan, Ankara’dan bütün Türkiye’ye haykırıyoruz. Milli Görüş belediyeciliği demek ahlaklı belediyecilik demektir. Bu bir anlayıştır, bu bir ruhtur. Ahlaklı belediyecilik önce ahlak ve maneviyat demektir. Ahlaklı belediyecilikte belediye başkanı atacağı herhangi bir adımda ‘Bu adımın ahiretteki karşılığı ne olacak’ diye düşünerek adım atar.

    “31 MART İTİBARIYLA BELEDİYELERDE TERTEMİZ BİR SAYFA AÇACAĞIZ”

    Ahlaklı belediyecilik belediyenin bütçesini harcarken kendi cüzdanından, kendi cebinden para harcamaktan çok daha hassas davranan belediyecilik demektir. Ahlaklı belediyecilik kentsel dönüşümün rantsal dönüşüm olarak değil, hakka, hukuka, adalete riayet edilerek, depreme dayanıklılık gözetilerek ve çevreye duyarlı bir şekilde gerçekleştirildiği belediyecilik anlayışıdır. Ahlaklı belediyecilik torpilin, adam kayırmanın asla ve asla olmadığı belediyeciliktir. Rant uğruna doğayı katletmeyen belediyeciliktir. Engellinin derdiyle dertlenip çözüm üreten belediyeciliktir. Milletimizin ahlaki ve manevi değerlerini önceleyen, tarihi mirasımızı gözeten ve bunlarla uyumlu politikalar ve icraatlar ortaya koyan belediyeciliktir. Her kesimden insana, her canlıya şefkat ve merhametle yaklaşan ve icraatlarında da bu şefkati ve merhameti ortaya koyan belediyeciliktir. Bunun da örnekleri hem belediyecilikte hem hükümette her zaman Milli Görüş tarihinde mevcut.

    Ahlaklı belediyecilik Milli Görüş ruhuyla Yeniden Refah Partisi ile yeniden hayat bulacak. 31 Mart itibariyle belediyelerde yepyeni, tertemiz bir sayfa açacağız ve belediyelerde 30 sene sonra yeniden destanlar yazacağız inşallah.”

    “ASGARİ ÜCRET 22 BİN 500 LİRA, 23 BİN LİRA SEVİYESİNE GETİRİLMELİ”

    Gazetecilerin sorularını da yanıtlayan Erbakan, asgari ücret görüşmeleri ile yerel seçimde Ankara, İstanbul ve İzmir’de iş birliğine gidilip gidilmeyeceğine ilişkin soru üzerine şunları söyledi:

    “Yoksulluk sınırının 50 bin liraya dayandığı, açlık sınırının 15 bin lira seviyesinde olduğu bir ortamda 11 bin 400 liralık bir asgari ücret elbette ki yeterli değildir, insani değildir. Ancak yetkililerin açıklamaları, Sayın Bakan’ın açıklamaları bu sene asgari ücrete bir defaya mahsus zam yapılacağı ve bu zammın da yüzde 36-37, yani 2024 yılı için hesaplanan enflasyon oranı üzerinden bir zam yapılacağı ifade ediliyor. Bu zammın yapılması hâlinde asgari ücretli milyonlar önümüzdeki sene nisan, mayıs, hazirandan itibaren yeniden aç kalmaya mahkûm olacaklardır. Bir defaya mahsus ve yüzde 36 -37 lik bir zammın kesinlikle yetmesi mümkün değildir. Çeşitli sendikaların da ifade ettiği gibi biz de ifade ediyoruz ve diyoruz ki en azından bir aileye iki asgari ücret girdiğinde bu aile yoksulluk sınırında en azından olmalıdır. Yani, bu da asgari ücretin 22 bin 500 lira, 23 bin lira seviyesine getirilmesi demektir.

    “TALEP OLDU, BUNUNLA İLGİLİ DEĞERLENDİRMEMİZİ YAPIYORUZ”

    İttifakla ilgili olarak daha önceden beri açıklamalarımızda, sadece Ankara, İstanbul ve İzmir Büyükşehir Belediye Başkanlığı seçimleri için böyle bir konu düşünülebilir, bir talep gelirse demiştik. Bu noktada bir talep oldu, bununla ilgili değerlendirmemizi, istişaremizi yapıyoruz. Çok kısa bir süre içerisinde inşallah bilgilendirme yapacağız. Ancak Ankara, İstanbul, İzmir Büyükşehir seçimleri dışında tüm il ve ilçelerde ve belediye meclis üyesi, il genel meclis üyesi adaylıklarında Yeniden Refah Partimiz kendi adaylarıyla, kendi logosuyla inşallah seçimlere girecektir.”

    Erbakan’ın konuşmasının ardından aralarında Kocaeli’nin de olduğu il ve ilçe başkan adaylarının tanıtımı yapıldı. Açıklanan adaylar şöyle:

    -Doğan Aydal, Kocaeli Büyükşehir Belediye Başkan Adayı
    -Metin Topaloğlu, Kastamonu Belediye Başkan Adayı
    -Mesut Açık, Kastamonu Devrekani Belediye Başkan Adayı
    -Mehmet Canıbek, Amasya Hamamözü Belediye Başkan Adayı
    -Aydın Bodur, Giresun Alucra Belediye Başkan Adayı
    -Hasan Akcan, Sakarya Akyazı Belediye Başkan Adayı

     

  • TBMM BÜTÇE GÖRÜŞMELERİ… CEVDET AKAY: “ÜLKEMİZ BİR HİPERENFLASYON YAŞIYOR”

    TBMM BÜTÇE GÖRÜŞMELERİ… CEVDET AKAY: “ÜLKEMİZ BİR HİPERENFLASYON YAŞIYOR”

    CHP Karabük Milletvekili Cevdet Akay, TBMM Genel Kurulu’nda, “Emeklinin durumu perişan. İkramiyeyi verdiniz, 5 bin TL çalışana da verilecek. Halbuki 23 milyarlık bir rakamdı, baştan çalışan emeklilere de verilebilirdi. Sadece Kur Korumalı Mevduatın 2024 Haziran’a kadar buradaki vergi istisnasından ülkeye olan maliyeti zaten 20 milyar, geçen yıl 60 milyardı. Emeklimizin durumu perişan, çiftçimizin durumu perişan, çalışanlar, asgari ücretliler, esnaflar gerçekten büyük bir sıkıntı altında, enflasyon altında eziliyorlar. Ülkemiz bir hiperenflasyon yaşıyor. Reel sektörde de çok büyük krizler var. Reel sektördeki KOBİ’ler özellikle finansmana ulaşamıyor. Faiz oranları yüksek, aynı zamanda tahsis konusunda sıkıntılar var” dedi.

    TBMM Genel Kurulu’nda 2024 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi, 2022 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifi ile Sayıştay raporlarının görüşmeleri devam ediyor. Genel Kurul’da bugün Hazine ve Maliye Bakanlığı ve bağlı kuruluşların bütçeleri görüşülüyor. Hazine ve Maliye Bakanlığı bütçesi üzerine söz alan CHP Karabük Milletvekili Cevdet Akay şunları söyledi:

    “HAZİNE VE MALİYE BAKANLIĞI’NIN İÇERİSİNDE DE EN ÖNEMLİ KONU FAİZ GİDERLERİ”

    “Konsolide bütçe büyüklüğü 11 trilyon 89 milyar, bütçe gelirleri açısından da 8,4 trilyonluk bir vergi geliri hedeflenmiş. Bütçe açığı ise 2 trilyon 651 milyar olarak öngörülmüş. Genel bütçenin içerisinde Maliye Bakanlığı bütçesine baktığımız zaman da genel bütçenin yaklaşık yüzde 41’ini Maliye Bakanlığı bütçesi oluşturuyor. Hazine ve Maliye Bakanlığı’nın içerisinde de en önemli konu faiz giderleri. 1 trilyon 254 milyarlık bir faiz gideri söz konusu, bu da Maliye Bakanlığı’nın yaklaşık yüzde 27’sine tekabül ediyor. Bütçe büyüklüğünün yüzde 11’ine, vergi gelirlerinin de yüzde 14,86’sına tekabül ediyor.

    Bu bütçede borç, ana para, faiz ve bütçe açığı en önemli noktalardan biri. Bu borçla bu faiz yüküyle nasıl baş edeceksiniz? Bütçe açığını nasıl aşağıya çekeceksiniz, istihdamı artırıcı, ihracatı artırıcı, yatırımı geliştirici projeleri hayata geçirmeniz lazım. Sabit sermaye yatırımlarını da ülkeye çekmeniz lazım. Bakıyoruz gri listedeyiz. 21 Kasım 2022 tarihinde Uluslararası Mali Eylem Görev Gücü (FATF) ülkemizi gri listeye almış. Kara paranın aklanması ve terörizmin finansmanıyla ilgili mücadelede yetersiz kalındığı için alınmış. Uluslararası suç örgütleri, uyuşturucu baronları, suç işleyen kırmızı bültenle aranan kişiler ülkemizde cirit atmışlar.

    “SÖYLEMLERİNİZİN EYLEME DÖNÜŞMESİ GEREKİYOR Kİ SABİT SERMAYE YATIRIMLARINI ÜLKEMİZE ÇEKEBİLELİM”

    Buradan çok kısa bir süre önce bir liste paylaşmıştım. Bu liste yaklaşık 2 metrelik bir listeydi. ‘Emniyet güçlerimiz, güvenlik görevlilerimiz bu uluslararası suç örgütleriyle yeterince mücadele etmeye çalıştı’ diyorlar. Ama sizin de ifadenizle bu gri listeden çıkmak için maliye politikası ve para politikası tedbirlerinin uygulanması gerekiyor. Söylemlerinizin eyleme dönüşmesi gerekiyor ki bu sabit sermaye yatırımlarını ülkemize çekebilelim.

    Toplanan gelirlerin 1 trilyon 28 milyarlık kısmı deprem harcamalarında kullanılacak. Geçmişte dönemde 1999 yılında yaşanan deprem sonrasında ihdas edilen deprem vergileri oldu. Buradan da AKP iktidarı döneminde yaklaşık 36,2 milyar dolarlık bir vergi geliri toplandı. Bunlar toplandı ama nerelere harcandı? Otoyola harcanmış, demir yollarına harcanmış, havaalanlarına harcanmış. 2011 Van’daki depremden sonra Sayın Bakan size sorulan soruya verilen bir cevap bu. 6 Şubat depreminden sonra görüyoruz ki; bu kadar can ve mal kaybından sonra bu tip harcamalar olmuş mu? Bu konuda vicdanen bir rahatsızlık duyuyor musunuz? Çünkü bu 1 trilyon 28 milyarlık harcamanın tarafınızdan özellikle çok sağlıklı bir şekilde izlenmesi ve kontrol edilmesi önem arz ettiği için soruyorum.

    “TCDD KULLANILAN KREDİLERİN, ANAPARA VE FAİZLERİN SİLİNDİĞİNİ GÖRDÜK”

    Demir yollarına, depremle ilgili toplanan vergilerden harcamalar olmuş ama sadece Türkiye Cumhuriyeti Devlet Demiryollarına buradan harcama olmamış. Aynı zamanda bütçe kanunun 12. maddesinde Hazine ve Maliye Bakanlığı’na verilen bazı borçlanma yetkileri var. Bu yetkiler de aşağı yukarı 645 milyar TL civarında. Bu çok önemli bir yetki. Buradaki borçlanma yetkisinden TCDD’ye de proje finansmanıyla ilgili borç verilmiş. Fakat 79 sayılı bir kanun geldi önümüze orada gördük ki burada kullanılan kredilerin, anapara ve faizlerin silindiğini gördük. Ama Hazine ve Maliye Bakanlığı bu borçları ödemek zorunda. Kurumlar kullandıkları kredileri geri ödemek zorundalar. Hazine kefaletiyle aktarılan paranın zamanında ödenmesi gerekir. Burada böyle olmamış. Bilançodan anapara ve faizler silinmiş, silinmekle de kalmamış ödenmemiş sermaye sayılmış. Bu aynı zamanda bir özelleştirmeye de hazırlık gibi tarafımızdan görünüyor.

    Makro finansal istikrarın sağlanması enflasyonla mücadele edilmesi ve enflasyonun tek haneli rakamlara indirilmesi sizin ifadenizde geçiyor. Baktığımız zaman enflasyonla yeterince mücadele edilmediğini görüyoruz. Daha dün akşam akaryakıta çok önemli bir zam geldi, gelmeye de devam edecek. Maliyet enflasyonu tetiklenecek, enflasyonla mücadele konusunda sıkıntı yaşayacağımız önümüzdeki dönemde de görülüyor. Vergi gelirlerinin yüzde 68,5’i dolaylı vergilerden oluşuyor. Dolaysız vergiler düşük kalmış. Dolaylı vergiler kabul edilebilir bir durum değil. Az kazanandan da çok kazanandan da aynı verginin alınması söz konusu. Dolayısıyla gelir dağılımındaki adaletsizliği daha da artıracak. Vergi dilimlerinde de çalışanlar açısından haksız bir durum var. Sadece yeniden değerleme oranı kadar artırıyorsunuz. Vergi dilimlerinde de ayarlama yapılması lazım.

    “ÜLKEMİZ BİR HİPERENFLASYON YAŞIYOR”

    Emeklinin durumu perişan. İkramiyeyi verdiniz, çalışana da verilecek. 23 milyarlık bir rakamdı baştan çalışan emeklilere de verilebilirdi. Sadece Kur Korumalı Mevduatın 2024 Haziran’a kadar buradaki vergi istisnasından ülkeye olan maliyeti zaten 20 milyar, geçen yıl 60 milyardı. Emeklimizin durumu perişan, çiftçimizin durumu perişan, çalışanlar, asgari ücretliler, esnaflar gerçekten büyük bir sıkıntı altında, enflasyon altında eziliyorlar. Ülkemiz bir hiperenflasyon yaşıyor. Reel sektörde de çok büyük krizler var. Reel sektördeki KOBİ’ler özellikle finansmana ulaşamıyor. Faiz oranları yüksek, aynı zamanda tahsis konusunda sıkıntılar var.

    İhracatı artırmamız lazım, ihracatla ilgili olarak önümüzdeki dönem içerisinde Avrupa Birliği’nde başta Almanya’da olmak üzere bir sürü AB ülkesinde resesyon var. Resesyonla boğuşacağız. İhracat gelirlerindeki hedefimizin de önümüzdeki dönemde buradan tutmayacağını size özellikle ifade edelim. Zor ve sıkıntılı bir dönem bizi bekliyor. Vatandaşımızın omuzunda çok büyük yük var. Bu yükün kaldırılması için önümüzdeki dönemde işsizlik artacak, fiyatların genel seviyesi yükselecek, kur yükseliyor, faiz yükseliyor ve refah kaybı oluyor. Bunların önüne geçilmesi ve önlemlerin alınması gerekir. Bu bütçe sermayenin, yandaşın yanında, emeklinin, çiftçinin, esnafın, çalışanın, öğretmenin, polisin, mavi yakalının, beyaz yakalının yanında bir bütçe değil. Enflasyon altında ezilmiş bir halk kitlesiyle karşı karşıyayız.”

  • EDİRNE’DE KORUCU KÖYÜ HALKI MERASINA GÜNEŞ PANELİ KURULMASINI İSTEMİYOR

    EDİRNE’DE KORUCU KÖYÜ HALKI MERASINA GÜNEŞ PANELİ KURULMASINI İSTEMİYOR

    Edirne’nin Korucu köyü sakinleri, meralarının yüzde 10’luk kısmına kurulmak istenen güneş enerji santraline karşı çıkıyor. Köyde yaşayan Ercan Sarı, “Ben devletten koyun aldım. Mera var diye devlet bana koyunları verdi. Merayı aldıktan sonra bu koyunları devlete devredeyim o zaman” dedi. Köylüleri dinleyen eski CHP Edirne Milletvekili Okan Gaytancıoğlu, “Güneş enerjisini kullanalım diyoruz, iyi tamam da bazı şirketler bunu kötü amaçlı kullanıyorlar. Meralara resmen çöküyorlar” diye konuştu.

    Eski CHP Edirne Milletvekili Okan Gaytancıoğlu, bugün köyde yaşayan üreticilerin sorunlarını dinledi. Köy merasına bir şirket tarafından güneş panellerinden enerji üretileceğini ifade eden Gaytancıoğlu, şirketlerin köy merası yerine satın aldıkları tarlalara kurmaları gerektiğini söyledi. Üretici Mehmet Sever de, panellerin hayvanlarını sulanacağı göl yolu üzerine konulacağını, hayvanlarını sulamaya götüremeyeceğini ifade etti.

    “MERALAR ANAYASAL OLARAK KORUMA ALTINDADIR”

    Gaytancıoğlu, şunları söyledi:

    “Güneş enerjisini kullanalım diyoruz, iyi tamam da bazı şirketler bunu kötü amaçlı kullanıyorlar. Meralara resmen çöküyorlar. Burası Edirne merkez ilçenin Korucu Köyü, toplam 4 bin dekar mera alanı var. Bunun neredeyse yüzde 10’nuna güneş enerjisi paneli kurmak istiyorlar. Bahane olarak da, ‘sizin köyünüzde hayvan sayısı azaldı, biz burasını güneş enerji sistemleri donatalım’ diyorlar ama hayvanların geçiş yollarını da kapatıyorlar. Biz güneş enerjisine karşı değiliz ama hayvancılık da yapmak istiyoruz. Gitsin bu tip şirketler tarla satın alsınlar oraya istedikleri güneş panellerini kursunlar. Geliyorlar, anlatıyorlar, yasaların boşluklarından yararlanıyorlar ve tabiri caizse meralara çöküyorlar. Meralar anayasal olarak koruma altındadır. İnsanlıkla birlikte hayvanlara tahsis edilmiştir. Küçükbaş ve büyükbaş hayvanların beslenmesi için başka amaçla kullanılamaz.”

    “KOYUNLARI DEVLETE DEVREDEYİM O ZAMAN”

    Üretici Ercan Sarı, “Ben devletten koyun aldım. Mera var diye devlet bana koyunları verdi. Merayı aldıktan sonra bu koyunları devlete devredeyim o zaman. Ben karşıyım buna meramız, hayvanımız giderse herkes şehre. Gençler köye dönsün diye uğraşılıyor ama böyle oldu mu kimse dönmez köye” dedi.

    “HAYVANLARIMIZI SULAMAYA YER KALMAYACAK”

    Mehmet Sever ise şunları söyledi:

    “Arkadaşlar bizim buraya geldiler. Şirket müdürü, bize bazı bilgiler verdiler fakat o bilgiler bizi hiç tatmin etmedi zaten etmez de. Bizim 90 dönüme yakın yerimiz var bizim, 90 dönüm yerimize geçit yok bize. Eğer buraya panel kurulursa 90 dönüm yerimize girip çıkamayacağız. Ben de ona öyle dedim; ‘Eğer meraya panelleri koyarsan gel ahırdan bizim hayvanlarımızı doldur kamyona gözümüzün başımızın sadakası olsun’ diye söyledim arkadaşa. Hayvanlarımızı sulamaya yer kalmayacak. Gölete hayvanlarımızı suya indiremeyeceğiz.”

     

     

     

     

  • NLP UZMANI DALGÜL: KÖTÜ DÜNYA SENDROMU”NDAN ÇIKIN, YENİ YIL İÇİN UMUDUNUZU YEŞERTİN

    NLP UZMANI DALGÜL: KÖTÜ DÜNYA SENDROMU”NDAN ÇIKIN, YENİ YIL İÇİN UMUDUNUZU YEŞERTİN

    Son yılların pandemi, depremler, seller ve savaş gibi “kötü dünya sendromu”na neden olan pek çok gelişmesi sebebiyle kimileri için, yeni yıl eski heyecanıyla karşılanmıyor. NLP Uzmanı ve Zihin Eğitmeni Burak Dalgül, insanların artık savaşsız ve pandemisiz bir dünyada yaşamayacaklarını fark etmeleri gerektiğini belirterek, “Güneş bile kaostan besleniyor. İçinde bulunduğunuz durumu zihniniz kabullenemezse sadece yılbaşında değil, her gün mutsuz bir güne uyanırsınız. Kötü dünya sendromundan çıkıp, umutlarınızı yeşertin” dedi.

    Yarattığı heyecan ve tüm vitrinleri süsleyen ışıklarıyla bütün bir yılın en pozitif duygularını yaşatan yeni yıl için sayılı günler kaldı. 90’lı yılların tombala, kuruyemiş ve gazoz üçlüsünün yerini, donatılmış masalar ve modern kutlamalar alsa da duygular aynı.

    Ancak son yılların pandemi, depremler, seller ve savaş gibi “kötü dünya sendromu”na neden olan pek çok gelişmesi sebebiyle kimileri için, yeni yıl eski heyecanıyla karşılanmıyor. Uzmanlar ise uyarıyor. NLP Uzmanı ve Zihin Eğitmeni Burak Dalgül, insanların artık savaşsız ve pandemisiz bir dünyada yaşamayacaklarını fark etmeleri gerektiğini söyleyerek “Güneş bile kaostan besleniyor. İçinde bulunduğunuz durumu zihniniz kabullenemezse sadece yılbaşında değil, her gün mutsuz bir güne uyanırsınız. Kötü dünya sendromundan çıkıp, umutlarınızı yeşertin” dedi. Dalgül, özetle şunları kaydetti:

    “NEREDE O ESKİ YILBAŞI KUTLAMALARI!”

    “90’lı yıllardan önce doğan herkes, yılbaşı kutlamalarını kuruyemiş, tombala ve o güne özel televizyon programlarındaki yüksek sesli geri sayım ile hatırlar. O günleri her hatırladığımızda bu bize inanılmaz büyük bir keyif verir. Hatta şöyle deriz; “Nerede o eski yılbaşı kutlamaları!”

    “ASIL KONU PAYLAŞMAKTI”

    “Oysa ki o günleri bu şekilde yad etmemizin en büyük nedeni; yılbaşı gecesi kutlamalarındaki hayatımızdaki insanlar ve onlarla yaptığımız paylaşımlardı. Aslında mevzu; kuruyemiş, gazoz, tombala veya televizyondaki programlar değildi. Asıl mevzu, paylaşmaktı. Gerçek anlamda paylaşmanın ne olduğunu tekrar hatırladığımızda aslında eski yılbaşı kutlamalarını yad etmek yerine o günlerde aldığımız keyfi şu an yaratabileceğimizi kolaylıkla fark edeceğiz. Çünkü bir kutlamayı kutlama yapan şey; hayatımızdaki sevdiğimiz insanlar ve onlarla o an her şeyi paylaşmaktır.”

    “SENDROMLARI GERİDE BIRAKIN”

    “Savaşlar, buhranlar, salgınlar, depremler, tsunamiler hatta güneş patlamaları göreceğiz. Deneyimlediğimiz şey her ne olursa olsun insanın hayatta kalabileceği tek olasılık, insanın zihnini eğitmesinden geçiyor. İnsan; doğuştan sahip olduğu zihin, akıl, zeka araçlarını nasıl etkin kullanacağına dair bilgiye sahip olduğu sürece her zaman bir çıkış yolu bulacak. O yüzden, yeni yıl umutlarınızı yeşertsin. Kötü dünya sendromlarını geride bırakın.”

     

  • ÖMER FETHİ GÜRER’İN DİNLEDİĞİ BESİCİ: İKİ HAFTADA YEM FİYATLARINA YÜZDE 30-40 ZAM GELDİ. KIRMIZI ETE BİRİLERİNİN SAHİP ÇIKMASI GEREKİYOR. DESTEKLEYEN KİMSE YOK

    CHP Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer’e sorunlarını anlatan besici, “İki hafta boyunca yem fiyatlarına baktığınız zaman yüzde 30 yüzde 40 civarında zam geldi. Hal böyle olunca fiyatlarda ister istemez artış oldu. Kesimhane fiyatları arttı, ama bu seferde Rekabet Kurumu mu bakanlık mı artık neresiyse et fiyatlarının kesimhanede neden arttığını araştırmaya başlıyor. Araştıracağınız kısım, mazot fiyatı niye arttı, yem fiyatı niye arttı, veterinerlik maliyetlerimiz niye arttı, ilaç fiyatı niyeti arttı? Siz başta sektörün diğer dinamiklerini kontrol altına alın. Fiyatta bir istikrar sağlayın. Kırmızı ete birilerinin sahip çıkması gerekiyor. Kırmızı eti destekleyen kimse yok” dedi.

    CHP Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer, Niğdeli besicinin sorunlarını dinledi. Besici, yem fiyatlarına gelen zamlardan yakındı. Besici Gürer’e şunları söyledi:

    “İki hafta boyunca yem fiyatlarına baktığınız zaman yüzde 30 yüzde 40 civarında zam geldi. Hal böyle olunca fiyatlarda ister istemez artış oldu. Kesimhane fiyatları arttı ama bu sefer de Rekabet Kurumu mu, bakanlık mı artık neresiyse et fiyatlarının kesimhanede neden arttığını araştırmaya başlıyor. Araştıracağınız kısım, diğer kısım; mazot fiyatı niye arttı, yem fiyatı niye arttı, veterinerlik maliyetlerimiz niye arttı, ilaç fiyatı niyeti arttı? Bizim geçen sene çoğunu 200 liradan aldığımız katkı maddesi dediğimiz vitamin, mineral desteklerini 700 liradan alıyoruz şu an. Fiyatlar yüzde 100, yüzde 200 üzerinde artış gösterirken et fiyatının sabit kalması olabilecek bir şey değil. Fiyata yüzde 10 -15 zam geldi bir hafta içerisinde.”

    Gürer ise besiciye, “Girdi maliyetini düşürmüyorlar ama giderleri artan besicinin, üreticinin para kazanacağı zaman da önünü kesiyorlar” yanıtını verdi.

    “KIRMIZI ETİ DESTEKLEYEN KİMSE YOK”

    Besici, “Siz başta sektörün diğer dinamiklerini kontrol altına alın. Fiyatta bir istikrar sağlayın. Kırmızı ete birilerinin sahip çıkması gerekiyor. Kırmızı eti destekleyen kimse yok. Aynı şey süt içinde geçerli. Bugün süt para etmediği için birçok ineğin kesildiğini göreceksiniz maalesef ki… Veteriner maliyetleri artınca haliyle hastalıklar da geliyor. Çünkü, çiftçi tutup da veterineri çağırmaktan korkuyor. Çünkü bir veterinerin çiftliğe gelip gitmesi ciddi maliyet. Hal böyle olunca kendisi tedavisini yapmaya çalışıyor. Yapamayınca da bu sefer hastalık oluyor, hastalık olunca da o inek kesime gidiyor” diye konuştu.

    Gürer, “Siz hem hayvancılık hem çiftçilik birlikte mi yapıyorsunuz yoksa yemi dışarıdan mı alıyorsunuz” diye sordu. Besici ise, “Bizde bitkisel üretim de var. Arpamızı kendimiz üretiyoruz” yanıtını verdi.

    Gürer ise, “Yalnızca 12 ay yem veriyorsunuz yemin bir bölümü de ithal yem. Yem fiyatları dövize bağlı. Fiyat arttığında sizin giderler direkt katlanıyor. Hayvan refahını yeteri kadar sağlayabiliyor musunuz” diye sordu. Besici ise, “Mümkün olduğunca sağlamayı gayret ediyoruz. Çünkü, hayvan ne kadar refah içerisinde olursa bize kazanç sağlayacağından dolayı ön planda tutmaya çalışıyoruz. Sürekli temiz olsun, altına güzel kuru otlar atayım, bir şeyler yapayım dediğiniz zaman da bakım maliyetiniz artıyor” dedi.

  • EVRİM RIZVANOĞLU, “KALICI YAZ SAATİ UYGULAMASINDAN VAZGEÇMEYEN” İKTİDARA SARI KART GÖSTERDİ: “SİZİN YAPTIĞINIZA KURU İNAT DENİR”

    EVRİM RIZVANOĞLU, “KALICI YAZ SAATİ UYGULAMASINDAN VAZGEÇMEYEN” İKTİDARA SARI KART GÖSTERDİ: “SİZİN YAPTIĞINIZA KURU İNAT DENİR”

    DEVA Partisi Genel Başkan Yardımcısı Evrim Rızvanoğlu, kalıcı yaz saati uygulaması ile ilgili açıklamasında “Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı, ‘vazgeçmeyeceğiz’ demekten başka bir cevap vermedi. Bu kibir nereden geliyor? İktidar, adeta vatandaşları ile inatlaşıyor. Oysa iktidarın inatlaşması, güneşin doğuşunu değiştirmiyor. Sadece toplumun tüm katmanlarını mağdur ediyor. Sizin yaptığınıza kuru inat denir” dedi ve “iktidara sarı kart gösterdi” dedi.

    DEVA Doğa Hakları ve Çevre Politikaları Başkanı, İstanbul Milletvekili Evrim Rızvanoğlu, TBMM’de basın toplantısı düzenledi. Rızvanoğlu, şunları söyledi:

    “Toplumun geniş kesimlerinden yükselen bir ses var. Kalıcı yaz saati uygulamasından vazgeçilsin. Çünkü kalıcı yaz saati uygulaması günlük hayatımızın ritmini bozuyor. Çünkü çocuklar karanlıkta uyanamıyor, okula güvenle gidemiyor. Çünkü dahası okula gitmek istemiyor. Çünkü bu konu; velileri, çalışanları, kadınları, yaşlıları, engellileri yani tüm dezavantajlı grupları mağdur ediyor. Biz DEVA Partisi olarak yaşanan mağduriyetleri ve endişe verici durumu ele almak için sizlerle bir araya geldik.

    Kalıcı yaz saati; iktidarın, vatandaşlarımızın ihtiyaçlarını göz ardı eden keyfi bir uygulamasıdır. Hepiniz hatırlarsınız… Bizler gençken, eskiden bir uygulama vardı. Her yıl mart ayında, son Pazar, saatlerimizi bir saat ileri alırdık. Ekim ayının son pazarı da bir saat geri alırdık. Bunun bir anlamı vardı, gün ışığından daha fazla yararlanmak.

    Yedi yıldır, bu uygulamadan tümüyle vazgeçildi. İktidar saatleri sabitledi, yaz saatini de kalıcı hale getirdi. Oysa bizim esas olarak kullandığımız saat, kış saatiydi. Yani şu an referans olarak İzmit saatini kullanmamız lazımdı. Bunun yerine biz, bir saat ileri olan Iğdır saatini kullanıyoruz. Türkiye’nin en batısı ile en doğusu arasındaki zaman farkı, tam 76 dakika.

    Sabit saat uygulanınca ne oldu? Hepimiz gün ışığına hasret kaldık. Milyonlarca insan karanlıkta güne başlıyor. Anneler babalar, çocuklarını okula göndermekte zorlanıyorlar. Çocuklar, ‘daha sabah olmadı’ diye ağlaya ağlaya, uykularından uyanıyor, okula gitmek zorunda kalıyor. Kamusal alanda zaten çeşitli zorluklarla karşılaşan kadınlar, karanlıkta korka korka işe gidiyor. Engelli vatandaşlarımız için ise hayat daha da güçleşiyor. Yani kalıcı yaz saati uygulaması, dezavantajlı grupların sosyal hayata katılımını zorlaştırıyor. Bu grupların, toplumsal yaşama katılımının önüne adeta set çekiliyor.”

    Rızvanoğlu, açıklamasının bu bölümümde, bir video izletti. Video, karanlıkta okula gitmeye çalışan çocukların velilerinin görüntüleri yer aldı. Rızvanoğlu, videonun tamamlanmasının ardından sözlerini şöyle sürdürdü:

    “Gördüğünüz gibi Iğdır’da, sekiz yaşındaki Musa Aslan da İstanbul Kağıthane’de sekiz yaşındaki Uras da, Esenler’deki 10 yaşındaki Miraç Babat da, Bayrampaşa’daki çocuklar da aynı sıkıntıyı yaşıyor. Ne için, ne uğruna?

    Karanlıkta uyanmakla, biyolojik sağlığımız arasında ters bir orantı var. Çünkü kaçta uyandığımız; ruh sağlığımızı, beden sağlığımızı, iştahımız, enerjimizi ve daha da önemlisi dikkatimizi yakından etkiliyor. Sabit saat uygulaması ile öğrenci ve çalışanların bedenleri uyku mesajını aldığı bir saatte güne başlamak zorunda kalıyor. Az önce saydığım tüm unsurlar da bu durumdan olumsuz olarak etkileniyor.

    Vatandaşlarımız zaten mutsuz. Ülkemiz, 2023 Mutluluk Raporu’nda 137 ülke arasında 106. Sırada yer alıyor. Sağlık Bakanlığı’nın son verilerine göre ülkemizde anti-depresan kullanımı yüzde 63,46 oranında arttı. İktidar, vatandaşın mutluluğunu önemseyeceğine; vatandaş mutsuz olsun diye elinden geleni yapıyor.

    Kalıcı yaz saati, Türkiye’nin uluslararası ticaret yaptığı ülkelerle de saat farkı yaratarak uluslararası rekabet gücünü azaltıyor. Katma değerli ihracatımızı ağırlıklı olarak sevk ettiğimiz Avrupa ile rekabet gücümüz de olumsuz etkileniyor. Türkiye’nin ekonomik kalkınmasının olumsuz etkilenmesinin kime ne yararı var ne işimize yarar?

    Sabit saat uygulaması havacılık sektörünü de olumsuz etkiliyor. Öyle ki THY Yönetim Kurulu’nun da yıllarca bu işe karşı çıktığını birinci elden biliyorum. Şimdiki yöneticilerinin THY adına, böyle bir itiraz yükseltmelerini tabii ki beklemiyoruz. Ancak yolcu trafiğinin selameti açısından; sabah genellikle batıya, öğleden sonra doğuya doğru; yaz saati ile daha doğal bir mecraya oturtmanın da mümkün olduğunu biliyorum.

    Geçen hafta çarşamba günü, Genel Kurul’da, bütçe görüşmelerinde; Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı bu uygulamadan vazgeçmeyeceklerini söyledi. Birçok vekilin kalıcı yaz saati uygulaması ile ilgili sorusuna vazgeçmeyeceğiz, demekten başka bir cevap da vermedi. Siz milletin sesi olan, milletin seçtiklerinin sorularına bile cevap vermiyorsunuz. Bu kibir nereden geliyor? İktidar, adeta vatandaşları ile inatlaşıyor. Oysa iktidarın inatlaşması, güneşin doğuşunu değiştirmiyor. Sadece toplumun tüm katmanlarını mağdur ediyor. Sizin yaptığınıza kuru inat denir.

    Sayın Bakan’ın bir de ‘İstanbul’da güneş saat 08.20’de ağrıyor, neden problem oluyor’ diye beyanı vardı. Bu sözleri İstanbullu hemşerilerim duysun istiyorum. İstanbul’da hangi çalışan, hangi çocuk, hangi kadın; sabah 08.20’de kalkar kalkmaz istediği yere varabiliyor? İstanbul’da, sabah 08.30’da başlayan mesai için en erken 06.30’da uyanmanız gerekiyor. Mesai saatlerinden hiç haberleri yok. İstanbul’un bir ucundan diğer bir ucuna toplu taşıma ile hiç yolculuk yaptınız mı? Hiç sanmıyorum. Çünkü sizler vatandaştan kopalı çok uzun zaman oldu.

    Bakan olduğunuz için sizin korumalarınız var, son model zırhlı araçlarınız var. Vatandaşın zaman ve güvenlik sorununu aşması için hiçbir şeyi yok, neyi var? Bu sorunları anlayabilmeniz için sizi İstanbul’da bir sabah işe toplu taşıma ile gitmeye davet ediyorum. İşte o zaman bir sorun var mı anlayabilirsiniz.

    İktidar tüm bunları, sözde ‘enerji verimliliği’ için yapıyor. Enerji Bakanı, Genel Kurul’da; İstanbul Teknik Üniversitesi ile yapılan protokol ile enerji verimliliğini araştırdıklarına dair bir beyanda bulundu. Sayın Bakan bu araştırmayı 11 kişilik akademisyen bir heyetin yaptığından da bahsetti. Ancak ısrar edilmesine rağmen, tek bir akademisyen ismi söyleyemedi. Buradan soruyorum. Akademisyenler kimler? Neden bu 11 kişilik heyetin adını açıklamıyorsunuz? Daha da önemlisi, bu rapor neden kamuoyuyla şeffaf olarak paylaşılmıyor? Varsa bir hesap koyun ortaya. Enerji tasarrufu adına Türkiye’ye ne kazandırdı, hep beraber bakalım.

    Kalıcı yaz saati uygulamasının çocukları, çalışan kesimi ve dezavantajlı grupları nasıl etkilediğini, iktidarın bir an evvel, geniş bir perspektif ile değerlendirmesi gerekiyor. Sabit saat uygulamasının sosyal düzen ve toplumsal refahın artırılması adına bir an evvel çözüme ulaştırılması gerekiyor. Bu nedenle vatandaşı ile inatlaşarak insanların güvenliğini ve sağlığını ve mutluluğunu hiçe sayan iktidara sarı kart gösteriyoruz.

    İktidar vatandaşlarımızın yaşadığı bu sorunları görmezden ve duymazdan gelmeye acilen son vermelidir. Burada iktidarı, daha yaşanabilir bir Türkiye için kalıcı yaz saati sorununu çözerek insanlarımızın yaşam kalitesini artırmaya ve insan odaklı bir politika izlemeye davet ediyorum. Vakit, halkımızın taleplerine kulak verme ve gerçek çözümler üretme vaktidir.”

  • KDZ. EREĞLİ BELEDİYESİ OYUNCAK MÜZESİ’NDE YENİ YIL TEMALI ATÖLYE PROGRAMI

    KDZ. EREĞLİ BELEDİYESİ OYUNCAK MÜZESİ’NDE YENİ YIL TEMALI ATÖLYE PROGRAMI

    Kdz. Ereğli Belediyesi, Oyuncak Müzesi’nin Aralık ayı atölyelerine ek olarak hafta sonu düzenlenecek yeni yıl temalı atölye programını açıkladı.

    Kdz. Ereğli Belediyesi Oyuncak Müzesi Koordinatörü Melih Tanrıkulu, Aralık ayında devam eden atölyelere ek olarak, 24 Aralık Cumartesi günü yeni yıl temalı 5 farklı atölye çalışmasının gerçekleşeceğini açıkladı.

    Oyuncak Müzesi Atölye çalışmalarına katılmak isteyen velilerin, 0372 310 01 44 numaralı telefondan ön kayıt yaptırabilecekleri belirtilirken, program ile ilgili ayrıntılar şöyle sıralandı:

    24 ARALIK – OYUNCAK MÜZESİ YENİ YIL TEMALI ATÖLYELER

    -Yeni Yıl Bileklikleri Tasarlıyoruz (Uygulamalı tasarım atölyesi)
    Kontenjan:10 / Yaş : 6-8 / Saat : 13.30 – 14.30 / Nigar Serenli

    -Ebruli Yılbaşı Atölyesi (Ebru atölyesi)
    Kontenjan:10 / Yaş : 7-10 / Saat : 14.45 – 15.45 / Serpil Soyer

    -Yeni Yıl Temalı Tahta Baskı Atölyesi
    Kontenjan:10 / Yaş : 8-12 / Saat : 11.00 – 12.00 / Ezgi Kocatürk

    -Bul, Dönüştür, Yeniden Kullan (Uygulamalı geri dönüşüm atölyesi)
    Kontenjan:10 / Yaş : 5-6 / Saat : 12.15 – 13.15 / Şennur Aydın Yiğit

    -Yeni Yıl Ağacı Tasarlıyoruz (Keçeden yeni yıl ağacına dönüşüm atölyesi)
    Kontenjan:10 / Yaş : 5-11 / Saat : 16.00 – 17.00 / Parya Başkurt