Blog

  • BÜYÜKERŞEN’E ŞEHİRCİLİK ÖDÜLÜ

    BÜYÜKERŞEN’E ŞEHİRCİLİK ÖDÜLÜ

    Uluslararası 15. Altın Saat Kulesi Festivali kapsamında Cumhuriyet’in 100. yılı anısına düzenlenen ödül töreninde Eskişehir Büyükşehir Belediye Başkanı Prof. Dr. Yılmaz Büyükerşen’e eğitime sunduğu katkılar ve hayata geçirdiği başarılı projelerden dolayı “Şehircilik Ödülü” verildi.

    İzmir Büyükşehir Belediyesi, Anadolu Üniversitesi Mezunları Derneği ve 25 sivil toplum kuruluşu koordinatörlüğünde düzenlenen Uluslararası Altın Saat Kulesi Ödülleri töreni Manisa Akhisar’da gerçekleştirildi. Ödül töreni öncesi Akhisar Belediyesi Halk Oyunları Ekibi ve Akhisar Belediyesi Popüler Müzik Korosunun sergilediği performans büyük beğeni ile izlendi. Daha sonra ise İzmir Menderes Halk Eğitim Merkezi Ritim Grubu ile İzmir Halk Oyunları Ekibi ile MEGEM Boks Kulübünün gösterileri sergilendi.

    Gösterilerin ardından her yıl farklı bir temaya verilen ödüller bu yıl “Cumhuriyetin 100. Yılı Anısına 100. Ödül” temasıyla 10 farklı kategoride, 50 farklı dalda 100 ödül olarak kurum, kuruluş ve kişilerin oldu. Bu kapsamda Eskişehir Büyükşehir Belediye Başkanı Prof. Dr. Yılmaz Büyükerşen, Atatürk ve Cumhuriyet ilke ve inkılapları doğrultusunda, Türkiye’nin çağdaş eğitim yolunda bilimsel normlarla gelişimine hizmeti ve Eskişehir’de hayata geçirdiği başarılı projeleri nedeniyle şehircilik ödülüne layık görüldü. Ödülü Büyükşehir Belediyesi Başkan Vekili Mustafa Önder alırken törende yaptığı konuşmada Başkan Büyükerşen ve Eskişehirliler adına jüri heyeti ile festival düzenleyicilerine teşekkür etti.

  • MUĞLA BÜYÜKŞEHİR MARMARİS YAT LİMANI PROJESİNE DAVA AÇTI ÇED OLUMLU KARARI İPTAL OLDU

    MUĞLA BÜYÜKŞEHİR MARMARİS YAT LİMANI PROJESİNE DAVA AÇTI ÇED OLUMLU KARARI İPTAL OLDU

    Muğla’nın Marmaris İlçesi Söğüt mevkiine MUÇEV tarafından yapılacak olan Yat Limanı, Yat ve Tekne Bağlama İskelesi Kapasite Artırımı Projesine ilgili bakanlık ÇED olumlu kararı vermişti. Muğla Büyükşehir Belediyesi tarafından açılan dava sonrasında Muğla 1. İdare Mahkemesi ÇED olumlu kararının iptaline hükmetti.

    Muğla Büyükşehir Belediyesi, usulsüz olarak imara açılan ve çevreye zarar verebilecek düzenlemelere karşı hukuki mücadelesini sürdürüyor. Bu kapsamda Büyükşehir Belediyesi çeşitli uygulamalara bugüne kadar toplam 189 çevre ve imar davası açtı.

    Son olarak Muğla’nın Marmaris ilçesi Karaca Mahallesi Söğüt mevkiinde, MUÇEV Turizm Ticaret Anonim Şirketi tarafından yapılması planlanan Yat Limanı, Yat ve Tekne Bağlama İskelesi Kapasite Artırımı projesi için Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı tarafından 29 Mayıs’ta ÇED Olumlu kararı verilmişti.

    Muğla Büyükşehir Belediyesi MUÇEV Turizm Ticaret A.Ş. tarafından planlanan, Gökova Özel Çevre Koruma Bölgesi sınırları içinde yer alan ve 187 adet ilave yat kapasitesi oluşturacak olan “Yat Limanı, Yat ve Tekne Bağlama İskelesi Kapasite Artırımı Projesi” için Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığınca verilen Çevresel Etki Değerlendirmesi (ÇED) Olumlu Kararının; projede kamu yararı olmaması, proje kapsamında koruma-kullanma dengesini gözetecek bütüncül bir etki değerlendirmesinin yapılmadığı ve proje alanının bir kısmının 1. derece arkeolojik sit alanında yer alması gerekçeleri ile yürütülmesinin durdurulması ve iptali istemiyle dava açmıştı.

    Açılan ÇED iptal davası Muğla 1. İdare Mahkemesinin kararı ile proje alanında 1. derece arkeolojik sit alanı bulunması ve projenin 2863 sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanununa aykırılık teşkil etmesi nedeniyle proje için verilen ÇED olumlu kararı iptal edildi.

  • SİNOPLU BALIKÇI: “HAMSİ 50 LİRANIN ALTINA DÜŞTÜĞÜ ZAMAN BİZ ZARAR EDİYORUZ”

    MUSTAFA USTA

    Sinoplu Balıkçı Hasan Yusufoğlu, “Para kazanamıyoruz. Bizim 550 liraya aldığımız hamsiyi en az 50 liraya satmamız lazım. 50 liradan aşağı düştüğü zaman, poşetin kilogramı olmuş 50 lira, yevmiyeler de yüksek. Çalışan bir işçi en kötü günlük 600- 700 lira yevmiye alıyor. Buzhanelerimiz de çalışıyor” dedi. Sinoplu Balıkçı Olcay Karabulut ise, “Bir köpük dünya para. Mazot dünya para. Bunun işçisi var, poşeti var. Burada çalışanlar var. Kayıkta 50 tane çalışan var. Bunların kumanyası var. Hamsi 50 liradan aşağı düştüğü zaman zarar ediyoruz” diye konuştu.

    Sinoplu balıkçılar, 1 Eylül’de başlayan balık avı sezonunu değerlendirdi. Balıkçılar, masraflarının artması nedeniyle para kazanamadıklarını ifade etti.

    “VATANDAŞ NEREDE UCUZ VARSA ONU ALMAYA KALKIYOR”

    Sinoplu Balıkçı Hasan Yusufoğlu, şöyle konuştu:

    “Bu sezon denizde 1 Eylül’den beri hamsicilik var ama tezgahlara bakarsanız para kazanma yok. Bir rekabet var. Hamsi fiyatı günü gününü tutmuyor. Hamsi 20 liraya kadar düşüyor. 50 lira da olduğu oluyor ama para kazanma yok. Hamallık yapıyoruz. Poşet parası, işçi parası, elektrik parasını düşündüğümüz zaman günlük masrafı çıkartma şansımız yok. Hamsinin bu şartlarda altında 50 liradan aşağı düşmemesi lazım. Bugün hamsinin kasasını 550 liraya aldık ama hamsinin 25 liraya satıldığı tezgahlar var. Biz 25- 30 liraya sattığımız zaman zarar ediyoruz. Onun için 40 liraya satıyoruz. O da ucu ucuna denk geliyor. Vatandaş hamsinin kalitesine, tazeliğine bakmıyor. Nerede ucuz varsa onu almaya kalkıyor. Bizim tezgahımızdaki hamsi tüm tezgahlarda bulunan hamsilerden daha iri bir hamsi ama gel gelelim vatandaş nerede ucuz varsa onu tercih ediyor. Para kazanamıyoruz. Bizim 550 liraya aldığımız hamsiyi en az 50 liraya satmamız lazım. 50 liradan aşağı düştüğü zaman, poşetin kilogramı olmuş 50 lira, yevmiyeler de yüksek. Çalışan bir işçi en kötü günlük 600- 700 lira yevmiye alıyor. Buzhanelerimiz de çalışıyor.”

    “MAZOT FİYATLARI HADDİNDEN FAZLA BİZE YÜK VERİYOR”

    Sinoplu Balıkçı Olcay Karabulut, “Balığı köpüğe koyduğumuz için köpük fiyatlı bu sene. Mazot fiyatları haddinden fazla bize yük veriyor. Balığı bulamadığımız zaman dünya mazot yakıyoruz. Balığı bulduğumuz zaman birbirini karşılıyor ama sıkıntıya düşüyoruz. Sinop’ta hamsi fiyatları 25 lira. Bir günde 40- 50 liraya çıktığı zaman çok para diyorlar. Maalesef çok para değil. Bir köpük dünya para. Mazot dünya para. Bunun işçisi var, poşeti var. Burada çalışanlar var. Kayıkta 50 tane çalışan var. Bunların kumanyası var. Hamsi 50 liradan aşağı düştüğü zaman zarar ediyoruz” dedi.

    “BALIKÇI BU İŞTEN PARA KAZANAMIYOR”

    Sinoplu Balıkçı Mert Kanal ise şunları söyledi:

    “Ucuz olduğu zaman biz balığı pahalı satamayız. Aldığımız fiyatın üstüne çok az bir kâr koyarak sürümden kazanmaya çalışıyoruz. Balık bol olduğu zaman genellikle böyle olur. Balıkçı bu işten para kazanabiliyor mu derseniz hayır kazanamıyoruz. Bunu tutan da para kazanamıyor çünkü masraflar çok ağır. Bir teknenin içerisinde en az 30 kişi çalışıyor. Bunların yemesi, içmesi, onarımı, mazot masrafları da var. Bir kayığın denize açılması inanın 5- 6 ton mazot yakması demek. Düşünün 5 ton mazot ne kadar yapıyor. Yani bir gece 200 bin lira civarı. Bunu kazanabilmesi için hamsinin kutusu 300 liraysa bin kasa hamsi tutması lazım. Tutulduğu zamanlarda oluyor ama tutulmayana oran vurduğunuz zaman tutulmayanın oranı tutulana göre daha az. O yüzden de işin içinden çıkması zor.”

     

  • BORNOVA BELEDİYE BAŞKAN ADAY ADAYI TEMİZ: “ÜRETİCİYLE, TÜKETİCİYİ ARACISIZ BULUŞTURACAĞIZ”

    BORNOVA BELEDİYE BAŞKAN ADAY ADAYI TEMİZ: “ÜRETİCİYLE, TÜKETİCİYİ ARACISIZ BULUŞTURACAĞIZ”

    Saha çalışmalarına aralıksız devam eden Bornova Belediye Başkan Aday Adayı Güney Temiz, Bornova Pazar yerinde, pazar esnafını ziyaret etti, Bornovalı hemşerilerini dinledi. Temiz, “Üreticimizin hakkına, tüketicimizin sağlıklı ve ucuz gıdaya ulaşması için sorumluluk alacağız. Bornovalıları sağlıklı ve ucuz gıdaya kooperatiflerimiz, yerel üretici pazarlarımızla ve hazırlayacağımız gıda strateji belgelerimizle ulaştıracağız” dedi.

    “FİLELER MAALESEF ESKİSİ GİBİ DOLMUYOR”

    Toplumun tüm kesimlerinin ekonomik anlamda zor günlerden geçtiğini ifade ederek sözlerine başlayan Güney Temiz, “Ekonomimiz ve kültürümüz için önemli bir yer tutan pazarcı esnafımızın taleplerini dinliyor, birlikte yapabileceğimiz çalışmalar hakkında fikir alışverişinde bulunuyoruz. Düşen alım gücü nedeniyle vatandaşlarımız ihtiyacı olan gıdaya ulaşamıyor, pazarcı esnafımız beklediği satışı yapamıyor. Vatandaş ya almıyor ya da alması gerektiğinin yarısını alarak pazardan ayrılıyor. Fileler maalesef eskisi gibi dolmuyor. Tarladan çıkan bir ürünün pazara gelinceye kadar fiyatının 4 kat 5 kat artmasına Bornova Belediyesi olarak izin vermeyeceğiz. Yerel üretici pazar ağımızı genişletip Bornova’nın çeperine yayacak, üreticiyle, tüketiciyi aracısız bir şekilde buluşturacağız. Üreticimizin hakkına, tüketicimizin sağlıklı ve ucuz gıdaya ulaşması için sorumluluk alacağız” diye konuştu.

    SAĞLIKLI VE UCUZ GIDA

    CHP’li belediyelerin yayınladıkları Gıda Strateji Belgeleriyle, gittikçe derinleşen gıda krizine karşı kentleri daha dirençli hale getirdikleri söyleyen Temiz, “Gıda krizine karşı önlem almak, kamu bilinci duyarlılığıyla hareket etmek zorundayız. Vatandaşlarımızın sağlıklı beslenme sorunlarına karşı çalışmalar gerçekleştirmek zorundayız. CHP’li Büyükşehir ve ilçe belediyeleri yaptıkları çalışmalarla yurttaşlarımızın sağlıklı ve ucuz gıdaya kolay erişebileceği şekilde yapılandırma çalışmaları ortaya koydular. Bu çalışmalar ödül aldı, takdir topladı. Biz, Bornova’da hiçbir yurttaşımızın aç kalmamasını ve sağlıksız gıdayla beslenmemesini istiyoruz. Bornovalıları sağlıklı ve ucuz gıdaya kooperatiflerimiz, yerel üretici pazarlarımızla ve hazırlayacağımız gıda strateji belgelerimizle ulaştıracağız. Çünkü biz üretici ve tüketici arasında fiyat dengesini olumsuz etkileyen sorunları ortadan kaldıracağız. İzmir ve çevresindeki tarım ürünlerini kentimize ulaştıracak ağı kuracağız. Bunun bir kamu hizmeti olduğunu çok iyi biliyoruz. Kooperatifçiliği yaşatıp, sürdürülebilir kılmanın; ülkemizin kalkınmasında ve ekonomik zorlukların aşılmasındaki önemini biliyoruz. Kooperatifçiliğin toplumsal bir olgu olduğunu ve özünde dayanışmanın yattığını biliyoruz. Kooperatif varsa kalkınma vardır, gelir adaleti vardır. Her şey mutlu ve huzurlu bir kent yaratmak için” dedi.

  • ESKİŞEHİR İKLİM ZİRVESİ 25-26 ARALIK’TA YAPILACAK

    ESKİŞEHİR İKLİM ZİRVESİ 25-26 ARALIK’TA YAPILACAK

    Eskişehir Büyükşehir Belediyesi ve TMMOB Elektrik Mühendisleri Odası Eskişehir Şubesinin paydaşlığında düzenlenen ve iklim değişikliğinin tüm yönleriyle ele alınacağı “Eskişehir İklim Zirvesi” 25-26 Aralık’ta yapılacak.

    Eskişehir Büyükşehir Belediyesi, içerisinde bulunduğumuz çağın belirleyicisi haline gelen iklim değişikliğinin ele alınacağı ve alanında uzman isimleri Eskişehir’de bir araya getireceği Eskişehir İklim Zirvesi ile önemli bir farkındalık ve bilimsel buluşmaya imza atacak.

    TMMOB Elektrik Mühendisleri Odası Eskişehir Şubesinin paydaşlığında Eskişehir İklim Zirvesi 25-26 Aralık tarihlerinde Büyükşehir Belediyesi Sanat ve Kültür Sarayı’nda (Opera) gerçekleştirilecek.

    İklim değişikliğinin; ekoloji, enerji, politika, kent, ulaşım, sağlık ve yaşama etkilerine dair tüm başlıkları ile bireye, şehre, ülkeye ve dünyaya etkilerinin tartışılacağı 25 Aralık Pazartesi saat 09.30’da başlayacak İklim Zirvesi’nin açılış konuşmalarını Eskişehir Büyükşehir Belediye Başkanı Prof. Dr. Yılmaz Büyükerşen ile Elektrik Mühendisleri Odası Eskişehir Şubesi Başkanı Ender Kelleci yapacaklar.

    2 gün sürecek zirvenin ilk gününde Prof. Dr. Ali Demirsoy “Küresel Isınmaya Jeobiyolojik Bakış”, Prof. Dr. Doğanay Tolunay “Ekolojik Kriz ve Kentler”, Prof. Dr. Osman Balaban “Kentlerin İklim Değişikliğine Uyumu”, Teoman Alptürk “Enerji Politikalarının İklim Değişikliği Yönünden Değerlendirilmesi”, Prof. Dr. Sermin Onaygil “2053 Net Sıfır İklim Hedefi Odağında Enerji Verimliliği”, Prof. Dr. Ela Babalık “Kentsel Ulaşımda İklim Değişikliği Azaltım ve Uyum Eylemleri” ve Prof. Dr. Didem Evci Kiraz “İklim Değişikliğinde Yerel Halk Sağlığı Yaklaşımı” başlıklarında sunum ve görüşlerini paylaşacaklar.

    Zirvenin ikinci günü 26 Aralık Salı saat 09.30’da başlayacak oturumlarda ise Prof. Dr. Sevil Acar “Fosil Kaynak Kullanımının Azaltılmasında Ekonomik ve Toplumsal Etkiler”, Hasan Aksoy “Yenilenebilir Enerji Kaynaklarına Adil Dönüşüm”, Av. Özlem Altıparmak “İklim Değişikliğine İnsan Hakları Temelli Yaklaşım”, Prof. Dr. Cengiz Türe “Eskişehir’in Karbon Ayak İzi ve İklim Değişikliğinden Zarar Görebilirliğinin Değerlendirilmesi başlıklarında görüşlerini bildirecekler.

  • MANAVGAT’TA ALKIŞLAR “SONSUZ KADIN SONSUZ CUMHURİYET”E

    MANAVGAT’TA ALKIŞLAR “SONSUZ KADIN SONSUZ CUMHURİYET”E

    Manavgat Belediyesi Kent Tiyatrosu, “Sonsuz Kadın Sonsuz Cumhuriyet” adlı oyununun dünya prömiyerini sahneledi.

    Manavgat Belediyesi’nin, kentteki kültürel canlılığı artırmak, halkın kişisel, sosyal gelişimlerine katkı sağlamak ve tiyatro kültürünü kente yerleştirmek amacıyla kurduğu Manavgat Belediyesi Kent Tiyatrosu, “Kadın” unsuru üzerinden Cumhuriyet’in ebediliğini vurgulamak amacıyla “Sonsuz Kadın Sonsuz Cumhuriyet” oyununun dünya prömiyerini Atatürk Kültür Merkezi’nde sahneledi.

    Cumhuriyet döneminde tarihe damgasını vurmuş kadınların hikayesinin anlatıldığı oyunu Manavgat Belediye Başkanı Şükrü Sözen, Sanatçı Ayşen İnci, Oyuncu Metin Pıhlıs, Gazeteci-Yazar Melek Kentmen, Uluslararası Anadolu Tiyatro Ödülleri komite üyesi Nazif Uslu, Ulusal Tiyatro Ödülleri komite üyesi Özgür Kısır, Eleştirmen Ömer Şahinbaş, Direklerarası Tiyatro Ödülleri Başkanı Ömer Şahinbaş, Gazeteci-Yapımcı Zeynep Bayraktutan, Uluslararası Tiyatro Ödülleri komite üyeleri Mustafa İri, Ezgi Özcan, Erbil Göktaş, belediye başkan yardımcıları, birim müdürleri ve vatandaşlar izledi.

    TARİHE DAMGASINI VURAN KADINLARIN HİKAYESİ

    Manavgatlı tiyatroseverler tarafından yoğun ilgi ve beğeniyle karşılanan oyun, ünlü yazar ve yönetmen Kosta Kortidis önderliğinde 27 kişilik MAKET tiyatro ekibi tarafından bir yıllık hazırlık süreci sonrasında sahneye konuldu. Cumhuriyet döneminin öne çıkan 7 kadın figürünün konu edildiği oyunda; Türk gazeteciliğinin öncülerinden Suat Derviş, Sümerolog Muazzez İlmiye Çığ, Türkiye’nin İlk Kadın Veteriner Hekimlerinden Sabire Aydemir, Türk Basınının ilk kadın foto muhabiri Eleni Küreman, Dünya’nın ilk kadın savaş pilotu Sabiha Gökçen, “ilklerin kadını” olarak tanınan tiyatro ve opera sanatçısı Semiha Berksoy ve ilk Türk kadın Astronom Hatice Nüzhet Gökdoğan’ın hayatları sahneye konuldu.

    MANAVGAT KÜLTÜR KENTİ OLMAYA DEVAM EDECEK

    Manavgat Belediye Başkanı Şükrü Sözen, Manavgat’ın kültürel ve sanatsal etkinliklere önem vermeye devam edeceğini söyledi. Sözen, “Cumhuriyetimizin 100.yılında, Ulu Önderimiz Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün bize bıraktığı, yönünü aydınlığa, çağdaşlığa, demokrasiye dönen bu güzel ülkede ve bu güzel ülkenin Atatürk devrimlerine inanan güzel insanlarıyla yine gurur dolu bir gece yaşadık. Manavgat’ın çağdaş, aydın bir kent olduğunu; Atatürk’ün bize bıraktığı bu güzel emanetin her zaman koruyucusu, kollayıcısı olacağımızın mesajını verdiğimiz bu güzel oyunda emeği geçen Kosta Kortidis Hocama ve bu oyunu hissederek oynayan kıymetli kardeşlerime teşekkür ediyorum” dedi.

    Oyun sonrasında Manavgat Belediye Başkanı Şükrü Sözen tarafından katkılarından dolayı Villa Side Residence otelleri Yönetim Kurulu Başkanı Sedat Öz’e plaket takdim edildi. Manavgatlı tiyatroseverler, oyuncularla hatıra fotoğrafı çektirerek anı ölümsüzleştirdi.

  • BAŞKAN SOYER İZMİR VİZYON 2050 PROGRAMININ İPUÇLARINI VERDİ

    BAŞKAN SOYER İZMİR VİZYON 2050 PROGRAMININ İPUÇLARINI VERDİ

    Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği (TMMOB) İzmir İl Koordinasyon Kurulu tarafından düzenlenen 3. İzmir Kent Sempozyumu’nun açılışında konuşan Başkan Soyer, İzmir’de yeni bir şehircilik anlayışını ortaya koyduklarını söyledi. Gelecek dönem için ortak akıl, demokratik katılım ve çoğulculukla hazırlayacakları İzmir Vizyon 2050 programının ipuçlarını da veren Soyer,  “Kentimizin bulunduğu bölgeyle ve gezegenimizle kurduğu ilişkileri de planlamak zorundayız. Kentlerimizi, çoklu kriz ve afetlere karşı dirençli kılmak her canlı ve varlığın kent hakkını korumak ve kentsel adaleti güçlendirmekle mümkün” dedi.

    İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer, Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği (TMMOB) İzmir İl Koordinasyon Kurulu (İKK) tarafından İzmir Mimarlık Merkezi’nde düzenlenen 3. İzmir Kent Sempozyumu’nun açılışına katıldı. 24 meslek odasının yer aldığı sempozyumda, “Direnen Kentlerde Adalet ve Demokrasi” başlığı ile düzenlenen sempozyumda uzman isimler nasıl bir kent istediklerini anlattı.

    DİRENİNCE SONUÇ ALABİLİYORUZ

    Sempozyumda konuşan İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer, yaşanabilir kentlerin oluşturulmasının önemine değindi. Bunu başarmanın da örgütlü mücadele ile mümkün olduğunu söyleyen Tunç Soyer, “Sao Paulo gemisinin geri gönderilmesi, Çeşme rant projesinin durdurulması, Buca Cezaevi alanının ranta değil bir yeşil alana dönüştürülmesi ile ilgili verilen mücadeleden sonuç almamız çok önemli. Bunlar hepimizin yüreğine su serpen ve birlik olunursa, dirençli olunursa başarılı olunabileceğinin göstergesi girişimlerdi. Direnince sonuç alınabiliyor” dedi.

    GELECEK, KENTLERİN DÜNYASI”

    Günümüzde dünya nüfusunun yaklaşık yüzde 55’inin, yani yarıdan fazlasının kentlerde yaşadığını anımsatan Başkan Soyer, “Bu oranın 2050 yılına gelindiğinde ise yüzde 70’lere ulaşması bekleniyor. Gelecek, kentlerin dünyası. Kentler ya krizlerin doğduğu ve yayıldığı merkezler olmaya devam edecek ya da bizler bu sorunu çözeceğiz. Kutuplaşma, karbondioksit, çöp ve hastalık üreten bugünün kentleri yerine, hepimiz için uyumu büyüten geleceğin kentlerini inşa etmek zorundayız. Bunun yegâne yolu yerel, ulusal ve uluslararası işbirliklerini, dayanışma ağlarını büyütmekten geçiyor” dedi.

    BAŞKAN SOYER DÖNGÜSEL KÜLTÜRÜ ANLATTI

    Gezegenleri ele geçiren popülist siyasetin kentlerin doğal çevreden koparılmasına, yaşam üzerinde derin ve yıkıcı etkilerin oluşmasına neden olduğunu anlatan Başkan Tunç Soyer, “Üstelik iklim değişikliği ve biyolojik çeşitliliğin kaybı çığ gibi artıyor. Yaşam alanlarımız küçülüyor. Biz İzmir’de bu çizdiğim çerçeve doğrultusunda yeni bir şehircilik anlayışı ortaya koyduk. Döngüsel şehircilik dediğimiz bu yaklaşım, Eylül 2021’de İzmir’de ev sahipliği yaptığımız UCLG Kültür Zirvesi’nde tarif ettiğimiz ‘döngüsel kültür’ kavramından besleniyor. Döngüsel kültürün dört ana taşıyıcısı var: Geçmişimizle uyum, doğamızla uyum, birbirimizle uyum ve değişimle uyum. İzmir Büyükşehir Belediyesi, İzmir’deki tüm proje ve çalışmalarını, bu ilkeler çerçevesinde şekillendiriyor” diye konuştu.

    TÜRKİYE’NİN VE DÜNYANIN DİĞER KENTLERİYLE BİRLİKTE ÇALIŞMAK

    Döngüsel kavramını güçlendirmek, farklı bir şehirciliğin ve kent planlamasının mümkün olduğunu göstermek için İzmir Planlama Ajansı’nı İZPA’yı kurduklarını ifade eden İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer, şunları söyledi: “İZPA’nın çalışmalarının odağı, hız ve bireysellikten ziyade, sakinlik ve uyumu öne çıkaran bir yaklaşımla geleceğin şehirlerini tasarlamak. Buna bir kentin sınırlarını yeniden tarif ederek başlamak zorundayız. Çünkü artık bir kenti sadece onun resmi sınırlarıyla tarif edemiyoruz. Her bir metropol haritada kapladığı yer dışında aynı zamanda ekolojik ve toplumsal bir ayak izine sahip. Geleceğin kentlerinin sınırları, şu dört ayak izinin toplamından oluşacak.

    Birincisi toplumsal ayak izi. İkincisi ekolojik ayak izi. Üçüncüsü geçmişe ait ayak izi ve son olarak geleceğe yönelik ayak izi. Kentler için ürettiğimiz, ülkeleri ve takvimleri aşan bu yeni sınır tarifi bizleri şunu yapmak zorunda bırakıyor. Türkiye’nin ve dünyanın diğer kentleriyle birlikte çalışmak. Bunun için biz İzmir’in sadece kamusal ve meskun alanlarını değil, kentimizin bulunduğu bölgeyle ve gezegenimizle kurduğu ilişkileri de planlamak zorundayız. Gelecek dönemde İzmir Vizyon 2050 programını bu yaklaşımla siz değerli paydaşlarımızla birlikte hazırlayacağız. Kentlerimizi, çoklu kriz ve afetlere karşı dirençli kılmak ancak ve ancak kentlerde yaşayan her canlı ve varlığın kent hakkını korumak ve kentsel adaleti güçlendirmekle mümkün. Ve elbette demokratik katılımı, ortak aklı ve çoğulculuğu büyüterek.”

    ÖRGÜTLÜ MÜCADELE HER ZAMAN KAZANIYOR”

    TMMOB İl Koordinasyon Kurulu Sekreteri Aykut Akdemir de merkezi hükümetin rant politikalı tüm çalışmalarına karşı mücadele yürüttüklerini ve bir çok kazanım elde ettiklerini söyledi. Aykut Aydemir, “Çeşme projesi, bu ülkenin belki de en büyük rant projelerinden biri. Çeşme’nin yüzde 75’ini kapsayan, korunması gereken alanların talan edildiği bir proje. Buna karşı mücadele ettik. Bu kentte en çok isminin geçmesi gereken Aliağa süreci var. Su fakiri, enerji fakiri olan bir ülkede geri dönüşüm sürecinin çok dayatıldığı, demir çelik endüstrisinin yoğun olduğu bir bölge. Bir de gemi söküm alanı var. Buraya birçok kez standartlara uymayan gemiler getirilmeye çalışıldı. Sao Paulo adlı askeri gemi getirilmeye çalışıldı. Aklın, bilimin, onur ve namusla, insan olma durumuyla birleştiği yerde örgütlü mücadele her zaman kazanıyor” dedi.

    İki gün süren sempozyumda “Kentin adaleti”, “Felakete dönüşen kent”, “Endüstriyel kentlerin çöküşü”, “Kent suçları ve kenti kendine yeten kentler” başlıklarında sunumlar yapılacak. 

  • AŞIK VEYSEL ESENYURT’TA ANILDI

    AŞIK VEYSEL ESENYURT’TA ANILDI

    Esenyurt Belediyesi ile Esenyurt Sivaslılar Kültür Evi Derneği’nin birlikte düzenlediği etkinlik ile aşıklık geleneğinin en büyük temsilcilerinden olan Halk Ozanı Âşık Veysel Şatıroğlu vefatının 50. yılında anıldı.

    Aşık Veysel’in vefatının 50’nci yıl dönümü UNESCO anma ve kutlama yıl dönümleri programına alınmıştı. Bu kapsamda Esenyurt Belediyesi ile Esenyurt Sivaslılar Kültür Evi Derneği’nin ortak düzenlediği program Esenyurt Kültür Merkezi’nde yapıldı. Programda Âşık Veysel’in torunu Eğitimci-Araştırmacı Gündüz Şatıroğlu dedesini anlatırken, Türk halk müziği sanatçıları Sabahat Akkiraz ve Şahin Aydın, ünlü ozanın eserlerini seslendirdi. Programa Esenyurt Belediye Başkanı Kemal Deniz Bozkurt’un yanı sıra İl Dernekler Birliği Başkanı Orhan Onur, Esenyurt Sivaslılar Kültür Evi Derneği Başkanı Ünsal Akkaya, siyasi parti temsilcileri, meclis üyeleri ve çok sayıda vatandaş katıldı.

    TORUNU GÜNDÜZ ŞATIROĞLU DEDESİNİ ANLATTI

    Açılış konuşmalarının ardından sahneye çıkan Aşık Veysel’in torunu Gündüz Şatıroğlu, aile albümünde yer alan fotoğraflardan derlediği ve “Karanlıktan Aydınlığa Dedem Aşık Veysel” isimli dijital gösterim eşliğinde dedesi Veysel’i anlattı. Şatıroğlu’nun ardından Türk halk müziği sanatçısı Sabahat Akkiraz ve Şahin Aydın sahne aldı. Akkiraz ve Aydın sahnede; Aşık Veysel’in; “Anlatmam Derdimi Dertsiz İnsana, Ben Gidersem Sazım Sen Kal, Beni Hor Görme Kardeşim, Uzun İnce Bir Yoldayım” gibi gönüllere taht kurmuş türkülerini seslendirdi.

    “TÜRKİYE COĞRAFYASININ HER BİR KÖŞESİNDE AYRI DEĞERİMİZ VAR” 

    Aşık Veysel’in şiirlerinin yüzyıllarca dillerden düşmeyeceğini vurgulayan Başkan Kemal Deniz Bozkurt konuşmasında; “Anadolu geleneğinin önemli temsilcisi olan ozanımızın düşüncelerinin yalnızca bu günlerde değil, yüzyıllarca yaşayacağına inanıyorum. ‘Benim sadık yârim kara topraktır’ diye seslendiği bir dizesine bile onlarca kitap yazılır. ‘Güzelliğin on para etmez, bu bendeki aşk olmasa’ eserini saatlerce düşünüp, konuşursunuz üzerine. Bu nedenle Veysel’i anmamız, hatırlamamız hem ona olan saygıdan hem de kültürümüze sahip çıkmamızdan dolayı çok önemli. Aşık Veysel’i bir kez daha saygıyla anıyorum” dedi.

     

     

  • ADAM-DER: TSK KADROLARINI FETULLAHÇI ÇETEYE TESLİM EDEN SÜREÇTEN DERS ALINMADIĞI ANLAŞILMAKTA. YAŞAR GÜLER’E 15-16 TEMMUZ GECESİ TARİKATÇI KADROLAR TARAFINDAN DİZLERİ ÜSTÜNDE ONURSUZCA SÜRÜKLENDİĞİNİ ANIMSATIYORUZ

    ADAM-DER: TSK KADROLARINI FETULLAHÇI ÇETEYE TESLİM EDEN SÜREÇTEN DERS ALINMADIĞI ANLAŞILMAKTA. YAŞAR GÜLER’E 15-16 TEMMUZ GECESİ TARİKATÇI KADROLAR TARAFINDAN DİZLERİ ÜSTÜNDE ONURSUZCA SÜRÜKLENDİĞİNİ ANIMSATIYORUZ

    Askeri Darbelerin Asker Muhalifleri Derneği (ADAM-DER), 10 Kasım’da Tuzla Piyade Okulu’nda bir teğmenin Atatürk fotoğrafını yakasına takmaması ve sonrasında gelişen olaylara ilişkin, “TSK kadrolarını Fethullahçı çeteye teslim eden süreçten ders alınmadığı anlaşılmaktadır. Bugün de TSK ve sivil bürokrasi başka tarikat müritleri ile dolduruluyor. Üst düzey komuta heyeti gaflet ile seyrediyor; MSB Yaşar Güler ise, ‘basit disiplinsizlik’ diyerek örtbas etmeye çalışıyor. Yaşar Güler’e, 15-16 Temmuz 2016 gecesi, TSK’ye doldurulmasına seyirci kaldığı tarikatçı kadrolar tarafından dizleri üstünde onursuzca sürüklendiğini anımsatıyoruz” açıklamasını yaptı.

    ADAM-DER Yönetim Kurulu, 10 Kasım’da Tuzla Piyade Okulu’nda bir teğmenin Atatürk fotoğrafını yakasına takmaması ve sonrasında gelişen olaylara ilişkin yazılı bir açıklama yaptı. Bugün yapılan açıklamada şunlar kaydedildi:

    “SÖZ KONUSU KAVGA BASİT BİR DİSİPLİNSİZLİK OLAYI DEĞİLDİR”

    “Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK) içinde Mustafa Kemal Atatürk’ün anısı etrafında tarikatçı/Atatürkçü kavgalarına ilişkin haberleri ve bu olaylar karşısında komuta heyetinin gafletini ibretle üzüntüyle izliyoruz.

    ‘Teğmenler kavgası’ ve benzeri başlıklarla medyaya yansıyan haberlere göre, Tuzla Piyade Okulu’nda 10 Kasım Atatürk’ü Anma Töreni’nde Atatürk fotoğrafını yakasına takmayan tarikat mensubu teğmenler ile buna tepki gösteren Atatürkçü teğmenler arasında arbede çıktı. İktidar beslemesi bir gazetede ise ‘Teğmen cuntası’ başlıklı metinde, Atatürkçü teğmenler darbeye hazırlanmakla suçlanıp hedef gösterildiler. Bunun üzerine Milli Savunma Bakanlığı, olayı ‘basit disiplinsizlik’ saydı; kavganın taraflarının ve ilgili birlik komutanlarının açığa alındıklarını duyurdu.
    Askeri Darbelerin Asker Muhalifleri Derneği ADAM-DER olarak uyarıyoruz. Söz konusu kavga basit bir disiplinsizlik olayı değildir. Daha önce de benzer kavga haberleri medyaya yansıdı. Kim bilir, başka birliklerde medyaya yansımayan benzer nice kavgalar yaşanmıştır.

    “TSK’NİN 356 GENERAL VE AMİRALİNDEN 166’SI FETULLAHÇI DARBE GİRİŞİMİNE KATILDI”

    Bu kavgalar şaşırtıcı görülmemelidir. Bu kavgalar, emperyalizmin Yeşil Kuşak stratejisi çerçevesinde, özellikle 12 Eylül 1980 faşist darbesinden bugüne, askeri okulların ve TSK kadrolarının yüz yıllar öncesinde kalmış dinsel dogmaları yaşam rehberi edinmiş müritler ile doldurulmasının kaçınılmaz sonucudur. Özellikle 2000’li yıllarda, Fethullah Gülen Cemaati (resmi adıyla FETÖ) başta olmak üzere, cemaat tarikat adlı çağ dışı yapılanmaların mensubu müritlere sorular önceden verilerek tam puanla askeri okullara girmeleri sağlandı. Her şeye karşın okullara girebilen Atatürkçü demokrat, laik, solcu aile mensubu öğrenciler şok mangası uygulamaları ile işkenceye tabi tutularak elendiler. Sivil bürokraside olduğu gibi TSK’de de ‘Cemaat tarikat ne istediyse verildi’. Darbeci çete ‘askeri vesayete karşı mücadele’ iddiasıyla mevcut siyasal iktidar eliyle beslenip büyütüldü. Üst düzey komuta heyeti, TSK’nin Yeşil Kuşak stratejisi çerçevesindeki bu dönüşümünü ve başkalaşımını gaflet ve dalalet ile seyretti. Sürecin kaçınılmaz sonucu olarak, 15-16 Temmuz 2016 gecesi, TSK’nin 356 general ve amiralinden 166’sı Fethullahçı darbe girişimine katıldı.

    Ne mutlu ki darbe girişimi bastırıldı. Ancak TSK kadrolarını Fethullahçı çeteye teslim eden süreçten ders alınmadığı anlaşılmaktadır. Bugün de TSK ve sivil bürokrasi başka tarikat müritleri ile dolduruluyor. Üst düzey komuta heyeti gaflet ile seyrediyor; MSB Yaşar Güler ise, ‘basit disiplinsizlik’ diyerek örtbas etmeye çalışıyor. Yaşar Güler’e, 15-16 Temmuz 2016 gecesi, TSK’ye doldurulmasına seyirci kaldığı tarikatçı kadrolar tarafından dizleri üstünde onursuzca sürüklendiğini anımsatıyoruz!

    “LAİKLİK ANAYASA’NIN AMİR HÜKMÜDÜR”

    Vurguluyoruz ki, laiklik, demokrasinin ve hukuk devletinin vazgeçilmez önkoşuludur. Mevcut siyasal iktidarın laikliğe aykırı faaliyetlerin odağı haline gelmekten Anayasa Mahkemesi kararıyla hükümlü olduğunu unutmuyoruz. Laiklik, Anayasa’nın amir hükmüdür. Sivil bürokrasiden sonra TSK’nin de laikliğe aykırı faaliyetlerin ve klikleşmelerin alanı haline gelmesini, üst düzey komuta heyetinin bu başkalaşımı gaflet ve dalalet ile seyretmesini kabul etmiyoruz.

    “TSK’NİN CEMAAT VE TARİKAT MENSUPLARI İLE DOLDURULMASININ HESABI SORULACAKTIR”

    Ülkemiz asgari demokrasi koşullarına eriştiğinde, TSK’nin çağ dışı cemaat ve tarikat mensupları ile doldurulmasının hesabı elbette sorulacaktır. Her şeye karşın vurguluyoruz ki, geleceğin demokratik laik sosyal hukuk devletinde ‘TSK, egemen sınıf ve NATO ordusu olmak yerine demokratik laik sosyal hukuk devletinin ordusu olmalı, bünyesinde çağ dışı tarikat müritlerini barındırmamalı, özel şirket orduları kurulmasına itiraz etmeli, kurulmuş özel şirket ordularının lağvedilmesi için girişimde bulunmalıdır.’”

    Fotoğraf: ARŞİV

  • İZMİR İTFAİYESİ’NE GİRMEK İÇİN TER DÖKTÜLER

    İZMİR İTFAİYESİ’NE GİRMEK İÇİN TER DÖKTÜLER

    İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin Toros Eğitim Merkezi, itfaiyeci adaylarının sınav heyecanına sahne oldu. Belediyenin 69 itfaiye memuru alımı için açtığı sınava başvuruda bulunan 325 aday, birbirinden zorlu parkurlarda ter döktü. Bakanlıktan 120 kişilik kadro talep ettiklerini ancak 50 kişilik kontenjan tanındığını belirten İzmir Büyükşehir Belediyesi Genel Sekreter Yardımcısı Şükran Nurlu, “İtfaiye teşkilatımız, gerekli becerileri olan arkadaşlarımızın aramıza katılmasıyla daha da güçlenecek” dedi.

    İzmir Büyükşehir Belediyesi İtfaiye Dairesi Başkanlığı, 69 memur alımı için sınav açtı. KPSS’ye girerek yeterli puanı alan 325 aday, itfaiye memuru olmak için başvuruda bulundu. Adaylar önce Afet Koordinasyon Merkezi’nde (AKOM) sözlü sınava katıldı. Kura çekerek soru kitapçıklarını belirleyen adaylara; Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi, 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu, Mahalli İdareler Kanunu, mesleki uygulama ve Anayasa’dan sorular yöneltildi. Tüm bu süreçler de video çekimi ile kayıt altına alındı. Adaylar daha sonra İtfaiye Dairesi Başkanlığı’nın Toros Eğitim Merkezi’nde 1 kilometre koşu, 100 metre engelli koşu, karanlık ve dumanlı odada yön bulma, şınav, mekik çekme, itfaiye aracı ile ambulans kullanma gibi uygulamalı sınavlardan geçti.

    BÜYÜKŞEHİR 120 İSTEDİ BAKANLIK 50 VERDİ

    İzmir Büyükşehir Belediyesi Genel Sekreter Yardımcısı Şükran Nurlu, norm kadroda eksik personelle çalıştıklarını, bu nedenle prosedür gereği Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı’ndan 120 kişilik kadro talep ettiklerini ancak bu yıl 50 kişilik kontenjan tanındığını belirtti. İtfaiye memuru almak için ilana çıktıklarını söyleyen Şükran Nurlu, “İtfaiye teşkilatımız, gerekli becerileri olan arkadaşlarımızın aramıza katılmasıyla daha da güçlenecek” dedi.

    DAİREMİZ 850 NORM KADRO EKSİĞİ İLE ÇALIŞIYOR”

    İzmir Büyükşehir Belediyesi İtfaiye Dairesi Başkanlığı’nın 30 ilçede bulunan 62 istasyonda hizmet verdiğini anımsatan Nurlu, “Ana istasyonların yanı sıra biz bir takım müfrezeler, sezonluk bazı risklere karşı özel bölümler açıyoruz. Küçük sanayi siteleri içerisinde ihtiyaç duyulursa yangınlara hızlı müdahale etme anlamında hızlı hareket birimleri oluşturuyoruz. Burada amaç yangın anında ya da herhangi bir risk anında itfaiye birimlerimizin hızlı şekilde olay yerine ulaşarak müdahaleye başlamasını sağlamak. İtfaiye Dairemiz 850 norm kadro eksiği ile çalışmakta. Bu nedenle bakanlıktan kadroların tamamlanmasını istedik. Kadrolar açıldıkça alımlarımız devam edecek” diye konuştu.

    ZORLU PARKURLARDA HEYECAN DOLU ANLAR

    Zorlu parkurları başarı ile geçmek için ter döken adaylar da heyecanlı anlar yaşadı. Adaylardan İbrahim Tevfik Sarıkaya, “Sınavlar genel olarak yorucuydu. Daha önceki mülakatlardan da biraz tecrübem var. Eğitimlerimi burada aldığım için parkuru biraz biliyorum. En çok koşuda zorlandım. Bu mesleği isteyenlerin, bol bol araştırma yapması ve fiziksel olarak kendilerini sürekli geliştirmesi lazım. Antrenmanlarını aksatmamaları lazım. Fiziksel ve mental sağlığı etkileyecek alışkanlıklardan kaçınmaları lazım” dedi.

    İTFAİYECİ OLMAK İÇİN YILLARDIR SINAVLARA KATILIYOR

    Berat Gökçe de özellikle kapalı ve dumanlı alanda yön bulmada zorlandığını belirterek, “Eğer kazanırsam bu mesleği başarı ile yapabileceğimi düşünüyorum. Kendime inanıyorum. Umarım kazanırım” diye konuştu. 

    ZORLU AMA ELİMDEN GELENİ YAPIYORUM”

    Murat Altıntaş ise farklı parkurlardan geçtiklerini ifade ederek, “Bizim adımıza zor bir parkur ama yapmak istediğimiz meslek bu tür zorlukları olan bir meslek. O nedenle zorlu da olsa böyle bir parkurda yarışmak benim adıma onur ve gurur verici. Her şeye rağmen elimden geleni yapıyorum. Daha önce de birkaç kez sınavlara katıldım. Ama sanırım bu diğer kentlerde yapılan sınavlardan biraz daha zor. Üstesinden geleceğimi umuyorum” dedi.