Blog

  • TÜRKİYE İŞÇİ PARTİSİ EDİRNE ÖRGÜTÜ ÜYESİ ÖZASLAN: “CAN ATALAY’IN ÖZGÜRLÜĞÜ BİR DAKİKA DAHA GASP EDİLMEMELİ”

    TÜRKİYE İŞÇİ PARTİSİ EDİRNE ÖRGÜTÜ ÜYESİ ÖZASLAN: “CAN ATALAY’IN ÖZGÜRLÜĞÜ BİR DAKİKA DAHA GASP EDİLMEMELİ”

    Türkiye İşçi Partisi Edirne örgütü, tutukluluğu devam eden Hatay Milletvekili Can Atalay’ın tahliye edilmesi için eylem yaptı. Basın açıklamasını okuyan Deniz Özaslan, “Anayasa Mahkemesi kararlarının uygulanmasının zorunlu olduğunu ve farklı yönde verilecek her türlü kararın suç teşkil edeceğini bir kez daha hatırlatıyoruz. Hatay halkının iradesi olan milletvekilimizin özgürlüğü bir dakika daha gasp edilmemeli ve Can Atalay derhal serbest bırakılmalıdır” dedi.

    Türkiye İşçi Partisi Edirne örgütü, bugün Saraçlar caddesinde basın açıklaması yaptı. Basın açıklamasını okuyan Deniz Özaslan, tutuklu bulunan Hatay Milletvekili Can Atalay’ın serbest kalması gerektiğini ifade etti.

    “KABUL EDİLEMEZ BİR SORUMSUZLUKTUR”

    Özaslan, şunları kaydetti:

    “Kararı uygulamakla yükümlü olan İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi ise iki gündür dosyayı incelememiş ve hala bir karar vermemiş durumda. Üzerinde cüppe bulunan ve hakim koltuğunda oturan kişilerin Anayasa Mahkemesi kararını keyfi şekilde bekleterek uygulamaması kabul edilemez bir sorumsuzluktur. Anayasanın 153. maddesi uyarınca Anayasa Mahkemesi kararları yasama, yürütme ve yargı organlarını bağlar. Gelinen noktada hukuki bir tartışmanın kalmadığı bir kez daha ortaya çıkmıştır. Şimdi yapılması gereken tek şey tahliye kararının uygulanarak Milletvekilimiz Can Atalay’ın tahliye edilmesidir. İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi’ni bir kez daha uyarma gereği duyuyoruz. Mahkemeler birer kamu kurumu olup işlerini ciddiyetle yapmakla yükümlüdürler. Sorumsuz ve keyfi davranışlarla Can Atalay hakkındaki tahliye kararı vermekten kaçınma haline derhal son verilmelidir. Anayasa Mahkemesi kararlarının uygulanmasının zorunlu olduğunu ve farklı yönde verilecek her türlü kararın suç teşkil edeceğini bir kez daha hatırlatıyoruz. Hatay halkının iradesi olan milletvekilimizin özgürlüğü bir dakika daha gasp edilmemeli ve Can Atalay derhal serbest bırakılmalıdır.”

  • MSB: “IRAK-SURİYE KUZEYİNDE BULUNAN TERÖRİST HEDEFLERİNE YAPILAN HAVA HAREKATLARI İLE 29 HEDEF İMHA EDİLMİŞTİR”

    MSB: “IRAK-SURİYE KUZEYİNDE BULUNAN TERÖRİST HEDEFLERİNE YAPILAN HAVA HAREKATLARI İLE 29 HEDEF İMHA EDİLMİŞTİR”

    Milli Savunma Bakanlığı (MSB), “Irak-Suriye kuzeyinde bulunan terörist hedeflerine 23 Aralık 2023 saat 22.00’da hava harekâtları icra edilmiş, icra edilen hava harekâtları ile Bölücü Terör Örgütü (BTÖ) tarafından kullanılan ve içerisinde sorumlu düzeyde teröristlerin de bulunduğu değerlendirilen mağara, sığınak, barınak, petrol tesisleri ve depolardan oluşan toplam 29 hedef imha edilmiştir” açıklamasını yaptı.

    MSB, Irak-Suriye kuzeyinde bulunan terörist hedeflerine bugün yapılan hava harekatlarına ilişkin yazılı açıklama yaptı. Bakanlıktan yapılan açıklama şöyle:

    “PKK/KCK ve diğer terörist unsurları etkisiz hâle getirerek Irak ve Suriye kuzeyinden halkımıza ve güvenlik güçlerimize yönelik terör saldırılarını bertaraf etmek ve hudut güvenliğimizi sağlamak maksadıyla; Birleşmiş Milletler Anlaşması’nın 51’inci maddesinden doğan meşru müdafaa haklarımız doğrultusunda, Irak-Suriye kuzeyinde bulunan terörist hedeflerine 23 Aralık 2023 saat 22.00’da hava harekâtları icra edilmiş, icra edilen hava harekâtları ile Bölücü Terör Örgütü (BTÖ) tarafından kullanılan ve içerisinde sorumlu düzeyde teröristlerin de bulunduğu değerlendirilen mağara, sığınak, barınak, petrol tesisleri ve depolardan oluşan toplam 29 hedef imha edilmiştir.

    “ÇOK SAYIDA TERÖRİST ETKİSİZ HALE GETİRİLMİŞTİR”

    İcra edilen harekâtlarda azami oranda yerli ve millî mühimmat kullanılarak çok sayıda terörist etkisiz hâle getirilmiştir.

    Asil milletimizin bağrından çıkan Türk Silahlı Kuvvetleri, geçmişte olduğu gibi bugün de ülkemizin ve milletimizin beka ve güvenliği için terörle mücadeleye tek bir terörist kalmayıncaya kadar azim ve kararlılıkla devam edecektir.

    Bu harekâtlar sırasında; masum sivillerin, dost unsurların, tarihî ve kültürel varlıklar ile çevrenin zarar görmemesi için her türlü tedbir alınmıştır.”

  • TBMM’DE BÜTÇE GÖRÜŞMELERİ… AYŞEGÜL DOĞAN: “TÜRKİYE’NİN TEMEL SORUNLARINI DİYALOG VE MÜZAKERE YOLUYLA ÇÖZMELİYİZ”

    DEM Partisi Sözcüsü Ayşegül Doğan, TBMM Genel Kurulu’nda, Şırnak’tan her bir yaşanmışlık örneğinin Kürt meselesine değdiğini belirterek, “Türkiye’nin temel sorunlarını diyalog ve müzakere yoluyla çözmeliyiz. Şimdi bu Meclis, iktidarı ve muhalefetiyle, ‘Bu sorun hepimizin sorunudur’ diyebilmeli ve bu sorunun çözümü için kınama, lanetleme, bizi hedef gösterme, hakaret içerikli bir dil ve yöntem yerine, hiçbir genç bedenin toprağa düşmemesi için sorumluluk almalıdır” dedi.

    TBMM Genel Kurulu’nda 2024 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi, 2022 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifi ile Sayıştay raporlarının görüşmeleri devam ediyor. Bugün Genel Kurul’da 2024 yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi’nin 12’nci maddesi üzerine konuşan DEM Partisi Sözcüsü ve Şırnak Milletvekili Ayşegül Doğan, şunları kaydetti:

    “ŞIRNAK’TA SON BİR YILDA 12 İNTİHAR VAKASI VAR”

    “Şırnak’ta son bir yılda kamuoyuna yansıyan 12 intihar vakası var. Son bir ayda mesela, ikisi Cizre ilçesinde olmak üzere en az üç genç intihara teşebbüs etti. Ve maalesef iki genci kaybettik. Uzmanlara göre bu intiharların bir nedeni de bilinçli bir yoksullaştırma politikasının uygulanıyor olması.

    Şırnak ili ve ilçelerinde sağlık hizmetleri hem ekipman hem de personel açısından son derece yetersiz. TÜİK verilerinde dahi, örneğin anne-bebek ölümleri üç kattan fazla.

    Silopi, Uludere, Cizre ve Şırnak’ta uyuşturucu bağımlılığında son yıllarda çok ciddi bir artış var. Bağımlılık yaşı düşmüş ama buna rağmen mevcut AMATEM’ler kapalı, açılma sözü verilenler de hâlâ açılmadı. Yıllardır Cizre-Nusaybin, Cizre-Uludere-Beytüşşebap, Şırnak-Güçlükonak ve Cizre-Silopi uluslararası İpek Yolu’nda ölümlü trafik kazaları yaşanıyor, yaralanmaları hatırlatmıyorum bile. Duble yollarla övünen iktidar verilen onlarca söze rağmen bu yolları onarmıyor, bu sorunu çözmüyor.

    “KAYYUMLARIN USÜLSÜZLÜKLERİNİN HESABINI VERMİYORLAR”

    Atanan kayyumlar halkın iradesini yok saymanın yanı sıra yaptıkları usulsüzlüklerin de hesabını vermiyorlar. Örneğin, Cizre Belediyesi 2018’den bu yana Sayıştay tarafından denetlenmedi.

    Koruculuk sisteminin kaldırılması gerektiğine dair yaygın görüşe rağmen koruculuk sistemi lağvedilmiyor, özellikle Şırnak’ta teşvik ediliyor, destekleniyor, güçlendiriliyor ve neredeyse tek istihdam alanına dönüştürülmüş vaziyette. Bu sistemin güçlendirilmesi başka güç odaklarını güçlendirdiği gibi mesela geçenlerde 11 Aralık’ta Şırnak’ın Uludere ilçesi Şenoba beldesi yöneticimiz, emektarımız Ahmet Gün’ün katledilmesine neden oldu.

    Şırnak’ta 5 yaş altı çocuklarda bodurluk oranı yüzde 9’u, 10’u buluyor. Her 9-10 çocuktan biri bodur.

    “TÜRKİYE’NİN TEMEL SORUNLARINI DİYALOG VE MÜZAKERE YOLUYLA ÇÖZMELİYİZ”

    Seçim bölgem Şırnak’tan verdiğim, aynı zamanda memleketim, tekrar ediyorum, dolayısıyla çocukluğum ilk gençliğim oralarda geçti, yıllardır bu sorunu konuşuyoruz, on yıllardır. Her bir yaşanmışlık örneği, bu liste uzun, uzatabilirim ben de neresinden tutsanız, eğitimden sağlığa hepsi Kürt meselesine değiyor.

    Bu sözler Cumhurbaşkanı Erdoğan’a ait ve çok kıymetli sözler. Biz bu tarihi yok sayamayız, yok saymamalıyız. Acıyı çok iyi bilen, acı çekmiş, bunun için ağır bedeller ödemiş bir parti geleneğinden gelen bir kadın, bir Kürt olarak diyorum ki bazı hatırlatmaları neden yapıyoruz biliyor musunuz? Bazı muhalefet partileri gibi yermek ya da eleştirmek için değil, aksine, bu tarihi yeniden hatırlatmak ve bu tarihe hepinizi, iktidarıyla, muhalefetiyle davet etmek için yapıyorum. Türkiye’nin temel sorunlarını diyalog ve müzakere yoluyla çözmeliyiz. Şimdi bu Meclis, iktidarı ve muhalefetiyle, ‘Bu sorun hepimizin sorunudur’ diyebilmeli ve bu sorunun çözümü için kınama, lanetleme, bizi hedef gösterme, hakaret içerikli bir dil ve yöntem yerine, hiçbir genç bedenin toprağa düşmemesi için sorumluluk almalıdır. Bugün değilse ne zaman alacağız o sorumluluğu? İnsanlar bize niye oy verdiler? Tıpkı Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın söylediği gibi, ‘İnkar, ret, asimilasyon olmamalı, son bulmalı. Ölüm, şiddet, çatışma değil, ihtiyacımız olan demokratik siyasettir. Sözün bittiği yerde değiliz, sözün başlaması gereken yerdeyiz.’ Hepinizi bu söze davet ediyorum.”

  • ÖZGÜR ÖZEL: “HÜKÜMET MİLLİ SAVUNMA BAKANI ARACILIĞIYLA DERHAL SİYASİ PARTİ GRUPLARINI VE MECLİS’İ BİLGİLENDİRMELİDİR”

    ÖZGÜR ÖZEL: “HÜKÜMET MİLLİ SAVUNMA BAKANI ARACILIĞIYLA DERHAL SİYASİ PARTİ GRUPLARINI VE MECLİS’İ BİLGİLENDİRMELİDİR”

    CHP Genel Başkanı Özgür Özel, “Hükümet Milli Savunma Bakanı aracılığıyla derhal siyasi parti gruplarını ve Meclis’i bilgilendirmelidir. Yaşanan terör saldırısı ile ilgili başta şehit sayısı olmak üzere dolaşan endişe verici bilgiler hakkında derhal bu bilgilendirmeyi talep ediyoruz. Mehmetçiğin can güvenliği, yaralılarımızın durumu baş kaygımızdır. Bu hususta sorumlulara görevlerini önemle ve aciliyetle hatırlatıyoruz. Buradan ilan ediyorum ki bu bilgilendirme yapılmadan, sorularımıza yanıt almadan ve ikna olmadan Adalet ve Kalkınma Partisi’nin altında imzası olan hiçbir bildiriye imza atmayacağız” açıklamasını yaptı.

    CHP Genel Başkanı Özgür Özel, bu akşam sosyal medya hesabından yaptığı paylaşımla; 12 askerin şehit olduğu terör saldırılarıyla ilgili Milli Savunma Bakanı’nın Meclis’te bilgilendirme yapması gerektiğini belirtti. Özel’in yaptığı paylaşım şöyle:

    “Hükümet Milli Savunma Bakanı aracılığıyla derhal siyasi parti gruplarını ve Meclis’i bilgilendirmelidir. Yaşanan terör saldırısı ile ilgili başta şehit sayısı olmak üzere dolaşan endişe verici bilgiler hakkında derhal bu bilgilendirmeyi talep ediyoruz. Mehmetçiğin can güvenliği, yaralılarımızın durumu baş kaygımızdır. Bu hususta sorumlulara görevlerini önemle ve aciliyetle hatırlatıyoruz.

    Buradan ilan ediyorum ki; bu bilgilendirme yapılmadan, sorularımıza yanıt almadan ve ikna olmadan Adalet ve Kalkınma Partisi’nin altında imzası olan hiçbir bildiriye imza atmayacağız. Milli yası, Suudi Arabistan Kralı’nın ölümünde ilan edenlerin aklına bugün milli yas ilan etmek gelmemektedir. Milli yas ilan ederler mi bilmiyorum ama milletimiz kendi yasını ilan etmiştir. Hepimizin başı sağ olsun.”

  • CHP LİDERİ ÖZEL, BUCA BELEDİYE BAŞKANI ERHAN KILIÇ’I ZİYARET ETTİ

    CHP LİDERİ ÖZEL, BUCA BELEDİYE BAŞKANI ERHAN KILIÇ’I ZİYARET ETTİ

    CHP Genel Başkanı Özgür Özel, Buca Belediye Başkanı Erhan Kılıç’ı makamında ziyaret etti.

    CHP Genel Başkanı Özgür Özel, İzmir’de Şehit Asteğmen Mustafa Fehmi Kubilay’ın anma töreninin ardından Buca Belediye Başkanı Erhan Kılıç’ı makamında ziyaret etti. CHP Lideri Özel’e ziyaretinde, CHP Parti Sözcüsü Deniz Yücel, İl Başkanı Şenol Aslanoğlu, İzmir Milletvekili Ednan Arslan, İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer, Konak Belediye Başkanı Abdül Batur ve CHP Manisa Büyükşehir Belediye Başkan Adayı Ferdi Zeybek eşlik etti.

    Ziyarette Buca Belediye Başkanı Erhan Kılıç, CHP Lideri Özel’e göreve geldikleri günden itibaren geçen 5 yıllık süreçte hayata geçirdikleri projeleri ve ‘Yarının Buca’sı için hedeflerini anlattı. Buca Belediye Başkanı Erhan Kılıç’a geçmiş olsun dileklerini ileten Özel, Erhan Kılıç’ın 5 yılda yaptığı projeleri ilgiyle dinledi.

  • TBMM’DE BÜTÇE GÖRÜŞMELERİ… BÜLENT KAYA: “ÇÖPTEN TOPLADIĞI YEMEKLE KÜÇÜK EVLADINI BESLEMEK ZORUNDA KALAN KADIN BU YOLSUZLUK DÜZENİNİN FOTOĞRAFIDIR”

    Saadet Partisi Grup Başkanvekili Bülent Kaya, TBMM Genel Kurulu’nda, “Çöpten, konteynerden topladığı yemekle küçük evladını beslemek zorunda kalan kadın bu yolsuzluk düzeninin bir fotoğrafıdır. Ve yine, sabah çocuğunu okula gönderirken cebine harçlık koyamayan anne ve babanın acı resmi bu yolsuzluk resminin bir fotoğrafıdır. Ucuz ekmek almak için halk ekmek kuyruğuna giren insanlarımız, sebze meyveyi taneyle, eti ise gramla almak zorunda kalan insanlarımız, tarım ve hayvancılık cenneti olan bu ülkenin yolsuzluk fotoğrafının bir resmidir. Yetersiz beslenme sebebiyle gelişim geriliği yaşayan evlatlarımız bu yolsuzluk fotoğrafının bir resmidir” dedi.

    TBMM Genel Kurulu’nda 2024 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi, 2022 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifi ile Sayıştay raporlarının görüşmeleri devam ediyor. Bugün Genel Kurul’da 2024 yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi’nin 11. maddesi üzerine konuşan Saadet Partisi Grup Başkanvekili ve İstanbul Milletvekili Bülent Kaya, şunları söyledi:

    “ÜLKENİN HEP YOKSUL EVLATLARI VATAN MÜCADELESİNDE ÜZERİNE DÜŞEN VEZİFEYİ YAPMAYA DEVAM ETMİŞ AMA BU DÜZEN MAALESEF HİÇBİR ŞEKİLDE DEĞİŞMEMİŞTİR”

    “Dün Hakkâri Dağ Komando’suna mensup 6 Mehmetçiğimizin şehit haberini almıştık ve burada şehitlerimize Allah’tan rahmet, yaralanan gazilerimize de Allah’tan şifalar dilemiş ve milletimizin başı sağ olsun demiştik; bugün de maalesef 6 şehit ve 1 yaralı haberi daha aldık. Elbette bu konudaki üzüntümüzü ifade etmek istiyorum. Türkiye, kırk yıldan beri terör sorunuyla boğuşan ve mücadele eden bir ülke ve bu kırk yılın yaklaşık yarısından fazlası, 22 yıllık bir süreci de Adalet ve Kalkınma Partisi’nin iş başında olduğu bir süreç ve maalesef Adalet ve Kalkınma Partisi de kendisinden önceki iktidarlar gibi, her terör hadisesi meydana geldiğinde, her şehit verdiğimizde ‘Son terörist bu topraklardan atılıncaya kadar mücadelemiz devam edecek’ gibi klişe lafların ötesine geçememiş ve yirmi iki yıllık bir iktidara rağmen, maalesef hâlâ şehit haberlerini almaya devam ettiğimiz bir süreci maalesef bu ülkeye yaşatmaya devam etmektedir. Ve yine değişmeyen bir fotoğraf; ay yıldızlı bayrak, şehit cenazelerindeki bayrak maalesef hep yoksul evlere asılmış ve meşhur sözdür ‘Zenginimiz bedel öder, askerimiz fakirdendir’ bir sözünün bir tecellisi olarak maalesef bu ülkenin hep yoksul evlatları bu vatan mücadelesinde üzerine düşen vazifeyi yapmaya devam etmiş ama bu düzen maalesef hiçbir şekilde değişmemiştir. Ben, buradan, tekrar, bu askerlerimize Allah’tan rahmet diliyorum.

    “ASGARİ ÜCRETLİMİZ VE MEMURUMUZ AÇLIK SINIRININ ALTINDA YAŞAMAY DEVAM EDİYOR”

    Böyle bir coğrafyada yaşayıp hâlâ yüksek oranda yoksulumuz varsa bu, bu ülkede haramilerin olduğunun, bu ülkede hırsızların olduğunun ve bu ülkede yolsuzlukların olduğunun bir işaretidir. Bütün dünya da şaşmaz bir gerçektir; yolsuzluk olan yerde yoksulluk vardır ve yolsuzluk ile yoksulluk atbaşı giden iki kavramdır ve bu iki kavram hep birlikte anılmaya devam eder. Bunlara bir de ‘yasaklar’ı ekleyebiliriz ama bugün burada ağırlıklı olarak ‘yoksulluk’ ve ‘yolsuzluk’ kavramları üzerinde durmaya çalışacağız. Bugün 2024 bütçesini konuşuyoruz. Türkiye’nin acı fotoğrafı nedir biliyor musunuz değerli milletvekilleri? Türk-İş, kasım 2023 açlık ve yoksulluk sınırını açıkladı; mutfak enflasyonu ortalama yüzde 86,42. Ve bu mutfak enflasyonunun yüzde 86,42 olduğu bir yerde ocak ayında 7 bin 500 TL emekli maaşı alan kişinin emekli maaşı zammını yüzde 0’la geçiyorsunuz ve utanmadan da ‘Emeklilerimizi enflasyona ezdirmedik’ diyorsunuz. Yani 1 Ocak’ta 7 bin 500 TL emekli maaşı alan kişinin mutfak harcamaları yüzde 86,42 oranında artmış, siz 7 bin 500 TL ödemeye devam ediyorsunuz ve hâlâ ‘Emekliyi enflasyona ezdirmedik’ diyorsunuz.

    Yine, 4 kişilik bir ailenin aylık gıda harcaması -aylık gıda harcaması demek yoksulluk sınırı değil, açlık sınırıdır- 14 bin 25 TL yani bu ülkede aç kalmamak için asgari 14 bin TL gelire sahip olmanız gerekirken ve yine bu ülkede gıdayla birlikte diğer bütün temel harcamalar için -o da yoksulluk sınırıdır- 45 bin 686 TL bir haneye girmesi gerekirken ve yine tek başına çalışan bir bekârın aylık yaşama maliyeti 18 bin 239 TL iken biz 7 bin 500 TL alan emeklilere, 11 bin 500 TL alan asgari ücretlilere ve 22 bin 500 TL alan memurlara bu bütçede yer vermiyoruz ve hâlâ ‘Emeklimizi, asgari ücretlimizi, memurumuzu enflasyona ezdirmedik’ diyoruz. Maalesef, emeklimiz, asgari ücretlimiz ve memurumuz açlık sınırının altında yaşamaya devam ediyor. Bu düzen böyle devam ederken Türkiye bugün Yolsuzluk Endeksi’nde 36 puanla 101’inci sırada yer alıyor. Hani dedik ya bu kıymetli coğrafyada eğer milyonlarca insan yoksulsa o ülkede yolsuzluk var demektir, bu veriler de onu ispatlıyor.

    “EKMEK HERKESE YETECEKTİ AMA MEMLEKETE HARAMİLER DADANMASAYDI”

    Adalet ve Kalkınma Partisi, 2001’le yani Türkiye’nin krizinin zirve yaptığı dönemle kendi dönemine kıyaslamayı çok sever ya, 2001’de Türkiye Yolsuzluk Algı Endeksi’nde 54’üncü sıradaydı, bugün 101’inci sırada. Yani Adalet ve Kalkınma Partisi’nin 22 yıllık iktidarının, evet, iyi yılları da oldu ama son on yıldır her geçen gün yolsuzluk algısı artan bir ülke. Onun için diyoruz: ‘Ekmek herkese yetecekti ama memlekete haramiler dadanmasaydı’ Bu, ekmeğin herkese yetebileceğini ama aslında memlekete haramilerin, fırına hırsızın ve yine, depoya farenin dadandığının bir resmidir. Ve yine, Avrupa Birliğindeki 27 ülkeyle, en düşük ülkelerle kıyaslandığımız zaman Macaristan’ın ardından son sırada yer alan bir ülkeyiz. OECD ülkeleri -ki 38 OECD ülkesi vardır- arasında yolsuzluk ortalamasında 37’nci sırada yer alan bir ülkeyiz ve yine, G20 ülkeleri arasında, 19 ülke arasında 14’üncü sıradayız. OECD ülkelerinde ortalama 66 puanken Türkiye 38 ülke arasında yine 37’nci sırada.

    “ÇÖPTEN TOPLADIĞI YEMEKLE KÜÇÜK EVLADINI BESLEMEK ZORUNDA KALAN KADIN BU YOLSUZLUK DÜZENİNİN FOTOĞRAFIDIR”

    Şimdi, bu rakamlardan sonra, bu soğuk rakamların ardındaki yakıcı gerçeklere bakmamız lazım. Semt pazarlarında akşam pazar toplanırken çöpe atılan meyve ve sebzeleri toplamak zorunda kalan kadınlarımız, annelerimiz, eşlerimiz, kardeşlerimiz, babalarımız, evlatlarımız bu yolsuzluk tablosunun bir fotoğrafıdır. Ve yine, çöpten, konteynerden topladığı yemekle küçük evladını beslemek zorunda kalan kadın bu yolsuzluk düzeninin bir fotoğrafıdır. Ve yine, sabah çocuğunu okula gönderirken cebine harçlık koyamayan anne ve babanın acı resmi bu yolsuzluk resminin bir fotoğrafıdır. Ucuz ekmek almak için halk ekmek kuyruğuna giren insanlarımız, sebze meyveyi taneyle, eti ise gramla almak zorunda kalan insanlarımız tarım ve hayvancılık cenneti olan bu ülkenin yolsuzluk fotoğrafının bir resmidir. Yetersiz beslenme sebebiyle gelişim geriliği yaşayan evlatlarımız bu yolsuzluk fotoğrafının bir resmidir. Ve yine ‘Hırsız benden ise sorun yok’ diyen arsızların yüzüne karşı bu fotoğrafları hep beraber göstermemiz lazım. Milyonlarca işsizin yaşadığı bir ülkede kamunun her kuruşunu yetim malı olarak gören, görmek zorunda olan idarecilerimizin resmine hep beraber bakmak zorundayız.”

  • EFES SELÇUK TEK YUMRUK OLDU: “TEHDİT DEĞİL SÖZLEŞME İSTİYORUZ”

    EFES SELÇUK TEK YUMRUK OLDU: “TEHDİT DEĞİL SÖZLEŞME İSTİYORUZ”

    Efes Selçuk Belediyesi’nin Meryem Ana Evi’nden tahliye edilmesine ilişkin tepki çığ gibi büyüdü. Belediyenin işlettiği Meryem Ana otopark alanında konuşan Başkan Filiz Ceritoğlu Sengel, alanı dolduran Efes Selçukluları karşısında görünce gurur duyduğunu belirterek “Yapılmak istenen bu kötülük bizi birbirimize kenetledi ve ne kadar büyük bir aile olduğumuzu bir kez daha gördük” dedi. Başkan Filiz Ceritoğlu Sengel de “Biz bu işleri siyasete malzeme ettirmek istemiyoruz. Her seçim öncesinde aba altından sopa gösterir gibi ‘Eğer ki biz gelmezsek Meryem Ana’yı alırız ve hiçbir para alamazsınız, maaşınızdan ederiz’ deyip de benim emekçimin, benim Efes Selçuk halkımın üzerinden siyasi tehdidin artık çekilmesini istiyoruz” diye konuştu.

    GENİŞ KAMUOYU DESTEĞİ

    “Meryem Ana Evi Efes Selçuk halkınındır” direnişine ilçedeki oda başkanları, dernekler, muhtarlar, Tüm Yerel- Sen ve Tüm Bel-Sen, diğer sendika yetkilileri ve sivil toplum örgütlerinin temsilcileri başta olmak üzere siyasi parti temsilcileri ve ilçe halkından da büyük destek geldi. Ayrıca CHP Kültür ve Turizm Bakanlığı’ndan Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Koza Yardımcı, CHP önceki dönem milletvekilleri Zeynep Altıok, Musa Çam, Tacettin Bayır da destek vererek Meryem Ana Evi otopark gelirlerinin Efes Selçuk halkından alınmasına ilişkin tepkilerini dile getirdi.

    “ŞİMDİYE KADAR NEREDEYDİNİZ”

    Başkan Filiz Ceritoğlu Sengel, konuşmasında haksız suçlamalara da cevap verdi. Başkan Filiz Ceritoğlu Sengel; “11 Ağustos 2023 tarihinde Efes Selçuk Belediyesi Tarım Bakanlığı’na, Milli Parklar Genel Müdürlüğü’ne yazı yazdık. Tahsis süremizin sonu geliyor, lütfen uzatalım dedik. Ağustos’tan bu güne kadar bir cevap yok. Ondan daha öncesinde yazdığımız hiçbir yazıya zaten cevap yoktu. 11 Ağustos’tan, dün benim emekçi kardeşlerim ‘Burası bizimdir’  diyene kadar neredeydiniz açıklayınız. Eğer emekçi kardeşlerimiz, sessiz kalsaydı bu kılıfı yine bulup minareyi çalacak mıydınız” dedi.

    “SOSYAL MEDYADAN KAMU KURUMUNA TEBLİGAT MI YAPILIR”

    Başkan Filiz Ceritoğlu Sengel da konuşmasında, “Çok enteresan bir şekilde bizim emekçi kardeşlerimiz bu açıklamayı dün yapıp ‘Efes bizimdir’ dedikten sonra apar topar Bölge Müdürlüğü bir yazı kaleme alıp; bu yazıyı her nasılsa bir kamu kurumu, kamu kurumuna cevap verir, öyle değil mi? Onu yapmayıp da kalkıp siyasi malzeme yaratabilmek ve yerel seçimlerde herhangi bir sıkıntı çıkmasın diye siyaset yapan bir milletvekiline bu evrakı gönderip sosyal medyadan kamu kurumuna tebligat yapıyor. Daha bize gelen bir şey yok. Neyin kılıfını oluşturmaktır? Biri cevap versin. Bir kamu kurumu, bir siyasi partinin temsilcisine resmi bir evrakı gönderip nasıl bunu sosyal medyadan diğer kamu kurumuna tebliğ eder, açıklayınız” dedi.

    Başkan Filiz Ceritoğlu Sengel, “Bizim talebimiz açık, bizim talebimiz net. Biz bu işleri siyasete malzeme ettirmek istemiyoruz. Her seçim öncesinde aba altından sopa gösterir gibi eğer ki biz gelmezsek Meryem Ana’yı alırız ve hiçbir para alamazsınız, maaşınızdan ederiz deyip de benim emekçimin, benim Efes Selçuk halkımın üzerinden siyasi tehdidin çekilmesini istiyoruz” diye konuştu.

    Efes Selçuk halkının artık huzur istediğini belirten Başkan Filiz Ceritoğlu Sengel, “20 yıllık sözleşmeyi getirin, ıslak imzalı halde görelim.  Biz kavga etmiyoruz ve didişmiyoruz. Efes Selçuk halkının kamusal ihtiyaçları için harcanan Meryem Ana Evi’nin işletmesinin makul ve sürdürülebilir şartlarda tam 20 yıllık bir sözleşmeyle Efes Selçuk Belediyesi’ne devredilmesi talep ediyoruz” diye konuştu.

  • AVUKAT MEHMET GÜN: “İKTİDARDAN HESAP SORMASI GEREKEN YARGININ ELLERİ BAĞLANMIŞ DURUMDA”

    Daha İyi Yargı Derneği Başkanı Avukat Mehmet Gün, Demokraside Birlik Vakfı’nın düzenlediği “Türkiye’nin İkinci Yüzyılında Tam Demokrasi Hedefi ve Yeni Anayasa’dan Beklentiler” panelinde, “Devlette siyasi kesimin etkin olduğu iktidardan ve yargının, onlara hesap sorması gereken yargının elleri bağlanmış durumda, izin verilmezse, hatta izin verilmesi asla mümkün değil, onlara hesap soramıyor yargı, yargı kendi içerisinde de birbirine hesap soramıyor. Yüksek dereceli mahkemelerimizin üyelerine suç işlediklerinde hesap sorulamıyor. Bu bakımdan Türkiye’nin yargı tasarımında hesap verilirliğin aksadığı bir yapılanma var, bu yapısal sorunu bizim çözmemiz gerekiyor” dedi.

    Demokraside Birlik Vakfı bugün Ankara Gençlik Parkı Kültür Merkezi’nde “Türkiye’nin İkinci Yüzyılında Tam Demokrasi Hedefi ve Yeni Anayasa’dan Beklentiler” başlıklı panel düzenledi. CHP 7. Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun da katıldığı panelde Daha İyi Yargı Derneği Başkanı Avukat Mehmet Gün, özetle şöyle konuştu:

    “YÜKSEK DERECELİ MAHKEMELERİMİZİN ÜYELERİNE SUÇ İŞLEDİKLERİNDE HESAP SORULAMIYOR”

    “Siyasetçiler, geri götürürken demokrasileri ne yapıyorlar? Siyasetçilerin etik olarak siyaset yapmasını sağlayan, hukuk kurallarının dışına çıkmasını önleyen, hukukun üstünlüğüne riayet etmesini sağlayan devlet organizasyonda bir tane güç var. Bu güç yargı gücü. Siyasetin dinamiği yargı gücünün dinamiğiyle çatışıyor. Bu çatışma bizim karşımıza insanlar bağlamında, kişiler bağlamında baktığımızda karşımıza birçok mesele çıkarıyor ama ben bunları şöyle özetlemek istiyorum: Ülkemizdeki insanların dinamikleri, vatanseverlerin dinamikleriyle, menfaatsever ya da hayalperestlerin dinamikleriyle çatışıyor.

    Türkiye’de birinci olarak çözülmesi gereken mesele yargıyı tam olarak çözmek. Yargıyı tam olarak çözmekten neyi kastediyorum? Yargıtay 3. Ceza Dairesi Anayasa Mahkemesi’ni mahkemeye verdi. Anayasa Mahkemesi de 3. Ceza Dairesi’ni mahkemeye verirse kendisi yargılaması gerekiyor. Fakat Yargıtay üyeleri hakkında kendi kurumları soruşturma izni vermez ise o karar kesin ölünceye kadar değiştiremezsiniz, onlar hakkında soruşturma açamazsınız, yani Anayasa Mahkemesi’ne getiremezsiniz. Anayasa Mahkemesi üyeleri 3. Ceza Dairesi’nin üyelerinin iddia ettiği gibi görevlerini yaparken suç işlemişlerse onların yargılanabilmesi için Anayasa Mahkemesi’nin kendisinin göreve girmesi gerekiyor ve nisap bile oluşmadığı için bu konuda herhangi bir yargılama yapılamıyor. Sonuç olarak karşımıza şöyle bir tablo çıkıyor: Devlette siyasi kesimin etkin olduğu iktidardan ve yargının, onlara hesap sorması gereken yargının elleri bağlanmış durumda, izin verilmezse, hatta izin verilmesi asla mümkün değil, onlara hesap soramıyor yargı, yargı kendi içerisinde de birbirine hesap soramıyor. Yüksek dereceli mahkemelerimizin üyelerine suç işlediklerinde hesap sorulamıyor. Bu bakımdan Türkiye’nin yargı tasarımında hesap verilirliğinin aksadığı bir yapılanma var, bu yapısal sorunu bizim çözmemiz gerekiyor.

    “PARTİLİ OLMASI CUMHURBAŞKANI’NA MECLİS’İ BAYPAS ETME İMKÂNI VERİYOR”

    2023 seçimlerinden önce Türkiye’nin önüne asırlık bir fırsat penceresi çıkıyordu. Bir kurtarıcı olmadan asırlık bir fırsat penceresini Türkiye’ye açabilirdi. Şöyle ki Cumhurbaşkanlığı sisteminin getirdiği sorunlar biliniyor ve bu sorunların çözümü için iktidar tarafı bir baskıyı kendisinde hissediyor, bu sorunları çözmek için muhalefetin desteğine ihtiyaç olduğu için bir pencere açmaya çalışıyordu. Seçimlerden 3 sene önce bu konuda bir heyecan da toplumda oluşmuştu ama onlar böyle bir şey başlatamadılar.

    Cumhurbaşkanlığı sisteminde dikkat ederseniz bir tehlike var. Partili olması Cumhurbaşkanı’na Meclis’i baypas etme imkânını veriyor. Bütün tedbirleri aldınız, Cumhurbaşkanı aynı zamanda Meclis’teki çoğunluğun da başı olduğu zaman, yani güvenoyuna bağlasanız güvenoyunu alır, güvensizlikle düşürelim deseniz, güvensizlik ortaya çıkarılamaz. Dolayısıyla Cumhurbaşkanı’nın partili olmasının bir sakıncası olduğunu düşünmüyorum ben fakat Meclis’te tek başına ya da bir koalisyon ortağıyla birlikte çoğunluk olmasının Meclis’i baypas ettiğini düşünüyorum. Meclis o zaman bir noter hâline geliyor.”

  • TBMM’DE BÜTÇE GÖRÜŞMELERİ… BEKİR BAŞEVİRGEN: “BU SEÇİM HALKIN YANINDA OLANLARLA, HALKA RAĞMEN BU BÜTÇEYİ SAVUNANLAR ARASINDA OLACAK”

    CHP Manisa Milletvekili Bekir Başevirgen, TBMM Genel Kurulu’nda, “Bu seçim gerçek enflasyonu iliğinde kemiğinde hissedenlerle halkı uydurma verilerle kandırmaya çalışanlar arasında olacak. Bu seçim, çocuğu için muayene randevusu bulamayanlarla, sığınmacılara sağlık hizmetini parasız ve sınırsız verenler arasında olacak. Bu seçim kepenk kapatan yüz binlerce esnafla, vergi borçları bir kalemde silinen yandaşlar arasında olacak. Bu seçim, açlığa terk edilen işçi ve emeklilerle, dakikada 23 bin lira harcayan saray arasında olacak. Yani bu seçim, halkın yanında olanlarla, halka rağmen bu bütçeyi savunanlar arasında olacak” dedi.

    TBMM Genel Kurulu’nda 2024 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi, 2022 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifi ile Sayıştay raporlarının görüşmeleri devam ediyor. Bugün Genel Kurul’da 2024 yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi’nin 10. maddesi üzerine konuşan CHP Manisa Milletveki Bekir Başevirgen, şunları söyledi:

    “BEN EKONOMİSTİM DİYENLERİN YANLIŞ EKONOMİ POLİTİKALARI YILLARDIR ÜLKEMİZİ BÜYÜK BİR KARANLIĞA SÜRÜKLEDİ

    “Ben ekonomistim diyenlerin yanlış ekonomi politikaları yıllardır ülkemizi büyük bir karanlığa sürükledi. Bu yönetim ülkeyi öyle bir batırdı ki 85 milyon insan bir avuç karuna çalışır oldu. Eğitimden sağlığa, adaletten sosyal yardım ve güvencelere, düşük enflasyon hedefinden, kişi başı milli gelire kadar her alanda büyük bir yıkım yaşandı. Eğitim sistemi çöktü. ‘Her ile üniversite’ politikasıyla akademinin içi boşaltıldı. Yurtlarda öğrencilerin barınma sorunu çözülemezken, öğrenciler devletin himayesinde göz göre göre öldü. Et, süt, yumurta girmeyen evlerde çocuklar beslenemediği gibi okulda da beslenme çantaları boş kaldı. Koca devlet, okullarda çocuklara bir öğün ücretsiz yemek veremedi. Merkez Bankası Başkanı bile pahalı diye kiralık eve çıkamazken, ev sahibi ve kiracılar birbirine düştü, toplumsal bir kriz çıktı.

    “GELIRI GIDERINI KARŞILAYAMAYAN VATANDAŞ BORÇ BATAĞINA SAPLANDI”

    Devlet hastanelerinde tedaviye erişim imkansız hale geldi, ‘Giderlerse gitsinler’ denilen hekimler, geleceğini yurt dışında arar oldu. Türkiye, hukukun üstünlüğü endeksine göre dünya genelinde 142 ülke arasında 117’nci sırada yer aldı, ülkede adalet kalmadı. 2023’te ‘Kişi başı geliri 25 bin dolara çıkaracağız’ diyen iktidar bu hedefin yarısına bile ulaşamadı, fakirlik arttı. İşsizlik oranı yüzde 7’ye gerileyecekti, şu an işsizlik yüzde 8,5. Ülkede 9 milyon işsiz var. Her 5 gençten, her 3 kadından biri işsiz. Emeklilerin yarısı 7 bin 500 lira emekli maaşı alırken, çalışanların yarısı 11 bin 402 liralık asgari ücrete mahkum oldu. Ülkede emeğin değeri kalmadı. Yoksulluk oranı yüzde 37,5’ a, sosyal yardım alan hane sayısı 4 milyon 400 bine, sosyal yardımlardan yararlanan kişi sayısı da 17 milyon 600 bine ulaştı. Nüfusun yüzde 98’i açlık ve yoksulluk sınırının altında yaşamaya mahkum oldu. Enflasyon tek haneye düşecekti, bugün TÜİK’in makyajlı enflasyonu yüzde 62. Geliri giderini karşılayamayan vatandaş borç batağına saplandı. Bankalara 2 trilyon 613 milyar lira borçlandı. İcra dairelerine gelen dosya sayısı 13 milyona çıktı.

    “TARIM ÜLKESİNDE AÇLIĞIN KRİZE DÖNÜŞMESİ AKP İKTİDARININ EN BÜYÜK AYIBIDIR”

    Ülkedeki en büyük sorun açlık ve yoksulluk. Bizim gibi bir tarım ülkesinde açlığın krize dönüşmesi AK Parti iktidarının en büyük ayıbıdır. Açız. Çünkü maliyet yükü altında ezilen çiftçi üretemiyor. Açız, çünkü iktidar kendi çiftçisine vermesi gereken desteği ithalat yoluyla yabancı çiftçilere veriyor. Açız, çünkü milletin efendisi hak ettiği değeri görmüyor. Bu bütçe kabul edilirse, paradan para kazananlara, tüccarlara ve çok uluslu kartellere oluk oluk para akacak. Çukurovalı pamuk, Egeli zeytin ve Akdenizli narenciye üreticisinin, İç Anadolulu tahıl, Karadenizli fındık ve Rizeli çay üreticisinin, Trakyalı sütçünün, Doğu Anadolulu besicinin payına ise faiz, borç ve sefalet düşecek. Memleketin her yerinde olduğu gibi, Manisalı üzüm üreticileri de çok zor durumda. Bu yıl dolu, don ve aşırı yağışların verdiği zararın yanı sıra özellikle Mildiyö hastalığı nedeniyle Sultaniye kuru üzümde rekolte ve kalite çok düşük oldu. Maliyetlerdeki aşırı artış ve verim düşüklüğü nedeniyle üretici zararına üzümünü satmak zorunda bırakıldı. Bunun sorumlusu TMO’dur. Bunun sorumlusu üzümün taban fiyatını Manisa’ya gelerek bizzat tüccara soran, tüccarın da dediğini yapan Cumhurbaşkanı Erdoğan’dır.

    “BU SEÇİM HALKIN YANINDA OLANLARLA, HALKA RAĞMEN BU BÜTÇEYİ SAVUNANLAR ARASINDA OLACAK”

    Bu seçim farklılıklarımızın yarıştığı bir seçim olmayacak. Bu seçim zararına üretim yapan çiftçilerle paradan para kazanan tüccarlar arasında olacak. Bu seçim gerçek enflasyonu iliğinde kemiğinde hissedenlerle halkı uydurma verilerle kandırmaya çalışanlar arasında olacak. Bu seçim, çocuğu için muayene randevusu bulamayanlarla, sığınmacılara sağlık hizmetini parasız ve sınırsız verenler arasında olacak. Bu seçim kepenk kapatan yüz binlerce esnafla, vergi borçları bir kalemde silinen yandaşlar arasında olacak. Bu seçim, açlığa terk edilen işçi ve emeklilerle, dakikada 23 bin lira harcayan saray arasında olacak. Yani bu seçim, halkın yanında olanlarla, halka rağmen bu bütçeyi savunanlar arasında olacak.”

  • TBMM’DE BÜTÇE GÖRÜŞMELERİ… SEYİT TORUN: “MERKEZİ HÜKÜMET BÜTÇESİNİ YAPAN DA BU BÜTÇEYİ HORTUMLAYANLAR DA AYNI SİYASİ İTİFAKIN MÜTTEFİKİDİR. BİZ BU AYRIMCI, RANTÇI BÜTÇEYE RET OYU VERİYORUZ”

    CHP Ordu Milletvekili Seyit Torun, TBMM Genel Kurulu’nda, “Bu şartlar altında 2024 bütçesini reddediyoruz. Merkezi hükümet bütçesini yapan da bu bütçeyi hortumlayanlar da aynı siyasi ittifakın müttefikidir. Biz bu ayrımcı, rantçı bütçeye ret oyu veriyoruz. 31 Mart 2024’te yerel yönetimler seçimleriyle birlikte bu haksızlığa son vereceğiz. Halkın iktidarını yeniden kuracağız” dedi.

    TBMM Genel Kurulu’nda 2024 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi, 2022 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifi ile Sayıştay raporlarının görüşmeleri devam ediyor. Bugün Genel Kurul’da 2024 yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi’nin 10. maddesi üzerine konuşan CHP Ordu Milletvekili Seyit Torun, şunları söyledi:

    “21 YILDIR BELEDİYELERİN İÇİNİ BOŞALTMAK VE MUHALEFET BELEDİYELERİNE VESAYET KURMAK İÇİN KANUN ÇIKARTIYOR, BÜTÇE YAPIYORSUNUZ”

    “AKP’nin adında geçen adaletin ‘A’sı dahi olmadığı bu bütçe, bir rant bütçesidir. 21 yıldır belediyelerin içini boşaltmak ve muhalefet belediyelerine vesayet kurmak için kanun çıkartıyor, bütçe yapıyorsunuz. 2013 yılında Ordu’yu, seçmen taşıyarak büyükşehir yaptınız. Hani hizmetler büyüyecekti, gelen kaynaklar çok olacaktı diye herkes beklenti içine girdi ama sadece sorunlar büyüdü. Kırsalın içini boşalttınız. Birçok kent tüzel kişiliğine el koyarak oradaki çiftçiyi mağdur ettiniz. Bütün belediyelere vesayet koydunuz, yetkilerini gasp ederek vatandaşın anayasal hakkını elinden aldınız.

    “CUMHUR İTTİFAKI BELEDİYELERİNİZE KAMUNUN HER TÜRLÜ İMKANINI SUNDUNUZ AMA MUHALEFET BELEDİYESİNE ZIRNIK KOKLATTINIZ”

    Cumhur İttifakı belediyelerinize kamunun her türlü imkanını sundunuz ama muhalefet belediyesine zırnık koklattınız, borçlandırma yetkisini dahi alma hakkını elinden aldınız. Maalesef şu anda belediyelerimiz borç batağı içerisinde. Bir İller Bankası var ki belediyelerden ayrılan kaynakla finanse edilen, tam bir ayrıştırmanın içerisinde. Özellikle bağışların yüzde 92’sini Cumhur İttifakı belediyelerine yapıyor. Bu ayrıştırmacılık değil de nedir? İller Bankası’ndan şu anda bizim belediyelerimize kredi dahi verilmiyor. Bir Türkiye Belediyeler Birliği var ki belediyelerin bütçesinden kesilerek kaynak oluşturuluyor, hibelerinin yüzde 97’si Cumhur İttifakı belediyelerine. Siz sadece belediye başkanlarını cezalandırmıyorsunuz, orada yaşayan vatandaşları da cezalandırıyorsunuz. Bu vicdansızlığı da maalesef yapıyorsunuz.

    “BURADA BARİ PARTİZANLIK YAPMAYIN. DİRİ ÜZERİNDEN YAPIYORUNUZ ÖLÜLERİMİZE BARİ SAYGI GÖSTERİN”

    İzmir Büyükşehir Belediyemizin mezarlık tahsisleri bakanlık tarafından bekletiliyor. Tahsisi için başvurulan arazilerin toplam genişliği 790 bin metrekare. Buraya sonuçta ölüler defin olacak bu acil bir iş. Burada bari partizanlık yapmayın. Diri üzerinden yapıyorsunuz ölülerimize bari saygı gösterin, ölüleri bile cezalandırmaya çalışıyorsunuz. Aynı süreçte ihaleye fesat karıştırmak ve rüşvet suçlarından hapis cezası alan 2 belediyeye hala dokunmadınız, hiçbir işlem yapmıyorsunuz.

    “YEREL YÖNETİMLER BAKANLIĞI’NIN BİR AN ÖNCE KURULMASI LAZIM”

    Yerel Yönetimler Bakanlığı’nın bir an önce kurulması lazım. Yerel yönetimler çok önemli. Bir an önce de Yerel Yönetimler Yasasıyla ilgili sorunları çözecek, yerinden yönetimi güçlendirecek bir iradeyi de ortaya koymak gerekir. Bu şartlar altında 2024 bütçesini reddediyoruz. Merkezi hükümet bütçesini yapan da bu bütçeyi hortumlayanlar da aynı siyasi ittifakın müttefikidir. Biz bu ayrımcı, rantçı bütçeye ret oyu veriyoruz. 31 Mart 2024’te yerel yönetimler seçimleriyle birlikte bu haksızlığa son vereceğiz. Halkın iktidarını yeniden kuracağız.”