EĞİTİM- SEN SAMSUN ŞUBE BAŞKANI GÜR: "2024 YILI MİLLİ EĞİTİM BAKANLIĞI BÜTÇESİ ZORUNLU İHTİYAÇLARI KARŞILAMAKTAN UZAKTIR"
MEHMET REBİİ ÖZDEMİR
Eğitim- Sen Samsun Şube Başkanı Ersin Gür, "MEB bütçesi 2023’e göre iki kat artmış gözükse bile 2024 bütçesinin zorunlu eğitim harcamalarını bile karşılamaktan uzak olduğu bir gerçektir. Bütçeden eğitime ayrılan pay yüksek enflasyon karşısında sadece rakamsal olarak artıyor. Her bütçe döneminde bütçede aslan payını eğitime ayırdıklarını iddia eden AKP hükümetleri döneminde, eğitim bütçesinin milli gelire oranı OECD ortalaması olan yüzde 6’nın bile gerisine düşmektedir" dedi.
Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde 14 Kasım'da yapılacak Milli Eğitim Baknalığı (MEB) bütçe görüşmeleri öncesinde açıklama yapan Eğitim- Sen Samsun Şube Başkanı Ersin Gür, "Yükseköğretim bütçesinin milli gelire oranla en azından iki kat arttırılmalıdır. MEB bütçesinden eğitim yatırımlarına ayrılan pay, başlangıç olarak en az iki kat arttırılmalıdır. Eğitim kurumlarının bütün ihtiyaçlarını karşılayacak bir sistem oluşturulmalıdır. Kamu kaynaklarının özel okullara aktarılması uygulamasına son verilmelidir. Öğretmen Meslek Kanunu’nda farklı kariyer basamaklarına yönelik ekonomik iyileştirmeler bütün eğitim ve bilim emekçilerine ayrımsız ve eşit bir şekilde yansıtılmalı, öğretmenleri ayrıştıran ve eşit işe eşit ücret ilkesiyle çelişen her türlü uygulamaya derhal son verilmelidir" diye konuştu.
"ZORUNLU EĞİTİM İHTAİYAÇLARI KARŞILANMAKTAN UZAKTIR"
Ersin Gür şunları söyledi:
"2024 yılı merkezi yönetim bütçesi görüşmelerinde TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu’nda sürmektedir. Millî Eğitim Bakanlığı’nın 2024 bütçesi ile ilgili görüşmeler 14 Kasım Salı günü yapılacaktır. 2024 yılı MEB bütçesi, ülke ekonomisinde yaşanan ağır ekonomik kriz koşulları ve Türk lirasında yaşanan değer kaybının da etkisiyle 2024 MEB bütçesi 2023’e göre iki kat artmış gözükse bile 2024 bütçesinin zorunlu eğitim harcamalarını bile karşılamaktan uzak olduğu bir gerçektir. Bütçeden eğitime ayrılan pay yüksek enflasyon karşısında sadece rakamsal olarak artıyor. Her bütçe döneminde bütçede aslan payını eğitime ayırdıklarını iddia eden AKP hükümetleri döneminde, eğitim bütçesinin milli gelire oranı OECD ortalaması olan yüzde 6’nın bile gerisine düşmektedir. Geçtiğimiz 22 yıl içinde MEB bütçesinin merkezi bütçeye olan oranı çok az değişmiş eğitim harcamalarının esas yükü, büyük ölçüde velilerin sırtına yüklenmiştir. Bu durum zaten geçim sıkıntısı yaşayan velilerimizi daha da zorlamıştır. MEB bütçesinden eğitim yatırımlarına ayrılan pay 2002 yılında yüzde 17 iken, eğitim hizmetlerinin sunumu açısından çok önemli olan yatırım bütçesi 2009’da yüzde 4,57’ye kadar düşmüş 2023’te yüzde 9,18 iken, 2024’te yüzde 9,16’ya gerilemiştir. Kısaca 22 yıl öncesinin çok gerisinde kalmıştır.
"EĞİTİMİN YÜKÜ VELİLERİN SIRTINA YÜKLENMEKTEDİR"
Siyasi iktidar kamusal sorumluluklarından kaçarak adım adım eğitimin yükünü velilerin sırtına yüklemektedir. Yaşanan yoğun ticarileşme sürecinin artarak devam ettiği, velilerin cebinden yapacağı eğitim harcamalarının arttığı görülmektedir. Türkiye ile diğer OECD ülkeleri arasında kademeler düzeyinde yapılan eğitim harcamaları arasındaki farklılıklar her geçen yıl artmaktadır. Devletin eğitim harcamalarına yaptığı katkı yıllar içinde istikrarlı bir şekilde azalırken, hane halkının cebinden yaptığı eğitim harcamalarının payı artmaya devam etmektedir. Türkiye, OECD ülkeleri arasında çocuk yoksulluğunda ilk sıradadır. Ülkemizde okula aç giden çocuk sayısı her geçen gün artarken, sendikamız dahil çok sayıda kurum bütün okullarda ücretsiz okul beslenme programı hazırlanması çağrısı yapmaktadır. Özellikle ekonomik krizle birlikte hızlı artan yoksullaşma, öncelikle çocuklarımızı etkilemektedir. Çok sayıda öğrencimiz okula kahvaltı yapmadan gitmekte, yine birçok öğrencinin okulda yemek yemeden günü tamamladığı ve eve döndüğü bilinmektedir. Türkiye’de son yıllarda dar gelirlilerin sırtına yüklenen ve daha da derinleşen ekonomik krizin de etkisiyle bugün her 5 çocuktan biri derin yoksulluk sorunları ile karşılaşmaktadır, yeterli ve besleyici gıdaya ulaşamamaktadır. Normal öğretim gören tüm devlet okullarında nitelikli, besleyici ücretsiz yemek verilmelidir. Bu noktada sadece taşımalı eğitim değil tüm öğrencilerimize giysi, gıda, kırtasiye, eğitim araçları ve ulaşım giderleri gibi, temel destekler de verilmelidir.
"EĞİTİM EMEKÇİLERİNİN MAAŞLARI YOKSULLUK SINIRININ ÜZERİNDE BELİRLENMELİDİR"
MEB bütçesinin büyük bölümünün personele harcanması, eğitim emekçilerinin geçim sıkıntısı çekmediği anlamına gelmemektedir. Hükümet yıllardır bütçeden en çok payı eğitime ayırdıklarını iddia etse de yüz binlerce eğitim emekçisi yıllardır açlık sınırına yakın, yoksulluk sınırına uzak bir yaşam sürdürmektedir. Göreve yeni başlayan bir öğretmenin aldığı maaş dolar bazında 10 yıl önceki seviyenin gerisindedir. Yıllardır geçimlerini büyük ölçüde borçlanarak sürdüren, kredi ve borç batağına saplanan toplumun geniş kesimleri gibi, eğitim ve bilim emekçileri de yaşanan ekonomik dalgalanmadan fazlasıyla etkilenmektedir. Bunun için eğitime ayrılan bütçenin en az iki kat arttırılmasını ve maaşlarımızın yoksulluk sınırının üzerinde belirlenmesini talep ediyoruz."
"EĞİTİM YATIRIMLARI ARTTIRILMALIDIR"
Ersin Gür, Milli Eğitim Baknlığı bütçe görüşmelerine yönelik taleplerini ise şu şekilde sıraladı:
"Yükseköğretim bütçesinin milli gelire oranla en azından iki kat arttırılmalıdır. MEB bütçesinden eğitim yatırımlarına ayrılan pay, başlangıç olarak en az iki kat arttırılmalıdır. Eğitim kurumlarının bütün ihtiyaçlarını karşılayacak bir sistem oluşturulmalıdır. Kamu kaynaklarının özel okullara aktarılması uygulamasına son verilmelidir. Öğretmen Meslek Kanunu’nda farklı kariyer basamaklarına yönelik ekonomik iyileştirmeler bütün eğitim ve bilim emekçilerine ayrımsız ve eşit bir şekilde yansıtılmalı, öğretmenleri ayrıştıran ve eşit işe eşit ücret ilkesiyle çelişen her türlü uygulamaya derhal son verilmelidir. Okul öncesi eğitim başta olmak üzere, eğitimin bütün kademelerinde öğrencilere en az bir öğün ücretsiz yemek verilmelidir. Eğitim yatırımları arttırılmalı, tüm kamu emekçilerine ücretsiz okul öncesi hizmeti verilmelidir. Ek dersler başta olmak üzere, tüm ek ödemeler temel ücrete dahil edilmeli ve emekli maaşlarına yansıtılmalıdır. Aile ve çocuk yardımı başta olmak üzere, sosyal yardımlar sembolik olmaktan çıkarılmalı, sosyal yardımlara günün koşullarına uygun ve ihtiyaç kadar artış yapılmalıdır. Öğretmen ve yardımcı hizmetli açıkları kapatılmalı, 100 bin yardımcı hizmetli istihdam edilerek ataması yapılmayan öğretmenler öğretmenin tamamı kadrolu olarak atanmalı, okullara acilen 100 bin yardımcı hizmetli istihdam edilerek, geçici istihdam uygulamalarına son verilmelidir. Eğitime hazırlık ödeneği sadece öğretmenlere değil, tüm eğitim ve bilim emekçilerine en az bir maaş tutarında, dönem başlarında olmak üzere yılda iki kez ödenmelidir. Tüm eğitim ve bilim emekçilerine insan onuruna yakışır bir ücret ve sağlıklı çalışma koşulları sağlanmalıdır."