Blog

  • SANATÇI AYLA ALGAN, 86 YAŞINDA HAYATINI KAYBETTİ

    SANATÇI AYLA ALGAN, 86 YAŞINDA HAYATINI KAYBETTİ

    Sanatçı Ayla Algan, geçirdiği beyin kanaması sonucu 86 yaşında hayatını kaybetti.

    Oyuncu, yönetmen ve şarkıcı Ayla Algan, geçirdiği beyin kanaması nedeniyle 86 yaşında hayatını kaybetti. Sanatçının cenaze töreni, 6 Ocak Cumartesi günü saat 10.30’da Harbiye Muhsin Ertuğrul Sahnesi’nde yapılacak. Algan’ın cenazesi, Teşvikiye Cami’sinde kılınacak namazın ardından Aşiyan Mezarlığı’nda toprağa verilecek. 

    AYLA ALGAN KİMDİR?

    29 Ekim 1937’de İstanbul’da doğan Algan; çocukluğunda piyano, bale ve şan dersleri aldı. Ortaokulu, İstanbul’daki Notre Dame de Sion’da; liseyi Fransa’daki Versay Lisesi’nde okudu. Lise öğrenimi devam ederken tanıştığı Beklan Algan ile evlendi. Eşi ile birlikte Amerika’da New York Actor Studio Actor’s Repertuary Theatre’s of Broadway’de sahne eğitimi alan sanatçı, Türkiye’ye döndükten sonra İstanbul Şehir Tiyatroları’nın kadrosuna girdi ve 1961’de Tarla Kuşu oyunu ile tiyatroda ilk rolünü oynadı.

    Aynı yıl Hamlet oyununda rol aldı; hem Ophelia hem de erkek rolü olmasına rağmen Hamlet karakterini canlandırdı. Bu nedenle ‘Erkek Hamlet’ olarak anıldı. 1972-1979 yılları arasında Paris’te yaşadı ve müzikle ilgilendi. 1972’de Turizm Bakanlığı’nın isteği üzerine Yunus Emre’nin 650. yıl dönümü için bir albüm hazırladı. 1975 yılında dünyaya gelen kızına Yunus Emre’den esinlenerek ‘Sevi’ adını koydu.

    1984 yılında ise Erol Keskin, Beklan Algan, Prof. Cevat Çapan, Taner Barlas, Ahmet Levendoğlu, Macit Koper, Haluk Şevket, Yekta Kara, Müge Gürman, Metin Deniz, Ergüder Yoldaş, Prof. Süleyman Velioğlu, Oben Güney gibi meslektaşlarıyla BİLSAK Tiyatro Atölyesi’ni kurdu. 1988 yılında ise Beklan Algan, Erol Keskin, Haluk Şevket Ataseven ile birlikte Tiyatro Araştırma Laboratuvarı’nı (TAL) kurdu ve burada pek çok deneysel projeye imza atarak genç tiyatro oyuncularının eğitimine katkıda bulundu. Ayrıca 1996 yılında İstanbul Şehir Tiyatroları’nda Genel Sanat Yönetmeni Yardımcılığı yaptı. 1999-2001 sezonunda Kenan Işık’ın İstanbul Büyükşehir Belediyesi Şehir Tiyatroları’nda sahnelediği Şeyh Galip’in ‘Aşk Hastası’ oyununda oynadıktan sonra Şehir Tiyatroları’ndan emekli oldu. 

    Koroporte Sanat Grubu’nun hem tiyatro eğitmeni hem de anlatıcısı olarak, Koroporte’nin İş Sanat’ta sahnelenen ‘Hayvanlar Karnavalı 2005-2006-2007’ ve ‘Bir Sergiden Tablolar 2007-2008’ gösterilerinde rol aldı. 2011 yılında İstanbul Drama Sanat Akademisi Genel Sanat Yönetmenliği ve bunun yanında, tiyatro ve yaratıcı drama metodu kullanarak yabancı dil eğitimi olan “İngilizce Tiyatro Sertifika Programı” ve “Sinema-Tiyatro Oyunculuk Atölyesi” eğitmenliği görevlerini üstlendi.

  • SİME-SEN GENEL BAŞKANI BAYTEMİR: “REEL ENFLASYON İLE KIYASLANDIĞINDA BU ZAM, KAMU ÇALIŞANLARININ ALIM GÜCÜNÜ YÜKSELTMEYECEĞİ GİBİ İLK ÜÇ AYIN SONUNDA HIZLICA ERİYECEKTİR”

    SİME-SEN GENEL BAŞKANI BAYTEMİR: “REEL ENFLASYON İLE KIYASLANDIĞINDA BU ZAM, KAMU ÇALIŞANLARININ ALIM GÜCÜNÜ YÜKSELTMEYECEĞİ GİBİ İLK ÜÇ AYIN SONUNDA HIZLICA ERİYECEKTİR”

    Sivil Memurlar Sendikası (Sime-Sen) Genel Başkanı Kenan Haluk Baytemir, TÜİK’in aylık ve yıllık bazda açıkladığı enflasyon rakamlarına ilişkin “Bu rakamların gerçeği yansıtmadığı, çarşı pazardaki enflasyonun çok daha yüksek olduğu başta düşük ücretli kamu çalışanları olmak üzere tüm dar gelirliler tarafından hissedilen bir gerçektir. Reel enflasyon ile kıyaslandığında bu zam kamu çalışanlarının alım gücünü yükseltmeyeceği gibi ilk üç ayın sonunda hızlıca eriyecektir. Enflasyon farkı bir zam değildir. Enflasyon farkının üstüne, belirlenecek refah payının da mutlaka kamu çalışanlarına verilmesi gerek” açıklamasını yaptı.

    Sivil Memurlar Sendikası Genel Başkanı Kenan Haluk Baytemir, yaptığı yazılı açıklamayla TÜİK’in yüzde 2.93 olarak açıkladığı aralık ayı enflasyonuna ve yüzde 64,77 olarak duyurduğu 2023 yılı toplam enflasyon rakamlarına tepki gösterdi. Baytemir’in açıklaması şöyle:

    “Bu rakamların gerçeği yansıtmadığı, çarşı pazardaki enflasyonun çok daha yüksek olduğu başta düşük ücretli kamu çalışanları olmak üzere tüm dar gelirliler tarafından hissedilen bir gerçektir. Aşırı yükselen ev kiraları; sağlıklı, dengeli ve yeterli beslenebilmek için yapılması gereken aylık gıda harcaması ile giyim, elektrik, su, yakıt, ulaşım, eğitim, sağlık gibi temel giderleri güç bela karşılayan kamu çalışanlarının belini iyice bükmektedir

    Büyükşehirlerde göreve başlayan yeni memurların arasında geçinemediği için istifa edenler var. Oransal olarak bakıldığında bu oran yüksek görünecektir. Ancak reel enflasyon ile kıyaslandığında bu zam kamu çalışanlarının alım gücünü yükseltmeyeceği gibi; ilk üç ayın sonunda hızlıca eriyecektir. Enflasyon farkı bir zam değildir. Enflasyon farkının üstüne, belirlenecek refah payının da mutlaka kamu çalışanlarına verilmesi gerek.

    “ORANSAL ZAMLA KAMU ÇALIŞANLARININ MAAŞLARINDA MAKAS AÇILIYOR”

    Üstelik yüzdelik oranlarla devlet memurlarına zam vermenin çok alana daha çok, az alana daha az zam verilmesi sonucunu doğurduğunu görmek gerekiyor. Bu anlayışla yapılan her zam ile kamu çalışanlarının maaşlarında makas açılıyor. Zira yüzde 50 zam verildiğinde 50 bin TL maaş alan bir çalışan; sadece 22 bin TL maaş alan bir çalışanın maaşından daha fazla zam almış oluyor. Her kesimin devletten beklenti ve talepleri var fakat dar gelirlinin daha çok gözetilmesi ve desteklenmesi gerek. Enflasyonla mücadele edilirken dar gelirli kamu çalışanlarını korumak adına; vergi dilimlerinin yüzde 15’e sabitlenmesini, enflasyon farkının eşel mobil sitemi ile her ay maaşlara yansıtılmasını, enflasyon farkının üzerine mutlaka belirlenecek bir refah payının da zam olarak verilmesini ve tüm kamu personeline kira yardımı yapılmasını talep ediyoruz.”

     

     

    z.”

  • MÜHİP KANKO, RUHSATSIZ SİLAH KULLANIMINDA CEZALARIN ARTIRILMASI İÇİN KANUN TEKLİFİ VERDİ: “SON BİR YILDA YAŞANAN 4 BİN DOLAYINDAKİ SİLAHLI ŞİDDET OLAYINDA İŞLENEN CİNAYETLERDE KULLANILAN SİLAHLARIN YÜZDE 90’I RUHSATSIZ”

    MÜHİP KANKO, RUHSATSIZ SİLAH KULLANIMINDA CEZALARIN ARTIRILMASI İÇİN KANUN TEKLİFİ VERDİ: “SON BİR YILDA YAŞANAN 4 BİN DOLAYINDAKİ SİLAHLI ŞİDDET OLAYINDA İŞLENEN CİNAYETLERDE KULLANILAN SİLAHLARIN YÜZDE 90’I RUHSATSIZ”

    CHP Kocaeli Milletvekili Mühip Kanko, ruhsatsız silahlarla ilgili cezaların artırılması için TBMM Başkanlığı’na kanun teklifi verdi. Kanko, “Son bir yılda 4 bin dolayında silahlı şiddet olayının basına yansıdığı, 2 bin 300 dolayında yurttaşımızın yaşamını yitirdiği, işlenen cinayetlerde kullanılan silahların yüzde 90’nın ruhsatsız olduğu dramatik bir gerçeklikle karşı karşıyayız. Bu bağlamda, ruhsatsız silah bulundurma, ruhsatsız silah kullanma, silahla yaralama, silahla tehdit gibi suçlarda ceza oranlarının arttırılması caydırıcılık açısında önemli bir adım olacaktır” dedi.

    CHP Kocaeli Milletvekili Mühip Kanko, ruhsatsız silahlarla ilgili cezaların artırılması için TBMM Başkanlığı’na kanun teklifi verdi. Kanko, teklifin gerekçesinde şunları kaydetti: 

    “Ülkemizde bulunan her 10 silahtan 9’unun ruhsatsız olduğu bu kanun teklifiyle, ruhsatsız silah taşıyan, bulunduran ve suça karışan kişilerin cezaları artırılarak, caydırıcılığı ön planda tutmak adına kişinin hapis cezasına kesin olarak çarptırılması esas alınmakta. Ruhsatsız silah bulundurma ve taşıma yasası olan 6136 sayılı Ateşli Silahlar Kanunu uyarınca ‘1 yıldan 3 yıla kadar hapis cezası ve otuz günden yüz güne kadar adli para cezası’ ibaresi ‘üç yıldan altı yıla kadar hapis ve yüz günden üç yüz güne’ şeklinde değiştirilmesini içermektedir.

    “RUHSATSIZ SİLAH TİCARETİ İLE BİRLİKTE YARALAMA, CİNAYET VE ÇETE FAALİYETLERİNDE YAŞANAN ARTIŞ, MASUM VATANDAŞLARIMIZIN GÜVENLİĞİNİ TEHDİT EDER BOYUTLARA ULAŞMIŞTIR”

    Bireysel silahlanmanın ve ruhsatsız silahlardaki cezaların caydırıcı olmaması Koçali’de maalesef çok canımıza mal oldu. Son yıllarda ruhsatsız silah ticareti ile birlikte, yaralama, cinayet, çete faaliyetleri ve sokak çatışmalarında yaşanan artış, masum vatandaşlarımızın güvenliğini tehdit eder boyutlara ulaşmıştır. Yapılan araştırmalar ve istatistiki bilgilere göre, Türkiye’de şiddet ve suç olgularında kullanılan ateşli silahların büyük çoğunluğunun ruhsatsız olduğu görülmektedir. Özellikle son zamanlarda yaşanan şiddet olaylarında kullanılan suç aletlerinin başında ateşli silahlar gelmektedir.

    “İŞLENEN CİNAYETLERDE KULLANILAN SİLAHLARIN YÜZDE 90’I RUHSATSIZ”

    Son bir yılda 4 bin dolayında silahlı şiddet olayının basına yansıdığı, 2 bin 300 dolayında yurttaşımızın yaşamını yitirdiği, işlenen cinayetlerde kullanılan silahların yüzde 90’nın ruhsatsız olduğu dramatik bir gerçeklikle karşı karşıyayız. Ateşli silahlar içinde özellikle ruhsatsız olanları, ülkemizin kanayan yarası haline geldiği gibi kangrene dönüşmüş bir sorun haline gelmiştir. Kadın cinayetlerinin baş aktörü olan bu ruhsatsız silahlarla ilgili caydırıcı önlemlerin biran önce hayata geçirilmesi şarttır. Ruhsatsız silah kullanımının artması, sivil vatandaşlar arasındaki güveni sarsmakta ve kamusal alanda bir güvenlik riski oluşturmaktadır. Bu noktada, mevcut cezai yaptırımların gözden geçirilerek güçlendirilmesi toplumun huzuru ve can güvenliği açısından büyük önem arz etmektedir.

    “BU DEĞİŞİKLİKLER, RUHSATSIZ SİLAH KULLANIMINI CİDDİ ŞEKİLDE AZALTARAK TOPLUM GÜVENLİĞİNİ ARTIRACAK”

    Bu bağlamda, ruhsatsız silah bulundurma, ruhsatsız silah kullanma, silahla yaralama, silahla tehdit gibi suçlarda ceza oranlarının arttırılması caydırıcılık açısında önemli bir adım olacaktır. Bu değişiklikler, ruhsatsız silah kullanımını ciddi şekilde azaltarak toplum güvenliğini artıracağı gibi vatandaşlarımızın güvenliğini sağlama yönünde etkili bir adım olacaktır. Ruhsatsız silahlanma toplumda, güvenlik riski, toplumsal huzursuzluk, suçların artması, kamu güvenliği tehlikesi, aile içi şiddet, sokak çatışmaları gibi birçok kriminal olaya zemin hazırlamakta ve bu kaotik durumlarda suç aleti olarak kullanılmaktadır.

    Ruhsatsız silah bulundurma ve taşıma yasası olan, 6136 sayılı Ateşli Silahlar Kanunu uyarınca ‘1 yıldan 3 yıla kadar hapis cezası ve otuz günden yüz güne kadar adli para cezası’ olarak uygulanmasının caydırıcılığı olmadığı her yıl ruhsatsız silah rakamlarındaki artışla da gözler önüne serilmektedir. Ülkemizde bulunan her 10 silahtan 9’unun ruhsatsız olduğu gerçeğinden yola çıkarak, toplumun huzuru ve güveni adına hazırladığımız bu kanun teklifiyle, ruhsatsız silah taşıyan, bulunduran ve suça karışan kişilerin cezaları artırılarak, caydırıcılığı ön planda tutmak adına hapis cezasına kesin olarak çarptırılması esas alınmaktadır.”

  • SEZGİN TANRIKULU: “YASAYA RAĞMEN ZORUNLU ŞEKİLDE EMEKLİ EDİLMEK İSTENEN DİYARBAKIR İL SAĞLIK MÜDÜRLÜĞÜ İŞÇİLERİ GÖREVE GERİ ÇAĞRILDI”

    SEZGİN TANRIKULU: “YASAYA RAĞMEN ZORUNLU ŞEKİLDE EMEKLİ EDİLMEK İSTENEN DİYARBAKIR İL SAĞLIK MÜDÜRLÜĞÜ İŞÇİLERİ GÖREVE GERİ ÇAĞRILDI”

    CHP Diyarbakır Milletvekili Sezgin Tanrıkulu, Mart 2023’te yürürlüğe giren yasayla zorunlu emeklilik uygulamasının kaldırılmasına karşın istekleri dışında emekli edilmek istenen Diyarbakır İl Sağlık Müdürlüğü bünyesindeki yaklaşık 180 kamu işçisinin karardan vazgeçilmesiyle göreve geri çağrıldığını duyurdu.

    Diyarbakır İl Sağlık Müdürlüğü bünyesinde çalışan yaklaşık 180 işçi, 1 Mart 2023’te yürürlüğe giren yasayla kaldırılan zorunlu emekliliğe rağmen istekleri dışında emekli edilmek istenmişti. CHP Diyarbakır Milletvekili Sezgin Tanrıkulu, işçilerin durumdan şikayet etmeleri üzerine bugün Diyarbakır İl Sağlık Müdürlüğü binası önünde yaptığı açıklamayla karara tepki göstermişti.

    Tanrıkulu, bugün sosyal medya hesabından yaptığı paylaşımla gelen tepkilerin ardından Sağlık Bakanı Fahrettin Koca’nın da araya girmesiyle karardan vazgeçildiğini duyurdu. Tanrıkulu, karardan vazgeçilmesinin ardından yaklaşık 180 kamu işçisinin emeklilik işlemlerinin iptal edildiğini ve yeniden göreve çağrıldıkları bilgisini paylaştı.

  • ÖZGÜR ÖZEL: “TBMM’Yİ, İRADESİNE KARŞI YAPILAN DARBE GİRİŞİMİ İÇİN OLAĞANÜSTÜ TOPLANTIYA ÇAĞIRIYORUZ. 14 OCAK PAZAR GÜNÜ TÜM VATANDAŞLARIMIZI TANDOĞAN MEYDANI’NDA MİTİNGİMİZE DAVET EDİYORUM”

    ÖZGÜR ÖZEL: “TBMM’Yİ, İRADESİNE KARŞI YAPILAN DARBE GİRİŞİMİ İÇİN OLAĞANÜSTÜ TOPLANTIYA ÇAĞIRIYORUZ. 14 OCAK PAZAR GÜNÜ TÜM VATANDAŞLARIMIZI TANDOĞAN MEYDANI’NDA MİTİNGİMİZE DAVET EDİYORUM”

    CHP Genel Başkanı Özgür Özel; Yargıtay 3. Ceza Dairesi’nin cezaevindeki Milletvekili Can Atalay’ın hakkındaki ikinci hak ihlali kararına da uymamasının ardından aldığı CHP Parti Meclisi’nin aldığı kararları açıkladı. Özel, “TBMM’yi kendi iradesine karşı yapılan bu darbe girişimi için önümüzdeki salı günü saat 15.00’te olağanüstü toplantıya çağırıyoruz… 14 Ocak Pazar günü; tüm vatandaşlarımızı, tüm siyasi partileri, tüm meslek örgütlerini, tüm sivil toplum örgütlerini ve bu ülkenin geleceğine sahip çıkmak isteyen her ferdini, bilhassa gençlerini Tandoğan Meydanı’nda saat 13.00’te geleceğimize, adalete, hukuka ve ülkemize sahip çıkan mitingimize davet ediyorum” dedi.

    CHP MYK ve PM toplantıları bugün CHP Genel Merkezi’nde, CHP Genel Başkanı Özgür Özel’in başkanlığında toplandı. CHP Lideri Özel, PM toplantısının son kısmında; açıklama yaptı. Özel; Anayasa Mahkemesi’nin cezaevindeki Milletvekili Can Atalay hakkındaki ikinci hak ihlali kararının ardından, İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi’nin ilk hak ihlali kararında olduğu gibi dosyayı Yargıtay 3. Ceza Dairesi’ne göndermesini; Yargıtay 3. Ceza Dairesi’nin de yine ilk kararda olduğu gibi Anayasa Mahkemesi’nin kararına uymama kararı almasını değerlendirdi.

    Özel; TBMM Genel Kurulu’nu 9 Ocak Salı günü olağanüstü toplantıya çağıracaklarını; 14 Ocak Pazar günü de “sahip çıkıyoruz” sloganı ile Ankara Tandoğan Meydanı’nda miting düzenleyeceklerini açıkladı.

    Özel, Parti Meclisi toplantısının son bölümünde şunları söyledi:

    ÖN SEÇİM YAPTIĞIMIZ BÖLGELERDEKİ ADAYLARI SANDIK SONUÇLARINA AYNEN UYARAK ADAYLAŞTIRIYORUZ: CHP’nin PM toplantısının son kısmını, basına açarak ve toplantımızda aldığımız kararları halkımıza, milletimize paylaşarak sonlandırmak istedik. Bugün PM’miz toplanarak yaklaşan yerel seçimlere ilişkin belediye başkan adaylarımızın belirlenme sürecinde, yeni adayların açıklanmasına yönelik gündemle toplanacaktı neredeyse her hafta yaptığımız gibi. Ancak ülkemiz, olağanüstü günlerden geçiyor. Ve dün ortaya çıkan bir karar, bugün bizim yerel seçim gündemiyle aday belirlemememiz ve bunun üzerinden biz gündemi takip etmemizi olanaklı kılmadı. Bu toplantımızı önümüzdeki hafta tahminen çarşamba gününe aldık. Ve bugün beklenen kararlar ve o güne kadar belirginleşecek adaylıkları sizlerle paylaşacağız. Ancak ilk bilgi olarak, temel prensip olarak ön seçim yaptığımız bölgelerdeki adayları sandık sonuçlarına aynen uyarak adaylaştırıyoruz. Geçtiğimiz hafta, ön seçimi tamamlanan arkadaşlarımızın aday olarak bildirilmesini bugün karara bağladık. O konuda herhangi bir gecikme yaşamamak adına.

    GEZİ DAVASI, RECEP TAYYİP ERDOĞAN’IN KENDİSİNİ MEŞRULAŞTIRMAK İÇİN SUÇSUZ İNSANLARI ŞEYTANLAŞTIRDIĞI BİR DAVADIR: Ancak onun dışında PM’miz tamamen karşı karşıya olduğumuz yargı eliyle Anayasa’yı askıya alma, Anayasa’yı yok sayma ve anayasasızlaştırma suretiyle bir sivil darbe girişimini gündemine almış durumda. Öncelikle şunu söyleyelim: Dün Yargıtay 3. Ceza Dairesi’nin aldığı karar, Hatay halkı tarafından milletvekili olarak seçilmiş olan Can Atalay’ın salıverilmemesine, dokunulmazlık hakkından yararlanmasına, yargılamasının durdurulmasına ve gereğinin yapılmasına yönelik bir karar ve bir kriz olarak görünmekle beraber bunu çok aşan bir noktaya gelmiş durumdadır. Bugün eğer ki Can Atalay, serbest kalmış olsaydı bugün onunla birlikte aynı koğuşta, aynı hücrede esir tutulan Tayfun Kahraman, bir başka hücrede esir tutulan Osman Kavala, Bakırköy Kadın Cezaevi’nde esir tutulan Mine Özerden, Çiğdem Mater yargılandıkları ve delil olmadığı için ikişer kez beraat ettikleri bu davada, ‘Birileri onları beraat ettirmek istedi ancak ben bunu kabul etmiyorum’ diyen Recep Tayyip Erdoğan’ın açık talimatıyla yeniden yargılanıp yine hiçbir delil olmadan, delillerin olmadığı bir ortamda tamamen hukuka aykırı bir şekilde ve bir kişinin husumeti sonucunda cezalandırıldıkları gerçeğini değiştirmezdi. Gezi Davası, baştan aşağıya hukuksuz bir davadır. Gezi Davası, Recep Tayyip Erdoğan siyasi kin davasıdır, siyasi kan davasıdır. Gezi Davası, Recep Tayyip Erdoğan’ın kendisini meşrulaştırmak için suçsuz insanları şeytanlaştırdığı bir davadır.

    ‘AĞAÇ KESİLMESİN’ DİYENDEN DARBECİ OLUR MU?: Bugün içeride tutulan o suçsuz insanlar, Gezi Olayları sırasında temsil ettikleri meslek örgütleri adına katıldıkları platformlarda, ara buluculuk rolü üstlenmişler ve o günlerde yapılan görüşmelerde, ‘Eğer şunlar yapılırsa Gezi Parkı boşalır’ şartları ortaya sürülürken örneğin hükümetin istifasını istememişlerdir. Dönemin başbakanının yurda gelmemesini talep etmemişlerdir -o zaman yurt dışındaydı-. Bakanların görevden uzaklaştırılmasını istememişlerdir. Onlar şartları çok basittir. Şu anda internete bakan tüm gençler görebilir, tüm vatandaşlarımız görebilir. Bu güzel insanlar; ağaçlar kesilmesin, bu parkın yerine topçu kışlası yapılmasın, Atatürk Kültür Merkezi (AKM) yıkılıp yerine AVM yapılmasın ve haksız yere gözaltına alınan üniversite, lise öğrencisi gençler, haksız yere gözaltında tutulan arkadaşlar bırakılsın demişler. Bunun neresi darbedir? Darbe başbakana, bakanlara, milletvekillerine karşı yapılır; yönetimini, devleti ele geçirmek için yapılır. ‘Ağaç kesilmesin’ diyenden darbeci olur mu? ‘AVM yapılmasın’ diyenler darbeci olur mu? Onlar, o gün bunları istemeseydi bugün orada övündükleri AKM değil, bir yandaşın AVM’si yükselecekti. Hepimiz biliyoruz, kimi kandırıyorsunuz? Orada bir AVM niyetiniz olmasa Taksim Platformu, neden ‘AKM yıkılıp AVM yapılmasın’ desin? Neden ‘Ağaçlar kesilip topçu kışlası yapılmasın’ desin? Bunun dışında ne talep ettiler? O yüzden bir büyük yalanı bir kez daha tarih önünde milletin vicdanında mahkum etmek boynumuzun borcudur.

    KİMSENİN AĞIRINA GİTMİYORSA, BU MİLLETİN AĞIRINA GİDİYORDUR: Orada haksız yere yargılananlardan bir tanesi de Can Atalay’dır. Ve Can Atalay milletvekili adayı olmuştur, Can Atalay Hatay’dan milletvekili seçilmiştir. Kararı, kim vermiştir? Hataylılar vermiştir. Can Atalay, milletvekilliği için başvurduğunda ona, milletvekili olabilirsin diye evrak verilmiştir. O evrakla ilgili seçim kuruluna başvurmuştur. Onun ismi birleşik oy pusulasına devlet tarafından etlenmiştir. Daha sonra seçilince adına düzenlenen mazbata avukatına, vekiline verilmiştir. O mazbata, TBMM’ye verilmiş, kayda sokulmuş, milletvekili olarak işlem yapılmış ve yemin töreninde herkes gibi sırası gelince oturumu yöneten en yaşlı üye sıfatıyla, Sayın Bahçeli tarafından; en genç üye katip üyeye verilen talimatla, ‘Hatay, okuyunuz’ denilmiş; Can Atalay’ın ismi okunmuş, ama kürsüye gelmemiştir. Çünkü birileri, Hatay halkına, ‘Siz milletvekili seçebilirsiniz ama siz bilmezsiniz, o bilir, onun talimatı ile biz biliriz’ demiştir. Birileri Can Atalay’a mazbata düzenleyenlere; ‘Biz bilmezsiniz, onun talimatı ile biz biliriz’ demiştir. Birileri, TBMM’yi hepimiz adına yöneten Bahçeli’ye; ‘sen bilmezsin, onun talimatı ile biz biliriz’ demiştir. Daha sonra Can Atalay, 600 milletvekilinin oyları ile İnsan Hakları Komisyonu’na seçilmiştir. Birileri, 600 milletvekiline; ‘Haydi oradan, siz bilmezsiniz, birinin talimatı ile biz biliriz’ demiştir. Mesele bu kadar açık, bu kadar nettir. Kimsenin ağırına gitmiyorsa, Meclis’in geçici başkanı sıfatıyla Devlet Bahçeli’nin ağırına gitmiyorsa; bu milletin ağırına gidiyordur. 600 milletvekilinin ağırına gitmiyorsa, bu milletin ağırına gidiyordur. Mahkemede tarafsız davranacağına yemin etmişlerin ağırına gitmiyorsa, bu milletin ağırına gidiyordur.

    ERDOĞAN, ANAYASAYI ORTADAN KALDIRMAYA ÇALIŞAN BU DARBE GİRİŞİMİNİN BAŞINDA OLDUĞUNU İTİRAF ETMİŞTİR: Mesele öyle Can Atalay meselesi falan filan değildir. Mesele birinin kin davası, kan davası uğruna; kendi yetkilerine aldığı bu anayasanın bir maddesini hiçe sayma meselesidir. O madde bugün, 153. maddedir…  Ama birisi, Erdoğan, anayasalar Erdoğan için yapılması gerekirken kendisi için anayasa yaptıran Erdoğan, kendisini bu anayasanın da üstünde görmektedir… 153. maddeyi yırtıp atmıştır. Onun adına beş hakim yapmıştır, ama sonra gelip o karara sahip çıkınca Recep Tayyip Erdoğan, anayasayı ortadan kaldırmaya çalışan bu darbe girişiminin başında olduğunu itiraf etmiştir. Bugün de Yılmaz Tunç, Erdoğan’ın atadığı Adalet Bakanı, kararı hatırlatıp, ‘Meclis’in önündedir’ diyerek, darbe girişiminin yaveri olduğunu, darbe girişiminin komutanının yaveri olduğunu itiraf etmiştir.

    BUGÜN DEVLETİ İNKAR ETMEK, DEVLETİ YÖNETMEK İLE GÖREVLENDİRİLMİŞ OLAN BİRİNE VE ONU DESTEKLEYEN DEVLET BEY’E DÜŞMEZ:

    Buradaki tehlike şudur: Bugün 153. Maddenin yırtılıp atılmasına ses çıkarmazsanız, bir gün gelirler, 75. Maddeyi yırtıp atarlar, artık biz milletvekili, Sayın Bahçeli milletvekili falan olmaz. Bugün Anayasa Mahkemesi yok hükmündeyse, yarın Millet Meclisi yok hükmündedir. Birgün sen bunu yaptın diye bundan cesaret alan biri, ‘Bence de 101 yok hükmündedir’ der, Cumhurbaşkanı yok hükmündedir. Yapılan iş bindiği dalı kesmektir, hepimizin meşruiyetini tartışmaya açmaktır. Varlığımızı borçlu olduğumuz, rengini bayraktan alan anayasayı tartışmaya açmaktır. Türkiye Cumhuriyeti Anayasası, bu toplumun ortak toplum sözleşmesidir. Sınırları korumak da o sınırları koruyan Mehmetçik de Silahlı Kuvvetler de ülke savaşa girse ülkeyi koruyan asker de asayişimizi sağlayan polis de öğrencimizi evladımızı okutan öğretmen de hastamıza bakan doktor da ilacını veren eczacı da bizi günü gelince savunan avukat da yetkisini bu anayasadan almaktadır. Anayasa yoksa devlet yoktur, devlet yoksa düzen yoktur. Bir ülkede iktidar, ama en çok iktidar devleti ve düzeni savunmak durumundadır. Bugün devleti inkar etmek, devleti yönetmek ile görevlendirilmiş olan birine ve onu destekleyen Devlet Bey’e düşmez. Onların görevi devleti korumak, devleti savunmaktır.

    MEMLEKET MUZ CUMHURİYETİNE DÖNÜŞMÜŞTÜR: Gücün zehirlediği bu şahıs ve güç zehirlenmesindeki bu şahsa kayıtsız destek veren bu yapı memleketi artık yönetilemez bir hale getirmiştir. Memleket muz cumhuriyetine dönüşmüştür. Muz Cumhuriyetlerinde bile kurallar vardır. Ve o muz ticareti bile o kurallara göre yapılmaktadır. Siz burada yazan kuralları terk ederseniz; muz ticareti bile yapamazsınız. Çünkü koyduğunuz kurala neye göre diye sorarlar.

    BU ANAYASANIN BİR MADDESİ ARTIK YOK DİYEN; YARIN ’SENİN MALIN DA YOK’ DER: Bu anayasa aynı zamanda senin babandan kalmış 80 metrekarelik dairenin de gücenesidir. Çünkü bu anayasada yazıyor, mülkiyet hakkı. Elindeki paranın, malının ve canının güvencesi bu anayasadır. Bu anayasanın bir maddesi artık yok diyen; yarın ’senin malın da yok’ der, ‘senin canını da korumam’ der, ‘canın da bana emanet’ der. O yüzden Anayasaya sahip çıkmak; bu ülkenin geleceğine, kendi çoluğunun çocuğunun geleceğine, güvencesine sahip çıkmaktır. Anayasayı savunmayan, üyesi olduğu sendikayı, meslek örgütlerini, bu memleketi savunamaz. Bu anayasa, bu memleketin anayasasıdır. O yüzden anayasalar, bu ülkedeki herkesin, bu ülkenin iyiliğini isteyen herkesin canı gibi savunması, malı gibi savunması ve gözü gibi bakması gereken belgelerdir. Hepimizin üzerinde uzlaştığı yapılardır.

    Bir gerçek var ki… Neyi unutturmaya çalışıyorlar? Birincisi yapmayın dediğimiz halde Suudi Arabistan’a gidip, Cumhuriyet’in 100. yılında, Cumhuriyet’ten önce kurulmuş iki kulübünün yaptığı Türkiye’nin onuru, gururu bir müsabakayı; Atatürk’e, Cumhuriyet’e saygısı olmayan, geldiğinde Anıtkabir’e gitmeyen, askerimizi Türkçe selamlamaktan imtina eden Suudi Arabistan’a götürenler; orada Atatürk’ü pazarlık konusu yapanlar bu milletin tamamından; CHP’lisinden İYİ Partilisine, MHP’lisinden AK Partilisine, HDP’lisinden bu Meclis’te bulunmayan partililerine herkesi utandırmışlardır.

    YILBAŞI GECESİNDEN DÖNENLERLE SABAH NAMAZA GİDENLERİ SÜRTÜŞTÜRMEDEN BİR TANSİYON BEKLENTİSİNE GİRMİŞLERDİR: O ayıplarını örtemeden 1 Ocak günü sabah erken saatlerde bir miting tertip etmişler. Yılbaşı gecesinden dönenlerle sabah namaza gidenleri sürtüştürmeden bir tansiyon beklentisine girmişlerdir ve sonunda hiç tasvip etmediğimiz bir sonuç ortaya çıkmıştır. Elinde bir bayrak taşıyan bir vatandaşla bir gencimiz arasındaki sürtüşmeden bir yaralanmaya sebep vermiştir. Yaşananları dikkatle takip ettik. Ege’nin babası Zafer Beyi aradım, ‘Zafer Bey biz şiddete karşıyız, Ege’nin attığı yumruğu savunamayız ama bir basit yumruklama Türkiye’nin neresinde geçmişinde sabıkası olmayan bir genci nerede tutuklamışlar?’ Adalet Bakanı Yılmaz Tunç, darbe komutanının yaveri Yılmaz Tunç bir açıklasın bakalım. Yumruğun karşısındayız ama Ege’nin tutuklanmasının da karşısındayız. Babası dedi ki, ‘Ege 4 üzerinden 3.5 not ortalamalı pırıl pırıl bir çocuktur, nası loldu biz de anlamadık.’ Sonra Ege’nin savunmasını okuduk, pişman olmuş, üzgün olduğunu dile getirmiş ama tutup cezaevine koydular Ege’yi. Biz yumruğu savunmayız ama Türkiye’nin dört bir yanında tutup savcıya götürsen, ‘Niye bana getirdiniz’ diyeceği bir hususta bir gencecik çocuk ailesinden, okulundan koparılıyorsa orada başka bir husumet, başka bir mesaj var. Bunu da görmemezlik etmedik, etmeyeceğiz.

    MİLLETİN YOLUNDAN DEĞİL, KENDİ ÇIKARLARININ YOLUNDAN YÜRÜYENLERE ‘ARTIK YETER’ DEDİK: Cumhurbaşkanı’nın ifadelerinden belli ki dile getirdiğimiz sorular son derece haklı. Gencecik evlatlarımızın şehit edilmesinde ‘At imzayı, geç kenarı, sorgulama’ diyorlar ya, biz ona ‘Artık yeter’ dedik o gün. Milletin yolundan değil, kendi çıkarlarının yolundan yürüyenlere ‘Artık yeter’ dedik. Vatandaşı yoksulluğa mahkum edip sürekli kendi çevrelerini zenginleştirenlere ‘Artık yeter’ dedik. Devletin temel niteliklerinden olan hukuk devletini ayaklara altına alanlara ‘Artık yeter’ dedik. Seçilmiş bir milletvekilini bırakmayan, Anayasa Mahkemesi kararına rağmen ‘Aldığım karar budur’ diyenlere ‘Artık yeter’ dedik. Artık ister Gezi’den, ister attığı twetten, ister Furkan gibi aleni mahkeme tutanaklarını haberleştirmekten dolayı saray rejiminin esir tuttuğ herkesin durumuna ‘Artık yeter’ dedik. CHP olarak halkımızın birlik ve beraberliğine sahip çıkıyoruz. Anayasal düzen içinde bir hukuk devlet olarak var olma inancına sahip çıkıyoruz. Demokrasiye, adalete hep birlikte refah ve huzura sahip çıkıyoruz. Halk ve Meclis iradesine sahip çıkıyoruz. Biz demokrasiye, memlekete, Hatay’a, Türkiye, bu ülkenin geleceğine sahip çıkıyoruz.

    SARAYDAN CESARETLE ADALET CELLATLIĞINA YARGITAY’IN BÜTÜN ÜYELERİNİN ORTAK EDİLMESİNİ ASLA KABUL ETMİYORUZ: Anayasa’nın 153. maddesi açıktır: Anayasa Mahkemesi kararlarının yasama, yürütme, yargı organlarını, irade makamlarını, gerçek ve tüzel kişileri bağlar. Anayasa Mahkemesi kararlarını uygulamamak, Anayasa’yı fiili olarak askıya almaya teşebbüs etmek anayasal düzene karşı bir kalkışmadır. Bu sebeple anayasal düzene karşı işlenen suçla mücadele etmeleri için hukuki ve siyasi hiçbir adımdan kaçınmayacağız. CHP tüzel kişiliği olarak bu suçu işleyen İstanbul 13. Ceza Mahkemesi üyeleri hakkında HSK’ya, Yargıtay 3. Ceza Dairesi üyeleri hakkında Yargıtay’ın Birinci Basamak Kurulu’na başvurularımızı yapıyoruz. Yargıtay Birinci Başkanlık Kurulu’nun bu 5 hakim için görevden el çektirme kararının bir an önce almalarının kendi anayasal görevleri olduğunu hatırlatıyoruz. Ayrıca Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’na bu kararı bu şekilde 5 hakimin uygulamasının Yargıtay’daki ilgili dairedeki diğer 13 hakim ve Yargıtay’da görev yapan tüm hakimler açısından bir suçta ortaklaşma zarureti gibi algılatılıp bunun bir Yargıtay kararı olarak dayatılması bu hukuk insanlarının her birinin mesleki geleceklerine ve onurlarına lekedir. Bu yüzden cımbızla Üçüncü Daire’den çekilen bu beş celladın bu kararlarına diğer 13 hakimin iştirak etmediğini biliyoruz. Ve Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’nı bu kararı, görüşülmek üzere ceza genel kuruluna götürmeye davet ediyoruz. Götürün Yargıtay Ceza Genel Kurulu’na, bakalım oradan, Anayasa Mahkemesi kararı uygulanır mı, uygulanmaz mı? Bu ayıba, bu rezalete, bu hukuk tanımazlığa, bu saraydan cesaretle adalet cellatlığına Yargıtay’ın bütün üyelerinin ortak edilmesini asla kabul etmiyoruz.

    TBMM’Yİ KENDİ İRADESİNE KARŞI YAPILAN BU DARBE GİRİŞİMİ İÇİN ÖNÜMÜZDEKİ SALI GÜNÜ SAAT 15.00’TE OLAĞANÜSTÜ TOPLANTIYA ÇAĞIRIYORUZ: Bu yol hep açık ama böyle bir hukuk tanımazlığa ilk kez birileri başvuruyor. Nerede itiraz edilecek? Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı itiraz edecek. Neresi karara bağlayacak? Yargıtay Genel Kurul’u kararını alacak. Güveniyorsanız kendinize, Yargıtay Genel Kurulu çıksın, ‘Bu karar hukukidir, anayasaya uygundur’ desin. Beş tane; üçü saraydan, ikisi ortağından talimatlandırılmış beş tane celladın hukuku katletmesine, geleceğimizi karartmasına sessiz kalmayacağız. Ayrıca elimde tüm muhalefet partilerinin toplandığında katılacaklarını bildirdikleri Cumhuriyet Halk Partisi ve Gelecek Partisi, Saadet Partisi, Türkiye İşçi Partisi, Demokrat Parti, Deva Partisi tarafından imzalanan, İYİ Parti ve DEM tarafından da toplandığında oturuma katılacakları ifade edilen 9 Ocak 2024 Salı günü saat 15.00’te Genel Kurul’u olağanüstü toplantıya çağırdığımız başvurumuz burada. Türkiye Büyük Millet Meclisi’ni kendi iradesine karşı yapılan bu darbe girişimi için önümüzdeki salı günü saat 15.00’te olağanüstü toplantıya çağırıyoruz.

    DEMOKRASİYE, ANAYASAYA VE GELECEĞİMİZE SAHİP ÇIKACAĞIMIZ BÜYÜK MİTİNG İÇİN 14 OCAK PAZAR GÜNÜ SAAT 13.00’TE TÜM VATANDAŞLARIMIZI TANDOĞAN MEYDANI’NA DAVET EDİYORUM: Cumhuriyet Halk Partisi olarak toplumda, sivil toplumda bu darbe girişimine karşı hangi demokratik çağrı varsa, o demokratik çağrılara en yürekten katkıyı, katılımı sağlayacağımızı ifade ediyoruz ve gelecek hafta 14 Ocak Pazar günü ‘Geleceğimize sahip çıkıyoruz’ diyeceğimiz, demokrasiye, anayasaya, geleceğimize, emeğimize, ekmeğimize, ülkemize, vatanımıza sahip çıkacağımız büyük miting için 14 Ocak Pazar günü saat 13.00’te tüm vatandaşlarımızı, tüm siyasi partileri, tüm meslek örgütlerini, tüm sivil toplum örgütlerini ve bu ülkenin geleceğine sahip çıkmak isteyen her ferdini, bilhassa gençlerini Tandoğan Meydanı’nda saat 13.00’te geleceğimize, adalete, hukuka ve ülkemize sahip çıkan mitingimize davet ediyorum.”

  • İZMİR BAROSU: “CMK ÜCRETLERİNİN HALA BELİRLENMEMESİ, AVUKATA YÖNELİK EKONOMİK ŞİDDETTİR”

    İzmir Barosu, zorunlu müdafilik sistemiyle ilgili yayınlanacak olan ücret tarifesi için taleplerini açıkladı. Baro önünde açıklama yapan İzmir Barosu Başkan Yardımcısı Zöhre Dalkıran, “CMK hizmeti angarya olmaktan çıkarılmalı ve avukatlık asgari ücret tarifesiyle eşitlenmelidir. CMK ve adli yardım ücretleri KDV’den muaf tutulmalı ya da en fazla yüzde 1 olarak düzenlenmeli ve ücretlerin zamanında ödenmesi sağlanmalıdır. Bugün CMK ücretlerinin halen belirlenememesi avukata uygulanan ekonomik şiddetin bir parçasıdır. Yurttaşın adalete erişimin engellenmesidir” dedi.

    İzmir Barosu, CMK ücretlerinin en az Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi düzeyine çekilmesi ve KDV oranının yüzde 1’e indirilmesi için baro önünde basın açıklaması düzenledi. İzmir Barosu Başkan Yardımcısı Zöhre Dalkıran, şunları söyledi:

    “Türkiye’de Anayasa Mahkemesi’nin kararının tanınmadığı, uygulanmadığı günleri yaşıyoruz. Daha dün Yargıtay 3. Ceza Dairesi bir kez daha AYM’nin Can Atalay ihlal kararını tanımadığını, hukuki bir değerinin olmadığını ifade ederek yine AYM kararını uygulamadı. Bu artık yargı krizi olmaktan çıkıp bir rejim krizine dönmüş durumda ve kuvvetler ayrılığının olmadığını, yürütmenin, tek adam rejiminin yargı üzerindeki etkisini bir kez daha gözler önüne serdi. Hukukun tanınmadığı, hukulki güvenliğin olmadığı ortamda avukatlık yapmaya çalışıyoruz ve bir kamu görevi olarak ifa ettiğimiz zorunlu müdafilik sistemiyle ilgili yeni ücret tarifesinin yayınlanmasını bekliyoruz. Bu yayınlanırken de taleplerimizi sizlerle paylaşmak üzere bu basın açıklamasını düzenledik.

    Ceza yargılamasının en önemli unsuru bağımsız savunmanın temsilcisi avukatlardır. Adil bir yargılanma ancak ve ancak avukatın varlığı ile mümkündür. Avukata erişimi olamayan yurttaşların savunma haklarını, kamusal görev olarak avukatlar üstlenmektedir. Ancak bugün avukatın üstlendiği bu kamu hizmeti adeta angaryaya dönmüştür. Avukatlık asgari ücret tarifesi bile günün ekonomik koşullarında avukatın emeğini karşılayamazken avukatlık asgari ücret tarifesinin yanından dahi geçmeyen ücretlerle CMK zorunlu müdafiliği yapma durumunda bırakılmaktayız. Kaldı ki AAÜT düzenlemesi yok sayılarak bazı mahkemelerce beraat vekalet ücretlerimiz dahi karar altına alınmamaktadır.

    “AYLAR SONRA ÖDENEN ÜCRETLER YOL VE YEMEK MASRAFLARIMIZI BİLE KARŞILAYAMIYOR”

    Kamu görevi olarak yaptığımız CMK hizmeti karşılığı ücretler, yüksek vergilere tabi kılınmakta, uzunca süre bu ücretlerin ödenmemesi nedeniyle de günümüz enflasyon ortamında ödenen ücretler adeta erimekte, neredeyse yok olmaktaktadır. Aylar sonra ödenen ücretler, yol ve yemek masraflarımızı bile karşılayamamaktadır. Anlaşıldığı kadarı ile CMK ücret tarifesinde talep ettiğimiz artış oranı, ekonomik koşullar bahane edilerek kabul görmemektedir. Oysa ki tam da bu nedenle CMK ücretlerinin günün ekonomik koşullarına uygun seviyeye getirilmesi gerekmektedir. CMK hizmeti angarya olmaktan çıkarılmalı ve avukatlık asgari ücret tarifesiyle eşitlenmelidir. CMK ve adli yardım ücretleri KDV’den muaf tutulmalı ya da en fazla yüzde 1 olarak düzenlenmeli ve ücretlerin zamanında ödenmesi sağlanmalıdır. Aksi halde avukatlar angaryaya mahkum edilmiş olacak ve bunun sonucunda zorunlu müdafilik sistemi içinde yer almamız beklenemeyecektir.

    Biz avukatların kamu görevi yapmamızın önünde engel olan ücretlerin derhal iyileştirilmesi ve 1 Ocak 2024 tarihinden itibaren uygulanması talebimizdir. Avukatsız ve savunmasız bir yargı sistemi planlaması yaptığınızı biliyoruz ve bunu kabul etmiyoruz. Avukatın görevini yapmasının önüne konulan her türlü engelin karşısındayız. Bugün CMK ücretlerinin halen belirlenememesi avukata uygulanan ekonomik şiddetin bir parçasıdır. Yurttaşın adalete erişimin engellenmesidir.

    İzmir Barosu olarak söz konusu düzenlemeler bir an önce yapılmadığı takdirde CMK görevlendirme sistemini yavaşlatmak, durdurmak dahil her türlü yöntem kullanılarak meslektaşlarımızla dayanışma içinde eyleme geçeceğimizi kamuoyuna duyururuz”

  • OLGUN ATİLA, GÜZELBAHÇE’DE ORTAK AKIL TOPLANTISINA KATILDI: “ANKETLERDE BİRİNCİYİM”

    OLGUN ATİLA, GÜZELBAHÇE’DE ORTAK AKIL TOPLANTISINA KATILDI: “ANKETLERDE BİRİNCİYİM”

     

    İzmir Büyükşehir Belediye Başkan Aday Adayı Olgun Atila, Güzelbahçe’de ortak akıl toplantılarına devam etti. Atila, yerel yönetimin önemine dikkat çekerek topyekûn kalkınmaya işaret etti.

    İzmir Büyükşehir Belediye Başkan Aday Adayı Olgun Atila, Güzelbahçe’de hem esnaf ziyareti yaptı hem de CHP İlçe Yönetimi ile bir araya geldi. CHP Güzelbahçe Örgütü ziyaretinde Atila’ya CHP Güzelbahçe İlçe Başkanı Devrim Seyrek, Güzelbahçe Belediye Başkanı Mustafa İnce, gençlik ve kadın Kolları, meclis üyeleri, belediye başkan aday adayları eşlik etti. CHP Güzelbahçe İlçe Başkanı Devrim Seyrek, Atila’ya “Hoş geldiniz” diyerek başarılar diledi. Belediye Başkanı Mustafa İnce de “Yolun açık olsun, evimize hoş geldin” sözleriyle Atila’yı karşıladı.

    “SAHİPSİZ DEĞİLİZ”

    Aday adayı Olgun Atila, burada yaptığı konuşmada; 30 ilçedeki kardeşlik bağının güçlenmesi gerektiğine dikkat çekerek, “En büyük düşüncemiz, kentimizi ortak akılla yönetmek. Bunun siyasette yeni bir heyecan getireceğini düşünüyoruz. Evimiz dediğimiz kentimizi yönetmeye talibiz. Partimizde kısa bir süre önce değişim oldu. Böylece siyasetin kalitesi yükselecek” dedi.

    “HER ŞEY HAYALLE BAŞLAR”

    75. Yıl Bulvarı sorununa ilişkin değerlendirmede bulunan Atila, “Cumhuriyet’in 101. Yılında Güzelbahçe’nin yol sorununu çözeriz. Sahil şeridinde yolu en hızlı şekilde tamamlarız. Mimarlık şehir bölge planlama gibi tasarım bölümleri ile iş birliği yapacağız. Buradaki üniversitelerle iş birliği yapacağız. Her şey hayal etmekle başlıyor. Bu kentler yeniden tasarlansaydı nasıl olurdu? Fikir projelerine ihtiyacımız var. Kent estetiği ve kentsel tasarım işi ufak dokunuşlarla değişim yaratabilir” diye konuştu.

    Öte yandan partililer de Atila’ya “İlçemizde olgun bir şekilde aday adayları sürecimiz devam ediyor. Büyükşehir’e bir mimarın elinin değmesinde fayda var. Yol konusunda da sizin aktif rol oynayacağınızı biliyorum” sözleriyle destek verdi.

    “İZMİR TOPYEKÛN KALKINACAK”

    Konuşmasında yapacağı çalışmalar ve projeler ile ilgili halkı her zaman şeffaf olarak bilgilendireceğinin altını çizen Atila “Körfez temizliği ile ilgili belediyemizin sitesinde halkı şeffaf bir şekilde bilgilendireceğiz. CHP Örgütümüze daha fazla bilgi verip, sonra vatandaşımıza anlatacağız. Göreve geldikten sonra her şeyi ailemize anlatır gibi anlatacağız. Belediyemizin bütçeleri, yapılan ihaleler gibi konularla ilgili şeffaf bir şekilde kent meydanında herkese göstereceğiz. Neyin nasıl yapıldığını anlatacağız. Çağdaş, ilerici, şeffaf yeni bir belediyecilik anlayışını ortaya koyacağız. Nereden nereye geldiğimizi halk görecek. Körfez, vapurlarla, yelkenlilerle, deniz taksisi ile yaşayacak. Bu kentte deniz görmeyen insanlar var. Herkes her şeyi görecek. Denizi göremeyenler denizi, Tire’yi görmeyenler Tire’yi görecek. Tüm yerel özelliklerimiz birbiriyle kaynaşacak ve İzmir topyekûn kalkınacak. İzmir sadece emekli insanların yaşadığı bir il olmayacak. İzmir üretimi ile bereketli toprakları, yetişmiş eğitimli insanıyla, turizmiyle çok çabuk bir şekilde İstanbul ve Ankara’nın önüne geçecek. Türkiye, İzmir’, konuşacak” sözleriyle topyekûn kalkınmaya işaret etti.

    30 ilçenin kendi zenginlikleri ile öne çıkarılacağını ve tüm ilçelerin bu zenginliklere ortak olacağını da sözlerine ekleyen Atila, yerel ürünler için markalaşma çalışması yapacaklarını şöyle anlattı:

    “Yerel ürünlerimizin markalaşmasını sağlayacağız. İzmir için yeni markalar ortaya koyacağız. Yeni bir üretim anlayışını ile kooperatiflerimizle yerelde kalkınmayı sağlayacağız. Sosyal Market/Dost Market projesini 30 ilçede sağlayacağız. Buradan ihtiyaç sahibi vatandaşlarımı, marketlerimizden dilediği ürünleri kredileri oranında satın alabilecek. Bu başka bir paydaşlık ve birliktelik projesini getirecek. Sağ elin verdiğini sol el görmeden güçlü ilçelerimizin daha güçsüz ilçelere destek olduğu bir belediyecilik anlayışı hayata geçireceğim. Kırsal bölgelerimizde küçük Hollanda gibi yaşayacağız. Tarımı kalkındıracağız. Turizm olan kentlerimizi 12 aya çıkaracağız. En büyük değişim de kadınların katkısıyla olacak. Bunları hep birlikte yapabiliriz. En büyük gücümüz tarihimiz. İzmirli olarak kendi değerlerimize sahip çıkacağız. İzmir duruşu çok önemli.”

    En güçlü yanlarından birinin sokak olduğuna da dikkat çeken Atila, “Sokağa çıktığımda bin kişi beklerim 10 bin kişi gelir. Kırsalda daha dezavantajlı insanlarımız da ilçe belediye başkanı kadar sokakta görecek. Kentin ekonomisini üretimini kalkındırmamız lazım. Kentlinin kendisini yönetmesini sağlayan orkestra şefi seçiyoruz. 24 saat yaşayan bir kent ortaya koymalıyız” diye konuştu.

    “ANKETLERDE AÇIK ARA BİRİNCİYİM”

    Atila, açıklamasını şu sözlerle sonlandırdı:

    “Adaylık başvurumu yaptığım andan itibaren, Kiraz’dan Kınık’a sahadan gelen talep ve öneriler benim için çok önemli. Anketlerde açık ara birinci sırada çıkıyorum. Ön seçim de yapılsa çok yüksek çıkacağımı da biliyorum. Geçmiş dönemde olduğu gibi, aday olduğum takdirde İzmir’in tüm renklerinden, farklı görüşe sahip hemşerilerimizden herkesin oyunu alacağım. Ben bu kentin evladıyım. Burada emek verdim. Söylenen her sözün boş olmadığına inanıyorum. Benim siyaset yapma tarzım, örgütle tabanla sokakla. Siyasette kaybederken de kazanırsın. Ben bu örgütün vicdanına inanıyorum. Geçmişte beni eleştiren insanların desteğini görüyorum. ‘’

    Atila son olarak partililerin yeni yılını kutlayarak Güzelbahçe Balık Pazarı esnafını ziyaret etti. Buradan alışveriş de yapan Atilla, vatandaşlarla sohbet etti.

  • MİLLİ EĞİTİM BAKANI TEKİN, OKAN KONURALP’İN PDR NORM KADRO YÖNETMELİĞİ’NE İLİŞKİN SORUSUNA YANIT VERMEDİ

    MİLLİ EĞİTİM BAKANI TEKİN, OKAN KONURALP’İN PDR NORM KADRO YÖNETMELİĞİ’NE İLİŞKİN SORUSUNA YANIT VERMEDİ

    Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin, CHP Ankara Milletvekili Okan Konuralp’in eski Milli Eğitim Bakanı Mahmut Özer’in geçen yıl çıkarılma sözü verdiği “Rehberlik ve Psikolojik Danışmanlık Norm Kadro Yönetmeliği” ile okullardaki rehber öğretmen atamasına ilişkin soru önergesine yanıt verdi. Tekin, yönetmelikle ilgili soruya yanıt vermezken; 2023 Mart döneminde 3 bin 604 rehberlik öğretmeni ataması yapıldığını belirtti.

    CHP Ankara Milletvekili Okan Konuralp, eski Milli Eğitim Bakanı, TBMM Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu Başkanı Mahmut Özer’in söz verdiği “Rehberlik ve Psikolojik Danışmanlık Norm Kadro Yönetmeliği”nin çıkarılmaması ve rehber öğretmen atamalarındaki yetersizliğe ilişkin 23 Kasım 2023’te Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin’e soru önergesi vermişti.

    BAKAN TEKİN, ‘ESKİ BAKAN ÖZER’İN DUYURDUĞU PDR NORM KADRO YÖNETMELİĞİ NEDEN HALA YAYINLANMAMIŞTIR’ SORUSUNA YANIT VERMEDİ

    Soru önergesine yanıt veren Bakan Tekin, “Önceki dönem Milli Eğitim Bakanı, TBMM Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu Başkanı Mahmut Özer’in kamuoyuna duyurduğu ‘PDR Norm Kadro Yönetmeliği’ neden hala yayınlanmamıştır” sorusunu yanıtsız bıraktı.

    Bakan Tekin, rehber öğretmen atamasıyla ilgili soruya ise “2023 Mart Sözleşmeli Öğretmenlik atama döneminde, Rehberlik alanında normu olup da öğretmeni bulunmayan 2 bin 573 eğitim kurumuna en az bir rehberlik öğretmeni ataması yapılması ile birlikte toplamda 3 bin 604 rehberlik öğretmeni ataması yapılmıştır” dedi. Bakan Tekin, “Türkiye genelinde 100 öğrencisi olup da rehber öğretmeni olmayan kaç okul vardır” sorusunu ise yanıtsız bıraktı.

    Özer, 27 Mayıs 2023 tarihinde resmi X (Twitter) hesabından yaptığı açıklamalarda “Anaokulu, ilkokul, ortaokul, lise, türü ne olursa olsun 100 öğrencisi olan her okulda bir rehber öğretmen olması zorunlu olacak” demişti. Özer, aynı gün Ordu Ünye Belediyesi’ni ziyareti sırasında da “Yeni dönemde artık tüm okullarımızda rehber öğretmenlerin sayısını yaygınlaştırmak ve onların verimli bir şekilde süreçlere müdahale etmesini sağlamak için cuma günü itibarıyla rehber öğretmenlerin norm yönetmeliğinde yeni bir değişiklik hazırladık ve Cumhurbaşkanlığımıza da gönderdik cuma günü itibarıyla” açıklamasını yapmıştı.

     

     

     

  • CEVDET AKAY: “GENÇLİK VE SPOR BAKANI, 2023 YILINDA YURT YATAK SAYISININ OKUYAN ÖĞRENCİ SAYISINI KARŞILAMA ORANININ YÜZDE 23,77 OLDUĞUNU İFADE ETTİ”

    CHP Karabük Milletvekili Cevdet Akay, 2024 yılı bütçe görüşmelerinde Gençlik ve Spor Bakanı Osman Aşkın Bak’a yurt kapasitelerine ilişkin sorduğu soruya gelen yanıta ilişkin; “Kendi cevabında da 2023 yılında yurt yatak sayısının okuyan öğrenci sayısını karşılama oranının yüzde 23,77 olduğunu bize ifade etmiş. Milyonlarca öğrenci kalacak yer bulamazken böyle bir ifade var. Bir de 121 yurt binasını da blok olarak böyle evden, meskenden, farklı yerlerden yurda çevirmişler. Bunların havalandırma sistemi var mı, asansörler kaç kişiyi taşıyor, yurt olmaya müsait mi? Bu yurtlardaki asansör kazaları neden oluyor, işte böyle hatalı uygulamalardan dolayı oluyor. Böyle bir ihmal kabul edilebilir ihmal değil, buna da kimsenin göz yummasını beklemesinler” açıklamasını yaptı.

    CHP Karabük Milletvekili Cevdet Akay, TBMM’de bugün düzenlediği basın toplantısında 2024 yılı Merkezi Yönetim Bütçesi’nin Plan Bütçe Komisyonu ve TBMM Genel Kurulu’ndaki görüşmelerinde ilgili bakanlara yönelttiği sorulara gelen yanıtları değerlendirdi. Akay, şunları dile getirdi:

    BAKAN STK’LERE ÖDENEK AYRILMADIĞINI SÖYLÜYOR, ARDINDAN 19 STK İLE PROTOKOL YAPTIK DİYOR BUNA AÇIKLIK GETİRSİN”

    “Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı Mahinur Özdemir Göktaş’a; ‘2024 yılında kar amacı gütmeyen kuruluşlara yapılan transferler kaleminde 20 milyon 344 binlik bir bakiyeniz görünüyor. Buradan hangi kurumlara ne ödeme yapacaksınız’ diye sorduk. Kendisi, verdiği cevapta çelişki içerisinde, herhangi bir ödenek ayrılmadığını böyle STK’lere söylüyor, arkasından da 19 STK ile protokol imzaladığını söylüyor. Bu 19 STK kim, biz merak ediyoruz bizimle paylaşın. Zaten kar amacı gütmeyen kuruluşlara yapılan transferlerle ilgili bütün bakanlıklarda çok ciddi ödemeler var. Milli Eğitim Bakanlığı’yla ilgili de çok önemli bir transfer kalemi var, diğer bakanlıklarda da var ama sorduğum sorularda bu konularla ilgili sağlıklı hiçbir cevap alamadık. Bir tek Milli Savunma Bakanlığı bize cevap verdi.

    BAKAN YETİŞTİRME YURTLARINDAN KAÇAN ÇOCUKLARIN İSTATİSTİKİ VERİLERİNİ VERMEDİ”

    Yine aynı bakanlıkla ilgili yetiştirme yurtlarında kalan evlatlarımızın korunamadığını, uyuşturucu kartellerinin, fuhuş çetelerinin ellerine düştüklerinin altını çizerek yetiştirme yurtlarından kaçan çocukların istatistiki verisini istedik. Maalesef cevap bizi yine Bypass edecek şekliyle bir cevap, 2-3 sayfa metin var sadece bu soruyla ilgili cevap yok maalesef metin içerisinde bu kabul edilebilir bir durum değil.

    GÜMRÜK KAĞITLARINDAKİ KANTAR GELİRLERİNDEN ALINAN YÜZDE 25 PAY ÖZEL ŞİRKETE AKTARILIYOR”

    Ticaret Bakanlığı bütçesi görüşmesinde Sayıştay raporlarına yansıyan bir usulsüzlüğü sorduk, Bakanlık gümrük kağıtlarındaki kantar gelirlerinden yüzde 25 pay alınıyor. ‘Bu pay bakanlığa değil Kamu İhale Kanunu’na aykırı olarak özel şirkete aktarılıyor. Bunu neden yapıyorsunuz’ diye sorduk verilen cevapta şu var; ‘Ahlaka ve kişilik haklarına aykırılık teşkil etmediği düşünülmektedir.’ Böyle bir şey olabilir mi? Kanun, yönetmelik belli, her şey açık ve net siz buna aykırı nasıl hareket edebilirsiniz?

    GENÇLİK VE SPOR BAKANI, 2023 YILINDA YURT YATAK SAYISININ OKUYAN ÖĞRENCİ SAYISINI KARŞILAMA ORANININ YÜZDE 23,77 OLDUĞUNU İFADE ETTİ”

    Gençlik ve Spor Bakanlığı ile ilgili bütçe görüşmelerinde önemli bir konu vardı. Burada Bakan’a yurt kapasiteleriyle ilgili soru sormuştuk. Kendi cevabında da 2023 yılında yurt yatak sayısının okuyan öğrenci sayısını karşılama oranının yüzde 23,77 olduğunu bize ifade etmiş. Milyonlarca öğrenci kalacak yer bulamazken böyle bir ifade var. Bir de 121 yurt binasını da blok olarak böyle evden, meskenden, farklı yerlerden yurda çevirmişler. Bunların havalandırma sistemi var mı, asansörler kaç kişiyi taşıyor, yurt olmaya müsait mi? Bu yurtlardaki asansör kazaları neden oluyor, işte böyle hatalı uygulamalardan dolayı oluyor. Böyle bir ihmal kabul edilebilir ihmal değil, buna da kimsenin göz yummasını beklemesinler.”

  • OSMANİYE’DE ATATÜRK VE ŞEHİTLERE HAKARET EDEN ŞAHISLAR TUTUKLANDI

    Osmaniye’nin Kadirli ilçesinde Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk ve şehitlere yönelik hakaret içerikli paylaşımlar nedeniyle gözaltına alınan iki kardeş, çıkarıldıkları mahkeme tarafından tutuklanarak cezaevine gönderildi.

    Osmaniye’nin Kadirli ilçesi Karabacak köyünde ikamet eden Y.B. ve ağabeyi M.B., Türkiye Cumhuriyeti’nin Kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk, şehitler ve şehit polis memuru Fethi Sekin’e yönelik yapmış oldukları paylaşımlar nedeniyle jandarma tarafından gözaltına alındı. Bugün hakim karşısına çıkarılan iki kardeş, Kadirli Sulh Ceza Hâkimliği’nce Türk Ceza Kanunu’nun ‘halkı kin ve düşmanlığa tahrik’ ve ‘kişinin hatırasına hakaret’; 5816 sayılı Atatürk Aleyhine İşlenen Suçlar Hakkında Kanun’a muhalefetten tutuklanarak Osmaniye 1 Nolu T Tipi Kapalı Cezaevi’ne gönderildi.