Kategori: Magazin

  • Ameliyat Olan Hasan Can Kaya’nın Son Durumu Ne?

    Ameliyat Olan Hasan Can Kaya’nın Son Durumu Ne?

    Ünlü komedyen Hasan Can Kaya, arkadaşlarıyla evde futbol oynarken kaza geçirmişti. Omzunun üzerine düşmesi sonrasında rahatsızlık yaşayan ve hemen hastaneye kaldırılan Hasan Can Kaya, yapılan tetkikler sonrasında ameliyata alındı. Hayranlarını endişelendiren bu gelişmeler sonrasında Hasan Can Kaya’nın son durumunun ne olduğu, taburcu olup olmadığı merak edildi.

    hasan-can-kayanin-son-durumu-ne.jpg

    Hasan Can Kaya Taburcu Oldu

    Yayın hayatına YouTube’da başlayan ve kısa süre içerisinde Konuşanlar programıyla Türkiye’nin gündeminde yer alan isimlerden birisi olan Hasan Can Kaya, hastanede yapılan operasyonların ardından sağlığına kavuştu. Omuz bölgesinde yaşanan kırık nedeniyle ameliyata alınan ünlü ismin operasyonunun başarılı geçtiği açıklandı.

    Taburcu olan Hasan Can Kaya’nın taburcu olduğu andan da fotoğraflar paylaşıldı. İşte o fotoğraflar…

  • Survivor’da Erkek ve Kadın Yarışması Yan Yana Yattı!

    Survivor’da Erkek ve Kadın Yarışması Yan Yana Yattı!

    Survivor All Star’da Aleyna ile Yunus Emre arasındaki yakınlık tüm Türkiye’nin dikkatini çekmişti. Sosyal medyaya taşınan bu durum, iki ismin de aileleri tarafından uyarı almasına neden olmuştu. Acun Ilıcalı’nın bir ödül oyununda uyarmak zorunda dahi kaldığı ikilinin uyarılara rağmen yakınlığa devam etmesi ise akıllarda soru işaretleri oluşturdu.

    “Uzak Dur” Uyarıları İşe Yaramadı

    Evli olan Yunus Emre, eşinin Aleyna’dan uzak dur demesine rağmen bu konuda geri adım atmadı. Aleyna Kalaycıoğlu’nun annesi de benzer bir uyarı yapmıştı. Ancak Aleyna bu uyarıyı hepsi arkadaşım diyerek kapatmıştı. Ancak son bölümde ekranlara taşınanlar ise sosyal medyada büyük tartışmalara neden oldu.

    Yunus Emre ile Aleyna Birlikte Yattı

    İkili arasındaki arkadaşlık hız kesmeden devam etti. Son bölümde bu kez izleyicinin dahi tepkisini çeken bir gelişme yaşandı. Ekranlara gelen görüntülerde iki ismin birlikte uyuduğu, yan yana yattığı görüldü. Geçtiğimiz günlerde Acun Ilıcalı tarafından yapılan açıklamalarda yarışmacıların birlikte yatmadığı, erkekler ve kadınların ayrı bölümlerde yattığı belirtilmişti. Ancak ikilinin aynı yerde yatmasının yanında yan yana yatmaları ve yakın temas halinde olmaları kamera görüntüleri ile kaydedildi. Bu görüntüler sonrasında prodüksiyondan bir hamle gelip gelmeyeceği, ailelerin bu duruma nasıl tepki vereceği merak edilmeye başlandı.

    İşte o anlar;

    survivor-all-star-yunus-emre-aleyna.jpg

  • Burcu Şeritoğlu Göz Alıcı Güzelliğiyle Büyüledi

    Burcu Şeritoğlu Göz Alıcı Güzelliğiyle Büyüledi

    2022 Best Model yarışmacısı Burcu Şeritoğlu, oyunculuk sektörüne de adım atmaya ve kısa sürede podyumda yakaladığı başarıyı yakalama hedefinde olduğunu belirtti.

    İstanbul” da gerçekleşen Jewelry Show’da, Cemcem kuyumculuk firması standında tanıtım yapan güzel model Burcu Şeritoğlu, tanıttığı mücevherler gibi göz alıcı olunca ve ışığıyla ziyaretçileri etkileyince, kısa sürede elde ettiği başarının da nedenini gösterdi.

    Şeritoğlu, hızlı çıkışını Hızlı çıkışını şu sözlerle dile getirdi:

    “Görsel sanatlarda kendine baktırmayı bilen sanatçıdır, bu benim bakışım, podyum ve modellikte bunu başardım. Rol aldığım reklam, sinema ve dizi işlerinde odak noktası oldum, kendime baktırmayı başardım” dedi. Yeni yeteneklerin başarılı adımları ve bakış açılarıyla sanat dünyası renklenirken sanatçı tanımının çerçevesi de genişliyor

  • Fenomen Yağmur Taktaş Cinayete Mi Kurban Gitti? Kan Donduran İddia!

    Fenomen Yağmur Taktaş Cinayete Mi Kurban Gitti? Kan Donduran İddia!

    Yağmur Taktaş’ın cenazesi, kesin ölüm sebebinin tespit edilebilmesi çin yapılan otopsiden sonra getirildiği memleketi Adana’da toprağa verildi.

    Taktaş’ın ailesi, kızlarının cinayete kurban gittiğini iddia ederek sevgilisinden şikayetçi oldu.

    ‘İşte Benim Stilim’ isimli televizyon yarışmasıyla tanınan Yağmur Taktaş, geçen haftalarda ABD’de kaldığı evde ölü bulundu.

    Taktaş’ın cansız bedeni, önceki gün hava yoluyla getirildiği Adana’da bulunan Kabasakal Mezarlığı’nda toprağa verildi.

    Taktaş’ın ailesi, darbedilen ve dalağını kaybeden kızlarının cinayete kurban gitmiş olabileceğini öne sürerek avukatları aracılığıyla Türk asıllı ABD vatandaşı sevgilisi A.C.F.’den şikayetçi oldu.

    Olayla ilgili soruşturmanın sürdüğü ifade edildi.

  • Hasan Can Kaya’dan Korkutan Haber

    Hasan Can Kaya’dan Korkutan Haber

    İlk olarak YouTube’da yayınlanan “Konuşanlar” programı ile geniş bir hayran kitlesi edinen ünlü komedyen Hasan Can Kaya, Acun Ilıcalı ile anlaşma sağlamasından sonra Exxen’de yoluna devam etme kararı aldı.

    Hasan Can Kaya’dan korkutan haber geldi. Ünlü komedyen, sabah evinin bahçesinde futbol oynarken omzunun üzerine düştü. Artan ağrıları sonrası hastaneye giden Kaya’nın, omzunda kırıklar olduğunu belirledi.

    Hasan Can Kaya ABD Turnesi Ertelendi

    Komedyen beş saat süren acil bir ameliyata alındı. Kaya’nın ameliyatının başarılı geçtiği ve sağlık durumunun iyi olduğu ifade edildi.

    Birkaç gün hastanede istirahat edeceği belirtilen Kaya’nın 24 Nisan-1 Mayıs tarihleri arasında yapacağı, biletleri tükenen ABD turnesinin ise ileri bir tarihe erteleyeceği duyuruldu.

  • Çocuk Psikiyatri Nedir?

    Çocuk Psikiyatri Nedir?

    Çocuklar ve ergenler, yetişkinlerden farklı bir biyolojik, psikolojik ve sosyal gelişim gösterirler. Dolayısıyla bu yaş grubundaki bireylerin ruhsal sağlığına özgü yaklaşımlar gerekmektedir.

    Çocuk Psikiyatri Nedir?

    Çocuk psikiyatrisi, psikopatolojinin erken yaşlarda nasıl başladığı, geliştiği ve tedavi edildiği konularına odaklanır. Bu alanda çalışan uzmanlar, çocukların ve ergenlerin duygusal ve davranışsal zorluklarının altında yatan nedenleri anlamaya çalışırken, aynı zamanda aileleriyle de yakın çalışmalar yaparlar. Çünkü aile dinamikleri, çocuğun ruhsal sağlığını doğrudan etkileyebilir.

    Günümüzde çocuk psikiyatrisi, otizm spektrum bozukluğu, dikkat eksikliği hiperaktivite bozukluğu (DEHB), depresyon, anksiyete bozuklukları ve birçok diğer durumu incelemekte ve tedavi etmektedir. Çocuk psikiyatrisinin en önemli görevlerinden biri, bu bozuklukların erken teşhisini koyarak çocuğun hayat kalitesini artırmaktır.

    Çocuklarda Sık Görülen Psikiyatrik Bozukluklar: Tanı ve Semptomlar

    Çocukluk dönemi, bireyin hayatının en kritik evrelerinden biridir ve bu dönemde yaşanan psikiyatrik bozukluklar, çocuğun bilişsel, duygusal ve sosyal gelişimini etkileyebilir. Çocuk psikiyatrisinde sık karşılaşılan bozuklukları anlamak, hem aileler için hem de profesyoneller için önemlidir, çünkü erken tanı ve müdahale çocuğun yaşam kalitesini önemli ölçüde artırabilir.

    Dikkat Eksikliği Hiperaktivite Bozukluğu (DEHB) en sık teşhis edilen çocukluk çağı bozukluklarından biridir. Genellikle dikkat dağınıklığı, hiperaktivite ve dürtüsellik belirtileriyle kendini gösterir. Bu durum, çocuğun akademik başarısını, sosyal ilişkilerini ve genel yaşam kalitesini olumsuz etkileyebilir.

    Anksiyete bozuklukları da çocuklarda sıkça rastlanan bir diğer durumdur. Aşırı endişe, korku veya kaygı ile tanımlanabilir. Sosyal anksiyete, okul korkusu ve ayrılık anksiyetesi gibi çeşitli türleri vardır. Bu bozukluklar, çocuğun günlük aktivitelerini, sosyal etkileşimlerini ve okul performansını engelleyebilir.

    Çocuklarda depresyon da göz ardı edilmemelidir. Üzgün veya umutsuz hissetme, enerji kaybı, ilgi kaybı ve konsantrasyon güçlüğü gibi semptomlarla karakterizedir. Depresyon, çocuğun ruh hali, enerjisi ve motivasyonu üzerinde ciddi etkilere sahip olabilir.

    Otizm spektrum bozukluğu, sosyal etkileşim ve iletişim zorluklarıyla tanımlanan bir diğer önemli çocukluk dönemi bozukluğudur. Tekrarlayan davranışlar, sınırlı ilgi alanları ve rutinlere aşırı bağlılık da bu bozukluğun semptomları arasındadır.

    Çocuklarda Depresyon: Nedenleri, Belirtileri ve Tedavi Yaklaşımları

    Çocukluk döneminde depresyon, bazen göz ardı edilen ya da yanlış anlaşılan bir durumdur. Ancak çocuklarda da yetişkinlerde olduğu gibi ciddi depresyon belirtileri görülebilir. Bu bozukluk, çocuğun günlük yaşamını, akademik performansını ve sosyal ilişkilerini derinden etkileyebilir.

    Depresyonun nedenleri karmaşıktır ve genellikle birkaç faktörün birleşmesiyle ortaya çıkar. Genetik yatkınlık, biyokimyasal dengesizlikler, çevresel faktörler ve travmatik yaşantılar, çocuklarda depresyonun oluşmasında rol oynayabilir. Özellikle aile içi şiddet, ayrılık veya kayıplar gibi stresli yaşantılar, çocuklarda duygusal sorunlara yol açabilir.

    Depresyonun belirtileri çocuklarda yetişkinlerden biraz farklılık gösterebilir. Sürekli üzgün veya irritabl (asabi) bir ruh hali, ilgi kaybı, enerjide azalma, konsantrasyon güçlüğü, uyku ve iştah değişiklikleri çocuklarda sıkça rastlanan belirtiler arasındadır. Ayrıca, bazı çocuklar fiziksel ağrılar, okulda başarısızlık veya arkadaşlarıyla olan ilişkilerinde sorunlar yaşayabilirler.

    Depresyonun tedavisi, çocuğun yaşına, depresyonun şiddetine ve belirtilerinin özgünlüğüne bağlı olarak değişiklik gösterebilir. Bilişsel davranışçı terapi, çocuklarda depresyonun tedavisinde etkili bir yöntem olarak bilinmektedir. Bu terapide, çocuğun olumsuz düşünce kalıplarını tanıması ve değiştirmesi hedeflenir. Ayrıca, bazı şiddetli vakalarda antidepresan ilaç tedavisi de gerekebilir. Ancak ilaç tedavisi, bir çocuk psikiyatristinin önerisi ve gözetiminde uygulanmalıdır. Psikolog olarak görev yapan kişilerin ilaç yazamayacağını unutmamak gerekir.

    Çocuklarda Davranış Bozuklukları: Sebepleri ve Müdahale Yöntemleri

    Çocukluk döneminde davranış bozuklukları, hem bireyin kendi yaşam kalitesini hem de ailesini olumsuz etkileyebilir. Bu bozuklukların anlaşılması ve etkili müdahale yöntemlerinin uygulanması, çocuğun sağlıklı bir sosyal ve duygusal gelişim sürecine sahip olmasını sağlar.

    Davranış bozukluklarının sebepleri oldukça çeşitlidir. Biyolojik faktörler, genetik yatkınlık ve beyin kimyasındaki dengesizlikler bu sebepler arasında sayılabilir. Bununla birlikte, çevresel faktörler de büyük bir rol oynamaktadır. Aile içi şiddet, ailedeki psikiyatrik hastalıklar, ebeveynlerin boşanması, fiziksel veya duygusal istismar gibi travmatik yaşantılar, çocuklarda davranış bozukluklarının oluşmasına zemin hazırlayabilir.

    Davranış bozuklukları çocukta agresiflik, hedef alınan bireylere veya hayvanlara karşı sürekli tehditkar davranışlar, mülkiyetin kasıtlı olarak zarar görmesi, yalan söyleme veya hırsızlık yapma gibi belirtilerle ortaya çıkabilir. Bunun yanı sıra, evden kaçma, okulu asmak, erken yaşta madde kullanımı gibi ciddi davranışsal sorunlar da bu bozukluğun belirtileri arasında yer alabilir.

    Müdahale yöntemleri, davranış bozukluğunun şiddetine, tipine ve altında yatan sebeplere bağlı olarak değişkenlik gösterebilir. Bilişsel davranışçı terapi, bu tür bozuklukların tedavisinde oldukça etkili bir yöntemdir. Terapi sürecinde çocuğun olumsuz düşünce ve davranış kalıplarını tanıması, bu kalıpları değiştirmesi ve daha sağlıklı sosyal beceriler kazanması amaçlanır. Aile terapisi de, aile dinamiklerini düzenlemek ve aile içi iletişimi güçlendirmek için önerilebilir. Bazı durumlarda, ilaç tedavisi de gerekebilir. Psikolojik testler uygulayarak çocuklardaki problemler için önden bilgi sahibi olabileceğinizi de unutmayın!

    Çocuk Psikiyatrisi Seçerken Nelere Dikkat Etmelisiniz?

    Çocuğunuz için psikiyatri desteği almayı düşündüğünüzde, doğru uzmanı seçmek son derece kritik bir adımdır. Çocuk psikiyatrisi, özel bir uzmanlık gerektiren bir alandır ve çocuğunuzun ihtiyaçlarına en uygun desteği alması için doğru uzmana başvurmanız gerekmektedir.

    Öncelikle, psikiyatristin eğitim geçmişini ve uzmanlık alanını incelemekte fayda vardır. Çocuk ve ergen psikiyatrisi konusunda özel bir eğitim ve sertifika almış olan uzmanlar, çocuğunuzun özgül ihtiyaçlarına daha uygun çözümler sunabilir. Aynı zamanda, psikiyatristin deneyimi ve daha önce çalıştığı vakalar hakkında bilgi sahibi olmak da önemlidir.

    İletişim becerileri de seçim sürecinde dikkate almanız gereken bir diğer faktördür. Çocuğunuzun doktoruyla rahatlıkla iletişim kurabilmesi, tedavi sürecinin başarılı olması için kritik bir öneme sahiptir. Bu nedenle, ilk görüşmeye çocuğunuzla birlikte katılabilir ve doktorun çocuğunuzla nasıl iletişim kurduğunu gözlemleyebilirsiniz.

    Ücretsiz ön görüşme imkanı sunan merkezleri tercih etmek, psikiyatrist seçimi öncesi bir fikir edinmenizi sağlar. Örneğin, Ankara çocuk psikiyatri ekibi ile ücretsiz ön görüşme yaparak, fikir sahibi olabilirsiniz. Bu tarz bir ön görüşme, hem psikiyatristin yaklaşımını anlamanızı hem de çocuğunuzun doktorla nasıl bir iletişim kurduğunu görmek için önemli bir fırsattır.

  • KANSERE KARŞI BİLE ETKİLİ OLDUĞU ORTAYA ÇIKTI! FAYDALARINI DUYUNCA SOFRANIZDAN EKSİK ETMEYECEKSİNİZ

    KANSERE KARŞI BİLE ETKİLİ OLDUĞU ORTAYA ÇIKTI! FAYDALARINI DUYUNCA SOFRANIZDAN EKSİK ETMEYECEKSİNİZ

    Çok sayıda kişi tarafından sevilerek tüketilen kayısı, çeşitli sağlık problemlerinin tedavi sürecinde doğal bir yöntem olarak da sıklıkla tercih ediliyor. Zengin vitamin ve mineralleri sayesinde bağışıklık sisteminin güçlendirilmesine yardımcı olan kayısı ve kayısı çekirdeği hakkında bilinmeyenleri aktaran Feride Fonksiyonel Yaşam Koordinatörü Uzman Dyt. Başak Satar, kayısı çekirdeğinin doğru miktar ve şekilde tüketildiğinde kanser ve kalp hastalıklarına karşı da vücudu desteklediğini belirtti.

    FONKSİYONEL BESLENME AÇISINDAN ÇOK FAYDALI

    Kayısı meyvesinin turuncu renkli bir yaz meyvesi olmakta birlikte fonksiyonel beslenme açısından bir çok faydalı özellik taşıdığını belirten Uzm. Dyr. Başak Satar, “Kayısı, içerdiği glikoz, lif, protein, vitamin ve mineraller ile kayısının insan sağlığı için faydalı bir gıda olduğu bilinmektedir. Bunun yanında içerdiği fitokimyasal bileşim nedeniyle önemli bir antikanser, antioksidan etkiye sahiptir. Yüksek miktarda A ve C vitamini içeren ve fenolik maddeler bakımından da oldukça zengin olan kayısı, bir A vitamini ve beta karoten kaynağı olarak bilinmektedir. Kayısı meyvesi çağala (yeşil, olgunlaşmamış kayısı) döneminde yüksek oranda C vitamini içerirken bu vitamin olgunlaşma ilebirlikte azalmaktadır.” dedi.

    “ÖNEMLİ BİR DİYET PROTEİNİ KAYNAĞI”

    Fonksiyonel besinler arasında kayısı çekirdeğinin önemli bir besin olduğunu söyleyen Uzm. Dyt. Başak Satar, “Kayısı çekirdeği ise içeriğindeki polifenoller, streroller, karatenoid, çeşitli vitamin ve mineraller sayesinde fonksiyonel besin özelliği göstermektedir. Kayısı çekirdeği, yağ ve lifin yanı sıra önemli bir diyet proteini kaynağıdır. Kayısı çekirdeğinin protein içeriği % 14.1 ile % 45.3 arasında değişmektedir. Aynı zamanda 8 farklı çeşit esansiyel aminoasit içerdiği bilinmektedir.” ifadelerini kullandı.

    ÇOK SAYIDA HASTALIĞIN ÖNLENMESİNDE ÖNEMLİ YERE SAHİP

    Kayısı çekirdeğinin içerdiği antimikrobiyal, antimutajenik, ağrı kesici, antioksidan ve iltihap önleyici özellikleri sayesinde çok sayıda hastalığın önlenmesi ve tedavisinde önemli bir yeri olduğunun altını da çizen Uzm. Dyt. Başak Satar, “E vitamini ve çeşitli iz elementleri de içeren kayısı çekirdeği, zengin besleyici maddelerden dolayı özellikle öksürük, astım, kardiyovasküler ve serebrovasküler hastalıklar gibi hastalıkların tedavisinde veya önlenmesinde ve insan beslenmesinde besleyici olarak dengeli besinlerden biri haline gelmiştir. Kayısı çekirdeğinin yeterli miktarda düzenli olarak tüketilmesi kan basıncını düşürmekte ayrıca damar tıkanıklığı ve kalp krizi gibi olumsuz durumların oluşumunu azaltabilmektedir. Kayısı çekirdeklerinin içeriğinde bulunan fenolik bileşikler; serbest radikal temizleme özelliği, antikanser aktivitesi, koroner kalp hastalıklarının önlenmesi ve antimikrobiyal özellikler gibi birçok sağlık problemi için faydalıdır.” şeklinde konuştu.

    CİLT SAĞLIĞINA DA ETKİSİ VAR

    Kayısı çekirdeğinin cilt sağlığına yönelik olumlu etkilerinden de bahseden Feride Fonksiyonel Yaşam Koordinatörü Başak Satar, “İçeriğindeki E Vitamini, serbest radikallerin neden olduğu oksidatif stresi azaltarak kırışıklıklara, güneş lekelerine, yaşlılık lekelerine karşı cildi korur. Cildin nemlendirilmesinde önemli rol oynayan kayısı çekirdeği cilt görünümüne ve tonuna pozitif katkı sağlayarak cildin elastikiyeti artırabilmektedir.” açıklamasında bulundu.

    TAZE MEYVESİYLE TÜKETİLDİĞİNDE BAĞIRSAK HAREKETLERİNİ UYARIYOR

    Uzm. Dyt. Başak Satar, “Kayısı yüksek oranda lif içerir. Kronik ve akut kabızlık durumlarında ilk akıla gelen meyvelerdendir. Yapılan bir çalışmada güneşte kurutulmuş kayısının potansiyel probiyotik özellik gösteren bakterileri içerdiği gözlenmiştir.” diyerek kayısı çekirdeğinin taze meyvesi ile birlikte ve ayrı olarak tüketildiğinde bağırsak hareketlerini uyararak kabızlığın geçmesi ve önlenmesine yardımcı olduğunu da sözlerine ekledi.

  • EN BÜYÜK SEBEBİ STRES! ERKEKLERDE 3 KAT DAHA FAZLA GÖRÜLÜYOR

    EN BÜYÜK SEBEBİ STRES! ERKEKLERDE 3 KAT DAHA FAZLA GÖRÜLÜYOR

    Yoğun iş yükü, zaman baskısı, aile içi sorunlar, ilişki problemleri, finansal zorluklar ve sağlık problemleri gibi çok sayıda konu stresi artırabilir. Erkeklerde kadınlara göre 3 kat fazla görülen santral seröz koryoretinopati hastalığının gelişimi için en önemli risk faktörünün stres olduğu belirten Göz Hastalıkları Uzmanı Nur Acar Göçgil, hastalık hakkında merak edilenleri aktardı.

    “STRES VEYA KAYGI DURUMLARI HASTALIĞIN TETİKLEYİCİSİ OLABİLİR”

    Yoğun stres veya kaygı durumlarının bu hastalığın tetikleyicisi olabileceğinin altını çizen Prof. Dr. Göçgil, “Özellikle erkeklerde, kortizol gibi stres hormonlarının seviyelerindeki değişiklikler, bazı durumlarda kortikosteroid ilaçların aşırı veya uzun süreli kullanımı ve aile geçmişi, bu hastalığın riskini artırabilecek genetik yatkınlığa işaret edebilir.” dedi.

    “NADİREN İKİ GÖZÜ DE ETKİLEYEBİLİR”

    Santral seröz koryoretinopati (SSKP) hastalığının gözün merkezi bölgesindeki retina tabakasının altında sıvı birikimi ile karakterize olan bir göz hastalığı olduğunu söyleyen Prof. Dr. Nur Acar Göçgil, “Retina, göz içindeki ışığı algılayan ve görüntüleri beyne ileten tabakadır. SSKP genellikle tek bir gözü etkiler, ancak nadiren her iki gözü de etkileyebilir. Bu durum, görme kaybına ve merkezi görüşte bozulmaya neden olabilir.” uyarısında bulundu.

    “MERKEZ GÖRMEDE BULANIKLIK VE SOLUKLUK FARKEDİLİYOR”

    Santral seröz koryoretinopati hastalığında belirtilerin genellikle yavaş gelişip arttığını belirten Prof. Dr. Göçgil, “En belirgin belirti, merkezi görüşte bulanıklık veya bozulmadır. Bu, küçük yazıları okumak, detayları görmek veya net bir görüntü oluşturmak gibi görsel görevleri zorlaştırabilir. Renklerde solma veya renk değişiklikleri gibi renk algısında bozukluklar yaşanabilir. Metamorfopsi, yani görüntülerin şekil değiştirmiş gibi görünmesine neden olabilir. Örneğin, düz çizgiler kavisli veya dalgalı gibi görünebilir. Kontrast duyarlılığı kaybı oluşarak farklı tonların veya renklerin net bir şekilde ayrılamamasına neden olabilir. Nesneler normalden farklı bir şekilde görünebilir, örneğin bazı bölümler daha büyük veya daha küçük görünebilir. SSK bazen hafif bir göz rahatsızlığı veya ağrısı ile de ilişkilendirilebilir.” ifadelerini kullandı.

    EN CİDDİ KOMPLİKASYON KALICI MERKEZİ GÖRÜŞ KAYBI

    “Santral seröz koryoretinopati hastalığı kendiliğinden düzelme eğilimindedir. Ancak şikayetler başladığında göz doktoru tarafından muayene edilmelidir. Hastalık bulguları şiddetli, üç-dört aydan uzun süreli olduğunda veya görme kaybı riski taşıyorsa tedavi açısından yine uzman doktor tarafından değerlendirilmelidir.” diyen Prof. Dr. Göçgil, “Hastalık tedavi edilmezse veya belirtiler uzun süre devam ederse, bazı komplikasyonlar ortaya çıkabilir. SSKP’nin en ciddi komplikasyonu, kalıcı merkezi görüş kaybı olabilir. Retina altında uzun süreli biriken sıvı nedeniyle retina hasarı meydana gelirse, bu hasar geri dönüşümsüz olabilir ve net bir görüntü oluşturmakta kalıcı güçlükler ortaya çıkabilir. Bazı vakalarda SSKP kronik hale gelebilir, yani belirtiler uzun süreli veya tekrarlayan bir şekilde devam edebilir. Bu durumda, görme sorunları sürekli veya aralıklı olarak ortaya çıkabilir. SSKP’nin uzun süreli etkileri renk algısında kalıcı değişikliklere neden olabilir.” sözleriyle sadece uzman bir doktorun kesin tanı ve tedavi planını belirleyebileceğini hatırlattı.

    HASTALIĞIN TEDAVİ SÜRECİ NASIL GERÇEKLEŞTİRİLİYOR?

    Santral seröz koryoretinopati hastalığının tedavisinin genellikle semptomların şiddetine ve hastanın genel sağlık durumuna bağlı olarak değişebileceğini de sözlerine ekleyen Göz Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Göçgil, tedavi süreciyle ilgili olarak ise şu ifadeleri kullandı:

    “Tanı genellikle göz muayenesi, oftalmoskopi ve optik koherens tomografi (OCT) gibi görüntüleme yöntemleri ile konulur. Hafif veya kendiliğinden düzelen vakalarda, doktorunuz belirtileri izlemek ve göz muayeneleri düzenlemekle yetinebilir. Kortizon içeren bir ilaç kullanımı varsa bırakılması önerildi. SSKP’nin tetiklenmesi veya alevlenmesi sıkça stresle ilişkilendirilir. Stresi yönetmek ve azaltmak için relaksasyon teknikleri, meditasyon, yoga gibi yöntemler veya uzman doktora danışma önerilebilir. Diğer altta yatan sistemik hastalıklar veya kullanılan ilaçlar sorgulanır.

    Erken dönemde retina altındaki sıvının emilimini artırmak için ağızdan verilen ilaçlar bir süre verilebilir. Retinadaki sıvı birikimine neden olan alan tam sarı nokta merkezinde değilse argon lazer fotokoagülasyon tedavisi etkili olmaktadır, ancak hastalık sıklıkla merkezde olduğundan günümüzde bu tedaviye uygun hasta çok nadirdir. Etkili yöntem halk arasında soğuk lazer diye de bilinen dozu veya süresi azaltılarak uygulanan fotodinamik tedavidir. Göz dolaşımını belirleyen filmler çekilerek sızıntı belirlenen alanlara, damardan etkin ilacı verilmesinden sonra uygulanan bir ışık tedavisidir. Öte yandan günümüzde ilacın üretimindeki sıkıntı bu tedaviyi zaman zaman uygulamamızı güçleştirmektedir. Etkinliği gösterilmiş başka bir tedavi şekli de, bir diğer özel dalga boyundaki lazer ile retina dokusuna zarar vermeden retina altındaki hücreleri aktive ederek sıvının emilmesini tetikleyen ışık tedavisidir.

    Retina altında özellikle yeni damarlanma geliştiğinde, sıvı birikimini azaltmak ve bu damarları baskılamak amacıyla anti-vasküler endotelyal büyüme faktörünün (VEGF) göz içine enjeksiyon tedavisi etkilidir. AntiVEGF göz içi enjeksiyonu, retina altındaki sıvının çekilmesi için de kullanılabilir.

    “TEDAVİ PLANI KİŞİYE ÖZGÜ OLARAK BELİRLENMELİDİR”

    Her hasta farklıdır ve tedavi planı kişiye ve gözün durumuna özel olarak belirlenmektedir. SSKP tedavisi konusunda en doğru ve güvenilir bilgiyi göz doktorunuzdan alabilirsiniz. Tedavi seçeneklerini ve riskleri doktorunuzla detaylı olarak tartışmak önemlidir.”

  • HANDE YENER’İN KURUÇEŞME’DEKİ BEĞENİ TOPLAYAN STİLİNİN ALTINDAN GECO STYLING’İN İMZASI ÇIKTI

    HANDE YENER’İN KURUÇEŞME’DEKİ BEĞENİ TOPLAYAN STİLİNİN ALTINDAN GECO STYLING’İN İMZASI ÇIKTI

    Sahne kostümü hakkında konuşan Geco Styling, “Tamamen pelüştan oluşan mont, bot ve boyunluk tasarımlarımıza Hande Yener’in de dokunuşları oldu. Kendisinin bitmeyen enerjisi ve yeni fikirlere açık bir yapısı tasarımla birleşince ortaya tam bir görsel şölen çıkıyor.” şeklinde konuştu.

    PELÜŞ MONT TERCİHİ SOSYAL MEDYANIN DA GÜNDEMİNE OTURDU

    Konserin açılışını ‘Hop Hop’ şarkısıyla yapan Yener’in yurt dışından getirdiği ikonik dijital gözlüklerinde yeni şarkısı ‘Hop Hop’un da yazması dikkatlerden kaçmadı. Uzun pelüş montu, 1,5 metre boyundaki ek saçları ve dijital gözlükleri, dünya starlarını aratmayan farklı tarzı ile tüm dikkatleri üzerine çeken Ünlü Pop Yıldızı Hande Yener’in herkes tarafından beğeni yağmuruna tutulan 2 kostümünün dizaynının ise daha önce Can Yaman’ın da stil danışmanlığını yapan Geco Styling’e ait olduğu ortaya çıktı. Ünlü Popçu’nun, baştan aşağı pelüşlarla kaplanan stili sosyal medyanın da gündemine oturdu.

    “HANDE YENER’İN DE DOKUNUŞLARI OLDU”

    Can Yaman’dan sonra şimdi de Hande Yener’le anlaşan Stil Danışmanı Geco Styling, “Tamamen pelüştan oluşan mont, bot ve boyunluk tasarımlarımıza Hande Yener’in de dokunuşları oldu. O yeniliklere açık biri ve süreci birebir deneyimledi. Kendisinin bitmeyen enerjisi ve yeni fikirlere açık bir yapısı tasarımla birleşince ortaya tam bir görsel şölen çıkıyor. Sadece açılış sırasında kullandığı uzun pelüş mont konseptinin yanı sıra bir sonraki sahne şovunda kullandığımız denim konsepti ve içten dışa dikilen jean detayları da onun tarzını yansıtmada ne kadar doğru bir tercih yaptığımızı bize gösteriyor.” dedi.

    “100 PARÇALIK ÖZEL BİR ÇALIŞMA GERÇEKLEŞTİRDİK”

    “Hande Yener’in yeni şarkısını ve tarzını da yansıtacak farklı bir konsept oluşturmayı hedeflemiştik.” diyen Geco Styling, “Bu kapsamda Yener’in bu büyük şovunda kendisine ve ona eşlik edecek dansçı ekibine yönelik 100 parçalık özel bir çalışma gerçekleştirdik. Denim kostüm, kostümü tamamlayan taşlı maske gibi aksesuarların yanı sıra dansçıların da Hande Yener ile bütünlük sağlaması için aksesuarlarını özenle seçerek, yine pelüşla tamamlayıcı olarak kullandık. Bu da çok beğenildi. Çalışmamıza yönelik moda eleştirmenleri tarafından yapılan olumlu dönüşler de bizler için ayrı bir gurur oldu.” ifadelerini kullandı.

    YENER’İN STİLİ GECO STYLING’E EMANET

    Hande Yener’in bundan sonra yapacağı tüm konserlerde stilinin kendilerine emanet olduğunu da söyleyen Geco Styling, “Önümüzdeki süreçte de ‘Nasıl daha farklısını yansıtabiliriz?’ sorusunun cevabını aramayı sürdüreceğiz.” şeklinde konuştu.

    İkilinin Hande Yener’in önümüzdeki günlerde yapacağı birçok konseri için de özel tasarımlar üzerine çalıştığı öğrenildi.

  • GÖZ ARDI ETTİĞİMİZ BU HATALAR TATİL KEYFİMİZİ KAÇIRABİLİR! PROF. DR. NUR ACAR GÖÇGİL UYARDI: YAZ AYLARINDA GÖZLERİMİZ PEK ÇOK TEHLİKEYLE KARŞI KARŞIYA

    GÖZ ARDI ETTİĞİMİZ BU HATALAR TATİL KEYFİMİZİ KAÇIRABİLİR! PROF. DR. NUR ACAR GÖÇGİL UYARDI: YAZ AYLARINDA GÖZLERİMİZ PEK ÇOK TEHLİKEYLE KARŞI KARŞIYA

    Dış etkenlere yoğun bir şekilde maruz kalan gözlerimizde bazı göz hastalıklarının oluşumunda ya da mevcut bulunan rahatsızlıkların şiddetinde artış yaşanabileceğini belirten Göz Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Nur Acar Göçgil, “Bu tür olumsuzluklarla karşılaşmamak adına basit ve etkili bazı yöntemleri eksiksiz uygulamak faydalı olmaktadır. Başta havuz ve deniz suyu kaynaklı göz enfeksiyonu olmak üzere oluşabilecek hastalıkların farkında olmak ve bunlardan kaçınmak önemlidir.” dedi.

    Sıcakların artması ile birlikte insanların serinlemek için en çok tercih ettiği alanların başında havuzlar ve tatil bölgeleri geliyor. Göz sağlığının korunması için yaz aylarında da tedbiri elden bırakmamamız konusunda uyaran Göz Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Nur Acar Göçgil, bu dönemde sıklıkla karşılaşılan konjonktivit, göz kuruluğu ve güneş ışınlarının yaydığı ultraviyole ışınlar konusunda uyarılarda bulundu.

    “BASİT VE ETKİLİ YÖNTEMLERİ EKSİKSİZ UYGULAMAK FAYDALI”

    Yaz aylarında gözlerimizin pek çok tehlikeyle karşı karşıya olduğu konusunda uyaran Prof. Dr. Göçgil, “Yaz aylarında dış etkenlere yoğun şekilde maruz kalan gözlerimizde bazı göz hastalıklarının oluşumu ya da mevcut bulunan rahatsızlıkların şiddetinde artış yaşanabilir. Bu tür olumsuzluklarla karşılaşmamak adına basit ve etkili bazı yöntemleri eksiksiz uygulamak faydalı olmaktadır. Başta havuz ve deniz suyu kaynaklı göz enfeksiyonu olmak üzere oluşabilecek hastalıkların farkında olmak ve bunlardan kaçınmak önemlidir. Herhangi bir olumsuz durumda ise ciddi görme kayıplarıyla bile sonuçlanabilecek sorunların önüne geçmek için göz doktoruna başvurmak gerekir.” dedi.

    HAVUZ KULLANIMINDA BU NOKTALARA DİKKAT

    Havuzların en sık sebep olabileceği göz enfeksiyonlarının başında konjonktivit denilen göz iltihaplarının geldiğini söyleyen Prof. Dr. Nur Acar Göçgil, “Konjonktivit, gözlerin dış yüzeyini kaplayan ince zarın iltihaplanmasıdır. Deniz ve havuz suyu içerisinde bulunabilen bakteri, virüs ve diğer mikroorganizmalar konjonktivite neden olabilir. Bu mikroorganizmaların gözlerimizle teması sonucunda bakteriyel veya viral konjonktivit gibi durumlar gelişebilir. Yüzdüğümüz havuzda klor miktarı aşırı miktarda olursa da gözde irritasyon meydana gelerek kızarma ve yanma gibi sorunlar ortaya çıkabilir. Konjonktivit ile birlikte gözlerde batma, sulanma, ağrı ve görme bulanıklığı gibi belirtiler görülmektedir. Hastalığa yakalanma riskini önlemek ya da en aza indirmek için ise havuz kullanımı öncesi ve sonrası mutlaka duş alınmalı, enfeksiyondan gözleri korumak ve sudaki gözü tahriş eden maddelere karşı deniz gözlüğü kullanımı tercih edilmelidir. Deniz suyuna temas eden gözlerimizi de yine aynı şekilde temiz suyla yıkamak önemlidir.” şeklinde konuştu.

    “KLİMA VE SICAK HAVA GÖZ KURULUĞUNA SEBEP OLABİLİR”

    Klima ve sıcak havanın da göz kuruluğuna neden olabileceği veya mevut kuruluğu artırabileceği konusunda uyaran Prof. Dr. Göçgil, “Bu durum genellikle klimatik konjonktivit veya ofis göz sendromu olarak da adlandırılmaktadır. Klima kaynaklı soğuk hava dalgaları iç mekanlardaki nem seviyesini düşürerek gözlerimizi ve diğer hassas dokularımızı kurutmaktadır. Düşük nem göz yüzeyimizdeki doğal nem tabakasının buharlaşmasına sebep olmaktadır. Göz kuruluğunu önlemek için odalarımızın nem seviyesinin kontrol edilmesi, klimayı doğrudan yüze ve göze gelmeyecek şekilde ayarlamak, gözlerimizi çalışırken arada dinlendirmek ve doktor kontrolünde gözümüze uygun bir göz damlası kullanmak önemlidir.” İfadelerini kullandı.

    “GÜNEŞ GÖZLÜKLERİNİN TAM UV KORUMALI OLMASINA DİKKAT EDİLMELİ”

    Özellikle yaz aylarında güneş ışınlarından korunma için güneş gözlüklerinin öneminin daha da arttığını söyleyen Prof. Dr. Göçgil, “Her güneş gözlüğü maalesef zararlı ultraviyole ışınlarından gözlerimizi koruyamıyor. Ultraviyole koruması olmayan gözlüklerin kullanılması halinde gözlerimiz daha da zarar görebiliyor. Bu nedenle kullanılan güneş gözlüklerinde camların tam UV korumalı olmasına dikkat edilmelidir. Tam UV koruması, güneş gözlüğü camlarının hem UVA hem de UVB ışınlarına karşı en az yüzde 99 blokaj sağlamasını ifade eder. Özellikle deniz kenarında bulunurken, UV400 korumalı güneş gözlüklerinin tercih edilmesi önemlidir. Güneş gözlüklerimizi ise satın alırken bilinen bir optik tercih edilmelidir.” açıklamasında bulundu.

    “GÖZE KAÇAN YABANCI CİSİM KALICI HASARA NEDEN OLABİLİR”

    “Özellikle plaj ve kırsal alanlarda göze sıklıkla kaçabilen kum, toz gibi etkenler de önemli risk unsurları arasındadır.” diye belirten Prof. Dr. Nur Acar Göçgil, “Eğer gözümüze yabancı bir cisim kaçmışsa önce bol temiz suyla yıkanmalı ve bu cismin dışarı çıkması sağlanmalıdır. Eğer bu uygulama çözüm oluşturmaz ise bir göz doktoruna başvurulmalıdır. Göze kaçan yabancı cisim korneamızı çizebilir, enfeksiyon başta olmak üzere gözlerimizde kalıcı hasara neden olabilir.” şeklinde konuştu.

    “TOZ VE POLENLER GÖZ ALERJİSİNİ TETİKLEYEBİLİR”

    Yaz aylarında havada daha fazla da bulunan toz ve polenlerin de göz alerjisini tektikleyebileceğini belirten Göz Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Nur Acar Göçgil, “Bu durum gözde kaşıntı ve sulanma gibi sorunlara neden olabilir. Göz alerjisine yol açan etkenlerin tespit edilerek bunlardan kaçınılması da olumsuz durumların önüne geçmek için gereklidir.” ifadelerini kullandı.