Dünya verilerle karar veriyor biz ideolojiyle

Dünya verilerle karar veriyor biz ideolojiyle

Doç. Dr. Selçuk Şirin, yıllar önce Ardahan'ın Göle ilçesindeki köy okulundan ODTÜ'ye oradan New York'a uzanan kendi başarı öyküsünü yazmış bir istatikçi ve davranışbilimci. New York Üniversitesi'nde ders veriyor, Türkiye - ABD arasında mekik dokuyor. Verilerden yola çıkarak "Nasıl kalkınırız?" sorusunun cevabını arayan kitabı Yol Ayrımında Türkiye 10. baskısını yaptı.

Dünya elektrikli araba, daha dayanıklı akü yarışındayken, Türkiye’nin “milli araba projesiyle” adeta bitmiş yarışa oyuncu hazırladığını söyleyen Doç. Dr. Şirin “Olimpiyatlarda artık olmayan bir spor için altyapı kuruyoruz” diyor. Şirin’e göre, Türkiye 4. endüstriyel devrimi yakalamalı.

Türkiye neden teknoloji üretemiyor?

Biz teknoloji üretemiyoruz çünkü teknoloji üretmek için eleştirel düşünen zihinlere, bu zihinleri besleyen özgürlük ortamına ihtiyacımız var. O da iyi bir üniversite sistemi ve AR-GE sistemi ile mümkün. Bunların hepsinde çok gerideyiz. Zaman zaman AR-GE, teknoloji yatırımı yapalım, deniyor. Büyük paralar da harcanıyor ama teknolojinin girdisi, teknoloji değil. Bilim üretmek için açacağınız en iyi laboratuvarda da çalışacak olan sonuçta insan. Teknolojinin, inovasyonun kökeninde itiraz var. Türkiye’de teknolojiye dair en az konuşulan, anlaşılan şey bu. Eleştirel düşünce çok önemli.

Türkiye eleştirel düşüncede nerede?

Maalesef çok geri bir noktada. OECD gibi bir ekonomik kalkınma örgütünün eleştirel düşünceyi ölçmesinin bir nedeni olmalı, değil mi? OECD’nin yaptığı, 15 yaşındaki çocuklarda yaratıcılık ve eleştirel düşünce testine göre, Türkiye’de ileri derecede eleştirel düşünce becerisine sahip 15 yaşındaki gençlerin oranı, yüzde 2,2. OECD ortalaması yüzde 12, Samsung’ları üreten Güney Kore’de yüzde 28.

Bu sorunun temelinde eğitim mi yatıyor?

Eğitim tek başına çözüm değil. Özgürlük, artık ekonomik bir meta, bir girdi. Kalkınma, teknoloji ancak bilginin özgürce ortaya çıktığı, paylaşıldığı, eleştirip çoğaltıldığı bir ortamda ortaya çıkıyor. Bir diğer etken de, katılım ve teşvik anlamında adil bir rekabet ortamının olması. Eğer siz nüfusun yarısı katılmasın çünkü kadın, erkeklerin yarısı katılmasın çünkü onlaretnik, mezhepsel ya da dinsel olarak şu şu gruptan derseniz... Kalanların da yarısının ideolojisi size uymasa, geriye yüzde 5 kalır. Bir ülkenin yüzde 5 potansiyeliyle dünyayla rekabet edemezsiniz. Çünkü rakipleriniz yüzde 100 ile geliyor, en iyi 11’lerini sahaya sürüyor. Biz öyle bir maça en torpilli 11 kişiyle çıkarsak, kaybederiz.