Blog

  • AKSARAYLI KURUYEMİŞÇİ YILMAZ: “TALEP YOK, SADECE YARIM KİLO ÇEKİRDEKLE ÇARKI DÖNDÜRMEYE ÇALIŞIYORUZ”

    AKSARAYLI KURUYEMİŞÇİ YILMAZ: “TALEP YOK, SADECE YARIM KİLO ÇEKİRDEKLE ÇARKI DÖNDÜRMEYE ÇALIŞIYORUZ”

    KEMAL ONUR ATALAY

    Aksaray’da kuruyemişçilik yapan Tayfur Yılmaz, yılbaşı yaklaşırken hiçbir hareketlilik olmadığını ifade ederek, “Sadece yarım kilo çekirdek, onun gibi kuruyemişlerle çarkı döndürmeye çalışıyoruz” dedi.

    Artan fiyatlar yılbaşı akşamlarının vazgeçilmezlerinden olan kuruyemiş satışlarını da etkiledi. Aksaray’da kuruyemişçilik yapan Tayfur Yılmaz, “Aldığımız ürünlere sadece yüzde 25 kar koyup satıyoruz. Bir de ihracatın açılmasıyla ihracata da çok gidiyor. Onlar da haliyle fiyatları tetikliyor. Şu an bile iyi bir çerez alalım derseniz, 400 lira” diye konuştu.

    “ÇEKİRDEKLE ÇARKI DÖNDÜRMEYE ÇALIŞIYORUZ”

    40 senedir Aksaray’da kuruyemişçilik sektöründe hizmet verdiğini söyleyen Tayfur Yılmaz, şunları söyledi:

    “Şu anda hiçbir talep yok. Fiyatların pahalı olmasından dolayı şu anda hiçbir yılbaşı hareketliliği yok. Son bir hafta kala biraz canlanır diye ümit ediyoruz. Alım gücü hiç yok. Sadece yarım kilo çekirdek, onun gibi kuruyemişlerle çarkı döndürmeye çalışıyoruz. Fiyatların yüksek olmasının sebeplerinden biri çiftçinin maliyetlerinin yüksek olması. Bize gelene kadar birkaç elden geçiyor. Bunun da etkisi var. Şu an çoğu kişi kuruyemişçilere kızıyor, ‘fırsatçı’ diyorlar ama gerçekten bir ilgisi yok. Aldığımız ürünlere sadece yüzde 25 kar koyup satıyoruz. Bir de ihracatın açılmasıyla ihracata da çok gidiyor. Onlar da haliyle fiyatları tetikliyor. Şu an bile iyi bir çerez alalım derseniz, 400 lira.”

  • EDİRNE’DE “CUMHURİYET’İN 100. YILI’NDA EDİRNE” FOTOĞRAF SERGİSİ İLGİ GÖRDÜ

    EDİRNE’DE “CUMHURİYET’İN 100. YILI’NDA EDİRNE” FOTOĞRAF SERGİSİ İLGİ GÖRDÜ

    Edirne Fotoğraf Sanatı Derneği (EFOD) tarafından “Cumhuriyet’in 100. Yılında Edirne” belgesel fotoğraf sergisi açıldı.

    Edirne Ticaret ve Sanayi Odasında, geçtiğimiz akşam Hasan Karakaş Belgesel Fotoğraf Atölyesi tarafından hazırlanan “Cumhuriyet’in 100. Yılı’nda Edirne” fotoğraf sergisi ilgi gördü. Hasan Karakaş Tamer Yavuz, Meltem Sözer Yavuz, Çiğdem Alper, Tülay Savran, Hüseyin Koşar ve Seda Sultan Sarı, Edirne’yi fotoğraflayarak sanat severlerin beğenisine sundu. Ziyaretçiler fuaye alanında sergiyi gezerken sergi, 31 Aralık tarihine kadar açık kalacak.

    “SERGİLERLE BİZ SİZLE BULUŞUYORUZ”

    EFOD Başkanı Serdar İyiiz yaptığı konuşmada, şunları söyledi:

    “Bu sergilerle biz sizlerle buluşuyoruz. Kendimizi anlatıyoruz, sizler bizi daha iyi tanıyorsunuz ve ben bu atölyeyi kuran, geliştiren Hasan Karakaş arkadaşıma ve atölye üyelerine teşekkür ediyorum. EFOD, yaklaşık 15 gün sonra 44’üncü yılını kutlayacak. 44 yıl bir sanat derneği olarak hiçbir gelir sağlamadan, kazanç gözetmeden ayakta durmak, her yıl yeni projelerle üstüne koyarak ilerlemek hiç de kolay iş değil.”

     

  • GÜRSEL EROL: BU BÜTÇE, TAMAMEN DEPREME YÖNELİK BİR BÜTÇE OLMALIYDI

    CHP Elazığ Milletvekili Gürsel Erol, “Bu bütçe tamamen, depreme yönelik bir bütçe olmalıydı. 2024 bütçesinin önemli konularından birisi deprem öncesi alınacak tedbirlerle ilgili bütçenin doğru planlanmasıydı. İstanbul’da bir deprem olduğu zaman, bu deprem yalnızca İstanbul’da yaşayanları etkilemeyecek. Sanayi çökecek, ekonomi çökecek, yaşamsal kaygılar olacak” dedi.

    CHP Elazığ Milletvekili Gürsel Erol, TBMM Genel Kurulu’nda; Cumhurbaşkanlığı bütçesi üzerinde konuştu. Erol, şunları söyledi:

    “Türkiye’deki bütün hükümetlerin bir bütçe mantığı, kurgusu ve önceliği vardır. Türkiye’de şu anda bana göre, ben depremi yaşayan bir ilin milletvekili olarak bunu anlatıyorum, en öncelikli sorunumuz, deprem. Bilim adamlarımız sürekli uyarıyorlar. Tunceli-Bingöl hattının hareketliliği ile ilgili deprem uyarıları var. İnanın, Elazığ’da deprem sürecini; kamu kaynaklarının en doğru şekilde kullanıldığı bir süreci yaşadık. Ama bir deprem olmadan önce alacağınız tedbirler, deprem sonrasında yapacağınız yatırımların 10’da biridir.

    Deprem bölgelerinin ayağa kaldırılma süreci ile ilgili bütçeden harcanacak paranın yaklaşık 120 milyar dolar olduğu düşünülmekte. Ben bunun da ötesinde olduğunu düşünüyorum, 200 milyar dolara yakın bir bütçeye ihtiyaç var. Yalnızca deprem olduğu anda yarattığı hasarla değerlendirmek doğru değildir. 2020 yılında Elazığ’da bir deprem yaşadık. TOKİ, inanılmaz başarılı işler yaptı. Milletvekili olarak önce eleştirdim, 25 bin konut yapıldı. Ama sonra 6 Şubat depreminden sonra gördük ki, o konutlar yapılmamış olsaydı, Elazığ’da bir enkaz ile karşılaşabilirdik. Ama 2020 yılının deprem sürecinin, artçı depremlerle birlikte mağduriyetlerini yaşıyoruz.

    Deprem olduktan sonra Afet Bölgesi ilan edilir. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın, AFAD yetkililerinin teknik personelleri; ağır, orta ve az hasarlı binaları tespit eder. O anki tespitlere göre; ağır hasarlı binalar yıkılır, TOKİ tarafından AFAD’ın eşgüdümü ile konutlar yapılır. Her artçı depremden sonar orta hasarlı binalar ağır hasarlıya dönüyor; hafif hasarlı binalar da orta hasarlıya dönüyor.

    Bu bütçe tamamen, depreme yönelik bir bütçe olmalıydı. 2024 bütçesinin önemli konularından birisi deprem öncesi alınacak tedbirlerle ilgili bütçenin doğru planlanmasıydı. İstanbul’da bir deprem olduğu zaman, bu deprem yalnızca İstanbul’da yaşayanları etkilemeyecek. Sanayi çökecek, ekonomi çökecek, yaşamsal kaygılar olacak. O kenti ayağa kaldırma şansınız yok. Mümkün değil. İstediğiniz kadar binaları yenileyin, kentsel dönüşüm yapın. Bununla depreme yönelik bir tedbir alma şansınız yok. Elazığ’da, mağdur olacak insanların sayısını nüfus yoğunluğu düşürmediğiniz sürece, alacağınız hiçbir tedbir, çözüm odaklı bir tedbir değildir.

    Öncelik olarak, İstanbul ve deprem bölgelerinde nüfus yoğunluğunu düşürmediğiniz sürece, insanları büyükşehirden kırsala yönlendirmediğiniz sürece, daha güvenli alanlara göndermediğiniz sürece yerinde dönüşümler de çok sağlıklı olmayacak.

    Bir bütçenin büyük olması, yurttaşlık haklarının özgürleşmesi değildir. Büyük kamu binalarının olması, o ülkenin ekonomisinin gelişmesi demek de değildir. Bir ülkenin yurttaşlık haklarının gelişkin olması; devletin sosyal devlet olması ve yurttaşlarının özgürlük alanları ile ilgili Anayasal güvencelerinin olmasıdır. Deprem sonrası insanlarının haklarının, hukuklarının, mülkiyet haklarının korunması da bir anayasal hak olmalıdır.”

  • 7’NCİ EFLATUN NURİ ULUSAL KARİKATÜR YARIŞMASI’NDA KAZANANLAR BELLİ OLDU

    7’NCİ EFLATUN NURİ ULUSAL KARİKATÜR YARIŞMASI’NDA KAZANANLAR BELLİ OLDU

    Konak Belediyesi ile İzmir Gazeteciler Cemiyeti’nin 7’ncisini bu yıl “Sonsuza Kadar Cumhuriyet” temasıyla düzenlediği Eflatun Nuri Ulusal Karikatür Yarışması’nda dereceye girenler açıklandı.

    Konak Belediyesi ile İzmir Gazeteciler Cemiyeti’nin (İGC) bu yıl “Sonsuza Kadar Cumhuriyet” temasıyla düzenlediği Eflatun Nuri Ulusal Karikatür Yarışması’nın kazananları belli oldu. Geleneksel hale gelen ve 7.’si düzenlenen yarışmaya 98 karikatürist 227 eserle katıldı. Jürinin gönderilen eserler arasında yaptığı titiz değerlendirmenin sonunda, birincilik ödülü Mustafa Kurmalı’nın oldu. İkincilik ödülünü Mehmet Selçuk, üçüncülük ödülünü ise Halit Kurtulmuş aldı. Ali Şur, Hüseyin Tanyeri ve Mustafa Çağlar Soyarat Başarı Ödülleri’ne layık görüldü. Konak Belediyesi Özel Ödülü, Deniz İlker Kuruoğlu’nun oldu. Jüri Özel Ödülü’nü ise Zeki Ozan Soyman aldı. İzmir Gazeteciler Cemiyeti Özel Ödülü Engin Selçuk’a gitti. Konusu bu yıl “Filenin Sultanları” olan Mustafa Bora Portre Özel Ödülü ise Halit Kurtulmuş, Kürşat Zaman ve Gökhan Sav’a verildi. Yayınlanmış Basın Karikatür Ödülü’ne ise Emre Ulaş layık görüldü.

    BATUR: CUMHURİYETİMİZE SAHİP ÇIKTILAR

    Eflatun Nuri Ulusal Karikatür Yarışması’nın ulusal bazda ses getiren bir yarışma olduğuna dikkat çeken Konak Belediye Başkanı ve İzmir Büyükşehir Belediye Başkan Aday Adayı Abdül Batur, karikatüristlerin bu yıl Türkiye Cumhuriyeti’nin 100. kuruluş yıldönümüne özel olarak seçilen “Sonsuza Kadar Cumhuriyet” temasıyla çizdiklerini anımsattı. Batur, “Yarışmamıza katılan tüm sanatçılarımızı bu özel çalışmaları için kutluyorum. Çizgileriyle çok güzel ifade ederek, ne mutlu ki cumhuriyetimize sahip çıkmışlardır. Karikatürün dilinin ne kadar güçlü olduğunu biliyoruz. Şimdi her bir eser bizi geçmişimizi, bugünümüzü ve elbette yarınlarımızı düşünmeye sevk edecek. Dilerim o yarınlarda sanat ve sanatçılarımız hep var olsun” diye konuştu. 

    ÖDÜL TÖRENİ 10 OCAK’TA

    Usta karikatürist Eflatun Nuri’nin anısına düzenlenen yarışmanın ödül töreni, gelenek olduğu üzere bu yıl da Çalışan Gazeteciler Günü olan 10 Ocak’ta yapılacak. Dereceye giren sanatçılara plaketlerinin yanı sıra para ödülleri de dağıtılacak. Yarışmanın birincisi 20 bin, ikincisi 15 bin, üçüncüsü ise 10 bin TL para ödülü alacak.

    İŞTE ÖDÜL LİSTESİ

    Birincilik Ödülü: Mustafa Kurmalı

    İkincilik Ödülü: Mehmet Selçuk

    Üçüncülük Ödülü: Halit Kurtulmuş

    Başarı Ödülleri: Ali Şur, Hüseyin Tanyeri, Mustafa Çağlar Soyarat

    Konak Belediyesi Özel Ödülü: Deniz İlker Kuruoğlu

    Jüri Özel Ödülü: Zeki Ozan Soyman

    İzmir Gazeteciler Cemiyeti Özel Ödülü: Engin Selçuk

    Mustafa Bora Portre Özel Ödülü: Halit Kurtulmuş, Kürşat Zaman, Gökhan Sav

    Yayınlanmış Basın Karikatür Ödülü: Emre Ulaş

  • KONYAALTI’NIN ÜRETEN KADINLARINDAN YILBAŞI HEDİYELERİ

    KONYAALTI’NIN ÜRETEN KADINLARINDAN YILBAŞI HEDİYELERİ

    Konyaaltı Belediyesi Kadın Emek Pazarı’nda stant açan kadınlar yılbaşına özel ürettikleri hediyelik ürünleri satışa sundu.

    Kadınların kendi el emeği ürünlerini üretip satarak, ev ekonomilerine katkı sağladıkları Konyaaltı Belediyesi Kadın Emek Pazarı, yeni yıl hazırlıklarını tamamladı. Konyaaltı ilçesi Gürsu Mahallesi’nde Konyaaltı Sosyal Hizmetler Müdürlüğü (KOSHİM) binasının yanındaki alanda yer alan Kadın Emek Pazarı’nda kadınlar, yılbaşına özel el emekleriyle hazırladıkları ürünleri satışa sundu.

    RENGÂRENK PAZAR

    Yılbaşı ağaçlarıyla, ışıklarla süslenen Kadın Emek Pazarı, yılbaşı hediyesi almak isteyen vatandaşları bekliyor. Yılbaşına uygun konseptte hazırlanan kolye ve küpe, duvar süsleri, kar küreleri, noel babalı çam ağacı süsleri, el yapımı özel sabunlar, kaneviçi işlemeli duvar panoları ve kapı süslerinin yer aldığı Kadın Emek Pazarı, vatandaşları bekliyor.

    “SEVDİKLERİNİZİ SEVİNDİRİN”

    Konyaaltı Belediyesi Kadın Emek Pazarı’nın kendileri için oldukça önemli olduğunu söyleyen Konyaaltı Belediye Başkanı Semih Esen, “Bizler kadınlarımızın üreterek kendi ayakları üzerinde durmaları için bu pazarımızı gerçekleştiriyoruz. Kadın üretirse güçlenir, kendi ekonomik özgürlüğüne sahip olur. Yılın her ayı açık olan pazarımızda kadınlarımız yılbaşına özel hediyelik ürünler hazırladılar. Pazarımız gerçekten ışıl ışıl. Uygun fiyatlı ürünlerden satın alarak üreten kadınlara destek olabilir, sevdiklerinizi sevindirebilirsiniz” dedi.

  • ESKİŞEHİR HACI BEKTAŞ VELİ ANADOLU KÜLTÜR VAKFI BAŞKANI DURUR: “25 MİLYON ALEVİ ÖTEKİLEŞTİRİLEREK NASIL HUZUR ORTAMI SAĞLANABİLİR?”

    ESKİŞEHİR HACI BEKTAŞ VELİ ANADOLU KÜLTÜR VAKFI BAŞKANI DURUR: “25 MİLYON ALEVİ ÖTEKİLEŞTİRİLEREK NASIL HUZUR ORTAMI SAĞLANABİLİR?”

    MELTEM KARAKAŞ

    Eskişehir Hacı Bektaş Veli Anadolu Kültür Vakfı, Eskişehir Hacı Bektaş Veli Kültür ve Sosyal Yardımlaşma Derneği ile Eskişehir Alevi Dernekler Platformu tarafından Maraş Katliamı’nın 45’inci yıl dönümü nedeniyle cemevi önünde basın açıklaması yapıldı. Açıklamaya Odunpazarı Belediye Başkanı Kazım Kurt da katıldı. Açıklamada konuşan Eskişehir Hacı Bektaş Veli Anadolu Kültür Vakfı Başkanı Kamer Ali Durur, “Bu ülkede yaşayan 25 milyon Alevi’yi ötekileştirerek nasıl bir huzur ortamı sağlanabilir? Bundan sonra Maraşların olmayacağına kim garanti verebilir” diye konuştu.

    Maraş Katliamı’nın 45’inci yıl dönümü nedeniyle Eskişehir’de cemevi önünde basın açıklaması yapıldı. Açıklamada konuşan Eskişehir Hacı Bektaş Veli Anadolu Kültür Vakfı Başkanı Kamer Ali Durur, “O güne kadar barış ortamı içinde yaşayan Maraş halkı ayrıştırılmış, Alevi nüfusunun yüzde 80’i kenti terk etmek zorunda kalmıştır” dedi.

    “7 GÜNDE 150 KİŞİ HAYATINI KAYBETTİ”

    Basın açıklamasında konuşan Eskişehir Hacı Bektaş Veli Anadolu Kültür Vakfı Başkanı Kamer Ali Durur şunları söyledi:

    “İçinde bulunduğumuz günler tarihimizin en büyük acılarından biri olan Maraş Katliamı’nın 45. yıl dönümü. 19 Aralık 1978’de başlayan ve 7 günde 150 kişinin hayatını kaybetmesi ile sonuçlanan Maraş Katliamı’nda, 7 gün boyunca Alevilere ait 200’den fazla evin, 100 işyerinin yakılmasından ve 1000’den fazla yaralıdan sonra olaylar ancak bastırılabilmiştir. Olaylardan sonra o güne kadar barış ortamı içinde yaşayan Maraş halkı ayrıştırılmış, Alevi nüfusunun yüzde sekseni kenti terk etmek zorunda kalmıştır. Tam 45 yıl önce Maraş halkını ayrıştıran neydi? O güne kadar aralarında hiçbir sorun olmayan komşuları Alevi-Sünni olarak ayrıştıran neydi? Birilerine git diğerini öldür emrini veren ve bu ayrışmadan beslenen kimlerdi? Kocasına beni sen öldür onların eline bırakma diyecek kadar çaresiz kalan kadının bahsettiği ‘onlar’ kimdi? Yüzlerce yıl bu topraklarda kardeş olarak yaşamış insanlar ne zaman ‘onlar’ olmuştu? Bizim sorgulamamız gereken şey budur.

    “45 YIL ÖNCE YAPILAN SOYKIRIMIN FAİLLERİ KİMLERDİ?”

    O kadının yaşadığı çaresizliğin bugün Gazze’de yaşanandan faklı nedir? Bugün gözlerimizin önünde yaşanan soykırımın failleri belli. 45 yıl önce yapılan soykırımın failleri kimlerdi? Ne yazık ki faillerin büyük bir bölümü cezasız kalmış, hatta bazıları sonraki dönemlerde çeşitli siyasi partiler tarafından ödüllendirilmiştir. Bu ülkede yaşayan 25 milyon Alevi’yi ötekileştirerek nasıl bir huzur ortamı sağlanabilir? Bundan sonra Maraşların olmayacağına kim garanti verebilir? Başta eğitim sistemimizi çeşitli cemaatlerin eline teslim ederek daha kindar bir nesil mi oluşturmak istenmektedir? İktidarlar Maraş’ta, Malatya’da, Çorum’da, Sivas’ta yaşadığımız acılardan neden ders almazlar? Oy kaygıları nedeniyle sadece belli bir mezhebi savunan ve diğerlerinin yaşama hakkını bile ellerinden alacak kadar ileri giden cemaatlere ülkemizi teslim etmektedir.

    “BARIŞÇIL EYLEM VE SÖYLEMLERİMİZE DEVAM EDECEĞİZ”

    Dün FETÖ dediğiniz yapı vardı yarın bir başkası olacak. Bizler ise laik bir ülkede var olma hayali ile, ötekileştirilmediğimiz, öldürülmediğimiz, bir ülkede yaşamak için barışçıl eylem ve söylemlerimize devam edeceğiz. Bu ülke bizim, çocuklarımız bizim, geleceğimiz bizim hiçbir gruba teslim etmeyeceğiz. Başta Maraş’ta olmak üzere sadece Alevi kimliklerinden dolayı öldürülen tüm canlarımıza Allah’tan rahmet diliyor, tekrar aynı acıların yaşanmamasını temenni ediyoruz.”

  • EFES SELÇUK’TA DİRENİŞ: “MERYEM ANA EVİ HALKINDIR”

    EFES SELÇUK’TA DİRENİŞ: “MERYEM ANA EVİ HALKINDIR”

    Efes Selçuk Belediyesi yarım asırdır işlettiği Meryem Ana alanından tahliye ediliyor. Tahliyeye tepki gösteren Efes Selçuk Belediye Başkanı Filiz Ceritoğlu Sengel, “Buradan çağrımız olsun. Ben Efes Selçuk Belediye Başkanı olarak bütün çalışma arkadaşlarımla birlikte Meryem Ana’dayız. Tahliye etmek isteyen varsa yarın itibariyle de Selçuk halkıyla, İzmir halkıyla birlikte buradayız. Buradan tahliye edilecek olan Meryem Ana Evi’nin gerçek sahipleri olan Efes Selçuk halkı olacaktır. Buradan tahliye edilecek olan İzmir olacaktır. Buradan tahliye edilecek olan bütün yerel yönetimler olacaktır” dedi.

    1970’li yıllardan bu yana Efes Selçuk Belediyesi’nin işlettiği alana bugün belediye işçileri ile birlikte otobüslerle çıkan Efes Selçuk Belediye Başkanı Filiz Ceritoğlu Sengel, benzer uygulamaların başka şehirlerde de yapıldığına dikkat çekti.

    “SESSİZ KALIRSAK YAPARLAR”

    CHP’li Belediye Başkanı Sengel; “Aynı şeyi daha önce de yaptılar, sessiz kalırsak yaparlar. İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nden Galata Kulesi’ni aldılar. Kadıköy Belediyesi’nden marinayı aldılar Muğla belediyelerinden iskeleleri aldılar. Bizden de zamanında Efes’in girişlerini aldılar. Ama şimdi bu son” dedi.

    Ellerindeki Pankartlarla yürüyen işçilerin yanında tüm Efes Selçuk halkına seslenen Başkan Filiz Ceritoğlu Sengel; “Bu ne demek biliyor muşunu? Belediye çalışanları artık çalışmayın orada, ya da çalışıyorsanız da para almadan durun orada demek. Bu; evinize ekmek götüreceğiniz, çocuğunuzun sofrasını kuracağınız sofraya göz dikildi demek. Efes Selçuk’un fakirine fukarasına yardım eden sosyal yardım hizmetleri olmasın demek. Bu ne demek biliyor musunuz? Efes Selçuk işlemez demek” diye konuştu.

    “KAMU YARARINA TALEP EDİLEN DESTEKLERİ VEREMEYECEĞİZ ARTIK”

    Gerek Meryem Ana Evi bölgesi gerek kent civarında güvenliği sağlayan Jandarma güçleri tarafından ele geçirilen mültecilerin bulundukları yerden alınması için talep edilen araç ihtiyacının bile şu durumda artık yapılamayacağını örnek vererek konuşan Başkan Sengel; “Bu; o mültecileri götürün diye bizim araçları talep eden jandarmaya ‘araç yok’ demek. Bu; Emniyet Müdürlüğü’nün bizden talep ettiği ve her türlü kamu kurumunun belediyemizden istediği; mesela ‘okulları boyayın, bize malzeme desteği yapın’ diyenlere ‘hayır bizde yok’ demektir. Bu ne demek biliyor musunuz? Yarın öbür gün esnaf da kapısına kilit vursun demek. Çünkü biz esnaftan alışveriş ediyoruz. Bayındırlık hizmetlerinin çivisini bile esnaftan alıyoruz, aşevine götürdüğümüz eti kendi esnafımızdan alıyoruz” dedi.

    “SELÇUK’UN ANAHTARI SELÇUK HALKINDADIR”

    Efes Selçuk Belediyesi’nin lehine en iyi şekilde hazırlanmış en az 20 yıllık sözleşme istediklerini, bunu ıslak imzayla atacaklarını belirten Başkan Filiz Ceritoğlu Sengel; “Laf kalabalığına gerek yok. Boşuna bu konuda siyaset üretenlere de izin de yok. Öyle ağzımıza bal çalarak, hadi birazcık uzatmalı verdik size’ laflarını kabul etmiyoruz. En az 20 yıllık en iyi şekilde hazırlanmış sözleşme gelecek ve o ıslak imzayı biz atacağız.  İşte o zaman deriz ki Efes Selçuk halkı kazanmıştır. Yoksa sırt sıvazlayarak yerel seçimi geçirmeye çalışan siyasetçilere de geçit yok. Demek o ki Selçuk’un anahtarı Selçuk halkındadır” diye konuştu.

    “BIÇAK KEMİĞE DAYANDI”

    Efes Selçuk halkının ören girişlerinde eskisi gibi para vermeden artık geçemediğine dikkat çeken ve “Yandaşlara, kendi işsiz grubuna peşkeş çekecekleri başka bir değerimiz kalmadı” diyerek yaşanan süreci sert bir dille eleştiren Başkan Filiz Ceritoğlu Sengel şöyle konuştu:

    “Para vermeden Saint Jean’a girmiyor Efes Selçuk halkı. Para vermeden Efes’e giremiyoruz artık biz. Yandaşlara, kendi işsiz grubuna peşkeş çekecekleri başka bir değerimiz kalmadı artık bizim. Bıçak kemiğe dayandı. Bundan sonra; bütün ailelerimiz ile ahbaplarımız ile Selçuk halkıyla tüm kamu kurum ve kuruluşlarıyla, buna jandarma dahil emniyet mensupları dahil, Efes Selçuk’tan yaşamaktan keyif alan herkesi bu direnişe bekliyoruz.  Bütün halkı bekliyoruz, İzmir’i bekliyoruz. İzmir’in değerini Türkiye’nin değerini 3-5 yabancı ve özel şirkete tıpkı Efes Ören yerinin girişlerini peşkeş çektikleri gibi çektirmeyeceğiz. Buradan beyan ediyoruz. Yarın saat 14.30’da bütün Efes Selçuk halkıyla, bütün İzmir halkıyla tüm kamu kurum ve kuruluşlarımıza ve bütün sivil toplum örgütlerimizle Meryem Ana’dayız gelin tahliye edin biz.”

     

  • AKSARAY TÜRK METAL SEN İŞÇİLERİ EYLEM YAPTI: “BİZE TEKLİF EDİLEN RAKAM YÜZDE 35’Tİ. BİZ BU RAKAMI KABUL ETMİYORUZ, MÜCADELE EDECEĞİZ”

    KEMAL ONUR ATALAY

    Aksaray’da Mercedes Benz fabrikasında çalışan bin 800’e yakın Türk Metal Sen üyesi, işveren sendikası MESS ile uzlaşma sağlanamaması üzerine sosyal haklarının iyileştirilmesi ve daha iyi bir maaş talebiyle eylem yaptı. Türk Metal Sen Aksaray Şubesi Başkanı Muhterem Taşdemir, “Süreç uyuşmazlık raporu tutuluna kadar geldi. Bu süreç içinde teklif edilen rakam yüzde 35’ti. Biz bu rakamı kabul etmiyoruz. Sonuna kadar mücadele edeceğiz. Piyasada, pazarda, markette çalışanlarımızın alım güçleri azalıyor. Bu süreç devam ettiği sürece bizler iş yerlerimizde mücadelemize devam edeceğiz” dedi.

    Aksaray’da Mercedes Benz fabrikasında çalışan ve sayıları bin 800’ü bulan Türk Metal Sendikası üyesi işçiler dün fabrika önünde eylem yaptı. Mercedes Benz Türk Metal Sen Temsilcisi Sinan Altınsoy, eylemde yaptığı konuşmada şunları söyledi:

    “Sendikamız Türk-Metal ile MESS arasındaki toplu iş sözleşmesi müzakeremiz ara bulucu sürecinde devam etmekte olup bizler haklı davamızda emeğimiz için, ekmeğimiz için, çocuklarımızın geleceği için genel başkanımız önderliğinde hakkımızı alana kadar mücadelemize ve eylemlerimize devam edeceğiz. Bugün de burada alkışlı yürüyüş protestomuz için bir aradayız, beraberiz. Ne ezilen ne de ezen olacağız. İnsanca, hakça bir yaşam istiyoruz. Kavgamız ekmek kavgasıdır. El ele, kol kola, omuz omuza, zafer direnen Türk metal emekçisinin olacak. Zafer direnen emekçinin olacak.”

    “UYUŞMAZLIK RAPORUNUN DEVAMINDA GREV KARARI ÇIKIYOR”

    Türk Metal Sen Aksaray Şubesi Başkanı Muhterem Taşdemir, konuyla ilgili yaptığı açıklamada; 2023-2025 toplu sözleşmesi sürecinin eylül ayında başladığını ifade ederek şunları söyledi:

    “O süreçten bu zamana kadar Türkiye Metal Sanayiciler Sendikası ile oturduk. Süreç uyuşmazlık raporu tutulana kadar geldi. Bu süreç içinde teklif edilen rakam yüzde 35’ti. Biz bu rakamı kabul etmiyoruz. Sonuna kadar mücadele edeceğiz. Piyasada, pazarda, markette çalışanlarımızın alım güçleri azalıyor. Bu süreç devam ettiği sürece bizler iş yerlerimizde mücadelemize devam edeceğiz. Hepimizin bildiği gibi toplu sözleşme müzakereleri uyuşmazlıkla sonuçlandı. Bu sonucun karşılığında da önümüzdeki uyuşmazlık raporunun devamında grev kararı çıkıyor. 1 ay süremiz var. Bu süre zarfında da mücadelemizi sonuna kadar iş yerlerimizde devam ettireceğiz.

    “MASAMIZ DEVRİLMİŞ BOYUTTA DEĞİL”

    Yüzde 119,05 oranında bir zam oranı talep ettiklerini söyleyen Taşdemir, açıklamasını şöyle sürdürdü:

    “Biz 2 yıllık yaptığımız sözleşme sürecinin her 6 ayda artılarla beraber sözleşmelerimiz devam etmektedir. Sürecimiz inşallah masamız hala devrilmiş boyutta değil. Her zaman da gelen taleplere, rakamlara göre oturacağımız zaman daha var ama bu demek değildir ki eylemlerimizi geri çekiyoruz. Ülkemizde sendikalı işletmelerin sayısı oldukça azdır. Biz de istiyoruz ki kanunen yetki aldığımızda iş yerlerinin sendikalı olması noktasında önümüzde engel çıkmaktadır. Bunun kanunla düzenleyerek çalışanların demokratik hakkını sendikalardan yana kullandıklarında, sendikalara iade edilmesini istiyoruz.

    “HÜKÜMETTEN ARTIK PİYASA DENGELERİNİN STABİL HALE GELMESİNİ İSTİYORUZ”

    Şu anda gündemde olan asgari ücretle ilgili herhangi bir rakam vermek istemiyoruz. Türkiye asgari ücrete kilitlendi. Dükkan sahipleri, ev sahipleri asgari ücrete kilitlendi. Rakamın önemi olmadığını ama herhangi bir rakam söylediğimizde bunun piyasaya 2-3 kat yansıyacağını biliyoruz. Biz de istiyoruz ki artık sokakta, markette, piyasada stabil bir ekonomi istiyoruz. Alamadığımız ücretleri cebimize koymadan piyasaya yansımasından dolayı insanlarımızın daha zor durumda kaldığını görüyoruz. Biz hükümetten artık bu piyasa dengelerinin stabil hale gelmesini istiyoruz. Birtakım gıdaların zamlandığını Ramazan’dan Ramazan’a öğrenirdik. Asgari ücrete gelen zamlardan daha fazlası, piyasaya gelmektedir. Asgari ücrete gelecek zamların müzakereler sonucunda inşallah tarafların uzlaşacağı, işçi kesiminin memnun olacağı bir ücrete gelmesini talep ediyoruz.”

    “İKİ TARAFIN DA MEMNUN OLACAĞI BİR TOPLU SÖZLEŞME TEMENNİ EDİYORUZ”

    “Toplu sözleşme sürecinde MESS’e bağlı sözleşmeden yararlanacak kişi sayısı 160 bin kişi” diyen Taşdemir, “Bizim 320 bine yakın genelde üyemiz var ama onlar bizim bireysel yaptığımız toplu sözleşmeler de var MESS’e bağlı işverenle yaptığımız müzakere de var. Aksaray’ımızda da yaklaşık 2 bin 800 çalışanımızı ilgilendiriyor. Temenni ediyoruz masada istediğimiz şekilde iki tarafın da memnun olacağı bir toplu sözleşmenin bitmesi taraftarıyız” dedi. Asgari ücrete sık sık zam gelmesinin bir çözüm olmadığını söyleyen Taşdemir, şu ifadeleri kullandı:

    “Sürekli asgari ücrete zammın gelmesi bence bir çözüm değil. İfade ettiğim gibi ekonominin ve pazar fiyatlarının stabil halde durması çok önemli. Bize yapılan zammın verilmesi bir şey ifade etmiyor sonuçta. Aldığınız ücretin piyasada eridiğini görebiliyorsunuz. Pazara gidiyorsunuz yarın bakacaksınız ki apartmanda oturuyorsanız verdiğiniz aidatın miktarı bile artacaktır. Sadece bir kısa bir örnek. Piyasa ondan önce artmaya başladı. Biz de piyasanın dengesiz şekilde gitmemesi, evimize gideceğimizde ekmek parasının artmaması, bizim de çocuklarımızın hem gıda yönünden, iyi beslenmesi açısından daha iyi şekilde alabileceği bir ortam istiyoruz. Ailenin mutlu olabileceği ücretlerin olmasını istiyoruz. Ekonomik dengesizliğin de bir an önce hallolmasını istiyoruz.”

     

     

  • İZMİR’İN 24 SAAT YAŞAYAN 100. YIL KİTAP KAFE VE KÜTÜPHANESİ AÇILDI

    İZMİR’İN 24 SAAT YAŞAYAN 100. YIL KİTAP KAFE VE KÜTÜPHANESİ AÇILDI

    İzmir Büyükşehir Belediyesi, gençlerden gelen talepler doğrultusunda Kitap Kafelerin sayısını artırıyor. Başkan Tunç Soyer, Buca’da 7 gün 24 saat açık olacak 100. Yıl Kitap Kafe ve Kütüphane’nin açılışını yaptı. Törende konuşan Başkan Soyer, “Gençler hiç kuşkunuz olmasın, sizin yüzünüzün gülmesi için canla başla çalışmaya devam edeceğim. Sizin daha çok kültürle, sanatla, müzik ve edebiyatla buluşmanızı sağlamak bizim görevimiz. Bu toprakların sizlere ihtiyacı var. Biz de üzerimize düşen görevi yerine getirmeye devam edeceğiz” dedi.

    İzmir Büyükşehir Belediyesi ders çalışmak, kitap okumak ve araştırma yapmak isteyenlere konforlu bir ortam sağlayan Kitap Kafelerin sayısını artırıyor. Büyükşehir Belediyesi son olarak Buca’da 7. Kitap Kafeyi hizmete açtı. Hem kitap kafe hem de kütüphane olarak hizmet verecek 100. Yıl Kitap Kafe ve Kütüphane binasının açılışını İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer yaptı. Açılış törenine İzmir Büyükşehir Belediyesi Genel Sekreter Yardımcısı Ertuğrul Tugay, İZELMAN Yönetim Kurulu Başkanı ve ESHOT Genel Müdürü Erhan Bey, İZELMAN Genel Müdürü Burak Alp Ersen, İzBB Yayınları Genel Yayın Yönetmeni Raşit Çavaş ile belediye bürokratları, üniversite öğrencileri katıldı. Gençler bahçe bölümünde ve zemin katta İzmir Büyükşehir Belediyesi Yayınları ağırlıklı kitaplarla tanışıp kahvelerini yudumlarken, 1. katta kütüphanenin zengin kitap koleksiyonundan faydalanabilecek. 

    SIKINTILARDAN KURTULUŞ REÇETESİ GENÇLİK

    Gençlerin yüzünün hep gülmesi gerektiğini ve bunun için İzmir’de pek çok yatırım yaptıklarını ifade eden İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer, “Her buluşmamızda şunu hatırlıyorum. Ne kadar çok şey var yapılacak. Hiç kuşkunuz olmasın sizin yüzünüzün gülmesi için canla başla çalışmaya devam edeceğim. Çünkü çok zor zamanlardan geçiyoruz. Ekonomik kriz, yüksek enflasyon, ilkim krizi bunların her biriyle her gün yüzleşiyoruz. Bu sıkıntılardan kurtuluşun tek bir çaresi var. Gençlik. Sizin daha çok kültürle, sanatla, müzik ve edebiyatla buluşmanızı sağlamak da bizim görevimiz. Yaptıklarımızın en kıymetlileri sizlere yaptığımız yatırımlar” dedi.

    BU MİLLET ATA’SINA SAHİP ÇIKMAYA SONSUZA DEK DEVAM EDECEK

    Kentteki 24 saat açık tek kütüphanenin Buca’da açtıkları 100. Yıl Kütüphanesi olduğunu ifade eden Başkan Tunç Soyer, “Size bu süreler yetmesin, daha çok okumaya anlamaya vakit yaratın. Hem kendi geleceğiniz hem de memleketin geleceği için daha çok okuyun. Her birinizin idealleri gerçekleşsin. Yıllardır Orta Doğu kaynıyor. Peki, biz 100 yıldır neden Orta Doğu’da olmamıza rağmen barış içerisindeyiz? Tek bir sebep var. Mustafa Kemal Atatürk. Onun yarattığı Cumhuriyet, barış, laiklik. Atatürk Cumhuriyetini gelecek yüz yıllara taşımak, sahiplenmek ve korumak bu ülkeye borcumuz. Atamızın ölümünün üzerinden 85 yıl geçiyor ve Anıtkabir’e bir günde 1 milyon 200 bin kişi gidiyor. Bu millet Ata’sına sahip çıkmaya sonsuza dek devam edecek. Bunun en büyük teminatı size emanet ettiği vatana sahip çıkmanızdır. Bu toprakların sizlere ihtiyacı var. Biz de üzerimize düşen görevi yerine getirmeye devam edeceğiz” diye konuştu.

    HEM KİTAP KAFE HEM DE KÜTÜPHANE 

    Ekonomik fiyatları, konforlu ortamı, ücretsiz sınırsız interneti ve aile ortamı ile gençlerin kişisel gelişimlerine, sosyalleşmelerine, kitaba kolay ulaşmalarına imkan sağlayan Kitap Kafeler kent genelinde yaygınlaştırılıyor.

    APİKAM, Konak Metro, Mustafa Necati Kültür Merkezi, Seferihisar, Kültürpark İsmet İnönü Sanat Merkezi, Alsancak Tam Otomatik Otoparkı Kitap Kafeleri ile birlikte Buca’da 7. şube olarak açılan 100. Yıl Kitap Kafe ve Kütüphane, bahçeli iki katlı binadan oluşuyor. Zemin kat ve bahçe bölümü kafe, 1. katı ise kütüphane olarak hizmet verecek bina aynı zamanda 7 gün 24 saat açık olacak.  Kitap Kafe toplam 120 kişi kapasitesine sahip. Aynı zamanda 2. katta yaklaşık 150 metrekarelik kütüphane alanı bulunuyor. 

  • DEM PARTİ SÖZCÜSÜ AYŞEGÜL DOĞAN: “BÜTÜN BASIN KARTLARININ KONTROLÜ İLETİŞİM BAŞKANLIĞI’NDA, ADALET BAKANI HAKLI. İLETİŞİM BAŞKANLIĞI’NIN UYGUN GÖRMEDİĞİ KİŞİLER, GAZETECİ SAYILMIYOR ARTIK BU ÜLKEDE”

    DEM Parti Sözcüsü Ayşegül Doğan, Adalet Bakanı Yılmaz Tunç’un “Şu anda gazetecilik faaliyeti nedeniyle cezaevlerimizde bulunan kimse yok” sözlerine tepki gösterdi. Doğan, TBMM Genel Kurulu’nda; “Bütün basın kartlarının kontrolü de İletişim Başkanlığı’nda, Adalet Bakanı haklı. Kime soruyor, kimin gazeteci olup olmadığını; mahkemeler aracılığıyla İletişim Başkanlığı’na soruluyor. İletişim Başkanlığı’nın uygun görmediği kişiler, gazeteci sayılmıyor artık bu ülkede… İletişim Başkanlığı’nda kaydı olmayan, turkuaz basın kartı olmayanlar gazeteci değil, örgüt üyesi sayıldı” dedi.

    DEM Parti Sözcüsü, Şırnak Milletvekili Ayşegül Doğan, TBMM Genel Kurulu’nda; Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı bütçesi üzerinde konuştu. Doğan, şunları söyledi:

    “Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı’nın bütçe artışının seçim dönemine denk gelmesini, CHP Karabük Milletvekili sormuş. ‘Neden böyle bir artış oldu’ diye. Kendisine bir yanıt gelmiş, son derece pervasızca. ‘Depremlere’ bağlanmış. Yurttaşların bütçe hakkına saygılı davranalım ve özellikle İletişim Başkanlığı’nın bütçelerinin, kalemlerin; nereye, nasıl harcandığını, kimin için harcandığını açık ve şeffaf bir sicimde kamuoyu ile paylaşalım ki kimsenin aklına başka şeyler gelmesin.

    Kurulduğu günden bu yana İletişim Başkanlığı, yalanı hakikat gibi gösterme, inandırma ve yayma başkanlığı gibi davranıyor. Propaganda başkanlığı yapıyor. Yetmiyor; neyi, ne kadar, nerede, ne zaman, nasıl, kimin için söyleyeceğimize karar vermek isteyen bir başkanlık performansı sergiliyor.

    Harcamalara bakın. İletişim Başkanlığı deprem sebebi ile olduğunu iddia ettiği o bütçe kalemlerini acaba hangi aylara göre baktığınızda deprem sebebi ile harcamadığını göreceksiniz.

    Madem ilk andan itibaren deprem bölgesindeydi, ilk andan itibaren 24 saat hizmet verecek şekilde deprem bölgesine ulaşıldı… O halde ben de buradan soruyorum: Cumhurbaşkanı Erdoğan, bizzat kendisi yaptığı bir basın toplantısı ile Adıyaman’da, depremin 22. gününde neden helallik istedi? Neden, ‘Adıyaman’da ilk birkaç gün arzu ettiğimiz etkinlikte çalışamadık, bu yüzden sizden helallik istiyoruz’ dedi?

    Bütçe artışı nedenlerinden biri de kurtarma ekiplerinin ihtiyaçlarını karşılamak için kurulan mobil iletişim merkezleriymiş. Bunları yazarken hakikaten hiç hicap duymuyor musunuz? Hangi mobil iletişim merkezlerinden bahsediyorsunuz? Üstelik bunu o günleri yaşayan insanların hayatta kalanların yüzüne baka baka söylemeye devam ediyorsunuz. 11 şehir, onlarca mahalle ile birlikte yok oldu. Adeta haritadan silinen yerler var. 10-15 saat sonra, dünyanın çeşitli yerlerinden arama kurtarma ekipleri, gönüllü biçimde Türkiye’ye ulaştılar. Ama devlet yoktu. Yetkililer koordine olamamıştı. Havaalanında plansızlıktan dolayı bekletildiler.

    Tüm teçhizatları ile gelen arama kurtarma ekipleri, 40 saatten önce çalışmaya başlayamadığı ama o ekiplere çevirmenlik yapan insanlar anlattı. Nerede anlattı biliyor musunuz? İletişim Başkanlığı’nın bizzat engellemeye çalıştığı medya sayesinde öğrendik ki insanlar ses vere vere öldüler. Ses araya araya bekleyerek öldüler. Bunu engellemeye çalıştığınız medya sayesinde öğrendik. Tanıkları o günlerin, depremzedeler, deprem bölgesine arama kurtarma ekibi olarak giden gönüllüler, madenciler anlattı, ‘Cehennemi gördük’ dediler. Siz mi sardınız depremin yaralarını?

    Sorun, okuyun, araştırın; yasaklamaya, kısıtlamaya, engellemeye, hapsetmeye çalıştığınız o gazetecilerin haberlerine, söyleşilerine bir bakın. Hakikati ulaştırmaya çalışan gazetecilerin haberlerini izlediğinizde göreceksiniz, kim sardı yaraları? Hatay’a resmi arama kurtarma ekipleri dördüncü gün gidebildi. Bölgeye ilk ulaşan madenciler; yaşamsal önemi olan saatler, dakikalar hatta günler boyunca enkaz altında bırakılan birçok insanın hipotermi nedeniyle öldüğünü, yine onlar sayesinde öğrendik. Kol kanat gerdiğiniz medya sayesinde öğrenemedik. Siz de hakikati aslında, kol kanat gerdiğiniz medya sayesinde değil; kısıtlamaya çalıştığınız medya sayesinde öğreniyorsunuz. Biliyoruz gizli gizli, içten içe nasıl baktığınızı, nasıl takip ettiğinizi gayet iyi biliyoruz.

    Bir de demiş ki İletişim Başkanlığı; ‘Yerli ve yabancı basın mensuplarının işlerini kolaylaştırmak için harcanmış olan…’ Gazeteciler için ne yapıldı? Mesela depremde kaç gazeteci öldü? İletişim Başkanlığı’nın işi ya veri açıklamak. Kaçı yaralı? Kaçı ekipmanını kaybetti? Şu anda yerel gazeteler basılabiliyor mu, deprem bölgesinde? Depremde kaç kişi hayatını kaybetti, hala kayıplarını arayanlar nasıl bulacaklar yakınlarını? Deprem sonrasında kaç kişi engelli hale geldi? Kaç çocuk ebeveynlerini kaybetti? Kaç insan, kaç kiracı evsiz kaldı? 2019 verilerine göre 1,6 milyon kişi yaşadığı bilinen Hatay’da bugün kaç kişinin yaşam mücadelesi verdiği bilinmiyor. Önce bu veriler açıklansın.

    Veriler açıklanmaz tabii ki… Kontrolünüzdeki medya; acil yardımdan, insani ihtiyaçların karşılanmasına, temiz suya erişime, sağlık ihtiyaçlarının giderilmesine kadar her şey yolunda propagandası yapar. Ama yetmek, o kadar ki depremi, Mart 2024 yerel seçimleri öncesinde adeta propaganda materyali olarak kullanmak üzere uzun metraj bir film çekimi… Yıkıntılar arasına bir set kuruldu. Bu mu? Cevap olarak, ‘Stratejik iletişim faaliyetlerine harcanmış’ deniyor, artan bütçe. Bu mu stratejik iletişim faaliyeti, yıkıntılar arasına kurulan film setiyle, ‘Biz böyle sardık depremde yaraları’ deyip uluslararası medyaya göstermek istediğiniz bu mudur? Böyle mi kolaylaştırdınız siz işleri?

    Üç ay süreyle OHAL ilan ettiniz, twitter’i engellediniz, hayati bir yardımlaşmayı engellediniz. Oluşan grupları, insanları son olarak ‘buradayız, ses veriyoruz’ dedikleri tek araç, sosyal medya araçlarıydı. OHAL ilanı sayesinde bunun da kontrolünü ele geçirdiniz. Bunu da ilk kez görmedik.

    İletişim Başkanlığı diyor ki, ‘Deprem bölgesindeki basın mensuplarına sahada destek oldum.’ Fiziki saldıran uğrayan, linçe uğrayan… O kadar uzun ki liste. Dün Adalet Bakanı Yılmaz Tunç, ‘İçeride tutuklu gazeteci yok.’ Daha önce Cumhurbaşkanı Erdoğan da sayısız kez dedi. Hatta yılların gazetecileri yok sayıldı, mevcut İletişim Başkanlığı sayesinde. Bütün basın kartlarının kontrolü de İletişim Başkanlığı’nda. Adalet Bakanı, haklı. Kime soruyor, kimin gazeteci olup olmadığını. Mahkemeler aracılığıyla İletişim Başkanlığı’na soruluyor. İletişim Başkanlığı’nın uygun görmediği kişiler, gazeteci sayılmıyor artık bu ülkede. Mahkemeler de İletişim Başkanlığı’ndan gelen bu yazıya göre karar veriyorlar. Bunları bizzat yaşayan gazetecilerden dinledik. Ara karar çıkartıldı, bazı gazeteci arkadaşlarımız için.

    İletişim Başkanlığı’nda kaydı olmayan, turkuaz basın kartı olmayanlar gazeteci değil, örgüt üyesi sayıldı. Bunlardan bir tanesi Dicle Müftüoğlu. Dicle Fırat Gazeteciler Derneği’nin eş başkanı. Uluslararası En Dirençli Gazetecilik Ödülü aldı yakın zamanda. Kendisi hapiste. Adalet Bakanı’na sorarsak değil. Adalet Bakanı’na göre 81 yaşında kaybettiğimiz, kaybettikten sonra basın kartı ile ilgili açtığı davayı kazanan sevgiyi Aydın Engin de gazeteci değildi o zaman. Adalet Bakanı’na göre Nadire Mader de gazeteci değil. Adalet Bakanı’na göre Tuğrul Eryılmaz da gazeteci değil. Çünkü İletişim Başkanlığı diyor ki, milli güvenlik gerekçesi ile Tuğrul Eryılmaz’ın daimi sarı basın kartı iptal edildi. Nasıl bir milli güvenlik gerekçesidir bu. Gökçer Tahincioğlu’na sarı basın kartı davasında, dostane çözüm arayışına gidildi, emsal karar oluşturulmasın diye…

    İletişim Başkanlığı’nın 2024 bütçesinin ne kadar olacağını biliyorsunuz değil mi? 4 milyar 126 milyon 595 bin TL olacak. Böylece başkanlığa, 2024 yılı için teklif edilen bütçede, 2019 yılına oranla artış; yüzde 1097 olacak, kuruluşundan bu yana…

    Gazeteci olmadığı iddia edilen ve yakın zamanda tutuklanan malum, her seçim öncesi bir yıldırma operasyonu yapılıyor, yedi aylık mahpusluğunun ardından 8 Aralık’ta tahliye edilen Kürt gazeteci Abdurrahman Gök’ün sözleri ile bitirmek istiyorum. ‘Kürt gazetecinin’ altını özellikle çiziyorum. Çünkü en önde, her zaman ilk defa alınanlar… Diyor ki, ‘En fazla korktukları şey hakikat. Bu hakikat sonlarını getirecek.’ Susmayacağız, korkmayacağız, itaat etmeyeceğiz.”