Tadına bak tadında bırak!
Güne iyi bir haberle başlayalım: Tatlı konusundaki katı tutumumuzu bir nebze yumuşattık. Yeni ve makul bir yaklaşım geliştirdik. Yeni tatlı mottumuz: Tadına bak, tadında bırak olacak. Nedeni net ve açık: Yalana, dolana gerek yok. Sizin de benim de vazgeçemediğiniz ‘tatlı’ düşkünlüğü meselemiz var. Ve bu düşkünlük, sağlık için maalesef mühim bir sorun. Ama onu yönetmek de yine bizim elimizde. Nasıl mı?
Madem ki tatlılardan ne siz ne de ben tamamen vazgeçiyoruz bir çözüm üretmek zorundayız. En azından şimdilik bizi bu keyifli ‘haz’dan mahrum etmemenin yolunun makul bir yaklaşım olabileceğine karar verdim! Bugün itibarı ile, bana da, size de Ahmet Hakan dahil, tatlısever herkese tatlı izni var. İsteyen baklava, kadayıfın, şöbiyetin, isteyen dondurma veya sütlacın tadına bakar.
Ama bir şartla: Sadece tadına bakıp bırakılacak! Doymak için değil tadından keyif alınacak. Kısacası, tatlılar duygusal yatıştırıcı olarak değil beyninizde oluşturdukları, dopamin ve serotonin patlamalarının keyfini çıkarmak yenilecek.
KEMOTERAPİ “OUT” İMMÜNOTERAPİ “IN”
Bedenimizin kanser hücrelerini avlamakta ve baskılamakta kullandığı “Mammary Serine Protease İnhibitor” sözcüklerinden kısaltılmış çok özel bir proteini var. Kısaca MASPİN- PCA olarak da biliniyor. Maspini aktive eden sadece elma da değil. Zerdeçalın da Maspin aktivatörü olduğu biliniyor.
Yeni bir çalışmada zerdeçal (kurkumin) ile aktive edilen MASPİN sayesinde prostat kanserinde de iyi neticelerin alınabildiği gösterildi.
Kısacası elma ve zerdeçal yakında kanser ilacı muamelesi görürse şaşırmayın. Bir mühim ayrıntı da şu:
Bu yıl Nobel Tıp ödülünü de bu alanda -immunoterapi- araştırmalar yapan iki bilim insanının kazandığını da lütfen not alın...
Amerikalı ve Japon harika iki araştırmacı kanserle savaştı kemoterapi yerine immünoterapinin kullanımında çığır açacak araştırmalara imza atarak bu yıl ki Nobel Tıp Ödülü’nü kazandılar.
Özeti şu: İnşallah yakın bir gelecekte kemoterapi illetinden kurtulup kanseri daha az masrafla ve daha köklü çözmenin yollarını bulacağız.
Bunlardan birisinin de immünoterapi olacağı kesin.
BU 7 MOTTU’YU ASLA UNUTMAYIN
İsterseniz gelin bugün eski mottularımızdan bazılarını yeniden hatırlayalım:
◊ Oturmak bedene ihanettir.
◊ Durma, düşme, üşütme! (İyi yaşlanma kuralı)
◊ Ayakta kal, hayatta kal!
◊ Yediğinin yarısı yaptığının iki katı. (Kilo sorunu)
◊ Damak çatlatan şeker damar da çatlatabilir.
◊ Eti kemiğinden ayırma, kolajensiz kalma.
◊ Cilt içinden beslenir, dışından desteklenir.
EGZERSİZDEN HEMEN SONRA YEMEK YEMEYİN
Egzersizden hemen sonra bir şeyler yemek, özellikle egzersizle kilo kaybını hedefliyorsanız doğru değil.
Nedeni şu: Bedenimiz sadece egzersiz yaparken değil, egzersizden sonra da yağ yakmaya devam ediyor. Yağ yakma süreci egzersizin ortalarında başlıyor, 30-40 dakika sonra netleşiyor, 1’inci saate doğru da maksimuma ulaşıyor.
Daha da önemlisi vücut egzersiz bittikten sonra da yağ yakmaya devam ediyor.
Bu nedenle egzersizden hemen önce ve sonra bir şeyler yemeyin.
BiR KiTAP
Sınıf arkadaşım, değerli meslektaşım Dr. Murat Kınıkoğlu’nun yeni kitabı “Vegan Sağlık” birkaç gün önce elime geçti. Harika önerilerle dolu bu güzel kitabı “ıskalamayın” derim. Murat’ın yine mükemmel önerileri var. “Vegan” olun demem ama kitabı okuyun derim.
K VİTAMİNİNDEN FAYDALANMA ANAYASASI
K vitamini düşük olan kimselerin yüksek miktarda D vitamini almasının, kan damarlarında kireçlenmeyi ve kalp hastalığını teşvik edeceğine dair kaygılar yersiz olmayabilir. D vitamini toksisitesi (aşırı alıma bağlı yüksek D vitamini düzeyleri) hiperkalsemiye (kandaki kalsiyum düzeyinin aşırı yükselmesine) neden olur: Aşırı yüksek D vitamini düzeylerinin belirtilerinden biri, kanda kalsiyum düzeylerinin aşırı artışıdır (hiperkalsemi).