Kategori: Asayiş

  • Gaziantep’te suç kaydı bulunan şahıs tutuklandı

    Gaziantep’te suç kaydı bulunan şahıs tutuklandı

    Konuyla ilgili İl Emniyet Müdürlüğünden yazılı açıklamada, şu ifadelere yer verildi: “Şehitkamil İlçe Emniyet Müdürlüğü narkotik suçların engellenmesi ve sokak satıcılarının yakalanmasına yönelik yürütülen çalışmalar kapsamında, Hasırcıoğlu Mahallesinde bir ikamette yapılan aramada 72 kök hint keneviri, 1 adet ruhsatsız tabanca ve 1 adet pompalı tüfek ele geçirilmiş, çok sayıda suç kaydı bulunan S.P. isimli şüpheli yakalanarak hakkında gerekli yasal işlem başlatılmıştır.” (İLKHA)

  • BAŞBAKAN ERDOĞAN SUNDU, 19 YIL ÖNCE BUGÜN YAYINLANDI, CUMHURBAŞKANI ERDOĞAN BUGÜN YENİDEN TARTIŞMAYA AÇTI: İDAM

    BAŞBAKAN ERDOĞAN SUNDU, 19 YIL ÖNCE BUGÜN YAYINLANDI, CUMHURBAŞKANI ERDOĞAN BUGÜN YENİDEN TARTIŞMAYA AÇTI: İDAM

    MANSUR ÇELİK

    Kadın cinayetleri ve orman yangınları özelinde yeniden tartışılmaya başlanan idam cezası için bugün tarihi bir önem taşıyor. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın sunduğu ve TBMM’nin kabul ettiği Avrupa Konseyi için ön şart kabul edilen idam cezasının kaldırılmasına ilişkin 4913 sayılı Yasa 19 yıl önce bugün yürürlüğe girmişti.

    MHP Lideri Devlet Bahçeli’nin geçen haftaki açıklamasının ardından Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan da bugün idam cezasının tartışılabileceğini söyledi.

    Erdoğan, Pınar Gültekin cinayetinde katile verilen haksız tahrik indirimi üzerinden yöneltilen idam sorusunda “İdam konusu ülkemizin yeniden gündemine gelebilir ve bu tartışmaya açılabilir Tabii bu bir anayasa değişikliği gerektiren de bir konu. Daha önce de söylemiştim, burada Adalet Bakanlığımızın yaptığı çalışmada parlamento böyle bir karar alması halinde ben böyle bir kararı onaylarım” yanıtını verdi.

    İDAM CEZASI 2002’DE KALDIRILDI

    TBMM’de 3 Ağustos 2002’de kabul edilen ve 9 Ağustos 2002’de Resmi Gazete’de yayınlanan 4771 Sayılı Kanunun 1 inci maddesi ile çeşitli kanunlarda yer alan idam cezaları müebbet ağır hapis cezasına dönüştürüldü. Böylece bu düzenleme ile idam cezası barış zamanında mevzuattan çıkarılmış oldu.

    BAŞBAKAN ERDOĞAN İMZASI İLE SUNULDU

    Recep Tayyip Erdoğan’ın Başbakanlık görevindeyken sunduğu “11 Nolu Protokol ile Değişik İnsan Haklarını ve Temel Özgürlükleri Koruma Avrupa Sözleşmesine Ölüm Cezasının Kaldırılmasına Dair Ek 6 Nolu Protokolun Onaylanmasının Uygun Bulunduğu Hakkında Kanun Tasarısı” 4913 sayılı Yasa olarak 1 Temmuz 2003 tarihinde yürürlüğe girmişti.

    19 YIL ÖNCE BUGÜN YÜRÜRLÜĞE GİRDİ

    Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın bu açıklaması 19 yıl önce bugün yürürlüğe giren 4913 sayılı Yasayı yeniden gündeme getirdi.

    BAŞBAKAN ERDOĞAN: İDAMIN KALDIRILMASI AVRUPA KONSEYİ ÜYELİĞİ İÇİN ÖN ŞART

    Dönemin Başbakanı Erdoğan imzası ile TBMM’ye sunulan kanun tasarısının gerekçesinde idam cezasının kaldırılmasına ilişkin Ek Protokolün önemi şu şekilde açıklanmıştı:

    “Avrupa Konseyi (AK) bünyesinde hazırlanarak 1983 yılında imzaya açılan İnsan Haklarını ve Temel Özgürlükleri Koruma Avrupa Sözleşmesine Ölüm Cezasının Kaldırılmasına Dair Ek 6 Numaralı Protokol, idam cezasının barış zamanında kaldırılmasını düzenlemektedir.

    Kurucu üyeleri arasında bulunduğumuz Avrupa Konseyinin tüm üyeleri sözkonusu Protokolu imzalamıştır. 6 ncı Protokolun getirdiği düzenlemelerin kabulü, günümüzde artık AK üyeliği için bir ön şart ve üyelikten kaynaklanan bir yükümlülük olarak değerlendirilmektedir.

    Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından 3 Ağustos 2002 günü kabul edilen ve Resmî Gazetenin 9 Ağustos 2002 günlü nüshasında yayımlanarak yürürlüğe giren 4771 Sayılı Kanunun 1 inci maddesi, çeşitli kanunlarımızda yer alan idam cezalarını müebbet ağır hapis cezasına dönüştürmüş, bu düzenleme ile idam cezası barış zamanında mevzuatımızdan çıkarılmıştır. Bu şekilde, 6 ncı Protokolu imzalayarak onaylamamızın önünde mevzuat uyumsuzluğundan kaynaklanan yasal bir engel kalmamıştır. Yasa koyucu esasen, 4771 Sayılı Kanunun ilgili maddesini, 6 ncı Protokolun lafzına uygun şekilde kaleme almıştır. Bu itibarla, idam cezasının barış zamanında kaldırılması yönünde TBMM tarafından ortaya konan iradenin gereğinin uluslararası platformda da yerine getirilmesi amacıyla, 6 ncı Protokolu imzalayarak onaylamamızın gerekli olduğu değerlendirilmiş, nitekim, Protokol, 15 Ocak 2003 günü Hükümetimiz adına Avrupa Konseyi Nezdindeki Daimî Temsilcimiz tarafından imzalanmıştır.

    Protokolun onaylanması ile insan hakları alanında yürütülmekte olan kapsamlı reform çalışmalarında önemli bir aşama geride bırakılmış olacaktı.”

    SADECE ŞÜKRÜ ELEKDAĞ KONUŞTU

    TBMM Genel Kurulu’nda 26 Haziran 2003 tarihinde yapılan görüşmelerde sadece CHP İstanbul Milletvekili Şükrü Elekdağ söz alarak konuştu. Elekdağ şunları söylemişti:

    “Değerli milletvekilleri, söz konusu Ek 6 Nolu Protokolün getirdiği hukukî düzenleme, Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından 3 Ağustos 2002 günü kabul edilen ve Resmî Gazetenin 9 Ağustos 2002 günlü nüshasında yayımlanarak yürürlüğe giren 4771 sayılı Kanunla, esasen, mevzuatımızın bir parçası haline getirilmiştir. Bu şekilde, artık, mevzuatımızda, 6 ncı Protokolün Meclisimiz tarafından onaylanmasını engelleyen bir uyumsuzluk, bir engel kalmamıştır. Böyle olunca, bu konuda Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından ortaya konulan iradenin gereğinin, uluslararası platformda da yerine getirilmesinin doğal bir nitelik kazandığını takdir edersiniz. Bu nedenle, CHP Grubunun, Avrupa Konseyi tarafından hazırlanan Ek 6 Nolu Protokolün Onaylanmasına İlişkin Kanun Tasarısına olumlu oy vereceğini belirtir, bu vesileyle hepinize saygılarımı sunarım.”

    198 KABUL 1 ÇEKİMSER OY

    Genel Kurul tutanaklarına göre AK ile ilgili ek Protokolün kabulüne dair tasarısının oylamasına 198 milletvekili katıldı ve 197 kişi kabul, 1 milletvekili ise çekimser oy kullandı. Tutanaklara göre 22. Dönem İzmir Milletvekili Ali Rıza Bodur, oylamada “çekimser” oy kullandı.

     

     

  • İZMİR’DEKİ KAMU ÇALIŞANLARI: “BAYRAM ÖNCESİ ENFLASYON FARKINI ‘ZAM MÜJDESİ’ OLARAK VERMENİZ AKLIMIZLA DALGA GEÇMEKTİR”

    İZMİR’DEKİ KAMU ÇALIŞANLARI: “BAYRAM ÖNCESİ ENFLASYON FARKINI ‘ZAM MÜJDESİ’ OLARAK VERMENİZ AKLIMIZLA DALGA GEÇMEKTİR”

    KERİM UĞUR

    İzmir’de kamu çalışanları, TÜİK’in açıkladığı enflasyon rakamlarına tepki gösterdi. Gerçek enflasyonun TÜİK’in açıkladığının iki katı olduğunu savunan KESK İzmir Şubeler Platformu Dönem Sözcüsü Bülent Karakaş, bayram öncesi ödeneceği duyurulan memur maaşları ve emekli aylıklarıyla ilgili “Milyonlarca kamu emekçisini ve emekliyi ‘maaşlarınız bayramdan önce enflasyon farkı ve toplu sözleşme zamla birlikte yüzde 40 civarında artacak’ diye avutmaya çalışanları buradan kınıyoruz. Bu enflasyon farkını zam müjdesi olarak vermeniz aklımızla dalga geçmektir. Zaten bu verilen enflasyon farkı ve toplu sözleşme zammı cebimize girmeden uçup gidiyor” dedi.

    KESK İzmir Şubeler Platformu, “TÜİK’in rakamları gerçeği yansıtmıyor, halk ve kamu emekçileri geçinemiyor” başlığıyla Konak’ta basın açıklaması yaptı.

    “Sayılar gerçeği yansıtmıyor, halk ve kamu emekçileri geçinemiyor”, “TÜİK’in enflasyonu değil sokağın enflasyonu gerçek”, “Güvenilir bir TÜİK istiyoruz”, “TÜİK gerçek enflasyondan haberin var mı?”, “3600 düzenlemesi ile ek gösterge adaletsizliği artıyor”, “Adil bir ek gösterge düzeni insanca bir yaşam istiyoruz” yazılı dövizler taşıyan kamu çalışanları, hükümete tepki gösterdi.

    “TÜİK’in sayıları yalan, yoksulluk gerçek” ve “İnsanca bir yaşam istiyoruz” yazılı pankart açan kamu çalışanları adına basın açıklamasını KESK İzmir Şubeler Platformu Dönem Sözcüsü Bülent Karakaş okudu.

    Karakaş, TÜİK aracılığı ile düşük gösterilen sanal verilere rağmen resmi enflasyonun yüzde 73,5, gıda enflasyonunun yüzde 91, ulaştırma enflasyonunun yüzde 108 ile son 24 yılın zirvesine çıktığını vurguladı.

    “YOKSULLUK SINIRI 20 BİN 500 TL”

    Çarşıda, pazarda, mutfakta yaşanan gerçek enflasyonun ise TÜİK’in resmi rakamlarının en az iki katı olduğunu savunan Karakaş, şunları söyledi:

    “Gittikçe ağırlaşan koşullarda 6 milyon kamu emekçisi ve emeklisi olarak bizler değil, ülkede bulunan bir avuç insan dışında herkes ‘geçinemiyoruz’ diye haykırırken siyasal iktidar bunları duymuyor. Bu ülkenin emeği ile geçinen yüzde 99’u olarak bizler her geçen gün daha fazla yoksullaştık.  Yüzde 1 ise servetine servet kattı. Bir kamu emekçisinin 20 yıl önceki ücreti, asgari ücretin 3,5 katına denk gelirken bugün bir kamu emekçisinin ücreti asgari ücretin 1,5 katına denk geliyor. Peki, asgari ücret mi arttı? Hayır. Asgari ücret 20 yıl önce de açlık sınırının altındaydı, bugün de altında. Bugün 4 kişilik bir ailenin açlık sınırı 6 bin 400 TL iken yoksulluk sınırı ise 20 bin 500 TL’yi aştı.”

    ZENGİNLERE AKTARILAN 150 MİLYAR TL’Yİ AŞTI

    Karakaş, Kur Korumalı Mevduat Sistemini de eleştirirken, “Bizim cebimizden alıp bankada mevduatı olan zenginlere aktarılan tutar 150 milyar TL’yi aştı. Üstelik dolar birkaç ay içinde hızla yükseldi, bugün 17 TL’ye dayandı. Kısacası bu soygun sisteminin faturası da bize kesildi. Bu da yetmedi. Şimdide Gelire Endeksli Senet (GES) adı altında ülkenin en önemli Kamu İktisadi Teşebbüslerinin bütçeye aktarılan hâsılat paylarına göz diktiler. Fatura kabardıkça kabarıyor. Önümüze konulan son fatura ise ek bütçe faturası. Bakmayın adının ek bütçe olduğuna. İktidar mevcut bütçeye tam 1 trilyon 85 milyarlık ek ödenek istiyor. Bununla bütçe giderlerinde yüzde 61,7, bütçe gelirlerinde ise yüzde 73,4 artış hedefleniyor. Yani söz konusu olan bir ek bütçe değil, adeta duble bütçe. Peki, yılın bitmesine 7 ay varken, üstelik bizzat Maliye ve Hazine Bakanı daha 10 gün önce bütçenin 125 Milyar TL fazla verdiğini açıklamışken nerden çıktı bu duble bütçe?” diye konuştu.

    “AKLIMIZLA DALGA GEÇMEKTİR”

    Bütçe açıklarının vergilerle halkın sırtına yüklendiğini savunan Karakaş, şunları söyledi:

    “Uzun lafın kısası her yıl olduğu gibi kamu emekçilerine kaşıkla verilen kepçe ile alınmak isteniyor. Bunun için yasal hakkımız olan enflasyon farkını iktidarlarının bir lütfu gibi göstermeye çalışıyorlar. Oysa 6 milyon kamu emekçisinin ve emeklinin maaşı 2022 yılı temel alındığında şu ana kadar sadece yüzde 7,5 artmıştır. Buna karşın 2022 yılında ek ödenekle bütçe gelirleri yüzde 73,5, yükü bize yıkılan vergiler ise yüzde 101,3 artmaktadır. İktidar özellikle vergi gelirindeki yüzde 101’lik artış oranı ile kendi emrindeki TÜİK’in sahte enflasyon rakamlarını yalanlamaktadır. Bu koşullarda milyonlarca kamu emekçisine ve emekliye ‘maaşlarınız bayramdan önce enflasyon farkı ve toplu sözleşme zamla birlikte yüzde 40 civarında artacak’ diye avutmaya çalışanları buradan kınıyoruz. Bu enflasyon farkını zam müjdesi olarak vermeniz aklımızla dalga geçmektir. Zaten bu verilen enflasyon farkı ve toplu sözleşme zammı cebimize girmeden uçup gidiyor.”

    Karakaş, hükümete şu 5 öneriyi sundu:

    “-Tüm kamu emekçilerinin, emeklilerin kümülatif maaşı-ücreti 2022 yılı için en az vergi oranı artışı oranı yani yüzde 101 oranında artırılmalıdır.

    -Bunun 7,5 puanlık kısmı Ocak- Haziran maaşlarımıza zaten yansımıştır. Buna önce yüzde 75 oranında gerçek enflasyon farkı eklenmelidir.  Ardından yüzde 7 olan “toplu sözleşme” artışı eklenmelidir.

    -Mevcut durumdaki gelir vergisi tarifesinde, dilim tavan-tabanlarında veya vergi oranlarında ek bütçeye paralel artış yapılmalıdır. Aksi durumda maaş artışları cebimize girmeden gelir vergisine gidecektir. 

    – Son olarak önce iktidarın bütçeyi tek başına belirleyip ardından toplu sözleşme masasında ‘bütçe imkânlarımız el vermiyor’ diyerek bizleri hedeflenen çarpık enflasyon rakamlarına mahkûm bırakma politikasına artık son verilmelidir.

    – Emekçilerin, sendikaların, halkın bütçeye katılma hakkı önündeki engeller kaldırılmalıdır. 2023 bütçesi hazırlıklarına başlanacak olan önümüzdeki ekim ayında toplu sözleşme masası kurulmalıdır. En düşük kamu emekçisinin geliri maaşında ve eş yardımı, çocuk yardımı, kira yardımı, ulaşım yardımı gibi sosyal ödemelerde yapılacak artışlarla yoksulluk sınırı üzerine çıkarılmalıdır.”

    3600 EK GÖSTERGE TEPKİSİ

    Meclis’te görüşülecek 3600 ek gösterge düzenlemesinin ise valiler, bürokratlar, genel müdürlerin maaşlarını şişirirken, kamu emekçisini sefalet ücretine ve düşük emekli aylığına mahkum edeceğini savunan Bülent Karakaş, “Eşit adil olmayan ve iddia edildiği gibi 5,5 milyon kamu personelini kesinlikle kapsamayan bu düzenlemenin değiştirilmesi için TBMM’ni göreve çağırıyoruz, bürokratları, kendinizi düşünmeyi bırakın. Kamu emekçileri arasında ayrımcılığı artıracak tasarıyı düzeltin” dedi.

     

  • CHP’Lİ ÖZEL, ÇANKIRI’DA: “BIÇAK KEMİKTEDİR. ARTIK ALACAK NEFES, DAYANACAK GÜÇ KALMAMIŞTIR”

    CHP Grup Başkanvekili Özgür Özel, Çankırı’nın Eldivan ilçesine yaptığı ziyaret sonrası; çiftçinin mazot fiyatları nedeniyle üretim yapamadığından besicinin de yem fiyatları nedeniyle hayvanlarını kestirmek zorunda kalmasından dolayı zor günler geçirdiğine dikkat çekti. Özel, “Biz hükümete bir kez daha derhal seçim çağrısı yapıyoruz. Erken de değil derhal seçim. Çünkü bir kışı daha geçiremeyecek bu insanlar…İktidarın bir an önce el değiştirmesi gerekiyor… Bıçak kemiktedir. Artık alacak nefes, dayanacak güç kalmamıştır. Bu sebepten bir kez daha derhal seçim çağrımızı yeniliyoruz” dedi.

    CHP Grup Başkanvekili Özgür Özel, bugün Çankırı’nın Eldivan ilçesindeki Kiraz Festivali’nin açılışına katıldı, esnaf ve yurttaşın sorunlarını dinledi. CHP Eldivan İlçe Başkanlığı önünde açıklama yapan Özel, şunları söyledi:

    “ELDİVAN’DA CUMHUR İTTİFAKI’NIN BİLEŞENLERİNDEN MİLLET İTTİFAKI’NIN PARTİLERİNE DOĞRU CİDDİ BİR AKIM VAR: Hem Eldivan’da hem Çankırı’da; CHP açısından son derece olumlu gelişmeler oluyor. Açık söylemek gerekirse, Cumhur İttifakı’nın Türkiye’de en hızla kan kaybettiği illerin başında Çankırı, ilçelerin başında da Eldivan geliyor. Adeta Eldivan’da, Cumhur İttifakı’nın bileşenlerinden Millet İttifakı’nın partilerine doğru ciddi bir akım var. Burada gördüğümüz, konuştuğumuz vatandaşların hepsi de başta hayat pahalılığı olmak üzere Türkiye’de yaşanan bütün sorunları en derinlemesine yaşadıklarını ve hissettiklerini ifade ediyorlar.

    GEÇMİŞ DÖNEMİN ORTA GELİR DÜZEYİNDE OLAN KİŞİLER DERİN BİR YOKSULLUKLA KARŞI KARŞIYA: Biraz önce ilk görüştüğümüz kişilerden bir tanesi ceplerini açtı, beş kuruş parasının olmadığını söyledi. 50 tane hayvanını kesmek zorunda kaldığını söyledi. Kendi karnını doyuramadığını, hayvanlarının karnını nasıl doyuracağını, o yüzden bütün hayvanlarını satmak, kestirmek zorunda kaldığını söyledi. Ve kendisinin iki günlük bayat ekmek alarak ancak evine ekmek götürebildiğini söyledi. İnsanların bu hale geldiği, geçmiş dönemin orta gelir düzeyinde olan kişilerinin derin bir yoksullukla karşı karşıya kaldığı bir süreci yaşıyoruz.

    KÜÇÜKBAŞ HAYVANDA EN UCUZ YEMİN 350-360 LİRAYA GELDİĞİ BİR NOKTADA KİMSE ARTIK BESİCİLİK YAPABİLECEK DURUMDA DEĞİL: Çok çarpıcı örnekler var. Bugün geçen sene 100 liradan alınmakta olan besi yeminin bugün kooperatiften dahi 295 liraya alındığını bugün Eldivan’daki besicilerimiz söylüyor. Büyükbaş hayvan besleyenler yem fiyatını geçen Kurban Bayramı’nın öncesinde 100-105 liraya alıyorlardı, bugün 295 liraya alıyorlar. Durum ortada. Küçükbaş hayvanda en ucuz yemin 350-360 liraya geldiği bir noktada kimse artık besicilik yapabilecek durumda değil. Bilmem tehlikenin farkında mısınız ama bu sene eğer bu insanlar korunmaz, kollanmazsa seneye geldiğimizde artık Türkiye’de kendi hayvanımızı kesip kendi karnımızı doyuramayacak duruma gelecek ülke. Bu sebepten dolayı, Tarım Bakanı değişmesine rağmen Tarım Bakanlığı’nın politikalarının değişmediği ve maalesef büyük bir duyarsızlıkla vatandaşın kaderiyle baş başa bırakıldığı bir noktadayız.

    BİR DEPO 70 LİTRE MAZOTUN 2 BİN LİRANIN ÜZERİNE ÇIKTIĞI BİR YERDE KİM NASIL ÇİFTÇİLİK, BESİCİLİK YAPSIN: Eldivan hububat ekimiyle geçinecek. Kiraz üretimi ile geçinecek. Peki bunları yapabilmesi için neye ihtiyaç var. Mazota ihtiyaç var en başta. Geçen seneden bugün mazotun fiyatı dört, beş kat artmış durumda. Ve bu durumda bırakın gidip tarlayı sürmeyi, traktörü tarlaya götürecek hali yok insanların. Bir depo 70 litre mazotun 2 bin liranın üzerine çıktığı bir yerde kim nasıl çiftçilik, besicilik yapsın.

    SANKİ 1950’LERİ YENİDEN YAŞIYORUZ: Ayrıca gezdiğimiz büyükşehir belediyesi olmayan illerin en önemli sorunları şimdi Çankırı’da da gözle görülüyor. Çankırı’nın bütün ilçelerinde adliye vardı. Bugün Çankırı’nın altı ilçesinde adliye yok. Eldivan’da adliye yok ve bütün ilçelerinde adliye olan bir şehrin adliyesi 11’den 5’e düşmüş durumda. Burada adliye olmayınca insanlar hak aramak için bile ile gitmek zorunda kalıyorlar. Başka ilçelere gitmek zorunda kalıyorlar. Masraf etmek zorunda kalıyorlar. Ve ilçelerde devlete ait birçok kamu kurum ve kuruluşunun o ilçedeki müdürlüğü ortadan kalktı. Yani köyleri şehirleştireceğiz hedefinde olanlar bir zamanlar şimdi ilçeleri köyleştirmiş durumdalar. Günün, haftanın, ayın belirli günleri adliyeye, kamu kurumlarına gitmek için şehre gitmek zorunda kalan, sanki 1950’leri yeniden yaşıyoruz. Bu bir ileriye gidiş değildir, bu bir geriye gidiştir. Bu son derece önemlidir. Belde belediyelerinin kapandığı bir süreci yaşıyoruz bütün Türkiye’de ve kapanan belediyeler var. Burası büyükşehir olmadığı için belde belediyeleriyle ilgili bir sorun yok ama kapanan belediyelerle ilgili sorunu en kısa zamanda çözeceğiz. Postanesi, adliyesi, kamu kurumu kapanan ilçelerin bu kurumların hepsini teker teker geriye getireceğimizi bir kez daha buradan ifade etmemiz gerekiyor.

    BIÇAK KEMİKTEDİR, ARTIK ALACAK NEFES, DAYANACAK GÜÇ KALMAMIŞTIR: Biz hükümete bir kez daha derhal seçim çağrısı yapıyoruz. Erken de değil derhal seçim. Çünkü bir kışı daha geçiremeyecek bu insanlar. Bu elektrik, doğalgaz, mazot, benzin fiyatlarıyla bir kışın daha geçmesi mümkün değildir. Ekim, kasım ayında yönetimi devraldığımız takdirde uygulayacağımız sosyal tariflerle önümüzdeki kışı, yoksulumuza rahat geçirteceğiz. Ama bu iktidar eskiden gücünü aldığı kesimlere şimdi sırtını dönmüş durumda. Yüzünü döndüğü yerde bir avuç zengin var beşli çete var. O yüzden ilerleyen dönemde bütün mağduriyetleri ortadan kaldıracağımız ve ilk önce ilk 6 ayda toplumun en yoksul kesimlerini işçilerine, emeklilerine, emekçilerine, işsizlerine hızla destek verebilecek bir sürecin yaşanması için iktidarın bir an önce el değiştirmesi gerekiyor. Bugüne kadar yapmış oldukları olumlu hizmetler varsa onlara teşekkür ederiz ama bıçak kemiktedir. Artık alacak nefes, dayanacak güç kalmamıştır. Bu sebepten bir kez daha derhal seçim çağrımızı yeniliyoruz.

    YÜZÜNÜ HALKA DÖNMÜŞ BİR İKTİDAR İÇİN DERHAL SEÇİMİ BEKLİYORUZ: Önümüzdeki dönemde sandık açılıp da yeni bir iktidar çıktıktan sonra bugün ağlayanların gözyaşları duracak. Yüzü asıkların yüzü gülecek. Karnı açların karnı doyacak ve gerçekten bu ülkenin yönetimi bundan sonra halktan, yoksuldan ve sahip çıkması gerekenlere sahip çıkan, sırtını dayaması gerekenlere sırtını dayayan, yüzünü dönmesi gerekenlere de yüzünü dönen bir iktidar olacak. Yüzünü halka dönmüş bir iktidar için derhal seçimi bekliyoruz. Ve CHP’ye vatandaşlarımızın desteğini bekliyoruz.”

  • FAİK ÖZTRAK: ASGARİ ÜCRETİ 6 BİN 775 LİRA YAPIN

    FAİK ÖZTRAK: ASGARİ ÜCRETİ 6 BİN 775 LİRA YAPIN

    CHP Sözcüsü Faik Öztrak, Türkiye’nin, NATO adaylığına karşı çıktığı İsveç ve Finlandiya ile imzaladığı üçlü bu muhtıraya ilişkin, “Türkiye’de esip gürleyen, mangalda kül bırakmayan Erdoğan, ABD Başkanı’nın ‘anı yakala’ telkinine elbette kayıtsız kalmadı. NATO ve AB açısından hiçbir bağlayıcılığı olmayan bu muhtıranın altına imzayı bastı” dedi. Türkiye Cumhuriyeti tarihinde ilk kez iç borcun ileride ödenecek faizinin anaparayı aştığını belirten Öztrak, “Bu borç ve faizler maalesef jelibon ile ödenmiyor. Milletin alın terinden, göz nurundan kesilen vergilerden ödeniyor” dedi. Öztrak, asgari ücretin 6 bin 775 liraya çıkartılması için çağrı yaptı.

    Faik Öztrak, bugün CHP Genel Merkezi’nde basın toplantısı düzenledi. Öztrak, NATO Liderler Zirvesi’ni, Türkiye’nin tanımadığı Güney Kıbrıs Rum Kesimi lideri Nikos Anastasiadis’in de zirveye katılmasını, İsveç ve Finlandiya ile imzalanan üçlü muhtırayı değerlendirdi. Ekonomiye ilişkin değerlendirmeler de yapan Öztrak, asgari ücretin 6 bin 775 liraya çıkartılması için çağrıda bulundu.

    Öztrak’ın konuşmasından öne çıkanlar şöyle:

    “ERDOĞAN, SÖYLEDİKLERİNİ BİR GÜZEL YALADI YUTTU: Ülkemizin hak ve çıkarları için değil, Erdoğan’ın ideolojik saplantıları ve siyasi ikbali için yaptığı hamleler, ülkemizin itibarına büyük zararlar verdi. Bölgede sözü dinlenen, etkili ülke olma fırsatını kaçırmamıza yol açtı. Mısır’la durduk yere kavgalı olduk. Daha 2013 yılında Genel Başkanımız bunları uyardı. Mısır’la ilişkilerimizin durduk yere bozulmasının sakıncalarını anlattı. Şimdi saray, Mısır’la arayı düzeltmek için kıvranıp duruyor. Daha dün ‘15 Temmuz’un finansörü’ dedikleri Körfez şeyhinin, ‘katil’ diye manşetler attırdıkları Veliaht Prens’in ayaklarına, bugün turkuaz halılar seriyorlar. Erdoğan, 2009’da, Danimarka’nın eski Başbakanı Rasmussen’in NATO Genel Sekreterliği’ne aday olması üzerine bölücü terör örgütüne ait bir televizyonun Danimarka’da bulunmasını gerekçe göstererek, ‘Barış sürecine katkısı olamayanlar, acaba bundan sonra nasıl olacak, bu tabii bizde bir soru işareti meydana getiriyor, kişisel kanaatimi söylüyorum, ben olumsuz bakıyorum’ diye milletimize caka sattı. Ama sonunda Erdoğan, bu söylediklerini bir güzel yaladı yuttu. Erdoğan’ın da oyuyla Rasmussen, NATO Genel Sekreteri oldu.

    ERDOĞAN İÇERİYE BAŞKA, DIŞARIYA BAŞKA: Erdoğan, içeriye başka, dışarıya başka. Artık tüm dünya Erdoğan’ın ne olduğunu anladı. Yeter ki sırtı sıvazlansın, pohpohlansın. Yeter ki ABD Başkanı’yla bir randevu kopartsın, yeter ki Biden gülen gözlerle kendisine baksın, samimi bir fotoğraf versin. Varsın tükürdüğünü yalasın, varsın kendisine yöneltilen en ağır hakaretleri sineye çeksin.

    HİÇ SIKILMADAN ‘DİPLOMATİK ZAFER’ DEDİ: İsveç ve Finlandiya’nın NATO üyeliğine Türkiye’de ‘hayır’ diyen Erdoğan, ‘dörtlü’ diye girdiği zirveden üç imzalı bu muhtırayla çıktı. NATO Genel Sekreteri’nin bile kefil olmadığı üç dışişleri bakanının imzaladığı sıradan bir belgeyi sineye çekerek Finlandiya ve İsveç’in NATO üyeliğinin önünü açtı. NATO’nun üzerinde kefaleti olmayan bir iyi niyet belgesiyle yetindi. Türkiye’de ‘hayır’ dediğine Madrid’de ‘evet’ deyiverdi. Ayağına kadar gelen topu gole çeviremedi. Buna da hiç sıkılmadan ‘diplomatik zafer’ dedi. Kimse şaşırdı mı? Hayır. Çünkü perşembenin gelişi çarşambadan belli. Erdoğan’ın zaaflarını artık herkes biliyor. Erdoğan’ın kendisiyle yüz yüze görüşüp içeriye caka satarak oy devşirme sevdasının, ABD Başkanı da farkında. Nitekim, Erdoğan’ın bu zaafına oynayıp telefonla arayarak Madrid’de ikili görüşme teklifinde bulundu. ‘Anı yakala’ diyerek Erdoğan’a telkinde bulunmayı da ihmal etmedi. Böylece Türkiye, İsveç ve Finlandiya’yı, NATO Genel Sekreteri gözetiminde masaya oturttu. Ardından da Amerikan tarafı, bu üçlü görüşme olumlu sonuçlanmazsa Erdoğan ile Biden’ın yapacağı ikili görüşmenin gereksiz olduğu haberini sızdırdı. Sonuç; Türkiye’de esip gürleyen, mangalda kül bırakmayan Erdoğan, ABD Başkanı’nın ‘anı yakala’ telkinine elbette kayıtsız kalmadı. NATO ve AB açısından hiçbir bağlayıcılığı olmayan bu muhtıranın altına imzayı bastı.

    MUĞLAK İFADELERLE ESNETİLİP BÜKÜLEBİLECEK BİR METİN: Bu üçlü muhtıra, NATO’yu bağlamıyor. AB’yi hiç bağlamıyor. Hatta bu muhtıra, hukuki ve teknik bakımdan, imzacılarını bile bağlayan bir metin değil. Son derece muğlak ifadelerle esnetilip bükülebilecek bir metin. Bu muhtıra, ne ‘vaypici, pivaydi’ye ne de FETÖ’ye bir ‘terör örgütü’ diyemiyor.  Erdoğan, muhataplarına bunu bile kabul ettirememiş. Nitekim daha metnin mürekkebi kurumadan İsveç ve Finlandiya’dan ardı ardına bazı açıklamalar geldi… Dün Erdoğan, çıktı, 73 teröristin bu ülkeler tarafından iade edileceğini açıkladı. Madem öyle, bu teröristlerin sayısı açık açık bu muhtıraya neden yazılmadı. Neden muğlak ifadelerle geçiştirildi? Kaldı ki sadece 73 teröristin deport edilmesi karşılında bu kağıt imzalandıysa bu yine büyük bir fırsatın kaçırıldığının ikrarıdır.

    ERDOĞAN, NEYİN KARŞILIĞINDA BU YEMEĞE RIZA GÖSTERDİ: (Erdoğan’ın Anastasiadis ile fotoğrafı) Bir de bu fotoğraf neyin nesi? Allah muhabbetinizi artırsın. Sevdiklerinizle haşretsin. Bu ne muhabbet? Beyefendi, memlekette Yunanistan’a, Güney Kıbrıs’a atıp tutuyor, söylemediğini bırakmıyor, ama Madrid’de Türkiye’nin tanımadığı Güney Kıbrıs Rum lideri Anastasiadis’i görünce yelkenler suya iniyor.  Diyoruz ya Erdoğan içeride başka çalıyor, dışarıda başka söylüyor… Rumlar resmi olarak hiçbir NATO toplantısına, yemeğine katılamaz. Gayrı resmi toplantı ve yemeklerdeyse Türkiye’nin onayı ve rızası aranır. Erdoğan, neyin karşılığında bu yemeğe rıza gösterdi? Neyin karşılığında bu samimi fotoğrafları verebildi? Milletimizin bunları öğrenmesi de elbette hakkıdır. Yoksa siz, her yüzünüze gülenin peşinden mi gidiyorsunuz?

    BU BORÇ VE FAİZLER JELİBON İLE ÖDENMİYOR: Dış borcumuzun milli gelire oranı, yüzde 57 civarında… Tarihimizde ilk kez iç borcun ileride ödenecek faizi, iç borcun anaparasını aştı. Bu borç ve faizler maalesef jelibon ile ödenmiyor. Milletin alın terinden, göz nurundan kesilen vergilerden ödeniyor.

    ASGARİ ÜCRETİ 6 BİN 775 LİRA YAPIN: Yıl başında asgari ücrete yapılan zam, daha şubat ayında açlık sınırının altına düştü. Buradan sesleniyoruz; milyonlarca emekçinin enflasyonla gasp ettiğiniz haklarını mutlaka telafi edin. Bugünkü açlık sınırı seviyesinin üzerine, sene başında vermeyi vadettiğiniz, ama saray mamulü enflasyona kaptırdığınız ek yüzde 6 zammı da verin. Asgari ücreti 6 bin 775 lira yapın.”

    Öztrak, basın mensuplarının sorularına da yanıt verdi.

    “ERDOĞAN’I RAKİP TAKIMIN SEYİRCİLERİ ALKIŞLIYOR”

    İktidar kanadının Türkiye’nin NATO’dan zaferle ayrıldığı yönünde açıklamalar yaptığı anımsatılan Öztrak, “Gerekçeleri konuşmamda açıkladım. Fırsat ayağımıza kadar gelmiş, Erdoğan dönüp kendi kalemize gol atmış, tabii ki rakip takımın seyircileri onu alkışlayacaklar. Önemli olan dışarıdakilerin değil, milletimizin dediğidir” dedi.

    “DEMİRBAĞ SENİ BU HALE DÜŞÜRENLERE OY VERME”

    Öztrak, AKP Elazığ Milletvekili Zühtü Demirbağ’ın “Danışmanlarıma borçlanmışım, maaşımı bekliyorum, milletvekili maaşıyla milletvekilliği yapılmaz, çok zor” açıklamasıyla ilgili soruya da “Daha birkaç ay önce millete ‘İki kilo et yemeyin, yarım kilo yiyin’ diye aklı veren milletvekili bugün çıkıp maaşının yetmediğini söylüyorsa durum vahimdir. Kendisine tavsiyemdir; sandık geliyor, gereğini yap, kendini ve seni bu hale düşürenlere oy verme” yanıtı verdi.

    “MİLLET MASASINDA KARARA BAĞLARLAR”

    Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu’nun Millet İttifakı’nın cumhurbaşkanı adayının altı masadaki liderlerden birinin olmasının doğru olacağına yönelik açıklamasının sorulması üzerine Öztrak, “Sayın Davutoğlu’nun düşüncelerine saygı duyuyoruz. Millet masasında altı partinin lideri bu konuyu karara bağlarlar” dedi.

  • İZMİR’DEKİ ÖĞRETMENEVİ YETERSİZLİĞİ TBMM GÜNDEMİNDE

    İZMİR’DEKİ ÖĞRETMENEVİ YETERSİZLİĞİ TBMM GÜNDEMİNDE

    CHP İzmir Milletvekili Özcan Purçu, İzmir’de yaşanan öğretmenevi yetersizliğini TBMM gündemine taşıdı. Purçu, Milli Eğitim Bakanı Mahmut Özer’e, “Milli Eğitim Bakanlığı’nın 2022 yılı bütçesinden İzmir için ayrılan pay nedir? Bu miktardan öğretmenevleri için harcama yapılmış mıdır? Harcama yapılan miktar nedir” diye sordu.

    Özcan Purçu, 55 bin eğitim çalışanının bulunduğu İzmir’in merkez ilçelerinde yaşanan öğretmenevi sıkıntısı ile ilgili Mahmut Özer’in yanıtlaması istemiyle TBMM’ye soru önergesi verdi. İzmir’de Konak Hasan Sağlam Öğretmenevi ile Bornova Öğretmenevi’nin depreme dayanıksız olduğu gerekçesiyle yıkıldığını, Karşıyaka Öğretmenevi’nin ise olgunlaştırma enstitüsüne dönüştürüldüğünü anımsatan Purçu, konuya ilişkin bugün yaptığı yazılı açıklamada şunları kaydetti:

    “Öğretmenevlerinin asli işlevi, eğitim çalışanları ve yakınlarının konaklama ihtiyaçlarını karşılamaktır. Bunun yanı sıra bir eğitim kurumu statüsü gereği, mesleki ve teknik ortaöğretim kurumlarındaki öğrencilere eğitsel olarak katkıda bulunması da bir fonksiyonudur. 55 bin eğitim çalışanının bulunduğu tahmin edilen kentin merkez ilçelerinde öğretmenevi kalmadığı bilgisi kamuoyuna yansımıştır. Özellikle İzmir’in merkez ilçelerini ilgilendiren bu sorunun iki yılı aşkın süredir devam ettiği bilinmektedir. Civar ilçelerde bulunan öğretmenevlerinin de kapasite yetersizliği nedeniyle ihtiyacı karşılamadığı ifade ediliyor. Geçmişte birçok eğitimciye hizmet veren alan, âtıl kalmış durumdadır.”

    “İZMİR İÇİN AYRILAN PAY NEDİR”

    Özcan Purçu, Bakan Özer’e şu soruları yöneltti:

    “İzmir ilinde kaç öğretmenevi aktif olarak faaliyet göstermektedir? Bunların ilçelere ve kapasitelerine göre dağılımı nedir?

    İzmir’de yeni açılması planlanan öğretmenevi sayısı nedir? Bunlara ilişkin olarak açılacakları yer, zaman, kapasite gibi detayları net olarak belirtiniz.

    Milli Eğitim Bakanlığı verilerine göre günümüz itibariyle görevde bulunan toplam öğretmen sayısı kaçtır?

    Milli Eğitim Bakanlığı verilerine göre, İzmir ilinde günümüz itibariyle görevde bulunan toplam öğretmen sayısı kaçtır?

    2017-2022 yılları arasında, her yıl için ayrı ayrı belirtilmek üzere Milli Eğitim Bakanlığı’nın her yılın genel bütçesinden aldığı pay nedir?

    Depreme dayanıksız oldukları gerekçesi ile yıkılan Konak Hasan Sağlam Öğretmenevi ile Bornova Öğretmenevi’nin yerlerine yapılacak olan öğretmenevlerine ilişkin olarak, açılacakları yer, zaman, kapasite gibi detayları net olarak belirtiniz.

    Olgunlaşma enstitüsüne dönüştürülen Karşıyaka Öğretmenevi’ne ilişkin olarak; açılacakları yer, zaman, kapasite gibi detayları net olarak belirtiniz. Karşıyaka Öğretmenevi’nin olgunlaşma enstitüsüne dönüştürülmesinin gerekçesi nedir?

    Milli Eğitim Bakanlığı’nın 2022 yılı bütçesinden İzmir için ayrılan pay nedir? Bu miktardan öğretmenevleri için harcama yapılmış mıdır? Harcama yapılan miktar nedir?

    Bakanlık olarak, bu gibi sorunların çözülmesi ve tekrarlanmaması adına, Milli Eğitim Bakanlığı’nın 2023 yılı bütçesinin öğretmenlerin ihtiyaçlarına göre düzenlenmesi ve öğretmenevlerine ayrılan payın artırılmasına yönelik bir planınız var mıdır?”

  • ERDOĞAN: “YUNANİSTAN İLE SAVAŞA GİRELİM, SAVAŞ YAPALIM BÖYLE BİR DERDİMİZ YOK”

    Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, “Yunanistan ile savaşa girelim, savaş yapalım böyle bir derdimiz yok. Ancak Yunanistan verdiği sözlerde durmuyor, sıkıntı burada. Kısa bir süre içinde 147 kere hava ihlali yaptılar. Şimdi biz eğer, komşuysak, dostsak, barış içinde yaşamak istiyorsak, bizim hava sahamızı 147 kere niye ihlal ediyorsunuz?” dedi.

    Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, bugün İstanbul’da; cuma namazını kıldığı Üsküdar’daki Hz. Ali Camisi’nin çıkışında gazetecilerin sorularını yanıtladı. Erdoğan özetle şunları söyledi:

    “DAVETE ‘EVET’ DEMİŞ OLDUK: NATO Zirvesi, ülkemizin terörle mücadele bunun yanında diğer NATO ülkeleriyle olan birlikteliği ve tabii son olarak önümüze getirilen İsveç, Finlandiya üyeliği konusu… Bunu bazıları üyelik olarak ifade ediyorlar. Ancak bu bir davet sürecidir ve bizler bu davete ‘evet’ demiş olduk. Bu davetin bazı şartları var, bu şartlarımızı sözleşmenin içerisine yerleştirdik. Bu sözleşme ile birlikte NATO Zirvesi’ne gittiğimizde dörtlü görüşme gerçekleştirdik. Bir gün önce de görevli arkadaşlarımız bu çalışmaları yaptılar. Liderler olarak yaptığımız görüşmeden sonra dedik ki, ‘bu arkadaşlarımızı bir görüşme devam etsinler.’ Tekrar görüşme yaptılar. Bu görüşmeden sonra bizler bu sözleşmenin içine girmesi gereken teröre ve teröristlere yönelik şartlarımızı koyduk. Bu şartlar kabul edildi.

    BİRAZ YAN ÇİZMEYE KALKTILAR: Neydi bu şartlar? Bugüne kadar Avrupa Birliği bu işi hep, PKK ile geçiştirdi. Biz ise, ‘hayır’ dedik, artık bu PKK ile kabul edilebilecek terör mücadelesi değildir. Şimdi buraya PYD, YPG ve FETÖ terör örgütlerini de bu sözleşmenin içerisine yerleştirmemiz gerekiyor. Tabii biraz, böyle yan çizmeye filan kalktılar. Kendilerine dedik ki, ‘bu bizim kırmızı çizgimizdir, bunu kabul etmeyecek olursanız, buradan kesinlikle bu anlaşmaya ‘evet’ diyemeyiz bu şekilde dönersiniz.’ Sonra tekrar görüşmeler devam etti, sonunda kabul ettiler.

    ORADAKİ MÜCADELEMİZİN ZAFERLE NETİCELENMESİ OLDU: Bunun yazılı metne girmiş olması, bir NATO sözleşmesinin, mutabakat zaptının içerisine, özellikle PKK’nın dışında; YPG, PYD, FETÖ terör örgütü olarak bunun yerleşmiş olması bizim bu süreçten nasıl bir başarıyla çıktığımızın en güzel ifadesidir. Onun için de uluslararası camiada etkinliği olan dergiler, bunu bu şekilde kayda geçmiş oldular. İşin gerçeği de budur. NATO Zirvesi’nde de sesli değil ama görüntülü olarak da terörle mücadelemizi, terör gösterilerini de Avrupa’nın değişik ülkelerindeki bu terör örgütlerinin gösterilerini de orada yayına geçirdik. NATO ülkeleri de bunları görüntülü olarak seyretme imkânı buldular. Bütün bunlar; dağıttığımız belgelerle, flash belleklerle; onlara, ‘alın, bakın, görün’ dedik. Bu bakımdan oradaki mücadelemizin zaferle neticelenmesi oldu.

    “YUNANİSTAN İLE SAVAŞA GİRELİM, SAVAŞ YAPALIM BÖYLE BİR DERDİMİZ YOK: Yunanistan ile savaşa girelim, savaş yapalım böyle bir derdimiz yok. Ancak Yunanistan verdiği sözlerde durmuyor, sıkıntı burada. Kısa bir süre içinde 147 kere hava ihlali yaptılar. Şimdi biz eğer, komşuysak, dostsak, barış içinde yaşamak istiyorsak, bizim hava sahamızı 147 kere niye ihlal ediyorsunuz. Bize düşen nedir? Benim hava kuvvetlerim de gerekli olan görüntüyü, görselliği verecektir. Hava kuvvetlerimizin yaptığı budur. Yapmazsa vatandaşlarım ne der? Silahlı kuvvetlerimiz nerede demez mi? Silahlı kuvvetlerimiz görevini yapmaktadır. Bu ihlaller devam edecek olursa bize düşen görevi yerine getirmeye devam ederiz. Miçotakis hakkı teslim etmiştir diyeyim ama birçok liderler, kim sufle etmiştir; bizi barıştırmak için çok gayret sarf ettiler. Dedik ki şu an böyle bir şey düşünmüyoruz. Gelecekte şartlar neyi getirir neyi götürür değerlendirmesini yaparız

    ZELENSKY VE PUTİN İLE GÖRÜŞMELERİ YAPIP; BUĞDAY, ARPA, YULAF, AYÇİÇEK YAĞI OLMAK ÜZERE MAĞDURİYET ÇEKEN ÜLKELERE GÖNDEREBİLİRİZ: (Küresel gıda krizi, Putin ve Zelensky ile görüşme): Arkadaşlarımız Putin ve Zelensky ile görüşmelerini yapacaklar. Bu görüşmeler neticesinde de Zelensky ve Putin ile görüşmeleri yapıp, bizim üzerimizden buğday, arpa, yulaf, ayçiçek yağı olmak üzere mağduriyet çeken ülkelere gönderebiliriz. Silolarımız iyi konumda. Bu işin sıkıntısını çeken ülkelere buradan aracı olmak suretiyle gönderebiliriz. 20 civarında gemimiz oralarda. Her an oradan hareket etmeye hazır durumdalar. Görüştükten sonra, inşallah onların vereceği olumlu cevapla adımı atacağız

    KASTAMONU, SİNOP, ZONGULDAK, KARABÜK BARTIN, DÜZCE, SAKARYA, YEDİ ŞEHRİMİZ BÖYLE BİR SIKINTIYI YAŞIYORLAR: Bu konu ile ilgili olarak son dönemlerde hakikaten afetlerle felaketlerle karşı karşıyayız. Bakan arkadaşlarımızı tüm kurum kuruluşlarımız afetler karşısında, yangınlar sel afetleri karşısında yoğun bir çalışma ile kısa zamanda bunların üstesinden geldik geliyoruz. Kastamonu, Sinop, Zonguldak, Karabük Bartın, Düzce, Sakarya, yedi şehrimiz böyle bir sıkıntıyı yaşıyorlar. Bunların da üstesinden geldik geliyoruz. Yoğun bir şekilde kurumlarımız buradaki çalışmaları devam ettiriyor. Artvin Kemalpaşa’da heyelan sebebiyle bir tırımız kayaların altında kaldı bir vatandaşımız orada rahmetli oldu, iki yaralımız var. Orada da yine ilgili kurumlarımız çalışmaların sürdürüyor. Keçiören’deki olay ayrı bir afet. Afetleri sıfırlamak mümkün değil.”

  • İZMİR’DE SAĞLIKÇILARDAN BAKAN KOCA’YA BOL SIFIRLI KARNE VE 200 CEZA PUANI

    İZMİR’DE SAĞLIKÇILARDAN BAKAN KOCA’YA BOL SIFIRLI KARNE VE 200 CEZA PUANI

    KERİM UĞUR

    İzmir’de sağlık çalışanları, ‘Aile Hekimliği Sözleşme ve Ödeme Yönetmeliği’ne tepki amacıyla başlattıkları iş bırakma eyleminin ikinci gününde İl Sağlık Müdürlüğü önünde basın açıklaması yaptı. İş güvencelerinin ortadan kalktığını ve yoksulluk sınırının altında çalışmaya zorlandıklarını savunan sağlık çalışanları, tepki gösterdikleri yönetmelik kapsamında Sağlık Bakanı Fahrettin Koca’ya 200 ceza puanı verdi. Sağlık çalışanları, “eşit, nitelikli, ücretsiz sağlıklı hizmeti” ve “sağlık kurumlarının fiziki donanımını düzeltme” gibi kriterler yönünden Bakan Koca’nın karnesinin sıfırlarla dolu olduğunu söyledi.

    İzmir’de, ‘Aile Hekimliği Sözleşme ve Ödeme Yönetmeliği’ne tepki amacıyla başlattıkları iş bırakma eylemi ikinci gününe giren sağlık çalışanları, Konak’taki İl Sağlık Müdürlüğü önünde basın açıklaması yaptı.

    Açıklamaya, İzmir Aile Hekimliği Derneği (İZAHED), Aile Hekimleri Sendikası (AHESEN), Birinci Basamak Birlik ve Dayanışma Sendikası (BDS), Genel Sağlık-İş, İzmir Aile Sağlığı Çalışanları Derneği (İZASED), İzmir Tabip Odası, Sağlık ve Sosyal Hizmet Çalışanları Sendikası (SES) ve Hekimler Birliği Sendikası İzmir Şubesi destek verdi.

    “Sağlıkta ticaret ölüm demektir”, “Gün gelecek, devran dönecek, şiddete göz yuman hesap verecek”, “Birleşe birleşe kazanacağız” sloganları atan sağlık çalışanları adına ortak açıklamayı, İZAHED Başkanı Muteber Çolak okudu.

    “BİZİM YERİMİZE SOSYAL MEDYA FENOMENLERİ İLE GÖRÜŞÜYOR”

    Söz konusu yönetmeliğin bir yıl önce yürürlüğe girdiğini, tepkilerinin Sağlık Bakanlığı’nca dikkate alınmadığını aktaran Çolak, “Duymayan kulaklara, görmeyen gözlere, bu ceza yönetmeliğini kabul etmediğimizi anlatmaya çalıştık. Geldiğimiz noktada sorunun çözümü için mücadeleye devam ediyoruz. Fakat ne yazık ki bakanlık bizi duymuyor. Alanı temsil eden TTB, AHEF, sendikalarımızla görüşmek yerine sosyal medya fenomenleri ile görüşmeyi tercih ediyor” dedi.

    “ZAMLAR YÜZÜNDEN AİLE SAĞLIĞI MERKEZİ GİDERLERİNİ KARŞILAYAMIYORUZ”

    Çolak, pandemi nedeniyle birçok sağlık çalışanının hayatını kaybetmesine karşın, Covid-19’un meslek hastalığı sayılması taleplerinin bir türlü kabul edilmediğini belirterek şunları söyledi:

    “Bütün dünyada sağlık çalışanlarına minnet duyulurken bizler özlük haklarımızı kaybettik. Ceza yönetmeliği ile söz hakkımız kısıtlandı. ‘Hastalık yönetim platformu’ diye, yapılması mümkün olmayan uygulamalarla negatif performans ile tehdit edildik. Keyfi sözleşme fesihleri ile iş güvencemiz ortadan kalktı. İstanbul, Tekirdağ, Hakkari ve Mersin’de arkadaşlarımız, bu yönetmeliğin infaz komisyonları ile işten atıldılar. Direndik ve kazandık, işlerine geri döndüler. Yıllık izinlerimizi kullanırken maaşımızdan kesildi. Hastalandık, ameliyat olduk, istirahatli iken maaşımızdan kesildi. Ülkede artan enflasyonla birlikte ücretlerimiz yoksulluk sınırının altında kaldı. Artan fiyatlara rağmen cari gidere yapılan zamlar yetersiz kaldı. Aile sağlığı merkezi (ASM) kiraları, elektrik faturaları, ısınma giderleri, sarf malzemeleri dahil kullandığımız bütün malzemelere gelen zamlarla artık ASM giderlerini karşılamamız imkansız hale geldi. İzmir’de bile her beş aile hekiminden biri tek başına hemşiresiz çalıştı, çalışıyor. Hastanelerde hekimler, 5 dakikada bir hasta bakmaya zorlanıyor. Yeni yapılan yasal düzenleme hiçbir soruna çözüm olmadı.”

    “HEKİMLER, BAKANLIK BÜRAKRATLARININ İNSAFINA TERK EDİLDİ”

    Hastanelerde halen mobbingin devam ettiğini belirten Çolak, şöyle konuştu:

    “Düşük ücretlerle ve kötü çalışma koşulları nedeniyle birçok meslektaşımız, başka ülkelere gitmeyi çözüm olarak görüyor. Asistan hekimler zor durumda. 36 saat süren uzun nöbetler devam ediyor. Son uzmanlık sınavında, plansız bir şekilde asistan kadroları artırıldı. Bunun sonuçlarından endişeliyiz. Sağlıkta şiddet bütün hızıyla devam ediyor. Şiddete karşı bakanlık, bizden çok, ne yazık ki şiddet uygulayanların yanında duruyor. Malpraktis ile ilgili getirdikleri düzenleme ile hekim, bakanlık bürokratlarının insafına terk edilmiş durumda. Bütün bu yaşadığımız sorunlar, ülkede 20 yıldır uygulanan sağlık politikalarının sonucu. Sağlıkta dönüşüm programı ile sağlık sistemini özelleştirmek ve bizleri de ucuz iş gücü haline getirmek istiyorlar ve kısmen de başardılar. Vatandaşın sağlık alanında yaşadığı sorunların nedeni biz değiliz. Fakat sorumlu olarak bizler işaret ediliyoruz.”

    “GELECEK KAYGISI TAŞIMADAN ÇALIŞMAK İSTİYORUZ”

    Çolak, ‘ceza yönetmeliği’ iptal edilene kadar mücadeleye devam edeceklerini vurgularken “Keyfi sözleşme fesihleri yaşamak istemiyoruz. Söz hakkımızı istiyoruz. Etkin bir şiddet yasasının çıkmasını istiyoruz. Bu hiperenflasyon ortamında cari gider ödemelerine yapılacak artışın çözüm olmayacağını biliyoruz. Aile hekimlerinin ve hastanede çalışan hekim arkadaşlarımızın, asistan hekimlerin, hemşirelerin, laborantların, radyoloji teknikerlerinin ve sayamadığımız 39 branş olmak üzere bütün sağlık emekçilerinin emeğinin karşılığını almasını istiyoruz.

    Gelecek kaygısı taşımadan çalışmak istiyoruz. Bütün enerjimizi işimize ayırmak istiyoruz. Sorunlar çözülene kadar mücadeleye devam edeceğiz” dedi.

    BAKAN KOCA’YA BOL SIFIRLI KARNE VE 200 CEZA PUANI

    Sağlık çalışanları, basın açıklamasının ardından Sağlık Bakanı Fahrettin Koca’ya karne verdi. “Eşit, nitelikli, ücretsiz sağlıklı hizmeti” ve “sağlık kurumlarının fiziki donanımını düzeltme” gibi birçok madde sıralayan sağlık çalışanları, daha sonra hep bir ağızdan “sıfır” diye bağırdı. Bakan Koca’ya tüm kriterlerden ‘sıfır’ verdiklerini belirten sağlık çalışanları, “Sağlık Bakanı’nın bu notlarla sınıf geçeceğini düşünmüyoruz” dedi.

    Sağlık çalışanları, tepki gösterdikleri yönetmelik kapsamında da Bakan Koca’nın sözleşme feshi gerektiren 200 ceza puanını hak ettiğini dile getirdi.

    Sağlıkçılar, İzmir İl Sağlık Müdürlüğü’nün de haksız soruşturmalar, haksız ve hukuksuz maaş kesintisi, anayasal sendikal hakları engellemek gibi keyfi idari uygulamaları nedeniyle 200 ceza puanı ile değerlendirilmesini istedi.

  • SERVET ÜNSAL: “ACI HALA YÜREKLERİMİZDE ÇÜNKÜ FAİLLER CEZASIZ KALDI”

    CHP Ankara Milletvekili Servet Ünsal, Sivas Katliamı’nın yıl dönümü nedeniyle “Acı hala yüreklerimizde. Çünkü adalet sağlanmadı. Çünkü asıl failler cezasız kaldı. Düşünün hala Ankara Ağır Ceza Mahkemesi’nde Sivas Davası devam ediyor. Gerçek sorunlar zaten hiç ortaya çıkarılmadı. Göstermelik birkaç kişi cezalandırıldı” dedi.

    CHP Ankara Milletvekili Servet Ünsal, İstanbul Milletvekili Ali Şeker ve Bursa Milletvekili Orhan Sarıbal’la birlikte TBMM’de basın toplantısı düzenledi. 2 Temmuz Sivas Katliamı’nda yaşamını yitirenleri rahmetle andığını belirten Ünsal, şöyle konuştu:

    “Türkiye’deki yaşanan en büyük acılardan biri Sivas katliamı, 93 yılı 2 Temmuz. Orada acı hala yüreklerimizde. Çünkü adalet sağlanmadı. Çünkü asıl failler cezasız kaldı. Düşünün hala Ankara Ağır Ceza Mahkemesi’nde Sivas Davası devam ediyor. Düşünebiliyor musunuz? Niye devam ediyor? Üç tane sanık devlet desteğiyle o dönemki yandaşların desteğiyle, yurt dışına kaçırıldı. Bu kaçan kişilerin davalarından dolayı mahkemeler devam ediyor. Gerçek sorunlar zaten hiç ortaya çıkarılmadı. Göstermelik birkaç kişi cezalandırıldı” dedi.

    “VİCDANLARIMIZDAKİ ACI HİÇ GİTMEDİ”

    O kararın verildiği gün Ankara Ağır Ceza Mahkemesi’nde olduğunu söyleyen Ünsal, “Sanıklar sandalyeleri söktüler. Hakimler kürsünün altına girdi. 29 yıl önceki bu olayın mahkemesinde, sandalyeler söküldü ve o sanıklar tarafından hâkimleri, savcıları kürsünün altına soktular. ‘Tahrik var’ denildi. Tansu Çiller döneminde. Utanmadan bu sözlerin söylendiği yöneticileri gördük. Daha sonra Yargıtay’ca bozuldu. Tekrar yargılamalar oldu ama vicdanlarımızdaki acı hiç gitmedi” dedi.

    Ünsal, yarın Sivas’ta anmaya katılacaklarını da aktardı.

    “ÜLKEMİZDE VERİLER GİZLENİYOR”

    Ünsal, COVİD vakaları ve önlemlere ilişkin de değerlendirme yaptı. COVİD-19 salgınının devam ettiğini ancak önlemlerin bırakıldığını söyleyen Ünsal, “Turizmi, parayı düşünen AK Parti iktidarı COVİD’in bittiğini söyledi. COVİD bitmedi. Yeni ölüm sayılarını bildiren TÜİK yok. Zaten iki tane büyük yalancı kurumumuz var; TÜİK ve Merkez Bankası. Özellikle yeni vaka ve ölüm sayısını bildirmeyen TÜİK’i buradan uyarıyorum. Her sene mayıs ayında ölüm istatistikleri verilir ama vermediler. TÜİK ‘veriler gelmedi’ diyor. Doktor olarak söylüyorum. Önümüzde bilgisayar var, bir ölüm vakası oldu, her doktorun önünde bu olay var, ölüm vakası mı, biz raporlarınız bilgisayardan bir düğmeye bastığınızda devletin kurumlarına gider” diye konuştu.

    Yoğun bakımdaki hasta sayılarının 50 gün boyunca değişmediğini belirten Ünsal, “600 olan yoğun bakım sayısı bir günde uyarılar yoğunlaşınca 1400’e çıktı. Bu bizim sahtekâr yöneticilerin yaptığı bunlar. Ülkemizde veriler gizleniyor, testler yok” dedi.

     

  • Van’ın İpekyolu Belediyesinde “Halk Günü” toplantısı düzenlendi

    Van’ın İpekyolu Belediyesinde “Halk Günü” toplantısı düzenlendi

    Başkanlık makamı toplantı salonunda düzenlenen toplantıda İlçe Jandarma Komutanı, Belediye Başkan Yardımcıları ile Birim Müdürleri de hazır bulundu.

    Toplantı çerçevesinde bir değerlendirmede bulunan İpekyolu Kaymakamı ve Belediye Başkan Vekili İhsan Emre Aydın, “Hemşerilerimizi konuk ettik. Hizmetlerin planlanması ve uygulanması aşamasında vatandaş görüşünün öneminin bilinciyle yapılan toplantıda bugünde, vatandaşlarımızın sorunları ve istekleri dinlenerek, çözümler konusunda karşılıklı fikir alışverişinde bulunduk. ‘Halk Günü’ toplantısında, vatandaşlar sorunlarını bizzat iletebilmenin memnuniyetini de dile getirdiler. Her zaman vatandaş ve çözüm odaklı hizmet vermenin bilinciyle halk günü toplantılarımız devam edecek.” dedi.(İLKHA)