ERİNÇ SAĞKAN: “İÇERİSİNDE BULUNDUĞUMUZ SÜREÇ, ANAYASA'NIN 2. MADDESİNİN AÇIKÇA YOK SAYILDIĞI, ARTIK BİR HUKUK DEVLETİ OLUP OLMADIĞIMIZIN TARTIŞILDIĞI VE BUNA KARAR VERİLECEĞİ BİR SÜREÇTİR”
Türkiye Barolar Birliği Başkanı Erinç Sağkan, “Bugün hukuk devletinin maalesef ki Anayasa’nın ihlal edilerek en ağır şekilde aşındırıldığı bir tarihsel süreci yaşıyoruz. İçinde bulunduğumuz süreç, basit bir hakim içtihat farklılığı gibi yorumlandırabileceğimiz konu değildir. İçerisinde bulunduğumuz süreç, kurumlar arası çekişme olarak adlandırabileceğimiz bir kısır tartışma değildir. İçerisinde bulunduğumuz süreç, Anayasa'nın 2. maddesinin açıkça yok sayıldığı, artık bir hukuk devleti olup olmadığımızın tartışıldığı ve buna karar verileceği bir süreçtir. O yüzden tarihi bir sorumluluğumuz var ve aldığımız mirası hakkıyla yerine getirebilmek adına Türkiye'de savunmayı temsil eden avukatlar olarak bugün sesimizi ve sözümü yükseltiyoruz” dedi.
Ankara Barosu, Yargıtay 3. Ceza Dairesi'nin AYM'nin TİP Hatay Milletvekili Can Atalay hakkında verdiği hak ihlali kararını tanımama ve ihlal kararı veren AYM üyeleri hakkında soruşturma başlatması kararını protesto etmek için bugün Ankara Adliyesi'nden Yargıtay'ın önüne yürüyüş başlattı. Yürüyüş sürerken Türkiye Barolar Birliği önünde Ankara Barosu Başkanı Mustafa Köroğlu ve Türkiye Barolar Birliği Başkanı Erinç Sağkan basın açıklaması yaptı. Köroğlu, şöyle konuştu:
“Bu sabah hep beraber Ankara Sıhhiye'den Adliye'nin önünden başladığımız yürüyüşümüzün önemli bir durağındayız. Bugün Ankara Barosu mensubu olmaktan büyük bir onur duydum. Çünkü, bir yürüyüş başlattık. Bu yürüyüş, yargı tarafından hukuka sürülen bir lekenin artık temizlenmesi için Türkiye Barolar Birliği ile Türkiye'nin dört bir yanından gelen barolarımızla Anayasa Mahkemesi’nin (AYM) karşısında yapacağımız basın açıklaması sonrasında Yargıtay'ın önünde sonlanacak bir yürüyüş ama aslında sonlanacak bir yürüyüş değil. Çünkü, avukatlar yüzyıllardır bir hukuk mücadelesinin yürüyüşünü sürdürmekte. O yüzden herkes şunu bilsin ki unuttukları Anayasa'yı bugün önlerine bırakarak hatırlatacağız. Bugün arkamızdaki bu binada yazan Anayasa hükmünü herkese hatırlatacağız ve herkesin uymak zorunda olduğunu kabul etseler de etmeseler de biz her zaman en yüksek perdeden ve tüm sesimizle haykırmaya devam edeceğiz.”
“İÇERİSİNDE BULUNDUĞUMUZ SÜREÇ, ANAYASA'NIN 2. MADDESİNİN AÇIKÇA YOK SAYILDIĞI, ARTIK BİR HUKUK DEVLETİ OLUP OLMADIĞIMIZIN TARTIŞILDIĞI VE BUNA KARAR VERİLECEĞİ BİR SÜREÇTİR”
Türkiye Barolar Birliği Başkanı Erinç Sağkan da yaptığı açıklamada şunları söyledi:
“Bugün 10. Kasım. Kurucumuz Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ü aramızdan ayrılışının 85. yılında saygıyla, rahmetle, şükranla anıyoruz. Sadece anmakla kalmıyoruz, mirasına savunmayı temsil eden avukatlar olarak sahip çıkıyoruz. Atatürk'ün ‘en büyük mirasım’ dediği Cumhuriyet’in temeli, bir hukuk devleti olmasından gelmektedir. Bugün hukuk devletinin maalesef ki Anayasa’nın ihlal edilerek en ağır şekilde aşındırıldığı bir tarihsel süreci yaşıyoruz. İçinde bulunduğumuz süreç, basit bir hakim içtihat farklılığı gibi yorumlandırabileceğimiz konu değildir. İçerisinde bulunduğumuz süreç, kurumlar arasındaki çekişme olarak adlandırabileceğimiz bir kısır tartışma değildir. İçerisinde bulunduğumuz süreç, Anayasa'nın 2. maddesinin açıkça yok sayıldığı, artık bir hukuk devleti olup olmadığımızın tartışıldığı ve buna karar verileceği bir süreçtir. O yüzden tarihi bir sorumluluğumuz var ve aldığımız mirası hakkıyla yerine getirebilmek adına Türkiye'de savunmayı temsil eden avukatlar olarak bugün sesimizi ve sözümü yükseltiyoruz. Bugün saat 3'te (15.00) Ahlatlıbel'de tüm meslektaşlarımızla birlikte Anayasa’yı, anayasal düzeni ve hukuk devletini savunmak için orada olacağız.
“SİYASET KURUMUNUN BU ANLAMDA YAPTIĞI YORUMLARDAN, MÜDAHALELERDEN ZİYADE BU SORUNU ÇÖZECEK MERCİ, HSK'DIR VE YARGITAY'DIR”
Sağkan, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Yargıtay’ın kararını destekleyen açıklamalarının hatırlatılması üzerine de şöyle konuştu:
Biz ilk günden itibaren şunu söylüyoruz: Yargının kendi attığı düğümü kendisinin çözmesi gerekiyor. Siyaset kurumunun bu anlamda yaptığı yorumlardan, müdahalelerden ziyade bu sorunu çözecek merci, Hakimler ve Savcılar Kurulu’dur (HSK) ve Yargıtay'dır. Biz bununla ilgili hem HSK'ya, İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi Başkan ve üyeleri hakkında disiplinel soruşturma başlatılması için başvurumuzu yaptık hem de Yargıtay'a gerek Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı'nın re'sen itiraz yoluyla anılan kararı Ceza Genel Kurulu'na taşıması için görüşmelerimizi gerçekleştirdik hem de yine 3. Ceza Dairesi'nin kararın altında imzası olan üyeleri bakımından da disiplinel sürecin işletilmesi bakımından Yargıtay Yüksek Disiplin Kurulu'na başvurularımızı yaptık.
Biz yargının en ağır şartlarda dahi bağımsızlığını, tarafsızlığını savunan bir kurumuz. Bu sebeple, siyasetin müdahalesinden ziyade yargının içerisinde bulunduğu ve kendisinin yarattığı bu sorunu, yine yargının kendi organları vasıtasıyla çözmesi gerektiğine inanıyoruz.”