AYHAN BİLGEN'DEN 'FİLİSTİN' AÇIKLAMASI: "ARTIK SİYASETİN GÜNDEMİ BU OLMAK ZORUNDA"
TACETTİN DURMUŞ
Türkiye’nin Sesi Partisi (SES) Genel Başkanı Ayhan Bilgen, İsrail'in Filistin'e yönelik saldırılarına ilişkin “Bir kere artık siyasetin gündemi bu olmak zorunda. Biz kulaklarımızı tıkasak da biz gözlerimizi kapatsak da Gazze'de çocuklar ölürken, insanlık ölürken, insani değerler uluslararası insani mekanizmalar yok sayılırken bizim siyaset yapmamız, günlük siyaset konuşmamız, siyasi polemik ortaya koymamız, siyasi ahlak açısından da kabul edilebilir değil, reel politik açısından da gerçekleştirilebilir değil" dedi.
SES Partisi Genel Başkanı Ayhan Bilgen, bugün memleketi Kars’ta basın toplantısı yaptı. Bilgen, şunları söyledi:
"FİLİSTİN, UKRAYNA'DA HAYATINI KAYBEDENLERİN İKİ KATINA ULAŞTI"
"7 Ekim'de başlamış gibi gözüken ama aslında 75 yıllık bir arka plana sahip olan İsrail sorunu ve Filistin'de ve Gazze'de yaşananlarla ilgili birkaç noktaya dikkat çekmek istiyorum. Bir kere artık siyasetin gündemi bu olmak zorunda. Biz kulaklarımızı tıkasak da biz gözlerimizi kapatsak da Gazze'de çocuklar ölürken, insanlık ölürken, insani değerler uluslararası insani mekanizmalar yok sayılırken bizim siyaset yapmamız, günlük siyaset konuşmamız, siyasi polemik ortaya koymamız, siyasi ahlak açısından da kabul edilebilir değil, reel politik açısından da gerçekleştirilebilir değil. Dünya ekonomisini etkileyecek, dünyada temel siyaseti şekillendirecek özellikle savaşın bir bölge savaşına dönüşme ihtimalini yükseltecek gelişmeler yaşıyoruz. Biz bu bölgede yaşıyoruz. Bu coğrafyadayız ve bu coğrafyada yaşanan gelişmelere bigane kalmak, onları yok sayarak siyaset yapmak imkansızdır. Dolayısıyla Türkiye'nin artık iç siyasi çekişmelerden, iç politik çekişmelerden çok aslında bölgesel gelişmeleri doğru okuyup, doğru bir tavır koymak ve Türkiye'nin çıkarlarını her türlü kişisel, parti çıkarının üzerinde görerek bir siyaset geliştirmek zorunluluğumuz var. Bugün itibarıyla yani orada hayatını kaybeden insan sayısı neredeyse Ukrayna Savaşı'nda bir buçuk yılda hayatını kaybeden insan sayısının iki katına yaklaştı. Dolayısıyla da bu kadar büyük kayıplar yaşanırken elbette Avrupa sokaklarında yürüyüşler gerçekleştirilirken, İsrail'in içerisinde siyonist politikadan rahatsız bir vicdan patlamasıyla bir insani refleksle isyanlarını dile getirirken Türkiye siyasetinin sadece klasik, geleneksel parti polemikleri üzerinden seyretmesi Türkiye'nin geleceği açısından da son derece risklidir, son derece tehlikelidir. Bu savaşın kısa bir süre sonra bölge yayılması durumunda bundan Suriye'nin etkilenmesi, Suriye etkilendiği takdirde Türkiye iç siyasetinin etkilenmemesi mümkün değil. Bunun farkında olarak bunu idrak ederek bir tavır geliştirmek zorundayız.
"SİYASİ PARTİDE DEĞİŞİM DEMEK SADECE YÜZLERİN DEĞİŞİMİ DEMEK DEĞİLDİR"
Ne yazık ki hala son haftalarda gayet tabi siyasi partiler kongre yapacaklar. Gayet tabi iç siyaseti tümüyle gündem dışına itmek mümkün değil ama belli ki birileri insanlık vicdanının seyrettiği, insanlık vicdanının tezahür ettiği pozisyonun dışında kalmayı, uzağında kalmayı, kendi siyasi ikballerinin siyasi geleceklerinin bir referansı gibi görüyorlar. Yani ben özellikle CHP'nin bir yenilenme, bir değişim tartışması yaparken bu değişimin, bu yenilenmenin neden Orta Doğu'ya dair bir söz söylenmeden tartışıldığını anlamakta zorlanıyorum. Bir siyasi partide değişim demek yüzlerin değişimi demek değildir. Bir siyasi partide yenilenme demek; kişilerin, isimlerin yenilenmesi demek değildir. Siz temel politikayla ilgili bir eleştiri, bir itiraz yapıyor olmanız gerekir. Ne yazık ki üzülerek ifade ediyorum kongre dahil olmak üzere Filistin sorunuyla ilgili, Gazze'yle ilgili, Orta Doğu'yla ilgili hiçbir söz söylenmemiş olması çok üst düzey yöneticilerin daha bugüne kadar üzerinden bir ay geçmiş olmasına rağmen Filistin'le ilgili bir Twitter mesajı lütfetmemiş olmaları Gazze'de ölen çocuklarla ilgili bir tek söz kurmamış olmaları siyasi ahlak açısından da Türkiye siyasetinin geleceği açısından da muhalefet açısından da endişe vericidir. Neden korkuyorsunuz, neyin telaşı içerisindesiniz? Hangi endişe sizi bu konuda tek bir söz söyleme konusunda yani bir cesaretsizliğe mahkum ediyor? Dünyada artık Latin Amerika'dan tutun Kuzey Afrika'ya kadar hemen hemen her yerde yani İsrail'i şımartan, İsrail'i açık çekle destekleyen rejimler hariç, yönetimler hariç herkes söz söylüyor. Herkes artık bunu sürdürülemez olduğunu, buna ‘dur’ denmesi gerektiğini, hastane bombalamanın, kilise bombalamanın yani sivilleri, çocukları, okulları bombalamanın savaş hukuku açısından da kabul edilemez olduğunu beyan ederken Türkiye siyasetinde bununla ilgili muhalefetin özellikle çok net bir mesaj vermekten imtina etmesi hatta bazılarını neredeyse Filistinlileri eleştiren, suçlayan sözler sarf etmesi anlaşılır bir durum değil.
"BU SAVAŞI İSRAİL HER HALÜKARDA KAYBEDECEK"
Biz iktidarın bu konuda yeterince etkin, yeterince sonuç alıcı tutum sergilemediği, eleştirisini yapmalıyız muhalefet olarak. Bir ülkede muhalefete düşen görev insani değerlerin iktidardan daha güçlü savunulmasını iddia etmektir, ifade etmektir. Kamuoyunu, toplumsal bilinci bu yönde şekillendirmektir ama bizde neredeyse hani muhalefet İsrail ne der, Dünyada İsrail lobileri bize karşı nasıl bir hareket eder tedirginliğiyle, çekingenliğiyle söz söylemekten imtina ediyorlar. Hatta aman hani iktidar da bu konuda tavır koymasın, rengini belli etmesin, bu bize zarar verir demeye getiriyorlar. Buradan çok net söylüyorum. Bu savaşı İsrail her halükarda kaybetmiştir. İnsanlık vicdanında kaybetmiştir. İnsani değerler açısından, psikolojik moral değerleri açısından her halükarda kaybetmiştir ama elbette ki biz istiyoruz ki İsrail'de de daha fazla sivil ölmeden Gazze'de de daha fazla çocuk ölmeden ateşkes sağlansın ve sürdürülebilir kalıcı bir barışın önü açılsın. Çok somut olarak iddia ediyoruz ki bu savaş bitirilebilir. Bu savaş durdurulabilir ama bizim sadece tepki değil, sadece kınama değil, bunun ötesinde özellikle İsrail'in bu şımarık politikalarına devam etme cesaretini göstermesine sebep olan Körfez ülkelerinin vurdumduymazlığı hatta zaman zaman neredeyse yani Filistin'e dirsek gösteren İsrail, Netanyahu rejiminin uygulamalarını destekleyen yaklaşımlarıdır. Sadece Körfez ülkeleri bile ticari ilişkilerini, finansal tercihlerini değiştirseler, bu savaş biter. Bu savaş durur. Biz dolayısıyla dikkatleri sadece bir İsrail öfkesine değil, tam tersine İsrail'in bu politikalarda ısrar etmesinin, inat etmesinin sebebi olan, altyapısı olan cesaretlendirici uygulamalara yöneltmemiz gerekiyor. Eğer Türkiye kamuoyu da sadece İsrail'e kızarak değil ama aynı zamanda İsrail'in bu politikaları yürütmesine güç katan ülkelere, Orta Doğu rejimlerine de tepkisini koyarsa, koyabilirsek bir an önce barış mümkün olur. Türkiye bu barışı tesis etme konusunda elbette daha aktif tutum almalıdır ve hepimiz bilmeliyiz ki Orta Doğu'da barış olmadan Türkiye'de huzur olmaz, Türkiye'de güven olmaz. Dünyanın hiçbir yerinde hiç kimse rahat biçimde uyuyamaz. Bu bir süre sonra muhtemelen Avrupa'daki insanları da sadece vicdani olarak değil doğrudan tehdit edecek. Biz istiyoruz ki tabii dünyada barış olsun. Orta Doğu'da barış olsun. Filistin içinde artık bir kurtuluş vesilesi olsun."