Blog

  • VEDAT IŞIKHAN: “65 YAŞINDA BELLİ BİR KIDEME GELMİŞ OLAN BİRÇOK YAŞLIMIZ FABRİKALARDA ÇALIŞIYOR. PEKİ BİZ BUNU NASIL DEĞERLENDİRECEĞİZ? BUNU ÇOK İYİ PLANLAMAMIZ LAZIM”

    Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Vedat Işıkhan, TİSK tarafından düzenlenen Ortak Paylaşım Forumu’nda “Nüfusumuz yaşlanıyor ve Sayın Cumhurbaşkanımızın seçim vaatleri arasında yer alan yaşlılık sigortasını da yakın zaman içerisinde, orta vadeli bir dönem içerisinde hayata geçirmek zorundayız. Özellikle yaşlı nüfusun işletmelerde ve istihdamda yer almasını planlayacak çalışmalara da ihtiyacımız var. 60-65 belli bir kıdeme gelmiş olan birçok yaşlımız işletmelerde, fabrikalarda çalışıyor. Peki biz bunu nasıl değerlendireceğiz? Bunu çok iyi planlamamız lazım” diye konuştu.

    Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Vedat Işıkhan, Türkiye İşveren Sendikaları Konfederasyonu (TİSK) tarafından 5’incisi bu yıl “Cumhuriyetin 100. Yılında Çalışma Hayatı” temasıyla Çırağan Sarayı’nda düzenlenen Ortak Paylaşım Forumu’nun (OPF) açılışında konuştu. Işıkhan, şunları söyledi:

    SOSYAL DEVLET OLARAK DA YERİNE GETİRMEK VE ÖZELLİKLE ÇALIŞANLARIMIZIN SATIN ALMA GÜCÜNÜ KORUMAK ZORUNDAYIZ”

    “Çalışma hayatının birçok boyutunun olduğunu hepimiz görüyoruz, yaşıyoruz. Çok değişken bir yapıya sahip aslında. Endüstri ilişkileri dalında ve sosyal politika alanında yetişen, bu alanda çalışmaları olan bir hoca olarak, akademisyen olarak da çalışma hayatının bu dinamik yapısı içerisinde sosyal diyalog sürecinin ne kadar önemli olduğunu vurgulamak istiyorum. Çalışma hayatında ortaya çıkacak tüm sorunların çözümünde ortak bir kavram üzerinde durduk, o da sosyal diyalog… Ben tüm sosyal paydaşlarıma teşekkür etmek istiyorum. Onların çabası olmamış olsaydı bu sosyal diyalog iklimini gerçekten gerçekleştiremezdik. Türkiye’nin de ihtiyacı olan aslında bu sosyal diyalog. Ben özellikle göreve geldiğim andan sonra asgari ücreti gördük. Temmuz ayında sağ olsun, TÜRK-İŞ başkanımız, TİSK başkanımızla birlikte yine orada çok önemli bir sürece imza atmış olduk. Tüm tarafları memnun edebilecek bir noktada anlaştık. Geçen hafta yılbaşından önce ikinci asgari ücret sürecini de başarıyla tamamladık. Ben bu süreçte TİSK Başkanımıza, Özgür Bey’e ve TÜRK-İŞ Başkanımız Sayın Ergün Atalay’a, Ergün ağabeyimize teşekkür etmek istiyorum. Asgari ücret dediğiniz şey, minimum ücret düzeyidir. Biz bunu sosyal devlet olarak da yerine getirmek ve özellikle çalışanlarımızın satın alma gücünü korumak zorundayız. Bu noktada asgari ücret bizim için çok önemli ve sağ olsun Sayın Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile de asgari ücreti 17 bin 2 lira olarak belirlemiş olduk. Asgari ücret süreci başarı ile tamamlanmış oldu.

    BİZ, ÇALIŞABİLECEK NİTELİKTE BİR İŞ GÜCÜNE NE YAZIK Kİ YAKALAYAMIYORUZ”

    Deprem bölgesi başta olmak üzere hem ana personel hem ara personel, nitelikli ve niteliksiz iş gücüne ihtiyaç var. Ancak biz, çalışabilecek nitelikte bir iş gücüne ne yazık ki yakalayamıyoruz. Aslında iş gücünde Türkiye tarihinde önemli bir noktadayız. Ancak bazı alanlarda mesleklerde bu sıkıntıyı yaşıyoruz.

    NÜFUSUMUZUN NEREDEYSE YÜZDE 99’U, YÜZDE 100’Ü SOSYAL GÜVENLİK ŞEMSİYESİ ALTINDA”

    Bakanlık olarak çok hızlı hareket ediyoruz. Bu bizim için önemli bir özellik. Sosyal güvenlik dediğimiz olgu, gelecekte ortaya çıkabilecek ailesel, mesleki ve ekonomik riskleri planlamak demektir. Geleceği öngörmek demektir. Biz bakanlık olarak sadece 85 milyonun şu anki durumunu değil, ana rahminden başlayarak yaşam döngüsü ve öldükten sonra sosyal güvenlik şemsiyesi altına alıyoruz tüm nüfusu. Genel sağlık sigortası ile birlikte nüfusumuzun neredeyse yüzde 99’u, yüzde 100’ü sosyal güvenlik şemsiyesi altında. Tüm sağlık hizmetlerinden ücretsiz olarak yararlanabiliyorsun. Paranız olmadığı takdirde de bu desteği genel sağlık sigortası kapsamında devletimiz üstleniyor. Dünyanın hiçbir yerinde böyle bir uygulamanın olmadığını söyleyebilirim.

    65 YAŞINDA BELLİ BİR KIDEME GELMİŞ OLAN BİRÇOK YAŞLIMIZ İŞLETMELERDE, FABRİKALARDA ÇALIŞIYOR. PEKİ BİZ BUNU NASIL DEĞERLENDİRECEĞİZ?”

    Nüfusumuz yaşlanıyor ve Sayın Cumhurbaşkanımızın seçim vaatleri arasında yer alan yaşlılık sigortasını da yakın zaman içerisinde, orta vadeli bir dönem içerisinde hayata geçirmek zorundayız.

    Özellikle yaşlı nüfusun işletmelerde ve istihdamda yer almasını planlayacak çalışmalara da ihtiyacımız var. 60-65 yaşında belli bir kıdeme gelmiş olan birçok yaşlımız işletmelerde, fabrikalarda çalışıyor. Peki biz bunu nasıl değerlendireceğiz? Bunu çok iyi planlamamız lazım.”

     

  • BEYLİKDÜZÜ’NDE YOL BAKIM VE YENİLEME ÇALIŞMALARI HIZ KESMİYOR

    BEYLİKDÜZÜ’NDE YOL BAKIM VE YENİLEME ÇALIŞMALARI HIZ KESMİYOR

     

    İlçenin altyapı sorunlarını çözmek için 2019 yılından bu yana çalışmalar yürüten Beylikdüzü Belediyesi, altyapısı tamamlanan yolların bakım ve asfaltlama işlemlerine devam ediyor. Beylikdüzü genelinde şimdiye kadar 480 km’lik yol ağının 156 km’lik kısmında altyapı, bakım, onarım ve yenileme çalışmaları büyük oranda tamamlandı.

    2019 yılından bu yana İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) iş birliğiyle ilçenin altyapı sorununu kapsamlı bir yaklaşımla ele alan Beylikdüzü Belediyesi, altyapısı tamamlanan yollarda başlattığı bakım ve asfaltlama çalışmalarını tüm hızıyla sürdürüyor. Fen İşleri Müdürlüğü ekiplerince 10 mahallede eş zamanlı olarak yürütülen çalışmalar doğrultusunda ilçe genelinde 480 km’lik yol ağının 156 km’lik kısmında altyapı, bakım, onarım ve yenileme çalışmaları büyük oranda tamamlandı.

    BAKIM, ONARIM VE ASFALTLAMA ÇALIŞMALARIYLA YOLLARIMIZI İYİLEŞTİRİYORUZ”

    Ekiplerin gece gündüz demeden sahada olduğunu belirten Beylikdüzü Belediye Başkanı Mehmet Murat Çalık, “Beylikdüzü’nde göreve geldiğimiz günden bu yana kentsel projelerle eş güdümlü bir şekilde altyapı çalışmalarımızı da aralıksız sürdürdük. İBB iş birliğiyle büyük çapta bir altyapı yenileme seferberliği başlatmıştık. Ekonomik ömrünü tamamlamış, ihtiyaç duyulan yollarımızda altyapı çalışmalarını tamamladık. Şimdi ise bakım, onarım, yenileme ve asfaltlama çalışmalarıyla yollarımızı iyileştiriyor, sorunlu alanları tek tek çözüme kavuşturuyoruz. Süreci en kısa sürede ve hızla tamamlayarak vatandaşlarımızın daha konforlu bir yaşam sürmesini sağlayacağız” diye konuştu.

     

     

  • KDZ. EREĞLİ’DE ZARAR GÖREN AYDINLATMALAR ONARILIYOR

    KDZ. EREĞLİ’DE ZARAR GÖREN AYDINLATMALAR ONARILIYOR

    Kdz. Ereğli’de 19 Kasım’da meydana gelen afetin izlerini silmek için belediye tüm birimleriyle çalışmalarına devam ediyor. Kdz. Ereğli Belediyesi Destek Hizmetleri Müdürlüğü de kentte zarar gören aydınlatmaları tamir ediyor.

    19 Kasım’da tarihinin en büyük felaketini yaşayan Kdz. Ereğli’de meydana gelen zararlar gideriliyor. Kdz. Ereğli Belediyesi, kentin zarar gören tüm alanlarında ekipleriyle çalışmalarını sürdürüyor.

    Kdz. Ereğli Belediyesi Destek Hizmetleri Müdürlüğü de afet sonrası zarar gören aydınlatmaları onarıyor. Destek Hizmetleri Müdürü Etem Özdemir, afetin ardından şiddetli fırtına nedeniyle zarar gören aydınlatma arızalarını gidermek için çalışmalara başladıklarını belirterek, “Sokak aydınlatma arızaları, Sanat Sokağı krom baba montajı, Bozhane Limanı projektör arızaları ve Halk Kafe tamirat çalışmalarını yaptık. Ekiplerimiz kalan bölgelerde çalışmalarına devam ediyor” dedi.

  • MERKEZEFENDİ, HALK SÜT VE HALK EKMEK İLE BULUŞTU

    MERKEZEFENDİ, HALK SÜT VE HALK EKMEK İLE BULUŞTU

    Merkezefendi Belediyesi’nce başlatılan Merkezefendi Halk Süt ve Halk Ekmek projesi ile ilçede yaşayan vatandaşlar hem kaliteli süt ürünlerine hem de taze ekmeğe kolayca ulaşabilme imkanı yakaladı.

    Alım gücünün azaldığı ve ürün fiyatlarının arttığı bu dönemde 2-5 yaş arasındaki Merkezefendili çocuklara ücretsiz ulaştırılan ‘Merkezefendi Halk Süt’ projesi ile ailelerin bütçelerine ve yerli süt üreticilerinin bütçelerine destek sağlanıyor.

    Merkezefendi Belediyesi, Türkiye genelinde nüfusa oranla çocuklara en çok süt desteğinde bulunan ikinci belediye olma özelliğini de sürdürüyor.

    Belediye, vatandaşların kaliteli, taze ve sağlıklı ekmeğe ekonomik fiyatla ulaşabilmesi için de 20 ‘Merkezefendi Halk Ekmek’ büfesini hizmete açtı.

     

  • ESKİŞEHİR BAROSU: “MADEN OCAĞI İÇİN ÇED OLUMLU KARARI VERİLMEMELİ”

    ESKİŞEHİR BAROSU: “MADEN OCAĞI İÇİN ÇED OLUMLU KARARI VERİLMEMELİ”

    MELTEM KARAKAŞ

    Cengiz Holding’in Eskişehir’de yapacağı maden çalışmasına ilişkin açıklama yapan Eskişehir Baro Başkanı Mustafa Elagöz, “Projeye karşıyız. ÇED olumlu kararının verilemeyeceği kanaatindeyiz” dedi.

    Eskişehir Baro Başkanı Mustafa Elagöz, Cengiz Holding’e bağlı Eti Bakır Maden’in Eskişehir’de altın-gümüş madeni çıkarma faaliyetine ilişkin basın açıklaması yaptı. Söz konusu projeye karşı olduklarını söyleyen Elagöz, altın gümüş maden faaliyetinin doğaya ve insan sağlığına büyük zararları olacağını belirtti.

    “SÖZ KONUSU PROJEYE KARŞI OLDUĞUMUZU ESKİŞEHİR BAROSU OLARAK BİLDİRMİŞTİK”

    Mustafa Elagöz açıklamasında şu ifadeleri kullandı:

    “İlimiz Mihalgazi İlçesine bağlı Alpagut ve Atalan Mahallelerinde Eti Bakır A.Ş. tarafından Siyanürlü Altın-Gümüş Maden Ocağı, Cevher Zenginleştirme, Hazır Beton Tesisi ve Su Temin Gölleri Projesi yapılması planlandığını öğrenmiş bulunmaktayız. Geçtiğimiz günlerde Eskişehir Kıymetlidir diyerek Belediyelerin, vakıfların, derneklerin STK’ların da içerisinde olduğu bir platformda söz konusu projeye karşı olduğumuzu Eskişehir Barosu olarak bildirmiştik. Geçmiş tecrübelerimizin bize gösterdiği şekilde bu gibi proje örnekleri ülkemizin birçok bölgesinde çevre felaketlerine yol açmış, telafisi mümkün olmayan kalıcı zararlara neden olmuştur. Özellikle Çanakkale Kaz Dağları, Erzincan İliç, Ordu Fatsa bölgesinde açılan maden ocaklarının doğaya ve canlı hayatına zararları ortadadır. Bu projelerin hayata geçirilmesi ile binlerce ağaç kesilmekte, siyanür kullanımı ile su ve toprak zehirlenmekte, tarım alanları tahrip edilmekte ve biyolojik çeşitlilik yok olmaktadır. Bilindiği şekilde projenin yapılmasının planlandığı alan Sakarya Vadisi olarak anılmaktadır. Bu vadi ülkemizin narenciye, sebze ve meyve ihtiyacını karşılayan en önemli üretim alanlarındandır. Bu sebepledir ki Mihalgazi ve Sarıcakaya ilçelerimiz ve mahallelerimizde seracılığın gelişmesi için devlet eliyle çeşitli teşvikler gerçekleştirilmektedir. Üzülerek ifade etmek istiyoruz ki söz konusu projenin uygulanması ile Sakarya Nehri ve bölgedeki tarımsal üretim bitecektir.

    “AÇIK OCAK İŞLETMECİLİĞİ İLE PATLATMA YAPILACAK”

    Proje dosyasına göre ÇED Alanı 6.718.900 m2 yani yaklaşık 7 milyon m2’dir. Projenin incelenmesinde alanın orman, mera ve tapulu şahıs arazilerinden oluştuğu görülmektedir. Proje kapsamında açık ocak işletmeciliği ile patlatma yapılarak maden çıkarılması planlanmaktadır. Bu patlatma işlemi ile oluşacak çatlakların içerisine dolacak olan zararlı ağır metaller bölgedeki içme ve kullanma sularına karışacak, yer altı ve yer üstü sularına zarar verecektir. Çıkarılacak cevher yığını liç yöntemiyle siyanür kullanılarak işlenip üretim gerçekleştirilecektir. Siyanürlü liç alanı 1.137.000 m2 olup, ağır metal içeren bu atıklar havaya ve suya karışacaktır. Geçmişte Giresun’da, Kütahya’da, Ayvalık’ta, Gümüşhane’de bulunan atık depolama havuzlarının patlaması telafisi mümkün olmayan büyük çevre felaketlerine yol açmıştır. Yapılacak olan atık havuzunun doğal afetler sebebiyle kontrol altına alınamayarak taşması veya çökmesi durumunda bölgedeki bitki örtüsü, hayvanlar, mahsuller, su varlıkları ve insanlar yıllarca telafisi mümkün olmayan bir zehirlenmeye maruz kalacaktır. Proje ömrünün 20 yıl olduğu belirtilmiştir. Ayrıca maden şirketi yeni rezerv tespit edildiği halde bu sürenin artabileceğini beyan etmektedir.

    “TÜM CANLILAR VE EKOSİSTEM GERİ DÖNÜŞÜ OLMAYAN ZARARLARA MARUZ KALACAKTIR”

    Alanda 1 yılda 12 milyon ton kazı yapılacaktır. Bitkisel üretim için gerekli olan 1 cm’lik tarım toprağının 500 ila 1000 yıl süre içerisinde oluştuğu düşünüldüğünde, meydana gelecek zararın boyutu ve bu zararın telafisinin mümkün olamayacağı aşikardır. Proje alanı içerisinde sadece maden faaliyetleri için yer altı ve yer üstü suları kullanılarak gölet yapılacak olup, bu gölet sebebiyle bölgedeki kısıtlı su kaynakları yok olma tehlikesi ile karşı karşıya kalacaktır. Projenin gerçekleşmesi halinde bölgenin su ihtiyacını karşılayan kaynak ve isale hatları ile projeye kuş uçuşu yaklaşık 7 km. uzaklıkta bulunan termal turizm bölgesinin su rezervlerine de zarar verecektir. Madenin kurulması ülkemizin ve şehrimizin, iklimi ve doğasıyla öne çıkan bu bölgede yaşayan vatandaşlarımızın geçim kaynağı olan meyve, sebze, örtülü tarımın yok olmasına sebep olacak; cevheri ayrıştırmak için kullanılacak siyanürün ve pasa içerisinde bulunacak olan ağır metallerin (arsenik, kurşun, civa vb.) doğaya karışması sonucunda tüm canlılar ve ekosistem geri dönüşü olmayan zararlara maruz kalacaktır.

    “DOĞA KATLİAMINA KARŞI OLAN MÜCADELEMİZİ YILMADAN SÜRDÜRECEĞİZ”

    TC Anayasası 56. Maddesi ‘herkes, sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkına sahiptir, çevreyi geliştirmek, çevre sağlığını korumak ve çevre kirlenmesini önlemek Devletin ve vatandaşların ödevidir’ demektedir. Söz konusu projeye yürürlükteki mevzuatımız uyarınca projenin çevre üzerindeki olumsuz etkilerinin, alınacak önlemler sonrasında kabul edilebilir düzeylerde olacağını ifade etmekte olan ÇED olumlu kararının verilemeyeceği kanaatindeyiz. Belirttiğimiz gerekçelerle buradan vicdanı hür, kamu sağlığına önem veren tüm yetkilileri, görevlerini icra etmeye davet ediyor, sağlıklı bir çevrede yaşama hakkımıza saygı duyulmasını ve desteklenmesini talep ediyoruz. Bizler Eskişehir Barosu olarak yapılmak istenilen bu doğa katliamına karşı olan mücadelemizi yılmadan sürdüreceğimizi, sürecin takipçisi olduğumuzu Eskişehir Kamuoyuna saygılarımızla bildiririz.”

     

  • 9. ULUSLARARASI EDİRNE MARATONU 21 NİSAN’DA DÜZENLENECEK

    Balkan Ülkeleri Dostluk Grubu Gençlik ve Spor Kulübü Başkanı Önder Akdağ bugün Selimiye Meydanı’nda yaptığı açıklamada, 9. Uluslararası Edirne Maratonu’nun kayıtlarının başladığını ifade etti. Akdağ, 21 Nisan 2024 tarihinde tüm sporcuları Edirne’ye davet etti.

    Balkan Ülkeleri Dostluk Grubu Gençlik ve Spor Kulübü Başkanı Önder Akdağ, 9. Uluslararası Edirne Maratonu’nun bu yıl 21 Nisan’da düzenleneceğini söyledi. Akdağ, “Bu yıl Türkiye Atletizm Federasyonu ile birlikte işbirliği yaptık ve sporcu kayıtlarını daha güvenli alanda oluşturabilmek adına Türkiye Atletizm Federasyonu sayfasından yürütüyoruz hem (edirnemaratonu.org.tr.) hem (taf.org.tr.) sayfaları üzerinden dileyen tüm sporcular kayıtlarını oluşturabilecekler” dedi.

    EDİRNE MARATONU’NUN PARKURU BÜTÜN TARİHİ DOKUYU İŞLEYECEK ŞEKİLDE”

    Akdağ, şunları kaydetti:

    “Bu yıl Türkiye Atletizm Federasyonu ile birlikte işbirliği yaptık. Ve sporcu kayıtlarını daha güvenli alanda oluşturabilmek adına Türkiye Atletizm Federasyonu sayfasından yürütüyoruz. Hem (edirnemaratonu.org.tr.) hem (taf.org.tr.) sayfaları üzerinden dileyen tüm sporcular kayıtlarını oluşturabilecekler. Sprocuların kart bilgileri vs. daha güvenli bir alanda kayıt oluşturulmasının önünü açmış olduk. Bu yılda bu organizasyonu Edirnemize, ülkemize yakışır bir şekilde coşkuyla gerçekleştireceğiz. İlk defa gelecek sporculara şunu söylemek istiyorum; Edirne Maratonu’nun parkuru bütün tarihi dokuyu işleyecek şekilde, bir açık müzede koşuyormuş hissiyle koşulacak parkur. Bugüne kadar deneyimlemeyen tüm sporcuları muhakkak Edirne Maratonu’nda koşarak Edirne’nin gastronomisini, tarihi dokusunu, parkuru keşfetmelerini öneriyoruz ve bütün sporcuları 21 Nisan’da Edirne’de ağırlamaktan mutlu olacağımızı ifade etmek istiyorum.”

  • BALIKESİR BÜYÜKŞEHİR BELEDİYE BAŞKAN ADAYI AHMET AKIN,  KÖY MEYDANINDA TELEFON IŞIKLARIYLA MİTİNG YAPTI

    BALIKESİR BÜYÜKŞEHİR BELEDİYE BAŞKAN ADAYI AHMET AKIN, KÖY MEYDANINDA TELEFON IŞIKLARIYLA MİTİNG YAPTI

    CHP Balıkesir Büyükşehir Belediye Başkan Adayı Ahmet Akın’ın halkla buluştuğu Kocaavşar mahallesinin karanlık meydanı telefon ışıklarıyla aydınlatıldı. Akın, “Balıkesir’in göbeğinde aydınlıktan mahrum bir meydanı konuşmaktan utanıyorum. Şehri yönetenler yapabilirlerdi, yapmamışlar. 31 Mart’a kadar karanlık meydanları telefon ışıklarıyla aydınlatacağız. 1 Nisan’dan sonra da ışıl ışıl yapacağız” açıklamasını yaptı.

    CHP’nin Balıkesir Büyükşehir Belediye Başkan Adayı Ahmet Akın, Balıkesir’in merkez ilçesi Karesi’ye bağlı Kocaavşar köyünü ziyaret etti. Yaklaşık bin 600 kişinin yaşadığı ve Balıkesir şehir merkezine 30 kilometre uzaklıktaki mahallenin karanlık meydanı, Akın ile birlikte mahalleye gelenlerin telefon ışıklarıyla aydınlatıldı.

    CHP’li Akın, Balıkesir’in göbeğinde aydınlıktan mahrum bırakılan bir meydanı konuşmaktan utandığını belirterek, “Burası Balıkesir’in merkezine en yakın yerleşim alanlarından biri. Ayrıca burası yakın zamana kadar kendi kendini yöneten bir beldeydi. Büyükşehir ile birlikte tüm bütçesi, personeli, garajındaki kepçesi, iş makinası üst belediyeye devrildi. Adı mahalle oldu ama işte görüyoruz, meydandaki aydınlatmanın durumu bile ortada. Madem konuşmaya buradan başladık. Size sözüm olsun, 1 Nisan’da bu meydanı ışıl ışıl yapalım” dedi.

    ‘1 NİSAN’DA IŞIL IŞIL OLACAK’

    CHP’li Akın’a Kocaavşar ziyaretinde eşlik eden partililer ve gönüllüler, ellerindeki telefonların ışıklarını yakarak alanı aydınlattı. Balıkesir’in hak ettiğini alabilmesi için göreve geleceğini anlatan Akın, “Balıkesir Büyükşehir Belediyesi’nin bu mahalle meydanını ışıl ışıl yapabilecek bütçesi var. Şehrimizi bugüne dek yönetenler bunu yapabilirlerdi, yapmamışlar. Bu sorun sadece Kocaavşar’da değil, şehrin dört bir yanında var. Biz 31 Mart’a kadar akşam saatlerinde konuştuğumuz meydanlar eğer karanlıksa telefon ışıklarıyla aydınlatacağız. 1 Nisan’dan sonra da bu meydanları ışıl ışıl yapacağız” diye konuştu.

    Akın’a, Kocaavşar ziyaretinde CHP Balıkesir Milletvekili Serkan Sarı, CHP Balıkesir İl Başkanı Erden Köybaşı, CHP Karesi İlçe Başkanı Yücel Erişen ve partililer eşlik etti.

  • REMZİ ÇAYIR: “İŞÇİ EMEKLİSİYLE MEMUR EMEKLİSİ ARASINDAKİ ZAM FARKINI KİMSE İZAH EDEMEZ. YANİ BİRİSİ LÜBNAN’DA BİRİSİ SURİYE’DE BİRİSİ TÜRKİYE’DE YAŞIYOR DEĞİL Kİ”

    Milli Yol Partisi Genel Başkanı Remzi Çayır, “İşçi emeklisiyle memur emeklisi arasındaki zam farkını kimse izah edemez. Yani birisi Lübnan’da birisi Suriye’de birisi Türkiye’de yaşıyor değil ki. Emeklinin hepsi burada yaşıyor. Sosyal devlette ve hukukun olduğu devlette, insanlar insanca yaşama şartlarına kavuşurlar. Siz tutacaksanız memur emeklisine yüzde 49, işçi emeklisine yüzde 37. İşçiler farklı bir yerde mi yaşıyorlar? Bunlar mandalinayı şekeri tuzu çayı zeytini farklı bir ülkeden mi alıyor?” dedi.

    Milli Yol Partisi Genel Başkanı Remzi Çayır, bugün parti genel merkezinde yaptığı açıklamada, gündemi değerlendirdi. Çayır, şunları söyledi:

    “ÇUKURUN İÇİNDE DEBELENEN BİR DEMOKRASİYE SAHİBİZ”

    “Bugün yeni bir yılın içindeyiz. Türkiye 2023’ten 2024’e geçerken gerçekten çok ilginç, tiyatroya güldürüye konu olabilecek acayip malzemelerle dolu bir gün yaşadı. 2023 ile 2024 arasında geçen 24 saatlik zaman zarfında Türkiye aslında yaşadığı o çelişkileri, yönetim çelişkisini, yönetici çelişkisini, Türkiye’nin 130 yıllık ezberini 24 saat içerisinde yaşadı. 24 saat içerisinde asgari ücret komisyonu toplanıyor, sendikalar taraflar… Nihayetinde güya müzakere ediyorlar güya gerçekleri masaya yatırıp insanlarımızın durumlarını iyileştirmek istiyorlar. Yani zammı belirlemek istiyorlar, nihayetinde hiçbir şey konuşmadan olup biteni feodal yapılarda olduğu gibi, ağanın önüne koyup, ağamız ne takdir ederse öyle olur demek sadece ve sadece demokrasiyle yönetilmeyen ülkelerde olur. Üzülerek ifade ediyorum ki bizim gibi ülkelerde adı demokrasi de olsa hala çukurun içerisinde debelenen bir demokrasiye sahibiz. Yani ağamız ne kadar takdir buyurursa o kadar demokrasi ağamız ne kadar takdir buyurursa o kadar hukuk, o kadar adalet, o kadar geçim, o kadar seçim.

    “EMEKLİNİN HEPSİ BURADA YAŞIYOR”

     Yüzde 49 asgari ücrete zam geldi, ortada tuhaf bir durum var, işçi emeklisiyle memur emeklisi arasındaki zam farkını kimse izah edemez. Yani birisi Lübnan’da birisi Suriye’de birisi Türkiye’de yaşıyor değil ki. Emeklinin hepsi burada yaşıyor. Sosyal devlette ve hukukun olduğu devlette, insanlar insanca yaşama şartlarına kavuşurlar. Siz tutacaksanız memur emeklisine yüzde 49, işçi emeklisine yüzde 37. İşçiler farklı bir yerde mi yaşıyorlar? Bunlar mandalinayı şekeri tuzu çayı zeytini farklı bir ülkeden mi alıyor? Bu sadece bizim gibi bir kişinin yönettiği ülkelerde olur. Hiçbir ülkede böyle bir komisyonda yok böyle bir karar da yok böyle bir uygulama da yok.

     “SOKAKTAKİ VATANDAŞIN HİSSETTİĞİ ENFLASYON RAKAMI YÜZDE 100’ÜN ÜZERİNDEDİR”

    Düşünün, bir ülkede TÜİK bu ülkenin istatistik yani enflasyonunu ve benzeri birtakım hususlarda rakamsal sonuçları çıkaran bir kurumdur. Devletin kurumu yalan söyler mi? Devletin kurumu var olan tabloyu farklı kılar mı? Neden gerçekleri milletinden saklar insanlarımızdan saklar? Kendisinin açıkladığı en son rakam yüzde 64. Yüzde 64 diyor ki Türkiye’de enflasyon var. Siz kaç verdiniz bir yıl yüzde 49. Sonra ENAG var, bu da bağımsız bir ölçüm kurumu, bu da diyor ki ‘Hayır yüzde 64 yalan, yüzde 126’dır Türkiye’deki gerçek enflasyon.’ Doğrusu sokaktaki evindeki mutfaktaki vatandaşın hissettiği enflasyon rakamı da yüzde 100’ün üzerindedir. Bu durumda Türkiye’nin doğru yönetilmediğini defaatle söylüyoruz. Türkiye yanlış yönetiliyor Türkiye akılla yönetilmiyor. Türkiye rasyonel yönetilmiyor, Türkiye matematiksel yönetilmiyor. Türkiye bir kişinin sabah kalktığı ruh haline göre yönetiliyor.

    “SİYASET NÖBETLEŞE BU MİLLETE HİZMET ETMEKTİR”

    Şu anda sayın iktidarın ve yanındaki partilerin tek bir emeli var; kaybettikleri kaleleri, İstanbul’u Ankara’yı yeniden fethedeceklermiş. Bu siyasi anlayıştan Türkiye kurtulmadığı müddetçe hiçbir şey yapamayız. Hiçbir şey normalleşemez. Bu kaleler, bu şehirler aziz Türk milletinindir. Ne şu iktidarın ne bu iktidarındır. Bu siyasi anlayışı reddetmemiz lazım. Siyaset nöbetleşe bu millete hizmet etmektir, milletin verdiği icazetle. Başka bir izahı olamaz. Başka yöne çekilemez, başka anlamlar yüklenemez. Kendinizi hilafetin temsilcisi ilan etmeye başlarsanız, sonuçta işin nereye varacağını ne sen bilirsin ne ben bilirim ne başkası bilir.

    Bunlara bu milletin ihtiyacı yok. Bu milletin bu tür masallara ihtiyacı yok. Milletin neye ihtiyacı var biliyor musun? Bizim söylediğimiz gibi, Türkiye sanayi devrimini kaçırdı, sanayi devriminin sonuçlarını avcunda ve eteğinde buldu, onu da yorumlayamadı ve geride kaldı. Şu anda dünya hızla değişirken Türkiye yapısal değişikliği siyaset kurumundan başlayarak, yapısal değişikliği Milli Yol’un değişim ve dönüşüm projesini uygulamadığı müddetçe, ikinci kez treni kaçıracağız bu millete büyük bir sonuç getirecektir.

    Ülkeyi yöneten efendiler bu gerçeğin farkında değiller. Birinci gün yüzde 49 zam verirken ikinci gün otoyola, karayola, köprüye, ÖTV’ye, nüfus cüzdanına yüzde 70-80 zam geliyor. 49 ver yüzde 50-60-70-80 geri al. Az al çok ver. Vatandaşa bütün hükumetlerin yıllardır yaptığı tek bir şey var. Al geri fazlasıyla ver. Yönetim şekli bu. Bunun anlamı şudur: fakirleş ey Türk halkı fakirleş. Fakirleşmek demektir.

    Biz ve arkadaşlarımız milleti aydınlatma uyarma ve milleti kendine getirme, titreme hareketi başlattık. Bunun adı itiraz hareketiydi. İtiraz ettik. Partiyi bu sebeple oluşturduk. Yoksa şu an herhalde 140’a varan bir parti sayısı var. Yargıtay’ın sayfasında Anayasa’nın çerçevesinde kurulmuş ama kimisi seçime girebiliyor, kimi seçime giremiyor. Hiçbirisinin de birbirinden farkı yok. Bana birisi diyebilir mi ki CHP siyasetinin İYİ parti siyasetinin veya bu ülkede başbakanlık yapmış bir adamın kurduğu partinin siyasetinin birbirinden farkı var.

    Ne diyorlar? Falanca kötü yapıyor ben iyi yapacağım. Özeti bu, CHP de aynısını söylüyor, Meral Hanım da aynısını söylüyor, diğer arkadaşlar da aynısını söylüyor. Cumhur İttifakını teşkil eden partilerden zaten Cumhurbaşkanı bir şey söylüyor onlar da tasdik ediyor. Bir adamın hükümranlığı var, 22 yılda getirdiği yer arabayı devirmiş işte. Hükumet arabayı devirmiş muhalefet devrilmiş arabanın bile farkında değil, nasıl arabayı tamir edeceğinin farkında değil. Arabayı nasıl yola girdireceğini ve yürüteceğinin farkında değil. Böyle bir muhalefet böyle bir iktidarla karşı karşıyayız. Ama biz ne diyoruz? Ey Türk, milleti ey insanlık Türkiye özelinde söylüyorum, 130 yıldır 140 yıldır, İttihat Terakkinin toplantılarında hayat pahalılığı konuşuluyor. Osmanlı’nın son meclisi, Meclis-i Mebusan’da hayat pahalılığından bahsediliyor. Adaletsizlikten bahsediliyor, keyfi yönetimlerden bahsediliyor. Yıl kaç, 1900’ün başı 1800’ün sonu. Sonra Cumhuriyet kuruluyor, aynı şekilde kurucu irade hayat pahalılığının bitirilmesinden bahsediyor. Gerçekten bütün o sistemi reddederek yeni bir yol açıyor. Sonra Demokrat Parti geliyor. İttihat Terakki’nin, Meclis-i Mebusan’da konuşulanların hepsi 1950’lerde TBMM’de konuşuluyor. Aynı şeyler, Demirel Adalet Partisi’ni kuruyor, orada konuşuluyor. Hayat pahalılığı bitirilecek. Enflasyon canavarıyla gerektiği şekilde mücadele edilecek enflasyon canavarının kolları kırıldı bir tek ayakları kaldı denildi.

    “NİYE 130-140 YILDIR AYNI ŞEYLERİ KONUŞUYORUZ” 

    Sayın Bahçeli’nin rahmetli Ecevit’le kurduğu koalisyonlarda da aynı şeyler konuşuldu. 22 yıllık iktidar da aynı şeyi konuşuyor. Gelme sebepleri, itiraz sebepleri, milletten oy isteme sebepleri bunlardı. 22 yıl sonra, yıl olmuş 2024, 24 yıl sonra neredeyse siz tutmuşsunuz aynı şeyleri konuşuyorsunuz. Burada bir yanlışlık yok mu? Burada bir aldatmaca yok mu? Burada bir tuhaflık yok mu?

    Niye biz 130-140 yıldır hala aynı şeyleri konuşuyoruz. Sebep ne hiç düşündünüz mü? Milli Yol Partisi bağırıyor. Ben buradan siz oradan. Olmaz, böyle geldi böyle gitmesin. Bir şey değişecek her şey değişecek derken neyi kastetmiştik? İşte o değişim dönüşümü kastetmiştik. Türkiye böyle gidemez. Türkiye süresiz siyasetle huzurlu bir yere varamaz. Gelişmiş bir topluma dönüşemez. İnsanlar gelecekten endişe duymadan yaşamazlar.

    “SÜRELİ SİYASET BAŞKA BİR ŞEY GELİŞMİŞ TOPLUMLARIN İŞİ, SÜRESİZ SİYASET BİR TEK İNSANIN İNSAFINA TERK EDİLMİŞ KEYFİ YÖNETİMLERİN İŞİ”

    Süreli siyaset başka bir şey gelişmiş toplumların işi, süresiz siyaset bir tek insanın insafına terk edilmiş keyfi yönetimlerin işi. Süresiz siyaset kendi sadakat sistemini oluşturur. Kendine bağlı insanlar oluşturur, zengin insanlar oluşturur. Adaleti kendi için ister ve dayılar oluşturur.

    Burada bir başkaldırı bir itiraz hareketi başlattık ve neyin ne olacağını da söylüyoruz. Diyoruz ki Anayasa’da hüküm haline gelmelidir. Görev süreleri ve görev tanımları belli olan bir sistem olmalıdır. İç tüzük dış tüzük bunu çözmez. Dört artı dört anayasal bir hüküm olmak zorunda ve gelenin görevini yaptıktan sonra gitmesi gerekir. Gelenin ne zaman gideceği belli olmayan bir sistemden bir umut çıkmaz, gelecek çıkmaz, iyilik çıkmaz.

    Uyuma zamanı değil, dirilme ve millete koşma zamanıdır. Millete gerçekleri aydınlatmamız lazım. Yerel seçimler bunun için bir araçtır. Eğer yapmazsanız ben söylerim siz söylersiniz sadece vicdanımızı rahatlatırız. Bu hareket milletin istikbal hareketidir. Dört artı ikinci dörtte beni seçmezse ben yokum.

     “TORPİLE DAYALI, DAYIYA DAYALI BİR SİSTEMİN İÇİNDEYİZ”

    Bu sistem kendi zengin sınıfını, sadakat sistemini ve mülakat sistemini gerekli kılar. Şimdi Adalet Bakanı’nın elinde bir liste görmüş kamuoyu, bize de geliyorlar. Biz de işin içindeyiz. Bütün siyasilere bu milletin çocukları müracaat ediyor. Neden ediyor? Sistem öyle etmek zorunda. Niye yalan söylüyorsunuz? Torpile dayalı, dayıya dayalı bir sistemin içindeyiz. Bu sistemi bu hale getiren siyasilerin derhal siyaset sahnesinden uzaklaşması lazım. Torpil de var, mülakat da var, adam kayırma da var, milletin parasını yeme de var. Bu sistemde her şey var.

    Tarlada 3 lira olan portakal markette 40 lira almaya başlayınca, orada ipin ucu kaçmış demektir. Sattığı portakalı 40 liraya marketten alıyor üretici, ondan sonra çıkıyor kendi yanlışlarını marketçilere vuruyor.

    Türkiye farklı seslere sahip olur millet farklı seslere duyarsa Türkiye kazanır sen kazanırsın. Sen konuşur sen dinlersen, sen kaybedersin biz kaybederiz Türkiye kaybeder.

    Ülke yönetmek dürüstlük ve samimiyet ister. Hokkabazlık bu ülkenin kaderi olamaz. Bir tarafta başka konuş, diğer tarafta başka işler yap. Bunlar Türk milletinin asaletinde olmayan şeyler. Bizde olmaya şeyler. Bunlara kimsenin tevessül etmemesi lazım. Hele Türkiye’nin hiç etmemesi lazım. Türkiye’nin ortak akla müracaatı şart. 

    İki takım süper kupa için kim düşündüyse hayretler içerisinde kalıyorsunuz. Siz başka hiçbir ülke kalmadı, bizim şehirler bitti her taraf bitti de Riyad’a, Suud’lara gitme sebebiniz nedir? Beş on kuruş para mı? Salman ile arayı biraz daha iyi etmek mi? Hangi akla hizmet ediyorsunuz siz?

    Türk futbolunun, Fenerbahçe’nin Galatasaray’ın süper kupayı Suud’larda oynama sebebi nedir? Bu kimin aklı? Bunun ne amacı olabilir? İtalya’da, İngiltere’de oynarsın dersin ki futbolun beşiği. Dünyaca geçmişleri var, futbolları ilerlemiş. Suudların neyi var? Gidin Medine’ye bakın. Medine’ye gidin Osmanlı’nın orada tren garını görürsünüz. İstanbul’dan kalkan bir tren tam Medine’ye kadar ulaşabiliyor. Medine’ye kadar ray döşemiş atalarımız. Bunların rayı bile görmeye tahammülleri yok. Osmanlı’nın rayını, otogarını mümkünse ortadan kaldıracaklar. Daha önce kaleyi kaldırdılar Mekke’de, şimdi de bunu kaldırmakla uğraşıyorlar. Bu kini bu Suud sülalesi içinde tuttuğu müddetçe onlardan ne dost olur ne post olur. Buradan hükümete sesleniyorum ticari ilişkiler kurulabilir, konuşulabilir. Ama dost sıfatıyla yaklaşırsan adamı böyle ağız üstü keptirirler işte. Rezil ederler adamı. Uyanık geçiniyorlar, orada gidip battılar. Aynı geçmişte yaşanan Kaddafi örneği. Kaddafi rahmetli Erbakan çok iyi niyetlerle başbakan olduğunda o zaman bizim partinin içinde bulunan bir milletvekili de vardı. Recep Kırış Bey. Çok iyi niyetlerle Erbakan, bütün İslam ülkelerini gezeyim demiş. Oradan da Kaddafi’den başlamış. Adam manyak. Manyak olunca neyi nasıl yapacağını bilemiyorsun. Tutmuş bunları bekletmiş. Koskoca başbakanı bekletmiş. Orada rezalet, rezalet üstüne… Çünkü dengesiz bu toplumlar. Toplumların ölçüleri yok. Bir kişinin insafına bağlı. Aynı Suud’larda olduğu gibi. Onun içinde sayın cumhurbaşkanının bu şekilde hareket etmesine gerek yok. Artık futbola da karışma. Arsaya karışıyorsun, kupon arsalar senin işin. Ben bazen hayret ediyorum arkadaşlar. Bunu söylerken siyaseten söylemiyorum. Ayıp, bu milletin derdi dolu. Bu milletin çocukları, gençleri gelecek arıyorlar. Umut ararken, sen ne yapacaksın Milli Emlak’ın kupon arsalarını? Koyarsın kriteri, kritere kim uyuyorsa satın alan vatandaşlarımız alır. Kimin alıp kimin alamayacağını, nasıl alacağını niye karıştırıyorsun? Ayıp değil mi? Sen bizim hayatımızı kolaylaştırsana. Sana yetki verdi bu millet. O işlerle uğraş. Sen neden öbür işlerle uğraşıyorsun? Değerli kardeşlerim, işte ülkenin bu anlayıştan kurtulması lazım.

    “SIRF BİR DÖNEM DAHA BEN CUMHURBAŞKANLIĞI YAPAYIM DİYE, ANAYASA DEĞİŞİKLİĞİ YAPILAMAZ”

    Şimdi diyor ki yeni anayasa yapacağız. Evet, Türkiye yeni bir anayasa yapmak zorunda. Bu darbe anayasasından insan haklarının, sendikal hakların gerilediği bu sistemden kurtulmak zorunda. Ama şu olamaz. Sırf bir dönem daha ben cumhurbaşkanlığı yapayım diye, anayasa değişikliği yapılamaz. Şu an sayın cumhurbaşkanının derdi ne, anayasa değişikliğinden kastettiği ne biliyor musunuz? Bir dönem daha ben nasıl bu ülkeyi yönetirim. Yönettin. 22 yıl yönettin. Ne yaptın? Hırsızlığı bitirebildin mi? Yolsuzluğu bitirebildin mi? Yasaklara yeni yasaklar ekledin mi? Adaletsizlik diz boyu. Hayat pahalılığı diz boyu. Ne yaptın göster bize. Çıkıyor, ihracattaki yükselişi anlatıyor. İthalatı niye anlatmıyor? İhracat yüzde 50 yükselmiş. İthalatta yüzde 70 yükselmiş. Milletin aldığı malın ölçüsü yüzde 70 fazlalaşmış. Yüzde 70 fazla döviz dışarıya vermiş. Yüzde elli de döviz içeriye girmiş. Aradaki o yüzde 20 döviz farkını nereden alıyorsun? Borç, borç, borç. Ali’den borç, Veli’den borç. Suud’dan borç, Amerika’dan borç. Bu kadar. Eskiden IMF vardı mahsus ismi kötü ya IMF değil şimdi GMF. Sadece harf değişiyor. Eskiden IMF şimdi GMF bu kadar. Kafa ve ahval değişmediği müddetçe değişen ne olacak?

    Değerli arkadaşlar, bize düşen görevler var. Yerel seçim hazırlıklarına elbette ilçelerde, illerde, genel merkezimizde başlıyoruz. Yeter mi, yetmez. Paramız yok, pulumuz yok. Dayımız yok. Amerika arkamızda değil. İsrail yanımızda değil. Ama sizin en büyük silahımız bağımsız ve bağlantısız olmanız. Yani Muhsin Yazıcıoğlu’nun yolunda olmanız, bu size yetmez mi? En büyük gücünüz. Onun için ayağa kalkın. Ayağa kalkın ve hakikatleri milletle paylaşmaya devam edin. Hiç korkmayın. Büyük hareketler ve büyük davalar, haklı ifadelerin ve yürüyüşlerin neticesinde ortaya çıkmıştır. Hiç korkmayın birilerinin büyük paraları, büyük patronları varsa, bizim milletimiz ve yüce Allah’ın kudreti var. Biz nasip olur da bir gün bu millet evet iktidar sizin, o kafanızdaki projeleri, o değişimi dönüşümü o siyasetten başlayarak eğitime, tarıma kadar hatta çevreye kadar yapılacak değişiklikleri buyurun yapın dediğinde; vatandaşlığı al parayı ver karayı diyen anlayıştan kurtaracağız. Vatan toprağı arsa değil, tarla değil. Vatandır, vatandır, satılamaz. Adam beş, on tane daire alıyor vatandaşlığı kapıyor. Başka yerde mafyacılık yapıyor, onu da bize getiriyor. İstanbul’da Türk olmayan mafyalar çatışması var. Arap mafyası, Rus mafyası yok Afrika mafyası dolu. Niye? Gayriresmi parayı bulmuş, gelmiş iki, üç tane rezidans almış, vatandaşlık almış yanına doldurmuş adamları. Biz bu memleketi arsa olarak gören, tarla olarak gören, konut olarak gören anlayıştan kurtaracağız. Siz ayağa kalkın ve yürüyün. O sesi millet ile buluşturun. Bakın bakayım yarın sabah güneş nasıl doğar.”

  • CHP, İSTANBUL 13. AĞIR CEZA MAHKEMESİ ÜYELERİ HAKKINDA HSK’YA, YARGITAY 3. CEZA DAİRESİ ÜYELERİ HAKKINDA DA YARGITAY BİRİNCİ BAŞKANLIK KURULU’NA BAŞVURDU

    CHP, İSTANBUL 13. AĞIR CEZA MAHKEMESİ ÜYELERİ HAKKINDA HSK’YA, YARGITAY 3. CEZA DAİRESİ ÜYELERİ HAKKINDA DA YARGITAY BİRİNCİ BAŞKANLIK KURULU’NA BAŞVURDU

    CHP, Anayasa Mahkemesi’nin cezaevindeki Milletvekili Can Atalay hakkında verdiği ikinci ihlal kararına uyulmaması nedeniyle İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi üyeleri hakkında disiplin soruşturması açılması talebiyle Hakimler Savcılar Kurulu’na başvurdu. CHP ayrıca, Yargıtay 3. Ceza Dairesi hakkında görevden çekilmeye davet dilekçesini ise Yargıtay Birinci Başkanlık Kurulu’na verdi. CHP Seçim ve Parti Hukuk İşlerinden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Gül Çiftçi Binici, “İktidar bir anayasasızlaşma sürecine girmek istiyor. Anayasa Mahkemesi kararını hiçe sayan ve Anayasa’yı askıya alan bu darbe girişimini kabul etmiyoruz” dedi.

    CHP Genel Başkanı Özgür Özel, dün, Parti Meclisi toplantısının son bölümünde yaptığı açıklamada, “CHP tüzel kişiliği olarak, İstanbul 13. Ceza Mahkemesi üyeleri hakkında HSK’ya, Yargıtay 3. Ceza Dairesi üyeleri hakkında Yargıtay’ın Birinci Basamak Kurulu’na başvurularımızı yapıyoruz. Yargıtay Birinci Başkanlık Kurulu’nun beş hâkim için görevden el çektirme kararını bir an önce almalarının kendi anayasal görevleri olduğunu hatırlatıyoruz” demişti.

    CHP; İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi üyeleri hakkındaki işlem yapılması için hazırlanan dilekçeyi Hakimler Savcılar Kurulu’na; Yargıtay 3. Ceza Dairesi üyeleri hakkında işlem yapılması için hazırlanan dilekçeyi ise Yargıtay Birinci Başkanlık Kurulu’na bugün sundu.

    İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi hakkında Hakim Savcılar Kurulu’na verilen dilekçede, Anayasa’nın 153. maddesine atıfta bulunuldu. Anayasa Mahkemesi kararının herkes için bağlayıcı olduğu ve Can Atalay hakkında verilen hak ihlali kararının hukuki yorumun ötesinde siyasi nedenlerle uygulanmadığı kaydedilerek şu ifadeler kullanıldı:

    “İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi başkan ve üyeleri, Anayasa’nın 153. maddesinde ifadesini bulan Anayasa Mahkemesi kararlarının herkes için bağlayıcı olduğuna ilişkin hükmü hukuki yorumun ötesinde siyasi nedenlerle uygulamayarak kişi hürriyeti ve güvenliği, seçilme ve siyasi faaliyette bulunma ve bireysel başvuru haklarını ihlal etmiş, görevlerini kötüye kullanmıştır.”

    ‘HEYET, DEVLET KURUMLARI ARASINDAKİ ÇEKİŞMEYE HUKUKU ALET ETMİŞTİR’

    Yargıtay 3. Ceza Dairesi’nin Can Atalay kararında imzası bulunan heyetin başkan ve üyeleri hakkında görevden çekilmesi talebiyle Yargıtay Birinci Başkanlık Kurulu’na sunulan dilekçede, heyetin devlet kurumları arasındaki çekişmeye hukuku alet ettiği belirtilirken, “Heyet, var olan bir mahkeme kararını tanımamış, bunu yaparken de mahkeme heyetini (AYM) suçlayıcı ifadelerde bulunmaktan kaçınmamıştır” ifadelerine yer verildi.

    Yargıtay 3. Ceza Dairesi’nin açıkladığı gerekçeli kararın da eleştirildiği dilekçede, “Anayasal düzenin bir parçası olan Anayasa Mahkemesi’ni fiilen ortadan kaldırma çabası niteliğindedir. Heyet, Anayasa Mahkemesi kararına ilişkin bir hukuki nitelendiremeden ziyade, kişiselleşmiş çıkarımlarla Anayasa Mahkemesinin kendilerini tehdit ettiği savını ileri sürmüş, hamaset dolu anlatımlarla Anayasa Mahkemesi üyelerini suçlayıcı ifadeleri kararlarda dillendirmiştir” denildi.

    “İŞLENEN SUÇ HUKUKİ HAD AŞIMIDIR”

    Yargıtay 3. Ceza Dairesi’nin gerekçeli kararında Anayasa Mahkemesi’nin sadece Can Atalay konusunda verdiği kararı değil, tüm kararları eleştirmek suretiyle tarihi ve siyasi tutum sergileme çabasında olduğunun altı çizilen dilekçede devamla şu ifadeler kullanıldı:

    “Heyetin karar yazma gücüne dayanarak işlediği suçlar, Anayasa’nın uygulanabilirliğine ilişkin güvenin ciddi şekilde sarsılmasına yol açmaktadır. Heyet başkanı ve üyeleri herkes gibi Anayasa’nın 153. maddesiyle bağlıdır. Anayasa Mahkemesi’nin verdiği kararı beğenmek zorunda olmasa da uygulamak zorundadır. Heyet üyelerinin fiili sadece hukuki yanlış değerlendirme olarak görülemez, işlenen fiil suç ve hukuki had aşımıdır”

    GENEL BAŞKAN YARDIMCISI GÜL ÇİFTÇİ BİNİCİ: YARGI DARBESİNE DUR DEMEK ZORUNDAYIZ

    Şikâyet dilekçelerine ilişkin açıklamalarda bulunan CHP Seçim ve Parti Hukuk İşlerinden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Gül Çiftçi Binici, iktidarın Anayasa’yı yok saydığını belirterek, “Anayasa demek temel yurttaşlık hakkı demektir. İktidar bir anayasasızlaşma sürecine girmek istiyor. Sadece Can Atalay için değil, 86 milyonun özgürlüğü için bugün şikâyet dilekçelerimizi gerekli mercilere ilettik. Anayasa Mahkemesi kararını hiçe sayan ve Anayasa’yı askıya alan bu darbe girişimini kabul etmiyoruz” dedi.

    “Yaşanan hukuksuzluklara karşı sadece şikayet dilekçeleriyle yetinmeyeceğiz” diyen Çiftçi Binici, “Hukuki haklarımızı sonuna kadar kullanacağız. Aynı zamanda da protesto hakkımızı kullanacağız. Hukuka, Anayasa’ya, geleceğimize sahip çıkmak için tüm yurttaşlarımızı 14 Ocak Pazar günü saat 13.00’teki mitingimize davet ediyoruz” şeklinde konuştu.

     

  • ODMD’DEN MERCEDES-BENZ’E ÖDÜL

    ODMD’DEN MERCEDES-BENZ’E ÖDÜL

    Otomotiv Distribütörleri ve Mobilite Derneği’nin (ODMD) markaların satış ve iletişim başarılarını ödüllendirmek amacıyla bu yıl 14’üncüsünü düzenlediği Satış ve İletişim Ödülleri-2023 Gladyatörleri’ne ‘Perakendenin Fijital Dönüşümü’ ile katılan Mercedes-Benz, ‘Yılın Jüri Özel Ödülü’ne layık görüldü. 

    ODMD Satış ve İletişim Ödülleri-2023 Gladyatörleri, Raffles Otel İstanbul’da dün yapılan törende sahiplerini buldu. Gecede, 20 dalda otomotivin 2023’teki en önemli marka ve etkinlikleri açıklandı. 

    Mercedes-Benz Otomotiv, mayıs ayında devreye aldığı yeni satış modelini kapsayan ‘Perakendenin Fijital Dönüşümü’ projesiyle ‘Yılın Jüri Özel Ödülü’nü kazandı. Mercedes adına ödülü, Mercedes-Benz Otomotiv İcra Kurulu ve Otomobil Grubu Başkanı Şükrü Bekdikhan, Mercedes-Benz Otomotiv Hafif Ticari Araçlar İcra Kurulu Üyesi Tufan Akdeniz, Mercedes-Benz Otomobil Pazarlama ve Kurumsal İletişim Grup Müdürü Ezgi Yıldız Kefeli aldı. 

    Mercedes-Benz Otomotiv İcra Kurulu ve Otomobil Grubu Başkanı Şükrü Bekdikhan, fijital satış sistemini Mercedes-Benz dünyasında ilk uygulayan ülkelerden biri olduklarının altını çizerek, “Olağanüstü şartlar ve rekor satışın damga vurduğu bir yılda devreye aldığımız fijital satış modelimizin sektörün çatı kuruluşu ODMD ve değerli paydaşlarımız tarafından ödüllendirildiğini görmek, stratejimizin ne kadar doğru olduğunu da gösteriyor. Her zaman öncü markalardan biri olarak hem teknolojimiz hem de müşteri deneyimi odağımızla otomotiv sektöründeki değişimi yönlendirmeye devam edeceğiz” dedi.  

    2023 yılında tanıtılan ve perakendeye farklı bir yaklaşım getiren yeni satış modeli ile müşteriler hem dijital hem de fiziksel olarak satın almak istedikleri araçları doğrudan deneyimleyebiliyor, diledikleri şekilde konfigüre edebiliyor ve diğer araçlar ile karşılaştırabiliyor. Fiziksel alanlarda acenteler en iyi müşteri deneyimini sunarken müşterilerin online alanlarda rezerve ettikleri araçların satın alma süreçleri de fiziksel olarak acentelerde yapılıyor. Bu yolculuğu ‘fijital dönüşüm’ olarak tanımlayan proje çok daha hızlı bir iletişim imkanı sunuyor.

    ADVERTORİAL YAYIN