Yazar: odakhaber

  • HAK-İŞ Batman İl Başkanlığından “1 Mayıs” açıklaması

    HAK-İŞ Batman İl Başkanlığından “1 Mayıs” açıklaması

    Turgut Özal Bulvarı üzerinde düzenlenen basın açıklamasına, HAK-İŞ Konfederasyonu Batman İl Başkanı Bünyamin Söğüt, Öz Sağlık-İş Sendikası İl Başkanı Ahmet Altunç, Öz Taşıma İş Sendikası İl Temsilcisi Mahmut Biçer Öz İPLİK İş sendikası İl Temsilcisi Harun kaya ve sendika üyeleri katıldı.

    Hak-İş Batman İl Temsilcisi Bünyamin Söğüt okuduğu basın açıklamasında, KİT’lerdeki işçilerin kadroya geçirilmesi, geçici işçilerin daimi kadroya geçirilmesi, kadroya geçen işçilerin tayin, becayiş hakkının verilmesi ve erken emekliliğin engellenmesi gibi özlük haklarına ilişkin sorunlarının çözülmesini istedi.

    Söğüt, “HAK-İŞ olarak, 1 Mayıs ruhunu en güçlü şekilde yansıtmak için, ekranlarda, dijital platformlarda, illerde ve her yerdeyiz. Salgının etkilerinin devam etmesi nedeniyle emekçi kardeşlerimizle omuz omuza alanlarda olamasak da, 1 Mayıs Uluslararası Birlik, Mücadele ve Dayanışma Gününde; Emekçilerin hakkı için, Daha fazla gelir güvencesi ve adaletin tesis edilmesi için, Sosyal ve ekonomik refah için, Sorunların çözümü için taleplerimizi Türkiye’de 81 ilde ve dijital platformlarda sunuyoruz. Tüm emekçilerimiz için daha fazla iş ve gelir güvencesi istiyoruz.” dedi.

    Çalışan emekçilerin hakları hakkında talep ettikleri maddeleri sıralayan Söğüt, “Geçici ve mevsimlik işçilerin sorunlarının çözüme kavuşturulmasını istiyoruz. Herkes için düzenli asgari gelir yardımı sisteminin kurulmasını istiyoruz. Güvenceli esneklik düzenlemelerinin insana yakışır iş çerçevesinde ele alınmasını istiyoruz. Mevcut işyerlerinin ve çalışanların dijitalleşmeye ve yeşil dönüşüme uyum sağlayabilmeleri için adil bir geçişi mümkün kılacak politikaların hayata geçirilmesini istiyoruz. Kamu çerçeve protokolünün kalan maddelerinin uygulanmasını talep ediyoruz. Kamu Çerçeve Protokolü kapsamında KİT’lerdeki işçilerin kadroya geçirilmesi, geçici işçilerin daimi kadroya geçirilmesi, kadroya geçen işçilerin tayin, becayiş hakkının verilmesi ve erken emekliliğin engellenmesi gibi özlük haklarına ilişkin sorunlarının çözülmesini istiyoruz.” ifadelerini kullandı.

    Açıklamasının devamında Söğüt şunları söyledi: “6772 sayılı kanun uyarınca ilave tediye alan kamu işçilerinin kapsamına belediye şirketlerinde çalışanların da dâhil edilmesini istiyoruz. Toplu iş sözleşmeleri ile elde edilen hak ve kazanımların enflasyon karşısında ezilmemesini talep ediyoruz. Tekelci yapıda bulunan sosyal diyalog mekanizmalarının katılımcı bir anlayışla yeniden oluşturulmasını talep ediyoruz. COVID-19 salgınının tüm işçiler için meslek hastalığı sayılmasını istiyoruz. İşyerlerinde iş sağlığı ve güvenliği tedbirlerinin daha fazla yaygınlaştırılmasını istiyoruz. Kayıt dışı istihdam ve ekonomi ile etkin mücadele edilmesini istiyoruz. İşsizlik oranlarının düşürülmesini, genç, kadın ve engelli bireylere yönelik istihdam fırsatlarının oluşturulmasını istiyoruz. Ülkemiz çalışma hayatının ihtiyaçlarına uygun şekilde istihdam seferberliği oluşturulmasını talep ediyoruz. Tüm dünyada ve ülkemizde yaşanan ekonomik dalgalanmalara yönelik tedbirler alınmasını ve emekçilerin enflasyona karşı korunmasını talep ediyoruz. İşimiz, ekmeğimiz ve tüm emekçilerimiz için taleplerimizi yine yüksek sesle haykırmak için meydanlardayız.” (İLKHA)

     

  • KARTAL BELEDİYE BAŞKANI GÖKHAN YÜKSEL RAMAZAN BAYRAMI KUTLADI

    KARTAL BELEDİYE BAŞKANI GÖKHAN YÜKSEL RAMAZAN BAYRAMI KUTLADI

    Kartal Belediye Başkanı Gökhan Yüksel, Ramazan Bayramı mesajında, “Önümüzdeki bayramlarda sevdiklerimizle daha çok bir araya gelmek dileğiyle komşularımızın ve tüm İslam âleminin Ramazan Bayramı’nı kutluyor; bayramın tüm dünyaya öncelikle sağlık, huzur ve barış getirmesini temenni ediyorum” dedi.

    Kartal Belediye Başkanı Gökhan Yüksel, Ramazan Bayramı dolayısıyla bir kutlama mesajı yayınladı. Yüksel, ramazan ayı boyunca iftar sofralarında komşularıyla bir araya gelerek manevi iklimi birlikte yaşadıklarını ve bayramların paylaşma duygusunu artırdığını belirttiği mesajında şunları kaydetti:

    “Birlik, beraberlik ve yardımlaşma duygusunun en güzel örneklerini milletçe yaşadığımız bir ramazan ayını daha geride bıraktık. Bu süreç içinde her mahallede kurduğumuz sofralarda sizlerle buluşarak geleneklerimizin en nadide örneği olan paylaşma duygusunu yaşadık.

    Uzun yıllardır ihtiyacını hissettiğimiz Aşevi ve Gıda Bankası’nı hayata geçirerek, bu ramazan gönül rahatlığı ile aşevimizde hazırlanarak sofralarımıza gelen iftar yemeklerinde bir araya geldik. İhtiyacı olan vatandaşlarımıza da gönderdiğimiz yardım kolilerini Gıda Bankamızda hazırladık. Sizler için kurduğumuz sofralarda titizlikle ve hijyenik koşullarda hazırlanan iftarlıklarla oruç açarken de ihtiyacı olan komşularımızın evlerine gönderilen ramazan kolilerini ulaştırırken de bunun manevi hazzını tüm kalbimizle yaşadık.

    Bugün, Ramazan Bayramı’nı hep beraber karşılamanın sevincini yaşıyoruz. Milletleri bir arada tutan da böylesi ortak değerlerdir. Herkesin birbirinin inancına ve düşüncesine saygı duyduğu, Anadolu’nun yüzyıllardan gelen mirası olan hoşgörüsüyle buluşması, beraber yaşaması, bayramlarımızın yarattığı manevi iklimdendir.

    Bayramda büyüklerimiz başta olmak üzere, ailemizi, dostlarımızı ve komşularımızı unutmayarak paylaşma duygusunu doyasıya yaşayacağız. Hasret kaldığımız o eski bayramlaşmaları gerçekleştirirken sevdiklerimizin sağlığını riske atacak önlemlere de dikkat etmemizin kendimizin ve çevremizin sağlığını korumak adına büyük önem arz ettiğini de unutmamalıyız.

    Dünyayı ve ülkemizi etkisi altına alan Covid-19 salgınına yönelik koruyucu önlemler yavaş yavaş sona ererken vaka ve vefat sayılarının da düşüş göstermesiyle birlikte, Ramazan Bayramı’ndan sonra sizlerin özlemini çektiğiniz günleri doyasıya yaşamanız için hazırladığımız etkinliklerde yine bir arada olacağız.

    Önümüzdeki bayramlarda sevdiklerimizle daha çok bir araya gelmek dileğiyle komşularımızın ve tüm İslam âleminin Ramazan Bayramı’nı kutluyor; bayramın tüm dünyaya öncelikle sağlık, huzur ve barış getirmesini temenni ediyorum.”

  • İstanbul’un 1 Mayıs bilançosu artıyor! 164 kişi gözaltına alındı

    İstanbul’un 1 Mayıs bilançosu artıyor! 164 kişi gözaltına alındı

    İstanbul Valiliği yaptığı en son duyuruyla, “İstanbul’da ‘1 Mayıs Emek ve Dayanışma Günü’ kapsamında bugün Taksim Cumhuriyet Anıtı’na çelenk sunmak, Kazancı Yokuşu’na karanfil bırakmak ve basın açıklaması yapmak, Maltepe Etkinlik Alanında miting yapmak amacıyla talepte bulunan sendika ve sivil toplum kuruluşlarına, valiliğimizce gerekli izinler verilmiştir” dedi.

    Fakat izinsiz grupların Taksim’e çıkmak istediği vurgulanan açıklamada, “Beyoğlu, Beşiktaş ve Şişli kaymakamlıklarımızca 2911 Sayılı Kanun uyarınca alınan kararlara aykırı olarak; izinsiz toplantı ve gösteri yapmak amacıyla yürüyüş yapan ve slogan atan, güvenlik güçlerimizin uyarılarına rağmen dağılmayan ve mukavemetle karşılık veren toplam 164 kişi yakalanmış ve haklarında işlem başlatılmıştır” denildi.

  • KADIKÖY’DE RAMAZAN DAYANIŞMA İLE GEÇTİ

    KADIKÖY’DE RAMAZAN DAYANIŞMA İLE GEÇTİ

    Kadıköy Belediyesi, ramazan ayı boyunca 5’i sabit 27 farklı noktada 103 bin kişiye iftar verdi. Ramazan ayının manevi atmosferini, dayanışmasını ve yardımseverliğini hissettiren programlar düzenleyen Kadıköy Belediyesi, cami temizliği sokak iftarları, ihtiyaç sahibi ailelere sıcak yemek ve gıda dağıtımı için alışveriş kartı desteği hizmetlerinde bulundu.

    Ramazan ayı Kadıköy Belediyesi’nin düzenlediği etkinlikler ve sağladığı desteklerle vatandaşlar dayanışmanın mutluluğunu yaşadı.

    CAMİLER RAMAZAN’A HAZIRLANDI

    Kadıköy’ün ibadethaneleri ve türbeleri Kadıköy Belediyesi ekipleri tarafından titizlikle temizlenerek, Ramazan’a hazır hale getirildi. Her akşam kılınan teravih namazları dolayısıyla hijyen şartları en üst düzeyde sağlandı.

    103 BİN KİŞİ İFTARDA BİR ARAYA GELDİ

    Ramazan ayında geleneksel olarak düzenlenen iftarları organizasyonları son iki yıldır pandemi nedeniyle yapılamıyordu. Bu yıl pandemi önlemlerinin de gevşetilmiş olması nedeniyle Kadıköy’de iftar programları yeniden düzenlenmeye başladı. Kadıköy Belediyesi, 5’i sabit 27 farklı noktada 103 bin kişiyi iftar sofralarında buluşturdu.

    BAŞKAN ODABAŞI RAMAZAN İFTARLARINDAYDI

    Kadıköy Belediye Başkanı Şerdil Dara Odabaşı, Kadıköylü komşuları ile buluşmalarını Ramazan ayında da sürdürdü. Başkan Odabaşı, sokak iftarlarında bir araya geldiği Kadıköylülerle sohbet etti, taleplerini dinledi.

    60 BİN KİŞİYE SICAK YEMEK DAĞITILDI VE ALIŞVERİŞ DESTEĞİ VERİLDİ

    Ramazan ayında Eğitim, Dumlupınar, Merdivenköy, Fikirtepe, Hasanpaşa, Rasimpaşa ve Sahrayıcedit mahallelerinde 60 bin kişiye sıcak yemek dağıtımı yaptı. Hanelere gıda, temizlik malzemeleri ve bebek bezi için toplam 712 bin 600 TL alışveriş kartı desteği sağladı. Kadıköy Belediyesi Sosyal Destek Hizmetleri Müdürlüğü’ne, erzak başvurusu yapan ve destek alması uygun olan ailelere dağıtım ekipleri tarafından yardım kolilerini ulaştırıldı. Erzaklar vatandaşların kimlik bilgileri kontrol edildikten sonra teslim edildi.

    “GEZİCİ AŞEVİ TIR”I RAMAZAN AYI İÇİN HAZIRLANDI

    Kadıköy Belediyesi, acil durumlarda yeme içme ihtiyacını karşılamak için hazırda bulundurduğu Gezici Aşevi TIR’ını Ramazan ayında da devreye soktu. 33 bin kişi, Ramazan ayı boyunca Eğitim Mahallesi’nde bulunan ve mutfak olarak düzenlenen TIR’da hazırlanan iftarda bir araya geldi. 

    Olası afetlerde Kadıköylülerin yemek ihtiyacını karşılamak üzere özel olarak dizayn edilmiş ve 2021 yılının ekim ayında hizmete girmişti. 13 metre uzunluğundaki araçta, beş adet yemek pişirme kazanı, iki adet soğuk hava deposu, fırın, yemek dağıtma tezgâhı ve mutfak el aletleri bulunuyor.

  • EFELER’İN TIRMANMA DUVARINDA  TÜRKİYE ŞAMPİYONASI DÜZENLENDİ

    EFELER’İN TIRMANMA DUVARINDA TÜRKİYE ŞAMPİYONASI DÜZENLENDİ

    Efeler Belediye Başkanı Mehmet Fatih Atay’ın ilçeye kazandırdığı Türkiye’de açık alandaki ilk tırmanma duvarı, Türkiye Şampiyonası’na ev sahipliği yaptı.

    Türkiye Dağcılık Federasyonu’nun (TDF) düzenlediği “Spor Tırmanış Hız Küçük A-B, Gençler, Büyükler Türkiye Şampiyonası (HIZ) Efeler Belediyesi’nin Pınarbaşı Mesire Alanı’ndaki Olimpik Tırmanma Duvarı’nda yapıldı. İstanbul, Samsun, Trabzon gibi ülkenin çeşitli illerinden yarışmaya katılmaya hak kazanan 37 sporcu kendi kategorilerinde mücadele etti. Türkiye Şampiyonası için Efeler’e gelen Türkiye Dağcılık Federasyonu Yönetim Kurulu üyeleri, antrenörler ve sporcular, Efeler Belediye Başkanı Mehmet Fatih Atay’a, tırmanış sporuna kazandırdığı ülkenin ilk açık hava olimpik tırmanma duvarı için teşekkür etti.

    ŞAMPİYONLAR BELLİ OLDU

    Gün boyu süren yarışmalarda, Genç Büyük Erkekler Kategorisi’nde; İkram Akyüz 1’inci, Timur Taş 2’nci, Muhammed Çelik 3’üncü, Küçük A-B Erkekler Kategorisi’nde; Mustafa Sacit Sümer 1’inci, Yağız Şahin 2’nci, Mehmet Ali Tarım 3’üncü, Küçük A-Gençler-Büyük Kadınlar Kategorisi’nde; Gülay Sarı 1’inci, Gülay Balık 2’nci, Nazdar Ayata 3’üncü; Küçük B Kızlar Kategorisi’nde Selma Cemrehan Azbay 1’inci, Sedef Seven 2’nci, Ecren Yılmaz 3’üncü oldu.

    ÖDÜLLER VERİLDİ

    Gün sonunda düzenlenen törende dereceye giren sporculara ödüllerini; TDF Yönetim Kurulu Üyesi Siyami Çetin,  TDF Aydın İl Temsilcisi Bekir Temur, TDF Hız Milli Takım Antrenörü İsmail Öztürk ve TDF Aydın İl Temsilcisi ve Teknik Organizasyon Kurulu Üyesi Şevki Çıldır takdim etti.

  • HATAY BÜYÜKŞEHİR BAŞKANI SAVAŞ’TAN  ASKIDA GENÇ BİLET KAMPANYASINA DESTEK

    HATAY BÜYÜKŞEHİR BAŞKANI SAVAŞ’TAN ASKIDA GENÇ BİLET KAMPANYASINA DESTEK

    Hatay Büyükşehir Belediye Başkanı Lütfü Savaş, Cumhuriyet Halk Partisi Gençlik Kolları’nın başlattığı Askıda Genç Bilet kampanyasına destek verdi.

    Hatay Büyükşehir Belediye Başkanı Lütfü Savaş, üniversite öğrencilerinin Ramazan Bayramı’nda ailelerinin yanında geçirebilmesi için başlatılan kampanyada “Ben de varım” dedi. CHP Hatay Gençlik Kolları Başkanı Barış Birim ve CHP’li gençler Lütfü Savaş’ı ziyaret etti. Ziyareti sırasında kampanyaya destek veren Savaş, ekonomik olarak zor durumda olan gençlerin bayramda aileleri ile birlikte olmasını istediğini dile getirdi.

    CHP’li gençler de Lütfü Savaş’ın verdiği desteğin anlamlı olduğunu belirterek, Savaş’a ve kampanyaya katkı sunan herkese teşekkür etti.

     

  • ANTALYA’DA RAMAZAN ETKİNLİKLERİNİN SON AKŞAMINDA GÖKSEL KONSERİ

    ANTALYA’DA RAMAZAN ETKİNLİKLERİNİN SON AKŞAMINDA GÖKSEL KONSERİ

    Antalya Büyükşehir Belediyesi ramazan etkinliklerinin son gecesinde sahne alan ünlü sanatçı Göksel, binlerce Antalyalıya konser verdi.

    Antalya Büyükşehir Belediyesi ramazan etkinliklerinde sahne alan ünlü sanatçı Göksel, Antalyalılara unutulmaz bir ramazan coşkusu yaşattı. Antalya Büyükşehir Belediyesi’nin Karaalioğlu Parkı’nda düzenlediği ramazan etkinliklerinin son gecesine muhteşem bir konser damga vurdu. Ünlü sanatçı Göksel, Antalyalılara unutulmaz bir gece yaşattı. Konser alanını dolduranlar Göksel’in her şarkısına eşlik etti.

    “MUHİTTİN BÖCEK’İN VERDİĞİ ÇABAYA HAYRANLIK DUYDUM”

    Daha önce Antalya’da yaşadığı için Manavgat yangınını çok yakından takip ettiğini söyleyen Göksel, “Özellikle Başkanımız Muhittin Böcek’in verdiği çabaya hayranlık duydum. Bazen hüzünlendim. Ama neyse ki bu günlerdeyiz. Bu yazın çok güzel geçmesini diliyorum” dedi. Antalya Büyükşehir Belediyesi Kültür ve Sosyal İşler Dairesi Başkanı Okan Yavuz, ünlü sanatçı Göksel’e gecenin anısına bir plaket takdim etti.

    GENÇLİK MECLİSİ BAŞKANINDAN ÇİÇEK

    Antalya Büyükşehir Belediyesi Gençlik Meclisi Başkanı Ozan Şükrü Kayapınar ise Göksel’e çiçek hediye etti. Antalya Büyükşehir Belediye Başkanı Muhittin’in Böcek’in “Şehrimizi gençlerimizle birlikte yöneteceğiz” dediğini hatırlatan Kayapınar, “Gözlerinizdeki ışıltıyı ve heyecanı gördüğümde Mustafa Kemal Atatürk’ün yolunda ilerleyen gençleri, Türkiye Cumhuriyeti’ni ilelebet payidar kılacak gençleri görüyorum. Göksel Hanım’a da gençlerin gözlerindeki bu ışıltıya sebep olduğu için bir kez daha teşekkür ediyorum” dedi.

  • KUMLUCA BELEDİYESİ’NDE BAYRAMLAŞMA

    KUMLUCA BELEDİYESİ’NDE BAYRAMLAŞMA

    Kumluca Belediye Başkanı Mustafa Köleoğlu, eşi Nurgül Köleoğlu, Başkan yardımcıları Osman Duran, Ahmet Alagöz, Ünal Abacıoğlu ve birim müdürleriyle birlikte, Kumluca Mehmet Akif Ersoy Kültür, Sanat ve Kongre Merkezi’nde belediye personelleriyle bayramlaştı.

    Ramazan Bayramı öncesi personelleriyle bayramlaşan Kumluca Belediye Başkanı Mustafa Köleoğlu kolonya, bayram çikolatası ve içinde bayram ikramiyesi olan Kumluca Kart hediye etti.

    Bayramlaşma töreninde personellerin Kumluca Kart’ına yatırılacak ikramiyeleri anlatan Başkan Köleoğlu 23. Geleneksel Tarım ve Seracılık Festivali’nden sonra ikramiye müjdesi verdi. Pandemi sonrası ilk kez iç içe bayramlaşabildiklerine de dikkat çeken Köleoğlu Büyük Aile olmanın ne kadar önemli olduğunu vurguladı, belediye personellerinin ve ailelerinin bayramını kutladı.

    “KUMLUCA’DAKİ BÜTÜN EMEKÇİ KARDEŞLERİMİZİ BELEDİYEMİZDEKİ BİR AİLE BÜTÜNÜ OLARAK GÖRÜYORUZ”

    Belediye Başkanı Mustafa Köleoğlu, “Bugün çok mutluyuz burada geleneksel olarak Kumluca Belediyemizin bayramlaşma törenindeyiz. Burada biz büyük ailemiz diyoruz, aileye önem veriyoruz. Buradaki ve Kumluca’daki bütün emekçi kardeşlerimizi belediyemizdeki bir aile bütünü olarak görüyoruz. Onlarla biz gece gündüz Kumluca’daki bütün ihtiyaç noktalarının hepsinde. Biz bayram seyran demeden, gece gündüz, hafta sonu demeden onlarla çalışıyoruz. Dolayısıyla böyle bir bayram arifesinde de bir arada birbirimize küçük hediyelerle bir bayramlaşma töreni yapıyoruz.

    “ONLARIN YÜZÜNÜN GÜLÜMSEMESİ BİZLERİ ÇOK MUTLU EDİYOR”

    Yapmış olduğumuz bir bayramlaşma töreni için çok mutluyuz. Onların yüzünün gülümsemesi bizleri çok mutlu ediyor. Ben buradan tekrar bütün Kumlucalı Kıymetli Büyük Ailemizin de Ramazan Bayramı’nı kutluyorum. Bütün çalışma arkadaşlarımın, ailelerinin ve kendilerinin de biraz önce bayramlarını kutladık, mutlu bir Kumluca hayalimiz için çalışmaya devam ediyoruz” dedi.

     

     

  • HATAY’DA ERHAN AKSAY EXPO FUTBOL TURNUVASI’NDA KURALAR ÇEKİLDİ

    36.sı düzenlenecek olan Erhan Aksay EXPO Futbol Turnuvası’nın Antakya gruplarının kura çekimi yapıldı. Hatay Büyükşehir Belediye Başkanı Lütfü Savaş’ın katılımıyla yapılan kurada Antakya’da mücadele edecek takımların grupları belli oldu.

    Covid-19 pandemisi nedeniyle ara verilen Türkiye’nin en uzun soluklu amatör futbol turnuvasının Antakya gruplarında 48 takım şampiyonluk için ter dökecek.

    “İKİ YILLIK ARANIN ARDINDAN KALDIĞIMIZ YERDEN DEVAM EDİYORUZ”

    Kura çekiminde konuşan Lütfü Savaş, “İki yıllık aranın ardından kaldığımız yerden devam ediyoruz. Erhan Aksay ağabeyimizin başlattığı bu turnuvaya destek vermek hepimizi mutlu ediyor. Perşembe günü açılış maçını hep birlikte yapacağız. Futbol camiasına hayırlı olsun” dedi. İskenderun gruplarında 16 takımın yer alacağını da sözlerine ekleyen Savaş, herkes için başarıyla geçecek bir turnuva olması temennisinde bulundu.

    Lütfü Savaş’ın konuşmasının ardından Antakya’daki takımların kura çekimi yapıldı. 48 takımın 6 grupta şampiyonluk için mücadelesi vereceği 36. Erhan Aksay EXPO Futbol Turnuvası’nın maç takvimi ilerleyen günlerde açıklanacak.

     

  • TÜRKİYE SİNEMA TARİHİNDE İŞÇİ SINIFINA SANSÜR: ‘BUGÜN İŞÇİ BAYRAMIDIR’ SÖZÜ YASAK

    TÜRKİYE SİNEMA TARİHİNDE İŞÇİ SINIFINA SANSÜR: ‘BUGÜN İŞÇİ BAYRAMIDIR’ SÖZÜ YASAK

    TAMER ARDA ERŞİN- GÜRKAN DEMİRTAŞ

    Akademisyenler Prof. Dr. Semire Ruken Öztürk ve Doç. Dr. Ali Karadoğan iki yılı bulan araştırmalarının ardından kaleme aldıkları “Türkiye’de Sinema Sansürünün Tarihi” eserinde işçi sınıfı ve onun yaşam koşullarını konu alan filmlerin sansüre uğradığını ortaya koydu. Akademisyenlerin 500 bin sayfayı bulan sansür kararları üzerinden yaptığı araştırmada, sanatçılar Yılmaz Güney, Türkan Şoray, Tarık Akan, Cüneyt Arkın gibi isimlerin sansüre uğradığı görülürken sansür konuları dikkat çekiyor. Akademisyenlerin araştırmasında “Bugün işçi bayramıdır” sözünün bile sansüre uğradığı görülüyor.

    Yeşilçam’daki sansür kararları akademisyenler Prof. Dr. Semire Ruken Öztürk ve Doç. Dr. Ali Karadoğan tarafından iki yıl süren bir çalışmanın ardından üç ciltlik “Türkiye’de Sinema Sansürünün Tarihi” eserinde bir araya getirildi. Akademisyenler araştırma boyunca 500 bin sayfayı bulan 26 bin sansür kararını inceledi. Türk sinemasında sansürlenen konular arasında işçi sınıfını ve onun yaşamını konu alan filmler de vardı. Öztürk ve Karadoğan, işçi sınıfı ve onun yaşamını konu alan filmlerin neden ve nasıl sansürlendiğine ilişkin ANKA Haber Ajansı’nın sorularını yazılı olarak yanıtladı…

    Türkiye’de işçileri konu alan filmler ilk ne zaman sansürlenmeye başladı? Bu filmlerin sansür gerekçesi neydi?

    Ruken Öztürk: Bunu uzun konuşabiliriz ama önce belki 96 defterle sınırlı olduğumuzu baştan belirtmek gerekiyor. Yani çalışma alanı ile ilgili bir sınırlılık söz konusu, bizim üzerinde çalıştığımız 96 defter arasında yer alan kararlar içinde işçileri konu alan ilk sansür örneği 1950’lerde geçiyor. Bu konuda da malzeme çok, seçerek örnek verelim, hepsini anlatmak mümkün değil çünkü. Bazen didaktik bir biçimde işçinin olumsuz gösterilmemesi isteniyor, çoğu zaman da sınıf farkına işaret edilmemesi isteniyor.

    “BUGÜN İŞÇİ BAYRAMIDIR” CÜMLESİNE SANSÜR

    Örneğin Zehirli Tütün adlı senaryoda 1952’de alınan kararla bir karakterin ‘işçi işçiyi sever, patronu sevmez’ sözünün çıkarılması istenmiş. 1956’da Çetin Karamanbey’in yazdığı Fakir Kızın Kısmeti adlı senaryo için ‘işçilerin perişan halini göstermemek’ koşulu deftere yazılmış. Bazı filmlerde sınıf farkını ve sefaleti gösteren sahnelerin ya da sözlerin çıkarılması isteniyor. Bir başka filmde işçileri ancak öldükten sonra düşünüyorsunuz anlamında bir cümlenin çıkarılması istenmiş. 1959’da Tütün Zamanı’nda amele çavuşunun tütün toplayacak işçilerle kamyon başında tartışması, bisiklet tekerleğinden bir işçinin yüzüne çamur sıçraması sahnesinden sonra o işçinin çavuşun arkasından ‘tükürdüğünü gösteren sahnenin’ çıkarılması şartıyla filme izin verilmiş. Piknik adlı 1955 tarihli yabancı filmle ilgili karar üç yıl sonra alınmış ve ‘Bugün işçi bayramıdır’ cümlesinin çıkarılması şartıyla filmin halka gösterilmesine izin verilmiş. Film olmasa da aktüalite olarak sınıflandırılan Dünya Haberleri içinde yer alan ‘Moskova ve Varşova’da yapılan 1 Mayıs merasimleri’nin çıkarılma koşulu da 1957’de yazılmış.

    Ali Karadoğan: 1960’larda örnek çok, Sevdaya Koşanlar filminde ‘Küçük işçi çocuğun çocukluk masumiyet ve safiyetine yakışmayacak şekilde’ patronun kıza saldırdığı sahneleri gözetlemesinin çıkarılması isteniyor, küçük bir işçi çocuk var yani. Aşk Bekliyor adındaki hem senaryo kararında hem de filme ilişkin kararda ‘amele parçası’ sözünün çıkarılması istenmiş, yıl 1962.  Bu yıllarda da sınıf farkını açık edecek, halk arasında ‘ayrım varmış intibaını’ uyandıran sahnelerin ve sözlerin çıkarılması isteniyor.

    “DALAVERACI İŞ ADAMLARINA KARŞI”

    Bu dönemde en önemli kararlar 1965’te Ertem Göreç’in Karanlıkta Uyananlar ve Duygu Sağıroğlu’nun Bitmeyen Yol filmleri için çıkıyor. Karanlıkta Uyananlar filminde kanuna aykırı gösteri yürüyüşü sahnesi görülmediği belirtilmiş, senaryonun ‘emek ve sermaye mücadelesini değil, sendikacılık fikrinin telkinine çalışmakta olduğu sonucuna’ varılmış, filmin ‘umumi havası patron aleyhine tahrik değil, karaborsacı ve dalavereci iş adamlarının tutumlarına karşı’ olduğu vurgulanmış, bunun dışında sevişme sahnesinin çıkarılması gibi bazı koşullar ileri sürülmüş ve sonunda tekrar komisyon önüne gelmiş ve film sansürden geçmiş.

    Bitmeyen Yol filmiyle ilgili kararda ‘işçilerin kamyona hücum ettiği mübalağalı sahnenin kısaltılması’ ve sonra tekrar görülmesi isteniyor. Ancak bir yıl sonra 1966’da yapılan denetleme sonucu film reddediliyor.

    “MİLLİ ÖRF VE ADETİMİZE İHANET”

     Gerekçesini uzun aktaralım, ‘Film baştan sona kadar: şehire iş bulmak için indirilen sefil kılıklı köylülerin bazan bir trajedi havası içinde, bazan da insani şartların dışına çıkarak sosyal bünyemizin yıkılması için tahrik edici mücadelesini naklettiği, şehrin en kötü ve en sefil yerlerini, işçilerin en sefil hayat şartları içinde yaşadıklarını belirttiği, bütün iş verenlerin kötü ruhlu, hoyrat, işçiyi hakir gören kişiler olarak gösterdiği, hikayenin kahramanının misafir olarak geldiği erkeksiz evin iffet ve namusuna el uzatarak milli örf ve adetimize ihanet ettiği, film icabı kullanılan trüklerde manevi duygularımızı tezyife giderek seyirciyi ters düşüncelere götürdüğü, reji tekniği, dialog ve aksesuar gibi sinema üslubunun hakimiyeti giren hikayenin bünyemizi zorlayıcı ve yıkıcı bir istidatla karşımıza çıktığı görüldüğünden’ sakıncalı bulunuyor.

    Yapımcısı bunun üzerine itiraz etmiş, film tekrar komisyon önüne geliyor, yine ‘şehrin en kötü ve en sefil yerlerini, işçilerin en sefil hayat şartları içinde yaşadıklarını belirttiği, bütün iş verenlerin kötü ruhlu, hoyrat, işçiyi hakir gören kişiler olarak gösterdiği’ ve diğer gerekçelerle tekrar reddediliyor.

    HÜLYA KOÇYİĞİT’İN SAHNESİNE SANSÜR

    Çoğu izleyicinin yakından bileceği gibi Lütfi Akad’ın yazdığı Diyet adlı senaryoda 1974’te yazılan kararda kadın karakterin senaryonun sonunda ‘balyozla makinaya vurduğu sahnenin çıkarılması’ istenir, nitekim filmde de Hülya Koçyiğit’in oynadığı karakter balyozu eline alır ama makineye vurduğu gösterilmez.

    Ruken Öztürk: Krallar Eğleniyor filminin kararında 1976’da ‘Uluslararası işçi yardımlaşmasına hoş geldiniz’ cümlesi ‘Baloya hoşgeldiniz’ şeklinde değiştirilmiş. Aynı yıl Tunç Okan’ın yönettiği Otobüs filminde işçilerin tutum ve davranışları Türklükle bağdaştırılmamış.

    “ANARŞİSTLER HAKİM SINIF YARATIYOR”

    Ali Karadoğan: 1970’lerin sonunda Yavuz Özkan’ın Demir Yol/Fırtına İnsanları adlı filminde çok sayıda sahnenin çıkarılması istenmiş. Bunlardan bazıları, ayrıntılı aktarırsak şöyle: ‘Senaryoda mevcut olmayıp filmde yer alan, Bülent ve arkadaşlarının gizlendikleri evde söyledikleri ‘Anarşistler hakim sınıfların yarattığı yakıştırmalardır’; Hasan’ın 2 öğrenci ile konuşurken ‘Öğrenciler bir ara tabakadır ancak proletarya sınıfının militanı olabilirler’; Bülent vurulup ölürken ‘Yaşasın halkımızın bağımsızlık savaşı, mücadelemiz sonuna kadar devam edecektir’ sözlerinin, işçi ve öğrencilerin ‘faşistler’ diye bağırdıkları sahnelerin, “Sendikanın grevle ilgili toplantısında işçilerden birinin ‘Bu sınıflar arasındaki mücadelemizin keskinleşmesidir’ söz ve görüntülerin’ kesilmesi istenmiş, ama Basın-Yayın Genel Müdürlüğü ile Kültür Bakanlığı temsilcileri filmin şartsız kabul edilmesini savunmuşlar. Yavuz Özkan kesinlikle izin vermiyor filminin kesilmesine ve bunun üzerine film reddediliyor.

    DANIŞTAY ÇEKİM İZNİ VERDİ

    Maden yine Yavuz Özkan’ın, 1978’de yazılan kararda senaryonun daha önce reddedildiği, buna karşın Danıştay’ın yürütmeyi durdurup çekim izni verdiği, filmin böylece kurul önüne geldiği yazıyor. Bu kararda ‘Patronun sendika yöneticilerine söylediği ‘Buranın sahibi olarak siz milliyetçi sendikacılarsınız diye kolaylık gösteriyorum’ cümlesinden ‘milliyetçi’ ibaresinin çıkarılması’, ‘tahrik edici, bölücü 3.5 dakikalık kısımdaki sözlerin baş oyuncu Cüneyt Arkın’ın yatakhaneye gelirken görünen sahnenin arkasından silinmesi’ gibi koşullar ileri sürülmüş.

    1975 tarihli Melih Gülgen’in yönettiği Babanın Oğlu filmi için 1982’de yazılan kararda ‘işçi ve işveren arasındaki sürtüşmeleri gösterdiği ve 12 Eylül 1980 tarihinden itibaren faaliyetleri durdurulan DİSK’e bağlı Maden İş Sendikası’nın uygulamakta olduğu grev sahnelerini perdeye aktardığı, bu haliyle de halka gösterilmesinde sakıncalı olduğu’ yazısı da dikkate alınarak, filmin başından ortalarına kadar Adana Valiliğince belirtildiği gibi patron ‘işveren’ işçi arasındaki sürtüşmeleri mübalağalı bir tarzda yansıttığı, bunun yanında adı geçen sendikanın ve diğer grev sahnelerinin filmde görülmediği, filmin devamında ise dialogların yasaları zedeleyici, küçümseyici bir devam ettiği görüldüğünden’ film yasaklanıyor.

     SANSÜR DÜZENLEMELERİ

    Bu konudaki sansür düzenlemesi nasıl yapılmış?

    Ali Karadoğan: Farklı yıllarda nizamname ya da tüzükler var, genel ahlak, güvenlik güçleri, şiddet/suç, din gibi çok sayıda başlıkların yanı sıra işçilerden söz eden elbette bir cümle yok ama bunu ifade eden sınıf başlığı hep bir yerlerde var. Daha önce de vardı.

    1977’deki Filmlerin ve Film Senaryolarının Denetlenmesi Hakkında Tüzük’te 18. Madde içinde b fıkrası ‘Sınıf, din, mezhep, tarikat veya ırk kavgasını körükleyen; devlet veya ulus bütünlüğünü bozucu, bölücü, yıkıcı veya ulusal duygulan incitici etki yapan’ eserleri yasaklar. Ya da 1983’teki tüzükte 19. Maddenin c fıkrası bu kez şöyle: ‘Devletin birkişi ya da zümre tarafından yönetilmesi ya da sosyal bir sınıfın diğer sosyal sınıflar üzerinde egemenliğini sağlamak yolunda propaganda yapan, bu amaçla bir devleti, bir partiyi, bir tüzel kişiliği, bir topluluğu ya da kişileri öven’.

    Ayrı ayrı fıkralardaki maddeleri 1986’daki Sinema Video ve Müzik Eserlerinin Denetlenmesi Hakkında Yönetmelikte tek bir madde içinde çok genel bir şekilde yazıldığını görürüz. Madde 9 şöyledir: ‘Devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğü, milli egemenlik, cumhuriyet, milli güvenlik, kamu düzeni, genel asayiş, kamu yararı, genel ahlak, genel sağlık açısından suç ve suça teşvik unsurunu ihtiva eden, dış siyasete aykırı, milli kültür, örf ve adetlerimize uygun olmayan film, video ve müzik eserlerinin gösterilmesi ve icrasına izin verilmez’.

    Zenginler-yoksullar hakkında ne tür örnekler var?

    Ruken Öztürk: Çok sayıda karar var sınıfsal farkla zengin olmak ya da yoksul olmakla ya da parayla ilgili. Örneğin bir kalıp var, bir şekilde paranın zenginden alınıp yoksullara verilmesi hep itiraz nedeni oluyor.

    “ZENGİNLİK VE FAKİRLİK” SÖZLERİNE SANSÜR

    1947’de Haydut Izdırabı adlı filmde ‘soygunculuk suretiyle elde edilen paraların fakir halka dağıtılması’ sahnelerinin çıkarılması istenirken 1972’de de Kadri Yurdatap’ın Ana’sında ‘Murat’ın ‘eşkıya olması ve zenginden alıp fakire vermesinin’ çıkarılması’ isteniyor. Telli Turnam’da da aynı yıl yazılan kararda ‘Mehmet ve Sabah’ın Kamber Ağa’nın kervanını soyup fakir köylülere dağıttığı sahnenin çıkarılması’” koşul olarak ileri sürülmüş. 1955’te Hayatımı Mahveden Kadın filminin kararında bir anne ‘oğluna mazisi hakkında bilgi verirken ‘baban fakir olduğu için ona kaçtım’ tarzındaki konuşmaların’ çıkarılması, 1958’de Yaprak Dökümü’nde ‘Ali Rıza’nın kızına ‘ben artık fakir oldum, babalık hakkımı kaybettim’ sözünün çıkarılması istenmiş. Rogelio Gonzales’in Yedi Dağın Haydudu filmiyle ilgili 1957 tarihli kararda ‘18. asırda Meksika’da sınıf farkları dolayısı ile zengin zalimlerin fakir halka yaptıkları zulümler ve fakir halkın hürriyet ve aşktan mahrum edildiğ’ sözlerinin çıkarılması istenirken Beter adlı senaryoda 1958’de ‘fakirin yüzü soğuk olur’ sözünün çıkarılması ve aynı yıl Nejat Saydam’ın yazdığı Garip’le ilgili kararda ise ‘Zengin adam rolündeki Şakir’in mütecaviz hareketlerinin esaslı bir şekilde tadil olunduktan sonra’ yeniden incelenmesi isteniyor. Civan Ali adlı senaryoda kadın ve erkek karakter arasında geçen ‘zenginlik ve fakirlik’ sözlerinin çıkarılması talep edilmiş. Suphi Kaner’in Aşk Arabası adlı senaryoda 1962’de ‘Suphi’nin söylediği: Ama onun parası bütün kirleri örter cümlesiyle’, ‘Artık müsaade edin de muhitime döneyim cümlesinin de çıkarılması’ istenmiştir.

    “NAMUSSUZLAR MİLYONERLERDİR” SÖZÜNE SANSÜR

    Ali Karadoğan: Sahara’da 1960 tarihli kararda “-‘kızın küçük çocuğun babasına evlerinde iken söylediği ben fakirim siz zenginsiniz bir arada yaşayamayız sözünün çıkarılması’; Bazıları Sıcak Sever’de/Some Like it Hot ‘Filmin içinde geçen Tony Curtis’in telefonda Marilyn Monroe’ya söylediği ‘Fakir halk tabakaları bütün kazançlarını bize yatırırlar’ cümlesinin çıkarılması’ istenmiştir. Yine Raj Kapoor’a ait Dört Yüz Yirmi filmi için 1960’da yazılan kararda ‘Bombay’da namuslular sefalet çeker, namussuzlar milyonerdir’, ‘para için insanlık canavarlaşıyor’, ‘namus, haysiyet, şeref paraya satılıyor’ cümlelerinin çıkarılması istenmiştir. Aynı yazılan bir kararda da Karın Deşen Jak/Jack the Ripper için ‘filmde sınıf farkı, zengin ve fakir halk sözlerinin kopyalarından da çıkarılması şartı ile halka gösterilmesinde bir mahzur olmadığı’ yazıyor. Koruyucu Şeytan’da da 1963’te ‘Fakir’ sözcüğünün ‘Zavallı’ diye değiştirilmesi isteniyor.

    GÜNEY’E SANSÜR

    1966’da yazılan kararda Yılmaz Güney’in Eşrefpaşalı’da Mıstık’ın söylediği: ‘Allah baba bitleri niye icadetmiş?’ sözü ile Ayşe’nin buna cevaben söylediği: ‘Fakir kulları boş zamanlarında kaşınıp, günah işlemesinler diye’ cümlesinin” çıkarılması istenmiştir. Ayrıca pek çok kararda da dilenmek ya da dilencilik sansüre uğramıştır. Örneğin 1960’larda yazılan Büyük Yemin filminin kararında ‘Caminin önünde el açıp dilenen dilenciye ait sahnenin’ çıkarılması istenmiştir.

    Araştırmanızda kararları yıllara ayırmışsınız. Bu tek parti dönemi ve Demokrat Parti dönemini kapsayan kararlar var. Siyasal iktidarın değişmesinin izleri bu kararlarda görülüyor mu?

    Ruken Öztürk: Kuşkusuz döneme uygun anlatılar var, 1940’larda ya da 50’lerde yabancı ülkelerle ilişkiler, Türklükle ilgili kararlar, Naziler ya da Hitlerle ilgili farklı kararlar varken sonraki yıllarda yoğunluğu azalabiliyor ama bir yandan da genel olarak Türkiye’deki muhafazakar iktidarların sürekliliğini görmek mümkün, örneğin 1940’larda da Türklük ve milliyetçi duygulara ilişkin karar var, 70’lerde de ‘Türkler yemekten önce ellerini yıkarlar’ diye biraz önce aktardık,  Otobüs filmine yönelik sansür var. Defterlerin başlangıcında da sonunda da nüanslar değişse de benzer kararlar görülebiliyor. Komünizm korkusu gibi ideolojik siyasal gerekçeler ya da en çok gözlenen cinsellik, müstehcenlik, sevişme sahneleri gibi konular her zaman var. Eşcinselliğe dair imalar giderek açık kararlara dönüşmüş 80’lerde…

    İsmi sansüre uğrayan filmler var mı?

    Ali Karadoğan: Çok sayıda eserin adı eser sahibinin talebiyle değiştiriliyor ama zaman zaman kurulun da dayatması olabiliyor. Bazı kararlarda isim değişikliğinin kaynağını göremiyoruz yani eser sahibi mi istedi, kurul mu öyle istiyor bilmiyoruz. Birkaç örnek verelim. 1976’da yazılan bir kararda Şerif Gören’in İki Arkadaş/Darbe adlı filmi için, kurul İki Arkadaş ismi yerine Darbe adı ile gösterilmesi talebinin reddine çoğunlukla karar vermiş. 1985’te Abidik Gubidik adlı senaryonun ‘adının değiştirilmesi, argo isimlerin dışında Türkçe kelimelerden oluşan bir isim verilmesi’ isteniyor. İki isim önerisiyle gelen eserlerin de denetlenmesinde kolaylık olsun diye tek isme indirilmesi isteniyor.

    “İDEOLOJİK ŞİİR OLABİLİR”

    Örneğin Aşk İksiri-İnsanları Seveceksin-Yaşamak Güzel Şey adlarıyla gelen bir senaryo için her bir üye farklı tercihini belirtmiş, karar olarak da eser sahibi hangisini istiyorsa onu kullanarak filme çekmesine izin verilmiş. Safa Önal’a ait Güneşe Gidenler’de ‘Senaryo isminin ideolojik mahiyetteki bazı şiirlerle ilgisi olabileceği düşünülerek yeni bir isim getirilmesi’, aynı şekilde Direniş adlı senaryo için de yeni bir isim getirilmesi şartı ileri sürülmüş. Hatasız Kul Olmaz adlı senaryonun kararında da ‘Başka bir ismin getirilmesi’ isteniyor.

    Zaman zaman erotik isimler de değiştirilmiştir. Piç Arkadaşım adlı ‘senaryonun isminin müstehcen olmayacak şekilde değiştirilmesi” talep ediliyor. Enseye Tokat-Masal Masal Matitas adlı senaryo için her iki isim de müstehcen bulunmuş, aynı şekilde Fırlamalar ismi de müstehcen olduğundan reddedilmiş.

    “ÇANLAR KİMİN İÇİN ÇALIYOR” FİLMİNE RET

     Sansür kararlarında komünizmle ilgili sansür kararlarında iktidarların bu sistemden duydukları endişeleri gözleniyor mu?

    Ali Karadoğan: Elbette özellikle Sovyetler Birliği ya da Rusya ile ilgili çok sayıda karar var. Absürd bir orak çekiç hikayesi var, yabancı filmciler hesap pusulasına orak çekiç işareti çizmişler diye bir iddia ortaya atıyorlar. Komünizm korkusu, endişesi hep var. Komünizm propagandası yaptığı için Çanlar Kimin İçin Çalıyor filmi reddediliyor 1940’ların sonunda. ‘Yurdumuza yabancı ve milletimiz için zararlı ideoloji mücadelelerinin propagandasının ihtilal sahnelerini ve hareketlerini tasvir etmekle milli seciyemiz ve duygularımıza aykırı olan bu filmin aynı zamanda Amerikan komünist gönüllülerinin propagandasını yaptığı’ gibi gerekçelerle redediliyor. 70’lerde de bolca gerekçe yazılıyor bu konuda. Raj Kapoor’un Palyaço/Mera Naam Joker filminde ‘Lenin ve Rus bayrağının çıkarılması’ koşulu yazılmış karara, karar tarihi 1982.

    “BÜLENT ERSOY’UN BAŞINA GELENLER ÖRNEK”

    Darbelerin sansüre nasıl etkisi olmuş?

    Ruken Öztürk: İşin ilginci ülke tarihi uzun süre darbeler tarihi olduğu için belirgin bir ayrım yok, normalleşilen bir dönemi pek gözlemleyemedik. Normalleşme olsa bu kadar ağır ya da bir yandan absürd sansür kararı olmazdı. 12 Eylül’den birkaç gün önce toplantı yapıyorlar, darbe oluyor, bir iki hafta ara veriliyor sonra çalışmaya kaldıkları yerden devam ediyorlar. Darbeden sonra Bülent Ersoy’un başına gelenler ve Acı Ekmek filminin uğradığı sansür de darbelerin etkisine, o zihniyete bir örnek olabilir.

    “27 MAYIS SAVUNULUYOR”

    Ali Karadoğan: Bu kararlardan Muhteşem Durukan’a ait Haramiler için  ‘senaryonun, genel olarak 27 Mayıs 1960 devriminden önceki siyasi iktidar mensuplarını ve yüksek mevkiler işgal eden askeri ve mülki devlet memurlarını ele almakta ve birçok yerlerde gerçeklere uymayan şekilde konuşturup canlandırılmaktadır. Senaryo, demokratik yolla kanunların himayesinde evvelce faaliyet göstermiş olanları tezyifkar sıfatlarla topyekûn kötüleyerek vatandaşlar arasında husumet ve intikam hisleri doğuracak veya tahrik edecek mahiyette söz ve sahneleri ihtiva etmektedir. Direnme hakkını kullanarak 27 Mayıs 1960 devrimini yapan Milletimizin bütün fertlerinin kıvançta kaderde ve tasada ortak bölünmez bir bütün halinde milli şuur ve ilkeler etrafında topladığı ve yurdumuzun milli güvenlik ve huzura ihtiyacı olduğu bir devrede adı geçen senaryonun film haline intikalini’ yasaklıyorlar. Bu kararda 27 Mayıs’ın savunulduğunu görüyoruz.

    SANSÜRDEN GEÇEN “KARANLIKTA UYANANLAR”

    Bu sansürlerin aşıldığı örnekler var mı?

    Ruken Öztürk: Birçok eser senaryo aşamasından filme kadar defalarca kurulların önüne gelebiliyor, tekrar tekrar değerlendiriliyor, bazen komisyonlardaki üyeler değişiyor, müzakere ediliyor. Bazı üyeler daha liberal, bazıları çok katı. Bazen hemen ikinci denetlemede eser sansürü geçiyor, bazen defalarca gidip geldiği oluyor. Örneğin Karanlıkta Uyananlar’dan söz ettik, şartlı kabul ediliyor tekrar denetleniyor, sonunda sansürden geçiyor. Dinamik bir süreç bu.

    Filmleri sansürlenin genç kuşakların da tanıdığı oyuncu ve yönetmenler var mı? Örneğin Türkan Şoray, Cüneyt Arkın, Yılmaz Güney, Tarık Akan gibi isimlerin filmleri sansürlenmiş mi?

    Ali Karadoğan: Genellikle karakter ismi değil oyuncu ismiyle anıyor sansür kurulu eseri anlatırken. Daha önce Cüneyt Arkın filmlerinden söz ettik örneğin. Yavuz Özkan’ın Maden filminin dijital arşivden ya da filmin dosyasından bir bölümü şöyle aktaralım: ‘Cüneyt Arkın’ın düşünceli olarak yatakhaneye gelişini gösterir 3 dakika süreli görüntü fonda bir kadın sesi temelde ‘faşistlerin her gün işi azıttıkları, camileri tahrik amacı ile bombaladıklarını, yurtsever devrimcileri öldürdükleri, faşizme karşı tüm yurtseverlerin birleşmeleri gerektiği, işçilerin bu cephenin oluşturulmasında öncülük etmesi gerektiği, esprisi yatan kışkırtıcı nitelikte bu konuşma duyulmaktadır. Bu görüntü fonundaki sesin ve metnin tamamen çıkarılması’ koşullar arasında yer alır.

    “ŞORAY’IN SÖYLEDİĞİ TÜRKÜYE SANSÜR”

    Sürtük filminde 1965 tarihli kararda jenerikte Türkan Şoray tarafından söylenen ‘Mış Mış’ türküsünün çıkarılması, 1971’de Asrın Kadını’nda ‘Tarık’ın Türkan’a kumar oynamasına, öğrenmesine ön ayak olması sahnesinin çıkarılması ve Tarık’ın polis şerefine yakışacak şekilde hareket etmesi’, 1972’de Çile’de ‘Dağ evinde depremden evvel Türkan Şoray’ın bası örtülü olarak Allahtan ikisinin de beraber ölmelerini yalvardığı sahnenin çıkarılması’ istenir.

    “ŞORAY’IN SENARYOSU DA SANSÜRE UĞRADI”

    Türkan Şoray’ın senaryosunu yazdığı Bodrum Hakimi Masalı’nda 1975’deki kararda ‘hakim Mefaret’in asılma sahnesine yer verilmeyip, sanıkların mahkemesinde, hakim ve savcı tarafından yalnızca öldürüldüğünün ‘öldürüldü’ denmesi şeklinde belirtilmesi’ istenmiştir, ki bu filmi Şoray yönetecektir. Yılmaz Güney de sansüre çok uğramış oyuncu, senarist, yönetmenlerden. Arkadaş için “Semra’nın söylediği ‘Sınıf açısından bak olaylara’ sözünün ve ‘Melike ile Azem arasında geçen konuşmaların tümünün’ çıkarılması isteniyor. Eşrefpaşalı’da bir karakterin söylediği ‘Çünkü Amerika bizim dostumuz’ ve ‘İngilizce bilmek, aklı başında her vatandaşımızın memleket borcudur, değil mi?’ sözlerinin çıkarılması isteniyor. Ağıt filminde ‘Doktor Hanım’ın Yılmaz Güney’in vücudundan kurşunu çıkarırken hep bir ağızdan şarkı söylenme sahnesinin çıkarılması’ da istenmiştir. Çok sayıda farklı konularda sansür var Güney’le ilgili. Filmin görüntü kalitesiyle ilgili gerekçelerden sahnelerdeki müstehcenliğe kadar. Filmin eskimesi, yıpranmış görüntü ve sesi,  gözleri bozacak şekilde çizik olduğu, sık sık kopukluklar olduğu gibi gerekçeleri çok görüyoruz 80’lerde.

    Ruken Öztürk: ‘Diskotekte zengin çocuklarının fakir olarak görünen veznedar rolündeki Cüneyt Arkın’la olan alay sahnesi ideolojik görüldüğünden çıkarılması’ İki Arkadaş/Darbe filminin 76 tarihli kararında yazıyor. Birçok filminde de Cüneyt Arkın’ın şiddet sahnelerinin çıkarılması isteniyor.

    MAVİ BONCUK DA SANSÜRE UĞRAMIŞ

    Mavi Boncuk filmine ait kararda ‘Tarık Akan’ın Emel Sayın’a, Kemal Sunal’ı kastederek söylediği ‘Yalova da doğduğu için kaymakam diyoruz’ sözüne de itiraz edilmiştir. Yine 70’lerde Çapkın Hırsız filminin kararında ‘Necla Nazır’ın nişanlısı polis şefinden ayrılmasının nedeni olarak polisin vatandaşlara işkence yaptığını belirten; otobüste Tarık Akan’ın gazete göstermesi üzerine polisleri ima ederek Necla Nazır’ın söylediği ‘onların da kız kardeşleri yok mu’ sözünün ve gazetede tefrika halinde çıkıp kesilmiş olan ‘ben bir işkenceci idim’ eski polis sözü ile gazete kuponlarını gösteren sahnenin, Tarık Akan’ın Necla Nazır’a nişanlısını ima ederek ‘sana uzanan elleri kanlı olacaktı’ cümlesinin’ çıkarılması isteniyor.

    SÜRÜ “ULUSUN BÜTÜNLÜĞÜNÜ BOZUCU NİTELİKTE” BULUNMUŞ

    Ali Karadoğan: Yılmaz Güney’in yazdığı Zeki Ökten’in yönettiği Sürü filmi hakkında 1981’de çıkan kararla bitirelim, yoksa örnek çok. ‘Filmin bütünüyle kamu düzeni ve genel ahlaka aykırı, ulusal bütünlüğü bozucu nitelikte olduğu’ saptanmış ve birçok fıkraya dayanarak gösterilmesi yasaklanmıştır.