ŞÜKRÜ SİNA GÜREL: “BU SAVAŞIN YAYILMA OLASILIĞI VARDIR. TÜRKİYE’Yİ YÖNETENLERİN BU KONUDA DA ŞİMDİDEN TEDBİRLİ OLMASI GEREKİR”

Zafer Partisi Genel Başkan Yardımcısı Şükrü Sina Gürel, İsrail’in Filistin’e yönelik saldırılarına ilişkin “Filistin sorunu bir insanlık sorunu haline gelmiştir ama Türkiye'nin bir milli sorunu değildir. Bizim önümüzde acil milli sorunlar vardır. Bu hükümetin dikkatini bunlara çevirmesi gerekir. Ayrıca tabii ki bu savaşın, çatışmanın yayılma olasılığı da vardır. Dolayısıyla Türkiye’yi yönetenlerin bu konuda da şimdiden tedbirli olması gerekir” dedi. İsrail’in başlıca amacının etnik temizlik yapa yapa Filistinlileri topraklarından çıkarmak olduğunu kaydeden Gürel, “Şimdi iki milyondan fazla Filistinli’yi ya buradan bir şekilde dışarıya çıkartmak isteyecekler ya da büyük bir katliama girişecekler. Bu arada buradan barış içinde bunların çıkartılmasının önündeki engel bir yandan Ürdün’ün bir yandan da başta Mısır’ın bu konuda hevesli olmaması. Ben daha kötü şeyler olur diye bekliyorum. Umarım olmaz” diye konuştu.

Haber: NİSANUR YILDIRIM / Kamera: MEHMET MEHMETLİOĞLU

Zafer Partisi Genel Başkan Yardımcısı Şükrü Sina Gürel, İsrail’in Filistin’e yönelik saldırılarına ilişkin “Filistin sorunu bir insanlık sorunu haline gelmiştir ama Türkiye'nin bir milli sorunu değildir. Bizim önümüzde acil milli sorunlar vardır. Bu hükümetin dikkatini bunlara çevirmesi gerekir. Ayrıca tabii ki bu savaşın, çatışmanın yayılma olasılığı da vardır. Dolayısıyla Türkiye’yi yönetenlerin bu konuda da şimdiden tedbirli olması gerekir” dedi. İsrail’in başlıca amacının etnik temizlik yapa yapa Filistinlileri topraklarından çıkarmak olduğunu kaydeden Gürel, “Şimdi iki milyondan fazla Filistinli’yi ya buradan bir şekilde dışarıya çıkartmak isteyecekler ya da büyük bir katliama girişecekler. Bu arada buradan barış içinde bunların çıkartılmasının önündeki engel bir yandan Ürdün’ün bir yandan da başta Mısır’ın bu konuda hevesli olmaması. Ben daha kötü şeyler olur diye bekliyorum. Umarım olmaz” diye konuştu.

Zafer Partisi Genel Başkanı Ümit Özdağ, Genel Başkan Yardımcısı Şükrü Sina Gürel ile birlikte parti genel merkezinde gündemdeki gelişmelere ilişkin basın toplantısı düzenledi. Gürel, Filistin-İsrail savaşına ilişkin şunları söyledi:

“YENİDEN ORTA ÇAĞ'A DÖNÜYORUZ”

“Şimdi aslında galiba yeni Orta Çağ'a giriyoruz. Hiçbir uluslararası hukuk kuralı tanımadan, hiçbir savaş hukuku dahi gözetmeden iki milyon küsur insanı bir bölgeye hapsedip onları katletmeye başlayan bir İsrail'le karşılaşıyoruz. Onları aç susuz bırakarak bunu yapıyorlar. Dolayısıyla bu Orta Çağ'daki kuşatma yöntemidir. Anlaşılan yeniden Orta Çağ'a dönüyoruz. Ve bu arada tabi onları kayıtsız, koşulsuz destekleyen ve hiçbir şekilde biraz durup düşünmeyi tavsiye bile etmeyen, bırakın ateşkesi, Batılı birtakım devletlerle Batı uygarlığının yalnız ayağına değil beynine ve kalbine sıkıyorlar. Bunu niye böyle söylüyorum? Çünkü bizim bildiğimiz Batı uygarlığının temelinde yaratıcı düşünce, bu düşüncenin özgürce ifade edilmesi temel bir gerekliliktir. Bu tabi Ukrayna savaşıyla beraber de başladı. Yalnız Rus vatandaşlarını, Rus devletiyle daha bağlantılı vatandaşlarını değil Rusların aynı zamanda edebiyatını, müziğini reddetmeye kadar gitti. Batı’da Dostoyevski, Tolstoy edebiyat müfredatından çıkartıldı.  Rusça olan her kitap kütüphanelerden atılmaya başladı. Bu aslında Hitler’in kitap yakma eyleminden farklı bir şey değildir. Kayıtsız, koşulsuz neredeyse soykırıma varmak üzere olan bu İsrail saldırganlığını destekleyen Batılılar, aynı zamanda da kendi ülkelerinde buna karşı birtakım eylemleri, buna karşı düşünce ifade edilmesini kısıtlıyorlar. Bu Batı uygarlığının temellerine dinamit koymaktır ve Orta Çağ’a geri dönüştür.

“HAMAS, LAİK DEMOKRATİK ÖRGÜTLER KONFEDERASYONUNUN KARŞISINA ÇIKARTILDIĞINDA FİLİSTİN HAREKETİ ZATEN İKİYE BÖLÜNMÜŞ VE ZAYIFLATILMIŞ OLDU”

Filistin konusu bırakalım tarihsel gelişimini ama 1980’lere geldiğimizde Filistin Kurtuluş Örgütü (FKÖ) eliyle yürütülen ve FKÖ’nün bütün eksiklik ve yanlışlıklarına rağmen sonunda bir Filistin Devleti'nin dünyada uluslararası ilişkiler sistemi içerisinde 134 devlete tanıtıldığı bir aşamaya gelmişti. FKÖ, 1980’lerin başına kadar o zaman bir laik örgütler konfederasyonuydu. Bunun karşısına 1980’lerin ikinci yarısında Hamas çıkartıldı. Hamas, bu laik demokratik örgütler konfederasyonunun karşısına çıkartıldığında Filistin hareketi zaten ikiye bölünmüş ve zayıflatılmış oldu. Bunun kimin tarafından yapıldığını bırakın bir yana kimin işine yaradığını hepimiz görüyoruz.

“İSRAİL, BAŞTA ABD OLMAK ÜZERE BATI'NIN DESTEĞİ OLMASA BÜTÜN BUNLARI YAPABİLECEK DURUMDA DEĞİLDİR”

Bu aşamada bunun sonuçlarını görüyoruz. Son hastane bombalaması İsrail’in bana göre büyük bir nitelik değişikliği değildir İsrail'in tavrında. İsrail daha önce de hastane bombalamıştır. Fütursuzca sivil insanları hedef gözetmeden, bombalaması ve bir soykırıma varan neredeyse bir hareket içerisinde olması aslında hastane bombalamasıyla bir nitelik değişikliği kazanmamıştır. Ama bu uluslararası kamuoyunda başka türlü bir etki yaratmıştır. İsrail'in bu tutumu aslında yeni de değildir. İsrail zaten kendisini uluslararası hukukun üzerinde görerek ve böyle davranarak sürekli bir etnik temizlikle genişleyerek Filistin topraklarında bugüne gelmiştir. İsrail’in kendisinin üzerine saydığı uluslararası kurumlar arasında Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi de vardır. Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin 1967 sınırlarına dönülmesine ilişkin açık kararları var. Hiçbir şekilde Filistinlilerin toprakları üzerinde yerleşim yerleri kurmaya girişmesinin önünde engel olan kararları vardı. Ama bunlar hiçe sayılmaktadır.  İsrail, başta ABD olmak üzere Batı'nın desteği olmasa bütün bunları yapabilecek durumda değildir.

“BİZ HÜKÜMETİMİZE BİR ÜMMETİ DEĞİL TÜRK MİLLETİNİ TEMSİL ETTİĞİNİ HATIRLATMAK İSTİYORUZ”

Hükümetimize bir uyarımız var.  Biz hükümetimize bir ümmeti değil Türk milletini temsil ettiğini hatırlatmak istiyoruz. Bu hükümet, ümmetin değil Türk milletinin temsilcisi olarak davranmak zorundadır.  Böyle davranması gerekirken başka türlü davranması Anayasaya da aykırı olacaktır. Kuzey Suriye'de yapılan PKK'nın etnik temizliğiyle zaten bizi  son derece zor duruma sokan  bu hükümet, şimdi Filistin'de yapılacak bir yeni etnik temizliğin aleti olursa  o zaman  bu durum  katmerli bir şekilde Türk milletinin ulusal çıkarlarına aykırı olduğu gibi Ortadoğu'daki  durumun da üzerine benzinle gitmek olur.

“FİLİSTİN SORUNU BİR İNSANLIK SORUNU HALİNE GELMİŞTİR AMA TÜRKİYE'NİN BİR MİLLİ SORUNU DEĞİLDİR”

Filistin sorunu bir insanlık sorunu haline gelmiştir ama Türkiye'nin bir milli sorunu değildir. Bizim önümüzde acil milli sorunlar vardır. Bu hükümetin dikkatini bunlara çevirmesi gerekir. Ayrıca tabii ki bu savaşın, çatışmanın yayılma olasılığı da vardır. Dolayısıyla Türkiye’yi yönetenlerin bu konuda da şimdiden tedbirli olması gerekir. O tedbirlerin neler olduğunu yine biz bu metnimizde açıkladık. Türkiye'nin yeni bir askeri güvenlik değerlendirmesi yapması, ihtiyaç duyulan asker sayısını yeniden hesaplaması, ulusal güvenlik ihtiyaçları kapsamında askeri istihbarat sistemini geliştirmesi, Türk askerinin geleneksel disiplin ve moralini yüksek tutacak bir personel yönetimi sistemi kurması, askeri sağlık ve yargı sistemini yeniden kurması ve sınırlarda tam kontrolü sağlaması gerekmektedir.

“BİR SİYASİ TARİHÇİ OLARAK BU İÇİNDE BULUNDUĞUMUZ DÖNEMİ İKİNCİ DÜNYA SAVAŞI ARİFESİNE BENZETİYORUM”

Bu çatışmanın gerçekten önce bölgesel belki daha sonra daha geniş kapsamlı bir çatışmaya dönüşmesi olasılığı her zaman vardır. Hazırlıklarımızı buna göre yapmalıyız. Ben bir siyasi tarihçi olarak bu içinde bulunduğumuz dönemi İkinci Dünya Savaşı arifesine benzetiyorum. İkinci Dünya Savaşı arifesinde de önce büyükler küçüklerle çatıştılar. Küçükler kendi aralarında çatıştılar. Ama sonra büyükler birbirleriyle çatışmaya başladığında işte asıl kıyamet o zaman koptu. Böyle bir ihtimal vardır.

“EĞER KIBRIS TÜRK’Ü UĞRADIĞI ETNİK TEMİZLİK DOLAYISIYLA ADANIN YÜZDE ÜÇÜNE HAPSEDİLMİŞ OLARAK KALSAYDI BUGÜN KIBRIS KONUSU DİYE BİR ŞEYİ KONUŞUYOR OLMAYACAKTIK”

Kıbrıs Türkiye için yaşamsal öneme sahiptir. Dolayısıyla Kıbrıs Türkü'nün esenlik ve güvenliği de Türkiye için yaşamsal öneme sahiptir.  Eğer Kıbrıs Türk’ü 1963 sonundan 1974 Temmuz'una kadar uğradığı etnik temizlik dolayısıyla adanın yüzde üçüne hapsedilmiş olarak kalsaydı bugün Kıbrıs konusu diye bir şeyi konuşuyor olmayacaktık. Çünkü Yunanistan’ın adadaki 20 bin askerinin desteğiyle Kıbrıslı Rumlar, Kıbrıs Türkü’nü adanın yüzde üçüne hapsettiler, 1963-1974 arasında. Onları bu durumdan kurtaran ana vatandı. Ana vatanın kahraman silahlı kuvvetleriydi. Filistinlilerin düşmüş olduğu bu duruma eğer Kıbrıslı Türkler düşmediyse iki nedenledir. Ana vatanlarının olmayışı, ana vatanlarını kendilerince savunmak için hiç kimsenin onlara   yardım etmemesi. TSK gibi kahraman bir gücün desteğine sahip olmamaları.  Daha sonra da kendilerini yönetme yeteneğine sahip olduklarını önce Kıbrıs Türk Federe Devleti'ni kurarak onun arkasından da bağımsız cumhuriyetlerini, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'ni kurarak göstermiş olmalarıdır. Bugün eğer Kıbrıs Türkü belirli ulusal sınırlar içerisinde esenlik ve güvenlik içinde yaşıyorsa bunun yeniden değerlendirilmesi ve Filistin halkını düştüğü duruma neden Kıbrıs Türk halkının düşürülmediğini yeniden görmesi gerekir.”

Gürel, bir gazetecinin İsrail’in Gazze’ye kara harekâtı başlatmasına ve uluslararası kamuoyunun buna ne tepki vereceğine ilişkin sorusuna şöyle yanıt verdi:

“BEN YARIN SABAHA KARŞI BİR KARA HAREKÂTI BEKLİYORUM”

“Bu akşam Amerika saatiyle saat 20.00’de Amerikan Başkanı'nın bir ulusa seslenişi var. O bizim saatimizle saat 03.00’e rastlıyor. Yarın cuma. Dolayısıyla bir cumartesi, Sabat günü Hamas’ın yaptığı saldırıya bir cuma günü cevap vermek herhalde İsrail’in sembolik olarak değerlendireceği bir konudur. Ben yarın sabaha karşı bir kara harekâtı bekliyorum. Bu kara harekâtı ne kapsamda oluruz, nasıl olur… Ama İsrail'in amacının da ne olduğu belli.  Şimdiye kadar hep etnik temizlik yapa yapa Filistinlileri topraklarından sürüp çıkartarak genişlemek İsrail’in başlıca amacı oldu. Bunu 1948’den beri sistematik bir şekilde yaptılar.  Daha sonra da bu yerleşimciler politikasıyla yine aynı şekilde sürdürmeye devam ettiler.  Şimdi iki milyondan fazla Filistinli’yi bir büyük toplama kampında ellerinde bulundurduklarına göre ya bunları buradan bir şekilde dışarıya çıkartmak isteyecekler, burayı boşaltmak isteyecekler. Ya da büyük bir katliama girişecekler. Bu arada buradan barış içinde bunların çıkartılmasının önündeki engel bir yandan Ürdün’ün bir yandan da başta Mısır’ın bu konuda hevesli olmaması. Ben daha kötü şeyler olur diye bekliyorum. Umarım olmaz.”

Zafer Partisi Genel Başkanı Ümit Özdağ ise şöyle konuştu:

“Bugün diğer konu ise bir süre önce sosyal medyada Türkiye’deki on üç milyon sığınmacı ve kaçak konusunda işte açıklamalar yapan 27 kişi gözaltına alındı. Bunlardan 8 tanesi tutuklandı. Bu 27 kişinin 3 tanesi yabancı uyrukluydu ve Türk milleti, Türk devleti aleyhine açıklamalar yapan kişiler oldukları söylendi. Diğerleri ise gazeteci veya vatandaş kimliğiyle bu konuda rahatsızlığını dile getiren insanlardı. Sadece bir tane rahatsızlığını dile getirdiği için Bursa'da gözaltına alınan iş kadını oldu. Ya da iki veya üç tane sığınmacılarla ilgili tweet attığı için İzmir'den alınıp gece yarısı evinden yine sonra tehdit edilerek ‘Bir daha bu işlere girme’ diye Ankara'da sokağın ortasına parasız bırakılan kadınlar oldu. 8 tane gazeteci, birisi sanatçı tutuklandılar ve şu anda cezaevindeler. Bunu evvelsi gün Serkan Kafkas adlı gazeteci arkadaşın da içinde olduğu ve reklamcı dört kişinin daha gözaltına alınması izlendi. Akşam saatlerinde aldılar. Dört günden beri içeride tutuyorlar. Hala değişik bahanelerle savcılığa sevk etmediler.

“ZAFER PARTİSİ’Nİ SOKAĞA ÇEKİP SOKAKTA ÇATIŞMA İÇERİSİNE SOKMAK İSTEDİLER”

2023 genel seçimlerinden sonra ve seçimler sırasında Zafer Partisi'nin almış olduğu tavizsiz ve Türk milletinin menfaatlerini temsil eden tavır seçimlerden sonra Türk halkından büyük bir takdir görmeye başlamış ve bunun neticesinde yaz aylarından itibaren Zafer Partisi'nin anketlerde büyük bir yükseliş içerisinde olduğu görülmüştür. Bunun üzerine Zafer Partisi'nin yükselişini engellemek amacıyla bir karar alınmış ve partimize, bana yönelik olarak kapsamlı bir psikolojik operasyon başlatılmıştır. Sosyal medyada yürütülen bu kampanya yine de Zafer Partisi'nin yükselişini engellememiştir. Bunun üzerine yeni bir komplo arayışı içerisine girdiler. Zafer Partisi’ni sokağa çekip sokakta çatışma içerisine sokmak istediler.

“MÜDAFAA HAREKETİ ADI VERİLEN OPERASYONUN ARKASINDA ASLINDA ZAFER PARTİSİ TABANINI SOKAĞA ÇEKİP KOMPLO KURMAK İSTEYEN BİR YAPININ OLDUĞUNU BİLİYORUZ”

İstanbul'da bölücü bir derneğin toplantısı bahane edilerek, Müdafaa Hareketi diye bir kişiden oluşan aslında hareket falan yok, bir provokasyon eylemi onun üzerinden gerçekleştirmek istediler. Müdafaa Hareketi adı verilen operasyonun arkasında aslında Zafer Partisi tabanını sokağa çekip komplo kurmak isteyen bir yapının olduğunu biliyoruz. Amaç Özgür Der’in düzenlediği toplantıya Müdafaa Hareketi aracılığıyla Zafer Partilileri götürüp orada bir kavga çıkartmaktı. Bu kavgadan sonra gözaltılar ve tutuklamalar başlayacaktı. Fakat biz parti sözcümüz aracılığıyla açıklama yaparak bu tuzağa Türkiye'nin, Türk gençliğinin düşürülmesini engelledik. Böylece Müdafaa Hareketi operasyonu ellerinde patladı.

“NE HAPİSHANELERİNİZLE KORKUTABİLİRSİNİZ TÜRK MİLLETİNİ VE ZAFER PARTİSİ'Nİ NE DE İŞKENCELERİNİZLE”

Psikolojik harekât merkezleri diyorlar ki bu operasyon ve gözaltılarla ilgili ‘Müdafaa Hareketi dosyası soruşturması devam ediyor.’ Hani Müdafaa Hareketi’yle bu sosyal medya operasyonları arasında ilgi yoktu? En başından Zafer Partisi’ne karşı kumpası böyle kurmuştunuz. Kumpas şimdi bir başka aşamaya ulaştı. Ergenekon operasyonu sırasında FETÖ adına çalışan, yayın yapan, Zihni Çakır adlı kişi kimlerin tutuklanacağını yayınlamaya başladı. Bu bir ihbarcıdır, FETÖ ihbarcısıydı. FETÖ'ye çalıştı Ergenekon'da vatanseverleri tutuklattı. Şimdi görevi başkasından almış, Zafer Partilileri tutuklatmak için çalışıyor. Bu ülkede Türklerin yaşadığını ve Türklerin de haklarının olduğunu, Türk milletini anayasadan çıkartamayacağınızı size öğreteceğiz. Ne hapishanelerinizle korkutabilirsiniz Türk milletini ve Zafer Partisi'ni ne de işkencelerinizle.

“PARTİMİZE SİLAH KONULUP ONDAN SONRA SİLAH BULMAK, UYUŞTURUCU KONULUP UYUŞTURUCU BULMAK İÇİN BASKIN YAPILACAĞINI DUYUYORUZ”

Özdağ, bir gazetecinin ‘Yeni bir Ergenekon operasyonu gibi bir şey mi yapılıyor’ sorusuna; “FETÖ’den öğrendiklerini, FETÖ'yü taklit ederek şimdi Zafer Partisi'ne karşı bir operasyon şeklinde geliştirmek istiyorlar. Uyarıyoruz. Ergenekon diye bir örgüt yoktu. Ama biz varız. Bizim arkamızda Türk halkı var. Siyaseti meşru zeminler içinde yapın. Zafer Partisi'yle, komplolarla uğraşmayın. Partimize silah konulup ondan sonra silah bulmak, uyuşturucu konulup uyuşturucu bulmak için baskın yapılacağını duyuyoruz. Bütün il ve ilçe teşkilatlarımızı yazılı olarak uyardık. Böyle siyaset olmaz. Cesaretiniz varsa televizyonlarda karşımıza gelin. Cesaretiniz varsa meydanlarda karşımıza gelin. Kumpaslarla Zafer Partisi'ni hiçbir noktada geri adım attıramazsınız. Bizi hapse atarsınız. Ama geri adım atmayız” diye cevap verdi.

 

19 Eki 2023 - 16:33 Ankara- Gündem



göndermek için kutuyu işaretleyin

Yorum yazarak Odak Haber Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Odak Haber hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Odak Haber editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Odak Haber değil haberi geçen ajanstır.