Konuyla ilgili İl Emniyet Müdürlüğünden yazılı açıklamada, şu ifadelere yer verildi: “Şehitkamil İlçe Emniyet Müdürlüğü narkotik suçların engellenmesi ve sokak satıcılarının yakalanmasına yönelik yürütülen çalışmalar kapsamında, Hasırcıoğlu Mahallesinde bir ikamette yapılan aramada 72 kök hint keneviri, 1 adet ruhsatsız tabanca ve 1 adet pompalı tüfek ele geçirilmiş, çok sayıda suç kaydı bulunan S.P. isimli şüpheli yakalanarak hakkında gerekli yasal işlem başlatılmıştır.” (İLKHA)
Yazar: odakhaber
-
MURATPAŞA BELEDİYE BAŞKANI UYSAL, ‘ANTALYA LİSESİ’NE SAHİP ÇIKTI
Muratpaşa Belediye Başkanı Ümit Uysal, Olgunlaşma Enstitüsü’nün talebiyle sanat merkezi yapılması gündeme gelen Antalya Lisesi’nin 125 yıllık tarihi ikiz binalarına ilişkin, “Şehrin kimliğini oluşturan bazı binalar, değerler vardı. Korunması gerekir. Çünkü şehre aidiyet duygusunu geliştirir” dedi.
Antalya’da Muratpaşa Belediye Meclisi, temmuz ayı olağan toplantısını Belediye’nin Kültür Salonu’nda yaptı. 25 gündem maddesinin görüşüldüğü Meclis; saygı duruşu ve İstiklal Marşı’yla açıldı. Gündem görüşmelerinin ardından değerlendirmelerde bulunan Başkan Uysal, Kaleiçi’nde bulunan Olgunlaşma Enstitüsü’nün, kentin ilk lisesi Antalya Lisesi’nin 125 yıllık tarihi ikiz binalarından birinin sanat merkezi olarak kullanmak istemesiyle gündeme gelen tartışmaları değerlendirdi.
Şair, romancı ve deneme yazarı Ahmet Hamdi Tanpınar dahil olmak üzere 100 bine yakın mezunu olan lisenin söz konusu binasının, şehrin kimliği ve karakteri açısından son derece önemli olduğuna dikkat çeken Başkan Uysal, “Şehrin kimliğini oluşturan bazı binalar, değerler vardı. Parayla pulla ölçülmez. Korunması gerekir. Şehre aidiyet duygusunu geliştirir. Mezun olan on binlerce insanın ruhu orada yaşar. Bunun da ilgili kurumlar tarafından kavranması lazım. Duyarlılık belirten bütün hemşerilerimize teşekkür ediyorum” diye konuştu.
-
Putin ve Hindistan Başbakanı Modi görüştü
Konuya dair Kremlin Sarayı’ndan yapılan açıklamaya göre Putin, Rusya ile Ukrayna arasındaki savaşın ele alındığı görüşmede Modi’ye Ukrayna’daki durumla ilgili bilgi verdi.
Küresel gıda pazarındaki durumun da ele alındığı görüşmede, Putin, “bazı ülkelerin, gıda ürünleri serbest piyasasında yaptığı sistematik hatalara ve söz konusu unsurların enerji piyasasını da olumsuz yönde etkilediğine” değindi.
Görüşmede, iki ülke arasındaki temasların çeşitli seviyelerde sürdürülmesi konusunda mutabık kalındığı belirtildi. (İLKHA)
-
BAŞKAN VAHAP SEÇER: “EMEKLİLERİ LAYIKIYLA YAŞATMAK GEREKİYOR”
Mersin Büyükşehir Belediye Başkanı Vahap Seçer, ‘Emekliler Haftası’ dolayısıyla Tüm İşçi Emeklileri Dul ve Yetimleri Derneği Tarsus Şube Başkanı Mehmet Bülent Gözener ve Yönetim Kurulu üyelerini makamında ağırladı. Seçer, “Elbette ki çalışmışlar, geçimlerini sağlamışlar, ülke ekonomisine de katkı sunuyor bu insanlar. Dolayısıyla emeklilik dönemlerinde de layıkıyla yaşatmak gerekiyor” dedi.
Seçer, emekliler için hem merkezi hükümetin hem de yerel yönetimlerin üzerine düşeni yapması gerektiğini vurgulayarak, şunları kaydetti:
“HAYAT PAHALILIĞI EMEKLİLERİ 2 KAT DAHA FAZLA ETKİLİYOR”
“Türkiye’de 16 milyon emekli var. Mersin’de de 300 bin civarında emeklimiz var. Hem merkezi hükümet hem yerel yönetimler, üzerine düşeni yapmak durumunda. Emekli insanlar zaten hayatın baharında ülkesine bir anlamda katkı sunmuşlar. Elbette ki çalışmışlar, geçimlerini sağlamışlar, ülke ekonomisine de katkı sunuyor bu insanlar. Dolayısıyla emeklilik dönemlerinde de layıkıyla yaşatmak gerekiyor. Bu da Türkiye’de mutlaka tüm demokratik toplumlarda olduğu gibi, tüm sosyal devletlerde olduğu gibi devletin görevi. Bu merkezi hükümettir ya da yerel yönetimlerdir fark etmiyor. Bizim de aynı zamanda yapacağımız katkılar var. Son günlerdeki hayat pahalılığı bütün toplum kesimlerini etkiliyor, ama emeklileri 2 kat daha fazla etkiliyor. Emekli maaşlarıyla yaşamını idame ettirmek mümkün değil. Umut ediyorum bu ay içerisinde bazı düzenlemeler yapar devlet. Umarım yeterli miktarda maaş açıklar, bu müjdeyi verirler.”
Tarsus’ta ve Mersin’in merkezinde yer alan Emekli Evi hakkında da bilgi veren Seçer konuyla ilgili şunları söyledi:
“HER İLÇEDE ‘EMEKLİ EVİ’ OLSUN İSTİYORUZ”
“Tarsus’ta da Emekli Evimiz var, Mersin merkezde de var. Şu anda Toroslar’da çok güzel bir Toplum Merkezi inşa ettik, yapımı bitti. Onun içerisinde de Emekli Evimiz var, onu da hayata geçireceğiz. Her ilçemizde olsun istiyoruz. Emekli yurttaşlar gelsin, orada vakit geçirsin. Bazı kurslar düzenliyoruz, bazı etkinlikler düzenliyoruz. Mesela korolar, burada da konserlerine imkanım oldukça gitmeye çalışıyorum. Tarsus’ta da siz de böyle bir faaliyet içerisinde olabilirsiniz. Aslında gayet güzel çalışmalar oluyor. Pandemiden de emeklilerimiz çok etkilendi. Özellikle sokağa çıkma yasağı dönemindeki kısıtlamalardan çok etkilendiniz. Umut ediyorum daha iyi yaşam koşullarını devlet olarak sağlarız.”
“HERKES, ‘YANDIM ALLAH’ DİYOR”
Ankara’daki temaslar hakkında bilgi veren Tüm İşçi Emeklileri Dul ve Yetimleri Derneği Tarsus Şube Başkanı Mehmet Bülent Gözener ise “Atatürk’ün 30 Haziran 1927’de emekli olduğu gün, Emekliler Haftası olarak kutlanıyor. Bu yıl 95’incisi. Dün Ankara’daydık. Ankara’da Atatürk’ün mozolesine çelenk koyduk. Emeklilerin durumu kötü, yani iyi bir pozisyonu yok. Haliyle herkes ‘Yandım Allah’ diyor. Dur bakalım sonuç ne olacak. Bir şeyler vereceğiz dendi ama” diye konuştu.
-
BAŞBAKAN ERDOĞAN SUNDU, 19 YIL ÖNCE BUGÜN YAYINLANDI, CUMHURBAŞKANI ERDOĞAN BUGÜN YENİDEN TARTIŞMAYA AÇTI: İDAM
MANSUR ÇELİK
Kadın cinayetleri ve orman yangınları özelinde yeniden tartışılmaya başlanan idam cezası için bugün tarihi bir önem taşıyor. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın sunduğu ve TBMM’nin kabul ettiği Avrupa Konseyi için ön şart kabul edilen idam cezasının kaldırılmasına ilişkin 4913 sayılı Yasa 19 yıl önce bugün yürürlüğe girmişti.
MHP Lideri Devlet Bahçeli’nin geçen haftaki açıklamasının ardından Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan da bugün idam cezasının tartışılabileceğini söyledi.
Erdoğan, Pınar Gültekin cinayetinde katile verilen haksız tahrik indirimi üzerinden yöneltilen idam sorusunda “İdam konusu ülkemizin yeniden gündemine gelebilir ve bu tartışmaya açılabilir Tabii bu bir anayasa değişikliği gerektiren de bir konu. Daha önce de söylemiştim, burada Adalet Bakanlığımızın yaptığı çalışmada parlamento böyle bir karar alması halinde ben böyle bir kararı onaylarım” yanıtını verdi.
İDAM CEZASI 2002’DE KALDIRILDI
TBMM’de 3 Ağustos 2002’de kabul edilen ve 9 Ağustos 2002’de Resmi Gazete’de yayınlanan 4771 Sayılı Kanunun 1 inci maddesi ile çeşitli kanunlarda yer alan idam cezaları müebbet ağır hapis cezasına dönüştürüldü. Böylece bu düzenleme ile idam cezası barış zamanında mevzuattan çıkarılmış oldu.
BAŞBAKAN ERDOĞAN İMZASI İLE SUNULDU
Recep Tayyip Erdoğan’ın Başbakanlık görevindeyken sunduğu “11 Nolu Protokol ile Değişik İnsan Haklarını ve Temel Özgürlükleri Koruma Avrupa Sözleşmesine Ölüm Cezasının Kaldırılmasına Dair Ek 6 Nolu Protokolun Onaylanmasının Uygun Bulunduğu Hakkında Kanun Tasarısı” 4913 sayılı Yasa olarak 1 Temmuz 2003 tarihinde yürürlüğe girmişti.
19 YIL ÖNCE BUGÜN YÜRÜRLÜĞE GİRDİ
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın bu açıklaması 19 yıl önce bugün yürürlüğe giren 4913 sayılı Yasayı yeniden gündeme getirdi.
BAŞBAKAN ERDOĞAN: İDAMIN KALDIRILMASI AVRUPA KONSEYİ ÜYELİĞİ İÇİN ÖN ŞART
Dönemin Başbakanı Erdoğan imzası ile TBMM’ye sunulan kanun tasarısının gerekçesinde idam cezasının kaldırılmasına ilişkin Ek Protokolün önemi şu şekilde açıklanmıştı:
“Avrupa Konseyi (AK) bünyesinde hazırlanarak 1983 yılında imzaya açılan İnsan Haklarını ve Temel Özgürlükleri Koruma Avrupa Sözleşmesine Ölüm Cezasının Kaldırılmasına Dair Ek 6 Numaralı Protokol, idam cezasının barış zamanında kaldırılmasını düzenlemektedir.
Kurucu üyeleri arasında bulunduğumuz Avrupa Konseyinin tüm üyeleri sözkonusu Protokolu imzalamıştır. 6 ncı Protokolun getirdiği düzenlemelerin kabulü, günümüzde artık AK üyeliği için bir ön şart ve üyelikten kaynaklanan bir yükümlülük olarak değerlendirilmektedir.
Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından 3 Ağustos 2002 günü kabul edilen ve Resmî Gazetenin 9 Ağustos 2002 günlü nüshasında yayımlanarak yürürlüğe giren 4771 Sayılı Kanunun 1 inci maddesi, çeşitli kanunlarımızda yer alan idam cezalarını müebbet ağır hapis cezasına dönüştürmüş, bu düzenleme ile idam cezası barış zamanında mevzuatımızdan çıkarılmıştır. Bu şekilde, 6 ncı Protokolu imzalayarak onaylamamızın önünde mevzuat uyumsuzluğundan kaynaklanan yasal bir engel kalmamıştır. Yasa koyucu esasen, 4771 Sayılı Kanunun ilgili maddesini, 6 ncı Protokolun lafzına uygun şekilde kaleme almıştır. Bu itibarla, idam cezasının barış zamanında kaldırılması yönünde TBMM tarafından ortaya konan iradenin gereğinin uluslararası platformda da yerine getirilmesi amacıyla, 6 ncı Protokolu imzalayarak onaylamamızın gerekli olduğu değerlendirilmiş, nitekim, Protokol, 15 Ocak 2003 günü Hükümetimiz adına Avrupa Konseyi Nezdindeki Daimî Temsilcimiz tarafından imzalanmıştır.
Protokolun onaylanması ile insan hakları alanında yürütülmekte olan kapsamlı reform çalışmalarında önemli bir aşama geride bırakılmış olacaktı.”
SADECE ŞÜKRÜ ELEKDAĞ KONUŞTU
TBMM Genel Kurulu’nda 26 Haziran 2003 tarihinde yapılan görüşmelerde sadece CHP İstanbul Milletvekili Şükrü Elekdağ söz alarak konuştu. Elekdağ şunları söylemişti:
“Değerli milletvekilleri, söz konusu Ek 6 Nolu Protokolün getirdiği hukukî düzenleme, Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından 3 Ağustos 2002 günü kabul edilen ve Resmî Gazetenin 9 Ağustos 2002 günlü nüshasında yayımlanarak yürürlüğe giren 4771 sayılı Kanunla, esasen, mevzuatımızın bir parçası haline getirilmiştir. Bu şekilde, artık, mevzuatımızda, 6 ncı Protokolün Meclisimiz tarafından onaylanmasını engelleyen bir uyumsuzluk, bir engel kalmamıştır. Böyle olunca, bu konuda Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından ortaya konulan iradenin gereğinin, uluslararası platformda da yerine getirilmesinin doğal bir nitelik kazandığını takdir edersiniz. Bu nedenle, CHP Grubunun, Avrupa Konseyi tarafından hazırlanan Ek 6 Nolu Protokolün Onaylanmasına İlişkin Kanun Tasarısına olumlu oy vereceğini belirtir, bu vesileyle hepinize saygılarımı sunarım.”
198 KABUL 1 ÇEKİMSER OY
Genel Kurul tutanaklarına göre AK ile ilgili ek Protokolün kabulüne dair tasarısının oylamasına 198 milletvekili katıldı ve 197 kişi kabul, 1 milletvekili ise çekimser oy kullandı. Tutanaklara göre 22. Dönem İzmir Milletvekili Ali Rıza Bodur, oylamada “çekimser” oy kullandı.
-
İZMİR’DEKİ KAMU ÇALIŞANLARI: “BAYRAM ÖNCESİ ENFLASYON FARKINI ‘ZAM MÜJDESİ’ OLARAK VERMENİZ AKLIMIZLA DALGA GEÇMEKTİR”
KERİM UĞUR
İzmir’de kamu çalışanları, TÜİK’in açıkladığı enflasyon rakamlarına tepki gösterdi. Gerçek enflasyonun TÜİK’in açıkladığının iki katı olduğunu savunan KESK İzmir Şubeler Platformu Dönem Sözcüsü Bülent Karakaş, bayram öncesi ödeneceği duyurulan memur maaşları ve emekli aylıklarıyla ilgili “Milyonlarca kamu emekçisini ve emekliyi ‘maaşlarınız bayramdan önce enflasyon farkı ve toplu sözleşme zamla birlikte yüzde 40 civarında artacak’ diye avutmaya çalışanları buradan kınıyoruz. Bu enflasyon farkını zam müjdesi olarak vermeniz aklımızla dalga geçmektir. Zaten bu verilen enflasyon farkı ve toplu sözleşme zammı cebimize girmeden uçup gidiyor” dedi.
KESK İzmir Şubeler Platformu, “TÜİK’in rakamları gerçeği yansıtmıyor, halk ve kamu emekçileri geçinemiyor” başlığıyla Konak’ta basın açıklaması yaptı.
“Sayılar gerçeği yansıtmıyor, halk ve kamu emekçileri geçinemiyor”, “TÜİK’in enflasyonu değil sokağın enflasyonu gerçek”, “Güvenilir bir TÜİK istiyoruz”, “TÜİK gerçek enflasyondan haberin var mı?”, “3600 düzenlemesi ile ek gösterge adaletsizliği artıyor”, “Adil bir ek gösterge düzeni insanca bir yaşam istiyoruz” yazılı dövizler taşıyan kamu çalışanları, hükümete tepki gösterdi.
“TÜİK’in sayıları yalan, yoksulluk gerçek” ve “İnsanca bir yaşam istiyoruz” yazılı pankart açan kamu çalışanları adına basın açıklamasını KESK İzmir Şubeler Platformu Dönem Sözcüsü Bülent Karakaş okudu.
Karakaş, TÜİK aracılığı ile düşük gösterilen sanal verilere rağmen resmi enflasyonun yüzde 73,5, gıda enflasyonunun yüzde 91, ulaştırma enflasyonunun yüzde 108 ile son 24 yılın zirvesine çıktığını vurguladı.
“YOKSULLUK SINIRI 20 BİN 500 TL”
Çarşıda, pazarda, mutfakta yaşanan gerçek enflasyonun ise TÜİK’in resmi rakamlarının en az iki katı olduğunu savunan Karakaş, şunları söyledi:
“Gittikçe ağırlaşan koşullarda 6 milyon kamu emekçisi ve emeklisi olarak bizler değil, ülkede bulunan bir avuç insan dışında herkes ‘geçinemiyoruz’ diye haykırırken siyasal iktidar bunları duymuyor. Bu ülkenin emeği ile geçinen yüzde 99’u olarak bizler her geçen gün daha fazla yoksullaştık. Yüzde 1 ise servetine servet kattı. Bir kamu emekçisinin 20 yıl önceki ücreti, asgari ücretin 3,5 katına denk gelirken bugün bir kamu emekçisinin ücreti asgari ücretin 1,5 katına denk geliyor. Peki, asgari ücret mi arttı? Hayır. Asgari ücret 20 yıl önce de açlık sınırının altındaydı, bugün de altında. Bugün 4 kişilik bir ailenin açlık sınırı 6 bin 400 TL iken yoksulluk sınırı ise 20 bin 500 TL’yi aştı.”
ZENGİNLERE AKTARILAN 150 MİLYAR TL’Yİ AŞTI
Karakaş, Kur Korumalı Mevduat Sistemini de eleştirirken, “Bizim cebimizden alıp bankada mevduatı olan zenginlere aktarılan tutar 150 milyar TL’yi aştı. Üstelik dolar birkaç ay içinde hızla yükseldi, bugün 17 TL’ye dayandı. Kısacası bu soygun sisteminin faturası da bize kesildi. Bu da yetmedi. Şimdide Gelire Endeksli Senet (GES) adı altında ülkenin en önemli Kamu İktisadi Teşebbüslerinin bütçeye aktarılan hâsılat paylarına göz diktiler. Fatura kabardıkça kabarıyor. Önümüze konulan son fatura ise ek bütçe faturası. Bakmayın adının ek bütçe olduğuna. İktidar mevcut bütçeye tam 1 trilyon 85 milyarlık ek ödenek istiyor. Bununla bütçe giderlerinde yüzde 61,7, bütçe gelirlerinde ise yüzde 73,4 artış hedefleniyor. Yani söz konusu olan bir ek bütçe değil, adeta duble bütçe. Peki, yılın bitmesine 7 ay varken, üstelik bizzat Maliye ve Hazine Bakanı daha 10 gün önce bütçenin 125 Milyar TL fazla verdiğini açıklamışken nerden çıktı bu duble bütçe?” diye konuştu.
“AKLIMIZLA DALGA GEÇMEKTİR”
Bütçe açıklarının vergilerle halkın sırtına yüklendiğini savunan Karakaş, şunları söyledi:
“Uzun lafın kısası her yıl olduğu gibi kamu emekçilerine kaşıkla verilen kepçe ile alınmak isteniyor. Bunun için yasal hakkımız olan enflasyon farkını iktidarlarının bir lütfu gibi göstermeye çalışıyorlar. Oysa 6 milyon kamu emekçisinin ve emeklinin maaşı 2022 yılı temel alındığında şu ana kadar sadece yüzde 7,5 artmıştır. Buna karşın 2022 yılında ek ödenekle bütçe gelirleri yüzde 73,5, yükü bize yıkılan vergiler ise yüzde 101,3 artmaktadır. İktidar özellikle vergi gelirindeki yüzde 101’lik artış oranı ile kendi emrindeki TÜİK’in sahte enflasyon rakamlarını yalanlamaktadır. Bu koşullarda milyonlarca kamu emekçisine ve emekliye ‘maaşlarınız bayramdan önce enflasyon farkı ve toplu sözleşme zamla birlikte yüzde 40 civarında artacak’ diye avutmaya çalışanları buradan kınıyoruz. Bu enflasyon farkını zam müjdesi olarak vermeniz aklımızla dalga geçmektir. Zaten bu verilen enflasyon farkı ve toplu sözleşme zammı cebimize girmeden uçup gidiyor.”
Karakaş, hükümete şu 5 öneriyi sundu:
“-Tüm kamu emekçilerinin, emeklilerin kümülatif maaşı-ücreti 2022 yılı için en az vergi oranı artışı oranı yani yüzde 101 oranında artırılmalıdır.
-Bunun 7,5 puanlık kısmı Ocak- Haziran maaşlarımıza zaten yansımıştır. Buna önce yüzde 75 oranında gerçek enflasyon farkı eklenmelidir. Ardından yüzde 7 olan “toplu sözleşme” artışı eklenmelidir.
-Mevcut durumdaki gelir vergisi tarifesinde, dilim tavan-tabanlarında veya vergi oranlarında ek bütçeye paralel artış yapılmalıdır. Aksi durumda maaş artışları cebimize girmeden gelir vergisine gidecektir.
– Son olarak önce iktidarın bütçeyi tek başına belirleyip ardından toplu sözleşme masasında ‘bütçe imkânlarımız el vermiyor’ diyerek bizleri hedeflenen çarpık enflasyon rakamlarına mahkûm bırakma politikasına artık son verilmelidir.
– Emekçilerin, sendikaların, halkın bütçeye katılma hakkı önündeki engeller kaldırılmalıdır. 2023 bütçesi hazırlıklarına başlanacak olan önümüzdeki ekim ayında toplu sözleşme masası kurulmalıdır. En düşük kamu emekçisinin geliri maaşında ve eş yardımı, çocuk yardımı, kira yardımı, ulaşım yardımı gibi sosyal ödemelerde yapılacak artışlarla yoksulluk sınırı üzerine çıkarılmalıdır.”
3600 EK GÖSTERGE TEPKİSİ
Meclis’te görüşülecek 3600 ek gösterge düzenlemesinin ise valiler, bürokratlar, genel müdürlerin maaşlarını şişirirken, kamu emekçisini sefalet ücretine ve düşük emekli aylığına mahkum edeceğini savunan Bülent Karakaş, “Eşit adil olmayan ve iddia edildiği gibi 5,5 milyon kamu personelini kesinlikle kapsamayan bu düzenlemenin değiştirilmesi için TBMM’ni göreve çağırıyoruz, bürokratları, kendinizi düşünmeyi bırakın. Kamu emekçileri arasında ayrımcılığı artıracak tasarıyı düzeltin” dedi.
-
CHP’Lİ ÖZEL, ÇANKIRI’DA: “BIÇAK KEMİKTEDİR. ARTIK ALACAK NEFES, DAYANACAK GÜÇ KALMAMIŞTIR”
CHP Grup Başkanvekili Özgür Özel, Çankırı’nın Eldivan ilçesine yaptığı ziyaret sonrası; çiftçinin mazot fiyatları nedeniyle üretim yapamadığından besicinin de yem fiyatları nedeniyle hayvanlarını kestirmek zorunda kalmasından dolayı zor günler geçirdiğine dikkat çekti. Özel, “Biz hükümete bir kez daha derhal seçim çağrısı yapıyoruz. Erken de değil derhal seçim. Çünkü bir kışı daha geçiremeyecek bu insanlar…İktidarın bir an önce el değiştirmesi gerekiyor… Bıçak kemiktedir. Artık alacak nefes, dayanacak güç kalmamıştır. Bu sebepten bir kez daha derhal seçim çağrımızı yeniliyoruz” dedi.
CHP Grup Başkanvekili Özgür Özel, bugün Çankırı’nın Eldivan ilçesindeki Kiraz Festivali’nin açılışına katıldı, esnaf ve yurttaşın sorunlarını dinledi. CHP Eldivan İlçe Başkanlığı önünde açıklama yapan Özel, şunları söyledi:
“ELDİVAN’DA CUMHUR İTTİFAKI’NIN BİLEŞENLERİNDEN MİLLET İTTİFAKI’NIN PARTİLERİNE DOĞRU CİDDİ BİR AKIM VAR: Hem Eldivan’da hem Çankırı’da; CHP açısından son derece olumlu gelişmeler oluyor. Açık söylemek gerekirse, Cumhur İttifakı’nın Türkiye’de en hızla kan kaybettiği illerin başında Çankırı, ilçelerin başında da Eldivan geliyor. Adeta Eldivan’da, Cumhur İttifakı’nın bileşenlerinden Millet İttifakı’nın partilerine doğru ciddi bir akım var. Burada gördüğümüz, konuştuğumuz vatandaşların hepsi de başta hayat pahalılığı olmak üzere Türkiye’de yaşanan bütün sorunları en derinlemesine yaşadıklarını ve hissettiklerini ifade ediyorlar.
GEÇMİŞ DÖNEMİN ORTA GELİR DÜZEYİNDE OLAN KİŞİLER DERİN BİR YOKSULLUKLA KARŞI KARŞIYA: Biraz önce ilk görüştüğümüz kişilerden bir tanesi ceplerini açtı, beş kuruş parasının olmadığını söyledi. 50 tane hayvanını kesmek zorunda kaldığını söyledi. Kendi karnını doyuramadığını, hayvanlarının karnını nasıl doyuracağını, o yüzden bütün hayvanlarını satmak, kestirmek zorunda kaldığını söyledi. Ve kendisinin iki günlük bayat ekmek alarak ancak evine ekmek götürebildiğini söyledi. İnsanların bu hale geldiği, geçmiş dönemin orta gelir düzeyinde olan kişilerinin derin bir yoksullukla karşı karşıya kaldığı bir süreci yaşıyoruz.
KÜÇÜKBAŞ HAYVANDA EN UCUZ YEMİN 350-360 LİRAYA GELDİĞİ BİR NOKTADA KİMSE ARTIK BESİCİLİK YAPABİLECEK DURUMDA DEĞİL: Çok çarpıcı örnekler var. Bugün geçen sene 100 liradan alınmakta olan besi yeminin bugün kooperatiften dahi 295 liraya alındığını bugün Eldivan’daki besicilerimiz söylüyor. Büyükbaş hayvan besleyenler yem fiyatını geçen Kurban Bayramı’nın öncesinde 100-105 liraya alıyorlardı, bugün 295 liraya alıyorlar. Durum ortada. Küçükbaş hayvanda en ucuz yemin 350-360 liraya geldiği bir noktada kimse artık besicilik yapabilecek durumda değil. Bilmem tehlikenin farkında mısınız ama bu sene eğer bu insanlar korunmaz, kollanmazsa seneye geldiğimizde artık Türkiye’de kendi hayvanımızı kesip kendi karnımızı doyuramayacak duruma gelecek ülke. Bu sebepten dolayı, Tarım Bakanı değişmesine rağmen Tarım Bakanlığı’nın politikalarının değişmediği ve maalesef büyük bir duyarsızlıkla vatandaşın kaderiyle baş başa bırakıldığı bir noktadayız.
BİR DEPO 70 LİTRE MAZOTUN 2 BİN LİRANIN ÜZERİNE ÇIKTIĞI BİR YERDE KİM NASIL ÇİFTÇİLİK, BESİCİLİK YAPSIN: Eldivan hububat ekimiyle geçinecek. Kiraz üretimi ile geçinecek. Peki bunları yapabilmesi için neye ihtiyaç var. Mazota ihtiyaç var en başta. Geçen seneden bugün mazotun fiyatı dört, beş kat artmış durumda. Ve bu durumda bırakın gidip tarlayı sürmeyi, traktörü tarlaya götürecek hali yok insanların. Bir depo 70 litre mazotun 2 bin liranın üzerine çıktığı bir yerde kim nasıl çiftçilik, besicilik yapsın.
SANKİ 1950’LERİ YENİDEN YAŞIYORUZ: Ayrıca gezdiğimiz büyükşehir belediyesi olmayan illerin en önemli sorunları şimdi Çankırı’da da gözle görülüyor. Çankırı’nın bütün ilçelerinde adliye vardı. Bugün Çankırı’nın altı ilçesinde adliye yok. Eldivan’da adliye yok ve bütün ilçelerinde adliye olan bir şehrin adliyesi 11’den 5’e düşmüş durumda. Burada adliye olmayınca insanlar hak aramak için bile ile gitmek zorunda kalıyorlar. Başka ilçelere gitmek zorunda kalıyorlar. Masraf etmek zorunda kalıyorlar. Ve ilçelerde devlete ait birçok kamu kurum ve kuruluşunun o ilçedeki müdürlüğü ortadan kalktı. Yani köyleri şehirleştireceğiz hedefinde olanlar bir zamanlar şimdi ilçeleri köyleştirmiş durumdalar. Günün, haftanın, ayın belirli günleri adliyeye, kamu kurumlarına gitmek için şehre gitmek zorunda kalan, sanki 1950’leri yeniden yaşıyoruz. Bu bir ileriye gidiş değildir, bu bir geriye gidiştir. Bu son derece önemlidir. Belde belediyelerinin kapandığı bir süreci yaşıyoruz bütün Türkiye’de ve kapanan belediyeler var. Burası büyükşehir olmadığı için belde belediyeleriyle ilgili bir sorun yok ama kapanan belediyelerle ilgili sorunu en kısa zamanda çözeceğiz. Postanesi, adliyesi, kamu kurumu kapanan ilçelerin bu kurumların hepsini teker teker geriye getireceğimizi bir kez daha buradan ifade etmemiz gerekiyor.
BIÇAK KEMİKTEDİR, ARTIK ALACAK NEFES, DAYANACAK GÜÇ KALMAMIŞTIR: Biz hükümete bir kez daha derhal seçim çağrısı yapıyoruz. Erken de değil derhal seçim. Çünkü bir kışı daha geçiremeyecek bu insanlar. Bu elektrik, doğalgaz, mazot, benzin fiyatlarıyla bir kışın daha geçmesi mümkün değildir. Ekim, kasım ayında yönetimi devraldığımız takdirde uygulayacağımız sosyal tariflerle önümüzdeki kışı, yoksulumuza rahat geçirteceğiz. Ama bu iktidar eskiden gücünü aldığı kesimlere şimdi sırtını dönmüş durumda. Yüzünü döndüğü yerde bir avuç zengin var beşli çete var. O yüzden ilerleyen dönemde bütün mağduriyetleri ortadan kaldıracağımız ve ilk önce ilk 6 ayda toplumun en yoksul kesimlerini işçilerine, emeklilerine, emekçilerine, işsizlerine hızla destek verebilecek bir sürecin yaşanması için iktidarın bir an önce el değiştirmesi gerekiyor. Bugüne kadar yapmış oldukları olumlu hizmetler varsa onlara teşekkür ederiz ama bıçak kemiktedir. Artık alacak nefes, dayanacak güç kalmamıştır. Bu sebepten bir kez daha derhal seçim çağrımızı yeniliyoruz.
YÜZÜNÜ HALKA DÖNMÜŞ BİR İKTİDAR İÇİN DERHAL SEÇİMİ BEKLİYORUZ: Önümüzdeki dönemde sandık açılıp da yeni bir iktidar çıktıktan sonra bugün ağlayanların gözyaşları duracak. Yüzü asıkların yüzü gülecek. Karnı açların karnı doyacak ve gerçekten bu ülkenin yönetimi bundan sonra halktan, yoksuldan ve sahip çıkması gerekenlere sahip çıkan, sırtını dayaması gerekenlere sırtını dayayan, yüzünü dönmesi gerekenlere de yüzünü dönen bir iktidar olacak. Yüzünü halka dönmüş bir iktidar için derhal seçimi bekliyoruz. Ve CHP’ye vatandaşlarımızın desteğini bekliyoruz.”
-
Gaziantep’te cami öğrencileri eğlenerek Kur’an-ı Kerim okumayı öğreniyorlar
Gaziantep’teki tüm camiler ile Kur’an kurslarında, yaz Kur’an kursları büyük bir coşku ile başladı. Kurslarda Kur’an-ı kerim dersi gören öğrencilerin sevinçleri gözlerinde okunuyordu.
2021-2022 eğitim ve öğretim yılının sona ermesiyle birlikte Gaziantep’te, il ve ilçe müftülükleri tarafından yaz Kur’an kursları, düzenlenen törenlerle başlarken çocuklar ve gençler, kurslara büyük bir ilgi gösterdi.
Kursta Kur’an-ı Kerim dersi haricinde öğrencilere sosyal aktivitelerin de yaptırıldığını söyleyen Ulu Camii İmam Hatibi Abdullah Oktay, herkesin çocuğunu bu yaz tatilinde camilere ve Kur’an kurslarına göndermelerini istedi.
Çocukların yaz Kur’an kursunda daha da geliştiklerini ifade eden Oktay, “Bu, yıl içerisinde 1 senelik okul hayatında 72 saatken biz 8 haftada 130 saat olarak çocuklara eğitim veriyoruz.” dedi.
“Neslin ihyası kötülerin imhası ile değil yeni neslin eğitimiyle mümkündür”
Yaz Kur’an kurslarının yaygın eğitim alanında bir faaliyet olduğunu ifade eden Oktay, “Türkiye’nin tüm illerinde yaz Kur’an kursu sezonumuzu açtık. Bütün öğrencilerimize ve öğreticilerimize başarılar ve muvaffakiyetler diliyorum. Yaz Kur’an kursları yaygın eğitim alanında kurs veren en önemli eğitim faaliyetlerimizden biridir. Çocuklarımız, yaz Kur’an kurslarında öncelikle yüce kitabımız Kur’an-ı Kerim’i namazı, namaz sürelerini, namaz dualarını, dini bilgileri, görgü kuralları (adab-ı muaşeret) gibi dersleri en yoğun şekilde öğreniyorlar. Çocuklar buraya gelerek bilişsel, duysal, psikometri davranışları gelişiyor daha aktif hale geliyor. Bir neslin ihyası kötülerin imhası ile değil yeni neslin eğitim ve terbiyesizle mümkündür. Bizde inşallah yeni neslin eğitim ahlak terbiyesi noktasında elimizden gelen gayreti gösterip bütün kadromuzla bunu tabana yaymaya çalışacağız inşallah.” diye konuştu.
Yaz Kur’an kursuna katılan çocuklar, Kur’an-ı Kerim’i öğrenmenin çok önemli olduğunu ifade ederek, herkesi Kur’an-ı Kerim öğrenmesi konusunda çağrıda bulundu.
Cami öğrencisi Alperen Yiğit Bozkurt
Herkesin Kur’an-ı Kerimi öğrenmesi gerektiğini ifade eden, Alperen Yiğit Bozkurt, “Buraya gelmemin amacı faydalı insan olup insanlara Kuran-ı Kerim’i öğretmeye çalışmaktır. Buradaki hocalarımız da sağ olsun bize derslerimizi veriyorlar. İlk önce harflerden başlıyor sonra telaffuz alıyoruz sonra Peygamberimizin hayatını işliyoruz. Bence Kur’an-ı Kerim’i herkesin öğrenmesi gerekiyor. Çünkü bizlerin kitabi olduğu için öğrenmemiz lazım. Çocuklarınızı camiye yazdırarak bu hayırdan yararlanabilirsiniz.” diye konuştu.
“Arkadaşlarım eğlenmeyi tercih ederken ben eğlenip öğrenmeyi tercih ettim”
Cami öğrencisi Muhammed Eyyüp Başar
Peygamber Efendimizin hayatını merak ettiğini ifade eden Muhammed Eyyüp Başar, “Kur’an öğrenmek için buraya geldim. Öbür çocuklar eğlenmeyi tercih ederken ben eğlenip öğrenmeyi tercih ettim. Kur’an-ı Kerim öğrenmeyi ve Peygamber efendimizin hayatını öğrenmeyi tercih ettim.” dedi.
Cami öğrencisi Mirhan Aydın
Mirhan Aydın ise, “Allah’ın bize verdiği emri öğrenmemiz lazım ve sağ olsunlar hocalarımız bize bunları öğretiyorlar. Allah’ın gönderdiği kitabi öğrenmeyi istedim ve çok sevinçliyim. Allah’ın kitabını herkesin öğrenmesi gerekiyor.” şeklinde konuştu.
Kursa gelmekten büyü mutluluk duyduğunu ifade eden Elif Sena Avcı, “Öncelikle burada olduğum için çok mutluyum. Burada Peygamberimizin hayatını öğreniyoruz. Evde boş boş oturup gezeceğimize burada dini bilgiler öğreniyoruz. Burada arkadaşlıklar kuruyoruz. Hocalarımız bize Kur’an-ı Kerim ile ilgili birçok bilgi öğretiyor. İyi ki Kur’an-ı Kerim kursu açılmış iyi ki bize bu imkanlar sunulmuş.” dedi.
“Burada oyun oynayarak ezberlerimizi yapıyoruz”
Cami öğrencisi Elif Doğan
Elif Doğan ise, “Ben Allah’ımı, Peygamberimi, duaları, süreleri kısacası dinimi merak ettiğim için geldim. Burada Elif-ba öğreniyoruz. Burada oyun oynayarak ilahi söyleyerek eğleniyoruz, ezberlerimizi yapıyoruz. Peygamber Efendimizin çocuklarının isimlerini ezberlemek için oyunlar oynuyoruz.” diye konuştu.
Cami öğrencisi Zeynep Yazga
Kur’an-ı Kerim öğrenmeyi çok istediğini ifade eden Zeynep Yazga ise, geçen sene yine gelmiştim ama öğrenememiştim bu sene hayırlısıyla Kur’an-ı Kerim’i öğreneceğim.” dedi. (İLKHA)
-
Batuhan Karacakaya’nın kardeşinden olay sözler! Survivor All Star Şampiyonu Nisa Bölükbaşı’nı hedef aldı
Surivivor yarışmasında adından bahsettiren Batuhan Karacakaya’nın annesi Gülhayat Karacakaya, “Oğlumun hakkı yenmişti” diyerek bir tartışma başlamasına neden olmuştu.
Bu sözlerin ardından yanıt vermekte gecikmeyen Acun Ilıcalı, Batuhan Karacakaya’nın annesine, “Oğlu şampiyon olmadığı zaman biz suçlu oluyoruz. Oğlu kazanamadığı zaman prodüksiyon suçlu, panorama suçlu. Bütün ihale de bize kalıyor. Herhalde şunu hiç düşünmüyor ki bizim kimden ne çıkarımız olabilir?” ifadelerini kullanarak karşılık vermişti.
KIZ KARDEŞİDE KONUŞTU
Batuhan Karacakaya’nın kız kardeşi Melisa Karacakaya sosyal medya üzerinden yayınladığı metin ile abisinin arkasında durduğunu belli etti. Melisa Karacakaya açıklamasındaki Survivor şampiyonu Nisa Bölükbaşı detayı da dikkatlerden kaçmadı.
“KEŞKE ABİM DE YATSAYDI!”
Melisa Karacakaya açıklamasında, “Üzüldüğüm tek şey keşke abim bu kadar emek vermeseydi o da yatsaydı. Oy atan destek olan herkesten Allah razı olsun” ifadelerine yer verdi.
-
FAİK ÖZTRAK: ASGARİ ÜCRETİ 6 BİN 775 LİRA YAPIN
CHP Sözcüsü Faik Öztrak, Türkiye’nin, NATO adaylığına karşı çıktığı İsveç ve Finlandiya ile imzaladığı üçlü bu muhtıraya ilişkin, “Türkiye’de esip gürleyen, mangalda kül bırakmayan Erdoğan, ABD Başkanı’nın ‘anı yakala’ telkinine elbette kayıtsız kalmadı. NATO ve AB açısından hiçbir bağlayıcılığı olmayan bu muhtıranın altına imzayı bastı” dedi. Türkiye Cumhuriyeti tarihinde ilk kez iç borcun ileride ödenecek faizinin anaparayı aştığını belirten Öztrak, “Bu borç ve faizler maalesef jelibon ile ödenmiyor. Milletin alın terinden, göz nurundan kesilen vergilerden ödeniyor” dedi. Öztrak, asgari ücretin 6 bin 775 liraya çıkartılması için çağrı yaptı.
Faik Öztrak, bugün CHP Genel Merkezi’nde basın toplantısı düzenledi. Öztrak, NATO Liderler Zirvesi’ni, Türkiye’nin tanımadığı Güney Kıbrıs Rum Kesimi lideri Nikos Anastasiadis’in de zirveye katılmasını, İsveç ve Finlandiya ile imzalanan üçlü muhtırayı değerlendirdi. Ekonomiye ilişkin değerlendirmeler de yapan Öztrak, asgari ücretin 6 bin 775 liraya çıkartılması için çağrıda bulundu.
Öztrak’ın konuşmasından öne çıkanlar şöyle:
“ERDOĞAN, SÖYLEDİKLERİNİ BİR GÜZEL YALADI YUTTU: Ülkemizin hak ve çıkarları için değil, Erdoğan’ın ideolojik saplantıları ve siyasi ikbali için yaptığı hamleler, ülkemizin itibarına büyük zararlar verdi. Bölgede sözü dinlenen, etkili ülke olma fırsatını kaçırmamıza yol açtı. Mısır’la durduk yere kavgalı olduk. Daha 2013 yılında Genel Başkanımız bunları uyardı. Mısır’la ilişkilerimizin durduk yere bozulmasının sakıncalarını anlattı. Şimdi saray, Mısır’la arayı düzeltmek için kıvranıp duruyor. Daha dün ‘15 Temmuz’un finansörü’ dedikleri Körfez şeyhinin, ‘katil’ diye manşetler attırdıkları Veliaht Prens’in ayaklarına, bugün turkuaz halılar seriyorlar. Erdoğan, 2009’da, Danimarka’nın eski Başbakanı Rasmussen’in NATO Genel Sekreterliği’ne aday olması üzerine bölücü terör örgütüne ait bir televizyonun Danimarka’da bulunmasını gerekçe göstererek, ‘Barış sürecine katkısı olamayanlar, acaba bundan sonra nasıl olacak, bu tabii bizde bir soru işareti meydana getiriyor, kişisel kanaatimi söylüyorum, ben olumsuz bakıyorum’ diye milletimize caka sattı. Ama sonunda Erdoğan, bu söylediklerini bir güzel yaladı yuttu. Erdoğan’ın da oyuyla Rasmussen, NATO Genel Sekreteri oldu.
ERDOĞAN İÇERİYE BAŞKA, DIŞARIYA BAŞKA: Erdoğan, içeriye başka, dışarıya başka. Artık tüm dünya Erdoğan’ın ne olduğunu anladı. Yeter ki sırtı sıvazlansın, pohpohlansın. Yeter ki ABD Başkanı’yla bir randevu kopartsın, yeter ki Biden gülen gözlerle kendisine baksın, samimi bir fotoğraf versin. Varsın tükürdüğünü yalasın, varsın kendisine yöneltilen en ağır hakaretleri sineye çeksin.
HİÇ SIKILMADAN ‘DİPLOMATİK ZAFER’ DEDİ: İsveç ve Finlandiya’nın NATO üyeliğine Türkiye’de ‘hayır’ diyen Erdoğan, ‘dörtlü’ diye girdiği zirveden üç imzalı bu muhtırayla çıktı. NATO Genel Sekreteri’nin bile kefil olmadığı üç dışişleri bakanının imzaladığı sıradan bir belgeyi sineye çekerek Finlandiya ve İsveç’in NATO üyeliğinin önünü açtı. NATO’nun üzerinde kefaleti olmayan bir iyi niyet belgesiyle yetindi. Türkiye’de ‘hayır’ dediğine Madrid’de ‘evet’ deyiverdi. Ayağına kadar gelen topu gole çeviremedi. Buna da hiç sıkılmadan ‘diplomatik zafer’ dedi. Kimse şaşırdı mı? Hayır. Çünkü perşembenin gelişi çarşambadan belli. Erdoğan’ın zaaflarını artık herkes biliyor. Erdoğan’ın kendisiyle yüz yüze görüşüp içeriye caka satarak oy devşirme sevdasının, ABD Başkanı da farkında. Nitekim, Erdoğan’ın bu zaafına oynayıp telefonla arayarak Madrid’de ikili görüşme teklifinde bulundu. ‘Anı yakala’ diyerek Erdoğan’a telkinde bulunmayı da ihmal etmedi. Böylece Türkiye, İsveç ve Finlandiya’yı, NATO Genel Sekreteri gözetiminde masaya oturttu. Ardından da Amerikan tarafı, bu üçlü görüşme olumlu sonuçlanmazsa Erdoğan ile Biden’ın yapacağı ikili görüşmenin gereksiz olduğu haberini sızdırdı. Sonuç; Türkiye’de esip gürleyen, mangalda kül bırakmayan Erdoğan, ABD Başkanı’nın ‘anı yakala’ telkinine elbette kayıtsız kalmadı. NATO ve AB açısından hiçbir bağlayıcılığı olmayan bu muhtıranın altına imzayı bastı.
MUĞLAK İFADELERLE ESNETİLİP BÜKÜLEBİLECEK BİR METİN: Bu üçlü muhtıra, NATO’yu bağlamıyor. AB’yi hiç bağlamıyor. Hatta bu muhtıra, hukuki ve teknik bakımdan, imzacılarını bile bağlayan bir metin değil. Son derece muğlak ifadelerle esnetilip bükülebilecek bir metin. Bu muhtıra, ne ‘vaypici, pivaydi’ye ne de FETÖ’ye bir ‘terör örgütü’ diyemiyor. Erdoğan, muhataplarına bunu bile kabul ettirememiş. Nitekim daha metnin mürekkebi kurumadan İsveç ve Finlandiya’dan ardı ardına bazı açıklamalar geldi… Dün Erdoğan, çıktı, 73 teröristin bu ülkeler tarafından iade edileceğini açıkladı. Madem öyle, bu teröristlerin sayısı açık açık bu muhtıraya neden yazılmadı. Neden muğlak ifadelerle geçiştirildi? Kaldı ki sadece 73 teröristin deport edilmesi karşılında bu kağıt imzalandıysa bu yine büyük bir fırsatın kaçırıldığının ikrarıdır.
ERDOĞAN, NEYİN KARŞILIĞINDA BU YEMEĞE RIZA GÖSTERDİ: (Erdoğan’ın Anastasiadis ile fotoğrafı) Bir de bu fotoğraf neyin nesi? Allah muhabbetinizi artırsın. Sevdiklerinizle haşretsin. Bu ne muhabbet? Beyefendi, memlekette Yunanistan’a, Güney Kıbrıs’a atıp tutuyor, söylemediğini bırakmıyor, ama Madrid’de Türkiye’nin tanımadığı Güney Kıbrıs Rum lideri Anastasiadis’i görünce yelkenler suya iniyor. Diyoruz ya Erdoğan içeride başka çalıyor, dışarıda başka söylüyor… Rumlar resmi olarak hiçbir NATO toplantısına, yemeğine katılamaz. Gayrı resmi toplantı ve yemeklerdeyse Türkiye’nin onayı ve rızası aranır. Erdoğan, neyin karşılığında bu yemeğe rıza gösterdi? Neyin karşılığında bu samimi fotoğrafları verebildi? Milletimizin bunları öğrenmesi de elbette hakkıdır. Yoksa siz, her yüzünüze gülenin peşinden mi gidiyorsunuz?
BU BORÇ VE FAİZLER JELİBON İLE ÖDENMİYOR: Dış borcumuzun milli gelire oranı, yüzde 57 civarında… Tarihimizde ilk kez iç borcun ileride ödenecek faizi, iç borcun anaparasını aştı. Bu borç ve faizler maalesef jelibon ile ödenmiyor. Milletin alın terinden, göz nurundan kesilen vergilerden ödeniyor.
ASGARİ ÜCRETİ 6 BİN 775 LİRA YAPIN: Yıl başında asgari ücrete yapılan zam, daha şubat ayında açlık sınırının altına düştü. Buradan sesleniyoruz; milyonlarca emekçinin enflasyonla gasp ettiğiniz haklarını mutlaka telafi edin. Bugünkü açlık sınırı seviyesinin üzerine, sene başında vermeyi vadettiğiniz, ama saray mamulü enflasyona kaptırdığınız ek yüzde 6 zammı da verin. Asgari ücreti 6 bin 775 lira yapın.”
Öztrak, basın mensuplarının sorularına da yanıt verdi.
“ERDOĞAN’I RAKİP TAKIMIN SEYİRCİLERİ ALKIŞLIYOR”
İktidar kanadının Türkiye’nin NATO’dan zaferle ayrıldığı yönünde açıklamalar yaptığı anımsatılan Öztrak, “Gerekçeleri konuşmamda açıkladım. Fırsat ayağımıza kadar gelmiş, Erdoğan dönüp kendi kalemize gol atmış, tabii ki rakip takımın seyircileri onu alkışlayacaklar. Önemli olan dışarıdakilerin değil, milletimizin dediğidir” dedi.
“DEMİRBAĞ SENİ BU HALE DÜŞÜRENLERE OY VERME”
Öztrak, AKP Elazığ Milletvekili Zühtü Demirbağ’ın “Danışmanlarıma borçlanmışım, maaşımı bekliyorum, milletvekili maaşıyla milletvekilliği yapılmaz, çok zor” açıklamasıyla ilgili soruya da “Daha birkaç ay önce millete ‘İki kilo et yemeyin, yarım kilo yiyin’ diye aklı veren milletvekili bugün çıkıp maaşının yetmediğini söylüyorsa durum vahimdir. Kendisine tavsiyemdir; sandık geliyor, gereğini yap, kendini ve seni bu hale düşürenlere oy verme” yanıtı verdi.
“MİLLET MASASINDA KARARA BAĞLARLAR”
Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu’nun Millet İttifakı’nın cumhurbaşkanı adayının altı masadaki liderlerden birinin olmasının doğru olacağına yönelik açıklamasının sorulması üzerine Öztrak, “Sayın Davutoğlu’nun düşüncelerine saygı duyuyoruz. Millet masasında altı partinin lideri bu konuyu karara bağlarlar” dedi.