HÜSEYİN BAŞ: “SİZİN HOCA DEDİĞİNİZ, ‘KIZ ÇOCUKLARININ OKUMASI HARAM’ DİYEN ŞARLATANLAR MI? HERKES AKLINI BAŞINA ALSIN, GİTTİĞİNİZ YOL, YOL DEĞİL”
Bağımsız Türkiye Partisi (BTP) Genel Başkanı Hüseyin Baş, Bolu’da; “Sizin imam dediğiniz Hatay’ı peşkeş çeken mi, o karaktersiz mi? Sizin hoca dediğiniz, ‘Kız çocuklarının okuması haram’ diyen şarlatanlar mı?.. Bu adamlar yüzünden insanımızı dinden soğuttular. Bundan büyük hainlik olur mu? Ama bunu başardılar. Sizin hiçbiriniz hoca değilsiniz, hepiniz şarlatansınız. Bu milletin karnı sizin yalanlarınıza tok. Hiçbirinizin hiçbir önemi yok. Buradan bir çağrı yapıyorum; başta Diyanet’e. Herkes aklını başına alsın. Gittiğiniz yol, yol değil. Hizmet ettiğiniz o insanlar, o yapılar var ya önce bizi bu ülkeden sürerler, bu ülkede yaşama hakkı bırakmazlar sonra sanmayın ki size bırakırlar, sizi de yollarlar… İşte gün gelir bunun bedelini siz ödersiniz” açıklamasını yaptı.
BTP Genel Başkanı Hüseyin Baş, partinin Bolu Mudurnu’da düzenlenen gençlik kampı programının kapanışında konuştu. Baş, özetle şunları söyledi:
“TÜRKİYE’NİN BAĞIMSIZLIĞINI ELDE ETMEYİ BAŞARACAĞIZ”
“Türkiye için çalışıyoruz, milletimiz için çalışıyoruz, medeniyetimiz için çalışıyoruz, kültürümüz için çalışıyoruz, tarihimiz için çalışıyoruz, Ata’mız için çalışıyoruz ve göreceksiniz arkadaşlar başaracağız. Biz Türkiye'nin bağımsızlığı elde etmeyi başaracağız, Türkiye'nin refahını kazanmayı başaracağız.
Türkiye'nin son 20 yıldır bir bunalım içinde bulunduğu ve hem fiziken, hem sosyolojik, hem ekonomik olarak bir parçalanmanın eşiğine geldiği bir pozisyon... Bu güzel vatan için en tehlikeli unsur bu. Bilerek ve isteyerek bizleri toplumsal kamplar haline getirdiler. Kimimize Kürt dediler, kimimize Türk dediler, kimimize Alevi, kimimize Sünni dediler… Yetmedi bizleri sağcı ve solcu yaptılar. Bugün önünüze yeni yeni trendler koyuyorlar. Bu oyun, ta Sevr dayatmalarından beri, Kurtuluş mücadelesinden beri, Cumhuriyet kurulduğu andan beri ve Ata’mızı kaybettiğimiz günden beri Türkiye'de oynanan büyük bir oyunun büyük bir parçasıydı. Bizler Bağımsız Türkiyeliler olarak, bu oyuna dur demek için, başından beri, şunu anlatmak istedik: ‘Biz Kürt’ü ile Türk’ü ile Laz’ı ile Çerkez’i ile Arap’ı ile Boşnak’ı ile bu toprakların tarihini ve medeniyetini paylaşan bütün unsurlarımızla, hepimiz aynı idealde koşan Türk milletinin kardeş unsurlarıyız’ dedik. Bizi bölmek için ellerinden ne geliyorsa yaptılar.
“AYNI ADAMLAR BİZE PAZARLANIP DURUYOR”
Bu klasik ve gelenekselleşmiş siyasetin Türkiye'nin hiçbir meselesine çözüm olmadığının aşikâr olduğu bir ortamda yine ülkenin kurtarıcılarıymış gibi, yine ülkenin tek umutlarıymış gibi aynı adamlar bize pazarlanıp duruyor. Şimdi Seçimden sonra birisi bir yandan çıkmış, ‘Biz yeni yol haritası çizeceğiz’ diyor. Sizin çizdiğiniz yollar Türkiye'yi bu noktaya getiren yollar… Kalsın, siz yol falan çizmeyin. Sizden tek bir beklentimiz vardı, yola gelmeniz. Onda da tuttunuz Ali varken ‘Ömer'in yolu’ dediniz, oradan gittiniz, sonucu ortada.
Diğeri tutturmuş neymiş değişim… Ben size bunların değişimini anlatayım: İki parçalı bir puzzle, parçaların ikisi de aynı. Bir taraftakini alıyor diğer tarafa koyuyor, diğer taraftakini alıyor öbür tarafa koyuyor ikisini birleştiriyor, ‘al sana değiştim’ diyor. Değişim aynı insanlarla olmaz, değişim farklı insanlarla olur, değişim yeni görüşlerle olur. Bakın size bir şey söyleyeyim, dünyada tarih boyu bütün değişimler gençlerle olur. Başka değişimden hayır gelmez. Biz de biliyoruz Türkiye'nin bir değişime ihtiyacı var. Türkiye'nin kimi değişmeye ihtiyacı var biliyor musunuz; sizi değişmeye ihtiyacı var, değişim diyenleri değişmeye ihtiyacı var.
Bunlar öyle bir sistemin parçası ki sanki biri sağa geçmiş, biri sola geçmiş tek merkezden oynanan bir oyunun figüranları. Bende bıraktıkları his bu. Bunların, Türkiye'nin ekonomik refahı diye, gençliğin geleceği diye, ülkemizin bağımsızlığı diye bir dertleri falan yok. Bunların tek bir dertleri var. Biz bu iktidarları; hükümette olan hükümet iktidarını, muhalefette olan muhalefetteki iktidarını, belediyede olan belediyedeki iktidarını ne yapar ne eder de bir 4-5 yıl daha uzatırız… Bütün dertleri bunun üzerine kurulu.
Bu iktidar, öyle bir portre çizdiler ki seçimden önce; ‘Dış güçler AK Parti iktidarını yıkmaya çalışıyorlar diyerek’ bir propaganda ortaya koydu. Şimdi benim merak ettiğim bir şey var: Bu dış güçler
AK Parti'yi yıkmaya çalıştı ve seçim yoluyla bunu başaramadı da ondan sonra ekonominin, Merkez Bankası'nın ve Maliye’nin başına yine AK Parti'yi ikna edip komiser mi atadı? Bu dış güçler Tayyip Erdoğan'ı yenemeyip AK Parti ile oturup Türkiye'nin geride kalmış devlet firmalarını özelleştirmeye Tayyip Erdoğan'ı mı ikna mı ettiler? Bunların hepsi seçimden sonra mı oldu? Şimdi bu Alman, bu İngiliz, bu Amerikan şunu biliyor değil mi, ‘Eğer ben seçime bir hafta kala ‘biz Erdoğan'ın yıkılmasını istiyoruz’ dersek bu Türk milleti gaza gelir ve ‘sen misin Erdoğan'ın yıkmak isteyen’ deyip hepsi Erdoğan'a oy verir.’ Şimdi Amerika bunu biliyor değil mi? Şimdi anladınız mı seçime bir hafta kala bütün Almanların, Amerikalıların niye Tayyip Erdoğan aleyhine konuştuğunu?
Bakın o dış güçler dedikleriniz var ya onlar için bu iktidar bulunmaz bir nimettir. Türkiye'yi parsel parsel satan, bütün yeraltı ve yer üstü kaynaklarını onlara peşkeş çeken, Türkiye'nin Atatürk'ten kalan bütün fabrikalarını, işletmelerini ya kapatan ya o sermayelerin eline veren, her geçen gün ülkeyi dolarla borçlandıran, hiçbir işi kendi öz sermayesiyle yapmayıp yabancının parasını Türkiye'ye getirip ülkenin geleceğini yabancıya tapulayan bir iktidar modeli… İşte dış güç dediğinizin niyeti amacı yüz yıldan beri neydi biliyor musunuz; yüz yıldır bu insanların amacı tam olarak buydu. Bu milleti biz nasıl sömürürüz, bu topraklara nasıl çökeriz? Bunlar burada yaşasın, ‘benim ülkem’ desin ama üzerinde hiçbir zenginlik üretesin, dış güçlerin amacı buydu. Bu iktidarla bu rüyalarını gerçekleştirdiler ama size, ‘Dış güçler bu Erdoğan'ı yıkacak’ dediler. Size bir şey söyleyeyim mi; Erdoğan seçimi kaybetseydi o dış güçler, o gece hüngür hüngür ağlayacaktı. E tabi ertesi gün akıllarına çok iyi bir fikir gelecekti ve ‘yeni gelenlerle de biz hallederiz’ deyip onlarla devam edeceklerdi. Her konuda sıkıştığımız dönemde tek kurtuluş yolu Bağımsız Türkiye Partisi'dir.
“HANGİ MÜTTEFİKİNİZE KIBRIS'I TANITABİLDİNİZ?”
Kıbrıs'ta bir sorun yaşandı, herkes Türk milliyetçisi oldu. Barış Harekatımızın olduğu günden beri hangi müttefik ülkenize Kıbrıs'ı tanıtabildiniz? Akdeniz'de Kıbrıs'ın hangi ağırlığı var? Kıbrıs adına ne yaptınız? Rahmetli Denktaş bu ülkeye geldiğinde, ‘Burada konuşma git ülkende ne yapıyorsan yap’ diyenler siz değil misiniz? Şimdi siz milliyetçi mi oldunuz? Şimdi siz Kıbrıs'ın haklarını mı savundunuz? Siz Kıbrıs'ı Rum’a vermek için referandum yaptıran adamlarsınız.
“SİZİN İMAM DEDİĞİNİZ HATAY’I PEŞKEŞ ÇEKEN Mİ?”
Bu kadar vatanperver, bu kadar Atatürkçü İnsanın olduğu, hocanın olduğu, imamın olduğu bir ülkede sizin imam dediğiniz Hatay’ı peşkeş çeken mi, o karaktersiz mi? Bu kadar imamın olduğu, bu kadar güzel hocanın olduğu ülkede sizin hoca dediğiniz, imam dediğiniz, ‘Kız çocuklarının okuması haram’ diyen şarlatanlar mı? Atatürk'ü seven, O’nun idealinde yürüyen, O’nunla birlikte Meclis’i dualarla açan imamların, hocaların olduğu ülkede sizin imam dedikleriniz Cumhuriyetle savaş eden şarlatan ahlaksızlar mı? Bunların hiçbiri bu vatanın evladı değildir, bunların hepsinin bağlı olduğu kuklanın ipinin başında bir el vardır. Yüz yıldır bu ülkede bu böyle… Sadece yüz yıldır değil Osmanlı coğrafyasında 300 senedir bu böyle… Bu adamlar yüzünden insanımızı dinden soğuttular, bu adamlar yüzünden insanımızı özünden soğuttular. Bundan büyük hainlik olur mu ama bunu başardılar. Sizin hiçbiriniz hoca değilsiniz, hepiniz şarlatansınız. Bu milletin bu milletin karnı sizin yalanlarınıza tok efendim. Hiçbirinizin hiçbir önemi yok.
Buradan bir çağrı yapıyorum; başta Diyanet’e. Herkes aklını başına alsın. Bakın bu gittiğiniz yol yol değil. Hizmet ettiğiniz o insanlar, o yapılar var ya önce bizi bu ülkeden sürerler, önce bize bu ülkede yaşama hakkı bırakmazlar sonra sanmayın ki size bırakırlar, sizi de yollarlar. Hani güzel bir laf vardır, ‘Ayarını bozduğun kantar gün gelir seni tartar’ diye. İşte gün gelir bunun bedelini siz ödersiniz.
“SORUNLARIN ÇÖZÜMÜ 5 DAKİKA, YETER Kİ SAMİMİYET OLSUN”
Türkiye'nin dört bir yanını gezdim, her yerine gitmeye çalışıyorum ve şunu görüyorum: Tarımdan sanayiye, ekonomiden eğitime, sağlıktan sosyal hayata aklınıza ne geliyorsa Türkiye'de sorun bir değil bin. Her yerde sorun var ama şunu da gördüm Türkiye'de çözüm bin değil bir. Bu güzel ülkenin bütün sorunlarını çözmek beş dakikadır. Yeter ki samimiyet olsun, yeter ki vatanperverlik olsun, yeter ki milletin lehine iş yapma isteği olsun, beş dakikadır.”