Kategori: Asayiş

  • BÜLENT KUŞOĞLU: “TÜRKİYE’NİN, EKONOMİSİNİN BU KADAR ZAYIF OLDUĞU BİR DÖNEMDE BAŞKA ÜLKELERE BOYUN EĞMEMESİ MÜMKÜN DEĞİL”

    CHP Genel Başkan Yardımcısı ve Ankara Milletvekili Bülent Kuşoğlu, Türkiye’nin ekonomik güçsüzlükten dolayı dış politikada da güçsüz kaldığını belirterek, “Bu, beka sorunudur, gittikçe buna doğru gidiyor… Türkiye’nin, ekonomisinin bu kadar zayıf olduğu bir dönemde Amerika’ya, Batı’ya ya da başka ülkelere boyun eğmemesi mümkün değil. Nasıl Rum kesiminin NATO’ya gelişlerini, İsveç ve Finlandiya’yı veto edemediysek birçok konuda sıkıntıya gireriz” dedi.

    CHP Genel Başkan Yardımcısı ve Ankara Milletvekili Bülent Kuşoğlu, dün TBMM Genel Kurulu’nda kabul edilen ‘Devlet Memurları Kanunu ile Bazı Kanunlarda Ve 375 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunu Teklifi’nin görüşmelerinde konuştu.

    “EKONOMİ GİTTİKÇE KÖTÜYE GİDİYOR”

    Kuşoğlu, “Ekonomi gittikçe kötüye gidiyor, sıkıntılar çok çok fazla, ülke ekonomisi iyi değil. Çok önemli bir veridir dış ticaret verileri. Geçen sene ilk beş ayda 18 milyar dolar dış ticaret açığı vermişiz. Bu sene 43 milyar doları geçmiş. Başka bir rakama bile gerek yok. Bakın, 18 milyar dolar, 43 milyar dolar; çok büyük bir artış var, yüzde 136’lık bir artış var. Diğer ekonomi verileri, makro büyüklükler zaten sıkıntılı” dedi.

    Geçen yıl yıl eylül ayında politika faizinin ve enflasyonun yüzde 19 olduğunu anımsatan Kuşoğlu, “Tutuldu, durup dururken bir politika değişikliğine gidildi; ‘ihracatı artıracağız, cari fazla vereceğiz’ dendi. ‘Faizler düşürülecek, şimdiye kadar yaptıklarımız yanlışmış’ denildi. Birdenbire faizler, gösterge faizleri düşürüldü, beş ayda ve enflasyon da patlatıldı. Şimdi gelinen noktada da ne kadar sıkıntılı olduğumuzu görüyorsunuz” diye konuştu.

    “BU BEKA SORUNUDUR, GİTTİKÇE BUNA DOĞRU GİDİYOR”

    Türkiye’nin ekonomik güçsüzlükten dolayı dış politikada da güçsüz kaldığını belirten Kuşoğlu, “Bu, beka sorunudur, gittikçe buna doğru gidiyor. Bunları anlamak, görmek, buna göre tedbir almak lazım. Bunlar bizim sorumluluğumuzdur, dördüncü yılımızda bu değerlendirmeyi yapmak zorundayız… Dünya ekonomisi farklı bir dönemde, yeniden düzenleniyor. Rusya’yı bile Batı, Amerika Birleşik Devletleri büküp yanına almak isterken, Türkiye’nin ekonomisinin bu kadar zayıf olduğu bir dönemde Amerika’ya, Batı’ya ya da başka ülkelere boyun eğmemesi mümkün değil. Biraz önce söylediğim örneklerde olduğu gibi her konuda boyun eğmek zorunda kalırız. Nasıl Rum kesiminin NATO’ya gelişlerini veto edemediysek, buna benzer, nasıl İsveç ve Finlandiya’yı veto edemediysek birçok konuda sıkıntıya gireriz; böyle görünüyor. Ekonominin bir an önce düzelmesi lazım” dedi.

     

     

     

  • İMAMOĞLU, BEZİRCİ’Yİ MEZARI BAŞINDA ANDI: “KATLİAMLARA ZEMİN OLUŞTURAN ANLAYIŞTAN BU MİLLETİ ALLAH KORUSUN”

    İMAMOĞLU, BEZİRCİ’Yİ MEZARI BAŞINDA ANDI: “KATLİAMLARA ZEMİN OLUŞTURAN ANLAYIŞTAN BU MİLLETİ ALLAH KORUSUN”

    İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu, 2 Temmuz 1993 Sivas katliamında yaşamını yitiren Asım Bezirci’yi mezarı başında andı. İmamoğlu “Asım Bezirci’nin nezdinde, bütün katledilen insanlarımızı rahmetle anıyoruz. Bu tür katliamlara ve davranışlara vesile olan anlayışların zeminini oluşturan bakış açılarının ve bizzat eylemin içinde olan insanların varlığından, gerçekten bu milleti ve bu vatanı Allah korusun” dedi.

    İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu, Madımak Otel’de 32 aydınla birlikte katledilen yazar, eleştirmen, şair ve çevirmen Asım Bezirci’nin Zincirlikuyu Mezarlığı’ndaki kabrini ziyaret etti. CHP milletvekili Turan Aydoğan, Kadıköy Belediye Başkanı Şerdil Dara Odabaşı ve İBB Genel Sekreter Yardımcısı Mahir Polat da İmamoğlu’na eşlik etti.

    İmamoğlu, kabri başında dua ettiği Bezirci’yi, şu sözlerle andı:

    “Bugün Asım Bezirci’nin mezarını ziyaret ederken, aslında katledilen 33 güzel insanın, iyi insanımızın, vatandaşımızın, canlarımızın huzurundaymış hissiyle buradayız. Asım Bezirci’nin nezdinde, bütün katledilen insanlarımızı rahmetle anıyoruz. Ruhları şad olsun. Ne yazık ki tarihimizde, hepimizi çok derin üzen ve acısı hiçbir zaman dinmeyecek olan, ama aynı zamanda geleceğe doğru bakışımızda da en büyük duanın, ‘Milletimiz ve vatanımız böyle bir acıyı, böyle bir anı hiçbir zaman yaşamasın’ temennisiyle, duasıyla hareket etmemiz gerekir. Bu tür katliamlara ve davranışlara vesile olan anlayışların zeminini oluşturan bakış açılarının ve bizzat eylemin içinde olan insanların varlığından, gerçekten bu milleti ve bu vatanı Allah korusun. O dualarla ben şahsen bugün buradayım. Hem milletvekilimiz hem Kadıköy Belediye Başkanımızla bir arada rahmetle anıyoruz, minnetle anıyoruz. Kabrine dua ediyoruz. Üzüntülüyüz elbette. Çok iyi dost Rıfat Ilgaz’la yan yana yatıyorlar. Rıfat Ilgaz’ı yazan ve onunla çok iyi dost olan birisiydi Asım Bezirci. Allah rahmet etsin. Mekanı cennet olsun.”

     

  • İBRAHİM ÇANAKCI’DAN ASGARİ ÜCRET ZAMMINA TEPKİ: “HAYAL KIRIKLIĞI YARATMIŞ, DAĞ FARE BİLE DOĞURMAMIŞTIR”

    MAHİR BAĞIŞ 

    Demokrasi ve Atalım (DEVA) Partisi Ekonomi ve Finans Politikaları Başkanı İbrahim Çanakcı, asgari ücrete yapılan zamla ilgili “Asgari ücret artışı çok yetersizdir. Bir hayal kırıklığı yaratmıştır. Dağ fare bile doğurmamıştır… Bu hükümet, enflasyonu düşüremedikçe, kontrol edemedikçe böyle arkadan, geriden gelen hem de çok yetersiz artışlarla çalışanları hayat pahalılığına ve enflasyona karşı koruyamaz. Bu hükümetin bunu yapabilecek herhangi bir imkanı da gücü de yol haritası da bulunmamaktadır” dedi.

    Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan; Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Vedat Bilgin, Türkiye İşverenleri Sendikaları Konfederasyonu (TİSK) Başkanı Özgür Burak Akkol ve Türkiye İşçi Sendikaları Konfederasyonu (TÜRK-İŞ) Başkanı Ergün Atalay’la birlikte İstanbul’da Dolmabahçe Çalışma Ofisi’nde milyonlarca emekçiyi ilgilendiren yeni asgari ücreti dün açıkladı.

    Erdoğan, “Asgari ücrete temmuz ayından geçerli olmak üzere yüzde 25 oranında bir ara artış yapıyoruz. Buna göre yeni asgari ücret, net 5 bin 500 TL olacaktır” dedi. Daha sonra Bakan Bilgin’in uyarısı üzerine sehven oranı yüzde 25 olarak söylediğini, aslında yüzde 30 olduğunu ifade etti. Karar Resmi Gazete’nin mükerrer sayısında dün akşam yayınlanarak 1 Temmuz itibariyle yürürlüğe girdi.

    DEVA Partisi Ekonomi ve Finans Politikaları Başkanı İbrahim Çanakcı, yeni asgari ücreti ANKA Haber Ajansı’na değerlendirdi. Çanakcı, şöyle konuştu:

    “İŞÇİLERİMİZİN HAYAT PAHALILIĞINA, ENFLASYONA KARŞI EZDİRİLDİĞİ ÇOK AÇIK”

    “Hükümet, asgari ücrete yüzde 30 zam yaptığını açıkladı. Asgari ücreti 5 bin 500 TL olarak belirledi. Bu artışla beraber, geçen yıla göre asgari ücretteki artış yüzde 94,6 olarak gerçekleşti. Hükümet bunu cömert bir artış, bir lütuf olarak sunuyor. Ancak hayat pahalılığına ilişkin tüm göstergelere baktığımızda işçilerimizin, çalışanlarımızın hayat pahalılığına, enflasyona karşı ezdirildiği çok açık. 

    “ASGARİ ÜCRET, AÇLIK SINIRINDAKİ ARTIŞIN 30 PUAN ALTINDA”

    Yıllık artış, açlık sınırını baz aldığımızda yüzde 123, yani, asgari ücret yaklaşık açlık sınırındaki artışın 30 puan altında. Yine makyajlı TÜİK rakamlarına göre bile dar gelirlilerin, sabit gelirlilerin yıllık enflasyonu yüzde 135 civarında. Bu rakamı baz aldığımızda asgari ücretteki artış yine bu artışın 40 puan altında. Yıllık bağımsız enflasyon hesaplamalarına baktığımızda yıllık enflasyon yüzde 165 civarında. Bunu baz aldığımızda da asgari ücretteki artış bunun yaklaşık 70 puan altında.” 

    “BİR AİLEDE İKİ KİŞİ ÇALIŞSA BİLE YOKSULLUK SINIRININ YARISI DÜZEYİNDE GELİR ELDE EDEBİLİYOR”

    Yeni belirlenen asgari ücretin, açlık sınırının 851 TL altında kaldığını belirten Çanakçı, şunları söyledi: 

    “Bu açlık sınırı da bu düzeyde kalmayacak. Önümüzde ay ve daha sonraki aylarda açlık sınırı her ay artmaya devam edecek. Yapılan bu asgari ücret ayarlamasının herhangi bir derde deva artış olmadığı çok açık. Benzer şekilde yoksulluk sınırına baktığımız zaman, açıklanan asgari ücret, yoksulluk sınırının yaklaşık dörtte biri. Bir ailede iki kişi çalışsa bile ancak yoksulluk sınırının yarısı düzeyinde bir gelir elde edebiliyor.” 

    “BİR HAYAL KIRIKLIĞI YARATMIŞTIR, DAĞ FARE BİLE DOĞURMAMIŞTIR”

    Çanakcı, Türkiye İşçi Sendikaları Konderasyonu’nun (TÜRK-İŞ) hesaplarına göre bekar bir kişinin aylık yaşam maliyetinin 8 bin 313 TL olduğunu belirtirken, “Asgari ücret, bu seviyenin 2 bin 813 TL altında. Hangi ölçüyü alırsanız alın, hangi parametreyi alırsanız alın, asgari ücret artışı çok yetersizdir. Bir hayal kırıklığı yaratmıştır. Dağ fare bile doğurmamıştır. Yine çalışanlarımız, ücretliler, enflasyon karşısında ezdirilmiştir. Yapılan ayarlama bu yılın ilk yarısındaki hayat pahalılığındaki artışı telafi etmenin çok uzağındadır. Önümüzdeki aylarda enflasyondaki yükselmenin devam edeceği dikkate alınırsa bu artışın çok daha yetersiz olduğu net bir şekilde görülecektir” dedi. 

    “BU HÜKÜMET, ÇALIŞANLARI HAYAT PAHALILIĞINA VE ENFLASYONA KARŞI KORUYAMAZ”

    Çanakcı, “Bu hükümet, enflasyonu düşüremedikçe, kontrol edemedikçe böyle arkadan, geriden gelen hem de çok yetersiz artışlarla çalışanları hayat pahalılığına ve enflasyona karşı koruyamaz. Bu hükümetin bunu yapabilecek herhangi bir imkanı da gücü de yol haritası da bulunmamaktadır” sözleriyle iktidarı eleştirdi. 

    “MAKYAJLI TÜİK RAKAMLARI…”

    Çanakcı, “Asgari ücret düzenlemesi tam bir hayal kırıklığı olmuştur. Önümüzdeki günlerde memur ve emekli maaşları ile ilgili de enflasyon farkları açıklanacaktır. Burada da yaklaşık yüzde 40 civarında bir ayarlama yapacaktır hükümet. Ama biraz önce bahsettiğim parametreler çerçevesinde bunun ne kadar yetersiz olduğu çok açıktır. Makyajlı TÜİK rakamlarını baz alarak bir maaş, ücret düzenlemesi çalışanları, emeklileri enflasyona, hayat pahalılığına karşı ezdirmekten öte anlam taşımamaktadır” diye konuştu. 

     

     

  • İMAMOĞLU: İSTANBUL VE TÜRKİYE, ZENGİNLİĞİ HAK EDİYOR; YOKSULLUĞU DEĞİL

    İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin (İBB) İstanbullu üreticilere ücretsiz dağıttığı fideler, meyve ve sebzelerini bu yıl da vermeye başladı. Köylülerle birlikte çilek, domates, salatalık, biber ve fasulye hasadı yapan İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu, “Bu ülke, gerçekten zenginliği hak ediyor. İstanbul, dünyanın göz bebeği. Hele hele İstanbul, en zenginliği hak ediyor. Yoksulluk sınırının konuşulduğu, açlığı konuştuğumuz bir ortamı asla ve asla hak etmiyor” dedi.

    İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu, 2020 yılından bu yana İstanbullu çiftçilere verdikleri ücretsiz fide desteğinin meyvelerini, yine hemşerisi üreticilerle birlikte toplamaya devam ediyor.

    Bu yılın ‘hasat etkinliği’ için Sarıyer’in seralarıyla ünlü köyü Gümüşdere’yi seçen İmamoğlu, ilk olarak çilek üreticisi Ebru-Ferit Berber çiftinin tarlasına, Sarıyer Belediye Başkanı Şükrü Genç ile birlikte konuk oldu.

    Ebru Berber ve kendisi gibi üretici olan ablası Funda Demircan ile birlikte çilek toplayan İmamoğlu, hasat etkinliğini Saniye-Birol Berber çiftinin serasında devam ettirdi. Dalından topladığı taze domates, salatalık ve biberleri sepete dolduran İmamoğlu, köy halkıyla da futbol sahasına kurulan etkinlik çadırında buluştu.

    İmamoğlu, sözlerine, 2 Temmuz 1993’te Sivas’ta yaşanan katliamda hayatını kaybeden aydınları anarak başladı. İmamoğlu’nun konuşmasının satır başları şöyle:

    “HEPİMİZİN YÜREĞİNE BİR ACI YAŞATMIŞTIR: 2 Temmuz, hepimizin yüreğine bir acı yaşatmıştır. Sivas’ta katledilen insanlarımız oldu. Tarih boyunca hiç yaşamak istemeyeceğimiz bir an yaşatıldı ve orada güzel insanlar, güzel duyguları olan insanlar katledildi. Orada hayatını kaybeden, yaşamını kaybeden tüm canlarımıza rahmet diliyorum. Mekanları cennet olsun. Ülkemizi ve milletimizi birbirinden ayrıştıracak, birbirinden uzaklaştıracak, birbirinden kutuplaştıracak her akla karşı bir arada, dimdik durmalıyız. Bu milletin birliği, beraberliği, dirliği çok kıymetlidir.

    VATANDAŞLARIMIZIN HER BİRİSİ, DEĞERLERİYLE BİZİM BAŞIMIZIN TACIDIR: Bahçede, beyefendi ve bir genç hanımefendi üretiyor. Her ikisinin de anneleri orada. Bir tarafı Selanik göçmeni, bir tarafı Karadeniz göçmeni. Pırıl pırıl evlatlarıyla yaşama devam ediyorlar. Yan komşuları Doğu, Güneydoğu Anadolu’dan gelmiş. Öbür taraftaki İç Anadolu’dan gelmiş. Herkes bu ülkenin asli, kıymetli vatandaşıdır. Onları candan kucaklayacağız, yürekten kucaklayacağız. Hiçbirisinin birinden daha fazlalığı, daha değerli bir özelliği yoktur. Hepsi değerlidir. Her birisi, değerleriyle bizim başımızın tacıdır. Bu duygularla, bu acı anımızı elbette paylaşmak, bir daha yaşamamak adına paylaşmak, bir daha asla ve asla böyle bir süreci ülkemizin hiçbir yerinde, dünyada dahi yaşanmamasını dilemek, bizim elbette ki boynumuzun borcudur.

    ŞURAYA BAKTIĞIMDA, YÜREĞİMDE GELECEĞE UMUT BESLENİYOR: Türkiye tarımda, sanayide, bilimde, teknolojide ve diğer alanlarda üreten bir konuma gelmesi gerekiyor ve çocuklarımıza, gençlerimize bu memleketin o bereketli tarafını gösterip, onların hayat boyu, 7/24 meşgul olacakları, üretecekleri bir vatan, bir cennet vatan hediye etmeliyiz; sorunlarıyla, problemleriyle, fiyat artışlarıyla, ekonomik krizleriyle konuşulan değil. Bu ülke, şu anda var olduğu ortamı hak etmiyor. Bu ülke, gerçekten zenginliği hak ediyor. İstanbul, dünyanın göz bebeği. Hele hele İstanbul, en zenginliği hak ediyor. Milletçe zenginliği hak ediyor. Yoksulluk sınırının konuşulduğu, açlığı konuştuğumuz bir ortamı asla ve asla hak etmiyor. Önümde bulunan meyve, sebze kasalarına baktığımda, bereketin o güzel fışkırışını gördüğümde; yaşama umut, geleceğe umut benim yüreğimde besleniyor. Yani patlıcanında salatalığına, biberine, reyhanına, kabağına, kıvırcığına. Bu güzel bereketi topraklarımızda daim kılmalıyız. Bunun için çalışıyoruz. İstanbul her semtinin farklı tarımsal ürünleriyle anılır. Bu nedenle hasat etkinliklerini her yıl farklı ilçede yapıyoruz.  

    BETONUN SALDIRILARINA DİRENEN 170 MAHALLEMİZ VAR: İstanbul bu anlamda, yıllardır üreten bir yerken, ne yazık ki betona dayalı bir rant ekonomisi, bunun üstüne bindi ve gerçekten sorunlu bir hal aldı. Bugün bu betonun saldırılarına rağmen, aslında kırsal özelliği ağır basan 170 mahallemiz var hala İstanbul’da; direniyor. İşte buralarda bizim ana görevlerimizden birisi hem yeşil alanlarını korumak hem tarım alanlarını korumak hem de hayvancılığı geliştirmek, üreticimizi bu anlamda desteklemek. Türkiye’deki ekonomik süreç gerçekten çok zorlaştırıyor insanlarımızın hayatını. Üretmelerini zorlaştırıyor. Mazot, gübre, fide, tohum, yem olmak üzere art arda gelen zamlar, herkesin bu anlamda gerçekten belini büküyor. Diğer taraftan; kentlerde yaşayan yurttaşlarımızın da yoksulluğu, alışveriş yapabilme kapasitelerini darlaştırıyor. Artık meyve sebzeye, ne yazık ki uzaktan bakar hale geldi vatandaşlarımız. Geçen pazar geziyorum, kirazın kilosu 20-25 lira. Yani bu insanlarımız evine nasıl meyve götürecek, nasıl sebzesini götürecek? Bir yandan bunlara dönük tedbir almaya çalışıyoruz.

    GÖNÜL RAHATLIĞIYLA BİZE KURBANLARINIZI BAĞIŞLAYABİLİRSİNİZ: Bu tabloyu gördükten sonra, ‘Bizim mutlaka ve mutlaka bir şeyler yapmamız gerekiyor. Tarım konusunda daha önce yapılmamış çalışmaları hayata geçirmemiz gerekiyor’ dedik ve 2019’da göreve geldiğimiz an itibariyle, bu anlamda harekete geçtik. İBB’nin harabeye dönmüş seralarını, ‘fide serasına’ dönüştürerek, yeniden işlerlik kazandırdık. Tohumlarımızı İstanbul’un çiftçisinin ihtiyacına en uygun fideler haline dönüştürdük. Pandemi sürecinde başlattığımız ve bugüne ulaşan, tarımdan hayvancılığa, arıcılıktan balıkçılığa kadar farklı meslek gruplarına sağladığımız desteklerimiz var. Halk Süt ve Halk Ekmek üretimleri için gerekli ham maddeleri İstanbullu üreticilerden satın alıyoruz. Kurban Bayramı için de gönül rahatlığıyla bize kurbanlarınızı bağışlayabilirsiniz. Bilin ki İstanbul’da veren elin alan eli görmediği bir biçimde, ihtiyacı olan vatandaşlarımıza sizin kurbanlarınızı, hisselerinizi, en manevi biçimiyle ulaştırırız. Aramızda değerli iş adamlarımız var, görüyorum. Kurban bağışı meselesinde bizi yalnız bırakmayın diyorum.”

    Temelini atıp, yaklaşık 1,5 senede bitirdikleri dördüncü Halk Ekmek fabrikasına, kurumun kurucusu olan eski İstanbul Belediye Başkanı merhum Ahmet İsvan’ın adını vereceklerini açıklayan İmamoğlu, açılışı bu ay içerisinde CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun katılımıyla yapacaklarını söyledi.

    stanbul’un 39 ilçesine eşit hizmet prensibiyle çalıştıklarını vurgulayan İmamoğlu, konuşmasına şöyle devam etti: 

    “İLÇE BELEDİYE BAŞKANIYKEN, O DÖNEMİN BÜYÜKŞEHİR BELEDİYE BAŞKANLARINI BİR KEZ BİLE İLÇEMDE GÖRMEDİM: Ayrımcılık yapıyorlar sevgili hemşerilerim. Ben, 5 sene boyunca ilçe belediye başkanıyken, o dönemin Büyükşehir Belediye Başkanlarını bir kez bile ilçemde görmedim. Tek bir konuyu çözemedik. Yapamadık yani. İki kere iki dört. Allah şahit, biz ayırt etmiyoruz. Bakın Sarıyer’e nasıl hizmet ediyorsak, Silivri’ye de öyle hizmet ediyoruz. Pendik’e nasıl hizmet ediyorsak, Beşiktaş’a da öyle hizmet ediyoruz. Bakırköy’e nasıl hizmet ediyorsak, kulakları çınlasın Esenler’e de öyle hizmet ediyoruz. Şükrü Bey bana söylediğinde şok oldum. Gümüşdere’nin, Zekeriyaköy’ün, Bahçeköy’ün; buraların arıtması yok. Şok olduk. Bu bölgenin, bu havzanın arıtması yok. Derhal süreci başlattık, projelendirmesi vesairesi. Ne yazık ki orada da devletin bazı kurumlarından kaynaklı tahsisler uzadı. Daha yeni halloldu. İhale süreçleri tamamlandı, tamamlanmak üzere olanlar var. Hızlıca bu bölgenin bütün altyapı ve arıtma sorunlarını çözeceğiz. Hepinize söz veriyorum.

    İPE ASILMAYIP, BİZİMLE KOŞMAK İSTEYENLERLE KOŞARIZ: Ülkemiz iyi olsun diye çalışıyoruz. Çalışmaya devam edeceğiz. Birileri istediği kadar arkamızdan asılsın. Gücümüz o kadar fazla ki, bizi geleceğe doğru çeken vallahi de billahi de 16 milyon İstanbullu var. O bakımdan, ilerleyen yıllarda onlar istemezse istemese bile, onları da sürükleyeceğiz. Ha ipe asılırlarsa, yerlerde sürüne sürüne peşimizden gelecekler. Ama ipe asılmayıp, bizimle beraber koşmak isterlerse, buyursun geleceği hep beraber güzelce koşalım.”

    KADIN ÜRETİCİDEN İMAMOĞLU’NA “FİDE” TEŞEKKÜRÜ

    Üretici Gülşen Karatay da etkinlikte yaptığı konuşmada, “Ben bir Gümüşdereli olarak, aldığımız fideler ve damlamalar için, aldığımız gübreler için İmamoğlu’na çok teşekkür ediyorum. Eskiden biz, fideleri üretmeye çalıştık. Ama çok zorlanıyorduk. Şimdi sağ olsun, Ekrem İmamoğlu’nun sayesinde daha güzel fideler aldığımız için, daha güzel de ürünler alıyoruz. Tekrar çok teşekkür ediyorum” dedi.

    Sarıyer Ziraat Odası Başkanı Bilgin Çakıroğlu da “Yaptıklarınız, yapacaklarınız diyerek sözlerime başlarken, fırsat verdiğiniz projeleri hep birlikte gerçekleştirdik. Yeniden fırsat verildiğinde, yeni projeleri, yapacağımıza inanıyorum. Biz üretmezsek Türkiye, biz üretmezsek dünya aç kalır” diyerek üretimin önemine dikkat çekti.

    GENÇ: SARIYER, BÜYÜKŞEHİR’LE YENİ TANIŞTI

    Sarıyer Belediye Başkanı Genç de duygularını, “Sizin ayak izleriniz hep var burada zaten. Ayrıca gelmeniz, sadece bizleri değil, köylüleri de çok mutlu etti. Israrla, sürekli söylediğim bir şey var: Sarıyer, Büyükşehir’le yeni tanıştı. Sizle beraber tanıştı. Daha öncesinde ki o dönemde de çalışan bürokrat arkadaşlar hep söylüyorlar. ‘Sarıyer’le ilgili bir şey gündeme geldiğinde elimize alıyorduk ama ‘Sonra bakarız’ deyip kenara atılıyordu ve biz de çok üzülüyorduk’ diyorlardı. Ama şu anda, bölgenin en büyük sıkıntıları arıtma dahil olmak üzere, hemen hemen her şey yeniden başladı. Sanki bir yerleşim yeri yeniden yapılıyormuş gibi” sözleriyle dile getirdi.

    Konuşmaların ardından İmamoğlu, Genç, CHP PM üyesi Gökhan Günaydın, eski CHP milletvekili Süleyman Çelebi ve İBB Genel Sekreteri Can Akın Çağlar’dan oluşan heyet, üretici köylülerle, ürünlerin sergilendiği tezgâhların önünde anı fotoğrafı çektirdi.

    7 MİLYON TL’YLE BAŞLAYAN DESTEK MİKTARI, BU YIL 30,3 MİLYON TL’YE ULAŞTI

    İBB’den verilen bilgiye göre, 5 milyon 461 bin dekarlık bir yüz ölçümüne sahip olan İstanbul’da, toplam 750 bin dekar tarım alanı, 262 bin dekar mera alanı, 6 bin dekar nadas alanı ve 2 milyon 406 bin 880 dekar orman alanı bulunmakta. 750 bin dekarlık tarım alanında, “Çiftçi Kayıt Sistemi”ne kayıtlı 4 bin çiftçi üretim yapıyor. İBB, 2020 yılında yazlık sebze fidesi desteği uygulamasını başlattı. Verilen desteğin miktarı, yıllar içinde artırıldı ve çeşitlendirildi. Yazlık fidelere ek olarak, kışlık fide dağıtımına da başlayan İBB’nin, tarım ve hayvancılıkla uğraşan üreticilere 2020’de verdiği, toplam 7 milyon TL’lik yardım miktarı, 2021’de 14 milyon 927 bin 440 TL’ye, 2022’de ise 30 milyon 299 bin 49 TL’ye ulaştı.

     

  • Sivas provokasyonunun asıl katilleri yakalanmadı, masumlar hâlâ hapiste

    Sivas provokasyonunun asıl katilleri yakalanmadı, masumlar hâlâ hapiste

    MAZLUMDER Kayseri Şube Başkanı Ahmet Taş, Sivas provokasyonunun 30’uncu yıl dönümü münasebetiyle basın açıklaması yaptı.

    Geçen bunca yıla rağmen olayın asıl katillerinin yakalanmadığını, haklarında suçlayıcı hiçbir delil bulunmayan masumların hâlen hapiste çürümeye terk edildiği belirten Taş, “Sivas’ta 2 Temmuz 1993 günü meydana gelen olaylardan sonra başlatılan cadı avını hatırlatan hukuksuz, vicdansız, adaletsiz tutuklama ve yargılamalar sonucu binlerce insan mağdur edilmiş, talimatlarla yapılan yargılamalarda onlarca insan ömür boyu hapis dahil ağır cezalara çarptırılmıştı.” dedi.

    “Tüm bunlar yaşanırken olaylar sırasında meydana gelen silahla yaralama ve öldürme olayları ve olayın faili olduğu iddia edilen siyasetçiler hakkında ne yazık ki, bugüne kadar hiçbir işlem yapılmayarak adalete gölge düşürülmüştür.” diyen Taş, “Acı olayın sonrasında haklarında hiçbir hukuki delil bulunmadan talimatlarla sorgulanıp, yargılanıp ömür boyu hapse mahkûm edilen, bugün Türkiye’nin Kayseri, Sivas, Ankara, Tokat ve Bodrum cezaevlerinde ömür tüketen yaşları 85’leri geçmiş bulunan 35 mazlum ve mağdura geçmiş olsun diyoruz. Bu mahpusların yeniden adaletle yargılanıp özgürlüklerine kavuşturulmaları için 20 yıldan bu yana ülkeyi idare eden isminde adalet olan iktidar partisini, TBMM’yi, Adalet Bakanlığını ve adaleti ayakta tutmayı görev ve sorumluluk bilen STK’ları göreve davet ediyoruz.” ifadelerini kullandı.  

    Başbağlar köyünde acı bir katliam yaşandı

    Sivas provokasyonunun hemen ardından 5 Temmuz’da Erzincan’ın Refahiye ilçesinin Başbağlar köyünde acı bir katliam yaşandığını hatırlatan Taş, şu ifadeleri kullandı:

    “Akşam namazı vaktinde köyü basan sayıları 100’e kadar olan eli silahlı katiller, savunmasız köy halkını meydanda toplamışlar, 33 vatandaşımızı kurşunlayarak katletmişler, köyü ateşe vererek insanımızı ve milletimizi derinden yaralayan acımasız bir katliam yapmışlardı. Olayın faili katiller, ‘Sivas’ın intikamı alındı’ diyerek slogan atmışlar insanlarımız arasında mezhep çatışması provokatörlüğünü ortaya koyarak köyü terk etmişler daha sonra yapılan soruşturmalar sonucu yakalanarak gözaltına alınmışlardı. Sonraki günlerde gizli bir el tarafından her türlü adalet ve hukuk çiğnenerek serbest bırakılan katiller izlerini kaybettirmişler, o günden bugüne yakalanıp adalet önüne çıkarılamamışlar, katledilen 33 masum köylü, faili meçhuller listesine girmişti. O günden bugüne tazeliğini hiç kaybetmeyen, milletin gönlünde derin bir yara olan bu acı olayın üzerinden tam 29 yıl geçti.”  

    Taş açıklamasının sonunda; 29 yıl önce yaşanan, 33 masum vatandaşın hunharca katledildiği, yürekleri yaralayan Başbağlar Katliamı’nın faillerinin titiz bir soruşturma ile yakalanıp adalet önüne çıkarılması, yaptıkları insanlık dışı katliamın hesabının sorulması; olayın, faili meçhuller listesinden çıkarılarak adaletin sağlanması, incinen gönüllerin bir nebze de olsa ferahlatılması için çağrı yaptı. (İLKHA) 

  • ATİLA SERTEL: “ŞANS OYUNLARI İKİ YILDIR DENETLENMİYOR”

    ATİLA SERTEL: “ŞANS OYUNLARI İKİ YILDIR DENETLENMİYOR”

    CHP İzmir Milletvekili Atila Sertel, Varlık Fonu tarafından 2020 yılı ağustos ayında Sisal-Şans ortak grubuna devredilen şans oyunlarının iki yıldır denetlenmediğini belirterek, “Sanki bilinçli olarak denetimden kaçılıyormuş izlenimi uyanıyor” dedi.

    CHP İzmir Milletvekili Atila Sertel, TBMM KİT Komisyonu’nun geçen çarşamba günkü toplantısında Milli Piyango İdaresi’nin şans oyunlarıyla ilgili denetim yetkisini gündeme getirdi.

    “MEVZUAT DEĞİŞİKLİĞİ LAZIM”

    Sisal Şans Oyunları’nın 2020 yılı ağustos ayında Milli Piyango oyunlarını devraldığına dikkat çeken belirten Sertel, şöyle konuştu:

    “Siz iki yıldır Sisal Şans Oyunları grubunu denetleyemiyorsunuz. Yani bunlar nasıl yapıyor? Kime ikramiye veriyor? Ne kadar ikramiye dağıtıyor? Ne kadar para topluyor? Yani bu noktada devletimiz bundan ne kadar vergilendirme yapıyor? Ne kadarı Milli Piyango bileti alan mudinin eline para ulaşıyor? Hiçbir şey bilinmiyor. Güya denildi ki bize bu sistemde her şey hızlı olacaktı. Yani bürokratik engeller hızlı aşılacaktı, birçok faaliyet hızlanacaktı, söylendiği zaman hemen yerine gelecekti; falan, falan ama gördük ki Milli Piyango’nun bu grubu denetlemesi için küçük bir mevzuat değişikliği lazım. Bu mevzuat değişikliği yapıldığı takdirde siz, bu şans oyunlarını yürüten şirketi denetleme yetkisine sahip olacaksınız. Zaten istediğimiz de o bizim. Bu işin yıllardır Milli Piyango İdaresi tarafından yürütülmesi, devlet tarafından yürütülmesi çok önemli bir güven kaynağıydı. Topluma da güven kaynağıydı. Yani ‘En azından ben kazanamasam devletim kazanıyor’ diyordu vatandaş piyango bileti alırken ya da sayısal loto oynarken. Şimdi o da kalktı, bir grup kazanıyor, o grubu denetleyemiyoruz yani sanki bilinçli olarak denetimden kaçılıyormuş izlenimi uyanıyor bizde. Çünkü bu konuda ısrar ediyoruz, biz değil yani Sayıştay ısrar ediyor, biz de onun ısrarcısı oluyoruz. Diyoruz ki: Ya arkadaş bu niye denetlenmiyor iki yıldır. Denetlenmeyen bir yapı olabilir mi? İşte mevzuata takılıyor. O mevzuat nasıl aşılacak, nasıl sonuç alacağız?”

    “KARA PARA AKLAYICILIĞI MI?”

    Sisal-Şans ortak grubunun el değiştirdiğini ancak kime satıldığının bilgisinin paylaşılmadığını kaydeden Sertel, şunları kaydetti:

    “Sisal Şans Oyunları grubunun bir başka gruba Milli Piyango’yu devrettiğini ya da sattığını öğrendik, hatta ben sizi telefonla arayıp o grupla ilgili bilgi istedim. Hakikaten siz de bilmiyordunuz ve bana yanıt veremediniz çünkü o grubu kimse bilmiyor. Kime gitti, kim aldı, nedir, in midir, cin midir, kara para aklayıcılığı mıdır, tefeciler midir, dünya ölçeğinde kara para yönlendirenler midir? Kim olduğunu bilmiyoruz. Kim biliyor? Türkiye Varlık Fonu biliyor. Varlık Fonu’nun bunu açıklaması lazım.”

     

     

     

  • Kadıköy-Karaköy seferini yapan şehir hatları vapuru iskeleye çarptı! Yaralılar var!

    Kadıköy-Karaköy seferini yapan şehir hatları vapuru iskeleye çarptı! Yaralılar var!

    Son dakika! İstanbul Şehir Hatları Vapuru kaza yaptı. Kadıköy-Karaköy seferini yapan ŞH-DURUSU adlı şehir hatları vapuru, Karaköy İskelesi’ne yanaşırken iskeleye feci şekilde çarpınca olay anında 7 kişi yaralandı. Olay yerine gelen ambulans ve sağlık ekipleri yaralıları acil olarak hastaneye kaldırdı.

    DENİZDE KAZA ANLARI!

    Son dakika… İstanbul’da Kadıköy – Karaköy arasında sefer yapan ŞH-DURUSU isimli İstanbul şehir hatları vapuru kaza yaptı. Karaköy iskelesine yanaşmak isteyen kaptan, vapurun dümeni kitlenince feci şekilde iskeleye çarptı. Kazada 7 yolcu hafif şekilde yaralanırken, neyse ki hayatını kaybeden olmadı.

    İstanbul’da bu kez ne otobüs, ne minibüs, ne de metrobüs kazası yaşandı. Bu kez adres denizin ortasıydı. İstanbul şehir hatları vapuru ŞH-DURUSU, Karaköy iskeleye çarptı. İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ne bağlı vapurun iskeleye vurduğu anlarda yolcular büyük bir panik yaşadı. Çay ocağında çalışan personelin üzerine çay kazanı devrildi. İhbar üzerine olay yerine sağlık ekipleri ve ambulans sevk edildi. Yaralılara ilk yardım uygulayan sağlık ekipleri, daha sonra durumu daha ağır olanları ambulansla hastaneye götürdü.

    Karaköy İskele’deki kaza anını çevredeki vatandaşlar cep telefonlarıyla kayda aldı.

  • Kurban Bayramı’nda köprü ve otoyollar ücretsiz olacak

    Kurban Bayramı’nda köprü ve otoyollar ücretsiz olacak

    Karaismailoğlu, devletin işlettiği köprüler ve otoyolların bu bayramda da ücretsiz olacağını söyledi.

    Buna göre Karayolları Genel Müdürlüğü sorumluluğu altındaki köprü ve otoyollar 9-12 Temmuz arasında ücretsiz olacak.

    Başkentray, Marmaray ve İZBAN seferleri ile toplu taşıma hizmetleri de ücretsiz gerçekleştirilecek. (İLKHA)

  • ÜMİT ÖZDAĞ, AKP’LİLERİ GÖZALTINA ALAN POLİS VE BEKÇİLERİN AÇIĞA ALINDIĞINI, AMİRLERİN SÜRÜLDÜĞÜNÜ İDDİA ETTİ

    ÜMİT ÖZDAĞ, AKP’LİLERİ GÖZALTINA ALAN POLİS VE BEKÇİLERİN AÇIĞA ALINDIĞINI, AMİRLERİN SÜRÜLDÜĞÜNÜ İDDİA ETTİ

    Zafer Partisi Genel Başkanı Ümit Özdağ, kavgaya karışan 4 AKP Gençlik Kolları üyesini gözaltına almak isteyen 1 polis ve 2 bekçinin açığa alındığını ileri sürdü. Özdağ, “Bu işlem Türk polisini, HDP’li milletvekilinin Türk polisine attığı tokattan daha fazla yaralamıştır. Siz Türk polisini şamar oğlu mu zannettiniz?.. Emniyet Teşkilatı, AK Parti’nin özel koruma ordusu değil, büyük Türk milletinin polisidir… Dün gece bu olayın ortaya çıkmasıyla birlikte iki amirin tayinlerinin Ağrı ve Şırnak’a çıktığını duydum” dedi.

    Zafer Partisi Genel Başkanı Ümit Özdağ, bugün İstanbul Zeytinburnu’ndaki İlçe Emniyet Müdürlüğü önünde basın açıklaması yaptı. Özdağ, şunları söyledi:

    POLİSİMİZ SARAY REJİMİNİN BASKISI ALTINDA GÖREVİNİ YAPAMAZ DURUMA GELMİŞTİR: Türk milletinin iç güvenliğini sağlamak ile sorumlu polisimiz saray rejiminin baskısı, mobingini altında görevini yapamaz duruma gelmiştir. Polis teşkilatı muhalefete oy veren seçmenlere, sıradan sokaktaki AK Parti’ye oy veren seçmenlere karşı zaman zaman yasaları amacı aşan bir şekilde uygulamaya zorlanırken AK Parti seçkinleri ve AKP seçkinlerinin koruması altındaki Suriyelilere karşı eli kolu bağlanmaktadır.

    SUÇ İŞLERİ BAKANI SÜLEYMAN SOYLU: Kısa bir süre Hatay’daydık. Hatay’da Anayasanın 23’üncü maddesi, jandarma ve polis aracılığıyla Süleyman Soylu ve vali tarafından çiğnendi. Bir milletvekili, bir genel başkan ve parti divanı bir ilimize sokulmadı. Bu Cumhuriyet tarihi boyunca ikinci kez oluyor. İlki Kayseri’de rahmetli İnönü’ye uygulanmıştı. Şimdi aynı uygulamayı İçişleri veya daha doğru bir ifadeyle suç işleri bakanı Süleyman Soylu yaptı.

    AKP’LİLERİ GÖZALTINA ALANLAR AÇIĞA ALINDI, ÖZÜR DİLETİLDİ: Bugün burada Zeytinburnu’nda olmamızın nedeni Zeytinburnu’nda Türk polisine ve bekçisine terbiyesizce saldıran, huzur bozan AK Parti Gençlik Kolları üyesi dört kişi hakkında işlem yapılmasının suç işleri bakanı Süleyman Soylu tarafından engellenmiş olmasıdır. Gözaltı işlemleri yapan polislere suçlulardan özür diletilmiş, kelepçe takan bir polis ve iki bekçi açığa alınmıştır. Bu arada duyuyoruz ki AKP İlçe Başkanı, polis arkadaşı aramış ‘merak etme seni bir hafta sonra göreve geri iade edeceğiz’ demiş. Ben buraya gelmeden önce bazı teşkilat mensubu arkadaşlarımızın kulağına ‘böyle bir olay olmadı’ diye fısıldanmış. Bakın resmi evraklar benim elimde, sakın böyle bir numara çekmeye kalkmayın, çok mahcup olursunuz. Sakın ha Süleyman, resmi evrakların tamamı elimde ona göre.

    SOYLU ZİHNİYETİNİN BASKILARI, TÜRK POLİSİNDE BÜYÜK SAYIDA İNTİHARLARA NEDEN OLMAKTADIR: Bu işlem Türk polisini, HDP’li milletvekilinin Türk polisine attığı tokattan daha fazla yaralamıştır. HDP’linin kim olduğu belli zaten. Hatay Dörtyol’da AKP’li milletvekilinin oğlundan ve arkadaşlarından özür diletiyorsunuz Türk polisine. Antalya’da bir AK Parti milletvekili terbiyesizce Türk polisine saldırıyor. Şimdi de Gençlik Kollarını polisin elinden alıyorsunuz. Siz Türk polisini şamar oğluna mı zannettiniz, Türk Emniyet Teşkilatı sizin, AK Parti’nin özel koruma ordusu mu? Hayır, Emniyet Teşkilatı büyük Türk milletinin polisidir, bunu size öğreteceğiz. Türk polisini Süleyman Soylu’nun keyfi uygulamaları karşısında korumasız bırakmayacağız. Soylu zihniyetinin baskıları, Türk polisinde büyük sayıda intiharlara neden olmaktadır.

    Elindeki belgeleri göstererek konuşmasını sürdüren Özdağ, şu şekilde konuştu:

    EMNİYET TEŞKİLATI, AK PARTİ’NİN ÖZEL KORUMA ORDUSU DEĞİL, BÜYÜK TÜRK MİLLETİNİN POLİSİDİR: Bakın arkadaşlar sadece 2021’de gerçekleşen intiharlar dört sayfa, 100’ün üzerinde polis intihar etmiş. Bir yandan hırsız, uğursuz, tecavüzcü, katil; diğer yandan ‘aman dokunmayın’ dedikleri Suriyeli, Afgan’ıyla uğraşan polis; bir de Soylu zihniyetinin baskıları altında evlatlarını intiharlarda kaybetmektedir. Zafer Partisi Genel Başkanı olarak; buradan sesleniyorum, yıllarca polis akademisinde öğretim üyeliği yaptım. Binlerce polis amiri öğrencim oldu. Sizin dertlerinizi ve polis teşkilatının bütün dertlerini, sorunlarını gayet yakından biliyoruz. Ve Türk devletini, Türk milletine geri vereceğiz. Emniyet Teşkilatı, AK Parti’nin özel koruma ordusu değil, büyük Türk milletinin polisidir. Polisi ezdirmeyeceğiz.”  

    “DÜN GECE BU OLAYIN ORTAYA ÇIKMASIYLA BİRLİKTE İKİ AMİRİN TAYİNLERİNİN AĞRI VE ŞIRNAK’A ÇIKTIĞINI DUYDUM”

    Gazetecilerin sorularını da yanıtlayan Özdağ, tutanakları paylaşıp paylaşmayacağı sorusu üzerine “Zamanı gelirse paylaşırım ama şu aşamada paylaşmayı düşünmüyorum. Ama durum ne yazık ki mide bulandırıcı” dedi.

    Polislerin açığa alınmasıyla ilgili soru üzerine Özdağ, “Son tayinlerde tayini olmayan buradan dün gece bu olayın ortaya çıkmasıyla birlikte iki amirin tayinlerinin Ağrı ve Şırnak’a çıktığını duydum. Resmi evrak hazırlandı mı bilmiyorum ama galiba hazırlanıyordu resmi evrakta. Durum bu merkezde” yanıtını verdi.

     

  • SİVAS KATLİAMI’NIN YILDÖNÜMÜNDE ASIM BEZİRCİ, KABRİ BAŞINDA ANILDI

    SİVAS KATLİAMI’NIN YILDÖNÜMÜNDE ASIM BEZİRCİ, KABRİ BAŞINDA ANILDI

    Pir Sultan Abdal’ı anma etkinlikleri kapsamında 1993 yılında Sivas’ta düzenlenen etkinlikler sırasında Madımak Oteli’nde katledilen 33 aydından birisi olan Türk edebiyatının en önemli eleştirmenlerinden yazar, çevirmen Asım Bezirci, Zincirlikuyu Mezarlığı’ndaki kabri başında anıldı.

    Bundan 29 yıl önce 2 otel görevlisiyle birlikte katledilen 33 aydından biri olan Türk edebiyatının en önemli eleştirmenlerinden Asım Bezirci için İstanbul Zincirliku’daki mezarı başında bugün anma töreni düzenlendi. Törene, Emek Partisi (EMEP) Genel Başkanı Ercüment Akdeniz, Rıfat Ilgaz’ın oğlu Aydın Ilgaz, katledilenlerin aileleri, TMMOB Yüksek Onur Kurulu üyesi Battal Kılıç, Divriği Kültür Derneği Başkanı Orhan Akkaya, dernek yönetici ve üyeleri, Türkiye Yazarlar Sendikası üyeleri, Hacı Bektaş Veli Derneği üyeleri, eski milletvekili Abdullah Levent Tüzel ve Grup Yorum üyeleri katıldı.

    Anma töreninde, Divriği Kültür Derneği tarafından yapılan açıklamada şöyle denildi:

    “CUMHURİYETİN AYDINLIK YÜZLERİ ATEŞE VERİLMİŞTİR: 2 Temmuz 1993’te Madımak- Sivas’ta insanlık tarihinin en karanlık, en kanlı katliamlarından biri yaşanmıştır. 2 Temmuz 1993’te Türkiye’nin toplumsal, siyasal, kültürel yapısını bozmak için, 33 aydın insan, sanatçılar, ozanlar, öğrenciler, barışa semah dönen canlar, Cumhuriyetin aydınlık yüzleri ateşe verilmiştir.

    SİVAS KATLİAMI TARİHTEKİ KANLI YERİNİ ALMIŞTIR: 2 Temmuz 1993’te birileri tarafından yakılan meşaleler laiklik karşıtı yobazların ellerine verilmiş, bu ateş aklı, bilimi yok etmeye yönelmiş, Cumhuriyeti hedef seçmiştir. 2 Temmuz 1993, düşünce ve ifade özgürlüğünü engelleyen linç kültürünün tecellisi, kara bir gün olarak tarihe geçmiştir. 2 Temmuz 1993 Sivas katliamı, aydınlığa, demokrasiye, halkların kardeşliğine ve bir arada yaşama kültürüne yapılan saldırı olarak tarihteki kanlı yerini almıştır.

    MADIMAK UTANÇ MÜZESİ YAPILMAMIŞTIR: 2 Temmuz 1993’te hükümet yetkililerinin seyrettiği, mazlumun can verdiği bir yangın yeri olmuştur. 2 Temmuz 1993’te aydınların diri diri yakılmasına neden olan katiller korunmuş, yaşanan acılar görmezlikten gelinmiş, insanlık suçu zamanaşımına uğratılmaya çalışılmıştır. Bugüne kadar Sivas katliamını gerçekleştirenlerin kimileri eceliyle ölmüş, kimilerini ise Cumhurbaşkanı affetmiştir. Madımak utanç müzesi yapılmamıştır. Bu ateş yüreğimizde yanmaya hep devam ediyor, hiç sönmeyecek ve Türkiye tarihinde kara bir leke olarak kalmaya devam edecektir. Darbeci zihniyetlerin geçmiş zamanlarda Maraş’ta, Çorum’da, Malatya’da yaptırdıkları katliamları unutmadığımız gibi Madımak katliamını da unutmayacağız. Bu katliamların devamı niteliğinde olan Suruç, Roboski, Gazi Mahallesi, Ankara, Reyhanlı, Bilge Köyü Mardin katliamlarını unutmayacağız.

    SİVAS’TA YAŞANILAN KATLİAMI VE SORUMLULARINI UNUTTURMA POLİTİKALARI GÜDENLER BÜYÜK BİR YANILGI İÇİNDEDİRLER: Bugün de maalesef cinsiyet, dil, din, etnik ve mezhep ayırımları yapılarak siyasilerin oylarını konsolide ettiklerini görüyoruz. Yıllarca birlikte yaşayan halklar arasına nifak tohumları ekilerek toplum ayrıştırılıyor, düşmanlaştırılıyor. Sivas’ta yaşanılan katliamı ve sorumlularını unutturma politikaları güdenler büyük bir yanılgı içindedirler.”