Blog

  • TBMM’DE BÜTÇE GÖRÜŞMELERİ… UĞUR POYRAZ: “MİLLETİN YARISI AÇLIK SINIRINDA BİR ÜCRETE ÇALIŞIYOR. DEVLETİN HER KÖŞESİNDEN BİR YOLSUZLUK PATLIYOR. TARİKATLAR DEVLETTE KADROLAŞIYOR”

    İYİ Parti Antalya Milletvekili Uğur Poyraz, TBMM Genel Kurulu’nda, “Milletin yarısı açlık sınırında bir ücrete çalışıyor. Devletin her köşesinden bir yolsuzluk patlıyor. Tarikatlar devlette kadrolaşıyor. Merkez Bankası Başkanı kiralardan şikayet ediyor. Sokaklarda sayısı milyonları aşmış kaçaklar, dört yanımızda çatışma, yarından umutsuz, gözü yurt dışında gençler, borç batağında şirketler, işsiz gençler, şiddet mağduru kadınlar, aidiyetini devlete ve millete değil kendilerine makam verenlere adayanlar… Murtahan Mungan’ın dediği gibi rezilden başka her şey olunan ülke… Hayal ettiğiniz ülke bu mu” diye konuştu.

    TBMM Genel Kurulu’nda 2024 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi, 2022 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifi ile Sayıştay raporlarının görüşmeleri devam ediyor. Bugün Genel Kurul’da 2024 yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi’nin 10. maddesi üzerine konuşan İYİ Parti Antalya Milletvekili Uğur Poyraz, şunları dile getirdi:

    “İÇİNDE ÇIRPINDIĞIMIZ EKONOMİK KRİZ, FARKLILIKLARIMIZA, OY VERME TERCİHLERİMİZE BAKMIYOR”

    “İçinde çırpındığımız ekonomik kriz, farklılıklarımıza, oy verme tercihlerimize bakmıyor. Sizleri adil ve duyarlı olmaya davet ediyorum. Maliye Bakanı’na bakarsanız, Türkiye’nin paraya ihtiyacı yok. Aynı vergi neden ikinci defa isteniyor? Adalet Bakanı’nı dinlerseniz, yargı her zamankinden tarafsız, bağımsız. Yargıda Hak-Yol, emniyette ise Okuyucu grubunun sarsılmaz iş birliğini ve koluk müdürlerinin HSK odalarını gezip Ankara Adliyesi’ni dizayn etmeleri bağımsızlık ve mükemmelliğin koşulu mu?

    “DEVLETİ YÖNETME YETKİSİNİ ALANLAR, ZAYIFA KARŞI GÜÇLÜDEN, FAKİRE KARŞI ZENGİNDEN YANALAR”

    Milli Eğitim Bakanı ‘O tarikat dedikleriniz sivil toplum örgütü’ raconu kesti. Gazi Meclis’e bomba atanlara düne kadar hizmet hareketi hocaefendi diyerek methiyeler düzen kimdi, bırakın bu işleri Yusuf bey belli ki aklınızı kiraya vermişsiniz. Biz devlet aklı ve ahlakına inanırken, devleti yönetme yetkisini alanlar, zayıfa karşı güçlüden, fakire karşı zenginden yanalar. Yönettikleri devlete verdikleri zararı görmüyor olamazlar, olsa olsa umursamıyorlar. Sizler milletin derdine sahip çıkana kadar bıkmadan, usanmadan, itibarın sarayda, kudretin konvoyda, refahın betonda olmadığını, adaletin bir tabeladan ibaret olmadığını anlatacağım.

    “MİLLETİN YARISI AÇLIK SINIRINDA BİR ÜCRETE ÇALIŞIYOR. DEVLETİN HER KÖŞESİNDEN BİR YOLSUZLUK PATLIYOR”

    Milletin yarısı açlık sınırında bir ücrete çalışıyor. Devletin her köşesinden bir yolsuzluk patlıyor. Tarikatlar devlette kadrolaşıyor. Merkez Bankası Başkanı kiralardan şikayet ediyor. Sokaklarda sayısı milyonları aşmış kaçaklar, dört yanımızda çatışma, yarından umutsuz, gözü yurt dışında gençler, borç batağında şirketler, işsiz gençler, şiddet mağduru kadınlar, aidiyetini devlete ve millete değil kendilerine makam verenlere adayanlar… Murtahan Mungan’ın dediği gibi rezilden başka her şey olunan ülke… Hayal ettiğiniz ülke bu mu? Gençler hedeflerini süfli, işçi asgari ücretten aldığı maaşı lütuf, memur kanuna aykırı emri vazife, emekli kıyma almayı ödül olarak kabul etsin. Mahkemesinde adalet, sokağında asayiş, yurtlarında teftiş, hastanesinde doktor, milletinin cebinde para, yarınında umudu olmasın.

    “PARTİLERİ, MAHALLELERİ, REKABETLERİ BİR KENARA KOYUP DEVLETİMİZİ MİLLETİMİZİ LAYIK OLDUĞU YAŞAMA KAVUŞTURMAK İÇİN ÇALIŞALIM”

    Siz bu ülkede kendinizi güvende hissediyor musunuz? Rüzgar terse dönünce kaybolup gidenlere bakıp yine de ‘Bana bir şey olmaz’ diyebiliyor musunuz? Cumhuriyetimizin ikinci yüzyılında yeni bir yıla giriyoruz. Partileri, mahalleleri, rekabetleri bir kenara koyup devletimizi, milletimizi layık olduğu yaşama kavuşturmak için çalışalım. Gazi Meclis’imizin bir kıyak emeklilik, bir cülus bahşişi değil; yasamayı, yürütmeyi, yargıyı falanca kişiye, filanca partiye değil, sadece millete hizmetkar kılalım. Kurucusu olduğu Cumhuriyet’in namusu olan adaleti korumak ve yüceltmek burada Gazi Meclis’imizin, bizlerin asli vazifesidir.”

  • TÜRKİYE MÜHENDİSLER BİRLİĞİ DERNEĞİ VE FOTOĞRAF SANATI KURUMU DERNEĞİ, “ANKARA’NIN KULELİ YAPILARI” ETKİNLİĞİ DÜZENLEDİ… ALİ TURAN PAZARLI: “RANT DÜŞKÜNLÜĞÜNDEN DOLAYI ÇİRKİNLEŞTİ ŞEHİRLERİMİZ”

    Türk Mühendisler Birliği Derneği ve Fotoğraf Sanatı Kurumu Derneği Cumhuriyet’in 100. Yılı kutlamaları dolayısıyla “Ankara’nın Kuleli Yapıları” etkinliği düzenledi. Türk Mühendisler Birliği Derneği Başkanı Ali Turan Pazarlı; ” Dışarıdan gelenlerin parası yoktur. Bu insanın yaşayabileceği standart bir yapıya ihtiyaç var. Onun için o tip yerlerin sanatsal bir değeri olmasını bekleyemezsiniz. Maliyeti çıkmaz. Zaten şehrin gelişme bölgelerindedir o yapılar. Hiç değilse merkezdeki özgün yapıları yıkmadan, dışarıya doğru genişleyeceksiniz. Bunu biz böyle yapmadık. Rantı artsın diye Kızılay’ın kendi binası yıkıldı, bir ucube yapıldı. Batıkent gibi dışarı bir şey yaparsınız ama özgün yapıları şehir merkezini kurtarırsınız. Bizde rant düşkünlüğünden dolayı biraz çirkinleşti şehirlerimiz” diye konuştu.

    Türk Mühendisler Birliği Derneği ve Fotoğraf Sanatı Kurumu Derneği; Ankara Sanayi Odası’nda Ankara’nın Başkent oluşu ve Cumhuriyet’in 100. yılı kutlamaları dolayısıyla “Ankara’nın Kuleli Yapıları” etkinliği düzenledi. Etkinliğe; Prof. Dr. Yaşar Bahri Ergen, Prof. Dr. Adile Nuray Bayraktar, Prof. Dr. Mehmet Tunçer ve Mimar Vedat Ağca da katıldı.

    “ANKARA’DAKİ BİNALARIN DAHA ÇOK TANINMASI GEREKİYOR”

    Fotoğraf Sanatı Kurumu Derneği Başkanı Sevgi Köylü Haliloğlu, etkinlikte şunları söyledi:

    “Biz bu projenin fotoğraf kısmındayız ama projedeki asıl amacımız bir farkındalık yaratmak. Çok güzel binalar var geçmişten günümüze kalan ve kendi hallerine, yok olmaya bırakıldıklarını düşünüyoruz. Ankara, İstanbul gibi değil. Sanatsal anlamda ihmal edildiğini düşünüyorum. Bu açıdan Ankara’yı tanıtabilmek, koruyabilmek adına, Ankara için bir şey yapabilmek adına biz de Ankaralı sivil toplum kuruluşları olarak böyle bir projeyi imza atmak istedik. Hepimiz çok keyifli çalıştık. Güzel bir katalog oluşturduk. Oradaki belgeler, geleceğe yönelik gençlerin başvurabilecekleri bir kaynak.

    Ankara’daki binaların daha çok tanınması gerekiyor. Burada da çok güzel binalar var, tarihi eserler var. Onların yok edilmemesi, korunması gerektiğini düşünüyorum. En azından kalanları koruyabilirsek, tanıtabilirsek, farkındalık oluşturabilirsek güzel olacak.

    Gençler bunları bilmeli ki burada önemli binalar olduğunu koruyabilsinler, önlem alabilsinler. Çünkü gelecek onların. İleride bizim bulunduğumuz yerlerde onlar olacaklar. Bu yüzden onların farkındalığı çok önemli diye düşünüyoruz.”

    “BİZİM MAKSADIMIZ, KENT BELLEĞİ YARATABİLMEK”

    Türk Mühendisler Birliği Derneği Başkanı Ali Turan Pazarlı ise şunları söyledi:

    “Cumhuriyetimizin 100’üncü yılında dernek olarak kalıcı bir etkinlik yapmayı düşündük. Mimar arkadaşlar araştırdılar, sonucunda Ankara’daki kuleli yapıları gündeme getirelim dediler. Bunların bir kısmı mevcut, bir kısmı zaten yıkılmış. Bunların da sadece bazılarının fotoğrafını bulabildik. Onları da kayda geçirdik. Bizim maksadımız, kent belleği yaratabilmek. Mesela İstanbul’dan bir fotoğraf görürsünüz, semti tahmin etmeniz kolaydır. Orada farklı binalar vardır, farklı yapılar vardır ama Ankara çok hızlı bir şekilde sözüm ona modern yapılara dönüştü. Hepsi birbirine benzeyen, bir resme baktığınız zaman hangi semt olduğunu bilmeniz mümkün değil, eğer orayı bilmiyorsanız. Bu anlamda Ankara’nın belli yapılarını ortaya çıkartmak en büyük maksat.

    Cumhuriyetin ilk dönemlerinde ortaya çıkmış, mimari bir tarz. O dönemde yapılanların pek çoğu kuleli. Şimdi yaşayan 14 tanesini bulduk. 6 tane de yıkılmış resimlerini bulduk.

    “FARKLI YAPI YAPMA ADI ALTINDA GARİP İNŞAATLAR VAR”

    Ankara’nın bir köyden hızlı bir şekilde şehirleşmesi ve büyümesi, daha ucuz yapılara yönelmesi, maalesef ciddi bir mimariyi göz ardı etti. Yoldan geçerken görebiliyorsunuz belki ama bir tane görüyorsunuz, 25 tane kibrit kutusu gibi apartmanlar. Bu hızlı şehirleşmenin getirdiği ucuz yapı yapmanın tarzı. Yoksa İstanbul’da binlerce senede herkesin bıraktığı bir şey var orada. Silemiyorsunuz da ama burada yapılar boğuldu.

    Cumhuriyet ilan edildiği zaman 75 bin nüfustan bahsediliyordu. Bu kadar hızla gelişen bir yerde böylesine sanat değeri yüksek bina hem az hem de dediğim gibi boğuldu.

    Benim görebildiğim yeni bir mimari tarz adı altında, farklı yapı yapma adı altında garip inşaatlar var. Ankara yine İstanbul’a göre iyi. İstanbul daha kötü demek mümkün. Bir binanın gördüğümüz resimlere benzemesinden öte, eğri büğrü. İnşaatı çizebilirsiniz, inşaatı yapacak teknoloji de var fakat o bina bir işe benzemiyor. Ama iç mekanlarda eskiye nispeten biraz daha ihtiyaca yönelik yapılar oluşmaya başladı.”

    “RANT DÜŞKÜNLÜĞÜNDEN DOLAYI BİRAZ ÇİRKİNLEŞTİ ŞEHİRLERİMİZ”

    Turan Pazarlı, büyükşehirlere edilen göçlerin mimariye etkisi açısından şu değerlendirmede bulundu:

    “Dışarıdan gelenlerin parası yoktur. Bu insanın yaşayabileceği standart bir yapıya ihtiyaç var. Onun için o tip yerlerin sanatsal bir değeri olmasını bekleyemezsiniz. Maliyeti çıkmaz. Zaten şehrin gelişme bölgelerindedir o yapılar. Hiç değilse merkezdeki özgün yapıları yıkmadan, dışarıya doğru genişleyeceksiniz. Bunu biz böyle yapmadık. Rantı artsın diye Kızılay’ın kendi binası yıkıldı, bir ucube yapıldı. Kötü olan o. Yoksa dışarıdan gelene çevrede yer çok. Batıkent gibi dışarı bir şey yaparsınız ama özgün yapıları şehir merkezini kurtarırsınız. Bizde rant düşkünlüğünden dolayı biraz çirkinleşti şehirlerimiz.”

  • İYİ PARTİ, ŞEHİTLER İÇİN “MİLLİ YAS” İLAN EDİLMESİ ÇAĞRISINDA BULUNDU

    İYİ PARTİ, ŞEHİTLER İÇİN “MİLLİ YAS” İLAN EDİLMESİ ÇAĞRISINDA BULUNDU

    İYİ Parti Sözcüsü Kürşad Zorlu, “Şehitlerimizi uğurlarken, bu ihanete karşı milletçe birlik ve beraberliğimizi daha güçlü şekilde ortaya koyabilmek için İYİ Parti olarak, ‘milli yas’ ilan edilmesi çağrısında bulunuyoruz. Şüphesiz bugün aldığımız her nefes onların sayesindedir. Aziz ruhları şad olsun” açıklamasını yaptı.

    İYİ Parti Sözcüsü Kürşad Zorlu, Pençe-Kilit Operasyonu bölgesinde teröristlerle çıkan çatışma sonucunda 6 askerin şehit olması nedeniyle “milli yas” ilan edilmesi çağrısında bulundu. Zorlu’nun bu akşam sosyal medya hesabından yaptığı paylaşım şöyle:

    “Şehitlerimizi uğurlarken, bu ihanete karşı milletçe birlik ve beraberliğimizi daha güçlü şekilde ortaya koyabilmek için İYİ Parti olarak, milli yas ilan edilmesi çağrısında bulunuyoruz. Şüphesiz bugün aldığımız her nefes onların sayesindedir. Aziz ruhları şad olsun!”

  • KEMAL KILIÇDAROĞLU’DAN CAN ATALAY AÇIKLAMASI: “ANAYASA MAHKEMESİ ‘ÇIKARIN, ANAYASA’YA AYKIRIDIR’ DEMİŞ, ‘İÇERİDE KALSIN’ DİYORLAR. BU MUDUR DEMOKRASİ”

    CHP 7. Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, “Türkiye’nin İkinci Yüzyılında Tam Demokrasi Hedefi ve Yeni Anayasadan Beklentiler” başlıklı panelde; “Demokrasi aynı zamanda bir hesap verme rejimidir. Yani siyasi iktidarın kendi toplumuna hesap vermesi gerekir. Eğer hesap veremiyorsa ve biz de bunun hesabını soramıyorsak bu ülkeye mükemmel bir anayasa da getirin bir şey olmaz. Siyasetçi halkına hesap vermeyi namuslu bir görev olarak kabul etmelidir. Bırakın hesap vermeyi, parlamentodaki milletvekillerinin soru önergelerine bile cevap vermiyorlar. Seçilmiş gelmiş, milletvekili olmuş, Yüksek Seçim Kurulu ‘Evet’ demiş, Anayasa Mahkemesi ‘Çıkarın, Anayasa’ya aykırıdır’ demiş, ‘İçeride kalsın’ diyorlar. Bu mudur demokrasi” açıklamasını yaptı.

    CHP 7. Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, bugün Ankara’da, Gençlik Parkı Kültür Merkezi’nde; Demokraside Birlik Vakfı’nın “Türkiye’nin İkinci Yüzyılında Tam Demokrasi Hedefi ve Yeni Anayasadan Beklentiler” başlığı ile düzenlediği panele konuşmacı olarak katıldı. Kılıçdaroğlu, burada şunları söyledi:

    “NASIL GELİYORSAK, GİTMESİNİ BİLMİYORUZ”

    “Anayasamızın 5’inci maddesi var: Devletin temel araç ve görevlerini sayıyor, birisi de şu: ‘Cumhuriyeti ve demokrasiyi korumak.’ Cumhuriyetin ve demokrasinin korunmasını devlete görev olarak vermiş. Üstelik zorunlu bir görev olarak vermiş. O zaman biz bugün eğer demokrasiyi tartışıyorsak, demek ki bir sorunumuz var. Anayasa’nın bu maddesine uymuyoruz demektir. Yani demokrasi, ülkemizde sorunlu demektir. Sorunsuz olsa, böyle bir toplantıya gerek kalmayacaktı…

    Türkiye’de asıl, demokrasi konusunda yaşadığımız temel sorun bu. Nasıl geliyorsak, gitmesini bilmiyoruz. Geldiğimiz gibi gitmesini bilmek, aslında pek çok sorunu çözmüş olacağız. Gitmemek için yasaları değiştiriyoruz. Gitmemek için anayasayı değiştiriyoruz. Gitmemek için pek çok hukuk dışına çıkan uygulamalar yapıyoruz. Türkiye’nin temel sorunlarından birisi bu. Bu sorunu iyi yakalayıp; nasıl geldiysen halkın iradesi ile git. Yargıyı siyasallaştırma, parlamentoyu etkin kıl… Bunlar olabilse, pek çok sorunu aşabileceğiz…

    “KURUMLARI KURUM YAPAN VE GÜÇLENDİREN TEMEL ÖĞE LİYAKATTIR”

    Devleti devlet yapan kurallar ve kurumlardır. Anayasa Mahkemesi, Merkez Bankası, kurumlar… Kurumları kurum yapan ve güçlendiren temel öğe liyakattir. Liyakatsiz kişileri, kurumların başına getirirseniz, devlet devlet olmaktan çıkar. Liyakat, o işi en iyi yapan kişi kimse ona vereceksiniz. Bugün, 1930’larda kurulan Merkez Bankası’nın başkanlığına, o kurumdan birisini değil de ancak yurt dışından birisini bulup getiriyorsanız, o yönetiyorsa, bir sorunumuz vardır. Merkez Bankası’nın başına neden dışarıdan birisini getiriyorsunuz? Liyakat açısından sorunumuz var.

    Her kurumun bir kültürü vardır. Kurum kültürü, belli bir zaman dilimi içinde etkin bir hal alır… Kurum kültürü, bakanlığı bakanlık yapar, bankayı banka yapar. Kurum kültürünü yok ettiğiniz andan itibaren kurumu yok etmiş oluyorsunuz.

    Kurum kültürü, hukuk içinde gelişir ve güçlenir. Hukukun dışına çıkmaz… Geldiğimiz noktada, kurumların kendi oluşturdukları kültürlerin dibine dinamit konduğunu görmemiz lazım. Kurumlar kurum olmaktan çıktı. Başbakan, bakanlar ve bürokrasi sorunları beraber masaya yatırır ve beraber çözerlerdi. O toplantılarda biz düşüncelerimizi özgürce söylerdik. Bu yapıdan Türkiye’nin koptuğunu görüyoruz. Bir kişi karar veriyor, bir kişi bile itiraz etmiyor. Yanlıştır diyebileceği bir makam yok.

    “SAĞLIKLI İŞLEYEN BİR DEMOKRASİDE DENETİMSİZ HİÇBİR ORGAN YOKTUR”

    AİHM kararı uygulanmıyor, e uygulanmaz. Niye uygulansın? Anayasa’yı ihlal ediyorsunuz aslında bununla. Eğer kitleden destek alıyorsa, Anayasa’ya uymama dozunu yükseltiyor. Bir süre sonra bir kişi ‘Ben devletim’ diye ortaya çıkabiliyor. Gücü kontrol etmeniz lazım. Yasama, yargı, yürütme gücü kontrol eder.

    Denge ve denetleme… Sağlıklı işleyen bir demokraside denetimsiz hiçbir organ yoktur. Parlamento, yasa çıkarırsınız Anayasa Mahkemesi denetler… Sayıştay nereye harcanıyor, bunu denetler. TBMM adına denetler. Yasama organı, yürütme organının yaptığı bütün harcamaları denetler. Gerçekten denetliyorlar mı? Hayır. Örneğin Türkiye Varlık Fonu, Sayıştay denetleyemez burayı çünkü yasa Sayıştay’ın denetlenmesini engelliyor.

    “ADALETİ TEMSİL EDEN MAKAMLARIN MUKTEDİRLER TARAFINDAN ELE GEÇİRİLDİĞİNİ BİLİYORUZ”

    Adaleti tesis eden makamlar muktedirler tarafından ele geçirilirse o ülkede demokrasiyi inşa edemezsiniz. Şimdi adaleti tesis eden makamların muktedirler tarafından ele geçirildiğini biliyoruz. Bu muktedirler sadece yürütme organı değil, bizim çete olarak tanımladığımız unsurlar tarafından da denetlenmekte ve elde edilmektedir. Ödediğiniz verginin hesabını soramazsanız yolsuzlukları engelleyemezsiniz.

    Kesin Hesap Komisyonu kurulmalı TBMM’de. Kesin Hesap Kanunu görüşülmüyor. Bütçeyi görüşüyoruz, önümüzdeki yılın. Biz, 6 lider olarak bir Kesin Hesap Komisyonu kurulmasını istedik. Önceki yıl taahhüt edilen bütçedeki rakamlar nereye gitti? Ve parlamento bunu denetleyebilmeli.

    “DEMOKRASİ AYNI ZAMANDA BİR HESAP VERME REJİMİDİR”

    Anayasa’da 11. madde diyor ki ‘Anayasa üstündür, Anayasa’nın bağlayıcılığı vardır.’ Sadece hüküm olarak burada, Anayasa’nın hiçbir üstünlüğü kalmamış durumda değil, aynı zamanda isteyen uygular, istemeyen uygulamaz veya istediğiniz gibi yorumlayabilirsiniz. Demokrasi aynı zamanda bir hesap verme rejimidir. Yani siyasi iktidarın kendi toplumuna hesap vermesi gerekir. Eğer hesap veremiyorsa ve biz de bunun hesabını soramıyorsak bu ülkeye mükemmel bir anayasa da getirin bir şey olmaz.

    Siyasetçi halkına hesap vermeyi namuslu bir görev olarak kabul etmelidir. Bırakın hesap vermeyi, parlamentodaki milletvekillerinin soru önergelerine bile cevap vermiyorlar. Seçilmiş gelmiş, milletvekili olmuş, Yüksek Seçim Kurumu ‘Evet’ demiş, Anayasa Mahkemesi ‘Çıkarın, Anayasa’ya aykırıdır’ demiş, ‘İçeride kalsın’ diyorlar. Bu mudur demokrasi?”

  • HAŞİM KILIÇ: BUGÜN SORUNUMUZ NE ANAYASA NE YASALARIMIZ. YARGI ERKİNE VERİLMİŞ OLAN YORUM HAKKI İSABETLİ KULLANILMIYOR

    Eski Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç, Demokraside Birlik Vakfı’nın düzenlediği “Türkiye’nin İkinci Yüzyılında Tam Demokrasi Hedefi ve Yeni Anayasa’dan Beklentiler” panelinde; “Bugün sorunumuz ne Anayasa, bence ne de yasalarımızdır. Bunu uygulayan ve yorumlayan insanlarımızdır. Yargı erkine verilmiş olan yorum hakkı maalesef isabetli kullanılmıyor. Kullanılmadığı için de bu sorunların ülkede bıraktığı yakıcı ve yıkıcı etkilerini maalesef çözemiyoruz, çözemedik” dedi.

    Demokraside Birlik Vakfı bugün Ankara Gençlik Parkı Kültür Merkezi’nde “Türkiye’nin İkinci Yüzyılında Tam Demokrasi Hedefi ve Yeni Anayasa’dan Beklentiler” başlıklı panel düzenledi. CHP 7. Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun da katıldığı panelde konuşmacı olan eski Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç şöyle konuştu:

    “İSRAİL BİR DEVLETTEN ZİYADE BİR TERÖR ÖRGÜTÜ GÖRÜNTÜSÜ VERİYOR”

    “Bugün şehit olan 6 askerimize ve ailesine rahmet diliyorum. Allahım inşallah bir daha böyle bir olayla karşı karşıya bırakmaz bizleri. Ancak bu arada dünyada canlı bir şekilde izlenen ve her gün en az 500 ya da bin kişinin şehit olduğu bir bölgede insanlık dramı yaşanıyor. Hepinizin bildiği gibi Filistin ve Gazze bölgesi bu konuda kanın, gözyaşının ve her türlü zulmün yaşandığı bombalar altında çocukların, kadınların, yaşlıların öldüğü bir olayı hepimiz televizyonlardan akşam seyrediyoruz.

    Bugün İsrail bir devletten ziyade bir terör örgütü görüntüsünü veriyor. Bu nedenle yaptıkları da eğer bir devlet olsaydı çocuklara, kadınlara ve yaşlılara dokunmazdı. Bu kadar korumasız olan insanlara saldırmazdı. Devletler hukuku, uluslararası hukuk bu konuda ciddi anlamda ilkeler ortaya koymuştur ama bu ilkelerin hiçbirisi İsrail için söz konusu değil.

    “BİR VESAYETİ KALDIRIRKEN BİR BAŞKA VESAYETİN FIRTINASINA UĞRADIK”

    Cumhuriyet’in kurulduğu günden beri ki ben 2010 anayasa değişikliğini Türkiye için bir dönüm noktası olarak görüyorum, 2010 anayasa değişikliği Türkiye’nin makas değiştirdiği yıldır, çok önemli bir değişikliktir. Bu değişiklikte yargı vesayeti ile askeri vesayetin ortadan kaldırılması konusunda ciddi adımlar atılmış ve o konuda da başarılı olunmuştur. Ancak bir vesayeti kaldırırken bir başka vesayetin fırtınasına uğradık. Bugün terör örgütü olarak anılan cemaatin yapılanması ve onun ele geçirilmesi daha sonra da mevcut siyasi partinin iktidarın ele geçirilmesi sonunda bu vesayet bitmiş değil, bu vesayet devam ediyor. Geriye doğru gittiğiniz zaman Türkiye iki konuda çok ciddi sıkıntı çekmiş: birisi ifade özgürlüğü diğeri de din ve vicdan özgürlüğü ve sorunlarımız bu eksende hep doğmuş.

    “NE DEMOKRASİNİN NE LAİKLİĞİN NE DE HUKUK DEVLETİNİN İÇİNİ YETERİNCE DOLDURDUK”

    1961 Anayasası’nda Cumhuriyet’in nitelikleri belirtilmiş; demokratik, laik, sosyal bir hukuk devleti olarak nitelendirilmiştir. Ancak bu kavramların içleri doldurulması gereken kurum tarafından evrensel hukuk değerlerine uygun olarak doldurulmadığından dolayı maalesef bu sorunları yaşayarak geldik. İfade özgürlüğünün içerisinde basın özgürlüğünü de ifade özgürlüğünün içinde örgütlenme ve toplantı ve gösteri, yürüyüşü de katabilirsiniz bunlara. Din ve vicdan özgürlüğü konusunda da tarihi ve fahiş hatalar yapılarak belli bir noktaya kadar geldi ve bugün bazı konularda şikayet ediyorsak, bazı konuları eleştiriyorsak, mutlu değilsek bu laiklik konusunun içinin evrensel anlamda doldurulamadığındandır. Biz ne demokrasinin ne laikliğin ne de hukuk devletinin ne de sosyal devletin içini yeterince doldurduk. Bunu yapması gereken Anayasa Mahkemesi’ydi. Anayasa Mahkemesi yorum hakkı olan, anayasayı yorumlayan ve ‘Anayasa Mahkemesi ne diyorsa anayasa odur’ olan bir kurum bizim için. Ama bunların içi doldurulamadı.

    Bugün Cumhurbaşkanlığı sisteminden eğer rahatsız olan varsa ki rahatsızlık da var ve tepki varsa bu tepkinin altında bu tarihi gerçekler vardır. İfade özgürlüğüyle ilgili hepiniz biliyorsunuz söylemeye gerek yok, bir zamanlar 141, 142, 163 silahlarıyla insanlar tarandı, hapishanelerde yer kalmamıştı ve bizim her ne hikmetse bizim yargı ya da siyasetçilerimiz bu konuda çok kabiliyetli, mutlaka bir şey buluyoruz. Rahmetli Turgut Özal 141, 142, 163’ü kaldırdı, arkasından bu sefer 299. madde çıktı. Bugün Cumhurbaşkanı’na hakaretten yüz binlerce dosya soruşturma açıldı ve bu soruşturmanın bir bölümü kovuşturmayla sonuçlandı, o kovuşturmaların sonunda da 25 ile 30 bin arasında insan mahkum oldu. Bu nedir biliyor musunuz? Bu bir yerleri koruma adına cezalandırmak için bir silah olarak kullanma aracıdır. Bugün, biliyorsunuz 312’nci madde terörle mücadeleyle ilgili, yok terörü övmeyle ilgili, ciddi anlamda yorumlar yapılarak mahkemelerimiz kararlar veriyorlar. 10 sene önce bir tweet attı diye insanlar yargılandı ve hapishanelere düştü. Bugün bizim hapishanelerimizde 300 binin üzerinde insan var.

    “YARGI ERKİNİN YORUM HAKKI İSABETLİ KULLANILMIYOR”

    Biz tutukluluk konusunu bile cezalandırma aracı olarak kullandık, yasada yazmasına rağmen keyfi yorumlarımzla özellikle, insanları tutuklayarak hapishanelerde bekletmek durumunda kaldık. Bir anayasa var, bir de anayasanın uygulanması ve yorumu var. Bir laiklik var, laikliğin uygulanması ve yorumlanması var. Bir hukuk devleti var, hukuk devletinin uygulanması ve yorumu var. Şimdi soruyorum, bunların hangisi suçlu? Bugün sorunumuz ne Anayasa, bence ne de yasalarımızdır. Bunu uygulayan ve yorumlayan insanlarımızdır. Yargı erkine verilmiş olan yorum hakkı maalesef isabetli kullanılmıyor. Kullanılmadığı için de bu sorunların ülkede bıraktığı yakıcı ve yıkıcı etkilerini maalesef çözemiyoruz, çözemedik.

    Anayasa’nın 177 maddesi var, 177 maddenin 121 maddesi değişmiş. Yaklaşık 51 maddesi ikinci ve üçüncü kez değişmiş. Bunun 34 maddesi AK Parti öncesinde değişmiş, AK Parti iktidarıyla birlikte de 79 madde değişmiş. Şimdi bana söyler misiniz, ortada bir darbe anayasası var mı? Dolayısıyla bugün çektiğimiz sıkıntıların altına baktığımız zaman o yapılan değişikliklerden kaynaklanıyor. Eğer Anayasa Mahkemesi’nin 15 üyesinin 12’sini sayın Cumhurbaşkanı seçiyor, 3 tanesini Meclis seçiyor ve Meclis’te de çoğunluğunuz varsa eğer 15’ini de aynı irade seçmiş dersek yanlış yapmış olur muyuz? Hakimler Savcılar Kurulu’nun 13 üyesi var, 6’sını sayın Cumhurbaşkanı seçiyor, 7’sini parlamento seçiyor. Bu parlamentodaki seçimlerin mevcut iktidar tarafından yönetildiği, onların iradesiyle seçildiği konusunda bir endişemiz var mı?

    “BU ÜÇ KURUMUN TARAFSIZ VE BAĞIMSIZ OLMASINI TEMİN ETMEDİKÇE SORUNLARIMIZDAN KURTULAMAYIZ”

    Türkiye’de üç tane kurum var. Birisi Anayasa Mahkemesi, birisi Hakimler Savcılar Kurulu, birisi de Yüksek Seçim Kurulu’dur. Bu üç kurumun tarafsız ve bağımsız olmasını temin etmedikçe biz bu sorunlarımızdan asla kurtulamayız. Eğer yargıda böyle bir sorun varsa bunun ekonomiye olan yansımaları, sosyal hayata olan yansımalarını da düşündüğünüzde bunun temelinde yatan tek şey hukuk güvenliğinin yaratılamamasıdır. Hukuk güvenliğini yaratamadığımız için de bugün para politikalarıyla, mali politikalarla dövizi indiriyoruz faizi çıkarıyoruz, faizi indiriyoruz dövizi çıkarıyoruz ve ekonomiye ihya etmeye çalışıyoruz. Bunlar yapay tedbirler, gerçek tedbir bağımsız ve tarafsız herkesin rahatlıkla kanatlarının altına sığınacağı bir yargıyı teşekkül ettirmektir.”

  • ÖZGÜR ÖZEL: “PENÇE KİLİT OPERASYON BÖLGESİNDE, PKK’LI TERÖRİSTLERLE ÇIKAN ÇATIŞMADA ŞEHİT OLAN ALTI ASKERİMİZE ALLAH’TAN RAHMET DİLİYORUM”

    ÖZGÜR ÖZEL: “PENÇE KİLİT OPERASYON BÖLGESİNDE, PKK’LI TERÖRİSTLERLE ÇIKAN ÇATIŞMADA ŞEHİT OLAN ALTI ASKERİMİZE ALLAH’TAN RAHMET DİLİYORUM”

    CHP Genel Başkanı Özgür Özel, “Dün aldığımız acı haberin ardından bugün bir kez daha kahrolduk. Pençe Kilit Operasyon bölgesinde, PKK’lı teröristlerle çıkan çatışmada şehit olan altı askerimize Allah’tan rahmet, ailelerine ve milletimize başsağlığı diliyorum” açıklamasını yaptı.

    CHP Genel Başkanı Özgür Özel, Pençe-Kilit Operasyonu bölgesinde teröristlerle çıkan çatışma sonucu şehit olan askerler için başsağlığı mesajı yayınladı. Özel’in bu akşam sosyal medya hesabından yaptığı paylaşım şöyle:

    “Dün aldığımız acı haberin ardından bugün bir kez daha kahrolduk. Pençe Kilit Operasyon bölgesinde, PKK’lı teröristlerle çıkan çatışmada şehit olan altı askerimize Allah’tan rahmet, ailelerine ve milletimize başsağlığı diliyorum.”

  • MSB: “PENÇE-KİLİT HAREKÂTI BÖLGESİNDE 6 KAHRAMAN SİLAH ARKADAŞIMIZ ŞEHİT OLMUŞ, BİR KAHRAMAN SİLAH ARKADAŞIMIZ DA YARALANMIŞTIR”

    MSB: “PENÇE-KİLİT HAREKÂTI BÖLGESİNDE 6 KAHRAMAN SİLAH ARKADAŞIMIZ ŞEHİT OLMUŞ, BİR KAHRAMAN SİLAH ARKADAŞIMIZ DA YARALANMIŞTIR”

    Milli Savunma Bakanlığı (MSB), “Pençe-Kilit Harekâtı bölgesinde 23 Aralık 2023 tarihinde bir üs bölgemize sızmaya çalışan teröristlerle çıkan çatışmada altı kahraman silah arkadaşımız şehit olmuş, bir kahraman silah arkadaşımız da yaralanmıştır” açıklamasını yaptı.

    MSB, Pençe-Kilit Harekâtı bölgesinde bugün bir üs bölgesine sızmaya çalışan teröristlerle çıkan çatışmada 6 askerin şehit olduğunu ve 1 askerin yaralandığını açıkladı. Bakanlıktan yapılan açıklama şöyle:

    “Pençe-Kilit Harekâtı bölgesinde 23 Aralık 2023 tarihinde bir üs bölgemize sızmaya çalışan teröristlerle çıkan çatışmada altı kahraman silah arkadaşımız şehit olmuş, bir kahraman silah arkadaşımız da yaralanmıştır. Çatışmada ilk belirlemelere göre 13 terörist etkisiz hale getirilmiştir. Bölgede temas devam etmektedir. Belirlenen hedeflere yönelik ani hava harekâtları da icra edilmektedir. Bizleri derin bir acı ve üzüntüye boğan bu olayda hayatını kaybeden aziz şehitlerimize Allah’tan rahmet, kederli ailelerine, Türk Silahlı Kuvvetleri ile asil milletimize başsağlığı ve sabır, yaralılarımıza da acil şifalar dileriz.”

  • İSTANBUL’DAKİ 5 EĞLENCE MEKANINDA “HANUTÇULUK” YAPAN ÇETEYE 13 İLDE OPERASYON: 93 GÖZALTI

    İstanbul’un Beyoğlu ve Beşiktaş ilçelerinde turistleri mekanlarına çeken dolandırıcıların yüksek fiyatlı hesap getirip ödemeyenleri de darp ettiği ortaya çıktı. Eğlence mekanı sahiplerinin liderliğini yaptığı organize suç örgütlerine yönelik 13 ilde yapılan operasyonda 93 şüpheli yakalandı.

    İstanbul İl Emniyet Müdürlüğü’nden yapılan açıklamaya göre; Organize Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğünce yürütülen çalışmalar kapsamında; İstanbul Beyoğlu ve Beşiktaş’ta faaliyet gösteren eğlence mekanlarında yüksek hesap çıkarmak suretiyle; Murat Y., Kerem O. ve Nizamettin D.’ nin sahibi olduğu Taksim Cocorico Night Club, Gürkan G. ve Özkan G.’nin sahibi olduğu Keyn Club,  Recep B. ve Kenan T.’nin sahibi olduğu Durnes72 Club,  Mehmet K. ve Bülent K.’nın sahibi olduğu Pinokyo Terrace Club,  Murat Ö. ve Yaşar Y.’nin sahibi olduğu Happy’s Club isimli iş yerlerlerinde yağma suçunu işledikleri tespit edildi. 

    Liderliğini eğlence mekanı sahiplerinin yaptığı 5 ayrı organize suç örgütüne yönelik dün İstanbul, Balıkesir, Diyarbakır, Bursa, Gaziantep, Çanakkale, Iğdır, Van, Siirt, Antalya, Muş, Bitlis ve Batman olmak üzere toplam 13 ilde eş zamanlı operasyon gerçekleştirildi. Baskınlarda 93 şüpheli yakalanarak gözaltına alındı. Operasyon kapsamında yürütülen tahkikat işlemleri devam ettiği belirtildi. 

  • CHP ANKARA İL ÖRGÜTÜ’NDEN 17/25 ARALIK PROTESTOSU… ÜMİT ERKOL: “EVİNDE PARA SAYMA MAKİNELERİ ÇIKANLARI BİZE MASUM GİBİ GÖSTERENLERİ AFFETMEYECEĞİZ”

    CHP Ankara İl Başkanı Ümit Erkol, 17/25 Aralık yolsuzluk ve rüşvet operasyonunun yıl dönümünde; “Birileri yoksulluk sınırının altında maaş alırken, ayın sonunu getiremezken, pazar tezgahlarından artan meyveleri seçerken; birileri evinde para sayma makinesi bulunduruyorsa burada bozuk bir düzen vardır. Evinde para sayma makineleri çıkanları bize masum gibi gösterenleri affetmeyeceğiz. Ülkeyi batırdılar, kurtarmak için bu defa da kara para tuzağına düştüler. Uyuşturucu baronlarını ve onların paralarını Türkiye’ye davet etmeye çalışıyorlar. Kara parayla bir ülkenin kurtulduğu hiçbir zaman görülmemiştir” açıklamasını yaptı.

    CHP Ankara İl Örgütü, 17/25 Aralık yolsuzluk ve rüşvet operasyonunun yıl dönümünde Ankara Güvenpark’ta basın açıklaması yaptı. Açıklamada konuşan İl Başkanı Ümit Erkol, ‘Cemaat ve tarikatlarla işbirliğine devam edeceğiz’  diyen Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin’e tepki gösterdi. Erkol’un açıklamaları şöyle:

    “AKP İKTİDARI KURULDUĞU İLK GÜNDEN BU YANA LAİKLİK İLKESİNE ÇEŞİTLİ YOLLARLA SALDIRMAYA DEVAM ETMEKTEDİR”

    “Türkiye devletinin temeli bir cumhuriyettir ve anayasamız laik, sosyal bir devlet olarak vurgular. Laiklik toplumun çimentosudur. Ne yazık ki AKP iktidarı kurulduğu ilk günden bu yana Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’na ve bunun en temel ilkesinden olan laiklik ilkesine çeşitli yollarla saldırmaya devam etmektedir. Kendisinie yapılan eleştirelere karşı pervasız ve pişkin bir şekilde aynı uygulamaları devam ettireceğini vurgulaması Milli Eğitim Bakanı’na olan saygımızı kaybetmemize neden olduğu gibi artık bu görevde bir gün bile olsun durmasını zararlı bulmaktayız.

    “CEMAAT VE TARİKATLARIN EĞİTİM KURUMLARI İÇİNDE CİRİT ATMASI KABUL EDİLEMEZ”

    Eğitim kurumlarının cemaat ve tarikatlara devredilmesi, cemaat ve tarikatların eğitim kurumları içinde cirit atması kabul edilemez. AKP iktidarını daha önce FETÖ konusunda daha önce uyardığımızda, ‘Çok saygın bir insan’ diyen; elini, eteğini öpenler bir süre sonra bir terör örgütü olduğunu keşfettiler. Şimdi kendisine yeni cemaatler, tarikatlar, yol arkadaşları seçiyor. Yeni yol arkadaşlarına devlet, ticari olanakları sunuyor, onları palazlandırıyor. Palazlanan tarikat ve cemaatler yoldan çıkıyor. Yeni FETÖ’ler yaşamak istemiyorsak bir an öcne cemaat ve tarikatların devlet kaynaklarıyla beslenmesine, ticarete ve eğitime müdahale etmek gerekiyor ve bunun ilk adımı Milli Eğitim Bakanı’nın bir an önce görevi bırakmasından geçiyor.

    “ÜLKEYI BATIRDILAR, KURTARMAK IÇIN BU DEFA DA KARA PARA TUZAĞINA DÜŞTÜLER”

    Birileri yoksulluk sınırının altında maaş alırken, ayın sonunu getiremezken, pazar tezgahlarından artan meyveleri seçerken; birileri evinde para sayma makinesi bulunduruyorsa burada bozuk bir düzen vardır. Evinde para sayma makineleri çıkanları bize masum gibi gösterenleri affetmeyeceğiz. Ülkeyi batırdılar, kurtarmak için bu defa da kara para tuzağına düştüler. Uyuşturucu baronlarını ve onların paralarını Türkiye’ye davet etmeye çalışıyorlar. Kara parayla bir ülkenin kurtulduğu hiçbir zaman görülmemiştir.

    İlk yerel seçimde AKP’ye ve yandaşlarına, Cumhur İttifakı’na ‘kırmızı kart’ gösterelim. Yerel seçimlerde Ankara’da Cumhur İttifakı’na AKP ve MHP’ye ‘kırmızı kart’ göstereceğiz. Hemen arkasından oradan aldığımız güçle 2028 seçimlerine hazırlanacağız. Bu defa da ‘kırmızı kart’larımızı Recep Tayyip Erdoğan’a göstereceğiz.”

  • YERLİ VE MİLLİ PARTİ GENEL BAŞKANI MUTLU: “ASGARİ ÜCRET İÇİN TOPLANAN KURUL MAALESEF ORAYI KISIR TOPLANTISINA ÇEVİRMİŞ VE MİLLETİN TOKADINI YEMEK İÇİN ÖZELLİKLE BEKLİYORLAR”

    Yerli ve Milli Parti Genel Başkanı Teoman Mutlu, “Asgari ücret için toplanan kurul maalesef orayı kısır toplantısına çevirmiş ve milletin tokadını yemek için özellikle bekliyorlar. Burada asgari ücretin, normal şartlar altında yoksulluk sınırının üstünde belirlenmesi gerekiyorken, her gün toplanıp sohbet edip kalkıyorlar. Açıklama yapmıyorlar” dedi.

    Yerli ve Milli Parti Genel Başkanı Teoman Mutlu, partinin İzmir İl Başkanlığı’nın açılışına katıldı. Mutlu, burada yaptığı açıklamada, şunları söyledi:

    “Asgari ücret için toplanan kurul maalesef orayı kısır toplantısına çevirmiş ve milletin tokadını yemek için özellikle bekliyorlar. Burada asgari ücretin, normal şartlar altında yoksulluk sınırının üstünde belirlenmesi gerekiyorken, her gün toplanıp sohbet edip kalkıyorlar. Açıklama yapmıyorlar. Sayın Bakanımız dönüp, halkımızı yanıltıcı söylemlerle doğruyu yansıtmamaktadır. Bu asgari ücretin yılda dört kez güncellenmesi gerektiğini, kendisi bilmesine rağmen; kanunen yılda bir kez olması gerektiğini iddia ediyor. İnsanları kandırarak bir yıl bulmaya çalışıyor. Milyonlarca insan bu kararı beklerken, zamlar üst üste geliyor. Yapacakları üç kuruşluk zammı da şu an hali hazırda açıklamadan eritmiş bulunuyorlar. Bu numaraları yemeyiz. Asgari ücret, enflasyonist yapıda yılda en az 4 kez belirlenmeli ve yoksulluk sınırının üstünde olması lazım.

    Çalışan emekliye ikramiye sözlerini tutmadılar. Takipçisi oluyoruz. Çünkü emekli vatandaşlarımızın yüzde 66’sı hala çalışıyor.

    Meclis’te bütçeler konuşuluyor. Bu hafta talihsiz bir olay yaşandı. Milli Eğitim Bakanı’nın söylediği cümle… Hükümetimiz hiç mi geçmişten ders almıyor. Aynı hayatı görmezden gelerek yeniden cemaatler veya bu işi farklı noktaya taşıyan tarikatlarla protokol imzaladık cümlesini söylüyor. Millî Eğitim Bakanlığı’nın derdi bunlar olmamalı. Cumhurbaşkanımıza seslenmek istiyorum: Milli Eğitim Bakanı’nın görevden alın.

    TİP Hatay Milletvekili Can Atalay’ın, halkın oyları ile seçilen bir milletvekilinin, Anayasa Mahkemesi’nin ikinci bir karar vermesine rağmen, cezaevinde kalması kabul edilebilir değil. Acilen Anayasa Mahkemesi’nin kararının uygulanmasını talep ediyorum. Anayasa Mahkemesi’nin verdiği kararın, sorgulamadan uygulanması zorunluluktur.

    Yerli ve Milli Parti, gümbür gümbür geliyor. Teşkilatlanmaları son hızıyla devam ediyor. Sadece 70-80 günde, 36. il merkezimizi açtık. Dalga dalga büyüyoruz. Dağılmış, yok olmuş ve kendini imha etmiş muhalefetin karşısında Yerli ve Milli Parti’nin gücü çok yüksek olacak. Hedefimiz, dağılan muhalefetin yerine geçip, Türkiye’yi yönetmek istiyoruz.”